.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

17 Aralık 2010 Cuma

Boston'dan Kumaş Hikayeleri

Danny Woodhead. New England Patriots adlı Amerikan futbolu takımının Running Back pozisyonunda oynayan oyuncusu. Boyu 1.70m olduğundan kimse ciddiye almıyordu kendisini, genel kanı "Bu fizikle futbolcu olunmaz" şeklindeydi. Kendisinin fiziksel handikapı da yandaki resimden belli oluyor zaten. Ezeli rakiplerimizden New York Jets bu sezonun başında serbest bıraktı Woodhead'i, New England Patriots hemen kendisiyle kontrat imzaladı. Şu an takımın yıldızlarından birisi, sözleşmesi de 2012'ye kadar uzatıldı. Yıldızlarından birisi derken abartmıyorum, zira son zamanlarda takımın diğer iki yıldız oyuncusu QB Tom Brady ve WR Wes Welker'dan daha çok forması satılıyor.

Nate Robinson. Kendisinin olayı zıplamak ve smaç basmaktı, kısa boyuyla smaç yarışmaları kazanıyor olması haricinde NBA kariyeri adına bir sıçrama yapması mümkün değil gibiydi, zira şımarıktı da. Profesyonel basketbolcu gözüyle bakılmazdı yani kendisine pek. Geçen sezon arasında Celtics onu Eddie House ile takas ettiğinde ben dahil birçok insan şaşırmıştı. Rondo ve West'in yokluğunda bu sezon Celtics çarkının dönmesinde büyük pay sahibi.

Bu hikayeler çok mu uzak geldi? Daha tanıdık bir sima verelim o zaman: Semih Erden. Türkiye'de basketbol oynarken kendisi hakkında olumlu düşünceler besleyen insan sayısı oldukça azdı, kendisinin de özgüveni ve konsantrasyonu çok fazla değildi açıkçası. Yaz dönemindeki silik performansı sebebiyle birçok Cektics taraftarı da "Bunu keselim ya da serbest bırakalım da başka bir oyuncu alalım" diyordu. Bu sene Celtics'in bütün uzunları sakatlanınca planladığından çok daha fazla forma giyme şansı buldu, ve neredeyse her bulduğu şansı da olumlu kullandı. Bu akşam Atlanta Hawks maçında ayakta alkışlandı, oyundan çıkarken tezahürat edildi kendisine.

*   *   *

Futbolcu değerlendirmeleri yapılırken kullanılan tabirlerden birisi oyuncunun "kumaş"ıdır. Oyuncunun fiziksel yeteneklerine bakarak "bundan topçu olmaz" vs. denir, ve hatta kendisi hakkındaki yargı 2-3 maçta kesiliverir. Bu sezon da bunun örneklerini sıklıkla gördük Beşiktaş özelinde, Hilbert olsun, Ali Kuçik olsun benzer tartışmaların öznesi konumunda.

Lakin dünya sporlarında her gün başka bir beklenmedik başarı hikayesi yazılıyor, ben sadece bir şehrin takımlarından örnek verdim yukarıda. Fiziği, yeteneği vs. sebebiyle adam yerine konmayanların gelebilecekleri konumu gösteren bir çok örnekten üçü sadece bu.

Peki bu örneklerdeki farkı yaratan ne? Ortam, kulüp kültürü, koç. Doc Rivers ve Bill Belichick, yetenekleri yönetme ve de rotasyon geliştirme açısından büyük saygı duyulan ve de dehası kabul edilen koçlar. Boston muhidi, kazanma kültürüne alışmış bir muhit. Bu kulüpler, oyuncuya özgüven sağlayan ve de sorun çıkarmakta ısrarcı olanı bünyesinde barındırmayan kulüpler.

Lakin Woodhead, Robinson ve Semih'in başarı hikayelerinde her şeyden önemli iki faktör var: 1) Koç oyuncusunu tanıyor ve ona özel bir rol biçiyor. 2) Oyuncuların bu rolü benimsemesi ve bu doğrultuda gelişmesi için gerekli hırs ve güven sağlanıyor. Bu hikayelerin özeti bu.

*   *   *

Bugün sene başında yetenek seviyesi belli Hilbert'i göndermek en kolay işti. Yapılmadı, kendisine bir rol biçildi, ve de şu an takım için önemli bir eleman oldu. Diğer yanda Batuhan herkesin fiziğini ve yeteneğini övdüğü bir adamdı, gittiğinde ciddi tartışmalar yaşanmıştı ve lakin kendisinin geldiği nokta "N'aber lan Guti?".

Bugün Ali Kuçik'in fiziği ve pozisyon bilgisi yetersiz olabilir. Fakat fizik de, pozisyon bilgisi de geliştirilebilir faktörlerdir. Önemli olan, sizin Ali Kuçik'e o hırsı ve güveni verip verememenizdir.

Yuki bir yazı yazmıştı Schuster'in artılarını eksilerini değerlendiren. Orada "genç oyunculardan verim almak" diye bir tabir kullanmıştı mesela. İşin püf noktası budur işte tam olarak. Genç oyuncu oynatılır, ya da oynatılmaz; bu tek başına kesinlikle bir gösterge değildir. Lakin siz o oyuncuya bir rol biçebiliyorsanız takım içinde, işte o zaman misyonunuz geçerlidir.

Futbolu değerlendirirken hep futbol içinde değerlendiriyoruz, "futbolun içinden gelen adamlar"ın sahte otoritelerine kanıyoruz. Fakat şu var ki, bazen en güzel çözüm önerileri olaya dışarıdan bakabilen insanlardan gelir, ve de bir olguya baktığımız gözlüklerin açısıyla oynamaktır esas çözüm.

Futbol moda değildir ki "kumaş" diye bir şey esas olsun. Futbol spordur, ve her profesyonel sporcu için bir takım ve bir rol vardır. Soru o rolü ve o takımı bulabilmek ya da o takımın bulunabileceği ortamı yaratabilmektir. Başarı hikayeleri yazılırken takım halinde alınan sonuçlar ile yazılır, bireylerin kumaşları ile değil. 

Çünkü sonra bir bakarsınız, yetenekler ve kumaşlar gazete arşivlerinde kalmışlar...

13 Yorum:

Ekrem Ph.D. dedi ki...

Quarterbackler futboldaki 10 numaralar gibidir, daha cok goz onunde olurlar. Sadece Patriots'un yildizi degil, ligin en iyi Quarterbacklerinden biridir Brady. Forma satisi konusundaki soyledigin o yuzden enteresan geldi...

http://larrybrownsports.com/sports-business/danny-woodhead-selling-more-shirts-than-tom-brady/43824

Woodhead tam sevilesi bir adam: Fizigi nedeniyle siradan atfedilen, lakin caliskanligi ile goze giren ve de basaran bir adam.

Kulup kulturu denilen sey de burada basliyor iste.

Ekrem Ph.D. dedi ki...

"Modell’s Sporting Goods told the Boston Herald that Woodhead has sold twice as many $20 T-shirts in the past month as Brady and Welker, who are normally the team’s best sellers. His shirts are also the third best seller at the Patriots Pro Shop and managers have had trouble keeping up with the demand."

T-shirtleri daha fazla satmis ama forma satisinda 3.siradaymis. Heralde taraftarlar Brady'nin formasini alip ustune ekstradan Woodhead T-shirti aliyor...

Zaten Brady ile Welker gibi efsane iki ismi san sohret olarak geride birakmasi mumkun degil, lakin bu bile "futbolcu olamaz" denilen bir sporcu icin inanilmaz bir basaridir, onu demek istiyorum esas, rakamlara fazla takilmaya gerek yok.

Ekrem Ph.D. dedi ki...

Evet haklisin, ben de onun icin sasirdim zaten.

Şimdi biraz garip bir tespit yapacağım , futboldan anlamadığımı bile düşünebilirsiniz hak veririm ama benim gözümde iyi futbolcunun zekası tekniğinden iyi olmalıdır.


Hocam ben gerçekten Ali Küçik'ten birşey olmayacağını düşünüyorum aslında altyapıda yer alan 100 oyuncudan 90 tanesinden birşey olmayacağına inanıyorum.Zira bir adamın olup olmayacağına dediğin gibi 3 maçta değil 5 dakikada bile karar verirsiniz.Ama doğru yere bakarsanız.

Goal filminde çok etkileyici bir sahne vardır.Newcastle teknik direktörü,Meksikalı kardeşimizin topla çok oynamasına kızmıştır ve ona sağlam bir ders verecektir. Ondan kaleye doğru koşmasını ister ve ardından topu degajla kaleye gönderir ve geri gelen Santi hocasına anlamsız bir ifadeyle bakarken hocası sorar ne anladın diye .Bu sekans 3 defa tekrarlandıktan sonra Santi2nin futbol görüşünü aydınlatan o cümle dökülür hocanın ağzından" top senden daha hızlı gider evladım vur topa".Bunu neden anlattım derseniz aşağıda da kendi başımdan geçen hikaye ile bu konuyu bağlayacağım inşallah.

Bursaspor yıldız takımında 1-2 sene oynamış biriyim az çok bu işlerin nasıl yürüdüğünü bilirim.Kimse kendini kandırmasın bu ülkede futbolcu dediğinizde herkesin aklına 5 kişiyi çalımlayan adamlar gelir.Enteresandır benim seçmelere girdiğim zamanlarda gerçekten işin sadece teknik yönüyle ilgilenmeyen hocaları vardı Bursaspor'un.Öncelikli olarak oyun zekasıyla ilgileniyorlardı zira ben üst düzey teknik bir çocuk olmamama rağmen üstelik pozisyonum sorulduğunda forvet demiş olmama rağmen stoper olarak yaklaşık 10 dakika deneme maçında oynadıktan sonra takıma seçilmiştim,yaptığım tek şey oyunu takip edip doğru zamanda doğru yerde olmaktı.Rahatlıkla kademeye girebilip , oyunu geriden rahat yönlendirebiliyordum ki hayatımda stoper oynamamıştım o ana kadar.10'ar kişi çalımlayıp gol atan adamlar o gün kadrolara seçilemediler.Futbol zekası denilen şey öğretilebilen birşey değil.Çünkü kafası almayan adam bildiğini okumaya devam eder zira o maçta da öyle oldu o çocukları uyardılar onlar çalıma devam etti,Boşa çıkması gereken yerde savunmacının arkasına saklandılar çünkü gereksiz işlerle kendisini yordular kendilerini.Aslında bunun öğretilebilir olduğuna inanıyorsunuz çoğunuz belki ama değil.Bu adamlar nasıl kafa vurulacağını öğrenmeye ihtiyaç duymaz.Ne zaman ofsaytta olduğa bakmaya ihtiyaç duymaz.Arkadaşıyla verkaç yapabilme ihtimalini aramaz.Ne zaman araya top atılacağını düşünmez ve Santi'nin yaptığı gibi sürekli topu sürmeye çalışırlar ..
Çünkü tekniklerinin herşeye yeteceğine inanırlar ...


Demem o ki kendi yaş grubunda 15 kişi çalımlayan adamlardandır Ali Kuçik halı saha takımınıza koyun her maç 10 gol atar, ama altyapılardaki 100 oyuncudan 90 tanesinde olduğu gibi şimdiye kadar gösterememiş olsada tekniği iyidir ama futbol zekası düşüktür,fizik olarak düşüktür.Ama o maçta 15 kişiyi çalımlamıştır ve bizde çalım atan prim yapar.

@Ovunc

Aslinda bir yerde ayni seyi soyluyoruz. Yetenek ilk kistas degildir, onemli olan gelisme potansiyelidir.

Ben burada "Her futbolcu Besiktas'a faydali olur, herkesin bir yetenegi vardir" gibi bir Pollyannacilik haline burunmuyorum zaten, yanlis anlasilmasin. Benim dedigim su: Futbolcunun boyuna posuna ve calimina bakarak "Bu yildiz" darbesi vuruyoruz, lakin yildizlari yaratan seyler bambaska faktorler oluyorlar.

Ali Kucik'in yetenekleri umurumda degil. Ama ben 19 yasindaki, Besiktas gormus bir oyuncudan, dogru mental kosullar altinda mutlaka verim alinabilecegine inaniyorum. Ali Kucik bende de cok olumlu intiba birakmadi, ama dogru yerde dogru bir seyler yapabilir. Bu kosullar Besiktas'ta mevcut mu, orasini tartisiriz -ki bence mevcut degil-.

Neticede Burak Yilmaz'in bile adam oldugu bir spordan bahsediyoruz.

carlito dedi ki...

konuyla çok alakası olmayacak ama söylemeden edemeyeceğim.. burak yılmaz'ın bir halt olduğu yok! :) üç beş gol attı diye gene adam yerine koyuyorlar, seyrediyorum ama bir fark göremiyorum.. benim gözümde bir hiç ve öyle kalacak gibi görünüyor..

Burak Yilmaz zaten dunya stari olmayacak ki? Burak'tan bir "rol oyuncusu" yaratti Senol Gunes, Burak da kendisine verilen rolu yapiyor. 3-5 gol atmasi zaten kendisinden istenen ise, olay cozulmustur. Biz Holosko'nun oynadigi cakma uzak foret oyunu sayesinde attigi 3-5 golle sampiyon olduk zamaninda, unutmayalim.

Unknown dedi ki...

Benim de nacizane fikrim Ali Kuçik de pek potansiyel olmadığı.
Hiç bir müneccimle yakın ilişkiler içerisine girmedim,yılların futbol duayeni falan da değilim ama bu çocukta (a takımda maçları itibariyle) "sıradışı"birşey göremedim.

-Fiziksel güç (dayanıklık değil kuvvet dediğimiz şey) sıradanın altında

-Boyu uzun değil hava hakimiyeti yok ayrıca topa sıçradığını hiç hatırlamıyorum,yani olduysa bile gözümden kaçmış

-kısa boylu oyunculardan beklenmesi farz olan çabukluk-ivmelenme gördüğüm kadarıyla yok gibi.

-Bitiricilik gelişebilir ama şu an için ceza sahası içi yada dısından sert şutunu göremedik

-forvet pozisyonunda oynadığında defans arkasına sarktığını falan da pek hatırlamıyorum

Niyetim daha 19 yaşında bir gence acımasız eleştiriler yapmak,her boku bilen adamı oynamak değil ama tefe koyup yolladığımız Serdar Özkan ve Batuhan gibi kendi mahsullerimizde yukardaki özelliklerin bir yada birkaç belirgin şekilde vardı.
Hatta Aydın Karabulut şu an gördüğümüz Ali Kuçik ten birkaç gömlek üstün bir oyuncuydu.

Burak Yılmaz'a da tek sözüm

Seni kınıyıorum ve sana laflar hazırladım:)

kma dedi ki...

ali kuçik son maçta nobre oyuna girdikten sonra sağ kanatta iyi işler yaptı. cska deplasmanında da sol kanattaydı ve iyi işler yapmıştı. kanatlarda uzak forvet rolleri onun yapısına daha uygun gibi görünüyor.

ayrıca altyapıdan çıkan 100 oyuncunun 10'u iyi oyuncu ise, bu 10 iyi oyuncuyu diğer 90 arasından seçebilmek için 100 tanesine de şans vermek gerekli.

şu çok üstün yetenek sahibi topçuların da bi tıbbi müdahale olayı oluyor. ronaldo nun kalbine bir operasyon yapılmış 15 yaşındayken; messi ile mami de hormon desteği aldılar/alıyorlar gelişim dönemleri içinde...insanın aklına kompleler gelmiyor değil

Unknown dedi ki...

ali kucik vs anıl dilaver

kim döver?

:)

sonra diyoruz altyapıdan çıkan gençlere neden şans verilmiyor?

işte anıl dilaver çıktı ilk super lig maçına şahane plaseyle vurdu golünü attı,olay sadece gol atmak da değil koştu adam geçti çabaladı.

Şüphesiz kimseyi birkaç maçta yerden yere vurmak istemem ama olmayacak duaya da amin denilmiyor.

Yorum Gönder

Ara