.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

24 Ağustos 2010 Salı

Boratay Uysal : Basketbol Şubesi mi? Ben Almayayım

Daha önce sizden gelen yazıları yayınlacağımızı duyurmuştuk.
Bunlardan ilki Boratay Uysal arkadaşımızın yazısı oldu. Kendisine teşekkür ediyoruz.
Neden böyle bir başlık seçtim, neden böyle bir yazı yazıyorum diye merak eden arkadaşlar olacaktır. Hem kendi derdimi anlatmak hem de arkadaşların merakını gidermek için hemen yazıma başlıyorum.Basketbolu takip eden Euroleague, TBL, NBA gibi organizasyonları merakla takip eden bir Beşiktaş taraftarı olarak son 5-6 yıllık periyotta Beşiktaş Basketbol Şubesi' nde gördüğüm yanlışlıkları elimden geldiği şekilde anlatmak istiyorum: 1)İstikrarlı istikrarsızlık: Son 5-6 yıllık periyotta Beşiktaş Basketbol Takımı' nda sürekli bir şekilde oyuncu rotasyonu var. Bir sene önce sahaya çıkan beşten öbür sene 2, bilemediniz 3 kişi kalıyor. Böyle bir durumda biz Beşiktaş taraftarının kayda değer bir başarı görmesi hayalden öteye gitmiyor. İstikrar başarının temelidir ve bu temel Beşiktaş' ta maalesef ki eksik. 2)Oyuncu Maaşları: Bir başka sorun da son 5-6 yıllık periyotta (Madde 1' in temel nedeni) oyuncu maaşlarının ödenmemesi; ödense bile zamanında ödenmemesi. Yüksek ücretlere iyi oyuncular getirip maaşlarının ödenmemesi Avrupa basketbol kriterlerine uyan takımlar arasında sadece Beşiktaş Basketbol Şubesi' nde görülmekte. Mutsuz oyuncu ve teknik heyetle başarı gelmesi mümkün olabilir mi? 3)Prestij-İtibar: Bu madde ise madde 2 ile ilgili. Avrupa' da oynayan oyuncuların Beşiktaş Basketbol Şubesi hakkında düşüncelerinin çok olumlu olduğu söylenemez. Böyle bir durumda oyuncu transfer ederken veya uluslararası bir organizasyonda yer alırken basketbol şubesinin elinin kolunun bağlı olduğunu söylememe gerek yok. 4)Kadro Derinliği: Yapılan yanlışlıklarından biri de kadro derinliğini sağlayacak transfer politikamızın olmayışıdır. Dar rotasyona sahip takımımız ilk 3 periyotta başa baş mücadele verdikten sonra 4. periyodu çıkaramayacak hale geliyor. Sebep: DAR ROTASYON. Kenardan katkı almayan bir takımın başarı elde ettiği nerede görülmüş? 5)Taraftar desteği: Futbol, hentbol hangi branşa gidersek gidelim Beşiktaş taraftarının desteğini küçümseyecek hiç kimse olamaz. Fakat basketbol için ufak bir parantez açmak istiyorum; çoğu maçta takımımız boş salonlara oynadı ve taraftarımızın desteğinden mahrum kaldı. Orada takımı ateşleyen bir taraftar topluluğu olsa fena olmaz mıydı? Taraftarlı maçlardaki performans ile taraftarsız maçlardaki performans farkını görmemek için kör olmak gerek! 6)Yönetim Yanlışlıkları: Basketbol şubesine aktarılan kaynak, sponsor gelirlerinin rakiplerimizin altında olduğu görülmekte. Bu o kadarda büyük bir sorun değil. Fakat basketbol şubesine aktarılan kaynağın, basketbol şubesinden kazanılan paranın başka branşlara aktarılması nedendir? Böyle bir durumda başarının gelmesi söz konusu olabilir mi?"Yazdın yazdın ama iyi şeyler de var arkadaş" diyenler; kesinlikle var gelen koçların pozitif oyun anlayışı, bazı oyuncularımızın büyük fedakarlıkları, taraftarımızın bazı Avrupa ve Lig maçlarındaki desteği, Akatlar Spor Salonu; bunları da konuşabilirdik ama olumlu şeyleri konuşmak, yazmak kolay.Çözüm: Bu kadar yanlışı doğruyu yazdık.Yanlışların ağır bastığını görmek için basketboldan anlamak ya da çok akıllı olmak gerekmiyor. Bu durumun çözümü: 1)Sponsor gelirlerini artırıcı çalışmalar(YÖNETİM) 2)Basketbolu bilen, basketboldan anlayabilecek seviyedeki insanlar ile şube yönetimi kurmak(YÖNETİM) 3)Her maçta salondaki desteği maksimum seviye çıkarmak(TARAFTAR) 4)Maliyeti az, katkısı fazla olacak oyuncular bulup takıma kazandırmak (TEKNİK KADRO) Herkese az ya da çok bir görev düşmüyor mu?
Yazımı bitirirken ufak bir öneride bulunmak istiyorum: ORTAK KOMBİNE. Basketbol, voleybol, hentbol için ortak bir kombine çıkarılmalı, bu kombine kartı ile bu 3 branştaki bütün karşılaşmalara gidilebilmeli, böylece taraftar desteği sağlanır, ayrıca kombine kartlara gösterilen ilgi artar. Teşekkürler büyük Beşiktaş taraftarı...

7 Yorum:

cemekici dedi ki...

eskiden beşiktaş'ı değil de efes pilsen'i destekleyen koyu bir beşiktaşlı olarak, ratko varda'lı, khalid el-amin'li zamanlarda cezalı olduğumuz için bir maçımızı eskişehir'de oynamıştık banvit'le.
canlı izlediğim ilk basketbol maçıydı ve o maç benim efes pilsen taraftarlığımı bırakıp,beşiktaş'ı tutmaya başlamamı sağlamıştı.

işte o zamanki takımda olan ruh tekrar gelsin istiyorum beşiktaş'a tekrar. cola turka eklentisinden sonra hep fena olmayan kadrolar kurduk, ama hepsini senesinde dağıttık.

kerem tunçeri'yi, kaya peker'i, engin atsür'ü, preston shumpert'i getiriyosak tutalım kadroda birkaç sene. uzun süreli(2-3 sene) sözleşmeler imzalayalım. kaptanımız haluk yıldırım'ı kapı dışarı etmeyelim.

halbuki haluk kanseri yendikten sonra beşiktaş ona sahip çıkınca nasıl da gözlerim yaşarmıştı.

kalashnikov dedi ki...

tüm beşiktaş camiası' nın transferle yatıp kalktığı şu günlerde bizlere basketbol şubesini anımsatan boratay' a teşekkürler.

basketbol şubemiz, biraz ilgi gösterilip biraz yatırım yapıldığında bizlere çok büyük heyecanlar yaşatmıştı. her konuşmasında vizyondan söz eden yönetimin yerinde saydığının en büyük göstergesi amatör şubeler oluyor maalesef. ödenmeyen maaşlar, küme düşen takımlar, sahipsiz kalan hentbolcular yönetimin ayıbıdır. diğer yandan taraftar olarak da bu takımlara gereken desteği göstermediğimiz için taraftar olarak çuvaldızı da kendimize batırmamız gerekiyor.

EnisteKolaKoy dedi ki...

diğer büyükler basketbola yatırım yapmadan önce, ilk biz doğru dürüst bir ekip oluşturarak dikkatleri çekmiştik. hem de takımın önünde cola turka falan yazmıyorken. takımın önüne, salonun önüne cola turka yazıldığından beri işler boka sardı. oysa süper butik bir salona, onu doldurma potansiyeli kuvvetli bir taraftara sahibiz. bu takımı euroleague'e soktuktan sonra, ufak bir yatırımla kendi yağında kavrulabilecek bir raddeye getirilebilirdi 2003/2004'teki atılımdan sonra. üstüne bir de bu yaptığın sponsorluğu değere çevirebilseydin zaten her sene kafaya oynayan bir takım yaratılmış olurdu otomatikman.

Pamukk dedi ki...

nerde onu yapıcak yönetim.

şu amatör şubelere yapılan haksızlıklardan şikayet etmekten yoruldum artık değişen hiçbişiyok

Levent dedi ki...

Madde 1 çok ciddi sorun gerçekten, mesela Efes Pilsen ile final serisi oynadığımız sene El Amin, Ratko Varda, Michael Wright gibi önemli oyuncular vardı, salon her maç full çekiyordu. Hatta bir maçta biraz geç kalmıştık ve sonradan girmiştik. Yoğunluktan maçı zar zor seyredebilmiştik, tıklım tıklımdı her yer, gerçi yenilmiştik ama olsun. Taraftar o noktalara gelinmesinden memnundu ve kadro bozulmasaydı ertesi sene şampiyon olabilirdik mesela. Aynı şekilde 2008'de ULEB'de Galatasaray ile son 8 oynayarak son saniyede saçma sapan bir şans üçlüğüne kurban giden takım da bozuldu. Ama o sene de takım her maç full salona oynuyordu, hatta bir takıma 15 sayı dezavantajımız vardı da her yerde bağırdılar gelin falan diye, o maç da aynen Efes maçı gibiydi. Taraftar olmasaydı o seri dönmezdi bence.

Velhasıl, diyeceğim şudur ki, taraftar hedefleri olan takımın maçına geliyor. Ama siz her yıl geçen sezonun kadrosundan 5-6 adamı göndererek bırakın başarılı olmayı, daha kendinize hedef koyamazsınız.

O yüzden madde 1 her şeyin sorumlusudur bence.

tearkan dedi ki...

Eğer ilk iki maddeyi halledebilirsek diğerleri arkasından gelir bence. Yönetim bir adım atsa taraftar ona doğru koşar çünkü. Geçmişte de bunun örnekleri var. Bkz. Khalid El Amin, Larry Ayuso (senin üçlük attıktan sonra kollarını çapraz yapışına kurban), Ratko Varda, Michael Wright, Sndro Nicevic, Murat Didin etkisiyle Kerem Tunçeri vs.

Ayrıca bu olay eğer ki yabancıları Ahmet Kandemir'e seçtirecek olursak öyle çok zor da değil. (ör: 2008de 1,5 milyon dolarlık bütçeyle Karşıyaka'da yaptıkları)

Yerliler bakımından Ömer, Semih, Oğuz gibi milli takımda oynamanın ve yaşlarının etkisiyle milyon dolar sınırında para alanları bir kenara bırakacak olursak bu ülkede benim diyen yerli oyuncunun alacağı para 500 bin doları geçmez yıllık. Yabancıları da Ahmet Kandemir hallederse tamamdır bu iş. (yabancılar konusunda ayrıca bkz. El Amin'in yanlış hatırlamıyorsam 100 bin dolarlık artış isteği kabul edilmedi diye Ukrayna'ya gidişi)

Sözün özü, bu işi bilen adamlara bırakacak olursanız 7-8 milyon dolarlık bütçe her sene yarı final yapacak, taraftarı tribüne ve dolayısıyla sponsorun ilgisini takıma çekecek bir kadro oluşturmak için yeter de artar bile. (robinhoya verilmesi düşünülen paraları düşününce koca bir takım için çok olmasa gerek) İşi bilmeyen adamlar içinse Türk Telekom örneği yıllardır gözümüzün önünde.

pseudotimes dedi ki...

Tüm maddelere katılıyorum. Esasında bir çok defa konuşmuştuk tekrardan insanlara hatırlatmak açısından güzel bir post. 6 numaralı madde sanki diğer maddeleri de kapsıyor gibi. Yönetim kanadından, sadece basketbola değil diğer branşlara yapılan tüü kaka muamelesi bir türlü bitmedi.Şimdi madde madde gitmek gerekirse:
Birinci maddenin üzerine paragraflar yazılır ama kısa bir özet geçmek gerekirse büyük yatırımlar yapılan futbolda bile istikrar sorunu çekerken basketbol gibi daha az özen gösterilen bir branşımızda bunu beklemek biraz hayalcilik olur. Zira bu ülkenin en önemli sorunlarından biri istikrar olduğunu düşünürsek bizim istikrarı basketbola yayabilmemiz çok zor.
İkinci madde; birinci maddenin bir alt kolu olarak görülebilir. Ben Beşiktaş basketbol takımındaki bütçenin az olduğunu düşünmüyorum. İyi oyuncular bulunup, iyi sayılabilecek sözleşmeler imzaladık lakin maaş ödemelerinin aksaması başarı, istikrar, taraftar desteği, mutlu bir takım vb. gibi sonuçların önündeki en büyük engel oldu.
Üçüncü madde ikinci madde ile evet direk bağlantılı. Maalesef Beşiktaş isminin avrupa oyuncu piyasasında ismi çok iyi bir yerde değil. Maaş ödeme sorunu oyuncular ile yapılan görüşmelerde önümüze duvar gibi çıkıyor.
Dördüncü madde; bence Türk oyuncu piyasası ile alakalı bir durum. Kadro derinliğini yerli oyuncular ile yakalamak mümkün. Yerli transferlerinde; oyuncuların maaş sıkıntısından dolayı önceliği başka takımlara vermeleri bizim oyuncu bulmamızda sıkıntı yaratıyor. Bir çok oyuncu Beşiktaş'a maalesef istediği maaş sınırında takım bulamamaktan ya da kötü bir sezon sonrası çıkış yakalamak istemesinden imza atıyor.Altyapıdan gelen oyunculara kadroda sadece havlu sallandırmak amaçlı bulundurmak bir başka sorun. Altyapıdan gelen oyuncunun biraz özgüveni ile gelmesi gerek.
Altıncı madde; bu maddelerin anası babasıdır. Laf olsun diye verilen yönetici sorumlulukları, günü kurtarmak amaçlı yapılan hamleler, sponsorluk konularındaki yanlışlar yönetimin ayıbını açığa vurmak için yeterli sebepler.

Çözümlere baktığımızda;

Birinci maddenin iyi bir çözüm olduğunu düşünüyorum lakin çok kolay yapılabilecek bir hamle olduğunu düşünmüyorum. Sponsorların istikrarsız bir camiaya sponsor olmak için sıraya girmesini beklemek hayalcilik olur. Sponsorluk gelirlerininde futbola kullanıldığı gerçeği varken düzgün bir sponsor bulmak zor. Evet yönetim bu konuda çalışma yapmalı ama bu kadar yapılan yanlışlardan sonra sponsorların bunları gözden çıkarıp parayı alın demesini beklemek zor bir durum.
İkinci maddeye yorum bile yapılmaz. Çok açı ve net. Bu işi cidden yapmak isteyen birileri yapsın. Ergin Ataman'ın bu kulübe yaptıklarından sonra hala o hocanın hayalleri ile yaşayan bir yönetici ile zor.
Taraftar konusunda kombine, düzgün bilet fiyatları ve başarı ile reklamı yapılan organizasyon kurmayı lütfen bu yönetimde yapsın artık. Lakin bu konuda da ümidim yok. Taraftara gelin bu takım sizin destek verin para verin demekle olmuyor .
Dördüncü konu ise yine direk maaş konuları ile alakalı.

Ortak kombine güzel bir fikir ben bu gibi kampanyalara gözüm kapalı katılırım. Net bir çözüm istiyorsak; piyasada kalıcı bir ismi olan bir sponsor bulunup, maaş ödemeleri gibi konuların sponsor tarafından yapıldığı bir takım mümkündür. En azından yönetimin insafından çıkıp maaş ödemelerinde istikrar yakalanabilir. Özerklik bir çözüm olabilir ama bu şartlarda insanların bunu anlaması bence zor. Umarım bu sene bazı şeyler düzene girer diyorum ama çok ümidim yok açıkçası.

Yorum Gönder

Ara