.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

10 Ocak 2011 Pazartesi

Geçmiş

"Bir şeyin değerini, en çok onu kaybettiğimizde anlarız."

Her insanın yaşamında er ya da geç yer tutan bir söz bu, zira hepimizin sahip olduğumuzda yeterince değer vermediğimiz, varlığını kanıksadğımız şeyler oluyor. Bu ister insan olsun, ister bir fırsat olsun, isterse de eşya. O iç bir kere cızlıyor, cızlamak zorunda.

Biz Beşiktaşlılar bu konuda çok şanslıyız, eğer şans denebilirse. Çünkü travmamız muhtelif: Beklenmedik zamanlarda aklımıza gelen şeyler var, mesela hiç olmadık bir yerden Fevzi'nin ıskası çıkıyor, internette dolaşırken Recep'in kendi kalesine attığı gole rastlıyorum, Fransa Ligi'ne bakarken Auxerre adını duyuyorum vs. Ama bir tanesi var ki, unutulur gibi değil, insanın yataktan kalkınca bile çat diye aklına gelebiliyor.


Hayatı yolundayken önce işini kaybedip "Neyse toparlarız" derken arabasını satmak zorunda kalan, oradan gelen parayı da kaybedince evine haciz gelen bir insanın dramını düşünün. İşte biz o şoku tam 10 dakikaya sığdırabilmiş bir kitleyiz. 3-1 iş gitti, 3-2 araba gitti, 3-3 ev gitti.

O maçı hatırlayınca da aklıma hemen o baba geliyor: Hani tellere yapışmış bir şekilde "Kaptan, oğluma 3-0 oldu yarın okula gideceksin sen yat dedim, ben şimdi sabah kalkınca ne diyeyim çocuğuma?" diyen baba. 

O sahneyi zihninizde canlandırabiliyorsunuzdur herhalde: O noktada Şifo Mehmet'in babadan özür dileyişini, o boynu bükük mağdur duruşunu da hatırlarsınız herhalde. O sahnedeki sitemin samimiyeti, mutsuzluğun paylaşımı, şimdi geriye dönüp bakınca, ne kadar da güzeldir?

İşte bu sabah bunu düşündüm: Bugün Beşiktaş aynı şekilde bir maç kaybetse, gidip o baba o tellere gene yapışır mı? Bizim kaptan gene gelip bizzat özür diler mi, o üzüntüyü paylaşır mı? Yoksa o zamanları geride mi bıraktık? Sevincimizi ve üzüntümüzü nasıl yaşıyoruz bugün? Futbolcular ile taraftar arasındaki o görünmez bariyer ne zaman çekildi araya?

Geçen gün burada "halkın takımı" söylemi üzerine konuştuk. Eğer o baba bugün kaptanla gidip dertleşemeyecekse, biz hala halkın takımı olabilir miyiz? Bugün futbolun olduğu yerde biz nerede duruyoruz?

O zaman en başa geri dönelim: "Bir şeyin değerini, en çok onu kaybettiğimizde anlarız."

7 Yorum:

Takriben 1990'larda başlayan globalleşmenin geldiği son nokta burasıdır.Kazançlar artık iyice maksimize oldu ve doğal olarak,futbolcuyla , taraftarın arasındaki sınıf farkı tavan yapmış durumda.Onlar bu oyunda pazarlama elemanı bizlerse müşteriye dönüştük.Sevgi bağı azaldı.Bir pazarlama elemanı sattığı mal bozuk çıktı diye üzülürse o işi yapamaz.Gelinen nokta buna benziyor az çok ..

Dünyanın gittiği yönle , futbolun gittiği yön aynı sonuç itibariyle.Artık başkanların spor adamı değilde ensesi gittikçe daha kalınlaşan iş adamları olduğu bir dönemde başka bir yönelim beklemekte hayalcilik olur zaten ...

Bu yorum yazar tarafından silindi.

Bu arada dün kongre üyesi olan bir arkadaştan duyduğuma göre Beşiktaş FC adı altında futbol kulübünün dernekten ayrılması ve Mansimov tarafından satın alınması gibi absürd ötesi bir dedikodu almış başını yürümüş.Gerçekliği nedir bilemiyorum, gerçi gittiğimiz yol aynı yol zaten ama düşüncesi bile korkunç ...

JimmyLue dedi ki...

Futbolcu ile taraftar arasına görünmez bariyerin çekilişi Beşiktaş'ın aslını inkar edip başkalaşmaya doğru yol almasıyla başlar;
Süleyman Seba dönemi sonrası Serdar Bilgili ile devam eder ve son olarak Y.D ile bu noktaya gelinir.

Şu an gerçek anlamda 'eski Fenerbahçe' dönemleri yaşanıyor.Başkan transferler ile kendi reklamını yapıyor,külübe milyonlarca Euro ödenerek gelen adamlar üzerine para verilerek gönderilmeye çalışılıyor.Yapılan hatalar o kadar güzel örtülüyor ki..Sistem tıkır tıkır işliyor ve işleyecek..
Yeni Stad yapılacak..Alış veriş merkezleri,Otopark vs.
Beşiktaş başkalaşıyor.Başarı olsa da değer mi ?
Herşeyin bu kadar sahte,bu kadar yapay olmasını başarı gelse de hangi Beşiktaşlı ister?
Ki Başarı ölçütü ne olabilir ki?
Bizi bu kadar bağlı kılan belki de üzüntülerimiz - başarısızlıklarımızdı..Çünkü romantiktik;romantik olduğumuz kadar mazlumduk.
Artık gerçekçi olma - sisteme , endüstriyel futbola uyma zamanı mı?

İstemiyorum.. eksik olsunlar.

Çünkü Beşiktaş O Tellere Yapışan Babadır !

şişedibi dedi ki...

Halın takımı olgusunu tesisler Ümraniye'ye taşınınca kaybettik.

renom dedi ki...

2007-2008 sezonun da takım liderken ibb maçı öncesi tesislerden olimpiyat stadına kadar konvoy organizasyonu yapılmıştı. organizasyondan önce saatlerce tesislerin önünde beklenilmesine rağmen hiçbir topçu çıkmamıştı.hatta takım otobüsü tesislerden ayrılırken serdar özkan denen bastı bacak taraftarla göz göze gelmemek için perdeyi çekmişti. gene aynı sezon inönü de oynanan seyircisiz oftaş maçında takım mağlup olunca bir kaç arkadaş soluğu ümraniye de almıştı ama karşılarından topçular değil jandarma vardı :)

Aslinda bu hepimizin bildigi bir durum. Hatta belki de sikayetci bile degiliz kimimiz.

Ama sikayetci olmamak ile farkinda olmamak arasinda bir cizgi var. O cizginin arada ustunden gecmek lazim.

Cunku o cizgiyi unutunca bakis acilari ic ice geciyor, zaman bukuluyor.

Yorum Gönder

Ara