.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

4 Ağustos 2009 Salı

Ölü Top Seviciler Derneği Vol.2

Porto maçından sonra yazmışız: "Olumsuzluklar da gayet net. Korner kullanamıyoruz. Korner karşılayamıyoruz, ceza sahası çevresinde az önce bahsettiğim Ferrari-Sivok ikilisinin zaafları nedeniyle cok faul yapıyoruz. Bunlar Avrupa sahasında direk cezasi kesilecek konular. Kornerleri biraz etkin kullanabilsek on taneden az korner atmadığımız şu maça bir gol sıkıştırabilirdik." Beşiktaş Porto maçında savunmanın göbeğindeki uyumsuzluktan, Fenerbahçe maçında da kondüsyon problemlerinden dolayı ceza sahası çevresinde çok sayıda faul yaptı. Fenerbahçe'nin de beklediği buydu, nitekim penaltı da böyle bir pozisyonda geldi. Rakip sürekli korner kullanırken ister istemez işlerin terse döndüğünü hissetmiştik, arka arkaya gelen frikikler de bu dönüşü kesinleştiren etmenler oldu. Beşiktaş'ın en önemli konusu budur. Oyunu tutabilen, hükmedebilen bir takım olma koşusunda Beşiktaş'ı dizginleyen şey futbolu değişim geçiren takımın verdiği bu önemli açıktır. Fenerbahçe maçı öncesi ısınırken dar alanda 10 kişiyle kısa pas idmanı yapan takımın geçen senelerdeki Beşiktaş'la ilgisi yok. Çünkü bu idmanı birebir maçta izletebilen bir takıma dönüşüyor, maçta 20-25 dakika o idmanı izletircesine pas trafiği yakalıyor. Özellikle orta sahada en müsait oyuncuyu otomatik olarak bulmaya programlı bir bilgisayar gibi işliyor. Bundan verim alınabilmesi için, iki şart var. Birincisi yüksek kondüsyon! Bu kondüsyon sayesinde, artık futbolcu mental olarak hazır olduğu bu pas trafiğine fiziksel olarak da destek verebilecek. Böylece 25 dakikalar 60 dakikalara yürüyecek ve biz de rahatça futbol izleyebileceğiz... İkinci şart ise, bu oyunu sürdürebilmek adına; kendi yarısahasında oyunu sürekli canlı tutma gereği. Yani rakibe duran top, pozisyon alma, düşünerek oynama şansı vermeme pozisyonu. Bu ikisini başardığında Beşiktaş önemli bir yol kat etmiş olacak... Önümüzdeki bir ay bu aşamayı kat ederek modern bir futbol takımına dönüşmek için çok önemli... Şu orta sahaya Hamit'i transfer etmek için kaç Milyon Euro gerekir acaba?

7 Yorum:

jackiechiles dedi ki...

hamit için "çok milyon yuro" gerekir diyelim. 30 temmuz'daki manu maçının ikinci yarısına bayern kaptanı olarak çıktı adam. 1-2 gün önce de almanya kupası maçında golünü yazmış.
o değil de bir dos santos muhabbeti vardı? (giovani olanı) o da mı ismail air haberi çıktı?

yuki the zorba dedi ki...

Şu an hiç bir haber akmıyor sağdan soldan. Ben de anlamadım bu hikayeyi... Ağustos oldu artık, alınacak adam ne derece ekstra katkı sağlayabilir göreceğiz.

Bir de klüp sürekli birilerinin sözleşmesini fesh etmekten, yok lisans çıkarıp, iptal edip, tekrar lisanslamaktan falan helak olmuş vaziyette... Bu işlerin daha doğru yapılması gerekmez mi...

Unknown dedi ki...

@yuki
Bu yönetimden birşey beklenmez.Gerçi demirören 2010 seçimleri için bir transfer yapacaktır.Taktik belli borçlandır yönet başka aday çıkmasın.Sadece bu sebepten yapacaktır transferi...

pancurtaran dedi ki...

hamite hadi gucumuz yetmez diyelim ama sakatlık riskine ragmen niye yıldırayı degerlendirmiyoruz.eskisehir bile almaya calıstıgına gore cok yuksek ucrette gerekmiyo sanırım

Takımın kondisyonu beni de çok şaşırttı.Oysa ilk 20-30 dakika geçen sene hiç bir maçta göremediğimiz bir şekilde inanılmaz pas yapan bir takım seyrettik ama bunu tüm maça yayamadık ve 75.dakikadan sonra ne olduysa birden oyundan koptuk.
Zannediyorum ki üst üste oynadığımız lyon-porto maçlarından sonra bir üst düzey maçı daha kaldıramadık yani umarım öyledir.Sezon başı kampı yapmadığımız için takımın kondisyonu hakkında zaten şüphelerim vardı.

Unknown dedi ki...

Dejan Stankoviç haberi doğru mu? Bilgisi olan var mı?

Gürcan Ulusoy dedi ki...

kondüsyon sorunu olan adamlar fink-ernst değil.

tello-yusuf-holosko-bobo ve nihat

bu 5 in 3'ü oynadığında doğal olarak arka taraf ta sıkıntıya giriyor.

nobre'nin son 10 dakika 3. ortasaha oyuncusu gibi oynaması da bu zaafiyetin en açık resmidir.

geçtiğimiz yılın son döneminde holosko'nun yüksek fizik kapasitesi vardı. geriye temposuz 2 oyuncu kalıyordu; tello-bobo. onlar da bir şekilde idare ediliyordu.

ama şunu unutmayın, geçen sene bu kadar tempolu oynamıyorduk. bekler bu denli hücuma çıkmıyordu.

neticede takımın fizik temposu düşük değil. belli oyuncuların düşük.

Yorum Gönder

Ara