.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

8 Kasım 2009 Pazar

Futbol Dolu Haftasonları ve Mustafa Denizli!

Sürekli maç izliyorum, ayrı konu... Öte yandan ecnebilerin kontrast etkisi dediği bir şey var... Algıladığınız iki şeyin yarattığı algı değeri arasında çok büyük fark varsa, birini diğerine üstün görebiliyorsunuz... Avrupa liglerini izlemek de böyle bir etki yaratıyor her zaman, özellikle Beşiktaş maçlarından sonra...
Lyon - Marsilya oynadı bu gece. Premier League'de senede bir ya da iki defa denk geldiğimiz maçlara benzer şekilde geçti ve bitti... Lyon 1-0 öne geçti, 1-1 oldu, 2-1 öne geçti, 2-2 oldu, arkasından 4-2 Marsilya, derken 4-4 oldu penaltıyla... Maç biter mi diye düşünürken 5-4 öne geçti Lyon, son sözü Marsilya söyledi... 5-5!!!
Tabii skordan bahsederken defansif zaaflardan falan konuşmak da mümkün... Ama işin özü öyle değil, Lyon'un 5. golünde Lisandro'nun verdiği bir pas, sağdan kopan oyuncunun (adını hatırlayamadım) öyle bir vuruşu var ki, memleket sınırlarında göremiyoruz bunları. Zaten adam bunu yapınca, savunma ne kadar iyi oynarsa oynasın, etten kemikten yapılma olduğundan delik deşik oluveriyor.
Sonra birileri çıkıp bizim ligimizin kalitesinden bahsetmeye başlıyor... Dünya starı olduğu iddia edilen oyuncularımızı anlatıyor falan... Bunları kimsenin yemediği ortada zaten, klasik mastürbasyon yöntemleri bunlar... Bunun ötesine geçip, Fransa Ligi'ne bok atanlar var. Beğenmediğini söyleyenlerin de %90'ının bu ligden üç maç izlemediğini düşünüyorum. Oysa bir Sochaux - PSG maçında da yaşanan tempo, Fransa Ligi yayıncısının muazzam rejisi falan derken, maçlar insanı içine çekiveriyor...
Bir de İtalya Ligi var tabii... Takımın başında Mourinho da olsa geri düştüğünüzde ne acaip durumlara düşülebildiğini gösteren bir maç izledim bugün... Roma Inter karşısında 1-0 öne geçtikten sonra önce bitik ve sinirli Vieira ve Motta'yı, sonra golü yese de, Stankovic ve Cambiasso'yu geriye ittire ittire oynadı... Bir ara Inter tıpkı Kayseri maçındaki Beşiktaş gibi 6-0-4 oynamaya başladı! Bu elbette bir güdü, ancak bazen teknik adamların elinin kolunun nasıl da bağlı olduğunu gösteren bir gerçek aynı zamanda! Sahada aynı anda Cambiasso, Zanetti, Stankovic, Sneijder gibi en hakikisinden orta saha orjinli oyuncularınız olsa da rakibiniz sert oynayan ve yerinde pas yapan bir takımsa sizi geri geri itiyor ve bu dörtlünün birbirini görmesini bile yasaklayabiliyor! Dolayısıyla futbol oynayamıyorsunuz...
Onun dışında bugün elbette Lazio - Milan ve ManU - Chelsea maçlarını da izledim. Keyfim tavana vurmuş, mutluyum, eğlendim falan... Nereye mi geleceğim? Tabii ki Mustafa Denizli'ye...
Bakınız Sn. Denizli bu yaşadığımız futbol dolu haftasonları hakkında ne düşünüyor...
http://www.milliyet.com.tr/2007/08/20/spor/ydenizli.html
"Beşiktaş maçından önce Türkiye'de yaşanan bir rezaletten bahsedelim. Televizyonlar günde ikişer, üçer maç yayınlayarak, yaklaşık 10 karşılaşmayı ekrana getiriyorlar. RTÜK ve Rekabet Kurumu hiçbir şey yapmıyor. Futbol Federasyonu'nun da, Türkiye ligine zarar veren bu yayınlarla ilgili herhangi bir çalışmasını görmedim.
Bu birimlerin harekete geçmesi lazım. Türkiye bu kadar bedava bir futbol ülkesi olamaz. Öğlen başlayıp, gece yarılarına kadar devam eden maçları Türkiye kaldıramaz. Türk futbolu ve kulüplerin korunması adına kaldıramaz. Bu ligleri izledikten sonra taraftar için bizdeki maçlara gitmek eziyet olur. Statlar birkaç sene içinde boşalır. Bir uyarı da kulüplerimize yapalım. Futbol kalitelerini yükseltmezlerse bu gidişle seyirci bulmakta çok zorlanacaklar."
Evet, öngörü böyle bir şey... Bugün ve yazıyı yazdığı o gün nasıl bir teknolojiye sahip olduğumuzdan bi-haber, yasakçi zihniyet Sn. Denizli diyor ki, "tiz yasaklansın Avrupa maçları"... Neden? Çünkü taraftarlar stada gelmez artık... Vay anasını... Zamanında okuduğumda şu tepkiyi vermiştim, bugünden sonra diyorum ki az bile tepki vermişim... Haftada en az beş - on futbol maçı izleyen, futbolu seven, futbolu yaşam şekline çeviren insanları kandırmak 20 yıl hatta 10 yıl öncesindeki kadar kolay değil Sn. Denizli... Bizi kandıramazsın. Hele ki oynattığın korkunç futbolun suçunu her maçın sonunda tribündeki taraftara hiç atamazsın.
Memlekette futbol kimlerin elinde peki? Ya çağa ayak uydururken işin mental tarafını ıskalayanların, o olmazsa işin mental tarafını tuttururken teknik/taktik tarafını beceremeyenlerin ya da ikisini de tuttursa hırçınlığını dizginleyemeyen adamların elinde... O yüzden iki adım gidemiyoruz... Denk gelse iki adım ileri atsak, iki sene sonra bir adım geriye, ve hatta bazen de üç ayda beş adım geriye gidiveriyoruz...

8 Yorum:

Sertug Ozgur dedi ki...

İnter-Roma maçını gollü bir maç olması umuduyla gittiğim tribünden izleme şansına sahip oldum.

Roma tipik bir anadolu takımı gibiydi. Özellikle De Rossi'nin sakatlanıp çıkmasından sonra orta saha hakimiyetini iyice kaybettiler.

Aslında bugünkü Inter hücum anlamında biraz Beşiktaş'ı anımsattı. Motta-Vieira ikilisi defansif anlamda iyi olsalar da yapıları gereği takımın hücumunu oldukça yavaşlattılar, çok çakılı kaldılar. Bunlara Muntari'nin berbat oyununu da eklersek, Maicon ve Zanetti haricinde hücum opsiyonu çok sınırlıydı. Muntari demişken kırmızı kartı görmeliydi. Orta sahada tekmeyi koydu gibime geldi. Hakem gerçekten berbattı, ota boka faul çalarak seyirciyi çıldırttı. Ortalama Türk hakeminden farksızdı, oyunu gerdi ve sertleştirdi.

İkinci yarı Sneijder ve Balotelli ikilisi heyecan yarattı, 4-2-1-3'e döndü, gol de geldi ama bu fırtına 10 dakika falan sürdü. Eto ve Balotelli gibi forvetten bozma kanat adamları ile takım daha çok Beşiktaş'a benzedi. Özellikle Balotelli oldukça sırıttı. Sneijder ve daha sonra oyuna giren Cambiasso'nun hazır olmaması, tüm yükün Stankovic'e binmesine neden oldu. Kısacası ileriye çıkamayan kısır bir Inter izledik.

Roma'da ise Mexes maçın yıldızıydı. Bu arada Riise'yi izlerken sene başı Beşiktaş spekülasyonları aklıma geldi. Gerçekten iyi oyuncu, 2 tane füze şutu vardı.

Bu arada Mourinho, ikinci yarı oyuna giren Balotelli için sıfıra yakın oynadı demiş. Gerçekten çok garip bir adam bu ya. Bir de Denizli'ye bakıyorum oyuncularına hep sahip çıkıyor, politik konuşuyor. Kuşkusuz futbolcu olsam Denizli'yi severdim.

attika dedi ki...

Marsilya-Lyon maçı Ligue 1 yönetimi tarafından, Fransa Ligi'ne olan cazibeyi arttırmak için tezgahlanmış bir maçtır,ortada komplo var...Her hafta Kurtlar Vadisi izleyen bilinçli Türk futbolsever bunları yemez...Fransa Ligi dediğin maçlarda en fazla 2 gol olan, Premier Lig'e defansif ortasaha oyuncusu yetiştiren bir ligdir, bize hikaye anlatmayın...Kaçıranlar için maçın 15 dakikalık özeti burada:
http://www.footytube.com/video/lyon-vs-marseille-full-highlights-27197

Cherubim dedi ki...

Alzheimer oldu sanırım Denizli..

asist time dedi ki...

@ yuki the zorba

aslında guzel bir ayrıntı yakalamışsın. Beğendim dogrusu. RTUK'un bir an evvel olaya el koyması lazım :)

ian dedi ki...

kimsenin avukatı falan değilim. ama denizli'nin durumu kurt kocayınca maskara olurmuş durumuna benziyor. sen ülkeye hücum futbolunu getir, özgüvenle oynama alışkanlığını kazandır.. ama yıllar sonra gelinen nokta bu işte. ben, imkanı olsa daha iyisini oynatmaya çalışacağını düşünenlerdenim. imkanı yaratamayan kendisi suçludur tabi de, bizim kulubün içinde bulunduğu durum var tabi. yine canım sıkıldı valla.

:))) Ya bu duydugum en rezil ve en komik seylerden biriydi. Yuh be hoca.

Adsız dedi ki...

e yuh artık...bir demirperde fikri denizli'den...

Unknown dedi ki...

o kanallar yasaklansın bence de(!) ktunneldan girer izleriz artık avrupa maçlarını da.
:baba ne oynadı barça dimi dün akşam
: bilmem izleyemedim ben giremiyorum o kanala

Yorum Gönder

Ara