.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

25 Temmuz 2009 Cumartesi

25 Temmuz 2009 Beşiktaş - Lyon Maçı

İki ayrı yarıda iki ayrı Beşiktaş izledik. İkisinde de klasik 4-3-3'ümüzle oynadık. Nobre Bobo'nun yerine, Serdar Özkan Yusuf'un yerine, Uğur Ernst'in yerine, Erkan Erhan'ın yerine ve Hakan da doğal olarak Rüştü'nün yerine düşünüldü. Stoperler Ferrari ve Sivok, yeni transfer Fink, oyun kurucu rolünde Tello ve ikinci yarı varlığını unutturan Holosko maçın tamamında görev yaptılar. Maçın ilk yarısında rakip alana gitmekte ve orada top tutmakta oldukça zorlanan bir Beşiktaş izledik. Giden toplar kısa süre rakip sahada kalınca savunmamızın önde yakalandığı bir çok pozisyonda sıkıntı yaşadık. İkinci yarıda Bobo-Nobre değişikliği sahaya olumlu yansıdı. Nobre -kendi klasiğinde olduğu üzere- alamasa da stopere aldırmadı ve topun en azından ölü bölgelere iniş yapmasını sağladı. O topları toplayan Beşiktaş'ın hücum arkası hattı ( Serdar Özkan - Tello - Holosko ) ile seken toplar toplandı. Bu tarz bir oyun anlayışında bek seçimindeki Erhan - Erkan değişikliği Beşiktaş'ın hücum etkisini artıran faktörler oldu. Son 20 dakika ise büyük oranda Beşiktaş hakimiyetinde geçti. Enteresan şekilde, Lyon raydan çıktı, uzun oynamaya başladılar ve bu uzun topları da Ferrari ve Sivok leblebi gibi toplayıp olumlu kullanınca Beşiktaş pozisyon üzerine pozisyonlar bulmaya başladı belli bir süreçte. O sürecin sonunda da gol geldi zaten. Şimdi oyuncuları bireysel olarak değerlendirelim. Rüştü kendi klasiğinde olan yan top sorununu yine ortaya koydu. Yine kalesini terkedip abuk toplara hamle yapmaya gitti. Şansı yaver gitti bir sıkıntı yaşamadı. Bunlar dışında kendi standardı içerisinde başarılı bir maç çıkardı. Erhan Güven içeride kapanan rakiplere karşı etkili bir silah olamayacağını ortaya koydu. Sert, agresif, rakibini döndürmemeye çalışan bir yapısı var. Bununla birlikte akıllı oyunuyla da çok faul yapan bir oyuncu görüntüsünde de değil. Ancak kapanan rakipler için kullanılabilecek bir çözüm olmaktan çok uzak. Çok güzel paslaşmalar sonucu final pasını atması beklenen yerde, gözleri kapalı bir şekilde orta yapma alışkanlığı olması biraz can sıkıcıydı. Şu haliyle iyi bir alternatif oyuncu olabilir, Şampiyonlar Ligi'nde defansif mentaliteyle oynanacak maçlarda kullanılabilir ancak Türkiye ligi için düşük ofansif performansı olduğunu söylemek gerek. Sivok bildiğiniz gibi. Özellikle hava toplarında adeta bir basketbolcu gibi uzuyor, vuramayacağını sandığımız toplara bile vuruyor. Maçı izleyenler biler, ilk yarı yediğimiz bir kontraatak pozisyonunda kayarak yaptığı vuruş çoğu futbolcu tarafından kendi kalesine golle sonuçlandırılırdı. Sivok başarıyla kornere attı. Neyse Sivok'u biliyorsunuz zaten. Aynen devam ediyor maaşallah. Ferrari'nin performansını konuşmak için Ferrari'nin oyuncu tipini ortaya koymak gerek. Ferrari fizik kuvvetini ön plana çıkararak oynayan bir oyuncu tipidir. Bu tip hazırlık döneminde oynanan maçlar zaten oyuncuların fizik durumlarını yükseltmeleri için yapılan maçlardır. Neticede fiziğiyle oynayan bir oyuncu için hazır olmadığı bir fizik durumu Ferrari'nin tüm özelliğini alıp götürür. Ferrari de bu sıkıntıyı yaşıyor. Fizik üstünlüğünü, agresifliğini ortaya koyacak fizik kondüsyona ulaştıktan sonra kendisi ile ilgili doğru yapabileceğimizi düşünüyorum. Yine de oyun karakteri olarak ayağa oynamaya çalışan, yanında Sivok gibi bir oyuncunun var olduğunu bilen bir şekilde oynadığını söyleyebiliriz. Yani Gökhan Zan gibi Sivok varken kendi çıkmaya çalışmıyor. Bu önemli bir özelliktir. Bunun yanı sıra riskli pozisyonların tamamını ise duraksamadan, gurur meselesi yapmadan uzaklaştırdığını da gördük. İtalya ligi tecrübesi hangi top uzaklaştırılacak, hangi top ayağa oynanacak bunu öğretmiş demek ki. Olumlu. İsmail'in maç sonunda attığı şut ise gözlerimizin pasını aldı adeta. Belki o şutun gol olmaması Beşiktaş için iyi de olmuştur. İsmail zaten bu ligin en iyi sol beki. Ama Beşiktaş taraftarının iyi oyuncuya açlığı nedeniyle kısa sürede havaya sokulması da mümkün. O yüzden İsmail yavaş yavaş, sindire sindire gelsin. Mümkünse o çıksın topunu oynasın, biz bilelim bugün bile onun ligin en iyisi olduğunu ama çok dillendirmeyelim, nazar değdirmeyelim. Çok mu iyi oynadı? Hayır ama aldığı çoğu topu olumlu kullandı. Maç genelinde 1-2 tane pas hatası yaptı o kadar. Bu maça oranla daha fazla ileri çıkma şansı bulduğu maçlarda etkisi artacaktır. Bu maçtaki görevi genelde Govou'yu kovalamaktı. İsmail'in adam kovalamak konusunda özel bir yeteneği yok. Mesele Govou'ya İsmail'i kovalatmakta. Ernst üzerine konuşmaya lüzum yok. Klasik topunu oynuyor. Lakin oyunda bir oyun kurucu olmaması bazen üzerindeki yükü artırıyor, kendisi de ara pası atmak, dikine oynamak istiyor ancak bu konularda çok başarılı değil. Kendisi üzerindeki hücum görevini biraz azaltmak lazım. Fink Cisse'den daha sert bir oyuncu, bu kesin. Çok daha agresif. Zaten ilk geldiğinde de "bu transfer kaliteyi artırmaktan öte takımın ruhuna yönelik bir hamle olabilir" demiştim. Durum da bunu gösteriyor. Yüksek bir kalite yok, ofansif anlamda sağlam duran bir oyuncu değil ancak Ernst'le birlikte daha sert bir ön set oldukları kesin. Oyunu ileri taşıyacak, dripling yapacak bir oyuncu eksikliği nedeniyle bu zaafları ortaya çıkmış olabilir. Daha sonra tekrar değerlendirmek gerekebilir. Tello... Biz aylarca Delgado ile Tello'nun ters yerlerde oynadıklarını iddia ettik. Tello'nun ortada oynaması gerektiğini ifade etmiştik. Ben kendi adıma itiraf edeyim; yanılmışım. Özünde Tello zaten tek ayaklı bir oyuncu. Ortada oynayan oyuncularda tek ayak kullanımı bence kabul edilemez. Neticede arkanı taç çizgisine veremiyorsun, topu iki tarafa da çekmen gerekebiliyor. Tello topu sol ayağıyla kullanabileceği bir yere çekene kadar Lyon ortasahası tarafından maç genelinde ezilip geçildi. Bir kere fizik gücü yok denecek kadar az. Kazanabildiği ikili mücadele yok gibi. Belki Serdar Özkan'la girse kazanır... İşin enteresan tarafı, bir oyun kurucu ortasaha oyuncusu transfer edildiğinde nerede oynatılacak onu da merak ediyorum. Ama bugünden ortaya koyayım, sonra söylemedi denmesin; Tello ile Delgado bir arada oynamaz. Fiziken bu kadar zayıf oyuncular -eğer bir de hızlı değillerse- Şampiyonlar Ligi gibi platformlarda başarılı olamazlar. Ernst-Fink Lyon ortasahasıyla kıran kırana ve kafa kafaya oynarlerken Tello'nun sürklase olmasının başka ne açıklaması olabilir? Holosko bence çizgileri belli bir oyuncu. 5 üzerinden 3. Beşiktaş'ı alıp sınıf atlatmaz ama zayıf halkası da olmaz. Bunu bilip planlamanı buna göre yaparsan hayal kırıklığı yaşamazsın. Lyon forvetleri basit oynamaya çalışıyor, Holosko cinlik peşinde. Senin ne oyun zekan, ne tekniğin yeter cinliğe. Lyon'lu bunu düşünmüyor da sen neyine güvenerek "estetik" pas vermeye çalışıyorsun? Sen düz oyuncusun. Önüne atacaklar koşacaksın, hızınla geçebiliyorsan geçeceksin. Geçemeyeceksen dönüp geriye vereceksin. Sen öyle iki kişiden birini oraya, diğerini buraya yatırayım derdine girersen bu takımda forma giyemezsin. Ben yol yakınken söyleyeyim de... Yusuf bu sene Beşiktaş'ın 11'de düşündüğü futbolcu olamaz. Her maçın son 20-25 dakikasında, bazen oyunu tutmak için, bazen de açmak için girer ve görevini başarıyla yapar. Yoksa muhtemel bir Fransa deplasmanında, Portekiz deplasmanında falan oynayabilecek oyuncu değildir Yusuf. Görev tanımı iyice netleşti artık. Bobo kendi standardında bir futbol oynadı. Taraftardaki Bobo algısı hakkında kitap yazmayı düşünüyorum. Bobo'nun Beşiktaş kariyerindeki hangi tarih kesitine bakarsanız bakın şu argümanla karşılaşacaksınız "Bobo bu sene kötü ama geçen sene iyiydi". Halbuki dönün bir önceki seneye, aynı adam aynı şekilde "Geçen sene iyiydi" diyecekti. Sonradan giren Uğur her zamanki gibi "fazla" gayretli, Serdar Özkan savruk ve Nobre ise şahsiyetli bir futbol ortaya koydu. Erkan Zengin alışık olmadığı sağ bek pozisyonunda oynamasına rağmen hücum edilmesi gereken maçlarda Erhan Güven'e alternatif olabileceğini ispatladı. Ben teknik direktör olsam Türkiye'deki zorluğu düşük maçlarda orada Erkan'ı Erhan'a tercih ederim. Beşiktaş'ın ortasahasının ortasına sırtı dönük top alıp dikine top atabilecek, oyunun akışını, temposunu, yönünü değiştirebilecek bir oyuncu alınması gerekiyor. Bu Delgado da değildi, Tello da değil. En azından bu düzeyde değil. Denizli'nin 10 numara tanımını duyunca insan ister istemez heyecanlanıyor. Rüştü 6 Erhan 6,5 Sivok 7 Ferrari 6,5 İsmail 6,5 Fink 6,5 Ernst 6,5 Tello 5 Holosko 5 Bobo 5 Yusuf 5 Hakan 6 Serdar 4 Erkan 6 Nobre 7 Lyon'da ise Lille'den gelen Bastos'u beğendim.

2 Yorum:

Valla maci izleyemedim, ama izlemis kadar oldum klavyene saglik...

Bellamy. dedi ki...

Tello konusunda daha önce sol bek oynasın mı diye tartışılırken de söyledim, Tello'nun fizik gücü ancak geçen sene oynadığı yeri kaldırır. Bu konuda tek ayaklı olup top ezmesini de çok iyi yakalamışsın Jessie.

Orta sahaya Giovanni Dos Santos ismi geçiyor, gelsin mi gelmesin mi muallaktayım. Bir de sağ beki bu sene olmasa da (keşke formayı alabilse) seneye Rıdvan'a emanet edebileceğimizi düşünüyorum.

Yorum Gönder

Ara