.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

7 Ocak 2010 Perşembe

Beşiktaş'ı Neden Seviyorum

Jessie yazmıştı 2 ay kadar önce bu başlığı, başlık ondan aparma... Blog'da verilen biletlerde bir okuyucumuz kazandığı bileti, gelme sözü veren arkadaşı gelmiyor diye biletin kendisinden sonra soruyu cevaplayana verilmesini isterken, 2 okuyucumuzdan birisi doğru şıkkı birisi doğru cevabı vermişti, 2'si de birbirine helal etti ve bileti kazanan arkadaşımız, Bilkent'te mühendislik okumasına, 2 gün sonra sınavı olmasına rağmen İstanbul'a Diyarbakırspor maçına sadece günübirlik gelmişti... 

Yazı, günlük yazısı gibi gidecek diye korkuyorum ama varsın öyle gitsin. 8:30'da işbaşı yapıp 23:30'da çıktım bu akşam ve biliyorum ki yarın yine aynı saatte döneceğim. Purplepurple bir fotoğraf yollamış, bakakaldım öylece. ( Meslek hastalığı olarak bir cümle yazacağım kusura bakmayın, please refer to photo below ) Doldu gözlerim ne yalan söyleyeyim... Taraftardan müşteri yaratmaya çalışanları, taraftar kimliğinin taraftar mağazaları cirolarına göre değerlendirildiğini, statların güzelliğine taraftar performansı değil, stadın ısıtma sisteminin olup olmadığıyla karar verildiğini düşündüm... Bize ne kadar uzaktı... Fotoğrafa tekrar baktım, blogda kime ait olduğunu unuttuğum, beyaz bir t-shirt'ten orjinal Beşiktaş forması nasıl yapılırı anlatan yazıyı aradım durdum ve buldum. Müjgan'ın eski erkek arkadaşıymış meğer yazan. Bu taraftar storelar açılmamıştı o zamanlar, dolayısıyla taraftarlık dükkan cirolarıyla ölçülmüyordu o zamanlar. Ben şanslıydım, Rambo Yusuf sağolsun kolej günlerinin beyaz forması Bafra'daki odamın en güzel yerini süslemekte hala. Yıllar evvel çerçeveletmiştim, ne giymeye kıyabiliyorum ne de dolapta sessizliğe terkedebiliyorum o formayı. Son Kurban Bayramı'nda formayı çerçeve içinde İstanbul'a getirmeye karar vermiştim ki annem aldı elimden; "Biz senin yokluğunda fotoğraflarına ve en çok da o formana bakıyoruz oğlum" dedi. Önce sadece gözlerim doldu, sonrasında sarıldım anacığıma ve döktüm gözüme dolanları... Alamadım, kaldı Bafra'da.

Beşiktaşlıyım abi ben... Birileri kalksın yine mi melankoli desin, Beşiktaşlılık duruşuyla maytap geçsin, Fizan'a kadar yolu var. Sonra Beşiktaşlılık'ımı paylaşmaktan en çok zevk aldığım kardeşimle telefonda birkaç kelam ettik, çalışmışım 15 saat, tükenmişim 15 saat, iki lafın belini ancak gece yarısından sonra kırabildik. O da görmüş fotoğrafı, ben bu fotoğrafa bakar bakar ağlarım dedim... Ben diyeyim dilim çözüldü, kankam desin çenen düştü; aklıma ne geldiyse saydım. Yarım sezonluk alacağım kapalı kombinemin parasını zarzor denkleştirdikten sonra, kalan 50 liralık açığımı kendisinin kapattığını hatırlattım ona, görmedim ama eminim gülümsemiştir inceden. 29 Mayıs 2009 sabahı saat 8'de uyanıp işe gidip, aynı akşam otobüsle İzmir'e geçerken heyecandan bir dakika dahi uyumayan 25 yaşına gelmiş ama büyüyememiş 2 adamın, 50 saat boyunca uyumadan İstanbul'a şampiyon takım taraftarı olarak dönüp, eve gidip üstlerine dahi değiştirmeden koşa koşa nasıl mabede gittiklerini söyledim, "çoraplarımız ayağımıza yapışmıştı artık" dedi iğrenç herif. Semt'e döndükten sonra çekindiğimiz bir fotoğraf vardı, yorgunluktan alnımızdaki damarlar nasıl çatallaştığını, ancak altları yorgunluktan moraran ve çöken o gözlerin ta içinin nasıl da güldüğünü düşündüm, bir daha açıp baktım fotoğrafa. 8,5 yıl önceye gittik, sevdiceğimizin Bafra'nın 50 km yakınına geleceği günü nasıl iple çektiğimizi, 2 haftalık harçlıklarımızı cebimize koyup Samsun'a gittiğimizi, polisin bizi nasıl debelediğini, günlerce beklenen ve o zaman için bütün paramızı verdiğimiz maçın 10. dakikada nasıl tatil edildiğini hatırladık. Maçtan sonraki gün gazetede çıkan "kavga çıkartan taraftar jop" başlıklı fotoğrafta kalabalığın içinde gayet net bir şekilde seçilebiliyorduk, bir tane öğretmen fotoğrafa bakıp goygoya bağlamış; "O kadar para verdiniz maça gittiniz, dayak yediniz, 1. dakikada Samsun'un topu direkten döndü, 10. dakikada maç tatil oldu, enayi misiniz olm siz, ben bu işten birşey anlamadım?" demişti. Kankamla birbirimize bakıp gülmüştük, bu kez hoca, öğretmenliğin besmelesi olan o cümleyi kurmuştu, "Neye gülüyorsunuz, bize de anlatın biz de gülelim"... Ayar vaktiydi, hoca kendi kalesine asist yapmıştı, ayağa kalktım; 

-Anlatmam hocam, anlatsam da anlamazsınız.

+Neden anlamayalım yav, anlatsanıza.

-Beşiktaşlı değilsiniz hocam, anlatmam.

Anlatmadım, anlamazdı tabii ki. Sadece senede 1 gün sevdicekle buluşabilen bu adamların o günü nasıl iple çektiklerini, o vuslatın onlar için ne manaya geldiğini anlamaz, anlayamazdı. O hoca, İstanbul'dan 800 km ötede, über bir haksızlıkla sahadan atılıp gözyaşlarıyla sahayı terkeden Ali Eren'le beraber gözyaşı döken bu 2 adamın o halini görse yine anlamazdı. Veya ilk mabet ziyaretlerinde aval aval tribünlerini izleyen yine bu 2 adamı anlamazdı. Birçok kişi o 50 liranın ne demek olduğunu da anlayamazdı. 

Beşiktaş'ı neden seviyorum... Beşiktaş'ı, o 50 liranın anlamını bilenlerle, forma edinemediği için beyaz t-shirtü batik boyayla "orjinal" forma yaratanlarla, Anadolu'da yaşayıp bir günlük de olsa (hatta çoğu şehir için bir günlük bile olmasa) sevdiceğine evsahipliği yapıp o günü doyasıya yaşayanlarla, ekmek teknesi olan kağıt toplama arabasını Beşiktaş'ıyla süsleyenlerle beraber sevdiğim için çok seviyorum. 

(Böyle bir yazı olsun bu da, mesai 12'de bitti, 7'de kalkmak üzere uykuya giderken sürç-i lisan ettiysem herkesten affola...)

17 Yorum:

tathar dedi ki...

sabah sabah beni de duygulandırdın...

alper dedi ki...

Dünyada gs diye bir takım var diye Beşiktaşı seviyorum.iyiki Beşiktaşlıyım.Tek büyük Beşiktaş...

sertano dedi ki...

sadece beşiktaş!

Pamukk dedi ki...

:)

eline sağlık

sozcelyk dedi ki...

işte beşiktaş'ı bu yüzden seviyorum.

Unknown dedi ki...

oha lan 10 puan size, en birinci oldunuz

twenty_one dedi ki...

Haksız kazanılmış başarıları istemediğimiz için Beşiktaşlıyız...

ian dedi ki...

ilkokulda ben de forma yapmıştım kendime kumaş boyasıyla. 26 numara ilhan mansız :) son resim de çok anlamlı olmuş bu arada. bi tarafta ciroların savaşı, bi tarafta kağıttan hayaller.

Sade dedi ki...

Bir Galatasaray'lı olarak Beşiktaş'ı işte böyle taraftarı var diye seviyorum...

erol1903 dedi ki...

resme şimdi dikkat ettim yakınlaştırarak, inanılmaz bişey ya.

threepoint dedi ki...

bu foto fena vurdu dün beni.
Purple'ım geçen tezahurat listesinde atlamış, hit olmadı, zaten özgün müzik kıvamındaydı...

"Güneş doğar sabah olur ufuklarımda, Beşiktaşım'la başlarım dualarıma..." Bu tezahuratı hakkını vererek pratiğe döken herkese sevgilerimle... Beşiktaş'ı, güzel Beşiktaşlılar'la beraber sevmekten ötürü çok mutluyum...

purplepurple dedi ki...

ne güzel yazı olmuş. az önce threepoint'e söyledim; endüstriyel futbola hayır'ın, döktüğümüz onca dilin, romantizmin, realizmin, futbol asla sadece futbol değildirin tek karelik özeti bu kare. ve bizim şu fotoğrafla aynı şeyleri hissedibiliyor olmamız ayrı bir güzellik. ki ben bunu dediğim dakikada threepoint'in yukarıdaki mesajı atmış olması da bambaşka.

ayrıca threepoint'im, o liste iyi güzel de, ne besteleri atlamışım sorma gitsin. şu tribünün 10 koca yılını 10 sıralık listeye sığdırmaya çalışanda hata aslında :)

esgo dedi ki...

http://i1001.hizliresim.com/2010/1/12/2509.jpg

Pamukk dedi ki...

haha şeker şey

threepoint dedi ki...

eser ancak görebildim fotoğrafı.
işte bu forma %100 orjinal bana göre...

Yorum Gönder

Ara