.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

25 Mayıs 2009 Pazartesi

Maç Sonrası

Futbola dair en önemli şey hata tesbitidir. Hatayı doğru yerde tesbit edemezseniz tedaviyi de doğru yapamazsınız. Beşiktaş'ın klasikleşmesi gerektiği ifade edilen Sivok'un stoper, Cisse ve Ernst'in ön libero olduğu oyun diziliminin Beşiktaş'ın kurtuluşu olduğunu ifade edenler çoğunluktaydı. Ben ise Cisse veya Sivok'tan öte anlayışın yanlış olduğunu ortaya koymaya çalışıyordum. Bir Fenerbahçe ve bir Galatasaray maçı oynandı. Kupa maçı ayrı bir maçtı, gelişimi de ayrı oldu. Ama Fenerbahçe maçıyla Galatasaray maçı birbirinin karbon kopyası maçlardı. Birinde Alex yoktu diğerinde Lincoln. Bu oyuncuların yoklukları klasik 4-4-2'lere zorunlu kılmış ve bizi de oldukça zorlamıştı. Çünkü Beşiktaş'ın bu sene sadeliğe karşı karmaşayı ön plana alan bir strateji izliyor. Bize belli bir planı olan her takım sıkıntı yaşatıyor. Bugün sahada maalesef iki büyük takım yoktu. Bu bizim suratımıza bir kez daha vuruldu. Beşiktaş'ın en tatsız maçlarından birine daha tanık olduk. Maç başladı; Kewell-Toraman adam adama, Nonda-Cisse eşleşmiş, Üzülmez Arda'yı takipte. Stoperlerden biri Baros'a yakın oynuyor. Arkada da bir adet süpürücü... Oyun stratejin rakibin 4 hücumcusunu tam sahada adam adama markajla savunmak olunca oyun hakimiyetini rakibe veriyorsun. Nedeni açık. Fenerbahçe maçında Deivid nasıl Üzülmez'i alıp abuk subuk yerlere götürdüyse Kewell da aldı Toraman'ı 45 dakika boyunca sağ açık oynattı. Nonda zaten ayağına hakim bir oyuncu olarak Cisse'yi taktı peşine dolaştı da dolaştı. Zaten Galatasaray saha yayılımı oturmuş bir takım. Hücum etmiyor olsa da topa sahip olabiliyor. Sen de her oyuncuyla adam adama oynadığın için saha parselasyonunu rakibe göre ayarlamaktan başka çaren kalmıyor; Her seken top rakibin kontrol alanına düşüyor. Beşiktaş bu kadar küçük bir zihniyetle yönetilemez. Ha, Beşiktaş şu savunma anlayışını yapmak zorunda ise, kadro kalitesi başka bir zihniyeti kaldıramayacak ise susar yaz ayında yapılacak çalışmalara bakarım. İşte anlayış bu olunca, ortasahada Cisse'nin ya da Sivok'un oynamasının hiç bir önemi olmuyor. Bugün yeterince sağlaması yapıldı diye düşünüyorum. Cisse kötü mü oynadı? Hayır. Ama demek ki Cisse'nin varlığı bize oyun üstünlüğü getiren bir faktör değilmiş. Nobre'nin oyuna girdikten sonra yaptığı katkının ise en ihtiyacımız olduğu zamanda gelmesi çok iyi oldu. Faul yaptı topun rakip sahada kalmasını sağladı, faul aldırdı topun orada kalmasını sağladı, arkadan gelen arkadaşlarına yeterli sakinlikle pas dağıtarak topun rakip kaleye de gitmesini sağladı. Neticede Bobo da gol atmadı Nobre de atmadı ama son 15 dakikada oyunun oynanış biçimine nasıl etkide bulunduğunu herkes görmüştür sanırım. Beşiktaş golü atıp devreye önce girince hemen devre arasında 5-3-2 şeklinde dizildi. Zaten adam adama oynayan savunma daha iyi yerleşsin diye. Plan buydu da oyuncular yerleşene kadar 5 dakikada 3 pozisyon verildi ve 3.sü gol oldu. Zaten gol olmasaydı futbola ihanet edilmiş olurdu. Dünyada üçlü - dörtlü savunmaları maç içinde, skora göre, havaya göre değiştiren hangi takım var bilgilendiren biri olursa sevinirim. O yüzden savunma oyuncularına kabahat bulunması taraftarı değilim. Beşiktaş'ımız belki şampiyon oluyor ama en ciddi revizyona gitmesi gereken takım görüntüsünde. Bu revizyon illa oyuncu revizyonu olmayabilir. Zihniyetin değişmesi de yeterli etkiyi gösterebilir. Şu, adam adama, rakibe göre şekillenen oyun yapısıyla daha önce Mustafa Denizli'nin Fenerbahçe serüveninde olduğu gibi Şampiyonlar Ligi'nde 0 çekeceğimiz açıktır.

32 Yorum:

cumkee dedi ki...

harika bi son parağraf
seneye ne acıki bu yönetim de kalıcak bu teknik adamda
oysa her şey bizim adımıza daha iyi olabilir
ama malasef kalıcaklar :(

gringozapata dedi ki...

Yani çok açık, bu takım şampiyonlar ligi'nde sıfır çeker, sıfır çekmekle kalmaz Liverpool kabusuna benzer maçlar da yaşar. Senin de belirttiğin gibi şampiyon olmasına rağmen çok ciddi revizyona gitmesi gereken bir takım Beşiktaş, komiktir ligi 4 ve 5. sıralarda bitirecek ezeli rakiplerinin bence aynı oranda kadro değişimine ihtiyaçları yok.
Maalesef Beşiktaş yetenek fukarası Türk oyunculara sahip, Yusuf Şimşek hariç bir tane elle tutulur güven veren Türk oyuncusu yok Beşiktaş'ın. Takviyeler de öncelikle yerli oyuncularla yapılmalı, bu sene parlayan, ışık veren Antep, Bursa, Ankaraspor takımlarında oynayan İsmail, Murat, Volkan, Sercan, Özer, Ediz ve Sivasspor'dan İbrahim Dağaşan, Sezer Badur, Abdurrahman Dereli gibi oyuncuların kadroya katılması için çaba sarfedilmeli. Delgado, Bobo, Zapo gönderilmeli. Tabii bunlar hangi parayla ve organizasyonla yapılır bilemeyeceğim:)

T. Egemen Gul dedi ki...

Dizilisi ben de anlamlandiramadim. Neden kendimize ait bir dizilisle sahaya cikmiyoruz da rakibin avantajlarina gore bir dizilis icindeyiz? Anlayamiyorum.

Theo bir yerde yorum yapmış. Mustafa Denizli gitsin diye. Eğer boyle yapacaksa gitsin yanina başkanı da alarak. Yerine de Rasim Kara falan gelsin ya en azından sistem adamıdır Rasim Hoca. Bozmaz karşı takıma göre. Yenilirse de öyle yenilir.

Savunmada alan savunmasi yapar, sevmez adam adama markajı. Cocuk oyuncagi degil bu, modern futbol. Kornerlerde yada duran toplarda alan savunmasi yapan takımları on planda izledik Avrupa'da butun yil.. Niye hala adam adama markajlarda Jaba'ya Arda'ya kafa vurduruyoruz.

Ya son dakikada Arda'nin kafasi yamulmasa. Ne olacak? Kim konuşacak? O şampiyonluk havasi içimize kaçmayacak mi?

Neyse Jessie. Sana 1 haftadir olumsuz hiçbir eleştiri yapmadım. Ama hiçbir temellendirme olmadan daha once söylediklerinin tam tersini söylemeyi nasıl başarabiliyorsun? O zaman haftalardır soylediklerini boşuna okumuşuz. Benim vaktimi boşa harcamışsın. Konu bu! Sinir geliyor bana..

SelimK dedi ki...

Geçiniz, Beşiktaş başlaması gerektiği gibi başladı maça. Samiyende agresif saldıran bir beşiktaş başmlamıştı da ne olmuştu? aynısı bize faul diye verilmeyen bir gol, Delgadoya uyduruk bir kırmızı kart, ardından dokunmayla gelen penaltılar. Dönelim bu güne, ilk yarıda Kewell'in Toramanı arkadan kesmesine, Sabrinin 3 defa hakettiği o bir türlü gelmeyen 2. sarı karta ilk maçlardaki gibi cesur kararlar çıksaydı, 2. yarı o cesaret devam edip Yusufun düşürülmesine penaltı ve kart verilebilseydi (üzülmezin pozisyonu penaltı değildi) neler olurdu acaba? Maç 4-5 olduktan sonra hakem eyyama kaçmayıp Ernst'i de atıverirdi tekmesinden dolayı herşey güllük gülistanlık olur muydu acaba?

Ben maçları kimi zaman tribünden kimi zaman tvden objektif Galatasaraylı arkadaşlarımla izliyorum, kimileri de herhalde Hıncal Uluçla Aziz Üstelin ortasına oturup onların etkisinde kalarak izliyor :)

Neyse, kadromuz yetersizdir, bunu ben de söylüyorum, burası malum. Kadromuz rakiplerimizden daha yeterlidir, bunu da puan ve kupa tablosu söylüyor. O da doğrudur. Misal şu maçta pres kıracak bir Delgado arapası atacak bir Lincolnden 2 kat daha etkili bir silah olurdu.

scugnizzi dedi ki...

jessie rüştü ile ilgili hiçbir şey yazmayıp ayıp etmişsin...

bu tüpçü maalesef nasimizda kalacak yine, ronaldinho'yu bile getirse, yapamadiklari yapacaklarinin bir aynasi oldugu için sampiyonlar ligi için olan yorumlara bende katiliyorum...
Ayni zamandada turkiye ligi için bu kadronun yeterli oldugunu zaten tablo gosteriyor, her sene oldugu gibi bir iki takviye ile turkiye ligini sonuna kadar gotururuz, ama avrupada is zor...

Gürcan Ulusoy dedi ki...

rüştü'yle ilgili yazacaklarım çok açık; beşiktaş'ın çok ciddi bir kaleci problemi vardır. rüştü reçber şu anda ligdeki en iyi 8. - 9. kaleci standardındadır. hepsi budur.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

egemen, daha önce hangi söylediğimle çelişir şeyler söylemişim? onu söylersen öz eleştirimi yapacağım.

theotheo dedi ki...

@egemen

mustafa denizli gitsin'i fenerbahçe maçının ardından da söylemiştik, hala devam ediyoruz.

içeride oyunun hakimiyetini tutacak bir kadro yapımız var aslında, bloklar birbirine yanaşssa, bu adam adama zamazingosundan vazgeçsek, yıkabiliriz oyunu rakip sahaya.

ama mustafa hocanın kide bir anlayıştır. saygı duymak gerekir. şampiyon yaptımı yaptı, 2.yarı da 1 kez mağlup olmuş bir takım.

bi de allahaşkına jessie.

bende yazdım ama. ulan sanki her sene 15 puan çekiyoruz ya şampiyonlar liginde, mustafa hocayla 0 çekicez. bi bakıma bu mantıkta hatalı yani.

o kalibrede bi takım yaratırsak sistemler taktikler falan bi yere kadar zaten. takım yapar gene bişiler.

ama bu takımla biraz zor gibi görünüyo açıkcası.

ama bu takımın en çok sevdiğim tarafı inanılmaz mücadele etmesi, bu da mustafa hocanın başarısıdır, hakkını teslim etmek gerekir.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

kimsenin beşiktaş'ı küçük düşürmeye ve küçük görmeye hakkı yok. her liverpool'a giden 8 yiyip dönmüyor. bi biz, bir de arsenal'den slavia prag yiyiyor. o yediği maçtan sonra da tribünlerinin önüne gidip diz çöküp özür diliyorlar...

nedir yani bu küçük görme? beşiktaş'ın olması gereken noktayla hedefi şampiyonlar liginde 0 çekmemek midir.

senin başkanın her sene milyon euro harcasın, gene 0 çek. sonra da sanki 15 puan alıyoruz da, olsun...

kimse 15 puan alsın demiyor zaten. gitsin barcelonaya kafa tutsun demiyorum. diyorum ki, o liverpool var ya. bu senenin başında liege tarafından şampiyonlar ligi dışında bırakılıyordu. hatırlayın, 0-0, 0-0'la uzatmaya gitti.

neticede kimse uzaylı değil. 8 tane yemeyeceksin. buna hakkın yok. yiyiyorsan getir beni teknik direktör yine en fazla 8 yersin.

ayrıca beşiktaş takımları her zaman çok mücadele ederler. her sene ligin en çok isteyen oyuncularıdır bunlar. çünkü taraftar, en çok isteyendir.

ama istemenin yanına aklı koyamadığın zaman dünkü gibi skandal oyunlar koyuyorsun ortaya...

what makes you think i'm not a superhero dedi ki...

Jess, iyi de o takım inönü'de hem de gayet güzel bir oyunla yenmişti aynı liverpool'u. 8-0 maçı çok "extreme" bir maçtı, liverpool istanbul'un acısını çıkartırmışçasına kastı, savunma tel tel döküldü, konsantrasyon sıfırdı. Hani bir şekilde 8 yeyin desen, ancak o şekilde yenirdi o goller. Her geldikleri topa buyur ettik, her geldikleri top gol oldu. Yediğimiz 8 golün yarıdan fazlası saçma sapan şutlar ve Hakan'dan seken topu defansın "buyur haci at" dercesine kimsenin müdahale etmemesi. O maç bir şekilde erkimiz sıfırdı, benzer erk yoksunluğu leeds maçında da vardı: bu tip maçlarda ciddi konsantrasyon noksanımız oluyor, rakibe kafa tutamıyoruz değil, tutmaya tenezzük bile etmeyip, buyur ediyoruz kalemize. ama aynı takım, aynı rakibe inönü'de sahayı dar ediyor (ilk liverpool maçı, ikinci 0-0 leeds maçı)

denizli'nin tek bir artısı varsa bu. takımı mental olarak hazırlıyor. 0 beceriksizlikten ve kabiliyetsizlikten çekilir, 8 ise mental yoksunluktan yenir. mustafa denizli'den daha iyisi yok mudur, kesin vardır, ama gelir mi, gelse de daha iyi olur mu? Bunun yerine mustafa denizli'nin eline nasıl bir kadro verirsek hem 0 çekmeyecek bir kaliteye sahip oluruz onu düşünmek lazım. denizli ne yapar eder gene 8-0 falan bitirtmez o maçı.

bir de yapmayın gözünüzü seveyim, geri paslarda ne kadar batırsa da, gs maçında iyiydi rüştü. kanımca ligin en kaliteli iki kalecisine sahibiz, rüştü bir sene daha oynar zaten, sonrasında hakan+x kaleci yolumuza rahat rahat devam ederiz.

naçizane fikrim budur.

sözlük nickim uzun diye ismimi vereyim: mert ;)

theotheo dedi ki...

8 yeme konusunda haklısın jessie, sadece 8 değil, scala zamanları falan da var rezil olduğumuz.

bana da lucescu zamanında cl mücadelesi yetecektir. bunu mustafa denizli yapabilir mi bu mantaliteyle, zor görünüyor.

ama 20 seneden sonra ilk kez double gelmiş, bu durumda sayın başkan'ın mustafa hocayı göndermesi komik olur.

mustafa hoca'nın futbolu bizlerden çok daha iyi bildiği aşikar, o da bu sistemle, atıyorum shaktar gibi bir takımdan 3.4 yiyeceğini biliyordur eminim buna.

önemli olan bunu görmesi ve çözmesi, bunu da zaman gösterecek.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

elbette liverpool maçı sadece bir örnek. daha bu sene metalist maçı yaşadık. çoğu beşiktaş'lıya göre liverpool maçından daha rezil bir maçtı.

işte biz, her skandal maçı mazur görecek bir neden üretirsek her sene de aynı maçları yaşıyoruz.

bugünden belli işte seneye neyi yaşayacağın.

bakın, mustafa denizli aynı sistemle fenerbahçe'yi de şampiyon yaptı. anderson önde, arkada ceyhun, yusuf, revivo, rapajc... geride adam adama savunmasıyla; mirkovic, ogün, mustafa doğan...

bugünün beşiktaş'ı 8 sene öncenin feneriyle aynı oyunu oynuyor. işte o fener şampiyon olup gittiği şampiyonlar liginden 0 çekip dönmüştü ve denizli ligin bilmemkaçıncı haftasında kovulmuştu.

neticede diyorum ki, aynı hikayeyi bir daha izleme gafletine düşülmesin. biz bu filmi gördük çünkü.

neyse bi şampiyon olalım da daha detaylı konuşulur...

theotheo dedi ki...

çok derin bir konu bu jessie, en kötü şey şampiyonluğun bazı gerçeklerin üstünü örtmesi.

bugün wenger kupasız kapattığı kaçıncı sezonun ardından tartışılmıyorsa, modern futbolun gereklerini yerine getirdiği için, kimsenin bir şüphesi yok.

görünen köy kılavuz istemiyor gibi görünsede, mustafa hocayı gönderemeyiz, beklemekten başka yapacak birşeyimiz yok.

senin dediğin senaryo aklıma yatıyor jessie, ilk yarı veya ikinci yarı ligden kopuş ve mustafa hocanın istifası veya kovulması.

ama bekleyelim görelim.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

gözüken tablo bu. beşiktaş barutunu bitirdi. bakın, şu galatasaray bile barutun bittiğini ortaya koyuyor.

denizli'nin taktiği deşifre edildi.

beşiktaş bugünkü performansıyla seneye en iyi ihtimal 3. olur.

arkadaşlar her şey açık değil mi, iddiasız fener ve galatasaray maçlarının bizi hangi pozisyona soktuğunun farkında değil miyiz?

iddialı galatasaray alisamiyende bu beşiktaş'ı kıstırsa 4 mü olurdu 5 mi? bu çok açık.

beşiktaş futbol takımı, şampiyonluk için kendi büyüklüğünden feragat etmiştir. zira rakibe göre değil, kendine göre oynayan takımlar uzun vadeli planların takımlarıdır. kısa vadede başarısızlık kaçınılmazdır.

işte hep onu diyorum, neden del bosque'nin takımları, tigana'nın, aragones'in takımları sistem değiştirmezler? çünkü bu adamlar, uzun vadeli çalışmanın, bu çalışma sonucu takımın bir ezberden oynaması gibi stratejilerin başarıyı getireceğine inanmışlardır.

del bosque ilk geldiğinde inanılmaz başarısız oldu. aragones aynı şekilde. geçen hafta açıklama yaptı, biz bu oyun sistemini 3 senede oturtmuştuk. fenerbahçede yolun başındayız.

herkes yolun bir yerinde. biz yolda bile değiliz. fenerbahçe yolun neresindeyse ona göre konum alıyoruz.

theotheo dedi ki...

bu sene mustafa hocayı getirmek çok büyük bir başarı oldu.

seneye yeni bir yapılanma iyi bir hocayla, türkiyede çok çok zor jessie.

inanmak çok zor, bir sistem takımı olacağımıza.

what makes you think i'm not a superhero dedi ki...

iyi de sistem takımı olmak için sistem oyuncularına ihtiyaç var. Beşiktaş'ın mevcut kadrosu sistem kadrosu mudur? Eline sistem kadrosu versek, Denizli başarılı olamaz mı?

Peki, Avrupa'da da başarılı olmak için illa sisteme mi ihtiyaç var. Otto Rehagel'in çok mu sistemi vardı Euro 2004'te?

Gürcan Ulusoy dedi ki...

rehhagel değil mourinho çalıştırıyor ama chelsea, inter'i. arsenal'i wenger çalıştırıyor.

kısa vadeli başarı için sistem takımı olman gerekmez. eğer hedefin tek bir şampiyonluksa veya bir kupa ise denizli bunun için uygun isimdir. ama işte onu diyorum, şampiyon olmuşsan da artık vasıfsız hale geliyor. beşiktaş zirvede zaten. önemli olan zirvede kalabilmesi. bunun için de kendi bildiğini oynaması gerek.

what makes you think i'm not a superhero dedi ki...

E ben de onu diyorum :) chelsea ile inter'i, arsenal'i, manu'yu maurinho, wenger çalıştırıyor ama ona göre de adamlar alınıyor. maurinho'nun eline versek beşiktaş'ı o sistemi oturtabilecek mi? maurinho, türkiye'de o sisteme uygun olan adamları bulup çıkartabilecek mi (hadi yabancıları buldu diyelim) bizim inter, arsenal gibi komple sistem takımı olmamız gibi birşey çok ama çok zor. Konjektür buna izin vermiyor, o kadar genişliğimiz yok (tabiri caizse "large" değiliz) yabancı kontenjanı belimizi büküyor. Çifte kupa almış Mustafa Denizli'nin gönderilip yerine gelecek teknik direktörün dayanma eşiği maalesef çok düşük.

Acı konuşmak gerekirse: ne konuşursak konuşalım, beklenen gerçek, fenerbahçe'nin akibeti olacaktır. Ancak öylesi hayırlı olur. Bu akıbeti minimum zararla nasıl atlatabiliriz, yada bir şekilde faydaya çevirebilir miyiz onu düşünmek lazım. Bunun da tek çözümü doğru transferlerle iyi veya kötü bir sistem takımı oluşturabilmek, Denizli'den bağımsız olarak.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

beyler, kimse arsenal, mourinho kelimelerini beşiktaş'la bir kullanacak değil. elbet kıstas orası değil. o seviyede elbet değiliz.

ama dünyadaki tek sistem takımı da arsenal değil.

bugün avrupa'nın büyük liglerinin tamamı sistem takımlarından oluşuyor zaten. onu geçtim, fenerbahçe ve galatasaray'ın kadroları ne olursa olsun bize karşı oynadıkları oyun çok açık değil mi. sahaya yayılımları, pas alış verişleri, oyuncuların belirgin olan görev tanımları.

çok uzağa gitmeye gerek yok yani.

bu takımın bilmem ne zamandan beri rakibi bozarak oynamaya çalışma gibi bir alışkanlığı var ve bunu kırmak kolay değil. hatırlayın 100. yıl şampiyonluğunda da takım böyle başlamıştı ancak tabi oradaki rakibi bozma işi çok daha mantıklı, lucescu dehası ile yapılıyordu. zaten sonra 101. yılın ilk yarısında da takım artık büyük takım hüviyetine kavuşmuştu çünkü üst üste başarısızlıklar yaşayan bir takımın sadece kadro düzenlemesi ve teknik direktörün 7-8 aylık bir çalışması ile pas yapan, oyunu karşı sahaya yıkan bir yapıyla oynaması zor, hem hemen başarı gelmeli hem de teknik direktöre yeterli süre tanınmalı. bu sene gelecek şampiyonluk bunun için bir adım olacak ve seneye bu şans iyi kullanılmalı. ha burada hepimizin endişeleri var, haklısınız ama şundan eminim, denizlinin futbolcu seçimleri büyük yüzde ile başarılı olacaktır. bu da saha içi organizasyonun bozuk olma ihtimalini azaltacak ya da bozuk organizasyonda dahi iyi futbolcular sistemi iyi gösterecektir. ayrıca bu takımın denizlinin fenerbahçe ile çok da alakalı değil, o takım bir 10 numaralar takımıydı. takımda herkes forvet arkasıyken, kimse forvet değildi. şimdi ile tek benzerliği mustafa denizlinin niye olduğu bilinmez, maçın ikinci yarılarında üçlü defansa, adam adama markaja geçme arzusu. dediğin gibi kafaya oynayan takımlar zırt pırt sistemlerini değiştirmezler, hatta galatasarayın şu kadro ile bizden iyi oynar gözükmesinin nedeni, yıllardır 4-4-2 ile oynaması ve taktik arama gibi bir derdi olmamasıydı, ne zaman ki bu sene bütün yıldızları sahaya sürmek için sistemi değiştirdiler, orada afalladılar zaten. ancak yine de bu galatasaray bizi şöyle bulduğunda 4ler 5ler demekte, futbolun mantığına aykırı. son üç senedir biz son haftalara kadar şampiyonluğu kovalıyoruz ve üçünde de galatasarayı yendik, bu çok iyi takım olduğumuz için ya da onlar kötü olduğu için değil, hep bir klişe var ya, eğer kazanmayı rakibinizden çok istiyorsanız, şansınız rakipten hep bir fazla olur..

Gürcan Ulusoy dedi ki...

4ler 5ler tezim alisamiyen'de oynanan maçlarda geçerli.

alisamiyende oynuyoruz eziliyoruz. inönüde eziliyoruz. yahu nerde ezilmeyeceğiz?

yıllardır 4-4-2 demişsin
ben de onu diyorum

sen bırak yılları 45 dakika dörtlü defans oynamıyorsun.

bundan 3 sene sonra denizli hala beşiktaş'ın başındaysa bir galatasaray maçından sonra diyeceğiz ki galatasaray yıllardır 4-4-2 oynuyor o yüzden alışkınlar ve bizden daha iyiler...

galatasaray'ın değiştirdiği teknik direktör sayısı da bize uzak değil.

seneye 1. hafta 45te yapılan iki değişiklikle üçlü defansa dönme ihtimalimiz beni deli ediyor.

theotheo dedi ki...

valla mustafa denizli gitmesine gitsinde yerine kim gelsin?

yabancıdan yana değilim, adamlar tanıyana kadar tren geçiyo sabredemeyiz. türk olarakta öyle bir hoca yok.

en iyisi luce ama o da gelmez heralde. bu nedenle mustafa denizli en doğru isim gibi duruyor.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

ben denizli gitsin demiyorum. sadece, bu anlayışla başarılı olamayız diyorum.

ahmet çakar mode on oldu biraz :)

theotheo dedi ki...

denizliye şans vermek lazım. baktığın zaman bu şansı hakediyor.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

denizli tartışmasından çıkamayız, fenerbahçe'de de hak etmişti :)

theotheo dedi ki...

burada double var jessie. oldukça önemli olay 20 senede 1 oluyor işte.

he sen deschamps'ı getirirsin 5 sene anlaşırsın, eyvallah derim. göndermemek kaydıyla.

ama türkiyede bu iş imkansız.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

theotheo, allah aşkına neyin double'ı. fortis'i ne sayıyorsun. o gün kupayı alamasaydık ne kadar üzülecektin? kupayı anlamlı kılan rakibin adıydı. yoksa kupa hikaye. 8 kere antalyayla oynayıp finale geldiğin bir kupa neticede. ha fener'i yendi finalde tamam.

seneye alamazsak ta fikrim değişmez. asıl hedef ligdir ve daha önemlisi şampiyonlar ligidir. çünkü şampiyonlar ligi'ne katılım senin her alandaki başarını etkiliyor.

gewşek bir anlayışla, avrupa'da başarı çok önemli öhöm öhöm demekten öte, yerel başarının da avrupa'da kazanılacak başarı ve para neticesinde geleceğini görmek lazım.

biz freak'le denizli geldiğinde uzun uzadıya konuştuk. o, bir şampiyon olalım da gerisi gelir fikrindeydi. biz de hadi susalım dedik. neticede gelinen nokta beşiktaş'ın ileri değil geriye gittiği.

sağlam döneminde, iyi kötü beşiktaş'ın bir oyun şablonu vardı. ha sağlam iyi teknik direktör mü? hayır

en azından sol kanatı tello-aydın karabulut ikilisiyle geçecek bir anlayış koymuştu. yusuf'un alınmasına karşı değildim. iyi ki alındı. zaten yaptıkları ortada. ama önümüzdeki sezon yusuf'u takımın bugünkü gibi kurtarıcısı olarak görmek çok yanlış olacaktır.

theotheo dedi ki...

yani bu kadar kısa bi süre içerisinde belki de bir sistem oturtmayı düşünmedi mustafa denizli, jessie?

maç maç gitti ve sonucunu aldı.gelecek sene yeni transferlerle takıma 4.3.3 her ne boksa bir sistem verecek ve öyle gidecek. bu da olabilir.

galatasaray diye sanki küçümseniyo takımda;

nonda-baros
kewell-barış-ayhan-arda

bu hücum hattını küçümseyemezsin, 2 tane kendi gerizakalılığımızdan barosa yüzde yüzlük gol pozisyonu verdik, onun dışında zaten olağan şeyler.

tablo o kadar kötü de değil. bardağın dolu tarafını da görebiliriz.

şampiyonlar liginde başarı çok zor değil, başarıdan kastım tur geçme olarak. bizim bütçelerde dengeli bi takım kurarsan, içeride alacağın puanlarla gruptan çıkma şansın oluyor, geçemezsen uefadasın oradada çeyrek yarı bir şekilde gidebilirsin.

herşeyden önce kadro kalitesini ön plana almak lazım. nokta transferle takıma vites attırmak lazım. örneğin arsenal-arshavin transferi. ne bilim geçen sene gilberto silva panathinaikosa gitti, hepimiz aval aval baktık. fenerbahçe yıllık aynı ücrete guizayı aldı, gilbertonun bonservisi yoktu. yarın bir gün gallas gider, wes brown gider yani bu tarz üst düzey oyuncuları takıma kazandırırsak takımda doğal olarak taktiksel olarakta gelişme olacaktır. ama cisse ayarında transferler yaparsak onlar yerimizde saymamıza sebep oluyor. cisse kötü oyuncu değil ancak, daha iyisi varken cisseyi almak mantıklı olmuyor.

bu açıdan transferleri ince eleyip sık dokumak lazım, böyle bir başkan bulmuşsun her dediğini alıyor, parayı boşa harcamayalım, adam gibi nokta 2.3 oyuncu bu takımı uçurur zaten.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

şampiyonlar ligi'nde 0 da çekersin. bizim bütçe seviyemiz için anormal değil. ama 1-0, 2-0, 2-1 gibi skorlarla, kendi futbolunu da ortaya koyarak 0 çekersin.

insanlar sana saygı duyarlar.

aynı bizim milli takımımız gibi. avrupa şampiyonasından sonra transfer yapan 1 oyuncumuz var mı? yok. neden yok. futbol oynamadık o yüzden. abuk subuk kaotik bir şey oynadık.

şimdi ne oldu? o zihniyet bizi aldı bilmem nereye soktu dünya kupasına gidemiyoruz.

ben istemiyorum ki avrupa şampiyonu olalım. tek istediğim, her sene oralarda var olacak bir yapımız olsun.

ne 2-1 yenelim bir maç ne de 8 yiyelim ertesinde.

kazandığın 1 maç seni üst turlara taşıyacaksa amenna. hacettepe'nin fener'i yenmesi gibi bir şeye dönüyor bu neticede.

berthelemy dedi ki...

denizli demode bir hoca malesef. gelecek sene de takıma sistem oturtacağını sanmıyorum. bunu istediğini de düşünmüyorum çünkü onun için esas amaç maçı bir şekilde kazanmaktır. 2. yarıda takımın iyi maçları olmuştu. adam adama savunma, 3lü savunma terkedilmişti. tamam hoca dersini aldı takım oturacak dedik, son haftalarda yine ilginçliklere başvurdu. rakibe göre taktik kurmaya başladı. gelecek sene de bunları yapmayacağının garantisi yok. drogba'ya gökhan zan'la adam adama savunma yaptırdığını düşünüyorum da aman allahım..

oyuna hükmetme meselesinin de temelinde aynı mantık yatıyor aslında. ilk yarıdaki derbilerde 10 kişi kalana kadar oyuna hükmetme konusunda fb ve gs'den aşağıda değildik hatta üstündük fakat dün cezalandırılmayan bireysel hatalar o maçlarda cezalandırılmıştı. o maçlarda mağlup olduğu için de inönüdeki derbilere edilgen bir anlayışla çıktı. aklında oyun değil,kırmızı kartlar değil skor kalmış. edilgen oyunla bireysel hataları azaltacağını düşünmüş.

denizli tam demirörenlik bir adam olduğu için takımı bırakacağı düşünülemez. bu yüzden transferler çok önem kazanıyor. özellikle yerliler olmak üzere gerçekten kaliteli oyuncular transfer edilip saatli bombalar uzaklaştırılmalı ki takım da biraz denizliye hükmedebilsin. tek umudum bu. yoksa cl'de 0 puan, utanç verici maçlar ve ligde 4.lükten daha iyisini göremiyorum.

berthelemy dedi ki...

ayrıca türkiye kupası maçlarında takımın iyi oynayıp ligdeki kritik maçlarda 2 pas yapamaması tesadüfmü? kupada kaybetsen de çok sorun değil rahat çıkılıyor maça. aslında futbolculara bıraksan ligde de rahat oynayacaklar ama denizlinin gerginliği onları da etkiliyor. adam adama savunma, geride bekleme hep bu gerginliğin yüzünden. kaybetme korkusundan. hoca böyle düşünürse oyuncu da özgüvenini kaybeder küçük takım gibi oynarsın.

Yorum Gönder

Ara