.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

11 Ağustos 2009 Salı

Şuyuu Vukuundan Beter

Üniversite hayatımda tanımış olduğum en değerli hocam olan Burhan Şenatalar'ın dağarcığıma kattığı bir tanımdır "Şuyuu Vukuundan Beter". Kendisi, dış ekonomik politikamızla ilgili olarak kurguladığım bir mizansenden sonra bu cümleyi kullanmış, ben de ilk kez aynı cümleyi duyma hazzını yaşamıştım. Durum tanımı kullanmayı gerektiriyorsa gözümü kırpmadan yapıştırırım her defasında. Tanımın anlamını bilenlerimiz de olabilir... Tam bir tanımlama yapmadan, örneklerle açıklayacağım bu cümleyi. Farz-ı misal, bir gün sözlüğe girdim, Tümer Metin başlığı altında "Beşiktaş'a geri dönen futbolcu" tanımını gördüm, cümlenin sonunda da nefret ettiğim, hala o çok ulu sözlük insanlarının nasıl olup da kullandığını anlayamadığım swh ibaresini yıldızlı bakınız olarak farkettim... Durum sadece böyle olsaydı, gerizekalı der geçerdim. Ancak bugün duyuyoruz ki, bu adamın Beşiktaş'a geri dönme ihtimali konuşuluyor. Sayın basınımıza elbet de çok güveniriz, kendileri bizim Yıldırım Başkan ve Denizli Hocamız'ın kendisiyle Bodrum'da görüştüğü yazıyorlar. İşte tam zamanıdır oğlum threepoint diyerek, gözümü budaktan sakınmadan yapıştırıyorum o halde; "Şuyuu Vukuundan Beter..." 1 sezonumuzu bu adamla uğraşarak geçirmiştik... 2006'nın mayısında, güle oynaya karşı kıyıya geçmişti kendisi. Fenerbahçe'nin verdiği 1,500,000 € tutarındaki yıllık teklif, Beşiktaş'ın teklif etmeyi düşündüğü 1,000,000 €'dan daha üstteydi. Ve Beşiktaş'ın çözemediği askerlik sorununu, Fenerbahçe'nin bir şekilde çözeceği iddia ediliyordu, o nasıl bir şeyse... Yıllık ekstradan 500,000 € aylık kazancı 1,000 €'yu bulmayan bir kişi için hayal edemeyeceği bir paraydı, belki Tümer için de öyleydi, gitti kendisi... Sergen Yalçın'ın takımdan gönderilmesinden sonra 2. kaptanlığa terfi edecekti. Takımda 5 sezon geçirmişti ki karşı kıyıdaki imza töreninde "o takımda 5-6 sene geçirdim" gibi pespaye bir açıklama yapacaktı. Ahh be güzel abim, tek elinin parmakları bile yeterdi kaç zaman geçirdiğini hesaplamana, hele senin ki überentellektüel, zeki ve kültürlü biri için çok kolay bir hesap değil miydi bu... Adımızını anamadı, o takım dedi, hem de çok değil 20 gün önce bizle karşılıklı olarak hakaret ettiği bir takıma transfer olurken. Ligin ilk yarısında 0-0 biten maçtan önce, bir kaç ay önce biricik sevdalarına küfür etmiş adam sıfatıyla geniş midelilerce tribüne yumruk şova çağrıldı. Çılgın atarak yaptı şovunu, ısınmaya devam etmek üzere sırtını dönmüşken, "Tümer Kartal'ın ..........." diye bir yaygara kopartıldı çok yaratıcı insanlarca, tekrar tribüne dönüp yumruk yaptığı elini kalbine götürdü... Maç, onun istediği gerginlikte geçmedi, belki bu yüzden yüksek bir performans gösteremedi. Kader bu ya, bir kez de kupada eşleştik Tümer'in takımıyla o yıl, ekstradan 2 maç daha demekti bu. İnönü'de sahaya çıktığında alık bir balığın bakışlarındaki boşlukla etrafa bakındı durdu. Küfür geliyordu kendisine, Figo'dan bu yana en büyük protesto yaşanıyordu bir futbol sahasında. Hiçbir şey yapamadı o maçta, Space Jam'de uzaylılar tarafından yetenekleri alınmış Charles Barkley gibiydi. Ve Bobo attı aldık maçı 1-0. İkinci maçtan evvel ortam gerildi, Fenerbahçe'nin bitmek tükenmek bilmeyen ve her defasındaki hüsranlardan sonra hakir görüp tükaka ilan ettiği Türkiye Kupası'na olan özlemi yay kıvamında daha da bir gerdi ortamı. Mustafa Doğan'ı mesleğinden soğutacak bir çalım atarak güzel bir gol attı Tümer. Koşarak korner bayrağına bir tekme çaktı, küfürler ağzından taşıp dudakları aracılığıyla ekranda görünüyordu. O maçı memleketim Bafra'da bir birahanede izlerken, sinirden tırnak bırakmıyordum parmaklarımda. Ancak uzatmada manidar şekilde Nobre bizi ipten alıyordu. Ben hem finale kalmış olmanın sevinci hem de Tümer'in çok yakın bir zamanda bir kez daha İnönü'ye çıkacağının farkındalığıyla soğuk biramdan bir yudum daha alıyordum. Tigana'nın ofsayt taktiği belki de en önemli maçta error veriyor ve şampiyonluğu yine bir final maçında kaybediyorduk. İçim yanıyordu, Tümer'in sahada yaptığı şoven hareketler daha bir burkuyordu yüreğimi. İyiden iyiye nefret ediyordum kendisinden, esas adamım Ahmet Dursun'u hiçbir zaman sevmemesinden ötürü ben de onu hiçbir zaman sevmemiştim, ama bu nefreti bir çok Beşiktaşlı'nın kalbinde kendi elleriyle örmüştü Tümer. Kadıköy Yunanistan arasını su yolu yaptı bir ara. Euro 2008'de, antipatik oyuncu kontenjanından kadrodaydı, yarı finaldeki Almanya maçının son dakikasında kazanılan frikiği olanca bencilliğiyle kendisi kullanmıştı. Frikiğin gol olması elbette düşük ihtimaldir, ancak kargalara gönderdiği vuruştan sonra olanca lakayıtlığıyla sakızını döndüre döndüre sevmişim dünyayı tavırlarını takılması herkesi bir kez rahatsız etmişti. Kendisi şu an yine Yunanistan'da. Ve Beşiktaş, onun deyimiyle o takım ucuz yollu yerli bir 10 numara arayışında. Yusuf geldiğinde, karakteri ve özellikle de Vedat Okyar'a olan benzerliğinden ötürü hiçbir rahatsızlık duymamıştım. Yusuf'a bir destekçi aranıyorsa, bu kişi Luce'nin prensi Bülent Akın olabilir, Yasin Sülün bile olabilir ancak olamayacak biri varsa o da nefret örme ustası Tümer Metin'dir. Hangi takımı tuttuğu birçok Beşiktaş taraftarının zerre umrunda değildir, son söz olarak, bu herif hakkında çıkan haberlerden sonra, "Şuyuu vukuundan beter" demekten bir kez daha alamıyorum kendimi. Bize uzak ol Tümer... (Son olarak zamanında ne demişiz diye bir göz atmak için) http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=t%C3%BCmer+metin%2F%40threepoint

3 Yorum:

alper dedi ki...

tümer e küfür etmek serbest mi burada şimdi.ona göre sıralamaya başlayacağım.acil cevap bekliyorum..

hep sabriye sövüyorum son 2 yıldır bari biraz değiştireyim lügatımı..

matiasemilio dedi ki...

o i...yi o kadar seviyordum ki adını soyadını oğluma koyacaktım;Tümer Metin Cömert!! ne güzel duruyo di mi..hayal kırıklığı bir tarif gerektiriyorsa işte budur derim..
ulan .... gidecektin madem Cordoba'nın gitmesine neden çanak tuttun..

QuaresmA dedi ki...

çok severdim tümer'i, hala da severim de transfer etmeyelim mümkünse :)

Yorum Gönder

Ara