.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Büyük Başkan El Salla

İngiltere, dünyanın en pahalı liglerinden birisi. Birçok İngiliz kulüp hakkında envai çeşit bilgiye sahibiz ama ben Manchester United'ın ne başkanının ismini bilirim ne de bir demecini okumuşumdur. Okuyan, gören varsa sayılıdır. Fazla olduğunu tahmin etmiyorum... Şimdi size Turkcell Süper Lig takım başkanlarının ismini sayın desem, tahmin ediyorum 10'u sahat geçersiniz. Zira hepsinin ayrı bir haber ajansı varmış gibi, harıl harıl çalışıyorlar. Her hafta spor gazetelerinde teknik direktörler, futbolcular kadar başkan ve yönetici tayfasının açıklamalarını görüyoruz. Adnan Polat Lig Tv muhabiri Bahri Havadır'a röportaj vermiş. Okudum deliye döndüm. İşte Havadır'ın soruları: "Son olarak Manisaspor’dan Ufuk’u transfer ettiniz. Ufuk için neler söyleyeceksiniz? Yapılan transferleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Galatasaray’ın kadrosu için neler söyleyeceksiniz? Takımın şu andaki durumundan memnun musunuz yoksa “daha iyi olabiliriz” diyor musunuz? Beşiktaş derbisinin ertelenebileceği yönünde iddialar var. Derbinin ertelenmesi için bir talebiniz olacak mı? Takımdaki arkadaşlık ortamından memnun musunuz? Bunun için neler söyleyeceksiniz? Seyrantepe’de son durum nedir? Çalışmalar ne zaman başlayacak? Transfer dönemi sona erdi. Yoruldunuz ancak taraftarları tatmin eden transferler yaptınız. Bunlardan birisi de Teknik Direktör Frank Rijkaard. Rijkaard hakkında neler söyleyeceksiniz?" Kaynak: http://www.maraton.com.tr/news.php?news_id=86263 Şimdi şu sorulara bakalım. Çıldırmamak elde değil, bir başkana bu soruların kaçı sorulur kaçı sorulmaz? Biz daha bunu öğrenemedik, bunun ayrımını yapamadık. Adnan Polat'ın işi saha içi teknik yorumda bulunmak değildir. Takımdaki arkadaşlık durumunu o düzenlemez, teknik direktörünü teknik açıdan değerlendiremez, futbolcularını masaya yatırmaz. Başkanın işi gücü bellidir. Evvela, bağlı bulunduğu kurumun sembolüdür başkan. Vizyonu ve misyonu yansıtan en tepede bulunan liderdir. Spor kulüplerinde bir başkanın asli görevi bu duruşu sergileyebilmektir. Başında bulunduğu kulübün maddi ve manevi değerlerini yüceltecek çalışmalara imza atmaktır. Kurumsallaşma, maddi duran ve dönen varlıkları artırma gibi konular asli görevleri arasında yer alır. Bakın, çok açık ve net yazıyorum. Bir başkan şampiyonluk sözü vermez, vermemeli. Veriyorsa o kulüpte problem vardır. Başkan yalnızca o şampiyonluğu sağlayacak ekibi görevin başında tutacağının sözünü verebilir. Sportif başarı teknik bir konudur, teknik direktörün ana konusudur. Adnan Polat, futbolun tekniğini, taktiğini çok iyi bilmek zorunda değil ki arkadaşım. Ha keza Yıldırım Demirören de Aziz Yıldırım da öyle. Size ne arkadaşım yeni transferlerin istatistiklerinden, şampiyonluk puanından, form grafiğinden. Siz zamanında ödemeleri yapın, yeni tesisler ve binalar kazandırın kulüplerinize. Önemli günlerde adam gibi kulübünüzü temsil edin. Gölge etmeyin başka ihsan istemez... Ben her Allahın günü bu adamların ismini, cismini gazetelerde ve televizyonlarda görmekten usandım. Adnan Polat önüne uzatılan mikrofona ne sorulursa cevap veriyor, Yıldırım Demirören her ay Çamlıhemşin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı gibi her ay Beşiktaş Dergisi'nde ahkam kesiyor, Aziz Yıldırım kukla oynatır gibi yazılı ve görsel basındaki satın alınmış birkaç "gasteci" aracılığıyla fanatizmini ortaya döküyor. Büyüklerde durum böyle de altta farklı mı sanki? Küme düşmek üzere olan bir rakiple oynanan maçın devre arasında silahı şakağına dayayıp kendi soyunma odasına giren ve "yenilmeniz lazım" diyen başkanı unutmadık. Geçen sezon Raşit Çetiner ile on yıllar boyunca beraberiz deyip iki hafta sonra adamcağızı kapının önüne koyan başkanı da kolay kolay unutmayacağız. Sözün özü, ben artık ağzı ishal olmuş başkan, yönetici gömekten bıktım usandım. Adnan Polat'ın hangi dizilişi daha çok beğendiği, Aziz Yıldırım'ın meşhur Azizsilini, Yıldırım Demirören'in Beşiktaşlı futbocluda aradığı ahlaki ve mental özellikler beni hiç ilgilendirmiyor. Sizi de ilgilendirmemeli. İlgilendiriyorsa sizde de problem var demektir...

4 Yorum:

alper dedi ki...

ee sorular gayet mantıklı ve adamına sorulmuş!!
bu işlerin kompedanı adan polat ve ergün gürsoy efendiler değil mi?murat 124 ler değil mi?herhald eyani teknik taktik şampiyonluk konuları onlara sorulacak.siz hakketen bu yıl gs şampiyon olursa rijkaard mı yapacak sanıyorsunuz cidden.geçen yıl ibb maçında nobrenin sayılmayan golü ile geçen hafta barosun kayseriye attığı gol arasında ne fark vardı.işte bu yıl o fark var.

barış dedi ki...

o değil de bu bahri havadır denen adam ne gereksiz yaw! kim koymuş onu oraya, nasıl yapıyor bu işi anlamadım ben.

geloraptor dedi ki...

Asıl yanlış olan şeylerden biri de Tükiye'yi İngiltere ile kıyaslamak. Sen ülke olarak nerede bir sistem oturtmuşsun da bu tip konularda normallik bekiyorsun. Hem ben de bu isimleri her gün görmekten memnun olmasam da Manchester'dan ço daha büyük bi ulüp olan Barcelona'da LaPorta'nın adını da her gün duyuyoruz. İbrahimovic transferinde de Ricky Rubio transferinde de imza atılırken yanında görüyoruz. Ya da Real'deki Perez farkını tüm yaz hissedebiliyoruz. Bu ülkenin futbol ile ilgili bu kadar sorunu varken bu bence bilahare halledilmesi gereken bir sorun.

alpstein dedi ki...

Turkiye'de baskanlarin bu kadar on planda olmasi hakikaten uzucu bir durum, ama geloraptor'a da katiliyorum. Ingiltere biraz adaletsiz bir karsilastirma olmus sanki. Mesela Ispanya, Italya gibi ulkelere baksaydik muhtemelen Turkiye'ye yakin bir durum gorurduk. Bu ulkeler gelismislik olarak Turkiye'ye Ingiltere'den cok benzerler, ve bu ulkelerde de baskanlar daha medyatik gorunuyor. Berlusconi'yi biliyoruz, Perez de ha keza.

Turkiye ve Besiktas maalesef henuz Ingiltere ve Manu klasmaninda degil. Cogu iste oldugu gibi, klup yonetimi de Ingiltere'de cok daha profesyonelce yapiliyordur. Baskanlarin cebinden buyuk paralar cikmiyordur mesela. O zaman baskanlarin da cok on plana cikacagi ortam olusmuyordur. Tam bilmiyorum ama, Ingiltere'de klup baskanlari sirket CEO'lari gibi hareket ediyorsa pek sasirmam.

Turkiye'de bu duruma cok uzagiz. Klupler kendi yaglariyla kavrulamadiklari icin, baskanlarin cebinden buyuk paralar cikiyor. O kadar para verince, baskanlar her ise karisma hakkini kendilerinde goruyorlar.

Bu durumdan cikmak icin Besiktas'in en kisa surede profesyonellesmesi, markalasmasi, gelir kaynaklarini arttirmasi gerekir. Turkiye'de bu isler zor. Ekonominin bile cogu aile sirketleri uzerinden, hatir rica iliskileriyle donuyor. Daha sirketler seviyesinde bu isi cozememisken, futbol takimi seviyesinde o noktaya gelmemize daha var gibi gorunuyor. Maalesef o gune kadar parali ama gudik yoneticilerle idare etmemiz gerekecek.

Yorum Gönder

Ara