.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Kupayı kaybettik ama boşver be; özlemişiz...

Lyon ve Porto maçlarından sonra TV'den izlediğimiz kadarıyla yorumda bulunduk. Bazı şeyleri sahada kanlı canlı görmek farklı tabii. Dikkatimizi çekenleri hemen söyleyelim. Ayrıca, olumlu söylediğimiz hemen her şeyin ilk 60 dakikayı kapsadığını da belirtelim... Ferrari her maç kendini toparlıyor. İlk maçta 10 üzerinden 4'tü, bugün 7; zaten 8 oynadığında artık Ferrari'yi konuşmayacağız, Sivok'ta olduğu gibi... Fink beklentilerin çok ötesinde. Bu takımın en kritik oyuncusu olan Ernst'le birlikte Porto maçında olduğu gibi orta sahayı harika parsellediler. Defansif olarak ve daha önemlisi basit ve etkili futbol anlamında bu ikilinin üzerine bir başka orta saha yok Türkiye'de... Erhan Güven maalesef bu maçta çok hata yaptı. İzlediğimiz iki maçın aksine pozisyon almada ve hamlelerde sık sık geciktiğini gördük. Burada İsmail'in Lyon maçında yaşadığı sıkıntı gibi, onun da önünde Yusuf'un geriye destek verememesi de etken olabilir ama bu sıkıntının tek açıklaması olamaz. Ekrem ve Toraman'la birlikte orası da güvende olacak. Rıdvan golde ters kademeye giremedi maalesef. Çok genç, çok yolun başında. Kendine güveni yerinde olsa da şu anda en fazla 3. alternatif olabilir... İsmail beni tatmin etti sonunda. Canlı izleyince ne kadar yetenekli olduğunu daha net görme şansı yakaladık. Savunma tarafında tabii ki 25'lik Üzülmez değil... Olmak zorunda da değil zaten, yeterince sert ve temkinli. Onun dışında ilk yarıda yediğimiz iki pozisyon da İsmail'in korner dönüşü hatasından kaynaklıydı. Bence orada, kendi yarı sahasının en önünde kullanılacak ilk isim tecrübesiz İsmail olmamalı. Güiza ileri koşu yaparken İsmail attığı 40 metrelik deparla rakibi kaleciyle neredeyse birebir bıraktı. Fink ve Ernst'in Güiza'ya yetişip topu almaları Tsubasa bölümlerinden fırlamış bir sahneydi... Etkilendik... Bu arada İsmail'in Tello'yla sol kanatta yaptığı ikili oyunlar Şifo - Münch ikili oyunlarını anımsattı... Önemliydi ve kesinlikle çok keyifliydi... Tello'nun bu takımda ne kadar ağır bir role büründürüldüğünü hep konuşuyoruz. Konuşuyoruz da, adam yine 70. dakika itibariyle ayakta duramaz hale geliyor ve Beşiktaş ne yapacağını bilmez bir vaziyete sürükleniyor. Bugün de öyle oldu. Tello bitince takımın orta sahası ile hücum hattı arasındaki pas trafiği tamamen kesildi. Ernst ve Fink Deivid ve Santos'un peşinden gitmeye başlayınca da oyun iyice çığırından çıktı ve Beşiktaş pasifize oldu. Eğer orta sahaya bir oyuncu alınacaksa, görünen o ki bu iş ucuza kapatılabilecek bir noktada değil. Tello'nun ilk 25 dakikada mükemmel yaptığını en az 70 dakika mükemmel yapabilecek futbolcular 20 Mio Euro'dan başlıyor. Buraya oyuncu alınsın, bir iki izleyelim o zaman konuşacağız. Ancak, Tello bu takımda bu rolü kaldıracak değil, idare edecek adam... Hücumda ise sıkıntı arka taraflara göre daha büyük. Erhan kötüydü, Ekrem var; Toraman var, Rıdvan var. Tello olmazsa Uğur var, Yusuf'u oraya çekmek var, ya da Serdar Özkan var... Bir alternatif hep var... Hücumda ise belirsiz adamların arasında alternatifsizlik var! Nobre o golü atsa ya da pası verip Bobo'yu kaçırsa maçı değiştirecek adam. Fakat bunları yapamıyor. Yapabileceğini de düşündürmüyor açıkçası. O zaman rolü net ve o rolü şu anda en iyi yapacak adam olduğu açık... Bobo güçsüz. Evet üç dört defa topla kalkıp gitti, ancak o gidişlerin maliyeti kaybedilen sol kanat etkinliğine dönüştü... Ellerini beline koyup kaldığında, benim sporda nefessiz kalıp dinlendiğim anları anımsattı... Bugün oynanan futbol fit olmayan bir adamı öldürebilecek kadar tehlikeli bir spor. Sürekli nabız değerleriniz maksimum seviyelerde geziyor. Eğer nefesiniz yoksa, futbol oynayamazsınız. Bu kadar net... Bobo'nun da maalesef nefesi yok... Henüz yok, yarın olur mu bilmem. Bu ciddiyetsizliği Beşiktaş hak ediyor mu? Hayır... Yusuf oynadığı sürede etkili oldu. Takımı ilerde tutan faktördü. Çıkışı ve Nihat'ın girişi iki şeyi ortaya koydu. Birincisi bu takımın Yusuf olmadan da hücumda etkin olması lazım. Bunun yolu görünen o ki kanatlardan geçiyor. O ışık net şekilde ortada... İkinci konu Nihat'ın hazır olmadığı gerçeği... Nihat doğal olarak 3-4 hafta daha oynayamaz. Hazır olduğunda elbette önemli bir silahtır... Holosko'nun iki türlü hali var. Birincisi "Ben bu maçı alıcam" ruh hali... Bunu görünce boş alan falan aramıyor, önündekileri devire devire boş alanı yaratıyor... İkincisi ise "Ben burda ne arıyorum" hali... İşte o tam da bugüne denk geliyor. Ne yapacağını bilmeden koşuyor, garip yerlerde duruyor, sürekli çorabını çekiştiriyor... Üzerine takım kurmak imkansız, vazgeçmek de imkansız; U2 şarkısı gibi... With or without you... Rüştü ise her zamanki gibi işte. İki delilik, iki acaip kurtarış... 40'ında da değişmeyecek... Neticede Beşiktaş geçen seneden daha iyi bir takım. Rüştü-Toraman-Sivok-Ferrari-İsmail-Fink-Ernst-Nobre banko sahadayken, Tello, Bobo, Holosko, Nihat, Yusuf beşlisinden ikisi formdaysa, işler iyi gidecektir... Bir kaç satır da Fenerbahçe'ye... Dos Santos'u dikkatle izledim. Açıkçası overrated buldum. Biraz daha izlemek lazım. Cristian Beşiktaş'ta altıncı alternatif olur. Hala Deivid'in ve Alex'in etkinliğine fena şekilde muhtaçlar. İlk yarıda müthiş düşük tempoda oynadılar. İkinci yarıda taze kan Deivid işleri değiştirdi... Biz ise Tello - Holosko değişikliği ile alenen 4-2-4 oynamaya başladık. Deivid ve Alex akıllı oyunla bizim ikili baskımızı paslarla geçince oyun tamamen alehimize döndü. Zaten 55. dakika itibariyle maçı izlemeyi bırakan birine Beşiktaş'ın bu maçı 2-0 kaybettiğini değil, oyunun kontrolünü verip kaybettiğini anlatmak zor olur... Deivid'in girişi, Tello'nun oyundan düşüşü ve çıkışı maçı gece gündüz gibi değiştirdi... Beşiktaş taraftarı bu kez Olimpiyat Stadı sınavında geçer not aldı. Cuma günü herkes orada olmalı. Biz Jessie'yle birlikte gittik, açılışından beri onun üzerinde maç seyrettiğim Olimpiyat Stadı'ndan en kolay çıkışımızı yaptık... Belediye maçında da bu çocuklar öksüz kalmasın...

17 Yorum:

delgado dedi ki...

2.golü de sivok atmış gibi bir hava oluştu heryerde. hata yapmış olabilir ama bir sağ bek hemen oracıkta felç geçirmemişse koşu yapan adamı kovalaması dışında yapacak değişik bir şeyi daha yoktur. olsun rıdvan da olacak. o fiziğine rağmen bayağı gözüpek ve cesur.

birkan dedi ki...

Daha Mehmet Topuz ve Özer gelecek.
Beşiktaş'ın en iyi hali bu, bundan öteye zor geçer.
En kötüsü geçen sene Bjk neyse bu maçta F.Bahçe öyle oldu.Şimdi anlamışsınızdır şampiyon olduğunuz halde yapılan eleştirileri.

Bizim bu seneki derdimiz öncelikli olarak sampiyonlar ligi olmalı... Orada çıtayı yüksek tuttugunda zaten bu ligide çok kolay götürebiliyorsun...

tathar dedi ki...

ilk yarıyı beğendim, ikinci yarı da idare ederdi... ferari iyi topçu, sivok'a laf yok çok maç kazandırdı bu da ondan olsun.

schmerzlos dedi ki...

bobo'nun erken yorulmasının yanısıra ilk yarıdaki topkayıpları da çıldırtıcıydı. ilk yarı gerçekten güzel oynadık. defansta zan'ın yoluğunu derinden hissettik :)))

cha dedi ki...

@birkan

fenerbahçe'de topuz ve özer'in bu takıma katkı yapması demek alex ve deivid'in katkı yapmaması demek. bu katkı da ne kadar fazla olur, fazla mı olur, az mı olur ilerleyen günlerde göreceğiz...

onun dışında beşiktaş'ın sağ bek için ilk iki alternatifi sakattı. bu iki alternatif(toraman, ekrem) biri defansın ortasında oynayabilirken diğeri sol bek, sağ açık oynayabiliyor. bunların eksikliklerini görmezden gelmek ne kadar doğrudur, tartışılır. nihat daha yeni askerden geldi. gerçek nihat'ın bu olmadığını herkes biliyor. ve çok büyük ihtimalle yeni bir 10 numara gelecek takıma. beşiktaş'ın bundan daha öteye gitmeyecek olmasını düşünmek bana biraz abes geldi.

fenerbahçe'ye dönersek defanslarının ortasına takviye yapmadıkları sürece bu takımı ortalama bir anadolu takımı çok madara eder. tabi özer ve topuz yedek kalmayıp süpermen olurlarsa işin rengi değişir. yediğinden fazla atar ve maçı kazanır.

rbaggio dedi ki...

hakem hatalarından bari bu maçta bahsedilmesin ama topa kasten elle dokunmanın (2 kere yapıldı sanırım) cezası sarı kart değilmidir? yanlışmı biliyorum?

eldeki bütün ileri alan oyuncularını sıralayalım:
nobre-bobo-holosko-nihat-yusuf-tello-serdar özkan.
şimdi bu isimleri yanyana görünce en iyi hücum beşiktaş ta diyenler var.
oyun içerisinde baktığınızda tello dışında oyun görüşü açısından farklılık yaratacak tek oyuncu yok(yusuf malum sebeplerden ancak tamamlayıcı olabiliyor.)e tello da bahsedildiği gibi oyunu kotarabilecek değil idare edebilecek durumda ancak.

burada evet klişe ve sıktı ama 10 numara olabilecek oyuncu kesinlikle gerekiyor diye düşünüyorum. medya da adı geçen ve ihtimal vermediğim deco olursa bu, beşiktaş bir değil iki adım öne gecer ezeli rakiplerden..şampiyonlar ligi de iyi kura ile üst turlar rahatlıkla olur..deco değilse bile oyunu okuyabilen bi adam kesin lazım ve her sistemde de problemsiz yazabilirsiniz yani nihat problemi olusmaz bu oyuncu için...

yani gerçekten üzülüyorum rakip ceza alanı ve orta saha arasında ki bölgede oluşan kaotik oyun yapımızı görünce..orada ki oyunu ve diğer oyuncularımızı rahatlatacak bi oyuncu olmadan çok ta bu durumumuzun üstüne cıkamayız gibi geliyor bana..umarım yanılırım diyerekte bitireyim yazıyı...

Unknown dedi ki...

Maçın sonucu kötü olmasına rağmen bizim için çok iyi bir tespit maçı oldu.Birkan arkadaşımız beşiktaş bunun üzerine koyamaz ama fb daha ii olur demiş.Çok büyük bir yanılgı yarattı bu maç fb camiasında.O kadar çok eksikleri varki 1-2 transferle çözülmeside mümkün görünmüyor.Beşiktaşa gelince herkes bir noktayı es geçiyor.Beşiktaş takım oyunu oynuyor.Eğer bir sistem ve kalıcılık yaratmak istiyorsanız ilk hedef takım oyunu oynatmaktır.En kötü gününde bile sırf bu anlayış sizi ayakta tutar.Bugün için hücumda sıkıntı olduğu gerçek ancak bu saha içinde oyunculara verilen görevler ve onların form durumu ile ilgili.Bobo sol açık,yusuf sağ açık olarak oynatıldı.Buna rağmen ilk yarı beşiktaş çok iyiydi.Nihat ve Holosko henüz hazır değil.Telloda o kadar çok görevle donatılmışki bu onu çok zorluyor.Beşiktaş muhakkak bugün yarın bir transfer daha yapacak.Tek bir eksikliği var onu da halledecektir.Önü açıktır bu takımın rahat olun.

Kalten dedi ki...

Sulandırmış gibi olmak istemem ama geçen sene ve önceki sene hakem hatalarından en çok zarar gören takım Beşiktaş'tı, bu sene de öyle olacak gibi gözüküyor.

Tamam, bir kere "hakem" dendiği anda herkes çamurlukla suçluyor ötekini ama, kardeşim, AYNI pozisyon, 10-15 dakika arayla, nasıl olur da bu kadar farklı yorumlanır? Tarihte bir tek bu maç olsa tamam, Türkiye Kupası Finali'nde bile hediye penaltı verildi bize karşı, kazandığımız için kimsenin gıkı çıkmadı. Geçen seneki tüm hatalı kararları bir hatırlayın.

Hakemler gerçekten satın "alınmamış" olabilir, gerçi A.Y. yaptığı açıklamalardan sonra cebren ve hile ile bunu da yapar, ailesini tehdit eder birşey yapar ayrı mesele, ama farzedelim ki içleri "temiz" olsun..

Bu durumda Yunus Yıldırım'ın kariyerinde verdiği 4 (yazıyla DÖRT) penaltıdan 3'ünün Fenerbahçe'ye verilmiş olmasını oturup düşünmemiz lazım değil mi sizce?

Fenerbahçe şu anda Türkiye'deki en güçlü takım. Bunu saha dışı faktörlerini iyi kullanarak beceriyorlar; medya etkisi, taraftar sayısı, ekonomik güç derken Fenerbahçe'nin sezonu geçen seneki gibi erken kapatması kimsenin işine gelmiyor. Galatasaray da -keza- öyle. Ancak aynısı bir Beşiktaş ve Trabzonspor için geçerli değil.

Bu kuvvetsizlik, bir nevi "öksüzlük" de Beşiktaş'ı hakkı en kolay yenebilen takım yapıyor --yanlış anlamayın, "dünya bize karşı, şöyledir-böyledir" değil demek istediğim. Sadece futbolun kuralları renklilere karşı duyulan korkudan dolayı eğilip-bükülebilirken, Beşiktaş'a gelince beton gibi kalıyor.

Her ne kadar her derbi maç akşamı sonrası hakemlere ve olan-bitene sinirimden A.P. ve A.Y.'ye sövüp-saysam da, bu işin sorumlusu yıllara yayılan Beşiktaş yönetimsel hatalarından kaynaklanıyor bence. Eğer biz kuvvetli olabilseydik, taraftar sayımız da artardı, gücümüz de artardı. Bu kuvveti saha dışında baskı olarak kullanıp, maçlarda kendimize avantaj sağlardık --en azından sözüm ona "3 BÜYÜK" olarak anılmanın bir güzel yanını görürdük.

Beşiktaş "3 büyükten biri" olmak yerine, her zaman "3. büyük" olmayı kabullenmiş gibi sanki. Bu kabulleniş bizim üstümüze sinen "Beşiktaşlı duruşu", "tevazu", "saygı", ve "sineye çekme"de de belirgin.

Aslında kim bilir, belki de ben bunu eleştirirken içten içten bu yüzden Beşiktaşlı olmuşumdur, işin o psikoanalitik boyutlarına hiç girmeyeyim.

Bilmiyorum net anlatabildim mi ama, tepkim renklilere değil, bizimkilere aslında. Bütün bu hakem hataları, yakınmalar, medya baskısıyla Topuz'u elden kaçırmalar, hepsi kendi hakkımızı kendimiz koruyamamaktan kaynaklanıyor bence.

Bu blog'un daimi yazar ve okuyucu kadrosunda bulunanlardan üç tane random adam seçip yönetime koysanız, eminim birçok şey daha doğru gider, Beşiktaş da biraz silkinip-kalkınabilir. İnşallah günü gelecek, o da olacak, başka da birşey diyemiyorum.

Kusura bakmayın kitap gibi uzattım, ama birşeyler söylemek istedim.

Gecen seneki macta Guiza'nin darbesiyle yere dusen Gokhan Zan vs. bu sene omuz omuza sarj ile Guiza'yi ucuran Fink.

Aradaki fark bu, tas gibi takim oluyoruz. Hucum sorunu cozuldugu anda bu is bitmistir.

sy dedi ki...

@shelbyl

Sen soyleyince hatirladim. O pozisyonda Guiza Ernst'i gecti, Fink'e takildi. Geri dortluden kimsenin olmamasi bir tek bana mi anormal geldi?

Korner donusu oldugundan Sivok ile Ferrari zaten ilerdeydi; karsilamasi gereken Ismail ve Erhan kardeslerin de eli ayagina dolandi.

ard dedi ki...

özer ve topuz gelsinler bakalım.
birisi geçen sene ayağını kırmış
ötekisi de kayserispor'un sistemini sabote etmiş kaleyi görünce asılan garip bir adam olmuş
ne fayda bekleniyorsa bu adamlardan.
fb'ye gereken ernst tarzı bir adam.

No Pasaran dedi ki...

@shelbyl

Geçen seneki maçta Gökhan Zan'ın omuz yediği isim Semih'ti diye hatırlıyorum. Guiza geriden gelip golü atmıştı.

Neyse ne farkeder, sonuçta senin demek istediğine çıkıyor her ikisi de...

Takım taş gibi oluyor hepimizin hem fikir olduğu konu bu ancak yaratıcılık ve bitirici noktalardaki maharet yönlerinden baya bi eksiğimiz olduğu gerçek. O yüzden bu sorunun bir an önce halledilmesi gerekiyor. İlla transfere de gerek yok, taktik değiştirip klasik 4-4-2 vs bişeyler de denenebilir...

Gürcan Ulusoy dedi ki...

yaratıcılığa gerek yok. liverpool ne zamandan beri yaratıcı futbol oynuyor? e ama o liverpool.. yoo sen de kendi çapında beşiktaş'sın işte.

kupa maçında tello ismail verkaçlarında yaratıcılık mı vardı?

yaratıcılık kötüdür demiyorum ama olmazsa olmaz değil diyorum.

top sağdan sola 10 saniyede değil 4 saniyede döndüğü anda rakibin tüm savunma değerleri taça çıkar. yaratıcılıktan önce önce o düzeni oturtmak lazım. yaratıcı eksiğiysen 1 adam koyarsın iş biter. ama o düzeni oturtmak 1 adam koymayla olacak iş değildir.

biz o düzeni oturtuyoruz. o düzen oturduktan sonra zaten bugünkü yaratıcı oyuncu ihtiyacı olacağını sanmıyorum. organizasyon, kendi meyvelerini veriyor olacak.

delgado dedi ki...

liverpool oturmuş takım. yıllardır gerrard diye bi adamları var bildiğin gibi ve dünyanın en iyi oyuncuları olmasa da 1.sınıf oyuncularını kadrosuna katıyor. bizim dengeli takımımızın her oyuncusunun yaratıcılığı 10 üzerinden 6ysa, onların 7-8 atıyorum(iyimser oldu bu). adamların taktik bilgisi, patlayıcı kuvvetleri, ve fundamentalları iyi olduğu için zaten bizim izlerken mest olduğumuz verkaçları ve koşuları 90 dakika boyunca yapıyolar. torres gibi yaratıcılığın ve patlayıcı kuvvetin birleştiği bir forvetin varsa seni rahatlatmak için gerekli olan şey 2 imkansız ara pas değil zaten. o yüzden "10 numara alalım, savunma özelliği de az biraz olsa tamam" diyerek yola çıkmıyolar.

bu sebeple evet; o liverpool, sen de kendi çapında beşiktaş'sın...

ha beşiktaş'ın da bana göre diğer oyuncularından yaratıcılığıyla ve kıvraklığıyla sivrilen bir oyuncuya ihtiyacı yoktu sezon başında. ama gördük ki takım böylesine yeniyken birden istediğimiz takım savunmasını ve hücumdaki hızlı ve akışkan oyunu oturtmak kolay değil.

kaldı ki denizli'nin ortasahaya sandalye koyup iki ara top atacak bir oyuncu aradığını da sanmıyorum. istediği adamı bulamazsa almaz. istediği adam türünü de üç aşağı beş yukarı kafamızda canlandırıyoruz sanıyorum.

zaten takıma tamamiyle yaratıcı oyuncu eksikliğinden dolayı bir transfer gerekmiyor. denizli'nin kafasında 4-3-3 varsa fink ve ernst'in yanındaki adam tello da olsa yusuf da olsa zaten aksayacak. uğur-fink-ernst şampiyonlar ligi deplasmanında ideal bir ortasaha olabilir o başka. ha dersin ki 4-4-2 oynat 10,5 yerine sağ açığa adam al hem daha hesaplı hem daha iyi. o zaman dün ligtv'de çıkıp "ne gerek var fink'e. tut gökhan zan'ı sivok ortasahada kalsın gökhan zan-ferrari oynat yabancı kontenjanın da elde kalsın" diyen sinan engin kadar saygı duyarım sana. biz oyuncuları hoca kadar iyi bilmiyoruz, günlerce antrenman yaptıran ve her türlü taktiği denemeye çalışan o.

şu an zaten savunma yönünden "takım" olma yolunda ilerliyoruz, hücumda da ara ara güzel şeyler yaptığımız daha iyi şeyler olacağının da göstergesi. oturmuş bi takım olma yolunda ilerliyoruz yani. bundan sonra üzerine ne koysak daha iyi olacak, takımın denizli'nin istediğinin kıvama gelmesi 6 ay mı olur 1 sene mi 2 sene mi belli olmaz. ama takımın gidişatını bozmadan takımı 1-2 kademe yukarıya çıkarak bir transfer de kötü olmaz...

Yorum Gönder

Ara