.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

26 Mart 2009 Perşembe

Maç seçerken büyük (!) kalmak...

Moda tabir bu şimdi... Galatasaray ve Fenerbahçe maç seçiyorlar. Oysa maç seçmeseler, onlar tüm galaksilerin en büyükleri... Oturup düşünelim, kimler maç seçiyor başka? Bursaspor, Gaziantepspor, Kayserispor, İstanbul BB, Ankaraspor, Eskişehirspor, Kocaelispor hatta ligin 2. haftasında gördük ki Hacettepe... Neden bu takımları seçtim? Çünkü bu takımlar büyüklere karşı oynadıkları maçlarda hatrı sayılır ölçüde puan alan takımlar ve ligin aşağı kısmında yer almaktalar... Demek ki büyüklere karşı oynadıkları gibi, diğer rakiplerine karşı da oynasalar bunlar da şampiyonluk yarışının içinde olacaklar... Kıyaslayınca bu takımlar nasıl adlandırılıyor? "Anadolu takımları"... Rıdvan Dilmen onlar için "maç seçiyorlar" demedikçe, kimse maç seçtiklerini düşünmüyor. Herkes onları "küçük takımlar" olarak addediyor. Maç seçmek ile hedef maç sahibi olmak arasında ciddi farklar var. Daha önemlisi bunu görebilmek. Hedef maçlar takımın hedefi doğrultusunda gelişen maçlar olmalı. Yani, gidip Lincoln'ün kendini Almanya'ya ispat amacıyla seçtiği maç Galatasaray'ın hedef maçı olmayabilir. Yani seçilecek maçları takım hedefleri değil de futbolcuların bireysel tercihleri belirliyorsa, hedef maç eksikliği yaşamaya başlayacaksınız demektir. Çünkü, hedef maç sahibi olmanın ön koşulu doğal olarak hedef sahibi olmaktır! Sonra sorarlar elbette, madem seçtiğiniz maçlarda efsaneler yazıyorsunuz; neden Steau Bükreş ya da Dinamo Kiev maçlarını seçmediniz? Maçın tam da ortasında on kişi kalan rakiplere karşı içeride oynanan maçları, ya da psikolojik olarak karşınıza mağlup gelen ezeli rakibinizi seçmek kolay olduğu için olmasın? Demek ki dönüşüm söz konusu. Yani sadece büyük maçlara konsantre olmak hikayesi sizi büyük yapmıyor maalesef... "Küçük" dediğiniz takımlara doğru büyük bir değişim, evrim yaşıyorsunuz... Bu da medya pompalı hormonlu "büyümenin" yan etkisi olsa gerek... "Maç seçmek" denilen şey kimlik kaybının "havalı" ya da ecnebi diliyle "cool" adlandırılması bugünlerde... Maç seçmiyor, kimliğinizi kaybediyorsunuz; fark ettiğinizde de iş işten geçmiş olacak... Beşiktaş kimlik kaybını hedef oryantasyonu olmayan adamları kulübün başına getirerek yaşadı. Rakiplerin bunu yaşaması ise, futbolcuya ve futbolcu çetelerine dayalı sistemle geliyor. Sanırım yaşanılan bu kimlik kaybını en iyi şekilde on yıl önce Kadıköy'e, İnönü'ye ya da Sami Yen'e gelen Anadolu takımı futbolcularına, taraftarlarına sorduğunuzda anlayacaksınız...

8 Yorum:

Gürcan Ulusoy dedi ki...

onlar şampiyon olunca muhteşem takımlar oldukları için, beşiktaş şampiyon olunca galatasaray ve fenerbahçe süründüğü için...

Adsız dedi ki...

yalan mı yani ? gs fb vasat olsa bjk nal toplar.

Adsız dedi ki...

vasat bile olsa yeter yani..

Adsız dedi ki...

Bu blogda entry girmek icin nereye basvurmak lazim, ne yapmak lazim? Veya mumkun mudur yoksa bu asamadan sonra sadece okuyucu ve yorumcu olarak mi izlenmelidir?

Gökhan dedi ki...

aslanım biz şampiyon oldugumuzda rekor kırmıstık 85 puanla hatırlatırım
haa bi de 4 derbiyi kazanmıstık.
acaba nasıldı o sene gs imparator terim varken basında
vasat mı?

Adsız dedi ki...

hele hele

Bu durum biraz da tribünlerin baskısından kaynaklanıyor.Alex,kazım İnönü'de fenerdeki gibi yürüyerek oynayamazlar ya da sıkıysa oynasınlar :).Beşiktaş bu sene şampiyon olursa ki olacaktır en büyük pay bizim olacak.

Adsız dedi ki...

aslancık, yeryüzünün en iyi en harika en olağanüstü kadrosu sizdeyken nasıl vasat oluyorsunuz anlat hele. önce kulübünüzdeki idari boşlukları doldurun, bakkal ticareti yapmamayı öğrenin sonra gelin nara atın hadi baalım..

Yorum Gönder

Ara