.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

7 Aralık 2009 Pazartesi

Tek Pas

EkşiBeşiktaş ailesi olarak yeni bir uygulamaya başlıyoruz. Bugünden itibaren her pazartesi, aramızda tek pas yapacağız ve atılan golleri sizinle paylaşacağız. Aktif olarak blogumuzda yer alan yazarlarımız, cevabını merak ettiği soruları soracak ve bir başka yazarımız gönüllü olarak cevap verecek. Sonuçta, ortaya o haftanın gündemi çıkmış olacak. Peki ya siz değerli okurlarımız? Siz de bu uygulamaya gönül rahatlığıyla katılabilirsiniz. Blogumuzdaki yazarlardan herhangi birine sorunuz varsa bu postun altına cevaplamasını istediğiniz yazarın ismiyle birlikte bırakabilirsiniz. Eğer cevaplanabilecek bir soruysa pekala bir hafta sonra cevabınız yine burada olacak... İşte ilk haftanın paslaşmaları: Jokond soruyor... Manisaspor maçında skoru etkileyen üç önemli etken ne olur? Shelbyl cevaplıyor... Manisa macinda skoru etkileyecek uc onemli etken: 1. Manisa'nin son gelismelerden sonra gaza gelmesi, "Biz yeneriz lan bu Besiktas'i!" demesi. Kontratagi daha iyi beceriyoruz sonucta, rakip isterse Alibeykoy olsun. 2. 4-3-3'un mazbut isimlerine kursun dokturulmesi. (Nobre, Nihat, Yusuf, Tabata, Tello; toplu indirim olacagini umit etmekteyim.) 3. Uzerimizde liderlik baskisi olmamasi. Kayseri, Fenerbahce ve Galatasaray'dan en az biri kazansin. Shelbyl soruyor... Manisaspor'dan birini transfer etsek bu kim olur? Jessie cevaplıyor... Maalesef Vestel desteğini çektikten sonra Manisa'nın o eski şaşalı kadrosundan eser kalmadı. Uğur İnceman, Selçuk İnan, Filip Holosko, Caner Erkin, Hakan Balta, Lucas Zelenka gibi oyuncularını kaybettiler. Yerlerini ise doğru oyuncularla dolduramadılar. Bununla birlikte bence Türkiye liginin en potansiyelli forveti Rafael Marquez'i sezon başında Japonya Ligi'ne gönderince ellerinde Trabzonspor'dan tanıdığımız İsaac Promise ve Joshua Simpson kaldı. Promise de dünya gençler şampiyonasında John Mikel Obi'nin liderliğindeki Nijerya takımının önemli oyuncularından biri olmasına rağmen gerekli gelişimi gösteremeyince lig vasatında kaldı. Sezon başında Galatasaray'a transfer olan Ufuk Ceylan Galatasaray'a gidip 18'in dışında kaldı. Sezer de Manisa da kadronun dışı. Ne sporcular, ne kulüpler. Yönetemiyoruz işte şu işi. Jessie soruyor... Manisa bizden birini transfer etse, bu kim olur? Yuki The Zorba cevaplıyor... Direk cevap net, boşa çıkacak yabancı kimse o! Bu Tello olur, Delgado olur, Tabata olur... Hangisi boşa çıkacaksa, bastırır Demirören'e bedavaya kiralardım, Bursaspor hesabı. Tabata... Manisaspor olsam Beşiktaş'tan Tabata'yı beş para ödemeden devre arasında çıkar alırdım... Yuki The Zorba soruyor... CSKA maçının sonucunun yönetim ve futbol konusunda etkileri neler olur? Raul Gonzalez cevaplıyor... şimdi bu soruyu cska maçının sonucundan ziyade avrupa ligine gidiş bileti şeklinde alıyor ve cevaplıyorum ben çünkü cska'yı yensek bile avrupa ligine gidemeyebiliriz ki o zaman bu galibiyet cl'de alınmış bir iç saha galibiyetinden öteye geçmez. he grubu 3. bitirip avrupa ligine gidebilirsek yönetim açısından ocak ayında kongre esnasında hala avrupada yoluna devam eden bir beşiktaş söz konusu olur, muhtemeln ligde zirvede bir yerde biteceği için mevcut yönetimin eli nisbeten güçlenir. takım için en önemli olumlu etkisi kupa 2'ye düşülse bile hala avrupada devam etmenin verdiği özgüven(3 kupada yola devam ediyoruz), grupta kazanılan 7 puan ve kabul edilebilir bir cl performansı olur kanımca.. olası bir mağlubiyet yahut beraberlikte yani avrupa ligi vizesi alınamadığında, çok büyük bir tepki ya da hayal kırıklığı olacağını zannetmiyorum. bence zaten taraftar, takım, ve yönetim 3-0'lık wolfsburg maçı ile avrupa defterinin kapandığına inanmıştı. buradan avrupa ligine devam edersek bonus olur, edemezsek eğer ligde gerilerde olsaydık yara derinleşirdi, ancak fb ve gs'in mevcut halinden dolayı ligdeki ciddi şansımız avrupa ligine devam edemese bile takımda büyük deprem yaratmayacaktır. Raul Gonzalez soruyor... Beşiktaş ile fb-gs'yi yer değiştirin. fb-gs cl'de, beşiktaş avrupa liginde gs ve fb'nin gruplarında ne yapabilirdi sizce? Eser Gökulu hayvani bir şekilde cevap veriyor... G.saray ve f.bahçe'nin grupları son yıllarda Türk takımlarının karşılaştığı en kolay gruplardır; bunu son dönem başarılarının tamamına yakını küçümsenen bir Beşiktaşlının intikamı olarak algılamayınız. Bunun birden fazla nedeni var; her ne kadar 1. ve 4. torbaların en düşük puanlı takımlarını çekmiş olsalar da her şey bununla bitmiyor elbet. Şöyle ki, yakın geçmişteki Uefa maçlarımızı hatırlayacak olursak, Steaua ve Dinamo Bükreş deplasmanlarımız resmen canımızı zor kurtardık dedirtecek türdendi. Takımlarının o anki form grafiği, ligdeki ve Avrupa'daki gidişatlarına bir de taraftarın gazı eklenince çıkılması zor bir deplasman halini almışlardı; Peki ya şimdi ? Ununu elemiş, yaşama hevesini yitirmiş bir Steaua, yarısı boş tribünler, ve maçtan kopmuş ''yeter Becaliiiiii yeter'' diye tempo tutan taraftarlar. (Dikkatinizi çekerim grubun 1.torba takımından bahsediyorum) Adamlar bizim maçın ardından yarım saat havai fişek gösteresi düzenlemişlerdi yaw :) Diğer tarafta ise bu tabloyu bile mumla arıyorsunuz, zira Dinamo da cezasından ötürü G.saray karşısına seyircisinden yoksun çıkıyor. Kağıt üzerinde grubun en zor deplasmanı olarak gözüken takımlara karşı ev sahibi konumunda oynadıkları yetmiyormuş gibi bir de bu takımlarla yeni statü gereği İstanbul'da oynama ve dışarıda kaybedilecek olası puanları telafi etme şansı yakaladılar ve gruptan çıkmak geçmişe oranla daha kolay bir hâl aldı. İflas eden Strum Graz, en etkili hücum silahını (Cisse) Şampiyonlar Ligi elemelerinde kaybederek grup maçlarına başlayan Panathinaikos ve G.saray' ile Panathinaikos'u ilk 2 için zorlayacak takımların bulunmayışı da kura şansı ve seyircisiz oynanan maçlara ilaveten ufak ama işi kolaylaştıran diğer etkenler olarak sıralanabilir. Beşiktaş bu gruplardan çıkar mıydı ? Bana kalırsa çıkardı hatta Beşiktaş 6 , rakipleri 8 maç yapsa Beşiktaş yine çıkardı. Bu yeni ve eski statüye dair basit bir örnek vermek gerekirse, 06-07'de grup maçları tek maç olmasına rağmen Tottenham ile deplasmanda Leverkusen ile içerde oynama şansımız olsaydı o gün yine gruptan çıkan takım Beşiktaş olurdu. Zira evinde topu topu 2 maç oynama şansın varken, bunlardan birini grubun ve o yılın favorisine karşı oynayınca (diğer rakiplere oranla) avantajdan söz etmek de pek mümkün olmuyor. F.bahçe ve G.saray bizim grubumuzda Man Utd ve Wolfsburg'u geride bırakabilir miydi açıkçası çok net biçimde evet ya da hayır diyemiyorum, ama muhtemelen 2 takım da bu savunma düzeni ile 3.lük mücadelesi verirlerdi. Gol yüzdelerinin pek bir önemi yok, zira Şampiyonlar Ligi'nde iyi savunma yapamayan her takım kaybetmeye mahkumdur. Peki ya 3.olabilirler miydi derseniz, onu da Cska'yı İnönü'de izledikten sonra konuşalım derim; öyle ki Cska, İstanbul'a son geldiği sezondan çok farklı olarak ve ilk 2 iddiasını sürdürerek hatta 1 haftadır Antalya'da hazırlanarak geliyor. Uzun lafın kısası ilk 2 zor, ama 3 ve 4.lük şansı tıpkı Beşiktaş gibi son maça kadar devam ederdi, lâkin bu fikstürde 3.lüğü son maça çıkmadan garantileyemezlerdi. Eser Gökulu soruyor... Gruptan çıkmamız ve 3 takımımızında birer tur atlayarak son 16'ya kalması halinde Türk takımlarından birisiyle eşleşmek ister miydin ? Cevabın evet ise, hangisini tercih ederdin? molosztash cevaplıyor... İsterdim. Fenerbahçe'yi isterdim. Çünkü her iki takım da şu anki formlarıyla değerlendirildiğinde kolay gruptan çıkmaları sebebiyle, yanlış yere orada olurlardı. Fener'i tercih etmemin sebebi de 3-0'lık skorlar sebebiyle kadronun Galatasaray karşısında güven kaybı, Fenerbahçe karşısında ise ekstra güven sahibi olma olasılıkları, ayrıca Fener'in daha bir dağılmış durması, her an toparlanabilecekmiş gibi görünen Galatasaray'a nazaran. molosztash soruyor... Ah be eşleşsek de intikamımızı alsak dediğiniz bir Avrupa takımı var mı? Bu sezon eşleşebileceklerimiz arasında değerlendirmek zorunda değilsiniz, daha genel olabilir. Örneğin ben Rapid Wien isterim ama bu sene imkansız artık, gibi.. Yuki The Zorba cevaplıyor... Gönül ister ki karşımıza bir Rosenborg çıksın, Sparta Prag çıksın, Lazio çıksın... Ama benim çocukluğumdan beri diş bilediğim bir takım var, ne Anfield mağlubiyeti ne de Valerenga skandalı o günü bana unutturamıyor maalesef... İstanbul'da 1-1 biten maçın rövanşında PSV karşısındayız... Metin harika bir gol atıyor. 1-0 öndeyiz... Sonra tipik Avrupa maçı hikayesi... 2-1 geriye düşüyoruz... Dakika 75 veya 80... Rıza sağdan yardırıyor, rakibini geçiyor, tak yerde... Ayakkabısı çıkıyor Rıza'nın... Hakeme dönüyor, elinde ayakkabıyı sallaya sallaya hakeme gösterip küfürü basıyor... Ben de çocuk halimle evde deliriyorum... O maçın intikamını 5-0 da aldırmaz. Orada burada 5-0 yenersek, anca rahatlarım... Yuki The Zorba soruyor... Mustafa Sarp'ın maç sonunda formasını yırttığını gördük... Bunu Beşiktaşlı bir futbolcu yapsa, nasıl karşılarsınız? marpione cevaplıyor... bu forma yırtma anının bir görüntüsü yok benim gördüğüm kadarıyla. fakat formanın aldığı şekle bakarsak Mustafa Sarp sinirle yakasını iki eliyle çekip ikiye ayırmış gibi görünüyor. elbetteki bunun cevabı olayın nasıl oluştuğuna bakar. dünkü gibi bir durum bizim başımıza gelse -bence hakem berbat işler yapmış gs aleyhine- futbolcu da sinirinden o hareketi yapsa ben kızmazdım. bence kutsal adlettiğimiz "forma" daha soyut bir kavram. birebir olarak futbolcuların üzerine giydikleri kumaştan farklı bir kavram. formalara da bayrak gibi bir mana verirsek o vakit maçtan sonra forma değiştirmenin de batması lazım, formasını çıkarıp tribüne atmalarına da sinirlenmemiz lazım. ha biri çıkar kulüple ilgili bir sorunu yüzünden o formayı gözümüzün önünde yırtar, o formayı yırtmasının amacı kulübe hakaret etme amacı taşır, kendisini o noktada şişe takıp çevirme yapmak caizdir. marpione soruyor... dün galatasaray'ın son dakikada yediği gole hepimiz sevindik. yalnız izleyince hem kewel'ın korner pozisyonu, hem son pozisyonda gs aleyhine verilen saçma sapan faul, hem o atışın 15 metre kadar ilerden kullanılmış olması gibi saçmalıklar var. rakiplerin aleyhine bizim başımıza gelmesini istemeyeceğimiz bariz haksızlıklar yapıldığında ne düşünüyorsunuz? simplextablosu cevaplıyor... Bir hakem çeşitli nedenlerle "hata" yapıyor olabilir. Buna maç esnasında konsantrasyon kaybı, fiziksel yorgunluk nedeniyle pozisyona hakim olamama gibi etkenler neden olabilir. Ancak bunlar tepki gösterdiğim şartları oluşturmaz. Bizim maçımızda veya bir başka maçta hakem tribün baskısı, yönetici açıklamaları, takımların ligdeki durumları, oyuncular hakkındaki önyargıları gibi etkenlerle direkt sonuca etki edecek kararlar verebilir veya takdir haklarını karşıya kullanarak yavaş yavaş maçın gidişatını değiştirebilir. Biz Beşiktaş'lılar olarak bunların her türlüsünü yaşadık. Yani aleyhimizde fahiş hatalarda yapıldı, maç içerisinde sarı kartlar fauller derken sindirildiğimiz günlerde oldu. Ben Galatasaray veya Fenerbahçe için hakem hatası yapıldığında ilk başta umursamıyorum, yerine durumuna göre "iyi olmuş" dediğimde oluyor. Ama sakin kafayla düşünüldüğünde şurası çok net ki, hakemler oyuna etki eden saçma sapan kararlar verdiklerinde rakip takım taraftarları aynı benim gibi "iyi olmuş" dediği anda olay çıkmaz bir döngünün içine giriyor. Çünkü fanatizm, olayı hakemin yaptığı bariz hatayı savunmaya kadar götürebiliyor. Kamuoyu bu şekilde doğruya doğru, yanlışa yanlış diyemiyor. Yani sonunda iş gene kendi tuttuğumuz takımın maçına hakem işleri batırdığı zaman ettiğimiz küfürlere geliyor ve maalesef ordan bir adım ileriye gidemiyor. simplextablosu soruyor... Beşiktaş - Bursaspor arasında yıllardır süregelen deplasman taraftarı alınmaması olayı bu sene ne şekilde değerlendirilmeli? İlk maç İnönü'de Bursaspor taraftarı alınmalı mı? Jokond cevaplıyor... Futbol denen şey, seyirciye sunulan bir oyun. Hangi sebeple olursa olsun taraftarı futboldan mahrum etmek mantıklı bir izahata dayanamaz. Bursaspor camiası nasıl bir Beşiktaş nefreti yaşıyor onu da anlamış değilim. Beşiktaş'ın Çaykur Rize maçında şike yaptığını iddia ediyorlar, sonra gidip o maçta Beşiktaş kadrosunda yer alan Sinan Kaloğlu'nu tansfer ediyorlar. Yetmiyor, sezonun son maçında Beşiktaş'ı 3-0 yendikleri maçtan sonra intikamımızı aldık tişörtleriyle ortada geziyorlar. Ne gariptir ki hem maçta gol atan hem de o tişörtle gezenlerden birisi de Sinan Kaloğlu. Hani olur dersiniz geçersiniz. Taraftara ne demeli? Tezahüratlarının tamamı Beşiktaş tribünlerinin tezahüratları. Hocaları Ertuğrul Sağlam, en güvendikleri yabancı oyuncu Zapo. Bu nasıl nefret ben çözemedim? Bir takımın marşını, tezahüratını, oyuncusunu, hocasını alacaksın sonra da nefret öyküsü yaratacaksın? Bunlar hep basiretsiz Bursalı yöneticilerin taraftar avutmaya yönelik ortaya koydukları popülizm soslu tahriklerdir. Çözümü çok basit, bırak konuk taraftar olarak stada almayı, stadın hepsini Bursa taraftarına açacaksın. Bak ne oluyor? Kafes gibi alanda zıvadanan çıkan topluluk nasıl da insana dönüşüyor, hep beraber görürüz...

12 Yorum:

barış dedi ki...

şu hakem meselesine takıldım. doğru demişsiniz kendi takımının aleyhine hakem hatası yapıldığında küfrediyoruz hepimiz. ben küfretmezdim pek pozisyonluk hatalar olduğunda ama dün hakem 15 dakika boyunca gol attırmaya çalışır gibi kararlar verince ben bile delirdim desem yeridir. neyse diyeceğim odur ki, uzun vadede bu hakem hataları dengeleniyor, bakın son haftalarda fenerbahçenin aleyhine de çok bariz hatalar yapılıyor. gerçi ben pek kasıtlı olduğunu düşünmüyorum ama sonuçta her takıma oluyor ve uzun vadede siz ne kadar tersini söyleseniz de aşağı yukarı eşittir hakem hataları. o yüzdendir ki hep beşiktaşın hakkı yeniyor gibi konuşmayın lütfen

sozcelyk dedi ki...

sozcelykk soruyor

jessie den cevap bekliyor

bir entaride tomas rosicky'nin sivok ve ernst ile birlikte hayallerin üçlüsünü oluşturacağından bahsetmiş , defansif anlamda zapo toraman, ferrari ,kaş ,ismail ile birlikte orta düzeyde bir avrupa takımı seviyesine yükseldik diyebiliriz ama salt rosicky transferi ile hücum organizasyonundaki sıkıntılar aşılabilir mi, zira sakatlık problemleriyle boğuşan bir oyuncu kendisi , hadi oldu da bize sağlam geldi sağlam gitti diyelim sağında holosko solunda tello önünde nihat nobre bobo vs oyuncularla nasıl başarılı olabilir , eldeki oyuncular rosicky ile birlikte hayallerimizdeki beşiktaşı izletirler mi yoksa tello holosko nobre bobo delgado tabata alayını üçe beşe okutup yollamalı mıyız ?

shelbyl soruyor baris'a.

Abi nasil o anlami cikarmayi basardin simplextablosu'nun dediginden?

geloraptor dedi ki...

Soru: Sezer Öztürk'ün kadro dışı bırakılmasının nedenlerini(disiplinsiz davranışlar diye geçiyor ama daha açık bir şekilde) bilen bir yazar var mı? Devre arasında transferde neden düşünülmemeli ya da düşünülmeli? Bir tek GS maçında izleyebildiğimden izlemiş bir yazara soruyorum, belli bir isme değil.

Yiğit dedi ki...

çok güzel olmuş bu tek pas olayı. devam etsin.
yeri gelir fanatizm yapılır ama akılcı konuşabilen fanatik insanlara çok ihtiyacı var futbol dünyasının.
bir galatasaraylı olarak takip etmekten büyük zevk duyuyorum bu blogu. rakibimin düşüncesinide üzüntüsüne sevincinide objektif olarak görmek güzel bir şey.
belgarath röportajı damagımızda kaldı devre arasında bir röportaj daha bekleriz ona göre :)

alper dedi ki...

Yuki the zorbaya soruyorum.

106 yıllık beşiktaş tarihinde mustafa sarp gibi hayvani bir şekilde hakeme itiraz eden ve pejmurde bir halde formasını yırtıp ağzından salyalar çıkarak konuşan bir beşiktaşlı topçu görmüşmüdür.

zubi dedi ki...

alpere ek

o hareketleri beşiktaşlı bir futbolcu yapsa kaç maç ceza alırdı?

küfür etmemek için formasını yırtmışmış. at yalanı s...m inananı.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

sozcelykk soruyor, jessie cevaplıyor; Rosicky sakatlıklarla boğuşan bir futbolcu evet. hatta 1,5 seneye yakın topa vuramadı. futbol kariyeri bitti denildi. sezon başında tekrar oynamaya başladı. hatta bir önceki sezonun ortasında dönmesi bekleniyordu ama wenger daha kontrollü davrandı o sezonu yok saydılar.

neden rosicky de başka biri değil? sözleşmesi sona eriyor. wenger'in sözleşme yenilemek isteyeceğini sanmıyorum çünkü bu saatten sonra rosicky'e güvenemez arsenal. ama orası arsenal. onların güvenemediğine biz güvenebiliriz. rosicky tekrar kariyerini tekrar yükselişe geçirebilecekse bu, beşiktaş ayarında bir takımda olacak.

şunu söyleyeyim. rosicky delgado tipinde forvete yakın olduğunda etkin olan bir oyuncu değil. tabata gibi de yaratıcı özelliği eksik bir oyuncu değil. rosicky den her an gole uzanan bir hareket bekleyebilirsiniz. sağa bakarken soldan adamı kaçırır, bir bilek hareketiyle rakibini eksiltip koşan oyuncuya servis yapar.

bununla birlikte alex gibi bir tarzı da yoktur. topun arkasına geçmeyi, alan kapamayı bilir. belli savunma görevlerini yapar.

arsenal için eksik olan değeri, tempodur. türkiye liginde arsenal'in temposunun 10 da birine çıksa bir takım zaten her sene şampiyon olur.

rosicky transferini hagi transferine benzetebiliriz. riski yüksektir ama getirisi de yüksektir. bonservisi de elinde ise bu şans değerlendirilebilir. rosicky bugün itibariyle v.d vaart gibi transfer edilemez statüde bir oyuncu değil. getirebilirsiniz.

Caimanes dedi ki...

Bursaspor-BJK tartışmasına cevap veren Jokond isimli arkadaşa sözlerim..Amacım asla ama asla polemik yaratmak blogu sobote etmek değildir..Amacım yanlış anlaşılmaları ve yanlışları düzeltmektir..Kendisini kesinlikle tanımam..Fakat yazdığı yorumdan/cevaptan aslında ne kadar basit bir insan olduğunu kavradım..

1.si;Beşiktaş futbol takımının önce Sebat'a sonrada Rize'ye maçı sattığı demek çok yakışmaz verdiği gerek telefon kayıtlarından gerekse itirafçılar yoluyla kanıtlanmıştır..Hayır yapmadık diyen yalan söylemiş olur..

2.si Tezahuratlarının tamamı Beşiktaş tribünlerine ait demişsin..Allah aşkına 1-2 kaç tezahurat dışında(Bursa Gol Gol asla bir tezahurat değil anlık bir söylemdir)sadece BJK değil diğer İstanbul takımlarının tribünlerinden çalarak söylediğimiz 1 tane tezahurat söyler misin

3.sü Evet gerçekten Beşiktaş futbol takımından birçok futbolcu aldık..Doğrudur..Fakat unutmayalım ki bu futbolcuların bir kısmı Serdar Kurtuluş takasında alındı..Yani karşılıklı bir anlaşma ile..Bunun dışında allah aşkına söyleyin Beşiktaş'Ta yıllarca Fenerbahçe'den futbolcu almadı mı?..Asla yadırgamıyorum..Sonuçta bu futboldur ve profosyonellik vardır sahada..Olabilecek şeylerdir..

4.sü bırakın açın bütün stadı gelsinler tarzında bana göre tahrik dolu bir cümle kullanmışsın..Bu tamamen bu gerginliğin devam etmesini sağlamak için sarfedilen bir cümledir..Sana şunu soruyorum..Tamam biz 17.hafta gelmedik/alınmadık stada diyelim..Beşiktaş tribünleride haklı olarak DELİKANLI BURSA NERDESİN ALEY diye bağırıyor..34.haftaya ise Bursaspor-Beşiktaş beraber şampiyonluk iddasıyla giriyor..Ve Beşiktaş taraftarıda ilk yarıda bizler alınmadığımız için Bursa'Ya gelemiyor..Belkide Beşiktaş'ın şampiyonluğunu göremiyor..Anlatmaya çalıştığım bu..Böyle tahrik içeren cümleler kurarsak(2 tarafta) sizde 34.haftada şampiyonluğunuzu stadta değil televizyonda kutlarsınız..Umarım ne demek istediklerimi anlatabilmişimdir..Amacım kesinlikle tartışma yaratmak yıkıcı olmak değil..Aksine yapıcı olmaktır..

Saygılar..

mufittezel dedi ki...

Bunlar defalarca konuşuldu anlatıldı ama unutanlar olmuş demek.
Sergen birilerinin talebi ile bahsedilen 2 maca çıkmamış, belki takımdan kasmamasi için kafaladigi oyuncu da olmuş, Beşiktaş bu macları kaybetmişti.
Ama Beşiktaş zaten o sezonun 2. Yarısı bir ton mac kaybetmişti.
Bize laf eden Bursa 29 haftada 4-5 galbiyet alabilmiş, tas çatlasa 20 puan toplamış, son 5 haftada 15 puanı nasıl toplamis acaba?
Böyle durumlarda hatır şikesi adı altında bazı olaylar donuyor, ama önce 5 haftada 15 puanı nasıl aldınız onu bir sorgulayın sonra saga sola cemkirin.
Bir de arada kardes takımınız Ankaragücü de bu takimlardan birine yenilmişti aynı periyotta, onlara niye laf etmiyorsun, böyle kardeslik mı olur? :)

Gerard kardeşim,

muhattap ben değilim ama bence sen Jokond'un yazısını küllum yanlış anlamışsın.

Onun söylediği biribirine bu kadar yakın tribünlerin, yönetimlerin basiretsizliğini örtmek için bilerek gerildiği idi.

Öte yandan sözüm meclisten dışarı, bizim oralarda (ki komşu sayılırız) "osoruklu göte arpa ekmeği bahane" diye bir söz vardır. Yani tahrik olmaya bahane aradıktan sonra milyon tane bulunur.

Burada yapılması gereken daha aklıselimd avranmak. Jokond'un "bırakalım tüm stadı dolduracak kadar gelsinler" sözü de tahrik etmekten çok "kucak açmak"tır. Yani gerilimden beslenen holiganizmi, bu sözde (ki evet hocası sağlam, defansı zapo, eski forvetleri sinan kaloğlu", sağ bekleri tandoğan vs vs olan bir takım) düşmanlığı ancak bu yolla kaldırabiliriz.

sen geleceksin benim tribüne ben geleceğim senin tribüne ve anca böyle farkedeceğiz aslında bir düşmanlık olmadığını.

Yoksa iki tane basiretsizliğini örtmeye çalışan yönetici gazına gelmeyeceksin. Ha dersen ki sen bizi küme düşürdün, o zamanlar senin bütün rakiplerine puan kaybeden Ankaragücü ile nasıl kardeş oluyorsun onu açıklayamazsın.

Sonuç şu sevgili kardeşim Gerard;
"Gelin tanış olalım
işin kolayın tutalım
sevelim sevilelim
dünya kimseye kalmaz" demiş Yunus Emre.

Elinizle elimiz elbet bir orta noktada buluşacaktır

Caimanes dedi ki...

İlk önce @Müfit arkadaşım..Ankaragücü'nün Sebat'a nasıl yenildiğini bilmiyorsan lütfen araştır derim..Ve bunu araştırdıktan sonrada BursaAnkara kardeşliğinin nasıl başladığını/kimin emaneti olduğunu ve öyle 1-2 olayda/1-2 maçta/3 puanda bitmeyeceğini öğrenmeni tavsiye ederim..Beşiktaş tonla maç kaybetti zaten demişsin..Fakat Beşiktaş'ın özellikle Sebat karşılaşmasında İlie isimli futbolcunun penaltıyı kasten auta attığını görmemek için kör olmak gerek..Rize maçıda öyle..Yani bunları hala boşuna tartışmaya gerek yok..Fakat Beşiktaş JK Rize-Sebat'a Y-A-T-M-I-Ş-T-I-R..

@Tribal Enfeksion

Ben mi çok alınganım bilmiyorum..Fakat Jokond'un kesinlikle bu cümlesinde ben tahrik ve bizi küçük düşürme görüyorum..Bakın buralarda yani internette böyle konuşmalar olduğu sürece 17.Hafta ligde zirveye oynayan BURSASPORUMUZ İnönü'de yanlız,belki de 34.hafta şampiyonluk maçına çıkacak BJK Bursa'da taraftarından yoksun çıkacaktır..

Umarım deplasman yasağı ortadan kalkar..Fakat bu gidişle gerçekten zor..

Yorum Gönder

Ara