.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

1 Ekim 2009 Perşembe

Beşiktaş'ın Golcü Sorunu Yok

Bu başlığı atarken aylar, yıllar önce yazdığım "Beşiktaş'ın stoper sorunu yok" adlı yazıyı anımsadım. Beşiktaş'ın futbol takımını yorumlarken camia olarak yaptığımız temel hata, hatayı yanlış yerlerde aramak olmuştur. Topu oyuna sokan stoper ihtiyacı, çirkin sağ bek ihtiyacı, Delgado'lu takımın başka bir "Paşa" ihtiyacı... Şimdi de golcü ihtiyacı. Gol atılamayınca golcü, gol yenince stoper değiştiren zihniyetin ürünü işte tam da böyle bir şeye tekabul ediyor. Baros'un attığı bir golde "düz" bir köşe yazarı olup, "Baros golü atarken Sivok neredeydi?" diyebilirsiniz. Ancak futbol aslında o kadar basit bir oyun değil. Sivok Ferrari'ye, Ferrari İbrahim Üzülmez'e yardıma gitmiştir. Ekrem Dağ da ters kademeye girmemişse veya oyun gereği girememişse, golü Baros atmıştır. Futbol 22 oyuncunun 11-11 olarak bölünüp bireysel olarak birbirlerine üstünlük sağlamaya çalıştıkları bir oyun olsa idi basketbol gibi tam saha adam adama savunma yapılıyor olurdu. Neticede savunma-hücum organizasyonlarını kaleciden forvete bir bütün halinde ele almak gerektiği çok açık. Örneğin bugün Beşiktaş'ın kalecisi Oscar Cordoba olsa idi Beşiktaş'ın topa sahip olma yüzdesi daha fazla olurdu. Topa sahip olmayı daha çok hücum yapma imkanı olarak algılasak ta, bu olayın sadece bir yönü. Topa siz sahip olursanız rakibinizin gol atmak için ihtiyacı olan topu rakibe vermemiş olursunuz. Merak etmeyin, top sizdeyken gol yemeniz mümkün değil. İşte futbolda "denge" kavramı bu yüzden bu kadar önemli. Hücum veya savunma başlı başına bir anlam ifade etmiyorlar. İyi savunmak için iyi hücum etmek, iyi hücum etmek için iyi savunmak gerekiyor. Takım gol atamıyor diye forvetleri eleştirmek ise çok açık ki işin kolaycılığı. Hemen belli tarih kesitlerinden örnekler verilir, geçen senenin son döneminde alınan galibiyetler konuşulur. Sorsan Beşiktaş geçen sene çok kötü futbol oynadı derler ama oyuncuları teker teker sor, hiçbirine de toz konduramazlar. Geçen Seneki Beşiktaş CSKA'yı Yener Miydi? Temel sorumuz şu olsun, "geçen seneki Beşiktaş dün CSKA'yı yenebilir miydi?" Ben yenemezdi tarafındayım. Beşiktaş'ın bu sezon geçen seneden daha iyi futbol oynadığını da düşünenlerdenim. Futbolda stoper ve forvetlerin bu kadar konuşuluyor olmasının nedeni takım içi arızaların bu bölgelerde açığa çıkıyor olması. Örneğin sağ bekinizde stoper kılıklı İbrahim Kaş varsa ve o kanattan anlamlı hiç bir atak gelmiyorsa forvetiniz suçlanır gol atamıyor diye. Yıllarca tek ön liberoyla çağ dışı abuk bir taktikle oynayan Beşiktaş'ta bedelleri hep stoperler ödemiştir aynı şekilde. Neticede Beşiktaş'ın bugünkü sorunu forvet oyuncuları olan Nobre ve Bobo'nun yetersizlikleri değil. Bu oyuncuların yeterlilikleri elbette tartışmaya açık ama Beşiktaş'ın gol probleminin kaynağı bu oyuncular değiller. Beşiktaş'ın başka yerlerde zayıf halkaları var ve bir iyileştirme yapılacaksa önce onlardan başlanması gereği de açık. Beşiktaş'ın forvetleri sorunların kaynağı olmamalarına rağmen sonuçların müsebbibi oluyorlarsa orada yaşananlardan ders almama, hatanın kaynağını tesbit edememe (Demirören yönetimleri hariç) durumu var demektir. Ben yanlış teshisle doğru tedavi görmedim.

28 Yorum:

Pamukk dedi ki...

sorunun ne olduğuna kendime bile cevap veremiyorum. anlamıyorum anlayamıyorum diyip geçiyorum artık. hakkaten ilginç. bu cska yı herkes yener çok kötü takım

Cherubim dedi ki...

Bobo, Holosko, Nihat ve Batuhan düzgün bir rotasyonla verimli olarak kullanılabilir ve de girilen pozisyonlardan sonuç alınabilir. Lakin sorun onları pozisyona sokacak orta sahanın belirli bir düzeninin olmaması. Sadece Ernst'in geberene kadar her yere yetişmeye çalıştığını ve Denizli'nin sürpriz yapmak adına özürlü bir teknik direktörlük anlayışına sahip olduğunu görüyorum şu anda orta sahada..

Ayrıca saha dışını bir kenara bırakırsak oyunculardan da Rüştü ve Nobre'nin de bavullarını toplamaları her şartta faydalı olacaktır benim görüşüme göre..

ceyhun dedi ki...

ne olursa olsun nobre performansını zirveye çıkarmadıkça takımın pas trafiğini sekteye uğrattığını düşünüyorum.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

nobre'nin pas yüzdesi dün %68'di.

krasic'in 60'larda, nobre'yle aynı pozisyonda oynayan necid'in %51. ayrıca onlar beşiktaş gibi dar alanda da oynamadılar.

Nihat'ın da pas yüzdesi %68 mesela.

beşiktaş'ta hedefini bulan pasların listesinde hep sivok'un ismi var.

örneğin şu;

ferrari - sivok

sivok - ferrari

sivok - ernst

ernst - sivok

kaş - sivok

sivok - kaş

.............

rakibe bakıyorsun arada necid var, 10 numaraları var listede.

bu demek ki onlar isabetli pasları ileri doğru yapabilirken, biz geride yapabiliyoruz.

ben orada

tello - nobre

holosko - nobre

görmeliyim ki bunun üzerinden nobre'yi yorumlayayım.

.............



bazen başka maçları izlediğimizi düşünüyorum gerçekten.

simplextablosu dedi ki...

Orta saha ve hücum oyuncularının görev paylaşımlarında bu kargaşa oldukça, ne hücum hattımız ne orta sahamız bekleneni veremez. Tello'nun veya Tabata'nın Ernst ve Ekrem Dağ'ın arasında işi olamaz abi. Adamlar kaybolup gidiyor orada oynadıkları müddetçe. İleride top alamayan Nobre'de geri geliyor, oluyor sana orta sahada şaşkınlıktan top kaybı yapan bir sürü adam.

ceyhun dedi ki...

farklı maçlar izlediğini düşünen birçok yorumcu oluyor zaten maç sonu farklı yorumlara sahip futbol izleyicisi arasında, ilk değilsin.

nobrenin aldığı topu genelde geriye veya takımı atağa sürükleyecek pasların dışında birkaç kontrol hamlesi sonrasında sağa veya sola açmasının takımın topu efektif kullanamamasına sebep olup muhtemel gol pozisyonluk atağı kestiğini düşünüyorum.
kritik olan, olgunlaşma ihtimali olan çoğu atakta ya top kontrolünde ya da pas verirken hata yapıyor nobre. onun dışında bir çok gol pozisyonunda da nobrenin topu daha iyi kontrol etseydi golü kaçırmazdı dediğimiz gerçekten fazlaca pozisyon oluyor.

dediğin gibi orta sahayı -belki de sadece bir adamla- toparlayıp pas alış verişini düzelttiğinde, değişmesi gerekecek ilk isim nobredir.

ha ayrıca necid veya krasic'in yaptığı pas hataları ile nobreninkileri aynı kefeye koymam ben. yusuf, delgado, alex gibi adamlar yanındakine pas verirken değil her hamlesiyle veya paslarıyla takımı ileri taşıyacak zorlamaları yaptığından top kaybı yaparlar. nobre gibi iki duvar pasında top kaybetmezler kolay kolay.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

Nobrenin salt pas yetenegiyse konu, holosko ve boboya oranla daha iyi pas yapabildigini dusunuyorum. Ortasahamizda oyunun yonunu degistirecek tek pas atamiyorken nobre uzerinde konusmayi anlamsiz buluyorum. Hele holosko varken. Ayrica bu ulkede alexle en iyi anlasan oyuncunun nobre olmasi gercegi de var. Ben dun nobreyi cok olumlu buldum acikcasi. Dun net pozisyonu kaciran da nobre degil holoskoydu.. Onu seviyorsunuz galiba zira bahseden yoj. Holosko bi calim atmamis, bir olumlu hareket yapmamisken bunu az da olsa yapan nobreyi konusmak ne kadar tutarli bilmiyorum

ceyhun dedi ki...

holoskodan zerre haz etmem nobre ona göre çok daha kaliteli ve beşiktaşın oynamaya çalıştığı futbola daha yatkın bir oyuncu. onu tartışmaya değer görmediğimden söylemedim diyeyim.

Unknown dedi ki...

Savunmadan çıkarken bu kadar top kaybedilmez.Geriden top çıkartamıyoruz.Geçen sene tello bu görevi üstlenip geriden top çıkartıyordu.Aynı zamanda hücum varyasyonlarında da çok etkindi.Bu sene bunları yapmıyor.

İlk yarıdaki tek net pozisyonumuza holoskoyla giriyoruz.Peki onu pozisyona kim sokuyor? Fabian Ernst.İşte sorun burada.Ernstin asıl görevi pozisyon hazırlamak değil.Bu yaptığı ekstraya giriyor.Takımımızda pozisyon hazırlayacak isimler tello,tabata,yusuf,serdar özkan bazen nihat...

Tamam gol sorunu var diyoruz.Öncelikle bi pozisyon hazırla forvetleri pozisyona sok onlar atamazsa beşiktaşta bitirici forvet yok diyebilirsin.Sorun orta sahada pozisyon üretmeye yatkın olan oyuncularımızın isteksizliğinde,şanssızlığında,beceriksizliğinde..vb artık siz ne derseniz.

Not:Cska öyle muhteşem bir takım değil krasice bel bağlamışlar o da ocakta gidiyormuş zaten.Orta sahada iyi top yapan,ne yaptığını bilen bi takım bu cska'yı ezer geçer.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

aynı şekilde tello.

iyi futbolcu vs orasında değilim. sol bekti, 10 numaraydı, sol açıktı orasında da değilim. bir futbolcu bu kadar mı istikrarsız olur. bu kadar mı büyük zihinsel sorunları vardır?

bu takım gol pozisyonu üretemiyorsa tüm takım sorumludur ama asıl sorumluluk gol pozisyonu üretimi göreviyle sahaya çıkanlardır. pozisyon anlamında bahsediyorum. sağ açık - sol açık - forvet arkası.

sezon başından beri buralarda oynamakta olan oyuncular kim? ; tello - holosko - yusuf - tabata - serdar özkan - nihat.

temel sıkıntı bu oyuncuların kaliteleri değil mi zaten? yusuf çalım atacak ta sistem gereği mi atamıyor? serdar gol vuruşu yapacak ta sistem gereği mi yapamıyor? besbelli bu oyuncuların yeterlilik problemleri var.

bugün kader keita'yı koyuyorsunuz, teknik-taktik hooop taça çıkıyor. total futbolmuş. galatasaray total futbolun "t" sini oynamazken sağ çizgide bir çalım atıp savunmayı yerle bir ediyor.

eskişehir maçındaki gollerinin teknik-taktikle ne alakası var? geçtiğimiz sene attığımız gollerin tamamına yakınının teknik-taktikle ne alakası vardı?

yusuf mesela. yusuf'un 4-3-1-2, 6-7-5'le ne alakası var. yusuf aslında yetenekleri kısıtlı oyuncu. bi yeteneği var ama o da üst düzey. nedir? çalım atar. yusuf'tan başka bir şey yaptığını gördünüz mü? yaratıcı değildir, pasları isabetli değildir. biz 10 numara ya, onu öyle sanıyoruz. hayır.

ibrahim kaş'ın yeteneği kısıtlı da, yusuf'un değil mi? tello mesela. top kontrolü diyoruz. yahu tello kadar, holosko kadar top kontrolünde sıkıntı yaşayan oyuncular var mı?

sorsan tello ernst'den daha teknik denir. hikaye. sorsan yusuf ernst'den daha pasör denir. o da hikaye.

bizim temel problemimiz yeteneği kısıtlı olan bu oyunculara endeksli bir hücum planımız var. tello ara pası atacak, yusuf çalım atacak. yapamıyorlar işte. bugün yapamıyorlar. ve belki de bir daha yapamayacaklar.

yuki the zorba dedi ki...

Geçen yılkı Beşiktaş'ta gol sorununun aşıldığı dönemlerde Holosko'nun ve Bobo'nun imzalarının olduğu doğrudur. O takımda bu adamlara gol fırsatı doğuranın ne olduğuna bakılmalı. Aynı zamanda Nobre'nin de ne zaman efektif olduğu daha net görülmeli ki bir neticeye gelelim.

Bobo - Holosko golleri Cisse ve Ernst orta sahada oynarken attılar. Oyunu rakibe adam markajı yaparak değil, orta sahada üçüncü bölgeden geri gelen topları fiziklerinin ve alan bilgilerinin getirisi olan üstün yeteneklerini kullanarak topladıklarında çok etkili oldular. Şampiyonluk tesadüf değildir, bu ikilinin olağanüstü çabasıyla gelmiştir.

Beşiktaş kaos futbolundan hızlı ve flaş gollere geçişi bu ikilinin oynamaya başladığı aşamada yaptı. Yine bıktıran kanat ortalarından falan bahsetmiyorum. Bu ikili orta sahanın öndeki Bobo - Holosko'ya ve dolayısıyla Yusuf - Tello'ya özel bir "top kaybetme lüksü" tanıdığı ve daha önemlisi, onları sürekli 3. bölgeye ittiği için sık sık karşımıza gelen, maçın üçte ikilik zaman dilimini kapsayan pozitif futboldan bahsediyorum. Ne oynarsanız oynayın, ister 4-3-3, ister 4-3-1-2, ister 4-4-2; orta sahanızda bu işi yapabilen, hücumcuları ileri itebilen futbolcu sayınız "1" ise, ya da ona destek olması gereken ofansif orta saha ve hücum elemanlarınız savunmaya dönük olarak kademelere girip, bu itme işini yapamayacak durumdalarsa, oyunu "kontrol" edemezsiniz. Bu, her futbol maçında karşımıza çıkan bir durum. Sadece Beşiktaş özelinde değil.

Nobre, orta sahada eksik oynayan adamın yükünü çekiyor ve bunu maalesef tek başına yapmak durumunda. Nitekim Ekrem adam markajıyla uğraşıyor şu kaybettiğimiz 4 maçın 3'ünde... Bu vaziyetteyken de Nobre gol pozisyonuna giremez. Bu işi doğru mu yapıyor peki? Hayır. İşi bu değil bu adamın. Çaba gösteriyor mu? Evet. Bu yüzden benim ilk şarladığım adam Nobre olmuyor. Ama Nobre'nin belli yetileri var, bu yetilerden bir tanesi de baskı kurduğunuz durumlarda gol atabilmesi. E zaten oyun planındaki sakatlıktan dolayı baskı da kuramadığımızdan gol falan atmamız mümkün olmuyor, flaş gollerin adamı da Nobre olmadığından kısır kere kısır bir maç oynuyoruz.

Dün Nobre yerine Bobo olsaydı, ne olurdu? Oyunu tutuyor göründüğümüz anlarda, daha fazla top kaybı yapardık ama bir adet flaş gol bulma ihtimalimiz olurdu. Bu doğru. Bobo'yu sevdiren, bu golü atma ihtimali. Nobre'de olmayan da bu. Nobre oyuna katkıda bulunmaya çaba gösteriyor, Bobo golü düşünüyor ve kendini dinlendirerek oynuyor. Bunların arasında bir santraforumuz yok maalesef...

yuki the zorba dedi ki...

Ha olsa fark eder mi, bence etmez. Böyle çorba bir yapıda ne yapsanız faydası yok açıkçası...

Unknown dedi ki...

Nihat gelmeseydi tello'nun performansı bu kadar düşermiydi?

En çok bunu merak ediyorum.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

tello hep böyleydi. geçen sene ertuğrul'u yollatan performansların baş aktörü de tello değil miydi sanki?

mufittezel dedi ki...

Ertuğrul'u yollatan bir performans faktörü hatırlamıyorum ben.
Tek yenilgisini Metalist'e karşı deplasmanda almış, ligde 4 galibiyet 2 beraberlikle liderin 2 puan gerisinde, sağlam savunma yapan, mücadele eden ve her ne kadar pozisyon üretmekte sıkıntı yaşasa da belli bir düzeni olan takımın başından gönderdiler Ertuğrul'u.
Ayrıca Tello o dönem sol bek oynuyordu.
Yani Ertuğrul'un gitmesinin sebebi performans değil.
Avrupa'da her yıl yarı finaller finaller oynuyormuşuz da, UEFA'dan elenince sezon bizim için bitmiş havası yaratan basının gazı, ağız ishali başkan ve yöneticilerin aptalca bir reaksiyonuydu o operasyon.
Aynı aptallığı Del Bosque'de de yapmışlar, sezona rezalet başlamasına rağmen ilk devrenin son 9 maçını kazanıp canavar gibi seri yakalamış takım Türkiye Kupası'nda Konya'ya kaybedip elenince adamı göndermişlerdi, arkasından döte kaçan 8,5milyon euroda kaymağı oldu aptallıklarının.
Hadi basın sürekli Denizli takımın başına geldiğinde Beşiktaş yerlerde sürünüyormuş havası yaratıyor da, aklı selim Beşiktaşlılar nasıl bu tongaya düşüyor ona şaşıyorum ben.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

beşiktaş yerlerde sürünüyordu bence. hatta o kadar ki, şu anda daha iyi futbol oynadığımızı düşünüyorum. sağlam döneminde liverpool hezimeti de vardır. metalist mağlubiyeti de mağlubiyetten öte hezimettir. ve gidişatın habercisidir.

tello ve holosko'dur sağlam'ın gitmesinin temel sebebi. ben yanlış hatırlıyorsam diğer arkadaşlar da hatırladıklarını aktarsınlar.

mufittezel dedi ki...

Ertuğrul'un ilk sezonundan bahsetmiyorum, ki o sezon bile Baki'li Diatta'lı Gökhan Zan'lı Burak Yılmaz'lı kadro ile CL'de 6 puan almıştı bu takım, oradaki Marsilya ve buradaki Porto maçlarını da nasıl kaybettiğimizi gayet iyi hatırlıyorum.
O sezonun ve tarihin rezaleti Liverpool maçıdır, Metalist maçı Beşiktaş'ın genel Avrupa performansının bir yansımasından başka birşey değildi, 1 gol yeyince dağılan, psikolojisi bozulan ve güvenini kaybeden bir takımız Avrupa'da.
Ha Ertuğrul'u da günahım kadar sevmem, biraz kendine güveni olsa ve Sinan Engin'i getirdiklerinde ya o ya ben diye ağırlığını koyabilse, başarısızlıklarda oyuncuları suçlamasa, her şeyi Allah'a havale etmese bugün farklı bir noktada olabilirdi.
Geçmişi konuşmak bize bugün bir şey kazandırmaz, ama her fırsatta belli dönemlere referans verilmesi beni rahatsız ediyor.

menderes mete dedi ki...

Sorun elbette sadece forvetlerde değil birçok yerde var.Ama bu forvetlerinde sorunsuz olduğunu ortaya koymaz.Bir teknik direktör düşünün üstelik bir önceki sezonda bu takımı çalıştırmış ve 4-3-3 sistemi ile oynamayıda kafaya koymuş kalkıp da 10,5 numara transferi istiyorum diyorsa-ki bu sistemde yeri yok bunun- ileri 3lünün solunda oynayacak forveti yokken bu sistemde ısrar ediorsa,hücumcu beklerle oynaması gerekirken bek olmayanlarla oynuyorsa,fiziksel olarak yetersiz ve mevkisi bile belli olmayan Tello'dan orta 3 lüde yararlanmayı düşünüorsa,elinde fink varken Ekrem'i ortasahada kullanıyorsa,35 yaşına merdiven dayamış Yusuf'dan Ş.L'de medet umuyorsa,hala Rüştü ve Üzülmez'i oynatıyorsa;şimdi kalkıpda bu takım başarılı olabilir diye düşünmeye gerek var mı? Bence hayır.Olay ne nobre ne bobo nede başka bişey.Herşey baştan sona yanlış.Transferle,sistem,oyuncu seçimleri ve Yönetim elbette sadece forvetler değil...

d.amokachi dedi ki...

Bu takımın bir teknik patronu var. (Çeşmeden hala zihnen dönemeyen!) Böylesine çorba bir sistemde Messi bile ne yapacağını saçmalardı bence! Burada tartışılan oyuncuların hepside kötü değil ama süper futbolcularda değil. Her birisi iyi bir sistem ve disiplin içerisinde rahatlıkla iyi performans verir. Ama adam inatçı keçi illaki tavşan çıkaracak!!! Taraftarın sabrı taşmaya başladı çirkin şeyler olmadan efendi gibi bırakmalı! Sanırım hiç kimsenin sevmediği Levent Erdoğan en güzel yorumu yaptı. Sayın Başkan ve Denizli istifa etmeli! Yanından çok kıymetli topçularınıda alsın! Sene sonuna kadar Tayfur ve gençlerle bu takım bundan daha kötü bir performans sergilenmez zaten! En azından Rıdvan'ı Necip'i Onur'u Batuhanı'ı kazanırız...

Sertug Ozgur dedi ki...

Temel sorunun asli mevkisi belli olmayan oyuncuların bol olduğu kadromuz olduğunu düşünüyorum.

Joker oyuncu ile asli mevki belli olmayan oyuncuları ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Tabii bu benim kıçımdan uydurduğum bir tanım bunu belirteyim. Mesela İbrahim Toraman. Asli görevi bellidir, iyi kötü onun stoper olduğunu bilirsiniz ama sağ bek opsiyonunda da değerlendirilir özellikle formdaysa. Yani stoperde oynadığı zaman ya bu adam stoper değil gibi bir karmaşaya düşmezsiniz.

Mesela beğenmediğimiz Gökhan Zan stoperdir, mevkisinin kötü adamı kategorisinden, yani oynadığı yer bellidir.

Gelelim asli mevki belli olmayan oyunculara:

Tello, Holosko, Yusuf, Ekrem, Nihat, İbrahim Kaş, Delgado

Gruplandıramadığım oyuncular:

Sivok: Bu sene iyi-kötü stoper mevkine alışması yüzünden bu adam stoper değil demiyorum geçen senenin aksine. Orta sahada maçına göre bazen görev verilebileceğini düşünüyorum. Fakat önlibero kesinlikle değil bence. Yani jokere koyabiliriz aslında.

Serdar Özkan: Seneler geçti, oyun kimliğini bulamadı. İdeal bir mevkisi yok fakat görev verildiği yerlerde diğer oyuncular kadar eksikliği göze çarpmıyor.

Tabata: Forvet arkası oyuncusu ama ona uygun sistem kurmak çok zor, mevkisi belli olmayan oyunculara katıp katmamakta kararsız kaldım.

Bir takımda bu kadar mevkisinin adamı eksikliği varsa sağlıklı ve ideal bir sistemden konuşmak zor oluyor.

Dönüp dolaşıp herşey plansız kadro'ya geliyor.

Bu şimdi dediğim birşey değil. Transfer sezonunda da konuşmuştuk. Nihat-Tabata-Kaş transferi iyice arttırdı bu şişkinliği.

Cipher dedi ki...

Bu takımın hücum yönünün geçen seneden çok farklı olduğunu düşünmüyorum, geçen sene bu sorunların ortaya çıkmamasının sebebi forvet hattında hiç toplu olarak formsuzluk ve isteksizlik yaşamamamız. Geçen sene de oyunu rakip yarı sahaya yıkamıyorduk Cisse olsa da yapamıyorduk bunu, Tello'nun yaptığı 10'un üzerinde asist var ve bunların çoğu sıradan asist değil bir anda savunmayı dumur eden Alex tarzında asistler, Delgado'nun sakatlanmadan önce attığı goller ve verdiği asistler var, Bobo'nun, Nobre'nin, Holosko'nun, Yusuf'un parladığı dönemler var ve bu dönemler genelde birbirinden farklı dönemler. 2-3 maçlık bir dönemde Yusuf parlamış sonra o kenarda otururken Tello parlamış vb...

Ama geçen seneki hırsa artık sahip değiliz, Nobre geçen sene tek başına rakip savunmayı yıldırıyordu, Bobo hiçbir şey yapamasa topu kanatlara sürüp ileride çoğalmamızı sağlıyordu, Holosko sürekli kanatta pres yapıyor top kapıp ceza sahasına dripling yapıyordu, ve bu ekstralar bizim kilidi açmamıza yetiyordu. Kilidi açtığımızda zaten gerisi geliyordu. Bu sene bunların hiçbiri yok.

Bugün Galatasaray'ın yaptığı da bizim geçen sene yaptığımıza benziyor, Ekstra performansla kilidi açıyorlar bir şekilde.

Geçen seneden beri süregelen takımın genel sorununa gelirsek, isabetli uzun paslarla oyunun yönünü değiştiremememiz. Orta saha oyuncularımız bunlara Ernst dahil hepsi verkaç oyuncuları, rakip oyunu sıkıştırdığında, ki bu sene kilidi açamadığımızdan dolayı başımıza gelen hep bu, bu oyuncular ne yapacağını şaşırıyor, bu işi biraz yapabilecek olan Tello'nun da anlamadığım aşırı isteksizliği takımı bu hale sokuyor. Sonra da çilingir aramaya başlıyoruz, geçen sene Yusuf'un bu sene Serdar'ın parlamasının sebebi de bu.

Ben herşeye rağmen umutluyum, tek düzelmesi gereken Mustafa Denizli'deki bu panik hali. Sağlıklı karar veremediğini düşünüyorum. CSKA maçı sonrası konuşması biraz kendine geldiğinin sinyallerini veriyordu, umarım çabuk düzelir.

ian dedi ki...

forvetlerimiz iyi bence.. iyi oynamıyorlar.. formsuzlar ve takımın kimyası bozuk..

rüştü topu oyuna sokmasını bilmiyor..

ibrahim kaş takımın 4. stoperi olmalı.. önümüzdeki iki maçta 6 puan alamazsak, wolfsburg'dan da puanla dönemezsek, oynat rıdvan şimşek'i hoca, ne kaybedersin..

takımdaki gençlere inönü'de "rerörerö" yapanlar, cska'nın hücumcularını görüp de utandılar mı acaba..

yusuf yerine serdar girseydi bari.. bu olsaydı "yusuf girseydi" diyenler olacaktı, belki de daha fazladır sayıları..

"rotasyon yapamıyorsan, rotasyon yapmayacaksın." sir arthur conan doyle

ceyhun dedi ki...

son olarak, nobre ile ilgili son sözlerimi söyleyeyim. kısa ve net olarak, nobre'nin takımın kötü gidişinde etkisi olmayan birisiymiş gibi lanse edilmesi çok doğru gelmiyor bana. suçu az olanlardan olabilir fakat onun da kritik veya bolca yaptığı pas hatası var bana kalırsa.

bu konuda nobre'den önce gelenler olabilir fakat nobre çok ayrı bir yerde değil onların yanında.

alpstein dedi ki...

@Jessie "Yusuf'un tek ozelligi calim atmasi" demissiniz, katilmiyorum. Farkli maclari mi izledik? CSKA macinda Ibrahim Kas'a, Kayserispor macinda Fink'e al da at diye paslari veren Yusuf degil miydi? Bu kadar net paslari Alex de her mac ortalama bir kere veriyordur mesela.

Bence Yusuf Besiktas kalitesinde bir oyuncudur. Yasina gore de elinden geldigince isini yapmaktadir, alir verir cabalar, calim atar, sadece calim atmaz ince paslar da atar. Defansif yonu pek olmadigi icin sampiyonlar liginde ust duzey maclarda oynamayabilir, ancak lig icin elzemdir, cilingirimizdir.

Bence Yusuf'a gelmeden once bu takima yakismayan en az 10 oyuncu vardir. Bobo, Holosko, Tello, Ibrahim Kas, Ugur Inceman, Ibrahim Uzulmez, Rustu, Fink, Nobre ve hatta Delgado akla ilk gelen isimler. Bunlar ya yeteneksiz ya da yetenekli ama istikrarsiz oyuncular. Yusuf Besiktas standardi icin yetenekli, maca koydugunda performansini asagi yukari tahmin edebilecegin ancak yasli oldugu icin 90 dakikayi kaldiramayan bir oyuncu. Boyle oyuncuyu macina gore kullanirsin, digerlerini ne yapacaksin?

AQ-47 dedi ki...

@alpstein

%100 haklısın. Toplu infaz başladı yine. Yusuf geçen seneden ne derecede farklı oynuyor ki? Dediğin pasları atabilen başka biri var mı takımda? Bu takımın as oyuncusu olduğunu kimse iddia etmiyor ama yedek kulübesinde başka skor değiştirebilecek ya da oyunu yönlendirecek biri var mı?

firsez dedi ki...

Yazına baştan sona katılıyorum, tıpkı diğer yazılarında olduğu gibi. Hani vardır ya soldan yenen her golde Deli Iboya suç atılır, işte bu kadar düz bakıyoruz futbola.

Yalnız yorumların garip geldi. Futbolculara yetersiz demeden önce ne olursa olsun şunu göz ardı edemezsin;

Bobo ileri 3lunun solunda
Nihat tek forvet
Nobre forvet arkası
Yusuf-Holosko kanat
Tello 10,5 numara
Tabata ön libero
Ekrem ön libero
Kaş sağ bek
Ernst 10 numara
Hatta Serdar 10 numara oynadı.

Bazen ara ara bazen de üst üste bu futbolcuları bu mevkilerde gördük. Üstelik takımın başında iki senedir olan bir hoca tarafından.

Bu ne demek biliyor musun, Bobodan, Arda veya Kewel'ın yaptıklarını beklemek demek.
Halısaha maçımda tek forvet oynatmıyacağım Nihat'ı taraftarın kucağına bomba diye bırakmak demek. Ilk kez sonunda oldu dediğimiz Serdar'dan bir anda Lincoln olmasını istemek demek.
Nobreden yer yer Alex olmasını beklemek demek.
Tello ortada yapamadığı için 8 milyon verdiğimiz Tabatayı Mehmet Topal gibi, Tello yu da ısrarla Elano yapmaya çalışmak demek.
Topu durdurmayı beceremeyen Ekrem'i kimle kıyaslasam bilemiyorum. Iki şampiyonlar ligi maçımızda orta sahada kısa/uzun/ara pas yapamayan, top tutamayan, şut çekemeyen bir futbolcuyla oynadık. Peki ben Ekrem'e kızıp yetersiz mi demelimiyim sence?

Methettiğin Keita bugun 10 numara oynasa ne yapar sence? Evet tek adam bütün maçı değiştirebilir ama yerinde oynamak şartıyla. Tıpkı geçen sene bizi bir çok maçta ipten alan Tello gibi. Şimdi ise o artık 10 numara, sence yetersizliği nerden?

Jessie, sende biliyorsun ki bu takımdaki tek yetersiz kişi maalesef teknik direktörümüz. O yüzden artık maç öncesinde "ne olur" dendiğinde, sahadaki 11i görmeden yorum yapamıyorum.

b.b.king dedi ki...

ilginç olan birçoğunu doğru bulduğum yorumlardaki gerçekleri denizli nin görmemesi...türk futboluna cesareti öğreten adam nassıl bu kadar aciz kalabildi.ülkedeki en geniş vizyona sahip teknik direktörün nasıl böyle hatalar yapabildiği hala muamma benim için.bu transferler (en azından nihat ve tabata )denizli nin insiyatifi dışında gerçekleşti gibi geliyor bana.belki denizli ye olan sempatim yüzünden toz kondurmuyorumdur kensine ama kadro tercihleri takıma oynatmaya çalıştığı oyun beni bile sukutuhayale uğrattı.sezonun başındaki maçlarda cl provası olarak yorumladığım oyunlar sürekli geriye gitti. var bi sıkıntı ama hadi hayırlısı

mufittezel dedi ki...

Denizli geçen yıl ilk geldiğinde de bu tip fantaziler denemiş, ilk yarı sonuna kadar da bu abukluklardan vazgeçmemişti.
2. yarı Ernst ve Yusuf'un katılımı, Cisse'yi yeniden keşfetmesi sayesinde Sivok'un stopere dönmesi, Nobre'nin sakatlığında Bobo'ya mecbur kalması sonucu takım o kadronun en ideal diziliş ve sistemini oynamaya başladı.
Ki o zamanlarda da Yusuf'u sol açık oynatması, Tello'yu bir sağa bir sola bir ortaya koyması nedeniyle pek çok maçta ittire ittire kazandık.
Geçen yıl elinde fantazi yapacak fazla alternatif oyuncu yoktu, sınırlı kalıyordu bu denemeleri, bu sene kadro daha geniş, rahat rahat yapıyor denemelerini.
Takıma kazandırdığı 3 artının en önemlisi oyuncuların kendine güvenmesini ve kritik anlarda ayakta kalmalarını sağlaması, ikincisi susmak bilmeyen yöneticileri susturması, üçüncüsü ise kondüsyon idi.
Yani Denzili'nin futbola bakışında fazla bir fark yok geçen seneye göre.
Denizli'nin fantazilerinden vazgeçmesi şartı ile CL'de halen 2. ya da 3. olma şansımız devam ediyor bence.
Asıl dert ligde, puan farkı bu kadar açılmamış olsa (misal 7-8'de kalsa), Avrupa Ligi ön elemeleri nedeni ile erken form tutup kopup giden FB ve GS'nin beklenen ve başlayan düşüşünden faydalanıp ilk yarıyı 3-4 puan geride kapatabilirdik.
Ki daha önceki sezonlardan pek çok örneğini gördüğümüz üzere, erken form tutan takımların yaşadığı düşüşler devre arasına hatta zaman zaman Mart'a kadar devam ediyor, bu da bize farkı kapatacak yeterli zamanı verirdi.
Mazhar Alanson'dan geliyor: Benim hala umudum var... :)

Yorum Gönder

Ara