1 Haziran 2012 Cuma
David Hawkins ve Beşiktaş
Kendisinin oyununa doymak mümkün değil. Bir yandan, seri 4-0 bitsin de şampiyon olalım istiyoruz, diğer yandan Hawkins ve onun kaptanlığını yaptığı Beşiktaş hep oynasın, onları hayranlıkla izleyelim...
Peki Hawkins'i diğerlerinden ayıran unsurlar ne? Elbette Hawkins'in iyi oyunu başlı başına bir olaydır. Lakin, Hawkins'in oynayış biçimi üzerine de iki çift kelam etmezsek, salt "başarı" yavan kalır. Belki Beşiktaş'ın başarısını da bir ölçüde ıskalamış oluruz.
Hawkins ligin en iyi şutörü değil. En yetenekli oyuncusu değil. Belki en zeki oyuncusu da değil. Tamam, fiziksel olarak diğerlerinden ayrılıyor ama ne fizikli oyuncular gördük bugüne kadar... Oysa her maç, her saniye Hawkins rakiplerini yerle bir ediyor.
Türk basının ve Türk spor kamuoyunun her konuda bir bakış açısı var. Ben şimdi o bakış açısıyla baktığımda, ister istemez "Mavi ekran" veriyorum. Hawkins'in becerilerini Türk spor algısıyla eşleştiremiyorum. Adam çok yetenekli değil netice itibariyle. Türkiye'de çok yetenekli değilsen, yaşatmazlar seni. Futbol takımına sağ bek alırken bile, temel parametreyi "yetenek" alırlar burada. Takımda bir "10" numara yoksa, Türkiye için bu bir eksikliktir.
Hawkins'e bakıyorsun, tribünle pek içli dışlı olmayan bir karakteri var. Zorlasan bile, Pops Mensah Bonsu gibi taraftarın sevgilisi olmaz... Carlos Arroyo'nun maç içinde yaptığı hareketlerden düzinelerce video yapabilirsin, Hawkins'in o yönü de yoktur.
Peki nasıl oluyor da, David Hawkins parkeye adımını atar atmaz, parkenin atmosferi bu kadar değişebiliyor?
Sebebi bence şu; David Hawkins öncelikle muhteşem bir sporcu. Öğrendiğim kadarıyla, geçmişte çok ağır diz sakatlıkları geçirmiş. Normalde, bir sezonda bu kadar maç yapması da kendi açısından tercih edilmemesi gereken bir durummuş. Yani David Hawkins, bizden aldığı parayı alıp, daha mütevazi, kendisini daha az yoracak, daha az yıpratacak, fikstürü daha yumuşak kulüpleri tercih edebilirmiş. Lakin o, burayı seçmiş. Yani mücadeleyi. Kendi kendine bir karakter mücadelesi...
Zaten o tip sakatlıklardan geri dönmek için iyi sporcu olmanız gerekiyor. Yoksa, "sakatlandım, ben ne yapayım" dersiniz. Kimse de neden sakatlandın demez. Lakin Hawkins gibi küllerinizden doğmayı başarırsanız, adınızı tarihe yazarsınız.
İşte, o spor ruhu yüzünden, bir makina intizamında "takımı" için nerede olması gerekiyorsa orada oluyor. Takımın skora mı ihtiyacı var; onu zorluyor. Takım ribaundlarda mı zayıf; hemen orada. Savunma mı lazım; kendini paralarcasına...
Beşiktaş'ın galibiyetle-mağlubiyet arasındaki çizgisinde, belki en temel nokta kendisi olmasına rağmen, "Hawkins maçı tek başına aldı" diyemiyorsunuz. Çünkü onun yöntemi tek başına maç almak değil. Hawkins'le birlikte Erceg de büyüyor, Serhat Çetin de büyüyor. Çünkü bu adam farkında, yapılacak bireysel istatistiğin, maç kaybedildikten sonra bir önemi yok. Göze hoş görünenle, görünmeyenin temelde birbirinden farksız olduğunun en canlı kanıtı; David Hawkins.
Beşiktaş basketbol takımı övgüsünde kolaya kaçılan bir yorum var; "Bu takım yürek yemiş..." Yürek nerede yenir, neden herkes yemez ben bilemem. Quaresma'ya yürek yedirsek, farklı mı oynar o da ayrı mesele. Benim bildiğim, bu işin yürekle birlikte, akılla yürüdüğüdür.
İşte o akıl, Anadolu Efes'in 3'e 1 hücumunda doğru yerde, doğru zamanda bulunup, sadece ellerini kaldırıp Savanovic gibi bir oyuncuya atış bile kaçırtabilir. İşte o konsantrasyon, o mücadele gücü; Efes'in son çeyrekte neredeyse her hücumunun akışını bozmaya yetebilir.
Yoksa Marceilus Kemp gibi ne yetenekli oyuncular biliriz, "yeteneğine hürmeten" Hawkins'in 40 dakikasından "2" dakika çalabilen...
Ne 2.17'lik pivotlar biliriz, topu ellerine aldıklarında 1.65'e inerler...
David Hawkins ağır diz sakatlıklarına rağmen geri dönmeyi başardı. Pops Mensah Bonsu'nun geçirdiği sakatlıklardan sonra "Bir daha basketbol oynayamaz" dendiğini biliyor musunuz? Yıllardır Türkiye liginde oynayıp hiç bir zaman gerçekten saygı duyulmamış bir Erwin Dudley gerçeği de önümüzde durmakta. Kendisinden çok daha fazla para kazanıp, Türk basketboluna çöreklenmiş onca basketbolcu karşısında Serhat Çetin'in verdiği kariyer mücadelesine ne demeli?
Bunları konuşmadan bu başarıyı konuşamayız.
Beşiktaş basketbol takımı bu sene bir çok kabulü ve geleneği yerle bir etmiştir. Beşiktaş taraftarının yüzünü tekrar basketbola dönmesine sebep olmuştur. "Takım" olmanın ne demek olduğunu, hem kendi taraftarına, hem de tüm spor kamuoyuna tekrar ortaya koymuştur.
Bireyselliğin bu kadar kutsandığı günümüzde, "Açın sol kanadı Quaresma" geliyor nidaları içerisinde, ışık gibi doğmuştur. Bireyselliğin, salt yeteneğin, Marceilus Kemp örneğinde olduğu gibi, nasıl da "takım" dışı kaldığını gözler önüne sermiştir. Başarıya ulaşmanın tek yolunun "harcamak" olarak dayatıldığı şu dönemde, tokatlaya tokatlaya bugünlere kadar gelmiştir.
Beşiktaş'a bütçe bakımından en yakın takım; Galatasaray Medikal Park.
Biliyor musunuz, Galatasaray'ın bu seneki bütçesi bile, Beşiktaş'ın 2 katıydı. Hani başarının tek yolu harcamaktı?
Al sana; paralı başkan!
Al sana; yetenek!
Al sana; bireysellik!
Al sana; şov!
Al sana; 300 kişiye oynayan Allen İverson, Deron Williams!
ve son olarak;
Al sana; Beşiktaş basketbol takımı...
Tarih bu senenin şampiyonunu kim olarak yazar bilemem,
Ama ben bu yazıyı yazdım ya,
Bu bana yeter!
Peki Hawkins'i diğerlerinden ayıran unsurlar ne? Elbette Hawkins'in iyi oyunu başlı başına bir olaydır. Lakin, Hawkins'in oynayış biçimi üzerine de iki çift kelam etmezsek, salt "başarı" yavan kalır. Belki Beşiktaş'ın başarısını da bir ölçüde ıskalamış oluruz.
Türk basının ve Türk spor kamuoyunun her konuda bir bakış açısı var. Ben şimdi o bakış açısıyla baktığımda, ister istemez "Mavi ekran" veriyorum. Hawkins'in becerilerini Türk spor algısıyla eşleştiremiyorum. Adam çok yetenekli değil netice itibariyle. Türkiye'de çok yetenekli değilsen, yaşatmazlar seni. Futbol takımına sağ bek alırken bile, temel parametreyi "yetenek" alırlar burada. Takımda bir "10" numara yoksa, Türkiye için bu bir eksikliktir.
Hawkins'e bakıyorsun, tribünle pek içli dışlı olmayan bir karakteri var. Zorlasan bile, Pops Mensah Bonsu gibi taraftarın sevgilisi olmaz... Carlos Arroyo'nun maç içinde yaptığı hareketlerden düzinelerce video yapabilirsin, Hawkins'in o yönü de yoktur.
Peki nasıl oluyor da, David Hawkins parkeye adımını atar atmaz, parkenin atmosferi bu kadar değişebiliyor?
Sebebi bence şu; David Hawkins öncelikle muhteşem bir sporcu. Öğrendiğim kadarıyla, geçmişte çok ağır diz sakatlıkları geçirmiş. Normalde, bir sezonda bu kadar maç yapması da kendi açısından tercih edilmemesi gereken bir durummuş. Yani David Hawkins, bizden aldığı parayı alıp, daha mütevazi, kendisini daha az yoracak, daha az yıpratacak, fikstürü daha yumuşak kulüpleri tercih edebilirmiş. Lakin o, burayı seçmiş. Yani mücadeleyi. Kendi kendine bir karakter mücadelesi...
Zaten o tip sakatlıklardan geri dönmek için iyi sporcu olmanız gerekiyor. Yoksa, "sakatlandım, ben ne yapayım" dersiniz. Kimse de neden sakatlandın demez. Lakin Hawkins gibi küllerinizden doğmayı başarırsanız, adınızı tarihe yazarsınız.
İşte, o spor ruhu yüzünden, bir makina intizamında "takımı" için nerede olması gerekiyorsa orada oluyor. Takımın skora mı ihtiyacı var; onu zorluyor. Takım ribaundlarda mı zayıf; hemen orada. Savunma mı lazım; kendini paralarcasına...
Beşiktaş'ın galibiyetle-mağlubiyet arasındaki çizgisinde, belki en temel nokta kendisi olmasına rağmen, "Hawkins maçı tek başına aldı" diyemiyorsunuz. Çünkü onun yöntemi tek başına maç almak değil. Hawkins'le birlikte Erceg de büyüyor, Serhat Çetin de büyüyor. Çünkü bu adam farkında, yapılacak bireysel istatistiğin, maç kaybedildikten sonra bir önemi yok. Göze hoş görünenle, görünmeyenin temelde birbirinden farksız olduğunun en canlı kanıtı; David Hawkins.
Beşiktaş basketbol takımı övgüsünde kolaya kaçılan bir yorum var; "Bu takım yürek yemiş..." Yürek nerede yenir, neden herkes yemez ben bilemem. Quaresma'ya yürek yedirsek, farklı mı oynar o da ayrı mesele. Benim bildiğim, bu işin yürekle birlikte, akılla yürüdüğüdür.
İşte o akıl, Anadolu Efes'in 3'e 1 hücumunda doğru yerde, doğru zamanda bulunup, sadece ellerini kaldırıp Savanovic gibi bir oyuncuya atış bile kaçırtabilir. İşte o konsantrasyon, o mücadele gücü; Efes'in son çeyrekte neredeyse her hücumunun akışını bozmaya yetebilir.
Yoksa Marceilus Kemp gibi ne yetenekli oyuncular biliriz, "yeteneğine hürmeten" Hawkins'in 40 dakikasından "2" dakika çalabilen...
Ne 2.17'lik pivotlar biliriz, topu ellerine aldıklarında 1.65'e inerler...
David Hawkins ağır diz sakatlıklarına rağmen geri dönmeyi başardı. Pops Mensah Bonsu'nun geçirdiği sakatlıklardan sonra "Bir daha basketbol oynayamaz" dendiğini biliyor musunuz? Yıllardır Türkiye liginde oynayıp hiç bir zaman gerçekten saygı duyulmamış bir Erwin Dudley gerçeği de önümüzde durmakta. Kendisinden çok daha fazla para kazanıp, Türk basketboluna çöreklenmiş onca basketbolcu karşısında Serhat Çetin'in verdiği kariyer mücadelesine ne demeli?
Bunları konuşmadan bu başarıyı konuşamayız.
Beşiktaş basketbol takımı bu sene bir çok kabulü ve geleneği yerle bir etmiştir. Beşiktaş taraftarının yüzünü tekrar basketbola dönmesine sebep olmuştur. "Takım" olmanın ne demek olduğunu, hem kendi taraftarına, hem de tüm spor kamuoyuna tekrar ortaya koymuştur.
Bireyselliğin bu kadar kutsandığı günümüzde, "Açın sol kanadı Quaresma" geliyor nidaları içerisinde, ışık gibi doğmuştur. Bireyselliğin, salt yeteneğin, Marceilus Kemp örneğinde olduğu gibi, nasıl da "takım" dışı kaldığını gözler önüne sermiştir. Başarıya ulaşmanın tek yolunun "harcamak" olarak dayatıldığı şu dönemde, tokatlaya tokatlaya bugünlere kadar gelmiştir.
Beşiktaş'a bütçe bakımından en yakın takım; Galatasaray Medikal Park.
Biliyor musunuz, Galatasaray'ın bu seneki bütçesi bile, Beşiktaş'ın 2 katıydı. Hani başarının tek yolu harcamaktı?
Al sana; paralı başkan!
Al sana; yetenek!
Al sana; bireysellik!
Al sana; şov!
Al sana; 300 kişiye oynayan Allen İverson, Deron Williams!
ve son olarak;
Al sana; Beşiktaş basketbol takımı...
Tarih bu senenin şampiyonunu kim olarak yazar bilemem,
Ama ben bu yazıyı yazdım ya,
Bu bana yeter!
Etiketler:Beşiktaş Milangaz,David Hawkins
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
TEKNİK DİREKTÖR OLMAK İSTEMEMİŞTİ - Aralık 2019'da Fitbol Dergi için yazılmıştı. AMATÖR LİGLERİN BÜYÜK GOLCÜSÜ OLAN DANİEL FARKE GOLLERİYLE HAYAT VERDİĞİ TAKIMA ZOR ZAMANINDA GİTMEK ZORUN...2 yıl önce
-
Josef de Souza Beşiktaş Orta Sahasına Ne Katar? - Evet, benim için çok çok ayrı bir yer olan bu platforma, vlogger olarak geri döndüm. Bu kez, garanti bir dönüş. Bavulumu alıp, Haydarpaşa Garı'na koymuş v...3 yıl önce
-
İyi ki Doğdun Büyük Başkan! (Metin Tekin Efsane Başkan Süleyman Seba'yı Anlatıyor) - Sarı Fırtına Metin Tekin, efsane başkanın doğum gününde onu anıları ile yad ediyor. Seneler evvel dediği gibi "Efsane, yıllar aşıp yüzyıl öteye geçebilme...4 yıl önce
-
Atleti - Atletico Madrid. Bir takım kurmuş... Bu takım sahada sanki bir vatan toprağını ya da bir ülküyü müdafaa eder gibi, bir kaleyi müdafaa ediyor. Sahaya çıkma...4 yıl önce
-
Golcü Şampiyon Yapıyor mu? - Gomis'in sezona muazzam başlaması üzerine Twitter'da bir tartışma gördüm. Tartışmanın temeli Gomis'in bu performansının Galatasaray'ı şampiyon yapıp yapmay...6 yıl önce
-
sinanyyilmaz.blogspot.com - Sinan Yılmaz'ın yeni ve profesyonel yazıları* sinanyyilmaz.blogspot.com* adlı blog adresinde olacak.8 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...9 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadeles...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...9 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...9 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189510 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...10 yıl önce
-
-
15 Yorum:
kemp'e kıymışsın :/
Kemp'i harcamışlar Matmazel
Takım düştü dediğin her anda defalarca ayağa kalkıyor. Umarım olmaz ama bi sakatlık olsa, Carlos sakatlansa bu sefer Kartal çıkacak sahneye, Mehmet Yağmur, Hawkins oyun kuracak. Kemp'i kullanacağız yeniden. belki Kemp yıldızlaşacak. Bu takım bu sene onlara sonuna kadar inanmamızı sağladın. En güzel şey de bu. İnanmak.
Ergin Ataman'ı çok sevmediği biliyorum, ben de çok sevmem aslında ama bir paragrafı hak ediyor bu yazıda. Bu oyunculardan bu şekilde verim alabilmek kolay bir şey değil. Bu oyuncuların hepsi kariyerlerinin en iyi senesini geçiriyor burada. Bunun tesadüf olduğunu sanmıyorum. Şuanda hiç verim alamadığımız Kemp sene başında sakatlanana kadar takım en skoreriydi ve çok yüksek yüzdeyle oynuyordu. Ondan da verim alabilmişti yani Ergin Ataman.
Hawkins'e gelirsek sen zaten söylenecek her şeyi söylemişsin. Bana sahada gördüğümde bu kadar güven veren bir oyuncu hiç hatırlamıyorum. Kaptan olmak bu kadar yakışabilir bir insana.
ergin ataman'ın yaptıklarını başka bir yazıda değerlendiririz. ben saha içinden, yani oyunun aslından bahsettim bu yazıda. ama haklısın netcede
Yanilmiyorsam Savanovic'e turnikeyi kacirtan Ersin Dagliydi ki kendisi hakkinda da ayri bir yazi yazilabilir mutevazilik icinde yaptigi double doublelara istinaden.
Beyefendi takımın para sıkıntısı yaşayıp can çekiştiği günde de görmek isteriz sizleri.
İyi gün dostu maskenizi takmışsınız hemen !
Sene başında 200 küsür kombine satan takımdık. Ne olduda birden basket sevdalısı oldun uzun uzadıya yazılar yazmaya başladın.
Bari susda sükut altındır diyelim.
Valla Ömer Üründül'ün değişik bir versiyonu olma yolu bu yakında başka iddialı branşıda yorumlarsın sen !
son günlerin güzel hareketi FEDA yerine sana güzel bir tişört yapmalı önüne de ne yazalım biliyormusun ?
NEMA
Güzel yazı olmuş. Böyle yazılarınızın artmasını, blogun eski günlerine dönmesini çok istiyorum..
Arkadaşlar dürüst olmak gerekirse yabancıları tutmamız pek mümkün görünmüyo...Bu seneki performanslarıyla fiyatlarını 2 ye 3 e katlayacaklardır. Bu bütçeyle karşılamak imkansız. Umarım yönetim tüm fedakarlıkları yapar...
Kemp'e kiyilir abi, hemde cok rahat kiyilir. Eline aldigi her topu dusuncesizce potaya sallayan adama kiyilir. Quaresma kilikli.
Cenabetliğinizi basketbola da bulaştırdınız tebrik ederim.
ergin hoca'nın ilk hatası. 3-0 olmaması için efes'in agresif oynayacağı belliydi. bunun için hızlı top çevirip sürekli pota altına, mümkün olduğunda ani pasla oynayacaktık. hele ki şut oranı bu kadar düşükken.
sağlık olsun. bu sonuç efes'i havaya sokmaz. ama bizi uyandırır. bench'imiz eksik olduğu halde bile 2 takımın potansiyeli arasında dağlar kadar fark var.
bu resim bama çok şeyi anlatıyor. 8 senedir böyle bir tablo asla olmadı. teşekkürler fikret başkan.
http://www.bjk.com.tr/images/news/manset_551.jpg
kaybedilen maç, serinin 2-1 olması çok önemli değil. bence sadece seri uzadı. özellikle kerem gönlüm 'ün çok iyi oyunu, belirleyici rol oynadı.
çünkü bu takımda, son saniyede bile olsa yenilgiyi kabul etmeyen bir yapı var. dikkat ederseniz, son 2 saniyede bile 2 defa oyun bize döndü ancak şutlar girmeyince yenildik. aynı iştahla oynarsak, bu seriyi 4-1, en kötü 4-2 kazanırız. ancak detay serinin 2-2 'ye gelmemesi. eğer 2-2 'ye gelirse, moral avantajı efes'e geçer ve işler değişir.
ancak ne olursa olsun, bu takım alkışı hakediyor. kazansa da kaybetse de..
Maalesef Fenerbahçe'ye gitti,Pianigiani'nin yanına. Hayırlısı olsun onun için,yaptığı herşey için sonsuz teşekkürler. Başka hiçbir yabancı oyuncu takımı böylesine sahiplenip böyle kaptanlık yapamazdı. Gitmesine hiç kızmıyorum,kızamıyorum (her ne kadar Fenerbahçe'ye gitmiş olsada) çünkü piyasası olan bir oyuncu,bu kadar kaosun,hiçbirşeyin belli olmadığı bir ortamda durmak istemez. Doğal olarak senelik 20 milyon euroluk sponsoru olan,koçu Pianigiani olan (bunu kesinlikle Erman Kunter'i kötülemek için söylemiyorum,Hawkins ve Pianigiani önceden de çalıştığı için söyledim,örnek verdim.),salonunu yeni yapmış olan ve kendisine önceki klübünden 2 kat para vermiş olana gidecekti. Bu bizim yönetimin işbilmezliği,acemiliği,hatası...
Tekrardan verdiği bütün emekler için teşekkürler kaptan,aldığı para son kuruşuna kadar helal olsun,umarım bundan sonrada başarılı olur.
Bu arada bundan birkaç gün önce Arroyo postunda basket takımıyla ilgili düşüncelerimi şöyle dile getirmiştim:
'Göz göre göre dağılmak üzere olmak o kadar can sıkıcı ki... Hadi Erceg'in CSKA'ya gitmesine birşey diyemem,kim olsa CSKA'ya evet der,sonuçta halihazırda en gözde ve görece olarak en iyi takım. Yıllık da 2 milyon diyolar. Kim olsa gider yani. Ama Bonsu olsun,Arroyo olsun,kaptan Hawkins olsun bunların gitmesi çok can sıkıcı olur çok. Gerçi ben Bonsu'nun Erman Kunter'den dolayı ayrılacağını düşünmüyorum. Biraz bi bakındım da Erman Kunter'le Fransa'dan tanışıklığı ve iyi bir ilişkisi varmış Bonsu'nun. Ama şu da bir gerçek,Hawkins'in ve Ersin Dağlı'nın peşini Ergin Ataman kesinlikle bırakmayacaktır adım gibi eminim. Hatırlıyorum da geçen sefer bizden Efes'e geçtiğinde o uzun saçlı malzemeci abi dışında takımda kim var kim yok Efes'e taşımıştı ve dağılmıştık. Umarım bu sefer dağılmayız,gerçekten bu sene Euroleage'de oynayacak bu basketbol takımına çok ihtiyacımız var.
Dış transfer konusunda ise ben pekte endişeli değilim açıkçası. Yeterki sponsor bulunsun,iyi bir sponsor bulunmasa bile yönetim elini taşın altına koyup basketbol takımına yatırım yapsın. Sonuçta bu takıma 11-12 milyon dolarlık bir yatırım sağlam bir kadro için yeterli gibi gözüküyor -ki bahsettiğimiz meblağ quaresma,simao,almeida,holosko'nun aldıkları maaşlar kadar. Yolla gitsin gereksizleri,baskete akıt o parayı.
Bu sene NBA'de çok sağlam bi Free Agent dönemi var,ordan araştırabilinirse çok ekmek çıkacağının kanaatindeyim. (Unutmayalım Arroyo free agent'ken alındı.) Ayrıca Fransa'da ciddi anlamda bir Erman Kunter gerçeği var. Oradaki oyunculara ve piyasaya çok hakim. Bize hertürlü yararlı olacak ve maliyeti uçuk olmayan oyuncular getirecektir inancındayım. Yeterki yönetim basketbol takımına önem versin,tek gündemleri Ekrem Dağ,Olcay Şahan,Milangaz,TT Arena vs. olmasın...'
Üzerinden çok değil,en fazla 10 gün geçti ama düşüncelerim maalesef mecburi olarak o kadar ama o kadar değişti ki. Erceg CSKA'ya gitti,Arroyo NBA yada Galatasaraya gidecek,kaptan Hawkins Fener'le imzaladı,Bonsu'da GS diyorlar,Dudley'de GS diyorlar. Takım bildiğimiz dağıldı yani. Ve bu sürede sponsor bulmak adına,yada hadi gerçekten sponsor bulamadın umudu kestin diyelim takıma kendi elinden kaynak yaratmak adına hiç ama hiç birşey yapmadı yönetim, ve maalesef bu duruma geldik. Transfer konusunda umutluyum demişim yukarıda gösterdiğim yazımda. Maalesef o da kalmadı ki. Bütün iyi türkleri aldılar. En basitinden Birkan Batuk 100 bin dolara Efes'e gitti. Biz veremezmiydik 100 bin dolar ? Alamazmıydık Birkan'ı ? O parayı Mehmet Akgün'e vereceğimize... Neyse,ben basketbol takımı konusunda ümidimi iyiden iyiye kaybettim. Zaten Euroleage'de öyle bi gruba düştük ki bi sikmedikleri kaldı. Büyük ihtimalle bu durumda sıfır çekeriz. En çok ama en çok üzüldüğümde Erman Hoca'ya mahcup olacağımız. Adam Cholet ile sözleşme yenileyecekti ferah ferah. Burada ona boşa ümit vermiş yönetim. Sırf Beşiktaş'lı olduğu için,kıramadığı için geldi fakat ona da yazık olacak gibi maalesef.
Nedim