.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

7 Mayıs 2009 Perşembe

Melankoli

Aşağılarda bir yerde hayal kırıklıkları yazılıyor. Malatyalar, Ankaragüçleri havada uçuyor. Daha bunun Fevzi'si var, Samsun'u var, Kezman'ı-Uche'si var, varoğluvar.. Hemen peşinden de Jokond'un melankoli serzenişi var. Herkesin taraftarlık tarihi hayal kırıklıklarıyla doludur, ama bizim Beşiktaşlı jenerasyon kazana düştü kabul edelim. Milne'li dönemin çocukları çok güldük, çok ağlıyoruz. Ümitle bekliyoruz 'yok mu bize başka hayal kırıklığı, hepsi bu mu' diyeceğimiz, birinin çıkıp gelip, 'size yok, kazana düştünüz' diyeceği günü. 93 yılı, 8-0 Ankaragücü maçı .. 96 yılı, Kocaeli mağlubiyeti .. 97 yılı, İnönü'de 1-1 GS maçı (Alpay-hakan mücadelesi ve 87. dakika penaltısı).. 99 yılı, Fevzi'nin ayağının altından kaçırdığı top, 1-1 biten maç.. 2004 yılı, Samsun maçı, 5 kırmızı kart ve sonrası.. 200x yılı, Kezman'ın aşırtmasıyla yenildiğimiz maç.. Bunların hepsi şampiyonluk ümitlerini beraberinde götüren maçlar, tek maç ve her şeyin bitişi. Arada sanki 1-2 maç daha var, neyse.. Yürek mi dayanır? Benim hayal kırıklığı sezonum Kocaeli maçıyla açıldı. 4. kez üst üste gelmeyen şampiyonluğu da yaşadım ama bu Kocaeli maçı başkaydı. Geriden geldik o sezon, liderliğe yürüyorduk. Maçın kendisi de aynı hikaye, 3-1 geri düştük. Alpay aldı o maçı 3-3 yaptı. Bir şampiyonluk anca böyle bağıra bağıra, kanırta kanırta gelirdi değil mi? Değil. 5-3 yenildik. Ben hayatımda kapalının öyle çöktüğünü bir daha görmedim. Çıt yok, öfke yok, protesto yok. Herkes oturdu, polis bekledi. İnsanlar oturdu, sonra kalkıp gittiler. O maçtan sonra, eve gittim boşta duran çizgisiz defterlerimden birini aldım. Evde atılmayan gazeteleri topladım. O sene oynayan tüm Beşiktaşlıların resimlerini kestim, deftere yapıştırdım. Kıyamadım Beşiktaş'a. Hala durur o defter. Babama çok mu üzgünlerdir diye sordum. 'Senin kadar değillerdir' dedi, konduramadım. Aldım inadına formamı odamın duvarına astım. Odama takım posteri asma alışkanlığım yok. Ama o gün bugündür odamda illa ki bir forma asılı duruyor. Bu aralar asılı duransa Baki'ye ait, İnönü'de ilk giydiği formaymış iki gözümün. Jokond kulağın çınlasın. Pazar akşamı kuzenim, hem ki beraber büyüdüğüm, yediğim içtiğim ayrı gitmeyen kuzenim evlendi. Gitmedim düğüne, öğlen nikah yeter diyerek. Başka hangi etkinlik için şu düğünü satsam sülalesini kuyruğa sokmuştum. Gıdım pişmanlık yoktu. Mırıl mırıl 'şampiyon olacağız beşiktaşım bu sene' söyleyerek eve geldim. Çok üzüldüm, ertesi sabah uyanınca ilk aklıma gelen şeyin bu mağlubiyet olacağını da biliyordum ama yıkılmış falan değildim açıkçası. Değişen tek şey daha bir kıyamaz oldum Beşiktaş'a. Ertesi gün Leman Sam konseri düzenledik, 'kıyamam kıyamam sana' söyledi, gülümsetti. Daha bir çok sevdim Beşiktaş'ı. Sonra gel de melankolik olma. O yenilince beni soğuttuğunu zannediyor ama ters tepiyor, farkında değil. Şimdi ben bu kafadayken bir futbolcum sahada kendini yırttıktan sonra, başka şey ister miyim? En önemlisi; edebiyle yenilen, edebiyle sevinen adam gördükten sonra başka şey ister miyim? Onun üstüne şampiyonluk gelirse, tatlının üstüne kaymak falan olur ancak. En kırılgan yaşlarımda ölmeyi gördüm ben defalarca. Bunlar en fazla olsun olsun, bayılmak olsun, koymaz. Biz böyleyiz, veya ben böyleyim demek için yazmadım. Belki herkesin mazisinde taraftarlığa bakışını değiştiren bir Kocaeli maçı vardır. Kızmadan, öfkelenmeden, daha çok severek üzülmek nedir.. bir yerlerde, bir şekilde öğrenmişlerdir. Sorsanız o maçı 5-3 alan biz olsak mı diye, heralde derdim. Ama hayatımın en unutamadığım ve en güzel maçlarında bu kadar liste başlarında olmazdı.. Belki her takım taraftarı böyle tutuyordur takımını, farkımız var demiyorum haşa. Sadece paylaşmak istedim.

6 Yorum:

14 yaşındaydım o kocaeli maçında. sonraları shelbyl'in de teşrif edeceği yatılı okulda okuyordum o zamanlar ve maalesef nadiren gelebiliyordum istanbul'a. peder bey'le birlikte orta 2'nin tüm gamsızlığını yanıma almış inönü yeni açığa girmiştim. hayal meyal beni çok etkileyen, küçükken beni ağlatan maçlar hatırlarım. mesela 5-1 kazandığımız fb maçında, yediğimiz golden sonra ağladığımı hatırlıyorum (sonu iyi bitmişti allahtan). kocaeli maçının oynandığı sezonun başında ön elemedeki rosenborg maçını hatırlarım kuntz'un olağanüstü oynadığı. ama bu kocaeli maçı ayrı bir şeydi. beşiktaş bilmem kaç yıldır ilk defa inönü'de 5 gol yiyordu. babamın "bak yne geliyorlar, bu da gol olacak" cümleleri hala kulağımda ve hatta hala konuşuruz o maçı yer yer. hakkaten travmatik bir maçtı ama bu takıma olan karşılıksız aşkımın başlangıcıydı. zaten çileli seneler de ondan sonra başladı. alpay'ın penaltı yaptırdığı ve fevzi'nin ayağının altından topu kaçırdığı maçlar dışında okan buruk'tan daha maçın başında gol yedikten sonra, bütün maç tek kale oynadığımız ama beraberliği bulduktan sonra galibiyeti alamadığımız bir başka gs maçı... o kocaeli bir mihenk taşı kesinlikle. benden başka bu maçı hatırlayıp değer verenler olduğunu görmek garip. ama hakkaten mazoşist bir hazzı vardı o maçın. garibiz yahu...

Jokond dedi ki...

bizi farklı yapan da bu zaten...
başka takımın taraftarları inadına mağlubiyetlerin üstünü örtüp galibiyetler ile konuyu değiştirmeye çalışsa da beşiktaşlı bambaşka bir şey yapıyor. Hissettiği acıyı yaşıyor, içine işliyor...

Bizi bizden başka kimse anlayamaz...

O mactan once Galatasarayli kuzenim "Hehe 5 atacaklar olm size ehehe" demisti eglencesine.

Neyse aksam oldu, televizyon acik, alttan bant ile mac sonuclarini ogreniyoruz. Besiktas: 3 deyince ben bir "Oh." dedim. Sonra Kocaelispor: 5 yazdi, coktum. Yanda kuzen gevrek gevrek gulerken ben icten ice agliyordum. Kotuydu ya..

Rosenborg macini radyo acik, Cine 5'in ses kapali, yayin sifreli, dogal antrenmanli sifre cozebilen gozlerimizle izliyorduk. O macta hakeme iki defa kizmistim; bir olay aninda, bir de macin ozetlerini izleyip olaya vakif oldugumda. O mactan sonra Kuntz adamim olmustu, Anadolu Lisesi'ndeki Project English odevlerimin bas kahramaniydi; "Hi. My name is Stefan Kuntz. I'm from Germany" derdi konusma balonu..

Ah 2004. Fenerli arkadasin (natura icin bilgi, Ilker) gelip "Ohohoo olm 5 kirmizi kart gormussunuz ohohooo" demesi. Bir daha da belimizin dogrulmamasi. Kacak gidilen Muallimkoy kahvesinde (okul dag basindaydi, en yakin yasama yeri Muallimkoy diye bir mekan) yogun sigara dumani altinda Fenerbahce'den 3 yiyip tiris tiris geri donusumuz. Kahvedeki herkes de Fenerliydi zaten, anlamadim ne is.

Veeee melankoli.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

kuntz gol attığında açık hava kahvesinde yanımda oturan abi çayı eline dökmüştü.

maç içerken çay içer misiniz diye bi abzürt soru sorasım var. ben hayatta içmem, içemem. zorla içeceksem bir dikişte içerim.

neyse konudan sapmayın siz, bakmayın bana :)

Kocaeli maçini evde tek basima izlemistim, ikinci yari bizim valideyle peder gelmis farkinda degilim, 4uncuyu yedikten sonra hala umudum var, 3-1'den 3-3 yaptik yine yakalariz diye düsünüyorum, ama 5 olunca onumdeki sehpayi kaptigim gibi kendimi kaybetmisim, duvara vura vura parçalamistim... Kendime geldigimde, Annem bi koseye korkudan aglamakli, Babamsa beni zor zaptetmis, sakinlestirmeye çalisiyor... Dün gibi hatirlarim hep... bIr o kadarda mahçup olduk sonra o da ayri...

o rosenborg maçı da ayrı bir ekoldür hakkaten. 1-0 öne geçmişiz, müthiş top oynuyoruz ama bir türlü 2.yi atamıyoruz. yanılmıyorsam 80'e doğru beraberlik golünü atmıştı rosenborg. fransız hakemin çizgiyi geçen topu saymadığını, net penaltıyı vermediğini hatırlatmaya gerek yok. ikisi de o kadar net pozisyonlardı ki, biz gazhane tarafındaki kale arkasında olmamıza ve pozisyonlar deniz tarafındaki kalenin orada vuku bulmasına rağmen görmüştük. beraberlik golünü yiyince, ilk maçtaki 0-3'lük skorun da etkisiyle babam elimden tutup çıkarmıştı beni zorla. "elendik, bari trafiğe kalmayalım..." tam stadın merdivenlerinden inerken "goool" diye bir ses duyduk içerden. derken dolmabahçe ışıkların orada bir "goool" sesi daha. babamı yumrukladığımı hatırlıyorum. "acaba..." diyorum "...2 tane daha atar mıyız?" olmamıştı tabi. statta göremediğim o 2 golü hiç izlemedim. hala da izlemiş değilim. tv'de özetlerine bile bakamadım. öyle koymuştu o maç...

Yorum Gönder

Ara