Transferlerden, yapılanmadan, sponsorlardan daraldığımız şu günlerde dönüp de bakılması gereken fotoğraflardan birisidir bu. Fotoğrafı özel yapan şey, çok özel bir anın paylaşılması da değil aslında. Ya da Sivok'a özel bir sayfa açmak değil niyetim. Bu anı görünce insanın kanını kaynatan en önemli husus, taraftarla futbolcunun arasına sıkışıp kalan o ince çizgidir. Az önce gelen golün etkisiyle kum taneleri gibi ön tarafa yığılan taraftarla, attığı golün mutlak coşkusunu yaşayan futbolcunun kesiştiği o meşum noktada iki dünyayı birbirinden ayıran çizgidir.

Fotoğrafa iyi bakın, yüzlerdeki coşkuyu iyi inceleyin. En köşedeki çocuk daha dün babasından habersiz çaldığı arabanın tamponunu düşürdü şimdi belli etmeden nasıl yaptıracak onu düşünüyor, beyaz formalı genç üç aydır kısa mesajlarına cevap alamadığı eski sevgilisinin düğün fotoğrafını gördü internette, siyah beyaz atkılı adam bir yıl önce tam da o gün babasını Sakarya'da toprağa vermişti, sağ yumruğunu havaya diken delikanlı iki aydır işsiz, ekmeğinin peşinde...

Ama işte o an, hayat durdu. Sivok gelişine vurdu tribüne koştu. Şampiyonluğu, kupaları, paraları bir kenara bırakın. Dünya üzerinde başka hiçbir zıkkım sizi bu hale sokamaz. O an yaşanan orgazmı size hiçbir şey sağlayamaz. Soğuk bir cuma ikindisinde kesif kokusu her yanı sarmış kara toprağa bırakıp gittiğin baban bir daha gelmeyecek, o kız seni bir daha aramayacak, arabayı sigorta karşılamayacak, altı ay daha iş bulamayacaksın ama...

Sivok veya başka birisi, sağdan gelen o müthiş ortaya yine gelişine çakacak ve sana koşacak. Dünyanın bütün dengelerinin, ayrımcılığının, eşitsizliğinin bittiği o noktada sen yine o mağrur ifadeyle ağzını açacaksın. Futbolcunun şahlanan vücuduna dokunmak için kendini paralayacaksın. O ince çizginin orta yerinde, hayat sana bir anlığına bile olsa güzel gelecek. Maç bitiminde yaktığın sigaranın dumanı karışırken denize bakan kalenin filelerine, evine mutlu bir gülümsemeyle gideceksin...