.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

25 Ocak 2015 Pazar

Ahmet , Beşiktaş'ı Terket ! Kusura Bakma Ama Kabahatin Çoğu Sende Kardeşim ...


Lafı çok dolandırmadan, sadece somut verileri anlatarak, bu kısa dönemi biraz özetlemek istiyorum.

2 hafta önce, aralıklarla yazdığım 2 farklı yazıda 6 maçlık sıkı bir fikstürden bahsetmiştim. İşte bu fikstürden 5 yenilgi ve maç başına 20.4 sayılık farkla, ne yurtta ne de cihanda yüzümüz gülemeden çıkmış bulunuyoruz.

Ne yanlış gitti, neyi başaramadık, bütçemiz ne kadarına elverişli gibi çokça mevzu türetip beyin fırtınası yaparak, kağıt üzerinde "bugün Beşiktaş için ne kadar beyin hücremle vedalaştım" romantikliği yapar, kendimizce mazeretler üretir, yanlış temeller üzerine inşa edilmiş bu binanın artık iyice yan yatmaya başladığını görmezden gelebiliriz ama ortadaki veriler o kadar somut, çatlaklar o kadar büyük ki artık sıva ile kapanacak, güçlendirme ile çözülecek noktayı geçmiş durumda. Beşiktaş İntegral Forex resmi olarak "kentsel dönüşüm" kapsamına girmiş bulunuyor arkadaşlar.

Tek tek istatistik yazmak istemiyorum zira ortalmaya vurduğunuzda çıkan rakamlar tek maçın etkileri olmaktan bir hayli ırak zaten.

Oyunu şut üzerinden dönen bir takımın 3'lük yüzdesi bu periyotta %32 ki kullanılan 3 sayılık ortalması ise maç başına 24.3. Yine bu periyotta Beşiktaş'ın rakibinden fazla ribaunt alabildiği tek maç, serinin galibiyetle noktalanan tek ayağı olan Neptunas maçı. İşin can yakan kısmı ise asistlerde. Beşiktaş'ın 20 asistle oynanan Paris deplasmanını çıkardığınızda bu seride 11.4 asist ortalaması ile oynadığını görüyoruz. Euroleague'in en berbat takımlarından Sassari'de bu oran 15.7 iken, ligimizin denk bütçeli takımlarından Pınar Karşıyaka'da 18,1, Banvit'te 20,8 , gruptaki rakiplerimizden Paris'in 18,46 ve işin kötüsü sezonun bu periyottan öncesinde Beşiktaş İF'nin 17,4.

Şimdi bu veriler maçları izlemeyenler için yorumlaması hayal güçlerinin sınırları kadar geniş bir alan sunabilirken, maçları takip edenler için Kazan'da 2 dubleye denk gelecek kadar hüzünlendiren, insanın canını acıtan veriler. Bu verilere baktığınızda biliyorsunuz ki, rakip sizi pota altında ezmiş, über formsuz Lofton neredeyse maç başına 8'i el üstü olmak üzere 10 üçlük denemiş ve 2 tanesini sokabilmiş, takım hücumda son derece statik olduğu için sürekli birebirlere kalarak zorlama atışlar denemiş, bu sebeple asist sayısı düştüğü gibi rakibin ribaunt üstünlüğü artmış ve beraberinde kolay / hızlı sayılar yemişsinizdir.

Bunlar hayal etmek veya canlı şahit olmak değil sıkıntı aslına baktığınızda. Asıl sıkıntını bunun rutine dönüşmesinde yaşıyoruz.

Periyodun başlangıç noktası 1 sayıyla son topta kaybettiğimiz Efes maçı. Sezon boyu oynadığımız averaj oyunu orada da ortaya koyduk, alabilirdik de fakat bu kez Lofton'ın orta saha son saniyesi girmedi.

İşin bundan sonrasında ise problemler başladı. Karşıyaka maçında alınan yenilgiyi, eforlu Efes maçının üzerinden 48 saat bile geçmemiş olmasına veya Karşıyaka'nın akıllara ziyan yüzdelerine bağlayıp bu kazayı unutabilirdik. Fakat Beşiktaş o noktadan sonra o kadar keskin bir düşüş gösterdi ki sahadaki takımın sezon sonu draft'ına tanking yaptığını söyleyebilirdiniz.

Evet Beşiktaş'ın bu kadar yükselen grafiğinin düşmesi anormal değil, evet rotasyon çok dar ve sakatlıklar çok can sıkıcı ama bu kadar kırılgan, bu kadar çabuk pes eden bir takım olmamızın sebeplerini bunlara bağlamak kolaycılık olur.

John Holland ve Chris Lofton'ın artık katlanılmaz hale gelen formsuzlukları, Kerem'in öngörülebilir olması gerekirken hiçbir B planı olmadığını gördüğümüz uzun süreli sakatlıkları, Engin'in tek başına mücadele etmekten sahada adım atacak hali kalmaz duruma gelmesi, oyuncuların son derece düşük motivasyonu (burada örnekleri kazandığımız Neptunas maçından vereceğim, 4. çeyrekte üstüste 3 defa ikili sıkıştırmadan top kaybettik, ardından 2 defa Engin, 2 defa Broekhoff top sürerken üzerlerinde baskı yokken topu ellerinden kaçırdılar), hücumdaki statiklik sorunu gibi onlarca etken bu işin içinde başka bir sorun olduğunu gösteriyor.

İşte Ahmet Kandemir burada okların çevrildiği nokta çok net bir biçimde.

Beşiktaş çok iyi giderken bile maçları izldeğinizde o zorlama havayı sezebiliyorsunuz. Kabul Lofton zaten bu işleri yapıp ekstralar soksun diye orada ama adam tek pozisyon hazırlamadan sürekli el üstülerle işte bu kadar kazanabilirsiniz. Doğru bir hücum planınız olmadığında, ortaya yeteri kadar atletizm koyamadığınızda, bunları belli seviyelerde yapabilen her takım size tokadı basar. Basamıyorsa bu sizin sağladığınız değil, kendilerinin sağlayamadığı bir şeydir.

Beşiktaş belki de ligin rolleri en oturmuş takımlarından biri olmasına rağmen haftalardır yeni bir set hücumu görememiz enteresan değil mi ? Takımın penetreci bir Guard'ı olmamasının sıkıntısını sürekli yaşamıyor mu? Ligin belki de en iyi ikili oyun oynayan 3-4 guardından ikisine sahipken Beşiktaş kaç tane Pick'n Roll yapıyor ? Bir takımın en çok kullandığı hücum setlerinden biri nasıl Kenan Bajramovic gibi tank ağırlığındaki bir uzunun yüksek posttan fake üstü drive'ı ya da şutu olabilir ki (Neyse ki Kenan Başgan bu konuda fena değil son zamanlarda) ? Rakibini geçme ihtimali çok çok düşük olan, bir adım geriye sonra kaldırıp 3'lük çaktığı artık her oyuncu tarafından ezbere bilinen Lofton'a inatla aynı birebirleri oynatıp şutu atamadığı zamanlarda sürekli birinin elinde patlattığı toplar neden?

Beşiktaş'ın hücum setleri berbat ve son derece tahmin edilebilir. Takım çok kırılgan durumda, 1-2 dakikada 10 sayılık seriler yiyebiliyor. Kırılma zamanlarında topa baskı yediğinde hep aynı hataları yapıyor. 4 ekstra pas yaptığı hücumda bile şutu el üzerinden bulabiliyor. Bu hareketsizlik seviyesini yorgunluğa bağlayamazsınız. Burada bir antrenman eksikliği, bir motivasyonsuzluk, bir hazırlıksız olma durumu olduğu aşikar.

Beşiktaş kadrosu, şu periyodu böylesine aciz bir şekilde geçecek kadar kötü bir kadro değil. Ahmet Kandemir iyi bir Beşiktaşlı fakat yetersiz bir basketbol koçu. Çok çok iyi bir scout olabilirsiniz ama sahaya 5 yabancı oyuncu ile çıkıp İngilizce bilmeden bu işi götüremezsiniz. Beşiktaş'ın bütçesi ölçeğinde başarısız olduğunu iddaa edebilmek için aklınızı peynir ekmek ile yemiş olmanız gerekir ammavelakin konu Beşiktaş olduğunda skor teferruattır. Sahada ortaya koyduğumuz şeydir bizi farklı kılan. Mücadelemizdir, pes etmeyişimizdir.

Takıma gösterilmeyen tepkinin Ahmet Kandemir'e gösterilmesi, aradaki sinerjinin ve güvenin koptuğunun işareti olduğu kadar, taraftarların takıma inancının da bir göstergesi.

Bu kan değişkliğine artık net biçimde ihtiyacımız var.

8 Yorum:

Unknown dedi ki...

öncelikle bu güzel yazı ve yerinde tespitlerin dolayısıyla teşekkür ederim. bende o saatlerde basketbolla ilgili bir iki kelam etmek istemiş ve bir alttaki postta düşündüklerimi yazmıştım ancak sen benden önce davranmışsın o yüzden yazı önceki postun altında kaldı. neyse çok da önemli değil.

söylediklerinin tamamında haklısın, bütçe bahanesini sunanlara şunu demek isterim; dünyanın her yerinde, neredeyse tüm spor dallarında, iyi hücumcular çok para alırlar lakin iyi savunmacılara çok para ödemezsiniz! ayrıca savunma dediğimiz olay takım halinde, çalışarak, birlikte yapılır. savunma yapmak için çok üstün meziyetlere sahip olmanız gerekmez! oturur plan program yaparsınız, oyuncularınız çalıştırır, eksiklerini göstererek tekrar tekrar çalışırsınız, kısa da olsa kendi serüvenimde bunları öğrendim, öğrettiler. mal değilseniz şayet o savunmayı yapmayı öğrenirsiniz, öğretirler. ya bizim oyuncu grubumuz gerçekten çok mal, yada antrenörümüz bir şeyler öğretmekten aciz. ben ilki olduğuna inanmıyorum, üstelik bu oyuncuların pek çoğunun bireysel yetenek olarak lig seviyesinin üzerinde hücum yeteneklerine sahip olduklarını biliyoruz, zaman zaman da görüyoruz.

koçumuz ahmet kandemir, bu takımın savun(ama)ma sorununu sezon başından beri çözemedi. bir alternatif üretemedi, kolay skor bulamama sorunumuzun bir kaynağı da kendi potamızı savunamıyor oluşumuzdur. zira her maç rakip uzunların çektikleri hücum ribaundu sayısı neredeyse bizim savunma ribaundu sayımıza eşit. böyle olunca tekrar tekrar hücum yiyoruz ve hızlı hücum şansımız olmuyor.

set hücumu sorunsalına övünç çok güzel bir şekilde değinmiş, ne ikili oyunlarımız ne de bireysel yetenekleri olan oyuncularımıza pozisyon hazırlama anlamında set oyunlarımız neredeyse yok. varsa yoksa el üstünden atılan zorlama dış ve orta mesafe şutlarla skor buluyoruz. birebir zorlamalarımızın bir sonucu olarak da bol bol faul atışı kullanıyoruz. ona da bir istatistik bulunursa şayet hemen her maç rakipten daha fazla serbest atış kullandığımız görülecektir. set oyunları sorunsalının çözümü de ne yazık ki koça bağlıdır.

alt postta da belirttiğim gibi takım planlamasını da oldukça kötü yaptık, mesela broekhooff gibi bir adam varken ne diye holland'ı aldık anlamıyorum. jj johnson varken bajramı niye kadroya kattık bunu da anlamıyorum. doğan şenli gayette jj'i yedekleyebilirdi. oyun kurucu pozisyonunda kartal gibi bir adamımız varken sırf tecrübe kazansın diye gönderdik, lakin ihtiyaç anında ondan da bu sezon faydalanabilirdik, kerem zaten kariyerinin uzatmalarını oynuyor, kerem'e göre plan yapmak ne kadar mantıklı? veya kerem'e yatırım yapmak ne kadar mantıklı? bu konuda da ben koçun yeterli olduğuna inanmıyorum.

sayın kandemir şubenin beyin takımı içerisinde yer almalıdır, aktif bir görevi de olmalıdır ancak yeri asla benç olmamalıdır. yerli/yabancı oyuncuların takibinde, seçilmesinde, sezon başında antrenör ve şube sorumluları ile fikir alışverişlerinde bulunulması bakımından fikret demirer gibi kendisine de bir görev verilebilir.

Mayor dedi ki...

Bu konuda kulup icerisindeki ilk sorumlu Yigiter Ulug degil mi? Bu durumla ilgili nasil bir adim atacak merak ediyorum. Yoneticilik baska bir sey, basketbol bilgisi baska. Umarim Kandemirli veya Kandemirsiz bir plani vardir.

Unknown dedi ki...

berbat bir ilk yarı daha, daha ikinci çeyrekte +20'li farkları gördük, maç sonu yine 40 farklı bir mağlubiyete doğru emin adımlarla gidiyoruz, mr. kandemir takımı toparlayacağına her hafta daha kötüye gidiyoruz.. maç sonunu bekleyemedim yazmak için..

Unknown dedi ki...

son dakikalarına kadar geride oynadığımız maçı ikinci yarı bambaşka bir şekilde oynayarak kazandık.. ilk yarı ne yapmıyorsak (savunma, ribaunt, yardımlaşma, uzun oyuncu-kısa oyuncu pasları, savunma sertliği gibi) ikinci yarı onları yaptık. ikinci yarıda adamların 28 sayı atmalarına izin verince, savunma yapınca, hızlı hücum bulduk.. hafızam beni yanıltmıyorsa ilk yarı hiç fast break sayımız yoktu. yani savunmada birazcık eller yukarıda kalacak, pas arasını zorlayacak, uzunlara pas kanallarını tıkayacak ve kolay sayı bulacaksın. daha kompakt bir takım olabilirsek o zaman boy gösterdiğimiz turnuvalarda iddiamız olur. ancak o halde tribünde sana destek olacak adamı bulabilirsin. ilk yarıdaki oyunla kimse tribünde yer almaz... bunun için koçun takım üzerinde bir şeyleri değiştirmesi lazım, yapar mı bilemiyorum ama zorda kalınca loftonun bile savunma yapabildiği görüldü!

emekliliği gelmiş, veteran bajramoviç ve kısır muratcan oynamadığı sürece maçlara ortak oluruz. bajram veya muratcan kötü oyuncudur demiyorum, haddime değil fakat bu takımın kimyasına uygun değiller, takım oyununu bozuyorlar. tıpkı ahmet kandemir gibi, takım iyi giderken mola olacak diye korkuyorum yahu.!!

diğer taraftan elinde safkan bir guard yoksa, bir spanoulis'e sahip değilsen, tek guardla oynayamazsın. üstelik iki tane atlet pivotun varsa onları oynatmaya çalışırsın, topları içeri dışarı dolaştırarak forvetlerine rahat şut imkanı sağlarsın. forvetlerin hepsi değerli şutörler fakat sadece şut tehdidi üzerine, sürekli dışarıdan topu kaldırıp atarak takım kurulmaz.

Akşam maçı salonda izledim . Gerçekten çıldırmak üzereydim artık , bu kadar ruhsuz olamaz bir takım .

Yani Neptunas o kadar kötü bir takım ki , adamlar hep doğru hücum etmelerine , hep iyi savunma yapmalarına rağmen bu maçı koparamıyorlar. İlk maçta böyleydi. Adamların basketbol bilgisi çok üst düzey ama yetenek hiç yok neredeyse.

Biraz sert savunma , biraz hareketli hücum yetti.

Sorun burada zaten haftaya Karşıyaka maçında böyle 20 sayıdan gelemessin , getirtmezler.

2. yarıda ortaya koyduğumuz yüksek enerjiyi sezona yaymak çok zor burası kesin ama bu takımın mücadele etmeden bir-iki oyuncunun eline bakarak birşeyler başarma ihtimali yok. 5 oyuncusunun da optimum verim vermesi gerekiyor.

Bu arada Reynolds'ı çok beğendim ben. Sürekli ikili oyun-penetre arıyor , uzunları aktif olmaya zorluyor ,ceza şutunda faturayı kesebiliyor. Savunmada biraz perdelere fazla takılıyor gibi geldi bana ama sırıtmadı. Sezon başından beri aradığımız özellikler.

Yasin dedi ki...

beyler hepinizin haklı bahanelerini anlıyorum. Koçun da dediği gibi protesto etmek herkesin hakkı. Fakat maç içinde bunu yapmanın ne kadar yanlış olduğunu bence Neptunas maçında gördük. Taraftar takımın yanına geçtiği anda takımın toparlanmış olması rastlantı değil.
Sadece iyi Beşiktaşlı olduğu için bile bence eleştirinin dozu bir kademe azaltılmalı. Bizi farklı kılan şeyin mücadelemiz olduğunu söyledik peki gelecek x adındaki Yugoslav koç bunu oyuncularına nasıl aşılayacak. Bakın 15 senedir basketbol oynuyorum,3 senedir basketboldan yazar olarak eleştirmen olarak para kazanıyorum. Bazı şeyleri sizlerden daha farklı görebiliyorum.
Basketbolun temelinde yatan net bir cümle vardır. Basketbol iyi oyuncularla oynanır. Basketbolda asla kötü bir takım şampiyon olamaz. Sürprizlere neredeyse hiç yer yoktur. Sezon içinde tek tük sürpriz kazanımlar olur fakat güçlü olan en sonunda şampiyonluğa ulaşır.
Beşiktaş bu ligin en büyük 11. bütçesine sahip takımıdır. Oyuncularının kalitesi ise sezon başında yine bu beğenilmeyen ekibin scouting başarısı sayesinde en iyi 6-7 takım arasındadır. Daha az paraya daha çok işi zaten başarmış durumdayız. Beşiktaş'ın bu ligdeki seviyesi Futbol ligimizdeki Sivasspor'dan daha iyi değildir daha kötü olması beni şaşırtmaz.
Beşiktaş'ı şu an şampiyonluk yarışında tutan, Eurocup'ta son 16 arasına sokmaya yaklaştıran şey oyuncu kalitesi değil koçun başarısıdır. Ahmet Kandemir mükemmel bir koç değil, hatta benim gibi basketbolun teknik yanlarıyla delicesine ilgilenen birisi için son derece yetersiz birisidir. Fakat başardığı işi çok küçümsüyorsunuz. Bu takım şu an Türkiye'deki herhangi bir koçun elinde olsaydı bundan daha iyi olmazdı. Bu adama ne zaman destek verildi ki şimdi taraftar desteğini çekiyor? Hİçbir maçı dolu tribünlere oynamayan elinde rakiplerinden daha güçsüz kadro olan bir antrenörün taraftara isyan etmesi kadar doğal bir şeyde bence yoktur.
Sonuç olarak, Ahmet Kandemir iyi yada yeterli bir koç değil ama Beşiktaş'ın başında bu sezon ki performansı başarılıdır.
Dip Not: Hemen parayla her şey kazanılmaz örnekleri verilecektir. Ben sizin yerinize onu da açıklayayım. Maccabi nasıl şampiyon oldu o zaman diyeceksiniz. Maccabi az paraya kuruldu fakat oyuncu kalitesi kimseninkinden bizim Fenerbahçe ile olan farkımız kadar az değildi. Şimdi oturup bir düşünün vesely-Bjelica-goudelock nerde jj-armstrong-Lofton nerde. Ki Fenerbahçe bu üç oyuncuya yaklaşık 6 milyon euro verirken beşiktaş bu 3 oyuncuya 1 milyon euro veriyor.
Dip Not 2: Şampiyon olduğumuz sezon da bütçemiz azdı nasıl şampiyon olduk?
Az falan değildi bütçemiz dostlar.18 milyon Eurodan fazla para harcandı. Primlerle falan 22 milyon euroya kadar çıktı ki o sezonun borçlarını hala ödüyoruz. Bu sene başında o şampiyonluktaki takıma para ödemeye devam ettik.
Sevgiler...

Bu yorum yazar tarafından silindi.

@Yasin

Hocam senin söylediklerin ile benim yazdıklarım arasında bir bağlantı yok . Buradan yazıyı tam okumadığını çıkarıyorum ben.

Burada takımın bütçesini veya kadro kalitesini konuşmadık ki .

Burada koçun elinde olan konulara dikkat çektim ben. Beşiktaş'ın saha içi organizasyon çeşitliliği ve motivasyonu düşük. Doğru hücum etmekte çok zorlanıyor takım . Mental olarak çok kırılgan. Atletik uzunlarından çok az faydalanıyor.

Burada kadro kalitesinden bahsedeceksek 35 yaşında Kerem'e , senelerdir üstüste 10 maç oynamamış Engin'e hiçte küçümsenmeyecek paralara pg poziyonunu bırakmasaydın derim bende.

Kadro kalitesiz , koçun dediklerini yapamıyor , motive olamıyor , kendi kendilerine saçma sapan hücum organizasyonları yapıyorlar diyorsan şubeyi kapatalım ...

Yorum Gönder

Ara