.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

18 Kasım 2009 Çarşamba

Girişimiz Olay...

Carew'in yarısahamızda aldığı top, önce Ali Güneş'e, ondan İbrahim Akın'a ve son olarak Koray'ın önüne gelmiş; 18 üzerinden yapılabilecek en düzgün vuruşlardan biri gerçekleşmiş, kalecisiz 10 kişi kaldığımız maçı efsanevi bir şekilde kazanarak Kadıköy'den dönmüştük. Lige, henüz başlarda attığımız havludan ötürü bu galibiyet sadece futbol dimağlarımızı tatlandırmış ve tarihe bir futbol hikayesi olarak geçmişti. 17 Nisan 2005'teki bu galibiyet sonrasında; ligde bir daha Fenerbahçe galibiyeti yaşayamadık ki bu maçın İnönü ayağını da Carew ve ilginç bir şekilde Mustafa Doğan'ın attığı golle kazanmıştık... O tarihten bu yana oynanan maçları inceleyeceksek olursak, bu maçların neredeyse hepsinde ultrasonik bireysel ve fahiş hakem hataları sonucunda bir şekilde kaybettik. "Girişimiz olay" ile başlayan tezahuratımız bu maçtan yadigar kaldı belki ama, bu tezahurat artık n'olur sadece ve sadece Koray'ın İnönü'de çıktığı maçlarda, ona hakkını teslim etmek için çığrılsın, o maçı hatırlamak ve o maçla övünmek için değil. Bu efsanevi maçtan sonra; daha doğrusu 2/2 Fenerbahçe galibiyeti ile kapadığımız sezondan sonra, oynanan maçları kısaca inceleyecek olursak, külliyen dram, talihsizlik, şanssızlık ve beceriksizlikle dolu bir tablo belirecek önümüzde. İlk olarak 2005-06 sezonu... Ligin ilk yarısındaki İnönü'deki maç son anda seyircisiz oynanmaktan kurtulmuştu. Tribünde desibel rekoru kırarken, Anelka'nın Cordoba'nın kulağına kopartırcasına çektiği şutla 1-0 geride kapatmıştık devreyi. 2. yarıda güzel bir baskı kurmuş, Kleberson ve İbrahim Akın'ın vuruşları ya direklere teğet olarak dışarı çıkmış ya da o gün kariyerinin ilk büyük performansını gösteren Volkan'a takılmış, Ahmet Dursun ise boş kaleye topu yuvarlayamayarak direğe takılmış ve ne yazık ki artık ben bu takımın forveti olamam demişti. Ah ve vahlarla geçen dakikalar, Ali Güneş'in saçma sapan bir dengesizlikle yaptırdığı penaltıyla hüsrana dönmüş, Nobre topu yandan dışarı atarak belki de bize en büyük kötülüğü yapmıştı. Kaçan penaltıdan sonra maça asılan Beşiktaş, Kleberson'un unutulmaz frikiğiyle beraberliği yakalarken, Toraman ağlardaki topu santraya taşımıştı. Ancak yapılan santranın sonrasında gerçekleşen Fener atağında amatör takımlarında yiyeceği kalitede bir golü ağlarımızda görmüş, ulan Nobre o penaltı öyle atılır mı şeklinde kendisine dert yanmıştık. Kadıköy'deki maç ise, 1 ay sonra oynanacak kupa finalinin provası olarak gösteriliyordu. Maçın ilk yarısında üstün olan taraf olarak Mehmet Sedef ve Gökhan Güleç'le gole yaklaşıyor, Rüştü'nün Gökhan'ı düşürmesine ise Selçuk "Nereli" seyirci kalıyordu. İkinci devre, Beşiktaş'a özgü bir yantop golüyle başlıyor, sonrasında "Baba" Sergen'in attığı 2 golle önce geçiyorduk. Hakemin ters bir korner kararı sonucunda gelen klasik "Fenerbahçeli" Nobre golü Fener'e beraberliği getiriyor, maçın son dakikasında 2'ye 2 olarak yaptığımız atakta sabık solak Tümer'e yapılan faulden sonra çalan düdük maçın bittiğini gösteriyordu. Yine havlu attığımız bir sezonun Kadıköy ayağında yine yenilmiyorduk... 2006-07'de ilk ayak Kadıköy'deydi. Yine muhteşem bir maç bekliyorduk ancak maç beklentilerimizin çok altındaydı. O güne kadar bir türlü ısınamadığımız Vedran Runje birkaç net pozisyonu kurtarıyor, Ricardinho ise penaltı noktası üzerinde rahat bir şekilde yaptığı voleyle Volkan'ın böğrünü deşiyor ancak golü atamıyordu. Ve belki de en dramatik mağlubiyetlerden biri; aynı sezonun 2. yarısı, yer İnönü... Maksimum 2 gol ( ki çoğu 1-0'lık galibiyetler) atarak aldığımız seri galibiyetler sonucunda final maçı olarak gördüğümüz derbide, ofsayt taktiği iflas ediyor ve Kezjman aşırtarak Runje'yi avlıyordu. Burak Yılmaz'ın beceriksizlikleri, Ricardinho'nun şut çekme konusundaki pintiliği, Delgado'nun yalnızlığı ve son dakikalarda Bobo'nun topu Gökkafes'e göndermesiyle maçı kaybediyor ve lig bizim için bitiyordu. Haftaiçinde Erciyes'i yenerek aldığımız kupaya birçokları burun kıvıyor ancak ben Fener'i eleyerek aldığımız kupanın buruk mutluluğunu yaşıyordum. 2007-08 ise Kadıköy'deki namağlup serimizin son bulduğu sezondu. Birçoğumuzun ölüm döşeğine yatana dek unutamayacağımız isim olan İsmet Arzuman'ın duyuramadığı düdük yüzünden yaşayabileceğimiz en büyük hayalkırıklıklarından birini yaşamıştık. Tabi ilk golden evvel Marco "Mehmet" Oyrelyo'nun yaptığı faulu birçok göz yine görmüyor, aynı gözler Bobo'yla Gökhan Gönül'ün hava topu mücadelesinde olmayan faulu görüyorlardı. İnönü'deki maç ise o sezonun küçük bir resmiydi adeta. Bir yantop ve Baki'nin kaybettiği top sonrasında gelen Fenerbahçe gollerine, o sezon attığımız en saçma gol olan; 2 pasta gerçekleşen Serdar Özkan'ın golüyle cevap veriyorduk. Maç sonrası işkenceye dönüşüyor, fenerliler geç çıksın diye çıkmadığımız tribünlerde durmak için fazla direnemiyorduk. Çok kötü oynadığımız bu maçta, Mehmet Oyrelyo'nun penaltımsı yaptığı elle müdaheleye yaptığımız itiraz, Colin Kazım Richards'ın penaltının şahını yaparak elle oynamasına karşın çalınmayan penaltı yüzünden isyana dönüşüyor, ligin sonuna daha çok zaman olmasına karşın bir darbe de federasyondan geliyor ve 2 maç seyircisiz oynama cezası alıyorduk. Şampiyonlukla kapattığımız geçen sezonda ise yine 2 Fenerbahçe mağlubiyeti yaşadık. Mağlubiyetlerde yine hakem hatalarında söz etmek mümkündü. 80 darbesi dönemi komutanlarına benzettiğim, kendinden çok emin, asla hata yapmaz olarak nitelendirilen Bünyamin Gezer'in saçma bir şekilde Cisse'yi atıncaya kadar olan süre bize yine şahane bir Fenerbahçe maçını müjdeliyordu ki bu güzelliği bir polis-hakemin gölgesi düştü. 2-1 kaybettik, yine üzüldük, yine dramatikti. İnönü'deki maçtan önce artık dayanacak takatım kalmamıştı, odamdaki 3-4 Kadıköy Hatırası posterini indirmiştim totem için. Kazan'ın orada maç saatini beklerken, çevremdekiler de toteme dahil olmuş, Koray'ın adını hiçbir şekilde andırmamıştık. Kesin favori olarak çıktığımız maçta sezonun en kötü topunu oynayarak şampiyonluğu riske atmıştık. Maç sonrası yine zulme dönmüştü, Fener tribününden yükselen "Fener'in ölüsü Kartal'ı (sinkaf)" tezahuratını en layık şekilde bertaraf etmiştik o kadar. Maçtan sonra Dolmabahçe yolunda çıldıranlara rastlamıştım, durum artık travmatik bir hal almıştı... Gün itibariyle 3 gün var maça. 6 ay önce yerinden indirdiğim poster hala odamdaki halının altında yatıyor, totem tutmadı, kıyabilsem yırtacağım, yakacağım ama kıyamıyorum. Maç günü, en azından 1 günlük de olsa unutalım o efsanevi maçı ve ona ait tezahuratı... Koray'ı çok sevmiyor olsam, neredeyse lanetli diyeceğim tezahurata ki Kurabiye Fener tezahuratı da bana hiç makbul gelmemekte... Kalede kim oynar, 1 mi 2 mi 5 mi kaç forvet oynarız, kaç önlibero kullanırız bilemiyorum... Sadece kazanmak istiyorum, elbette Şerefimiz ve Hakkımız'la...

10 Yorum:

Jokond dedi ki...

hüzün resmi geçidi...
"bu son olsun gözüm, bu son olsun"

Adsız dedi ki...

dilerim rakibin hakkını da verirsiniz bir gün. :)

Gökhan dedi ki...

koray ın golünde önce i.akın ali güneş e pas vermişti sonra da ali güneş koray a vermişti sanki pası.

Asphalt Monkey dedi ki...

son mac Ernst'e verilmeyen penalti, ondan önceki macta takim cok iyi oynarken Cisse'ye gösterilen kirmizi, bir önceki mac Colin Kazim'in eli ve 3lü averajla Samp. ligine giden fenerbahce, ondan önceki mac Ismet Arzuman ve bu böyle gider....GS maclarina bakarsaniz asagi yukari ayni seyler cikar...Nedendir bilinmez ama hakem hatalari bu derbilerde hep mi bizim aleyihimize okur. En son lehimize olan hakem hatasi nedir bilen varsa yazsin lütfen...

Pamukk dedi ki...

posteri ver birine geçiçi olarak sonra geri alırsın.:)

Pamukk dedi ki...

lehimize olan hakem hatasi kazım eli dediğimiz pozisyonun olduğu maçta baki 2.sarıdan atılmamış hatta direk kırmızı görmeliymiş.

kköyde 1-0 kupa maçının rövanşında mehmet sedef sarısı varken 2. sarıyı görüp atılması gerekirken atılmamış.elle mi oynamış ne unuttum şimdi.

o yüzden biz haksızmışız hakem diye ağlarken.

threepoint dedi ki...

ersnt'i atlamışım, yazarken aklımdaydı aslında, o kadar kötü oynamıştık ki çıkmış aklımdan.

malum kupa maçı, cıngarlar çıkartılan, aylar aylaar hak mahrumiyetleri aldıran... o maçtan mehmet sedef'in ilk sarı kartına bakacak olursak, çok normal bir fauldu. ayrıca, o maç hakkında herkesin atladığı bir pozisyon var. ilk yarıda kullandığımız faul atışında serdar topa hakim olamamış, top bakinin sırtına çarpıp gol olmuştu, hatta serdar yerdeyken başını ellerinin arasına alıp "şimdi sıçtım işte" pozu vermişti. hakem de afallamıştı, ama bir şekilde golü iptal etmesi gerektiğini düşünmüştü, bu lafım yanlış anlaşılmasın, yaşadığı bocalamayı başka bir şekilde açıklayamıyorum.

Kleberson'un gol attığı maçta sanırım penaltıyı yaptıran Ali Güneş değil, Ahmed Hassan'dı, en azından ben öyle hatırlıyorum. Zaten Anelka'nın golünde de topa en son kayan Ailton'du. Nasıl bir dizilişle çıkmışsak maça?!

Her şey sona erer. Bu seri de bugün bitecek. Bugün ben de odamın duvarındaki Kadıköy Panteri posterini indireceğim ve bu seri burada bitecek!

threepoint dedi ki...

indir hocam, n'olur indir.
ben de sabah izledim, ahmed hassanmış.

threepoint dedi ki...

oh bee, bozuldu büyü...

Yorum Gönder

Ara