.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

30 Eylül 2009 Çarşamba

İyi Yaptığımız Şeyler Az Değil

Beşiktaş'ta bir çok şeyin iyi gitmediği aşikar. Zaten bunun aksini iddia etmek yanlış. Ancak durumun göründüğü kadar da kötü olmadığını düşünüyorum. Yıldırım Demirören, Mustafa Denizli'nin Fatih Terim tarzı bir yönetim şekli benimsiyor olması falan büyük resmin önemli detayları. Burada sorulması gereken soru; Peki başarıya ne kadar uzağız? Şimdi sistematik, planlı, bir düşüncenin ürünü olan her şeye çok uzağız. Bu çok net. Ama biz uzakken rekabet ettiğimiz takımlar daha mı yakın? Soru işareti. Bizim kazanımlarımız daha çok deneme yanılma yönteminin neticesinde oluyor. Diatta, Schildenfeld, Zapotocny derken günün birinde Matteo Ferrari'ye denk geliyorsunuz ve o bir kazanım olarak hanenize ekleniyor. Bu tamamen bir deneme yanılma metodudur. Bu şekilde elde edilen kazanımlarımız Matteo Ferrari, Tomas Sivok, İsmail Köybaşı, Rıdvan Şimşek, Ekrem Dağ, Fabian Ernst gibi oyuncular. "Gibi" aslında doğru değil, potansiyeli olan tüm oyuncularımız bunlar zaten. Bazıları gelecek için ciddi bir umut vaad ediyorlar, bazıları bugün önemli katkı veriyorlar. Her zaman söylenir, iki stoper ve onların önünde oynayan iki orta saha oyuncusu bir takımın bel kemiğini oluşturur. Biz bu bölgelerde 3/4 yeterlilikteyiz. Bu, Beşiktaş seviyesi için yeterli bir orandır. Beşiktaş'ın en ciddi problemi ise kadrosundaki verimsiz oyuncuların fazlalığı. Rüştü Reçber, Michael Fink, Rodrigo Tello, Rodrigo Tabata, Filip Holosko, Da Silva Bobo, Nihat Kahveci gibi oyuncular bu kategorinin oyuncuları. Bu oyuncular, beklentilerin çok uzağındaki form durumları ile Beşiktaş'ın sıkıntısının odak noktasını oluşturuyorlar. Üçüncü grupta ise kadroda bulunmaları faydalı olan ancak takımı seviye atlatamayacak oyuncular bulunuyor. İbrahim Toraman, İbrahim Kaş, Ekrem Dağ, Mert Nobre gibi oyuncular da bu grubun oyuncuları. Neticede benim hesabıma göre ( Hakan Arıkan, Matteo Ferrari, Tomas Sivok, İbrahim Toraman, Ekrem Dağ, İsmail Köybaşı, Fabian Ernst, Mert Nobre ) den oluşan bir kemik kadromuz var. Peki bundan sonra ne olacak? Kritik nokta bu. Vizyonsuz yönetimlerin oyuncağı olmuş bu takım bir de hedefsiz kalınca ne yapacak. Gerçek anlamda bir yeniden yapılanma süreciyle mi karşı karşıyayız yoksa eksiklerimizi gidermemiz yeterli olacak mı? Beşiktaş öyle bir hal aldı ki uzaktan bakınca sıkıntı çok büyük. Yaklaştıkça detaylardaki güzellikler görülebiliyor. Yıldırım Demirören orada durdukça Beşiktaş'tan herhangi bir alanda atılım yapmasını beklemek insafsızlık oluyor. Ama detaylara indiğimizde belli saha içi başarıların elde edilmesi için gerekli malzemenin de bulunduğunu görebiliyoruz. İşte bu yüzden bu yapılanmanın, bu başkanlık seçimlerinin ve sonuçlarının çok iyi planlanması gerekiyor. Fabian Ernst ve Matteo Ferrari 2 sene sonra Beşiktaş'ta oynamıyor olabilirler. 2 sene sonra tekrar yapılanmak durumunda kalacak isek bugün harcadığımız günleri tekrar gözden geçirmeliyiz diye düşünüyorum...

8 Yorum:

gökhan dedi ki...

beşiktaşın elinde kötü bir kadro yok. ha bireysel olarak gsden falan geriyiz, aksini iddia etmek mümkün değil. ne bobo bir baros, nede tello bir elano. ama eldeki kadro diğerlerine oranla "takım" olmaya çok daha müsait. belli bir düzenle, sistemle başarılı olabilecek bir kadro.

geçen sezon bir dönem bunuda yakaladık aslında. ortada cisse-ernst-tello ilerde bobo-holosko ile gayet iyi maçlar oynadık, hemde sonuca gittik. bu düzenin bozulduğu her maçta ise bocaladık. bu sezonun en iyi futbolunu yine benzer bir düzenle antalya maçının son 20 dakikasında oynadık.

toraman-sivok-ferrari-ismail
fink-ernst-tello
holosko-bobo-nihat

takımın ideali bu. 7 yabancılı evet ama onuda maçına göre halledersin. kaş girer, uğur girer, serdar özkan girer. başta holosko-bobo olmak üzere çokta oynanamamak şart ama.

ancak artık zor. takım iyice loser bir hal aldı. hedeften uzaklaşınca toparlaması zor olur. boku çıkmadığı müddetçe kötü gidelim, yönetim ve hoca değişsin. zaten yeni gelecek teknik direktörin ernsti ferrariyi gönderecek hali yok.

marpione dedi ki...

ben fabian'ın durumuna yanıyorum en çok. son lig maçında sinirden kendini sikecek raddeye gelmişti ki bu adam ilk geldiğinde hiç sinir alametleri göstermezdi.

aynı şekilde sivok ile ferrari'ye de üzülüyorum. en çok da ferrari'ye. adam şampiyon takıma, şampiyonlar liginde oynamaya geldi. işini de yapıyor ama daha galibiyet yüzü göremedi doğru düzgün.

bu sene feci bir cenabetlik var. yani bir takımın kötü gitmesi için bazı nedenler vardır. uyumsuz futbolcu desen bir tane bile yok takımda. ödeme sorunu olsa duyardık. takım adam gibi çalışmıyor olsa muhabirler kesin gündeme getitirlerdi veya sahada görürdük kondüsyon sıkıntısını. huzursuzluk da yok gibi ortada yani dışa vuran bir takım içi sorun da yok.

ee ne var? basiretsiz yönetim, yolunu kaybetmiş bir denizli ve akıl almaz derecede etkinliğini yitirmiş, şanssızlıktan kırılan bir takım var.

şimdi doğruyu söyleyin bana şu son yazdıklarım olmasa çoktan kıyamet kopmaz mıydı? yani hepimiz bir yere kadar aslında farkındayız di mi tüm futbolcuların iyi niyetli ve çalışkan olduklarının ama ortada bir çorba pişmediğinin?

yani ben de hayvan gibi üzülüyorum, bozuluyorum, sinirden kuduruyorum ama cidden oturup baktığımda eski sezonlarda olduğu gibi "milyarlık eşşekler" ruh hali içinde falan değilim. lanetli sanırım bu sezon sadece bize. maya tutmadı, düzen oturmadı. oysa sezon başı hazırlık maçlarında ne çok beğenmiştim takımı.

bir de içten içe saf saf bir hamle yapılacak ve o hamleden sonra bu takım ok yaydan boşanmışçasına önüne geleni ezmeye başlayacakmış, bütün şu günlerin hıncını çıkartacakmış gibi bir his var. ama bu tabi aşırı iyimserlik. umut fakirin ekmeği ya, o hesap.

Cenk dedi ki...

nobre a2'nin kemik kadrosunda daha hoş durur sanki.

barfilozofu dedi ki...

Rüştü bu takımdan gidecek kardeşim..
Ya gidecek ya gidecek.

Yılların tecrübesi Rüştü Reçber. Türk futbolunun tartışmasız en başarılı kalecisi.Milli takımın kalesini defalarca korumuş, oynadığı takımlarla sayısız avrupa maçına çıkmış, hatta bir dönem Barcelonaya bile transfer olup, forma şansı bulabilmiş bir kaleci.
Şimdi bunların hiç birisine itirazım yok, fakat amatör bir kaleci olarak dikkat çekmek istediğim bir nokta var. Rüştünün kariyerini takip edenler bilir. Rüştü neden Barcelona da başarılı olamadı? Rüştü neden çok önemli milli maçlarda çok basit goller yedi, çok amatörce hatalar yaptı? Rüştü neden oynadığı klüplerde bir çok maçta güven vermedi? Niçin gerek biz Beşiktaş taraftarı gereksede (eskiden)Fenerbahçe taraftarı büyük maçlarda "neyseki kalecimiz Rüştü" diyemedik?
Benim düşündüğüm, Rüştünün konsantre probleminin olduğudur. Baskıyı kaldıramadığıdır. Nedense hep kendisiyle alakalı beklentilerin olduğu maçlarda saç baş yoldurtmuştur.
Aslında Beşiktaş kalesindeki tehlike gittikçe büyümektedir. Rüştünün oynadığı Galatasaray ve CSKA maçlarını şayet farklı "herhangi" bir kaleci oynamış olsaydı, bence hem skorlar, hem Beşiktaşın Ş.Ligi-TSL deki konumu, hemde içinde bulunduğumuz kaos ortamının boyutları daha farklı olurdu. Eminimki Rüştü de bunun farkındadır. Yani herhalde iki maçta yediği 4(!) hatalı golü, gece kafasını yastığa koyduğunda kabulleniyordur. Ve tüm bunların farkında olmak, kendisi üzerinde inanılmaz bir baskı oluşturmaktadır. Her geçen gün kendi hataları nedeniyle artan baskı, hata yapma ihtimalini de direkt olarak arttırmaktadır. Rüştü ve Beşiktaş için olabilecek en faydalı şey, Rüştünün bir an önce ikinci kaleci pozisyonuna geçirilmesidir. Aksi halde kalan 3 tel saçımızıda kaybetmemiz çok büyük olasılıktır...

Pamukk dedi ki...

acaba birileri kongrede Demirörenden kurtulmamız için mi aldırıyo bize bu kötü skorları:)

Pamukk dedi ki...

Rüştü bitti, Hakanıda bitirecek az kaldı.

takım kaybettikce konsantrasyon sağlayamamış olabilir moralsizlikten. + sezon başında kamp yapıp bi hedef üzerine birlik olup çalışmadılar.

ian dedi ki...

"geri dönüş" yapamayacak bir noktada değiliz bence.. elimizde halâ iyi kadro bir kadro var.. bu sene takım kimyasında biraz sorun var kabul.. ben aşırı karamsar olmamaktan yanayım.. şuanki gidişle tabiki zor bazı şeyler ama.. yeniden potaya girmek, ya bırak potayı falan, yeniden iyi oynamak, çok gol atmak falan, bunlar kaf dağının ardında olan şeyler değil bence..

Yorum Gönder

Ara