.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

5 Ekim 2009 Pazartesi

Neler Oluyor Bize?

Tribünde çarşı dediğimiz grup, aslen sette amigoluğunu Alen'in yaptığı ama onun yanında söz sahibi olan Ayhan Güner gibi Cem Yakışkan gibi pek çok ileri gelen ismin oluşturduğu bir çekirdek abiler grubu ve kapalı tribünde maç seyreden insanların onlar tarafından organize edilmesiyle oluşur. Bunun dışında kalan, çarşı bir ruhtur, uçar kaçar vesaire şeyler işin romantik gaz tarafıdır. Beşiktaş tribünlerinde farklı fraksiyonlar eskiden beri vardır. Peki Çarşı'nın yönetim protestosu olaylarındaki yeri nedir? Çarşı birkaç senedir tribünde maç esnasında yönetim aleyhine bir tezahürattan kaçınmaktadır. Bunun "maç esnasında takıma destek olmak gerekir, yönetim değiştirmek tribünün görevi olmasın, o işler kongrede yapılsın" altyapısındaki söylem samimiyetine inanıp inanmamak sizin şahsi kararınız olacaktır. Buna inanmayıp yönetim tarafından menfaat karşılığında ses çıkarmadıklarına inanıp bunu iddia etmek gene sizin bileceğiniz bir iş olacağı gibi, bu ithamların muhattabı insanların kim olduğunu ve onları neyle suçladığınızı tekrar düşünmenizi sadece tavsiye edebilirim. Peki bu son yaşanan olaylar? Bu sezon üst üste gelen başarısızlıklardan, yapılan transfer abukluklarından, yöneticilerin garip açıklamalarından, bir anda lige havlu atmanın eşiğine gelinen Kayseri maçının son anlarından itibaren tribünde artık bardağın taştığını gördük. Setinde gene Alen’in olduğu kapalı tribün, bütün yönetim aleyhine olan tezahüratlarda vardı. Hatta sanıyorum Antepe başkan olsana tezahüratı ilk olarak direkt kutudan yükseldi. Burada Yıldırım Demirören ilk kıvılcımı görmüştü. Ve Cska maçında gelen mağlubiyetin ardından İnönü'de başına gelecekleri biliyordu. Şimdi burada bir durup biraz geçmişe dönelim. 2008 yılında Çarşı fesih açıklaması yaptıktan sonra tribünlerde söz sahibi olmak iddiasıyla kendilerine “A Takımı” diyen bir grup ortaya çıktı. Elbette bu insanlarda tribünün içinden gelen insanlardı ama söylemlerindeki asabiyet ve öne çıkan ismin “Erdem Fora” olması kafalarda soru işaretleri yarattı. Niyetleri Çarşı’dan yönetimi devir teslimle devralmaktı ama Çarşı kendini feshedince gazetelerde enteresan demeçler vermeye başladılar. Çarşı’nın, anarşizmin a’sı artık olmayacak bu demeçlerin en nadide örneklerinden birisidir mesela. Daha sonra bildiğimiz gibi Çarşı tribünlere dönüş açıklaması yaptı. A Takımı’da bundan sonra şöyle olacak böyle olacak söylemlerini biraz rafa kaldırmak durumunda kaldı. Ancak Alen’lere karşı artık açıktan tepkiliydiler. Bunun örneğini geçen sezonun başında kapalı tribünde üst ortada yer alan a’sı o bilip sevdiğimiz anarşizmin a’sı olan Çarşı pankartının indirilmesi ve sete Alen’in çıkabilmek için mücadele etmesi gereken o anlardan hatırlayabiliriz. Tribünde artık açıkça bir güç ayrılığı oluşuyordu. Ve nihayet gelelim Denizlispor maçına. Bu maçta tribünde protesto olacağı ve Çarşı’nında artık buna engel olmayacağı belliydi. Zannediyorum Alen’ler maçın 75.dakikasına kadar takımı destekleyecek, 75. Dakikadan itibarende yönetim aleyhine bir protesto başlatacaklardı. Ancak bunun organizasyonu yapabilecek sabır kimsede kalmadığı için daha maçın başında protestolar başladı. Ve protestolarla birlikte saldırılar. Ayan beyan, resmen, yönetim tarafından birisi veya birileri tarafından tribüne bir grup alınmış, kapalı üst ve alt arasındaki kapılar açtırılmış ve bu insanlar protestocuları sindirmek, dövmek, susturmak için aşağılık bir şekilde azmettirilmiştir. Bir defa bu resmen bir suçtur. Bunu bize yaşatanların istifa tezahüratlarında alaycı gülümsemelerle alkış tuttuklarını görmek insanı çileden çıkartıyor. Ancak bunun yanında tribünde akılları karıştıran olay, Çarşı kendi organizasyonu için insanları maç başında protestodan uzak tutup 75. Dakikayı beklemeye çalışırken aynı zamanda diğer grupta kendi organizasyonu için insanları susturmaya çalışıyordu. Benim şahsi görüşümce burada yapılan yanlış, insanların protestoyu beklemeye niyetinin olmadığını gören Çarşı’nın 75. Dakika organizasyonunu ivedi bir kararla iptal edip duruma ayak uydurup gerekeni yapmaması oldu. Sonra zaten sahaya sırt dönmeler, istifa tezahüratları son 15 dakika yoğun yapıldı. Mutlaka bu dinamikler arasında bilmediğimiz, duymadığımız, görmediğimiz olaylar cereyan etmektedir. Ancak benim olayları okuyuşum bu şekilde. Son olarak Cem Yakışkan’ın geçen sene verdiği röportajda söylediği şu sözleri paylaşmak istedim; "...benim kurşun yaram var, bıçak yaram var. ama bizi kalemleriyle vurdular. ‘satılmış çarşı’ diye yazdılar. o tribün benim başıma yıkıldı. bağırıyoruz muhalif oluyoruz; bağırmıyoruz iktidarın adamı oluyoruz. halbuki başka bir şey çarşı. mesela gecenin ikisinde polis arar beni. beşiktaşlı çocuklar barbaros’ta olay çıkardı diye. çoluğumuzu çocuğumuzu bırakıp gideriz. böyle bir sorumluluğumuz var çünkü. Ayhan’ın kapısı çalınır, çocuğun biri parasız kalmış, diyelim ki ankara’ya dönemiyor. sabaha karşı onu yolcu eder. böyle bir şeydi..”

6 Yorum:

Deniz dedi ki...

Geçen sene çarşı'nın kendini "sözde" feshedişinden sonra sözlükte yazdığım entry (bu post'ta dursun istedim)

beşiktaş'ın kapalısına konuşlanmış bir tribün grubu olmaktan, hayatında o stada hiç girmemiş beşiktaşlılar'ın bile "ben çarşılı'yım" demesine varan bir evrim geçirdi beşiktaş çarşı ve en sonunda bu kadar çok sesli, bu kadar çok başlı olmayı kaldıramamaya başladı.

bir tarafta 10 tane beşiktaş forması giymiş gencin "savaşa hayır" mitinginde "çarşı savaşa da karşı" pankartı açması gerçeği var, diğer yanda avrupa kupası maçında gol attığında "şehitler ölmez vatan bölünmez" diye slogan atan taraftarlar var.

izmirli, inönü'de son maçını 70lerin sonlarında istanbul'da okurken izlemiş ve yeminli mali müşavir olan kelli felli babam son iki yıldır msn display'ine ortasında anarşi a'sı olan çarşı logosu koyuyor. ve diğer yanda boynunda çarşı atkısı, leş gibi içmiş olduğu belli olan elemanın biri ben maça girerken hala bana nerden bulduğunu bilmediğim sponsor biletini satmaya çalışıyor.

bu grubun artık tek ortak noktası beşiktaşlılığı kalmış demek ki, ve evet, beşiktaşlı olmak yeterlidir, bir yerlerin önüne arkasına illa bir "çarşı" kelimesi eklenmesi gerekmez.

bu takımın taraftarının takımı pozitif veya negatif etkilediğini hiçbir zaman düşünmedim. tribün şovları, tezahüratlar ve zamanındaki sosyal aktiviteleri ile kendi adı ve beşiktaş'ın adının ülke içi ve dışında duyulmasına etki etmiş olabilir ama, en dolu olduğu maçlarda futbol takımı maç kaybettiyse ve seyircisiz oynadığı maçları çoğunlukla kazandıysa çarşı'nın sahada oynayan oyunculara artı bir fayda sağladığından bahsedemeyiz..

biraz olaya "artık çarşı olmazsa ne olur?" diye bakarsak, beşiktaş jimnastik kulübü'nün kaybedeceği birşey olmadığını görürüz.

hayırlısı olsun.

purplepurple dedi ki...

eline sağlık simplex.

DJAN dedi ki...

bundan ıkı post oncekı yazıya 2 yorum bırakmısdım ve bazı seylerın cevabını aramısdım. bu postda yzude 90ını buldum we kendı blogumda ortasında anarşizmin A sı olan bır ÇARŞI avatarı ile sizlere o büyük( ki benim de en yakın 3 -5 dostum BJK li ve vakdi zamanında hasta Çarşı sempatizanı olan dostalarıma) BJK ÇARŞI olgusuna selam çakmak istiyorum. Sizleri kiralık katiller yıldıramaz bunu biliyorum ve tribünü güzel her takıma verdiğim destek gibi bir GS 'lı olmama rağmen sizlerin yanında olduğumu söylemek istiyorum...

alper dedi ki...

"...benim kurşun yaram var, bıçak yaram var. ama bizi kalemleriyle vurdular. ‘satılmış çarşı’ diye yazdılar. o tribün benim başıma yıkıldı. bağırıyoruz muhalif oluyoruz; bağırmıyoruz iktidarın adamı oluyoruz. halbuki başka bir şey çarşı. mesela gecenin ikisinde polis arar beni. beşiktaşlı çocuklar barbaros’ta olay çıkardı diye. çoluğumuzu çocuğumuzu bırakıp gideriz. böyle bir sorumluluğumuz var çünkü. Ayhan’ın kapısı çalınır, çocuğun biri parasız kalmış, diyelim ki ankara’ya dönemiyor. sabaha karşı onu yolcu eder. böyle bir şeydi..”

Bunları bir insan salt ,saf temiz karşılıksız bir Beşiktaş sevgisi ile mi yapıyor sizce??
Bir arkadaş yazmıştı sanırım bir ara yeni stat yapıp bu arkadaşları Beşikataşı bu kadar çok seven!!! insanları kale arkasına göndermekten başka düzlüğe çıkaracak çare göremiyorum ben bizi.
Kapalımıdır kutumudur setmidir her ne ise oralarda zengin taraftarların ve localaırn olması lazım bence..
Beşiktaş taraftarı olmak illa çarşı sempatizanı olma demekmidir.Çarşıyı sevmememek ve o '' abi'' denen leri istememek te bir taraftarlık çeşidi olamaz mı??

Bir ara elbombaları falan fışkırıyordu yer altından .o zamanda demiştim allah kimseyi kimseye bu kadar çok sevdirmesin yav..!!!!

purplepurple dedi ki...

kapalının üstü hala loca zaten. serdar bilgili'nin locaları tek fire vermeden orada duruyor. kapalının ortasından yıkılan tek oda canlı yayın odası. o yayın odası da numaralıya alındı.

Yorum Gönder

Ara