.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

1 Haziran 2009 Pazartesi

Kalbimiz Ege'de Kaldı

Önce İzmir, ardından Denizli finalleri ve bu finallerin neticesinde İnönü Stadı'nda çife kupalı şampiyonluk kutlamaları. Hepsi çok güzeldi. Geçtiğimiz iki yılda, ligde iki kere final maçına çıkıp kaybeden takımın taraftarları olarak, kötümserliği o denli meslek edinmemize rağmen, bu sezonun filmi mutlu sonla bitti. Artık derin bir nefes alabiliriz. Artık o 101. yıl travmasından, bizi şampiyon yapmazlar psikolojisinden çıkabilir, "kadrosunda sadece bir adet şampiyonluk görmüş futbolcuları var" burun kıvırmasıyla muhattap olmayabiliriz. Ve en önemlisi artık özgüvenimizi yeniden kazanabiliriz, hatta şu an kazanmış olmamız gerekiyor. Söylemek gerekirse Denizli'de 2-0 öndeyken bile hala rahat değildi içim. Sezon başından beri benim kadar "şampiyon olacağız bu sene" diyen var mıdır bilmem ama o skora rağmen hala inanamıyorsam şampiyonluğun geldiğine, demek ki 2004'den beri tüm o yaşananlar içimize işlemiş bir şekilde. Bu şampiyonluğun hikayesi gerçekten sıradışı. Ligin ilk yarısını altıncı sırada bitirmesine rağmen başardı bunu Beşiktaş. İlk yarı bittiğinde istatistikler, ilk yarıda ilk üçün dışına çıkanlardan şampiyon çıkmayacağını söylüyordu, daha sonra bu istatistik daha da gelişti, bilmem kaçıncı haftaya girerken lider olan takımlar, sene sonunda şampiyon oluyormuş illa ki vs vs... Tüm o ezberleri Beşiktaş bozdu ama Beşiktaş'tan önce, tabii ki Mustafa Denizli... İkinci yarı çıktığı 18 maçın 13'ünü kazanarak, Beşiktaş'ın büyük takım olduğunun her zaman altını çizerek, şampiyonluk demekten korkmayarak başardı bunu Mustafa Denizli. Şimdi sevinme vakti. Maçtan sonra "sakın sevinmeyin bu oyunla işimiz zor" diyenlerden değilim ki şampiyonluktan sonra "durun bu oyunla seneye başımıza gelmeyen kalmaz" diyeyim. İşte nihai hedef buydu zaten, her sene şampiyon olmak gibi bir şey mümkün değil elbet ama bu yaz bazı şeylerin değişmesi gerektiği de aşikar öte yandan. Sezon içerisinde 5-2 kazandığı Kocaelispor maçı, deplasmanda 3-0 kazandığı Gaziantepspor maçı, yine deplasmandaki 4-1'lik Ankaraspor maçı gibi farklı kazandığı maçları dahi rahat bir oyunla kazanamayan bir takım Beşiktaş. En önemlisi hala topa hükmeden, oyun insiyatifini kendi tarafında tutamayan bir takım. Beşiktaş altıncı olur, şampiyon olur önemli değil ama şu şampiyonluk stresinden hazır çıkmışken, artık büyük takım gibi oynama hedefi ilk sıraya alınmalıdır. Daha sonraki hedef yine gerçekçi bir şekilde Türkiye ligi şampiyonluğu ve mümkün olduğunca üst üste şampiyonlar ligine katılıp, maddi problemlerin giderilmesi olmalı. Avrupa ise ayrı hikaye; en büyük hedef tabii ki orası, ancak yine de kısa sürede olmayacak işler peşine düşüp, gelinen noktadan daha da geriye gitmemek için, Avrupa hedefi çok gerçekçi olarak ortaya konulmalı. Tüm bunlara değinmişken, şunun da altını çizmeden olmaz; 19 yıl sonra Beşiktaş'a çifte kupayı getiren Beşiktaş da bu Beşiktaş, hem de o kadar övdüğümüz 100. yıl kadrosu dahi yapamamış bunu. Ki bu kadro, o kadrodan çok daha genç. Bu sene kazanılan takımdaşlık, özgüven, başarı hazzını yaşamak gibi değerlerin üzerine bazı eksik, gedikler de giderilince seneye özlediğimiz Beşiktaş'ı görmemek için hiçbir neden yok. Sakın ola ki Mustafa Denizli'den bir sistem takımı yaratmasını beklediğimiz zannedilmesin, onun tarzı bu, sisteme değil isimlere, özel maç taktik/tavşanlarına güveniyor. Yeter ki gelecek sezon da konsantrasyonu aynı şekilde devam etsin, zaten teknik direktörlükteki en büyük meziyeti doğru transferler olduğu için gerisi çorap söküğü gibi gelir. Böylece de onun sayesinde başarı açlığı giderilerek, "Mustafa Denizli Sonrası"nın planları daha sağlam bir zeminde yapılır hale gelir ve bir sonraki teknik direktörün sistem takımını yaratması için gerekli kredi de sağlanmış olur.

5 Yorum:

özellikle "büyük takım gibi oynama hedefi" söylemine katılmamak elde değil. biliyorum, futbol rakiple oynanır; biliyorum, günümüz futbolunda takımlar arasındaki farklar azaldı falan... ama yine de ben o eski "bjk, fb, gs maçların %70'ini karşı sahada oynamalıdır" düsturuna inanıyorum maalesef. içerde, dışarda bunu görmek istiyor insan. beşiktaş birçok maçta bunu yapmaya çalışmadı mı? çalıştı elbette. ama bu yıl bile, duble yaptığımız sezonda bile, takımın ne derece panik bir futbol oynadığı gözle görülüyordu. belki de bu şampiyonluk, senin yazının başında sözünü ettiğin özgüveni geri getirerek, daha aklı başında futbola yöneltecektir takımı. en azından öyle ummak istiyorum. zaten o panik havasından biraz uzaklaşırlarsa büyük takım gibi oynayacak malzemenin olduğu da tartışılmaz kanımca. 2 kupa bir yana, c.tesi akşamı arkadaşlarla sezonu konuşuyorduk. kötü oynadığımız maçlar oldu. mesela benim aklıma ilk gelen deplasmandaki konyaspor maçı. gökhan zan'ın 70 metreye şişirip bobo'nun önüne düşen top hariç, pozisyonumuzun olmadığı maç. ama o maçta bile oyunu bırakmadılar hiç. bu takımın asla ve asla oyunu bırakmadığını söylemek hata olmaz herhalde. sadece inönü'de ankaraspor'a yenildiğimiz maç var sanırım pes ettikleri. onda da 1-2'den sonra sivok'un kırmızı kartıydı kırılma noktası. karttan sonra takım da durdu. kim ne derse desin, bu iştah ve seneye takıma yerleşeceğini umduğum daha aklıselim tavırla, yine şampiyon olacağımızı düşünüyorum.

Elimde şampiyonluk gecesinden (beşiktaş meydanı) ve dün geceki kutlamalardan fotoğraflar var. göndermemi isteyen var mı?

.vatna dedi ki...

.Mustafa Denizli'nin sol el üstündeki kitlenin sebebini öğrenemeden,gelecek sezonu düşünemiyorum..
korkuyorum ne yalan söylim,bi hastalığı olduğundan

what makes you think i'm not a superhero, fotoları sağdaki mail'e gönderirsen çok makbule geçer abi.

tamamdır.. kaliteleri pek güzel değil ama blog'ta güzel görünür sanırım.

Yorum Gönder

Ara