.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

18 Ekim 2009 Pazar

Balık Baştan Kokar

Balıklarla ilgili bir kaç güzel kalıp mevcut. Başlıkta gördüğünüz gibi "Balık baştan kokar" bunlardan biri. Neticede başkanı Yıldırım Demirören olan takımın oyun şablonu da milattan öncenin kokusu olmaması mümkün değil. Hep son dakika, hep alel alecele yapılmış "yama" transferler, takımı üç sene içinde her tarafı yama olan bir topluluk haline getiriyor. Mevkiinde oynayan oyuncu sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar. Dün zaten o elin parmakları da kırıldı, Allah sonumuzu hayır etsin. 4-3-3 oynama ısrarınız var, rakibiniz 4-4-1-1'i tercih etmiş. Siz orta sahadaki oyuncusuna rakibinizin 2. hücum silahının bire bir markajı görevini vermişsiniz. Tutan; İbrahim Toraman ve kaçan da adını 78 dakika anımsamaya çalıştığım Andre Moritz. Sağolsun en sonunda sarı kart gördü de tabeladan kopya çektim. Düşünün savunmanızın 5. oyuncusuyla rakibin 2. hücumcusunu savunuyorsunuz. Bunun doğal karşılığı oyun hakimiyetini rakibinize vermek oluyor. Mustafa Denizli'nin geçen seneden beri rakibin ön liberoları üzerinden kurduğu bir oyun planı var. Beklerim kanat oyuncularını kapatır, stoperlerden biri adam adama, diğeri serbest oynar, ön liberoma rakibin hücumdaki başrol oyuncusunu veririm, saçsız kral "deli dana" rolünde olur Tabata da serbest oynar mantığı bu. Temel mantığı rakip orta göbek oyuncularının hücum aksiyonlarının kısıtlı olmasını bir avantaja çevirmek. Biz geçen sene de Delgado'dan göbek oyuncusu mu olur diyorduk. Lakin rakibin "Toraman" rolündeki ön liberosu tehdit oluşturmadıktan sonra bunun cezasını görmüyorsunuz. Tam da Mustafa Denizli pragmatistliğinde bir hamle. Mustafa Denizli bu tipte bir teknik direktör olduğu için bu kariyere sahip değil mi zaten. Neticede oyun Mustafa Denizli'nin istediği şekilde gelişti. Oyun hakimiyeti tamamen Kasımpaşa'daydı ama daha net pozisyonlara Beşiktaş girdi. Bunun yanı sıra Beşiktaş futbol takımının son dönemde yaşadığı değişimi de gözden kaçırmamak gerek. Her geçen gün geçen yılki "demode" dizilim ve oyun planlarına dönülüyor. Ben de soruyorum; Sezonun ilk resmi maçı olan Süper Kupa finalinde böyle bir oyun anlayışıyla mı oynuyorduk? İşte Beşiktaş'ın mağlubiyeti bu alandadır. Orada Alex'e bile ciddi bir adam markajı yapılmamışken burada Moritz'i orta saha oyuncusuyla kontrol ettirmek çoğu şeyi ortaya koyuyor zaten. Denizli kendi sevdiği "küçük hesapların adamı" modunda daha başarılı hiç kuşkusuz. Bu Beşiktaş'ta Noat Samisa olmak ta zor iş gerçekten. Eminim hitleri düşmüştür. Teknik-taktik vs hiç bir şeyin öneminin olmadığı bir dönem geçiriyoruz zira. Tribün protestoları, temizleme çalışmaları, sahaya arkası dönük protestolar derken Rüştü'nün yediği ama sayılmayan golü bile görememişiz. Özetlerde izlerken feleğim şaştı. Bu arada Simplex Tablosu alttaki metinde biraz eksik yazmış. Sigara istediği doğrudur ama önce uyardım vs sigara öldürür hem zaten stadyumda sigara içmek yasak dedim dinlemedi. Bir de utanmadan çakmak istemez mi... Dedim yahu stadyuma çakmak sokuluyor mu nerede yaşıyorsun sen! Neticede futbolun "F" si yoktu, biz de hocamıza "F" verdik. Sanmasın ki başkan suçlu da kendisi masum. Kendisine konuşmuyorsak saygımızdandır, yoksa Beşiktaş'ın bu başkan ve bu teknik heyetle boşa zaman kaybettiği çok açık. Neyse efendim. balık hafızası denen, bizim ülkemizde çok yaygın olan bir rahatsızlık var. Ben de diyorum ki kapalı tribün bir günde karalanmadığı gibi bir günde de aklanmaz. Gerçi bunları beklemek için ülkedeki demokrasi kültürünün ve hukuk nosyonunun yerleşmiş olması gerekiyor. Geçen hafta adam dövenlerin bugün stadyumda bulunmamaları bir zafere işaret etmez. Olsa olsa "bu hafta gelmemişler" olur. Boğaza karşı dayak yiyenler dayak yedikleriyle kaldılar neticede. Hem böyle bir zafer olsa geçen hafta dayak yiyenler bu maça gelebilirlerdi. Öyleyse kapalı üst eski açık tarafındaki boşlukları nasıl açıklayacağız? Dünkü tribün hali bana zaferden öte savaş kaybetmiş bir halkın ilk kıpırdanmaları gibi geldi. Ben şahsen "Gündoğdu" dahil çoğu tezahürata eşlik etmiyorum artık. Zira o "Gündoğdu" geçen hafta da söylendi. Hem de "İşte biz kötü günde hep omuz omuzayız" derken atılan dayaklar eşliğindeydi...

8 Yorum:

TA dedi ki...

yensen de yenilsen de proğramındaki yabancı bir konuk bu sözü söylemişti.balık baştan kokar.bundan kastı başkanların egolarını ve suçu başkalarına (genellikle teknik adam)istemeleri nedeniyle başkanlar için söylemişti.dışarıdan onlarda durumu anlamışlar.teknik taktik işlerine taraftarın fazla bulaşmasını iyi görmüyorum.

tribünde olanları herşeyi kenara bıraktım, benim derdim mustafa denizli'yle. diziliş tercihlerinden transfer tercihlerine, oyuncu tercihlerinden değişiklik tercihlerine her konuda kusur sergiliyor.

kasımpaşa maçında toraman dışındaki oyuncuların yerleşimi diğer maçlara oranla daha mantıklıydı. ama bu sefer de takım dizilişi beşiktaş'ı frenledi. sene başından beri 3 forvetli bir taktikle oynamamamız gerek diyorum. hadi denizli bu tarzdan vazçgeçmeyecek diyelim, kasımpaşa karşısına 2 önliberolu sistemle çıkmak ne oluyor? bir de takım öne geçer geçmez kenardan talimat gelmiş olacak ki ne bekler ne önliberolar ikinci yarı bizim sahamızdan çıkmadı. biri çıkıp wolfsburg denemesi demesin zira wolfsburg karşısına kale önüne dizilip gol yememeyi umuyorsak şimdiden maç akşamına başka planlar yapalım. yakaladığını atan forvetin olur yenersin, bomboş pozisyonları atamayan forvetle ne kontrası ne atağı...

purplepurple dedi ki...

neredeyse geçen sene en koyu denizli muhalifi bendim sanırım. şimdi jessie saygıdan susuyoruz diyor ya, ben kişilik olarak da sevmiyorum denizli'yi. saygı duyduğum sadece oturduğu makamdır. demirören gibi makamın saygınlığını yerlerde süründürmediği için de ona göre davranıyorum evet.

şampiyon olduktan sonra da, ekşibeşiktaş'ta da yazmıştım, denizli gitsin diye.
ne var ki, süper kupa maçında da o kadar sevmiştim ki denizli'nin oynatmaya niyetlendiği oyunu, böyle devam edecekse ben en büyük destekçisiyim diye çark ettim.

etmez olaydım. huylu huyundan vazgeçmiyor. bizim uzun vadede takımın oyun yapısını değiştirecek sandığımız hamleler, yine kısa vadeli, yine gün kurtarma planları olarak önümüze çıktı. jessie'nin sık sık bahsettiği rakibin ofansif orta sahasına adam adama vermek (ki sanırım galatasaray maçıyla başladı bu hikaye) tarihin en demode hareketlerinden biri. o noktada dahi böyle bir mantık varsa kafanızda, takımın geri kalanının da hali bu oluyor.

okka dedi ki...

bir şekilde yenelim Wolfsburg'u şu rüzgar terse dönsün artık.

Kısa süreliğine takıma dönme kararı aldım ben de.Önümüzdeki şu 2 maçı alırsak ciddi anlamda sezon başı hedeflerimize yeniden geri döneriz.

zubi dedi ki...

"Yıldırım Demirören yeter, Mustafa Denizli beter."

Yeni açıktan aforizmalar=)

"İşte biz kötü günde hep omuz omuzayız" kısmında geçen haftayı anan sadece ben değilmişim meğer ...

pclion dedi ki...

Noat Samisa referansı olayı bitirmiş. :))

Yorum Gönder

Ara