.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

3 Ekim 2010 Pazar

Bir Kurtuluş Modeli Olarak Porto


Beşiktaş bu sezon ligde ve Avrupa Ligi’nde çok iyi gidiyor. Avrupa'da çıktığımız iki maçı da iyi oyunla kazanarak grupta 6 puana ulaştık ve grup liderliği için Porto ile kritik bir maça çıkacağız. Bu sene sportif anlamda gözümüzün pası siliniyor ve yıldızlarımızla rakiplerin bile izlemek istediği bir takıma dönüşüyorken, kulübün ekonomik tablosu maalesef ki karanlık. Borçlar, alınan krediler, açılan davalar blogda iki harika postla belirtildi, dileyen o postlara bakıp durumun ciddiyetini kavrayabilir.
Peki içinde bulunduğumuz bu durumdan çıkmak için Avrupa Ligi’ndeki rakibimiz Porto’nun yıllardır uyguladığı sistemi model olarak uygulayabilir miyiz? Yani düşük maliyetle yıldız olma potansiyeli olan futbolcuları bulup, onlarla birlikte büyük başarılara ulaşıp, vakti geldiğinde bu oyunculardan büyük karlar elde edebilir miyiz?
Porto için 2000 yılını baz alıp 10 yıllık bir transfer tablosu çıkardığımızda karşımıza inanılmaz karlar çıkıyor. Misal bedavaya aldıkları Ricardo Carvalho’yu 30 milyona, 2 milyona aldıkları Pepe’yi 30 milyona, 6 milyona aldıkları Lisandro Lopez’i 25 milyona, 300 bine aldıkları Aly Cissokho’yu 15 milyona satmayı başarıyorlar. Bu isimlerin yanına Deco, Ferreria, Anderson, Bosingwa gibi isimleri de eklediğimizde son on yıl için karşımıza yaklaşık olarak 200 milyon avroluk bir transfer karı çıkıyor ki bu akıl alır bir rakam değil.
Üstelik bu satışların yapıldığı 10 yıllık dönem kulüp tarihinin de en parlak dönemlerinden biri. Bu süre zarfında 6 lig şampiyonluğu, 5 kupa şampiyonluğu, 1 şampiyonlar ligi şampiyonluğu, 1 uefa kupası şampiyonluğu  kazanılıyor. Ayrıca Şampiyonlar Ligi’nde sürekli gruplardan çıkılıyor, çeyrek final seviyeleri hemen her sene test ediliyor ve kulüp Avrupa’nın en başarılılarından biri haline geliyor. Tabii ki tüm bu başarılar yalnızca transfer gelirleriyle açıklanamaz. Mourinho etkisi, yakalanan harika jenerasyonlar, saha dışı faktörler ve daha birçok değişken bir araya geliyor bu süre zarfında ancak başarılar da bu değişkenleri kendi lehine çevirebildiğin sürece geliyor zaten.
Bu transfer ağını kuracak ekipleri oluşturmanın çok zor olmadığını düşünüyorum. Futbol bilgisine güvenilen Beşiktaşlılardan ya da bu işi profesyonel olarak yapan insanlardan bir ekip kurmak ve oyuncu aramalarını başlatıp kulübün geleceği için önemli adımlar atmak bizim için bir çıkış yolu olabilir. Mesela iş gereği bulunmak zorunda olduğum uluslararası gençler turnuvalarında Beşiktaş adına kimsenin olmadığını görmek ancak Paris St Germain, Werder Bremen, Lyon, Porto gibi takımların scoutlarının 14 yaşındaki çocukları titizlikle incelediğine şahit olmak insanı üzüyor. Altyapıdan gençleri yetiştirmek ya da potansiyelli oyuncuları keşfedip kadroya katmak ve bu isimlerle kazanılan başarıları nakite çevirmek Beşiktaş için en uygun kurtuluş yolu olarak görülüyor. Zira alınan faizlerle, boğaza kadar dayanan borçlarla bu kulübün daha ne kadar idare edilebileceği çok büyük bir muamma...

13 Yorum:

QuaresmA dedi ki...

Keşke olsa ama zor.

Bir kere taraftara oyunkurucu olarak Guti yerine Onur Bayramoğlu'nu kabul ettiremezsin. Bobo'nun değeri tavan yapar yapmaz satıp, yerine değerinin artacağını düşündüğün birini, mesela Mustafa Pektemek'i alamazsın. Bu defa da boş tribünlere oynarsın, kötü bir gidişatta da takımın arkasında kimse durmaz.

Hadi diyelim ki, bunları kabullenip bu yola baş koyduk. Benim gördüğüm, bu scouting olayı zaten belli bir doyuma ulaşmış durumda, yani zaten sen kendin demişsin:

"Mesela iş gereği bulunmak zorunda olduğum uluslararası gençler turnuvalarında Beşiktaş adına kimsenin olmadığını görmek ancak Paris St Germain, Werder Bremen, Lyon, Porto gibi takımların scoutlarının 14 yaşındaki çocukları titizlikle incelediğine şahit olmak insanı üzüyor."

Avrupa'da o çap ve üstündeki takımların çoğu zaten bu işi yapıyor artık. Bu kadar kızışan bir ortamda ikna edilecek oyuncuların sayısı da kalitesi de azalır. Sadece oyuncular da değil, doğru dürüst bir gözlemci ekibi de kurmak lazım. Bu işe girilecekse o bahsettiğin takımların yetenekli gözlemcilerini ayartmak gerekir ki, ileride çıkmama olasılığı yüksek bir masraf.

Scouting olayı da diğer başarı hikayeleri gibi artık fazlasıyla yaygın. Bir süreden sonra çok kişinin yaptığı şey fayda getirmez. Porto'nun da gelirlerinde ve başarılarında elbet bir düşüş olacaktır. Porto, Lyon falan bir kenara biz artık CSKA Moskova, Zenit, Shakhtar, Panatinhaikos falan olmuşuz.

Ha ama, Türkiye ve Türki Cumhuriyetleri'ni didik didik eden bir tane bile ekibin olduğunu sanmıyorum. Bunlara Balkan ve Kafkasya ülkelerini de ekleyerek daha dar, ama daha net görebileceğimiz ve daha rahat oyuncu ikna edebileceğimiz bir coğrafyaya yoğunlaşmak denenebilir, bilmiyorum.

enfer dedi ki...

Bu şekilde bir uygulamaya gitmek tabi ki harika bir gelir elde etme yolu ancak ne yazıkki biz taraftarların farklı bir algısı oluyor. Elimizdeki 20 yaşında X oyuncusunu satmaya çalışırken tribünler "X'i satmak klübü satmaktır" diye pankartlar asacak tezahüratlar yapacaktır. Daha önce oldu bundan sonra da olacaktır. Ancak oyuncuyu sattıktan sonra başarılar devam ederse bu senaryonun arkası gelebilir.

Sertug Ozgur dedi ki...

enfer'in dediği çok doğru.

Beşiktaş veya herhangi bir türk takımının porto olması imkansız. Hem oyuncuyu alma aşamasında hem de satma aşamasında. Bir kere porto bir çok yabancı oyuncunun özellikle latin amerikalıların vitrin olarak gördüğü bir takım. Oraya giden her oyuncu kendini gösterirse dünyanın büyük takımlarına gidebileceğini biliyor. Oyuncu 16 yaşında da olsa porto'yu tercih edecektir. Sizin daha fazla para vereyim alayım mentaliteniz hem risk açısından hem de oyuncunun uyumu,arzusu açısından pek kabul edilebilir bir şey değil. Kabul etmemiz gerekir ki, Türkiye hem lig kalitesi, hem kültürel yapısı nedeniyle pek tercih edilecek bir yer değil, farklı kültürdeki genç oyuncuların uyum sorunu yaşaması çok yüksek.

Aynı şekilde büyük kulüplerin de sürekli oyuncularını izlediği bir kulüp. Yani bir oyuncu porto'da başarılı oluyorsa, büyük kulüplerde oynaması için büyük bir referanstır, riski azdır. Fakat türkiye'de başarılı olan bir isim her zaman soru işaretidir, bu açıdan bonservis bedeli daha düşük olacaktır. Bir oyuncu porto'da 20 milyon ediyorsa türkiyedeki için en fazla 10 verilir.

Ayrıca yabancı sınırı da bu tip riski fazla oyuncular için bir engel oluşturmaktadır. Hem rekabetçi olmayı hedefleyip, hem gelecekte bir şeyler beklediğiniz ucuz yabancı almak, yerli kalitesi düşük olan ligde oldukça risklidir.

Çözüm mutlaka özkaynaktır. Bizim kendi altyapımızdan çıkaracağımız yerli oyuncular yeterlidir. Ligde biraz parlamış isimlere yönelmek şu piyasa koşullarında mantıksızdır. Yerli kalitesini, özkaynak kalitesini arttırmakla sağlama yoluna gitmeliyiz. Onun için bu scout ekibi sadece yurtiçinde çalışsa o bile yeterlidir.

Guti ve Quaresma çok özel şartlarda, yani şans faktörü ile Beşiktaş'a kazandırıldı. Her sene bu tip oyuncuları alma koşulları oluşmaz. Fakat yine de profesyonel ve şöhreti yüksek oyuncuların takıma katılması taraftarıyım. Kabul etmeliyiz ki genç oyuncuların mental, kendine güven, profesyonellik, oyun bilgisi konularında zaafları var. Bu tip oyuncularla çalışmak lafta değil ama gerçekten de kendilerine bir şey katar.

Genç oyuncuları takıma adapte etmek için A takımının sürekli oturmuş ve gerçekten bir sistemi olan takım olması gerekir. Schuster'den bu konuda hem de oyunculara olan yaklaşımı açısından çok umutluyum. Bu 2-3 sene içinde 2-3 oyuncunun kazandırılabileceğini düşünüyorum.

BJK4EVER dedi ki...

Lakerda'nin soylediklerini ben de yazacaktim tam. Bir kere etiket farki var, bu farki kapatmak cok zor. Ikincisi, kontenjan montenjan olmadigi icin 10-15 Brezilyali getirebiliyorlar, bizde kontenjan ve mutlak basari sarti var, oyle gidip 18-19 yasinda oyuncu getirmen zor (Bobo ilk geldiginde neler denmisti).

Ayrica Porto'nun hep bu yonunun konusulmasina da karsiyim, iyi takip edenler gerektigi zaman siki para harcadiklarini ve bazi transferlerin fos ciktigini da kabul edecek. Mesela Sektiou fos cikti, Renteria, Leandro (idi sanirim), yine bu sene mesela Moutinho icin de dunya para odediler.

Yine bu tarz olarak gorunun Lyon da bazi oyunculara cok acayip bedeller odedi, bazilarini da zararla satti (Cissokho, Bodmer, Keita, Bastos, L.Lopez, Gomis vs).

sozcelyk dedi ki...

o işi biz son 10 yılda bobo ile yaptık ancak satabileceğimiz max değer 4.5 milyon avro'dan yüksek olmadı talipliler de st.etienne filan.

bu anlamda son 10 yıldaki en büyük başarısı bobo olan bir kulübün porto olabilmesi bence hayalcilik.

lacivert dedi ki...

porto olmak mümkün değil. brezilyalı futbolcuların dilden dolayı ilk tercihleri portekiz oluyor. ispanya bile değil. arjantin de benzer durumda. ancak geri kalan şili kolombiya falan denenebilir ama oraların altyapısı da ne kadar düzenli şüpheli.
asya-türki cumhuriyetler de denenebilir ama yine altyapı sorunu nedeniyle oralarda 14 yaşında birinin ne kadar yetenekli olduğunu anlayabilmek oldukça zor olur tahminimce.
geriye balkan ülkeleri kalıyor. hem eski sovyet düzeninden dolayı altyapı çalışmalarına önem veriliyor hem de gerek kültürel gerek coğrafi olarak bize yakınlar. bosna hersek bizi eleyince biraz tartışılmıştı bu konu. basketbolda bu yöntem nispeten başarıyla uygulanıyor. ancak futbolda basketbolda olduğu kadar önemli bir ülke değiliz. almanya, avusturya, isviçre, italya hep bizden avantajlı durumdalar. yine de en mantıklı yöntem bu olur zannımca.

vts dedi ki...

bence de porto gibi olamayız. porto avrupada'da dahi istisnai bir örnek (portekizce avantajından ötürü).
kurtuluş ne avrupa'daki gençlerde, ne de komşularımızda. kurtuluş özkaynakta. evet, ben guti çıkınca onur girsin istiyorum, yokluğunda da tabata yerine o oynasın istiyorum. bugün itibariyle altyapıdan 5 oyuncunun sahada olması hayal olabilir. ama necip onur ve ali kuçik'in aynı anda oynaması hayal değil.
nobre'lere gökhan zan'lara taviz verilmesin, yeter.

helldoradotcom dedi ki...

lisan faktorunden bahsedildigini goremedim ama ismi gecen porto'ya para kazandiran futbolcularin tamamina yakini anadil olarak portekizce konusuyor. Turkiye'ye gelip de turkce ogrenme olasiliklari bence yok. Buradaki yerli futbolcu profili de Turkceyi dogru duzgun zor kullandigi icin genc potansiyellerin buraya gelme olasiligini azaltiyor. Illahi ki yabanci genc yeteneklerden para kazanmaksa amac o zaman iyi surpriz ata oynayip ingiliz ve ispanyol scout'larin sezemedigi potansiyeli bizim scoutlarimizin gormesini ummaktan baska caremiz kalmiyor. Bu soyledigime de en buyuk ganyanci sergen bile inanmaz. Surprize oynama donemi bence Q7 ve Guti ve Baros transferleriyle son bulmus olmali zira buyuk paralara alacagimiz genc yetenekler 3'te biri fiyata eskisehir'e gencler'e satilir. Tek cikis yolu sportif basarilarla takimin gelirlerini artirmaktir. Transferle zengin olmak bizim is planimiz hicbir zaman olamaz!

TA dedi ki...

lakerdaya katılıyorum.

bence scout ekibini türkiye içinde kurmakta fayda var.bankasya1.lig ve 2.ligler taranabilir.

birçok ülke saf yetenek fakiri olduğu için g.amerika ve afrikaya yöneliyor.özellikle orta avrupa ve batı avrupada durum böyle.bu ülkeleri besleyen g.amerika afrika ve balkanlar(bosna-hırvat-sırp vs)

türkiye için yetenek fakiri diyemeyiz.biz oyuncu yerine teknik adam getirmeliyiz öncelik olarak.yada teknik adam yetiştirmek.

büyük genç nüfus, yeteneğe açık biyolojik yapı var.hal böyleyken g.amerikada topçu aramak saçmalık bence.orta ve batı avrupa yaşlı nüfus ve yetenek özürlü olduğu için daha çok ithalat yapıyorlar.fransa bunu içinden yapıyor.afrika kökenlilerden.almanyada da benzer durum var.ingilterede yaşlı nüfus ve yetenek fakiri olduğu için ithal ediyor.

ozan dedi ki...

oyuncuyu getirmek kadar yetiştirmeyi bilmek de önemli, batuhan, serdar özkan, hatta bobo porto'nun elinde şimdi çok daha iyi olurdu

tearkan dedi ki...

Kısa vadede yapılabilecek bir şey değil bu zaten. Ayrıca Porto olamaz mıyız sorusunu bire bir algılamak yerine kendimize uyarlayarak almak gerek. Yabancı sınırlaması denmiş; fakat biz de gidip Porto gibi Güney Amerika pazarına değil, gurbetçi pazarına gireceğiz.

Tabi şu an için en basitinden Nuri-Mesut kıyaslamasını yapan gençlerin bırakın Beşiktaş'ı Türkiye'yi dahi tercih edecekleri şüpheli olduğundan bu algıyı değiştirmek, onların gözünde Güney Amerika'nın sıçrama tahtası Porto algısı kazanmak çok zor.

Zeynep dedi ki...

Enfer doğru demiş, bugün taraftar "Quaresma satılırsa klüp önünde kendimi yakarım" modunda. Evet çok seviyoruz asla satmak da istemiyoruz ama demek istediğim farklı.

Bugün somos porto, super dragoes gibi porto'nun önde gelen forumlarına baktım. Adamlar inanılmaz heyecanlı.

Neden?

4 Kasımda Quaresma Dragao'ya geliyor. Hala bu adamdan "prens" diye bahsediyorlar. Eski gollerini, eski maçlarını hatırlatıyorlar. O gün Quaresma formalarını giyip maça geleceklerini söylüyorlar.

Bu kadar sevdikleri, kaptanları, bayrak adam olarak kabul ettikleri kişi klüpten giderken ağzını açmadı adamlar. Başarılar dilediler Inter'de.

İşte biz bu kafa yapısına sahip olmadığımız sürece Porto modeli, ancak paralel hayaller diyarında içinde güzel bir prensesin yaşadığı şato içinde gizlidir.

Pamukk dedi ki...

carvalholar,decolar,lisandrolar vs vs
bizde olsaydı onların yıldızlaşmasına izin vermezdik ki 2 haftada yuhlar bitirirdik
ha diyelim ki oldu kimse bize o kadar para verip almaz elalemin gavuruna verirler 30milyonu ama pu

Yorum Gönder

Ara