18 Ekim 2016 Salı
Durum Değerlendirmesi: Nasıl Başladık Nasıl Devam Edeceğiz?
Zorlu bir
sezon başlangıcı oldu. Geçen yılın temelinde bulunan 4 oyuncunun 2’sinin bu yıl
olmaması bu sinyalleri vermişti. Üstüne üstlük birinin de sakatlıklarla sezonu
açarak ritim bulamaması ve transferlerin çoğunun son günlerde tamamlanması
işleri biraz daha karıştırdı. Ama asıl zorluk -takımın oyuncularının toplam
kalitesi geçen yıla göre artış gösterse de- gelen oyuncuların niteliklerinin
farklılığıydı. Ligin ilk iki maçında Adriano’nun 29 dakikası hariç yeni oyuncu
yoktu. Yeni bir oyun da yoktu; kaldığımız yerden devam eder gibiydik. Ancak
yeni oyuncuların takıma girmesiyle gördüğümüz şey 3 yıldır yerinde olan
geometrinin birden kaybolduğu; ana planı kısa pas artı hareket/alan kaymaları
ile topa ve oyuna hükmeden takımın ortadan kaybolmasıydı. Hatta tam anlamıyla
bir “takım” da göremedik sahada. Kiev ve Kayseri maçlarının ilk yarıları gibi olumlu
anlamda istisnalar vardı.
Takımların
oyununu şekillendiren alt taktikler çok fazla olsa da oyun şekillendiren temel
etmen belki de pas stilidir. Geçen yıl kısa pas ile hükmeden takım yerine bazen
kısa daha çok direkt pas az da olsa uzun top oynayan ve biraz karmaşık bir saha
için sahip olduğumuz 7 maç geçirdik. Ben şahsen kısa pas ile hükmeden oyun
anlayışını severim. Büyük olma iddiasındaki takımlar hükmederek oynar. Bu illa
kısa pas ile olmak zorunda değil elbette. Uygun bir şekilde oynanırsa direkt
pas temelli oyunla da bu şekilde etkili olmak mümkün. Canavar orta sahalarla
ve/veya atletik ön alan oyuncularıyla. Bizdeki sorunsa tam olarak stilin belli
olmaması ve oyuncuların sisteme uygun seçilmemesi oldu. Yani biraz melez bir
dönem geçirdik. Misal Beck, Atiba gibi oyuncular her an topun bizde olması
anlayışına uygun oyuncular. Eğer iyi hatta garanti bir fırsat yoksa bu tip
oyuncular zorlamaz şansını. Herkes Beck’in ileri oynamamasına (bazen de Atiba’nın
yavaş hareket etmesine) kızar ama bu yaklaşım topun bizde kalmasını sağlar. Caner,
Gökhan İnler, Marcelo gibi oyuncularsa direkt (sonuncusu uzun) pas ile doğrudan
ve hızlıca sonuca gitmek isteyen oyuncular.
Kimisi
oyunda akıl görmek ister, kimi doğrudan sonuç kimi de estetik. Biz de üçünü de
gösterecek oyuncular var. Şimdilik sorunumuz bunların bir düzen içerisinde
olmaması. Şenol Güneş’in kafasının netleşmediği de açık. Geçen yıl son derece
anlaşılır tercihleri olan Hocanın rotasyonu çok da anlaşılır değildi. (Umarım Kayseri
maçı ile bazı şeyler netleşmiştir. Olcay ile Ömer’in ya da Adriano (Caner) ile
Quaresma’nın aynı anda kenar forvetler olduğu, birbirini hiç tamamlamayan
dizilişleri mecburiyet harici görmeyiz.)
Geometrinin,
alan paylaşımının iyi olmadığı bu süreçte top kayıpları da haliyle geçen seneye
göre daha çok sinir bozdu. Oysa geçen yıl da Olcay, Quaresma, Gökhan Töre gibi top
kaybı makinesi oyuncular vardı sahada. Ama o top kayıpları özellikle de rakip
sahanın ilerisinde yapıldığında fırsat bile yaratabiliyordu. Şöyle ki zaten
sahaya çok iyi yerleşmiş takımdık ve top kaybedildiği an rakipler bizden daha
dağınık/düzensiz oluyordu. Bu yıl ise hem biz sahaya iyi yerleşmediğimiz için
hem de direkt pasın mantığı gereği kaybedilen topları hemen almak kolay olmadı
ve baş ağrıttı. Bu baş ağrıları skora çok yansımadı ama oyuncuların
gerginliğini artırdı ve takımı daha da düzensiz hale getirdi. Direkt paslar çok
fazla ribaunt oluşturuyor ve takım rakip sahaya yerleşik olmayınca bu ribauntları
alma konusunda bir düzenimiz olmadı. Takımın bu nafutbol hali maçın genelinde
tercihleri doğru yapmasa da her an kritik bir işe imza atabilecek Quaresma’nın
sürekli oynamasını da mecbur kıldı. Oysa kendisinden en iyi faydalanma şekli
ona mecbur olduğumuz değil takımın bir parçası olduğu haller. Avrupa Kupası’nın
yarattığı etki ve giden iki yıldız yerine gelen adayların onu ‘abi’ olarak
görecek tipler olması işleri bizim adımıza daha da zorlaştırıyor ama yine de
takım futbol oynayana kadar bu durum böyle devam edecek gibi.
Peki, bu
takım olamama haline rağmen nasıl iyi sonuçlar aldık derseniz: Bireysel kalite,
kadro genişliği bir tarafa fiziksel güç ve özellikle de kondisyon konularında
epey iyiyiz. Kayseri maçı hariç ligdeki tüm maçlarda maç sonunda çok daha
diriydik. Yetenek olarak da üst düzey çok oyuncu var takımda. Misal, çok kötü
maçlar çıkarsa da Adriano’nun o golüne kimse şaşırmaz, yapabildiği bilinen bir
vuruş.
Biz bu
haldeyken Fenerbahçe çok kötü bir başlangıç yaptı. Yine
berbat bir transfer politikası ile tek tek toplandığında çok iyi olacak ama iyi
bir takım oluşmasının zor olduğu bir yapıdalar. Oradan bir şey çıkmaz gibi. Galatasaray ise futbol olarak
berbat başlayıp sonra toparladı. Çok yumuşak bir orta saha ile başladılar ama
De Jong transferi ile Avrupa yarışının olmaması birleştiğinde düşünüldüğünden
daha tehlikeli bir rakip olabilirler. Üstelik iyi oynamadıkları maçlarda bile
çok kolay gol atabilecek iki oyuncuları (Podolski-Sneijder) var. Gençlerbirliği
maçında görüldüğü üzere asıl faktörse Muslera. Diğer ön plana çıkan takım ise
Başakşehir. Çok iyi bir başlangıç yaptılar. Yine de bizim için işler ‘idare
etse’ bile rakibimiz olamaz hiçbir takım. Bu yıl rakibimiz biz olacağız.
Ligde zaten
puan kaybettiğimiz maçlar her şey yolunda olsaydı bile makul sayılabilecek
kayıplardı. Şampiyonlar liginde ise tabela çok sorunlu değil. Deplasmanda da
olsa Benfica hazır değilken; ve de görünüş itibariyle en kolay rakip ile
içeride berabere kalmak ileride bizi üzebilir. En güçlü takım Napoli ile ortada
oynamak da sıkıntı. İşini bitirip son maçlara konsantre olmayabilirler. Ama
bunlara rağmen grupta hala her şey ortada. Enteresan bir şekilde çok kolay grup
olduğu yönünde biz izlenim oluşmuştu. Porto, Shaktar Donetsk ve Roma olsaydı
gruplar muhtemelen daha farklı gözle bakılacaktı ama bizim gruptaki takımlar geçen
yıl bu üç takımın da üstünde bitirdiler ligi.
Şu ana kadar
geçen süreyi uzamış bir hazırlık kampı olarak değerlendiriyorum. “Hazırlık
kampı” sonrası ligin ilk maçını ise Kayserispor olarak değerlendirelim. Bu maçı
kayıpsız atlatmak çok iyi oldu. Takımca çok da yıprandığımız bir maç olmadı Kayseri
maçı bence çok iyi bir işaret verdi. 4-3-1-2’ye benzeyen ilk yarı oyun olarak
bence en uygunu. Bunun üzerine gidersek sonuç alırız. Ama Hoca çok çabuk
vazgeçti bu denemeden. Oysa ikinci yarın oyun olarak gün ile gece gibi oldu.
Umarım sonuca aldanmamış ve bu durumu görmüştür. Aboubakar meselesinin ise can sıkıcı olma
potansiyeli yüksek. Bir taraftan gerçekten tam da aramadığımız tipte bir oyuncu
ve yıllık 6 milyon maliyeti hak ettiğini gösterecek bir ışık vermedi. Yine de
farklı meziyetleri var bir şekilde faydalı olabilir. Bu maliyetteki bir
oyuncudan faydalanmaya çalışmamız elbette absürt; onun doğrudan nasıl fayda
vereceğini göstermesi lazımdı ama maliyet işini unutup artık ne yapabiliriz
konusuna odaklanırsak daha faydalı olacak diye düşünüyorum. Bir diğer yıldız
olmasını beklediğimiz Talisca da tam olarak güven vermiyor. Yalnızca skor
bulduğu kadar katkı verebilecek gibi görülüyor. Yani ligde gol+asist 20 civarı
rakam bulmalı ki ancak başarılı diyelim. Çünkü skor anları dışında katkısı çok
çok az. Ömer’in gol atmasına birçokları gibi ben de çok sevindim. Çok
faydalanacağız bu yıl ondan. Özellikle de 4-3-1-2 üzerinde yoğunlaşırsak. Tabii
yine birçokları gibi ben de nasıl devam edeceğimize dair bir fikir halen
edinemedim.
Zor ve yoğun
bir dönem bizi bekliyor. Her oyuncunun katkısına ihtiyaç var. Napoli maçı iki
hafta önce olsa çok umutsuz olurdum ama lige fırtına gibi başlayan Napoli
üstüste iki maç kaybetti ve Milik’in sakatlığı da canlarını sıkacak gibi. Elbette
değil favorisi, plasesi olmadığımız iki maç oynayacağız ama yapacağımız bir
sürpriz bu yılı kurtaracak. Önemli maçlar -maç içinde beklenmedik durumlar olmazsa- geometriyi de oyuncuları da kendine getiriyor. Bu nedenle iki maçı da berabere bitirmek ya da içerideki maçı
almak zor gibi görünse de ben başaracağımıza inanıyorum.
Etiketler:cochise
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
TEKNİK DİREKTÖR OLMAK İSTEMEMİŞTİ - Aralık 2019'da Fitbol Dergi için yazılmıştı. AMATÖR LİGLERİN BÜYÜK GOLCÜSÜ OLAN DANİEL FARKE GOLLERİYLE HAYAT VERDİĞİ TAKIMA ZOR ZAMANINDA GİTMEK ZORUN...2 yıl önce
-
Josef de Souza Beşiktaş Orta Sahasına Ne Katar? - Evet, benim için çok çok ayrı bir yer olan bu platforma, vlogger olarak geri döndüm. Bu kez, garanti bir dönüş. Bavulumu alıp, Haydarpaşa Garı'na koymuş v...3 yıl önce
-
İyi ki Doğdun Büyük Başkan! (Metin Tekin Efsane Başkan Süleyman Seba'yı Anlatıyor) - Sarı Fırtına Metin Tekin, efsane başkanın doğum gününde onu anıları ile yad ediyor. Seneler evvel dediği gibi "Efsane, yıllar aşıp yüzyıl öteye geçebilme...3 yıl önce
-
Atleti - Atletico Madrid. Bir takım kurmuş... Bu takım sahada sanki bir vatan toprağını ya da bir ülküyü müdafaa eder gibi, bir kaleyi müdafaa ediyor. Sahaya çıkma...4 yıl önce
-
Golcü Şampiyon Yapıyor mu? - Gomis'in sezona muazzam başlaması üzerine Twitter'da bir tartışma gördüm. Tartışmanın temeli Gomis'in bu performansının Galatasaray'ı şampiyon yapıp yapmay...6 yıl önce
-
sinanyyilmaz.blogspot.com - Sinan Yılmaz'ın yeni ve profesyonel yazıları* sinanyyilmaz.blogspot.com* adlı blog adresinde olacak.8 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...8 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadeles...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...9 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...9 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189510 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...10 yıl önce
-
-
10 Yorum:
Futbolu 80lerde sevmis biri olarak ağır 442 ciyimdir. Ama kac senedir ancak oturttugumuz sistemi, hakimiyeti kaybetmeyi boş uğraş görüyorum. Bu gol görüşü/çeviklik/vuruş tekniği özürlü santraforlara yatirim yapamayiz. Merkezde mecbur biri duracak. Bir tarafta Olcay veya Ömer diger tarafta yaratici meziyetli biri ile 433 e devam etmeliyiz. Tüm arka taraf oyunu biliyor. Elimizde Oguzhan arkada Tolgay önde olursa 9 tane oturmuş taş oluyor. Merkez ve 1 yaratıcı icin ister Abu Talisca ister Q7 Cenk kullanip isi bitirmeliyiz.
Madem ilerideki transferler fasa fiso cikti, Caner, Gönül ve Ömer i kullanip geçelim.
Lig 11i
Fabri
Gonul Marcelo Tosic (helal) Caner
Atiba Oguzhan
Tolgay
Omer Quaresma(Talisca)
Cenk(Abu)
Daha bu dizilisi gorememis olmamiz gercekten enteresan ama iste neylersin. Elbet gorecegiz. Atiba arkada, Oguzhan sol ic Inler/Tolgay sag ic dizilisini gormeyi de epey arzu ediyorum. Kenarlar icin formul belli oldu zaten, su form durumunda Omer'i oynatmamak "kenardan tabelayi degistirecek oyuncu olarak tutma" istegiyle aciklanabilir de bu kalibredeki bir kenarda tabelayi degistirecek oyuncu Omer ise yandik yani.
Sanıyorum uzun vadede ne Aboubakar ne de Talisca'nın oynayacağı bir düzen tutturacağız.
Napoli maçında yenilsek bile gururumuzla yenilmek troll taraftarın ağzını bağlamak için çok önemli. Dağılırsak Şenol gitsin tantanasına yine başlayacaklar.
Bunun dışında geçen hafta burada tetikçilik kokan bir yazı yayınlanmıştı. Konuyu her yönü ile analiz eden derin bir yazı olmuş. Kendi adıma teşekkür ederim.
@shelbyl
ben de kayseri maçında bunu düşündüm; necip ve tolgay yerine ozzie ve inler olsa nasıl olurdu acaba diye. Umarım bu şekilde bir düzen deneriz.
Çift forveti hiç sevmem; sahaya yayılışa olumsuz katkı verdiğini düşünürüm ama bu yılki kadrodan en iyi verim o şekilde alınacak gibi. Gökhan Gönül de iyi durumda olsaydı bu tez iyice güçlenirdi. Fişek gibi bekler varken önde ekstra bir kanat oynatmaya pek gerek olmuyor. Bunun yerine orta saha ve forvete bir fazla adam yazarak farklı şekilde de olsa yine iyi bir şekilde sahaya yayılabiliriz gibi görünüyor...
Ne Aboubakar ne de Talisca'nın bizim takımda uzun vadeli olacağını düşünmüyorum. Belki de düşünmek istemiyorum. Umarım Şenol Güneş ve Yönetim bu seneyi böyle atlatmak ve ligde şampiyon olmak ve önümüzdeki sene için, iyi bir forvet ve iyi bir 10 numara almayı ardından da adam gibi golcü bir kanat bulma peşindedir. Gene bu seneki gibi son dakika atraksiyonlarına girmezler. Bu sene anlarım, FFP vardı ama seneye bu durumun tekrar yaşanması kabul edilemez. İmzalarını atarsın Haziran ayında ve bakarsın önüne.
Oğuzhan'ın ve Cenk'in son halleri beni hayal kırıklığına uğratıyor.
Yazı çok güzel olmuş eline sağlık @cochise
Herkes o kadroyu görmeyi bekliyor sanırım. Oğuzhan ve tolgay aynı anda sahada, Tali ve abu yedek. Sanırım bu iki futbolcuyu da taraftar olarak ısınamayacağız. Talisca sadece frikik vuracağı zaman gözükecekse bir zahmet kenarda otursun. Tolgay da ozyy de oyun içinde daha çok sorumluluk alan oyuncular.
Cenk takımın birinci forveti olma durumunu gol sayısı olarak belki tolere edebilir ancak haleti ruhuyesi pek hayra alamet değil. Sürekli kendini atma gibi son dakika çektiği şut ömer'e çarptı diye çocuğa bağırıp el kol hareketleri yapma beni son derece rahatsız ediyor. Böyle oynayacaksa ben bu abubakar bile razıyım. Efendi gibi adam gibi oynayıp takım arkadaşlarına bağırıp çağırmamayı öğrenmesini diliyorum.
Antalya maçı ile görmek istenilen onbiri sahada görüp güzel oyunla lige ağırlığımızı koyacağımızı umut ediyorum. Napoli maçlarından birini yeneceğiz gibi bir his var içimde. Umarım gerçek olur.
kayseri maçının ilk yarısını her maç oynabiliriz. yeter ki şenol hoca hemen düzenden vazgeçmesin. inler-oğuzhan takıma girdiğinde bu düzenle çok daha fazla umut vaat ederiz diye düşünüyorum.
Maç esnasında da yazmıştım Kayseri maçı 4-1-2-1-2 değildi net bir 4-3-3'tü . Hatta birebir bir Barcelona 4-3-3 idi . Talisca 'nın kanatlara çok daha fazla açıldığını gördük. Sistem üzerinde fazla çalışılamadığı için adam yerini kaybetti ve bu biraz ofansif merkeze kaçması ile sonuçlandı ama çok net ondan istenen ileri 3'lünün sağı veya solu olmasıydı benim fikrim .
Bence eldeki malzemeden çıkacak en iyi kadro . Tek sorun bu sistemde alternatif yok . İnanın Quaresma bile çok rahat taşınabilir bu oyunla .
Quaremsa'yı Messi gibi kullanırsan( Evet yazarken ben de güldüm) Alternatif de yaratabilirsin . Talisca'yı Sahte 9 yapabilirsin . Merziyetleri var bu iş için . Sol forvete elde kalanlardan hangisini istersen onu koy . Ömer olur , Cenk olur , bence Abou ikisinden de iyi olur o iş için .
Ben Tolgay-Oğuzhan'dan çok Oğuzhan Gökhan'lı görmek istiyorum zira Oğuzhan-Gökhan daha tehditkar , daha fazla becerileri var . Tolgay bence git-gele dönen maçlarda top taşımak için tercih edilmeli .
Fabri
gökhan marcelo tosic caner
oğuzhan(Rakitic) atiba(Busquets) gökhan(İniesta)
quaresma talisca aboubakar
Bu takım çok can yakar ama bunun oturması çok kolay bir süreç değil . Talisca / Quaresma ikilisinden biri savsaklamadan ve istikrarlı biçimde pres yapmak zorunda . Zor ama imkansız değil .
Aklıselim bir değerlendirme olmuş. Tebrikler.
Gayet mantıklı yorumlar da peşi sıra gelmiş. Ben de 4312 ve 433 ün kadroya daha uygun olduğunu düşünüyorum. Sol beklerimiz açık gibi hücuma çıktığından klasik sol açığa ihtiyacımız yok. Sol açıkta Abou kenar forvet olmalı. Sağ açıkta durum tam tersi, klasik açığa ihtiyaç var. Abou ya yer bulabiliyorum ama Talisca'ya en uygun yer kulübe gibi.
sıkışık takvimde bu yazıyı atlamışım. düşüncelerimi özetlemişsin cochise, eyvallah eline sağlık :)