.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Bilic'e -muhtemelen- veda ederken...


NBA'i takip edenler bilir, belki takip etmeyen de ismini duymuştur. Tom Thibodeau, Chicago Bulls'un şu anki koçu. NBA'e gelmiş geçmiş en iyi defansif koçlardan biri olarak görülüyor, hatta NBA'deki güncel defansif anlayışın değişmesinde önemli pay sahibi. Kendisi sakatlıklarla boğuşan, süperstarları ve önemli yıldızları uzun süreler oynayamamış Chicago ekibini her sene şampiyonluk potasında tuttu, ki bu bile başlı başına takdiri hak ediyor. Kariyeri boyunca takımının başında çıktığı maçların %65'ini kazandı, 2011 yılında Yılın Koçu seçildi. Fakat aynı koç Thibs'in üç huyu var, ve de değişeceğine dair hiçbir sinyal de vermiyor:

1. Oyuncularının dakika yükünü hiç dikkate almıyor, takımın muhtemelen kazanacağı maçlarda bile aslarını çok fazla oynatıyor.
2. Aşırı disiplinli olduğu için oyuncularını mental olarak çok yoruyor, takımındaki oyuncuların onun hakkındaki görüşleri ekseriyetle "çok iyi koç, çok iyi insan ama..." şeklinde.
3. Oyuncu rotasyonu, özellikle taktik esnekliğin ve ayarlamaların büyük öneme haiz olduğu Playoff'larda, kafa karıştırıyor.

Bu üç huy yüzünden, daha doğrusu değişeceğine dair hiçbir iyi niyet göstergesi olmadığı için -ki haksızlık olmasın, Chicago yönetimi de pek takdiri hak eden bir zihniyette değil- Chicago ile Thibs'in yolları bu sene ayrılacak %99 ihtimalle. Hatta herkes "ayrıldı bile" diyor ama resmî açıklama gelmiyor zira hocanın kontratını başka bir takıma "takas" edebilme ihtimali için Chicago tok satıcıyı oynamaya çalışabilir.

Bilic'in Beşiktaş geleceği ile Thibs'in Chicago geleceği olasılık olarak çok benzer konumlarda, ve hatta o pozisyona geliş sürecinde de benzerlikler mevcut. Bilic'in yönettiği Beşiktaş, Avrupa'da seneler sonra ilk defa karakterli bir futbol oynadı ve bu doğrultuda sonuçlar aldı. Hoca son şampiyonluktan sonra 3 sene boyunca ilk 3'e girememiş, stadı olmayan, sakatlıklarla boğuşan bir ekibi iki sezonda da şampiyonluk potasında tuttu son haftalara kadar. Takımda popülizmden uzak bir arkadaşlık ruhu yaratılmasında da muhakkak katkıda bulunmuştur. Beşiktaş'ın maç maç sergileyebildiği kompakt defans anlayışını da unutmamalı. Bu listeye herkes bir şeyler ekleyebilir.

Gelgelelim Bilic belirli konularda iki senedir değişeceğine dair hiçbir sinyal gösteremedi: Birincisi, forma dağıtımı konusunda kendisinden beklenmeyecek kadar muhafazakâr. Belki kendisinde obsesif-kompulsif bozukluk var, belki geçtiği disipliner torna onu yanlış bir istikrar fikrine sevk ediyor, belki de sadece yanlış yapmaktan korktuğu bir ortam var ve risk almayı sevmiyor, belki oyunculara karşı duygusal... Sebebi ne olursa olsun, gerek yedek kulübesine hapsedilen/as takımda "torpilli" gibi takılan oyuncular, gerekse oyuncu değişikliklerinin tahmin edilebilirliği (her maç 60 potansiyel, 10-15 gerçekçi oyuncu değişikliği opsiyonu varken artık ezberlenen 3 değişikliği görmemiz) konusunda maalesef hiçbir gelişme göremedik.

Oyuna müdahale konusuna yukarıdaki paragrafta değinmiş oldum, fakat bir de oyuncuların maça psikolojik hazırlığı konusu var. En yakın örnek o olduğu için değiniyorum, bir Liverpool maçı motivasyonu, o maçtan sonra oynadığımız maçlara eşit olarak dağılsaydı bile bugün ligde 2-3 puan fazla toplamış bir ekipten bahsediyor olurduk ki bu hâlâ şampiyonluk potasında olmak demekti. Derbi konusunda kendisine aşırı yüklenildiğini daha önce söylemiştim, hele Türkiye gibi bir ortamda ve Beşiktaş son yıllarda bu konudaki karnesi hiç de parlak değilken, fakat bu takımın "derbi kazanamıyorsak diğer maçları derbi gibi oynamamız lâzım" mentalitesi ile sahaya çıkması gerekiyordu ve bunu birkaç maç haricinde göremedik.

İşte bu üç sorun, benim Bilic ile yolların ayrılması konusunda "yönetimi anlayabiliyorum" çizgisinde konuşlanmamın sebebi. Buradan "yönetim de bu rasyonel ile bu kararı aldı" varsayımında bulunduğum çıkmasın, kimbilir nasıl bir düşünce içinde bizim profesyonelliğe yeni yeni, aksak aksak adım atabilen YK'mız. Gelgelelim, Bilic'in aynı sınavlarda aynı şekilde çakması pek de cesaret verici bir durum değil.

Yazıyı bir varsayım/öngörü ile sonuçlandırayım: Beşiktaş'ın yeni vizyonu, Bilic-Özen işbirliği ile oluşmuş, Özen sayesinde -tabii ki Türkiye gerçeği gereği yabancı sınırı ile langır lungur oynanana dek- seneler sonra "kadro planlaması" namına bir şeyler görmüştük. Özen'in görevinden istifa etmesi, belki Bilic'in kariyerini de kısalttı, zira altmetinlerde okuduğumuz gibi Özen ile Bilic'in uzlaşmadığı çeşitli konular vardı. Kriz anlarında, takım kısır döngüye girdiğinde yeni denemeleri önerebilecek bir düşünüre ihtiyaç duyuluyor ki, Özen'in gidişi muhtemelen bu hususu baltaladı. Öte yandan Özen sonrası yönetimin Pektemek ile, Cenk ile, Ersan ile, hem de yabancı sınırının pratikte kalkacak olduğunu bile bile yaptığı sözleşme yenilemeleri de Beşiktaş'ın başında duracak vizyona dair pek de olumlu fikirler vermiyor maalesef.

Bilic sonrası teknik direktör seçimi hususunda ziyadesiyle endişelerim var. Hatta ihtimal o ki, Bilic bu kadar eleştiriden badem gözlü dahi olacak çoğu taraftarın gözünde (à la Tigana). Demek istediğim o ki, Bilic Beşiktaş için doğru bir seçim olsa da, belki de bitmiş bir ilişkideki uzatmaları oynuyorduk, ve eğer öyleyse Bilic ile yolların ayrılmasını anlayabiliyorum. Gelgelelim, Beşiktaş olarak "beterin beteri var" döngülerini çok yaşadığımız için, an itibariyle de optimist olmak için hiçbir sebep görmüyorum.

Keşke şu noktaya gelmeseydi hiç işler ama Beşiktaş olmanın şartı, rakipler ite kaka da olsa krizlerden çıkarken, sen üstün performans gösterirken dahi krize mahkûm kalmaktır.

44 Yorum:

Unknown dedi ki...

"Öte yandan Özen sonrası yönetimin Pektemek ile, Cenk ile, Ersan ile, hem de yabancı sınırının pratikte kalkacak olduğunu bile bile yaptığı sözleşme yenilemeleri de Beşiktaş'ın başında duracak vizyona dair pek de olumlu fikirler vermiyor maalesef."

Hocam şu kısım gerçekten de geleceğe dair çok da umut taşımama sebebim.

Ben Bilic'in takıma oyun anlayışı olarak seviye atlattığına inanıyorum. Takım gerçekten de kompakt futbolun örneklerini maçların belli bölümlerinde çok net gösterdiler, herkesin de saygısını kazandılar. (Ligin ilk yarısı)

Ancak, kritik maçları ve maç içindeki kritik anları oynama noktasında iki senede bir gıdım ilerleyemedi bu takım. Yani hakemler ve rakipler çeşitli ayak oyunları yapmış olabilir belki ama sen bu noktaya geldiysen, antep-akhisar-konya dan da 9 puanla çıkacaksın.

Bu noktada takımın oyununu çok bozmadan mental olarak güçlü bir teknik adam bulabilir miyiz büyük soru işareti. Gelecek yabancı hocaların büyük kısmı Bilic den cok da farklı olmayacak. Yerli olarak da Ersun dan başka olabilir denecek pek bir isim yok gibi.

Ooooofffff offf ne bitmez derdimiz varmış.

alper dedi ki...

http://eksibesiktas.blogspot.com.tr/2011/02/ksm-i-yonetimin-iyi-yaptg-vizyon-ve.html

Vay be, 4 senedir ayni seyi soyluyorum ama Serdal Adali ve transferleri konusunda inanilmaz yanilmisim :)

alper dedi ki...

@semioticus

Valla eskileri okurken buldum bende.Seni yermek maksatlı değil koyma sebebim.Ama sen ben ve birçokları hakketen feci yanılmışız.

Biliç gitsin mi kalsın mı konusunda da büyük bir ikilem içerisindeyiz umarım bu kez yanılmayız.

@alper

Yok yahu, yermek mevzubahis olmaz bilakis cok onemli bu hatirlatmalar.

alper dedi ki...

M.Albayrak konuştu.Kalan 2 maç takımın başında.Sezon sonu oturulup konuşulucak(mış).
GS ve Gençlerbirliği galibiyetleri kendi ömrünü uzatabilir burada.O galibiyetler de kendi elinde.Burada kalmak istiyorsa çıksın 2 maçı kazansın.

yilmaz dedi ki...

@alper eğer iş son iki maçı al, takımda kal'a döndüyse, kalmasa daha iyi.

Kişisel tahminim, her ne şartta olursa olsun (gs'yi arenada 30-0 yenmek de dahil) sezon sonu gidecek.

2 yıldır hizmet eden bir adamı, zaten bitmiş bir ligde sezonu tamamlamadan göndermek çok naif olmayacağı için, bence böyle yuvarlak ve ucu açık bir açıklama yaptılar.

Çok da doğru bir karar bence. Hatta daha şık olanı, bu toplantıyı yapmamaktı. Karar verilse bile, sezon sonunda ayırmaktı yolları.

Yoruq dedi ki...

Hocam ağzına sağlık herşeyi özetlemişsin. Bizim en çok yanıldığımız konu yönetimin sportif hamlelerini fazla idealize etmemiz. Herkes aksayarak da olsa sürdürülen organizasyonu sahiplenecek, Bilic'in bıraktığı yerden bayrağı alıp çıtayı yükseltecek bir akıl hayal ediyor şimdilik ama bu yönetimin herşeyi sil baştan yapacak, bambaşka bir mantalite sahibi bir işim getirme ihtimali çok yüksek. Bunu daha önce defalarca yapmıştık. Bilicle devam etmek daha önce denenmemiş bir yola girmek demek. Bu kararı vermek için yeterli derecede olumlu parametre var elimizde bence. Yukarıdakilere ek olarak,

-yönetim ve oyuncu grubu ile sorun yaşamaması, geçen yıl fazlasıyla ortalığa dökülen özel hayatla ilgili sorunları çözmesi
-transferlerdeki isabeti, kimsenin onaylamadığı transferlerde isabet sağlaması (Atiba-Sosa gibi)
- yine aynı sırayı almasına rağmen şampiyonluk yarışını daha uzun süre götürmeyi başarabilmesi. Derbi kazanmadık belki ama unutmayalım geçen sene lider olmasına rağmen gs mağlubiyeti sonrası tepetaklak olan bir takım vardı. Bu yıl takım dağılma riski yaşadığı yerlerde ayağa kalkmasını bildi.

Bu arada Çarşı da Bilic'e destek mesajı yayınlamış.İnşallah gb maçında stadda yönetime mesaj verilir de karar gözden geçirilir.

Flaming Buzz dedi ki...

shelbyl, eline diline sağlık. çok güzel bir yazı olmuş. yarın işyerindeki arkadaşlara okutacağım. bugün benzer şeyler söylemeye çalıştım ama eminim yazını okuduktan sonra beni daha iyi anlayacaklardır.

Bu arada şunu söylemeden edemeyeceğim. Şuan biliçle devam ediyoruz veya etmiyoruz seçeneklerinden ikisinide kabul ediyorum.

NOT: yarın fikrim değişebilir, eğer bu minvalde bir yorum yazarsam hemen tenkit etmeyiniz, rica ediyorum. işin şakası bu tabi ama çok fazla done var ve kafam karışık. Bu arada bu başarısızlık yönetimede yazıldı, en azından ben yazdım, hadi hayırlısı.

turkkant dedi ki...

Yönetim tarafından benim umudum yok. Beşiktaş'ın temel sorunlarından biri süreklilik arz eden profesyonel sportif yönetiminin olmaması. Önder Özen'le denediler, onda bile, 2 oyuncu Özen, 1 tane başkan, 2 hoca, 2 diğer yöneticiler derken ortaya 2 sezon önceki Sezer-Şişman-Enaramo-Franco çorbası çıktı.

Geçen sezon ise, sportif anlamda olmasa da, işbilirlik anlamında daha becerili bir adam olan ANÇ başa geçince, işler nispeten daha iyi gitti. Gerçi Diego Fener'e gitmese, şu an Sosa yok Diego vardı. Orada da esas sıkıntısı ANÇ ile Orman arasındaki ciddi başkanlık çekişmesi. Birbirlerinden hiç hazzetmiyorlar, yönetim de ANÇ'ciler, Orman'cılar şeklinde bölünmüş durumda... Bu durum yakın zamanda daha büyük meyvalar verecektir. Yönetimden 20 gündür doğru dürüst bir açıklama yapılmadı, muhtemelen kapalı kapılar ardında ciddi kavga gürültü kopuyordur.

Thibs ile Biliç arasındaki fark , Thibs'i Chicago'da artık hiç kimsenin istemiyor oluşu.

Biliç için hem yönetim nezdinde hem taraftar nezdinde 1 sene daha kalmalı diyenlerin sayısı az değil.

Ben olaylara farklı açılardan bakmayı seven biriyim . Daha önce de belirtmiştim benim Biliç eleştirilerim ile genel blog ahalisinin eleştirileri arasında dağlar kadar fark var.

Yazı ile paralel bir kaç tanesini ele alırsam :

1- Tahmin edilebilir oyuncu değişikliği : Şunu kabul etmek lazım ki artık futbolda ilk 11 değil ilk 14 kavramı net bir şekilde var. Yani aslın 14 oyuncu kafanızda takımı taşır diğerleri birbirini yedekler sakatlık , ceza , formsuzluk vs. Bu bağladam Biliç'in kafasındaki 14 'ün sezon içerisinde sıklıkla değişmesi daha büyük problemken biz tam tersine bunun kısa bir dönem sabit kalmış halini aklımızda tutarak bu konuda yorum yapıyoruz. Kerim-Oğuzhan gibi oyuncular bir dönem 12-13. adamlarken son dönemde tamamen gözden düştüler mesela. Yani bu konuda bir eleştiri olacaksa buradan bakmak lazım.

2-Motivasyon : Biliç hiç bir zaman iyi bir motivasyon ustası olmadı ki . Kariyerinde çalıştırdığı 3 takımda da bunun etkilerini görüyorsunuz. En başarılısı Hırvatistan bile mental olarak kırılgan bir takım . Bunu en iyi Avrupa Şampiyonasında bizimle oynadıkları maçlarda görmedik mi ? Demem o ki bu adam buraya bu defosu bilinerek getirildi . Şimdi şikayet etmek abes oluyor.

3-Oyun içi değişiklikler : Bu konuda da daha önce fikrimi belirtmiştim. Ben Biliç'in son 3 haftadaki Tolgay'ı çıkartıp ortasahayı eksiltme manyaklığı dışında yaptığı hemen her tercihi olumlu görüyorum. Sonuçları olumlu olmamış olabilir ama farklı şeyler denedi . 3 forvet denedi , tek stoper bıraktı , 3'lü defansa döndü vsvs o anda durumun gerektirdiği bütün riskleri aldı her zaman . Bakın tekrar ediyorum ben "işe yaraması" konusunu tartışmıyorum . Ben oyuna müdahalenin o anki koşullarda doğru olduğuna inanıyorum sadece.

Benim Biliç'i kafamda bitirmemin sebebi takımın ince detaylarda son derece düşük başarı ortalaması. Sahaya yerleşim , pres zamanlamaları , pres açıkları , daralma ve genişleme zamanlamaları konusunda hep 1-2 saniye geç reaksiyon veriyor takım. Oyuncuların boş koşu oranı düşük , sanki hepsi çok iyi topla oynuyorlarmış gibi herkes ayağına top bekliyor. Tek top oynamaya çalışan tek adam Sosa . Yani aslında çok mevzu var ama yazmaya çalışınca daldan dala atlayıp konuyu kaçırıyorum.

Bu arada Veli-Tolgay değişikliğinin görünürde pozitif , tabelada negatif etkisini nereye koyacağımı hiç bilmiyorum . Cevapsız tek soru bu.

alper dedi ki...

@turkkant

Diegô'yu mu Sosa'yı mı tercih ederdin şuan kadroda?

alper dedi ki...

Benim Biliç ile ilgili şüphelerim geçen yıl başladı.Lig dinamikleri ,yönettiğin takımı tanımak konuları benim için şampiyonluğun en büyük miftahıdır(anahtarıdır).Geçen yıl Manisa'da Akhisar ile 3-3 kaldığımız maç sonunda buradan bu rakibe karşı beraberlik iyi sonuçtur 1 puan başarıdır minvalinde bir demeç vermişti sanırım yayıncı kuruluş kameralarına..Yanlış hatırlamıyorsam.Ben başkan olsam orda o an kovardım.O zihniyettir içeride 3 dışarıda 1 puanı yeterli görmektir.Büyük hedefe yürünmez o şekilde diye düşünmekteyim.

alper dedi ki...

@Övünç

ün 3 maddesine ilave olarak ekleyeceğim 4.madde ise şu olacak.
İlk yarıları ilk 45 dakikaları rakip kim olursa olsun maç nerede oynanırsa oynansın çöpe atmak,hiç bir şey yapmamak huyu 2 yıldır değişmedi düzelmedi.Gaziantep maçının ikinci yarısında oynadığımız oyunu Anadolu takımlarıyla yaptığımız (içeride en azından) ilk düdükle beraber sahaya yansıtmamız gerekir.Nefret ettiğimi sanırım burda herkes öğrenmiştir GS den.Hakem katkıları,şerefsizlikleri,alçaklıkları bir yana H.Hamzaoğlu ile GS yi yarışta buraya getiren ve muhtemelen şampiyon yapacak olan iç sahada maç başlangıçlarının bu şekilde olmasıdır.

turgay dedi ki...

eleştirdiğim tek tarafı gelenekçi oluşu. kötü de oynasalar töre, ba, pektemek, necip gibi oyunculardan vazgeçmedi. serdar kendını kanıtlamasa ismail ve necip o kanatta oynardı. veli sakatlanmasa veli-atiba bozulmaz tolgay kenardan gelirdi. sivok bu kadar rotasyonda sakatlıklar olmasa tercih edilmezdi. uzar gider bu konu. ama ne olursa olsun 1 yılı daha hakediyor bilic. 10 yılda bir şampiyon olan bir takıma 2 yıldır şampiyonluk potasında gezdiriyor. avrupa'da ne olursa olsun bir karakter oturttu. kafasında bizi bitirmediyse devam etmek şu mali tabloda ortayken en mantıklısı.

tearkan dedi ki...

Biliç'in takımı hazırladığı(!) ve hazırlayamadığı maçlara şöyle bir bakınca benim kalsın diyesim gelmiyor maalesef. Arsenal, L.pool, Tottenham... bu maçlar zaten oyuncuların kendi kendine motive olacağı, kendini göstermek isteyeceği maçlar. İş diğer maçlarda takımı toplamakta, L.pool maçından sonra takımı toparlayabilmekte bitiyor.(du)

Hep stad olmayışındani takımın göçebe halinden bahsettik, bu ortamda kafaya oynadıysak bir de stad varken görelim dedik; ama fenerin başında bir td olsa, gs hoca, yönetim, maddi sorunlarla uğraşmasa biz çoktan yarıştan kopmuş olurduk. Bütük olumsuzluklara rağmen bu sene Beşiktaş'ın şampiyon olması gereken, bu yolda bir çok fırsat yakalayıp elinin tersiyle ittiği bir sezon oldu maalesef.

Biliç takımın krize girdiği dönemleri iyi yönetemedi ve yönetebileceğine dair de hiç umut vermedi. Son iki ayın faturası Biliç'in benim gözümde. Açıkça baskıyı kaldıramadı, krizi yönetemedi. Yönetebileceğine dair de en ufak bir sinyal vermedi. Beşiktaş'ın krize ne kadar müsait bir takım olduğunu, hevesle beklediğimiz o statta iş kötüye gidince ne tezahüratlar yapıldığını hepimiz biliyoruz. Nitekim üç gün önce beş metreden Biliç'e siktir git diyenler de orada olacak.

Kadro seçimlerine, ilk yarıları çöpe atıp 45 dakikada maç kazanmaya çalışmalarına, bazı oyunculardaki (pektemek, necip, olcay vs) anlam veremediğim ısrarına, oyuna müdahalelerdeki yetersizliğine (forvet yerine forvet almak, 75 dedin mi tolgay'ı çıkarmak, maç riske girince eldeki tüm forvetleri sahaya salmak) hiç girmedim bile.

Biliç'in tek başına yürütemeyeceği, bu baskıyı kaldıramadığı - kaldıramayacağı açık. Yanında, üstünde akıl verecek bir direktör diyeceğim; ama Özen'le birliktelikleri de yürümedi. (ki açık konuşmak gerekirse bu -en azından bana- Biliç'in gözüktüğü kadar sütten çıkma ak kaşık olmadığını gösteriyor)

Armagan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Armagan dedi ki...

işin özeti:

ne olursa olsun, bize yaşattığı heyecanlar için teşekkürü borç bilirim.takımın yükseliş trendine girmesinde katkısı kesinlikle vardır.

-eğer bu sistem devam etmeyecekse ve yeni hoca sil baştan başlayacaksa bilic kalmalı!

-ama gelebilecek hoca üstüne koyup,hem oyuna dahil olabilecekse hem de bilic'ten daha fazla başarı elde edilecekse(türkiye'yi umursamayacağım galiba artık,avrupa'da çeyrek finale çıkarabilecekse) buyursun gelsin.

turkkant dedi ki...

Ben Biliç'in taktik bilgisini gayet yeterli buluyorum. Söylendiği kadar da muhafazakar değildi. Sonuçta Necip'ten stoper, Olcay'dan sağ bek gibi arayışlara da girdi -ki ben bu arayışları da yerinde buldum.

Öte yandan irade gücü çok düşük bir t. direktördü. Bizim ligimizde bu maalesef çok önemli. Hele şu anki Beşiktaş'ta. Zira başta ağırlığı olan bir başkanımız yok, bir ara Sinan Engin filan vardı, GS'nin Abdurrahim benzeri -şu an o bile yok...

Biliç'teki irade gücü eksikliğini ilk 3-3'lük Fener maçında yaşadık. Takımın 3-1'den sonra 10 kişilik takıma bu kadar panik yapması hepimizin tuhafına gitmişti. Sonra geçen sezon sonlarına doğru bir ara dağıldı, kenarda kül gibi suratla bayılacakmış gibi gördüğüm maçlar vardı. O zaman, eyvah dedim, ben sahada olsam benim hocamı bu halde görsem ben nasıl cesur kalabilirim...

Neyse lafı uzatmaya gerek yok. İyi bir orta seviye İngiliz takım hocası olabilir bence. Üstü hiçbir zaman olmayacak. Kendisine emeklerinden dolayı teşekkür ederiz.

turkkant dedi ki...

@Alper

Sosa'nın tek ayağını Diego'yla değişmem. Bu bütçeye bence Beşiktaş'ın son 10 yıkdaki Tello ile beraber en isabetli transferi.

Maliyet-katkı oranı ligdeki en yüksek oyuncu... Final haftalarındaki çabasına da büyük saygı duydum...

Soyle bir gerceklik var onumuzde sanirim: Besiktas Avrupa'da basari elde etmedikce, Turkiye'de yaratilan GS-FB tekelini kirmaz, kiramaz. Avrupa Ligi'nde yari final gormesi lazim en az ki "saygi goren" bir takim olsun. Ligde sampiyonlugu kovalayabilmek icin son virajda farkli dinamiklerde de ustun olmak lazim ki o konuda statukoyu kiracak gucte bir camia degiliz.

Dedigime ayrinti katayim da karisiklik olmasin: Bence hakemlere "FB ve GS'yi kollayin, BJK'ye kotu davranin" diye talimat gelmiyor mesela illa, fakat zaten yeteneksiz olan hakemlerimiz, bilincaltisal nedenlerle bu takimlara karsi bazi dudukleri calamiyor. Caner'e, Emre'ye, Melo'ya kirmizi kart veremiyor, cunku bu isimlerin bir agirligi var farkli sebeplerden. Bizde de Ba'ya, Sosa'ya kolay kolay veremez o karti ama o kadar iste.

Besiktas'in gecmiste o sicramayi maddi harcama ile yapmaya calistiginda neler oldugunu gorduk, biliyoruz. Turkiye'de surdurulebilir basari zaten zor bu kimlikle. O yuzden Avrupa'da basariyi onemsiyorum ben. Bilic'e destege devam edeceksem de bu yuzden ederdim ama Brugge performansi da buyuk hayal kirikligiydi iste, orada da o cikiyor karsimiza.

Zaitsev dedi ki...

Demirören'in ağırlığı vardı da ne oldu.. Demirören döneminin başından beri 1 kere şampiyon olduk. biz FB ve GS gibi olamayız. Demirören denedi bu yöntemi;takımın 8 sene sonundaki hali ortada. Borç gırtlağa kadar, ilerki yılların alacakları kullanılmış, sportif başarı es keza 1 şampiyonluk. O da sivasa karşı zar zor. Bize karşı çok hata yapılmıştır bu sene ve öncesinde ama biz savaşarak bu işi kazanabiliriz. biz pes ettik. Takımı sürükleyen adamlar pes etti Biliç göz yumdu onları değiştirmedi. Demba yerine maçlara Cenk ile çıkmak bile 6-7 puan getirirdi en az bu 3 haftada.

semioticus (shelbyl) 'nin dediği gibi Avrupa başarısı bizi tekrar saygı gören takım haline getirip sistemin içine sokabilir.

Yönetimin hataları olmuştur ama ağırlığı yokmuş filan yapmayın. Borçları yapılandırdılar, stadı yaptılar. birileri gibi sıkışınca kulübün hisselerini %5 %5 satmadılar. Taraftarın gözünü boyamak için transfer yapmadılar. Serdar Bilgili zamanından beri ilk defa iyi birşeyler yapıldı. Takımı bir Suudi'ye filan satmayacaksak bu yönetimle veya bu tarzla düze çıkarız.

@Shelbyl

Hakem tespitine katılıyorum kesinlikle.

Bursaspor'un şampiyon olduğu bir lig var sonuçta. Bütün futbol ülkelerinde şampiyonluk tekeli maksimum 3 takım elinde bu bağlamda 2 takımın öne çıkmasını " dekoder satışına" bağlamak mantıklı değil. Ahlaki açından bizden çok daha gelişmiş toplumlarda bile şampiyonluk 2-3 takım arasında gidip geliyorsa herşeyin "lobi , hakem , yayıncı kuruluş" ekseninde değerlendirilmesi doğru olmaz.

Ama doğru harcanmış ama yanlış harcanmış bilinmez ama 150'şer milyon €'ya yakın bütçesi olan 2 takımla yarışırken geride kalmayı büyük oranda "hakem" ile açıklayamassınız.

Sadece Beşiktaş maçları izlenerek hakemlerin hangi durumlara hangi kararları verdiğininin bir ortalaması çıkarılamaz .

Çifte standartlar var mı ? Kesinlikle var . Ama bu Beşiktaş'ın değil Türk futbolunun , hatta bütün ülkenin sorunu .

Ülkede güvenilir bir kurum kalmadığı için bu dedikodular hiç bir zaman bitmez. Herkes mağdur edebiyatıyla prim yapmaya devam eder.

yilmaz dedi ki...

@Övünç, @Shelbyl arkadaşlar, çok doğru söylüyorsunuz da, bir hakemin gözünün önündeki bir pozisyonda, rakip ikiye 1 yakalanmışken, çizgiden 3 top boyu dışarı çıkan pozisyonda "devam" vermesi hangi ligde olursa olsun "hakemlerin ince hesap yaptığı" düşüncesini uyandırır.

Penaltı, kırmızı kart, ofsayt bunların hepsine hakem hatası denilebilir, itirazım yok. Ama o taç pozisyonu net bir niyet yansımasıdır. Kabul, bu teknik direktörü, oyunucuyu ve yönetimi kesinlikle aklamaz. Hepsinin kellesi istenebilir.

Ama eğer oyun, kurallarına göre oynanmazsa, hiç bir zaman kurallara göre hareket eden takım kazanamaz. Kuralda "top oyun alanını sınırlayan çizgilerin dışına çıkarsa, oyun durur" diyorsa oyun durmalı. Durmuyorsa ve bu bir takıma çok bariz bir avantaj sağlıyorsa, bu oyunun adaletinden bahsedilemez. Adalet yoksa da "bu X Takımı'nın değil Türk Futbolu'nun problemi" lafına insanları ikna edemezsin.

yilmaz dedi ki...

şahsi fikrim, sadece bu maçta ve bu pozisyonda hakemin "art niyetli değildim, pozisyon şöyle şöyle oluştu" beyanını duymadan bu ligin şaibesiz olduğuna inanmayacağım.

O pozisyonun izahı olamaz bence de. Yani basireti bağlanmıştır , konsantrasyonunu kaybetmiştir filan boş küme , orada o hatayı yapan adama bir daha maç vermemek veya ciddi bir biçimde dinlendirmek gerekiyor nitekim sonraki 2 hafta , Özkalfa ve ekibine maç verilmedi. Bu hafta verilir mi bilemiyorum.

Şu cümle ile başlyana çok fikir okuyorum bu aralar " Sanki her sene şampiyon oluyormuşuz gibi " . Bu size çok anormal tehlikeli bir cümle olarak gelmiyor mu ? Bana ifade ettiği şey mi farklı ?

Beşiktaş'ı objektif değerlendirmek zor . İşin içerisinde çok fazla etken var. Maaşlar zamanında ödenmiyor , stad yapılıyor , lobisi zayıf , marka değer geride , camiası hiç bir durumda birlik olamıyor vs vs . Yani işin saha dışı boyutunun , saha içine bu kadar yüksek oranda etki ettiği bir ortamda herşeyi görmezden gelip işin teknik boyutunu tartışmak bir yerden sonra değerini yitiriyor ama ben hep işin teknik tarafında önce yapılması gerekeni yapalım kafasındayım. Taraftarlık kafasının Amerikancı olmasından kaynaklanıyor olabilir bilemiyorum ...

Barreto dedi ki...

BİRİNCİ BÖLÜM
Ben haftalar önce bu sezonun da çöpe gittiğine kanaat getirdiğim için bir şeyler yazmıyordum. Serde Beşiktaşlılık olunca dayanamadım yazayım dedim yine.
Bana takımların bütçesini söyleyin size kimin şampiyon olacağını söyleyeyim.
Potansiyel yöneticilerine ve genel kurul üyelerine bakarsak, Galatasaraylılarda daha fazla IQ, Fenerlilerde daha fazla para var, bizde ikisi de az. Ya değilse Beşiktaş’ın efsanevi 8 yıllık dönemini nasıl izah edeceksin. Şu an kulüp finansal anlamda ölüm kalım savaşını sürdürüyor. ŞL gelirlerine en çok ihtiyaç duyulan dönemde eşiğine kadar gelip kaybettik. Ben esasen sorumluluğu öncelikle ikinci devre takımı yalnız bırakan İstanbul taraftarına, sonra yönetime daha sonra Biliç’e yüklüyorum. Taraftar ve yönetimi değiştiremeyince hocayı değiştiriyorsun.
Önümüzdeki üç sezon hoca ister Biliç, ister Güneş, ister Luçe, ister Ancelotti (malum Real Madrid’ten kovulan soluğu Boğazda alıyor. Bkz. Toschack, Del Bosque, Schuster) olsun, zor bir üç yıllık dönem bizi bekliyor. Köprüyü geçene kadar, pardon stadı yapana kadar, Demirören’e Demirören demek zorundayız.
Localar 3 yıllığına satıldı. Önümüzdeki üç sene doğru dürüst tribün geliri olmayacak. UEFA finansallarımızla ilgili ensemizde, kadroya Demba Ba benzeri bir takviye neredeyse imkansız. Stat sene başına yetişmeyecek gibi. Ne federasyon ne yayıncı kuruluş ne de başka önemli zevat Beşiktaş’ın şampiyonluğunu istiyor. Çarşının politik angajmanı da Beşiktaş’ı pek çok yönden sıkıntıya sokuyor. Passoligi protesto edeyim derken kulübü sabote ediyor. Hem hükümet karşıtlığı yapayım hem de şampiyon olayım diyorsanız, kusura bakmayın ama çok safsınız demektir. Süleyman Seba’nın devletle olan mükemmel ilişkilerinden, Ağar-Yılmaz-Terim koalisyonundan hiç haberiniz yok galiba. Böyle bir ittfak kurmasanız bile en azından politik karşıtlığı enstrüman olarak kullanamazsınız. Yeönetime gelince, hem finansal açıdan hem kritik ilişkiler yönünden yönetim fevkalade zayıf. Daha güçlüsü daha zengini daha akıllısı yönetime talip olmuyor, bu koşullarda olmazda. Elimizdeki en iyi malzeme bu.

Barreto dedi ki...

İKİNCİ BÖLÜM
Şimdi hoca meselesine geri dönelim. Biliç’in CV’sine bakan ortalama bir Anglo-american spor yöneticisi onu Beşiktaş’a getirmezdi zaten, Lokomotif fiyaskosu CV’sinde bulunan tecrübesiz hocanın yeni başlangıç yapacağı yer Beşiktaş’mı olmalıydı? Bay Özen’in ilk tercihi Prosinecki’de başka bir fiyasko olacaktı, nitekim Kayseri küme düştü. Tabi Über orator Özen’in (veya Özen döneminin demek daha doğru olur) hataları başka yazının konusu.
Ben geçen sezon 3-3 lük Fener maçı sonrası yorumumda Biliç’e stajer demiştim. Hala stajer olduğunu düşünüyorum.Takım takviyelerle gelişti ama Biliç iki yıl boyunca yerinde saydı maalesef. Biliç’in Konya maçı sonrası ağlamaklı haline ise çok üzüldüm. Böyle kalender bir adamın Baba Hakkı’yı Seba’yı andıran sahiplenme ve şahsiyet ortaya koyması kulüp ve taraftarla tılsımlı bir ilişki kurmasını sağladı. Fakat o tılsım geçen hafta sonu bozuldu. Konya maçı bitimindeki röportajı izlediğimde keşke körfezli petrol şeyhi veya Sibiryalı Oligark olsaydım da, “Slavencim al sana 100 milyon € transfer bütçesi, takımın başında kal, işine bak, Federasyon ve Dekoder işlerini ben hallederim” deseydim diye düşündüm. Ama maalesef alelade bir Beşiktaş taraftarıyım. Biliç’in aynı şeyleri yapıp aynı sonuçları almasından ve saha kenarındaki telaşını takıma yansıtmasından usandım. Hatalarını uzun uzun yazacak değilim. Özetle Beşiktaş’a çok yakışıyordu. Fakat bizim yakışana değil, işe yarayana ihtiyacımız var.
Neyse ki Beşiktaş’ın gittiği yol doğrudur. Takımın inşa sürecine uygun projeyi sürdürecek yeni bir hoca gerek. Aman Ancelotti’yi getirmesinler. Ben olsam ne yapar ne eder Şenol Güneş’i takımın başına getirirdim. Şenol hoca benim nazarımda (ve pek çoğuna göre) Türkiye’nin en iyi teknik direktörüdür. Biliç’in bıraktığı yerden projeyi sahiplenecektir. Takımı şampiyon yapması elbette çok zordur. Fakat genç oyuncuların gelişimi ve kaleci sorunumuzun çözülmesi bakımından da ciddi faydası olacaktır. Kadroya çok fazla takviye talebi olmayacaktır. Dünya üçüncülüğü apoleti ileride, yönetilmesi zor, kalibreli oyuncuları idare etmesi açısından da yararlı olacaktır. Lucescu’ya gelince sanki gelirse bu defa yapamayacakmış gibi bir hissiyat var bende. Yine de gelirse itiraz etmem. Bu iki ismin dışında herhangi bir yabancı hoca tercihi Mancini-Prandelli ekseninde bir yere oturur, yararı olacağını sanmıyorum. Lucescu harici yabancı gelecekse Biliç devam etse daha iyi belkide.
Her halükarda önümüzdeki üç sezon sıkıntılı geçecek. Buna hazırlıklısınızdır zaten. Kim gelirse gelsin yine 3.lükten öteye geçemeyeceğiz belki de. Bu taraftarla, bu yönetimle, bu genel kurulla, bu Beşiktaşlı işadamlarıyla, bu futbol düzeninde ancak bu kadar olur. Kurumsallaşamayacağımıza göre Hakkı Yeten veya Seba gibi üçüncü bir bayrak karakter çıkmadığı müddetçe tırmalayıp duracağız.
Bana takımların bütçesini söyleyin size kimin şampiyon olacağını söyleyeyim.

beyler biliç her ikiside kadıköyde olan fb-bjk maçlarında çok çok kötü hoca portresi çizmiştir .hem de 1 yıl arayla bu ne demek oluyor;demek ki daha fazla şans vermenin anlamı yok diğer hatalarını saymıyorum bile.

ayrıca bugün bu post a yazma nedenim başka.

her iki takımın (fb-gs) bu 4.yıldız muhabbetine yaptığı çirkeflikler,rezillikler.yalakalıklar,igrençlikler,kokuşmuşluklar sonrasında benim kulübümden nacizane isteğim bundan sonraki yıllarda formasına yani armasının üstüne kesinlikle yıldız mıldız takmaması ve bu pis rekabete ortak olmamasıdır.bizim armamızdaki ayyıldız ın yıldızı yeter de artar.

bu yönde bir kamuoyu yaratabilirsek hem bu iğrenç serefsizlik,kazan da nasıl kazanırsan kazan ligine bir şekilde demokratik ve mantıklı bir tepki ortaya koyabiliriz.

ne dersiniz.

alper dedi ki...

Gençler size bir soru.İster mantıken ister kalben cevaplayın.

1-Bu hafta biz GS yi yenersek FB de kalan 2 maçı alırsa FB şampiyon oluyor dimi?

2-Bu hafta bir şey olsa TT Arenaya 11 değil 12 kişi çıksak başımızda Biliç,Ancelotti,Lucescu ve hatta Mourinho olsa ve hatta hepsi bir olsa BJK bu GS yi yener diyenler kimler?

Soruya vereceğiniz cevap hoca vs tartışmanın gereksizliğini lüzumsuzluğunu gösterir zaten.Yoksa Biliç'in Hamza'Dan İ.Kartal'dan eminim daha çok fitbol bilgisi görgüsü vardır.

alper dedi ki...

Sezon başında favori net şekilde FB idi.Aziz Yıldırım bunu bildiği için E.Yanal kovup daha ucuza göstermelikte olsa o işi yapacak İ.Kartal'ı koydu takımın başına.Yoksa hocanın şampiyonluğa katkısı STSL de %5 i geçmez.Lig başlayıp iktidar ile eski düşman yeni ortakları Ergenekoncu Duygun barışıp üzerine birde saray ziyareti gerçekleşince N.Özdemir FB yi bırakıp ihale peşinde koşmaya başlayınca ibre döndü.

alper dedi ki...

Açıklandı mı bilmiyorum ama bir altta ki postta maçın GS-BJK maçının hekeminin A.Palabıyık olacağını yazdım ki hala o yönde düşüncem ve fikrim.Nedenide yazayım.
Ben hakemliğini ayrıca tipinide beğenmem Palabıyık'ın ancak son dönemlerde TV lerde Türk hakemliğinin yükselen yıldızı olarak lanse ediliyor kendisi.Haksızmıyım?Türk Fitbolu üzerinde çok büyük etkisi ve gücü olduğuna inandığım C.Çakır lobisi bu maça bilerek Palabıyık'ı verdirecek vs GS lehine yaptıracağı bariz ve fahiş bir hata (ince ince doğramaları saymıyorum) ile Palabıyık'ın yükselen yıldızını söndürecek ve seneye yine ilk oynayacağımız GS derbisinde C.Çakır'a razı edecektir bizi.Oda anamızı sikmeye devam edecektir.Atın fava.

alper dedi ki...

Ve yine bir tahmin daha.Stadımız büyük ihtimal 2015-2016 sezonunun ilk yarısına yetişmeycek.İlk yarı maçlarını yine gezici,seyyar halde değişik statlarda oynayacağız gözüküyor değil mi?Bunda sanırım çoğumuz hemfikiriz..

Siz seneye oynayacağımız ligdeki ilk FB ve GS maçlarının nerede oynanacağını sanıyorsunuz?Öyle bir fikstür çekecekler ki yeni sezonun ilk derbileri kendi sahamızda ikinci maçlar deplasmanda olacak.Ve haliyle stat yetişmediği için Vodafone Arena değil Olimpiyatta oynayacağız.Bunu da atın fava.

hepimiz aynı şeyi söylüyoruz aslında beşiktaş bu sezon rakiplerinde önde olması gerekiyordu.fakat oynanan ayak oyunlarını hepimiz gördük ve daha göreceğiz de.

ancak şunu unutmayın ki başımızda iyi bir hoca veya manager (ne derseniz deyin) olsaydı,biz şu anda çoktan şampiyonluğu almıştık.

bizim takım alıp başını gidemedikçe (gs yerlerde sürünürken de bizimle aynı puanlardaydı) baktılar ki hala yarıştalar.topla tüfekle,bildikleri en iyi şekilde ayak oyunları ile saldırıp ligi bugünkü haline getirdiler.

brugge maçlarındaki hatalar ve dnipronun su an uefa finalinde olması da bana göre veridir.

yani yukarı da sorduğun soruya hiç gerek kalmayacaktı.o bahsettiğin kalibrede teknik adamlar olsaydı tabii.

biliç i istemeyen,gitsin diyenlerin çogunlukla fikri budur,diye düşünüyorum.

Umit dedi ki...

başkan şöyle demiş: "Sezon bitince Beşiktaş’a yakışacak ve kesinlikle tartışılmayacak bir hoca ile anlaşma sağlayacağız. Bu teknik direktör yeni sezonda, yeni stadımızda yakalayacağımız başarıların da mimarlarından biri olacak". bu da başka link: https://haber1903.com/n-7519-iste-muhtemel-hoca-adaylari.html favre normalde kolay değil ama hiç belli olmaz bu işler tamamen "duygusal"dır. keşke.

Coolio dedi ki...

@alper 3 postunda da dediklerine katılıyorum ve de ekleme yapıyorum. Seneye şampiyon FB olacak. Bu sene GS'ye hediye edilen şampiyonluğun karşılığı olarak Aziz başgan önümüzdeki senenin sözünü aldı. GS bu kadar hakemler tarafından kollanırken ben Aziz başgandan her gün bol sövmeli, videolu ,"herkes bunu bilsin"'li basın toplantıları beklerdim. Neden acaba çok ses etmiyor sizce? GS'nin saray yalakalığınının boyutlarını gördü ve bu sene için daha fazla ısrarcı olmadı, çünkü seneye onun olacaktı zaten.

Coolio dedi ki...

@talipyesiltepe yıldız tepkisi güzel ancak yönetime çok uzak bir tepki. maçlardan sonra hakemler hakkında iki kelam etmemiş bir yönetim. işin ilginç yanı ligin ilk yarısında Bilic 4. hakemin yanından ayrılmazdı, çizgi dibine gelip orta hakeme itiraz ederdi. ama ikinci yarı bunları yaptığını göremedim (yanılıyorsam düzeltin lütfen). Yine ligin ilk yarısında yönetim de hakemlerden daha çok şikayet ederdi. Bir üstte yazmış olduğum Aziz Yıldırım'ın tepkisizliğini de ekleyince ilginç bir sahne çıkıyor ortaya. Net olarak bişeyler döndü ve herkes bu oyuna olur verdi veya vermek zorunda kaldı.

Komplo teorisi çok:

1) Devlet baba aranızda kavga etmeyin sırayla sizi şampiyon yapacağız, şu seçimlere kadar kavga etmeyin dedi (çünkü kavga ve kaosun suçlusu olarak iktidar gösterilir her konuda). Futbolu şu an devlet finanse ettiği için ve de hiç bitmeyen vergi borçları nedeniyle elinde çok koz var (iktadarın para dışındaki yaptırım gücünü saymıyorum bile).

2) Özellikle yabancılara satışı planlanan ligtv için yine devlet baba kavga etmeyin, uslu durun dedi. böylece iyi fiyata satalım şu ligtv'yi ve yayın ihalelerini dediler.

Coolio dedi ki...

Bu arada susma ve kavga çıkarmama eylemine Trabzonu da dahil etmeyi unuttum yukarıda. Ligin ilk yarısında hiç susmamış İbrahim başkan işler iyi gitmemesine rağmen ikinci yarıda manşetleri çıkmamamıştır.

Çokmu abarttım?

@coolio

Devletin özelleştirme - satma politikası daha çok para veren yerine , daha çok rant üzerinden olduğu için bence teorinin 2. kısmı çöküyor :)

coolıo çok haklısın insanın en çok zoruna giden de olanları izleyip bir şey yapamamak.

ya da şöyle diyebiliriz yapmayan,yapamayan yönetim.

futbol postunda konuştuklarımıza bakar mısınız,canım ülkemi,canım beşiktaşımızı ne hale getirdiler.

Unknown dedi ki...

@Baretto

dediklerine yuzde yuz katiliyorum..

@talipyesiltepe ve @coolio size de hak veriyorum.

Bu kadar olagandisi haksizliklar karsisinda Hak aramayi da kulup yapmiyorsa bilinki birileri masaya yumrugunu vurdu ve dedi ki susun! su an da Ahmet Cakar in ara ateslemeleri ve timsah gozyaslari disinda bu hakem ve TFF fiyaskosuna deginen insan / en azindan deginmesi gereken Yonetici var mi?

Bu haksizliga itiraz edenlerden ikisi de Yilmaz Vural ve Senol Gunes.. herseyi group farkinda olup Kabul etmektense seslerini cikariyorlar.. demek ki #saray beklentileri yok denecek kadar az! Sergen de hicivle kuslardan boceklerden bahsetti..

Bu durdurmali mi BJK li taraftarlari, hayir.. video lari, haksizliklari surekli UEFA ve FIFA ya yonlendirebilir ve ses cikarabiliriz.. bu sene gitmis olabilir ama onumuzdeki maclarda TFF ye kesin ayar cektirirler..

Demiroren gibi beceriksiz bir adam hangi yoneticilik ve is adami melekeleriyle o TFF de kalmaya devam ediyor? sadece medyasini kontrolde tuttugu ve herseye "Yes Sir" dedigi icin.. yoksa kimsenin onunla iyi gecinecegini sanmiyorum..

Stad yapilirken maalesef bir cok konuda ayi lara, sevgili dayi demek gerekiyor..
daha oncede soylemistim: " bazi yoneticilerle tanisma firsatim oldu ve denetleme kurulu uyesi/baskani Feyyaz Tuncel de bunlardan biri daha 2012 de konusulan konumuz: Su an birilerinin kanatlari altina saklanan "eski baskan" dokunulmazdir. ne zaman o kanatlarindan altindan cikip, meydana cikacak o zaman onune serilecek cok konu var.. su an sikayet etsen, masaya yumrugu vursan ne yazar? hukuk ve adalet mi kaldi ulke de? senden benden diye kararlar paylastiriliyor.. sikayet etsen aklayacaklar ve en azindan kursunun bosa gidecek! Orman I savunmuyorum sadece ergen taraftara olaya bir de baska bir perspektifden bakabilme sansi veriyorum.. Bu yonetim ( icinde hala dinazorlar barindirsa da) en kotu gununde tasin altina el koyup, daha onceki hatalari minimize ede ede bugune geldi.. eger Eski Baskan yada Adali tipine donus yaparsa zengin bir Yandas o zaman gelir oturur ve kulup de biter! belki bilerek ozellikle basarizliklara dogru ( her turlu kararda : medya, pdfk, mhk ,tff, hakemler vb) aleyhimize calistilar ve Demiroren in TFF ligi doneminde bir tek kupa kazanamadi bu kulup! o kadar mi kotuyuz??? bu basarisizliklar la da kulupde Orman a karsi tepki olusturup onu taraftar gozuyle al asagi etmeye calisiyorlar ki yeni stad a baskan olarak o cikmasin diye!
sunu soyleyeyim: Demiroren in besiktasliligindan son derece supheliyim.. zamaninda I Koybasina 6.5 MilEuro bonservis odeyen, Tabata ta 8 Mil Euro bonservis odeyen kisi para saymayi bilmiyordur yada o paralar kirlidir ki kulupten yikatarak geri almistir!.. Hem Bilic ile devam ( mutlaka Turk Yardimci kosulu ile) yada Senol Gunes ( sirf elindeki kadroyu cok iyi isleyip gelistirebilen ozellikleri ve durust durusu ile ) diyorum. Senol Gunes bizdeki Kerim Frei, Oguzhan, Olcay ve satmazsa ( GS ye gider gibime geliyor) Tore yi iyi parlatir..

Gercek @Besiktas li

- turk medyasina inanmaz ( lehine bir tane dogru haber yapmiyorlar ) Del Bosque, Schuster, Tigana herkes mi kotuydu!

- Demiroren'i asla unutmaz! Avrupa da finansal sike yapan, belgelerle oynayan adamdir, Turkiye de de yandaslariyla Kulup ustune kara leke calan, batiran ve odul olarak da TFF baskani yapilan adamdir!

- Genclere destek cikar ve tum camia olarak birlik olur! Takimi heryerde destekler! Konya macindaki gibi rakip ve hakeme baski yerine habire arabesk sarki soyleyip kendini tatmin etmez.

- Lig TV yi terk eder!

Selamlar

Luksemburg

alper dedi ki...

Aaaa Bilica'nın penaltı noktasını kazmasına ses çıkarmayan Hüseyin Göçek olmuş hakem.

Adsız dedi ki...

Bilic = Carvalhal. Ne eksik ne fazla...

Bilic'in keşke tek eksiği söylenildiği gibi maç içi taktiksel değişiklikleri olsa. Ama sınıfta kaldığı daha birçok konu oldu.

2 senedir çok sayıda genç futbolcu içerisinden Töre hariç gelişim gösteren olmadı. Hatta çoğu futbolcu geriledi.

Takım kritik maçlarda, kritik anlarda, kritik dakikalarda hep rezil oldu. Arsenal, Tottenham demesin kimse çünkü o maçlarda takım üstünde baskı yoktu.

Haftalardır duran toplardan gol yeme ve gol atamama problemine bir çözüm bulunamadı.

Evet takım bir disiplin içerisine girdi ancak Ptt liginden herhangi bir hocaya da iki sene versek o da kendince bir düzen kurardı.

Bunlara katılmayanlar olabilir. Ancak şu saatten sonra Bilic'in gitmesine engel olunmaya çalışılmasını saçma buluyorum. Eğer Bilic kalırsa, seneye alınacak ilk derbi yenilgisinde küfürler eşliğinde kovulacak. Yani seneye hiçbir kredisi kalmayacak ve şu an destekleyenlerin bile en ufak kırılmada sabrı taşacak. Bu da sezon içerisinde aceleyle yeni bir hoca getirmek demek.

Neyse daha önce de söylediğim gibi teknik direktörler gelip geçicidir. Önemli olan camia olarak güçlenmemiz. Bilic'e o kadar laf etmeme rağmen bu sene şampiyonluk bizim hakkımızdı. Çünkü normal şartlarda fener'in de gs'nin de ligin ilk yarısında şampiyonluktan kopmaları gerekiyordu. Artık bölünmüşlükleri bir kenara bırakmamız ve sadece başarıya odaklanmamız lazım.

Yorum Gönder

Ara