.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

16 Ocak 2009 Cuma

Aşk Hepimizin

Bu iki olacak ama yine Trabzonspordan bir örnek vermem gerekiyor; işler her ters gittiğinde Trabzonsporun bir öze dönme çabası olur. Bu çaba da en basit haliyle, takımı Trabzonlulardan ve Kafkas ülkelerinin futbolcularından kurmaktan ibarettir. Ne kadar da basit bir çözüm değil mi? idari ve teknik hataların sonucunda gelinen noktaya öyle bir dar açıdan bakılıyor ki, sorun sadece Trabzon iklimine uymayan futbolculara kadar indirgenebiliyor (Mehmet Demirkol'a selam olsun) ve işin kötü tarafı aynı hata sık sık Beşiktaş için de yapılıyor. İşler ters gittiğinde hemen öze dönüş, semte dönüş fikri cazip geliyor.
Beşiktaş'ın şu anki halinden Beşiktaşla resmi veya gönül bağı olan herkes sorumlu tutulabilir. Şüphesiz ki birçok travmayı atlatmış bu camianın sorunu bir kişiye ya da bir kuruma ya da bir olaya ihale edilmemeli. Çok hatalılar vardır, çok suçlular vardır, dolaylı hatalı ve suçlulular vardır vs..Ancak bu sebep-sonuç ilişkisinde, sebepler arasında bir sıralama yapmam gerekiyorsa Beşiktaş futbol takımının semtten uzaklaştırılmasını sıralamaya dahi koymuyorum. En azından şu 2000'li yıllardaki veballer için. Çünkü her ne kadar futbolu yaşayış biçimim, Beşiktaş 3-0 gerideyken bunun büyük bir zafer fırsatı olduğuna inandıracak kadar romantik olsa da, futbolu değerlendirirken bu romantizmden uzak durmaya çalışıyorum.
Net fikrim şu ki, Beşiktaş antremanları isterse Büyük Beşiktaş Çarşısı'nın ortasında yapsın, o sinerji İbrahim Akın'ın o cüsse ile ayakta kalmasını sağlayamaz, İbrahim Üzülmez'in futbol zekasını ilerletemez bilakis yıllardır büyük umutlarla bağlandığımız ve üzerlerindeki büyük baskıdan dolayı bir türlü sağlıklı gelişme ortamı bulamayan genç futbolcuları, bu sefer intihara sürükler. Ki şunu da belirtmek istiyorum, belki bu konuda bana katılan çok olmayabilir ama nacizane görüşüm, hiçbir zaman Beşiktaşlı futbolcular için ruhsuzlar yakıştırmasını da uygun görmedim. Şimdiye dek benim gördüğüm, sahada birşeyler yapmak için didinen, ama bunu ne organize bir şekilde yapabilen ne de yetenekleriyle birleştirebilen futbolculardı sadece. Bu birlikteliğin sağlanmaması ve organize eksikliğinin sebebi hastalık haline gelen sistem istikrarı! ve futbolcu istikrarı! iken, bu istikrarsızlığın nedeni de camianın sevinmek için sevmedik demesine rağmen her başarısızlıkta kelle avcılığına soyunmasından ileri gelmekte, zannımca. E bu huzursuzluktaki bir semtin, bir de semtin içine gelecek futbolculara nasıl etki edeceğini tahmin etmek zor olmasa gerek. Saha içindeki karışıklığı bu gibi sebeplere değil de, net kafa iyi kafadır diyerek, somut nedenlere dayandırmak en doğrusu. Şu an menajerlerin oyuncağı haline gelmiş, idari anlamda kimin dümeninde olduğu belli olmayan, abi geçeyim mi diyenin milyon dolarlık jetonları tükettiği, her sene teknik direktör, menajer, futbolcu sirkülasyonu yaşayan bir kulüpte yanlış bile olsa, başarısız bile olsa sırf bu sirkülasyonun durması için birşeyler yapmak bence ilk adım olmalı.
Saha dışında ise biraz sancılı olsa da semt takımı değil dünya takımı olma kararını çoktan vermiş bu camianın fertleri, bu kararı için tüm dünyadaki beşiktaşlılarla aynı semtin çocuklarıymış gibi hareket edip, "Beşiktaş bizim, aşk hepimizin" şiarı ile bundan sonraki akışın dolaylı veya direk sorumluları olurlarsa siyahın yanına artık beyazın da gelmesi için en azından bir başka adım atılmış olabilir.

Ara