.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

16 Ocak 2025 Perşembe

SL 20 Beşiktaş - R. Samsunspor

Tarih: 18 Ocak 2025 Cumartesi 19.00

Stadyum: Tüpraş Stadyumu

Hakem: Kadir Sağlam

6 Yorum:

koşu mesafesi dedi ki...

A planı Sergen Yalçın

B planı Ole Gunnar Solskjær

Enteresan.

Yani şey gibi. Baklava sipariş edip kalmadığını öğrenince amerikan salatası istemek gibi.

Tabii yerel futbol camiamızın koşu mesafesi, geçiş oyunu, xg değeri gibi entelektüel futbol muhabbeti ihtiyacını teknik direktör tercihleriyle yine Beşiktaş JK karşılamaya devam ediyor. Bol bol analiz videoları patlar yine.

Teknik direktör geldi. Şimdi sırada sözü edilen 3 transfer var. Mümkünse Svensson misal İskandinav menşeli olsun üçü de.

Yapılansın takım. Yarışamasa da reyting malzemesi çıksın. Romantik futbol camiası böyle istiyor çünkü. Video platformu sitelerinde her hafta Beşiktaş’ı da boş geçmezler böylece. Beşiktaş eski sempatik bulunan günlerine döner.

Belki bazılarının teknik direktör adayı, sosyal medya profiline falan “yükselenim Beşiktaş” diye ekleme yapıverir. Çok hoş olur!

koşu mesafesi dedi ki...

İşte bak yeni teknik adam etkisi!

Samsunspor karşısında neredeyse tüm futbolcular bir başka oynuyor.

Özellikle Masuaku resitali var. Ne seninle ne sensiz durumunda taraftar için.

Ciro ceza sahası dışından şut da atabiliyormuş. Bir tek Rashica yeni teknik adam geldiğinin farkında değil gibi oynuyor.

Şimdi Serdar hocanın vedasında bu kadronun anlamı nedir? Semihsiz ve Mucisiz bir Beşiktaş mesela. Solskjær bir sonraki maç kaç oyuncuyu değiştirecek acaba? Tabii tribünde yüksek profilli yardımcısının heyecanı da dikkat çekiyor. Bir nevi Terim-Hamza ikilisi gibi. Birinci adamlıktan yardımcılığa dönmek her egonun harcı değil.

Terim demişken bugün Beşiktaş kazanırsa 18 de kapanır mı? Tabii yabancı VAR, tarafsız maç yönetim standartları ve rakiplerin de doğal bir biçimde tökezlemesiyle…

koşu mesafesi dedi ki...

Serdar hocaya bir güle güle diyelim. 10 kişi kalmış Samsunspor’u sahasına hapsedecek oyuncu değişiklikleri yapmak yerine maçın iki yıldızından biri olan Al Musrati’yi çıkarıp takımın pas bağlantısını 2 tık geriye götürdü.

Bir sözüm de tribündekilere; Mario’yu çıkarken ıslıkladınız anlarım ama şu maçı izleyip de çıkarken Al Musrati ıslıklıyorsanız başka sporlara, başka hobilere yönelseniz daha rahat edersiniz… Ama bunlar hep eski yönetimin transferlerini kötüleme furyasının etkisi. İlginçtir Muci bu maç çok etkiliydi mesela aynı Al Musrati gibi.

Tüm teknik ekip silbaştan olsun ki, yeni teknik ekip sıfır önyargıyla eldeki cevheri işlesin.

Bu takım kötü gidince futbolcular çok kötü olmuyor. Formsuz veya uyumsuz oluyor. Bugünkü maçta skor hariç olumlu pek çok şey vardı.

Her şeye rağmen zorladılar zorladılar, Samsunsporlular iki tane çizgiden top çıkardı (Yıllar önce Ercan da elle çıkarmıştı eskiler bilir). Gol gelmedi neticede. Maç Semih diye bağırıyordu. Ama Serdar hocamda son maçında dahi risk alacak cesaret yoktu.

Eskiden büyük takımlar kendi sahasında oynuyorsa ve karşıda 10 kişi kalan Anadolu takımı varsa ona ne var ne yoksa saldırırdı.

Serdar hocanın yerinde Terim olsa Beşiktaş maçı üç santrafor Immobile, Mustafa ve Semih ile bitirirdi. Rashica bekte Muci önliberoda yüklenirdi.

Terim’in talebesi Okan bile aynı kafada olduğu için Beşiktaş’tan 5 yedi. 2-0’ı çevirmeye kalkıp 5’lik oldu. Bir maç kazandı ama lig boyunca pek çok maçta netice aldı. Çünkü bu ligin kodları böyle.

Gs’nin puan kaybettiği haftada berabere kalıp 20 puan farkı koruyan Serdar hocaya teşekkürler.

Artık Ole Gunnar Solskjær zamanı.

BJK4EVER dedi ki...

Ben pek umutli olamiyorum maalesef. Solskjaer dogru isim yanlis isim onemli degil, mesele Solskjaer de degil zaten. Mesele bir futbol aklimizin olmamasi. Futbol aklimiz veya sportif direktorumuz olmadan teknik direktor secimini yaptik. Adi gecen antrenorler (Sergen, Kovac, Solskjae, Schmidt) birbiriyle tamamen alakasiz hocalar. Bu bile bir planin olmadigini ispatliyor zaten. Boyle bir ortamda teknik direktor tercihi tesadufen dogru ciksa bile butce yonetimi, transfer yonetimi, disiplin idaresi vs heryerden sikinti cikar zaten. Benim inancim yok ama insallah yanilrim.

can dedi ki...

@BJK4ever
Kesinlikle haklisin, ortada gercek bir plan varmis gibi gorunmuyor. Ama ben ihtiyatli bir iyimserlikten yanayim. Bir kac senedir icine girdigimiz girdapta yanginci taraftarlar ve onlari harlayan medya sarlatanlarinin ve yaratilan kaos ortaminda telasla is yapan yonetimlerin buyuk rolu var. Simdi elestiriyi bir kenara koymadan biraz sakince bekleyelim derim.

Futboldan pek anlamam ama kendimce bir Solskjaer analizi yaptim. Medyada celiskili analizler donuyor, ben de Molde ve Manchester donemlerini analiz eden yazilari kullanarak kendiminkini yaptim. Cardiff donemi hakkinda daha az bilgi vardi ama anladigim kadariyla Cardiff tam da bizim son iki senemiz gibi yonetildigi icin teknik direktor hakkinda saglikli yorum yapilabilecek bir zemin sunmuyor. Istedir:

Solskjaer, taktiksel olarak 4-2-3-1, 4-3-3 ağırlıklı oynatsa da pek çok farklı dizilişle sahaya çıktığı olmuş takımlarında. Dolayısıyla taktik açıdan esnek bir hoca. Genel olarak hızlı ve hücuma yönelik bir oyun oynatıyor. Defansta sağlam duran, topu ilk kaybettiğinde takımca pres yapan ama ilk presten sonucu alamazsa zorlamayip defansif yerleşime dönen ve rakibi boşluk vermeye zorlayan bir anlayışı var. Hızlı kontra ataklar ve geçiş hücumları onun için çok önemli. Hızlı, driplingçi kanatlar, pivot santrafor, oyun kurucu stoper, presçi orta sahalar cogu zaman olmazsa olmazları. Geçmişine bakıldığında Gedson, Rafa, Hekimoğlu’nun sisteme adaptasyon açısından avantajlı başladığını düşünüyorum. İmmobile ise çok dezavantajlı olacak çünkü pres yapmayan santraforları asla tercih etmemis (bkz. Ronaldo).

En önemli artı özelliklerinden biri çalıştığı oyunculara bir takım hüviyeti kazandırmadaki başarısı. bu bizim en büyük eksiğimiz zira. Manchester United’a ilk geldiğinde, Mourinho’nun mirası, takım olmaktan çok uzak toksik bir ortam varmış ve çok kısa sürede takımdaşlık ruhunu aşılamış.

Gene Manchester’a geldiğinde fiziksel olarak çok aşağıda bir takım bulduğunu düşünmüş ve futbolcuları fiziksel olarak yukarı çekecek çok ağır antrenman programı uygulamış. Bundan çok iyi sonuçlar almış olsa da ilerleyen haftalarda sakatlık problemlerinden çok çekmiş. Bizim kadromuzun da benzer bir fiziksel olarak yukarıya ivmelenmeye ihtiyacı var. Ama sakatlıklar başımıza dert olabilir, kadroyu kesinlikle genişletmek gerekiyor ki zaten gereken bir şeydi bu. Dar rotasyonla değil kadrodaki herkesten verim alacak şekilde oynayan bir hoca Ole.

Hocanın calistirdigi takımların zayıf karnı genelde kontraataklar olmuş. Buna care bulamamis olmasi elestirilmis. Defansımızın yavaşlığı ve Anadolu takımlarının kontraya yönelik oyunu düşünüldüğünde burada bir sıkıntı yaşayacağımız kesin gibi. Ancak Ole’nin inatçı değil adaptasyon kabiliyeti yüksek bir hoca olduğunu vurgulamak lazım. Manchester‘da çalıştığı dönemi beş ayrı taktiksel evreye ayıran analizler var. o yüzden bizim kadromuzla ne yapacağını bekleyip görmek lazım. Sonuçta kimilerinin taktiksel deha olarak gördüğü, kimilerinin ise Premier ligin en üst düzey futbol kulüpleri için yetersiz kaldığını düşündüğü bir hoca. Eline ihtiyacı olan kadroyu ve zamanı verirsek başarılı olabilecek potansiyeli var. Bekleyelim gorelim.

Faydalı linkler:

https://medium.com/@josephpressiv/ole-gunnar-solskjaers-tactics-from-molde-to-manchester-united-9ac643aeb608

https://themastermindsite.com/2020/12/30/ole-gunnar-solskjaer-manchester-united-tactical-analysis/

https://kwestthoughts.substack.com/p/the-different-tactical-eras-of-ole-a85

Huzeyfe dedi ki...

@can
Teşekkürler. Bir zamanlar düzenli PL izleyen biri olarak ManU yıllarını çok iyi hatırlıyorum. Üç şey vardı Solskjaer’le ilgili:
1. Küsmüş veya performansı düşmüş oyuncuları yukarı taşıdı. Takım bütünlüğünü oluşturdu.
2. Geçiş oyununu çok başarılı oynadı. City’yi sürekli yendiler. Büyük maçları genelde iyi oynadılar.
3. Geride bekleyen takımlara karşı oyunu açmakta zorlandılar. Çok puan kaybettiler bu maçlarda. Belki kadroyla da ilgili olabilir ama bende bu kısım soru işareti.

Genel futbol aklı konusuna gelince de Türkiye’de olan birşey değil. Rakibin de bir sene saçma sapan Zaha Ziyech transferleri yaptı, ertesi sene orta sahada eksikken Osimhen transferi yaptı ama yine Yunus Akgün ve Barış’la şampiyonluğa koşuyor. Türkiye’de plan diye birşey yok. Hocalar esnek olmak ve çözüm bulmak zorunda. Yeri gelecek iki forvetle oynayıp oyunu feda edecek, yeri gelecek şaşalı transferi kesecek. Purist, idealist yaklaşımlar çalışmıyor.

Yorum Gönder

Ara