.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

7 Ocak 2015 Çarşamba

Maç Raporu: Beşiktaş 0 - 2 Galatasaray


Goller: -
En iyi üç: Gökhan Töre, Tolga Zengin, Pedro Franco
En kötü üç: İsmail Köybaşı, Veli Kavlak, Demba Ba

Karne:

Slaven Bilic3.6
Beşiktaş4.1
Galatasaray5.1
Cüneyt Çakır2.5


Tolga Zengin5.6
Ersan Gülüm4.4
Pedro Franco5.2
Ramon Motta5.2
Serdar Kurtuluş5.0
Veli Kavlak (60')2.6
Oğuzhan Özyakup4.6
Jose Sosa (85')3.9
Olcay Şahan (66')3.8
Gökhan Töre7.0
Demba Ba (75')3.5


Kerim Frei (66')4.8
Cenk Tosun (75')4.1
İsmail Köybaşı (85')2.6

Not: İlk yarının tüm karne sonuçlarını, ortalamaları ve diğer çıktıları ile birlikte birkaç gün içinde yayınlamış oluruz.

82 Yorum:

Barreto dedi ki...

Puanlar mantıklı, Güntekin'in bugünkü yazısı vaziyeti gayet iyi ortaya koymuş, özellikle Biliç mevzuunda.

Unknown dedi ki...

sosa'nın bu performansı ile cüneyiti geçmesi şaşırtıcı.. saha içerisinde cüneyitin hem etkinliği hem de kat ettiği mesafe daha fazladır!

turkkant dedi ki...

Gerçekçi bir bakış açısıyla şampiyonluk yüzdelerim.

FB%40, GS%35, BJK%25.

İkinci yarı FB-GS'nin iç saha heyecanı&konsantrasyonu taraftarla artacaktır. İç saha avantajımız olmayacak. Ve ilk yarıdaki gibi bir deplasman karnesi Trab-GS-FB deplasmanlarına gideceğimizi düşünürsek zor. Son haftalarda oyuncu deneyimi de öne çıkacak. İki takımın da çaylak hocaları olması bizi son haftalarda yarışta tutabilir. Tabi Biliç hoca farkı yaratır mı? Geçen seneki Sivas maçını düşününce... Zor...

Devre arası direkt katkı verecek 2 oyuncu transfer edilirse 40-30-30'a gelebiliriz. Linnes-Milosevic deneyiminde oyuncular şampiyonluk şansımızı fazla değiştirmez. Bu sene şampiyonluk istiyorsak transfer profili bence şu olmalı:

-28 yaş üstü, şampiyonluk yaşamış, lider özellikli, üst kalite 2 oyuncu: Örnek Maxi Perreira, örnek De Jong, örnek G. İnler (gerçi onun da şamp.luğu pek yok), örnek Vidic... Tabi bu oyuncuların bir de motive gelmesi lazım. Belki Ernst misali bu seviyenin bir altı ama karakterli oyuncular da olabilir.

Önder Özen'in güzel bir sözü var. "Beşiktaş'ın devre arasında bir avantajı var, Rakipler 8'er yabancı, Beşiktaş'ın 6 yabancısı var. Beşiktaş deneyim satın alabilir,"

Şu da var. Bu sene iç sahamız yokken her halikarda bu iş zor. Biz takımı yaşlandıracağımıza geleceğe yatırım yapalım, denebilir. Ama işte önümüzdeki sene FB yabancı serbestliğiyle parayı basıp bir kalite daha yukarı çıkabilir, daha üst kalite hocalar iki takıma da gelebilir, yani şamp. seneye bu sene kadar kolay olmayabilir.

YSY dedi ki...

Bizim için bu sene iç saha dış saha farkı kalmadığı için ben ikinci yarının bizim için kötü geçmeyeceği kanaatindeyim.

yilmaz dedi ki...

Güntekin operasyona başlamış.

Daha önce Bosque için de benzer şeyler söylemişti. Sorsan şimdi Bosque'yi gönderen Demirören'i eleştirir.

Dünya üzerinde derbi maçı kazanamıyor diye gönderilen bir td daha var mıdır, ya da böyle abuk bir eleştiri var mıdır, merak ediyorum.

6 maçtır derbi kazanıyormuşuz bi de bunun 4 tanesi "kendi evimizdeymiş (orası da neresiyse artık)"

7 maçtır kazanmak, deplasmanda 8 maçta 7 galibiyet, Avrupa'da içlerinde Arsenal, Tottenham ve Feyenoord'un bulunduğu 10 maçta sadece bir kez kaybetmek, bunlar önemsiz tabii. Mesele derbi kazanmak.

Soru gayet net. İsmail Kartal, Prandelli ve Hamza Hamzaoğlu derbi kazanan hocalar. Bunlar Bilic'ten daha iyi hocalar mı? Hamza Hoca'nın sözleşmesi 5 ay sonra bitiyor. Bilic'in yerine O'nu getirelim mi?

Bir de bu adamı sportif direktörümüz olarak hayal etmiştim yıllardır. Hayalime tükürüyüm.

Basar dedi ki...

Kalan 18 maçının 10'unu dış sahada oynayacak olan ve deplasman karnesi hiç iyi olmayan fenerbahçe'yi neden bu kadar şanslı gördüğünü anlayamadım. Olay sadece derbiler değil, böyle olsaydı Beşiktaş'ı da fener'i de yenen gs bizimle aynı puanda fenerden de 1 puan geride olmazdı.

Beşiktaş'ın deplasman karnesi Erciyes maçı hariç tulum. Puanları zulümpiyatta dağıtmış. Bugün yönetim açıklama yaptı, bundan sonra maçları Konya ve Ankara'da oynayacakmışız ki oradaki heyecan ve atmosfer şampiyonluğa inanmış bir yapıya sahip.

İnançsız Beşiktaşlıları tekrar şampiyonluğa odaklamak için ilk 5 hafta çok önemli. Bence sağbek ve box to box orta saha transferi fark yaratır zira henüz tanınmayan oyuncular tarzları takip edilip anlaşılana kadar ilk 5 hafta bize direk katkı yapabilirler. Ben Linnes'i bu yönden önemli görüyorum (kısa vadede) ama orta sahaya senin de dediğin tarz bir adam almak çıtamızı yukarı taşır. Defans'ta Miloseviç yeterli olur ama Younes Kaboul dedikodusu da ortada dolaşıyor. Sanırım Kaboul senin daha fazla isteyeceğin tarzda bir adam.

Barreto dedi ki...

Sivok'un gönderildiği, tecrübeli bir çift yönlü ortasaha + milosevic + tecrübeli bir sağbek takviyesiyle 30. haftaya potada (liderden en fazla 2-3 puan geride) girersek şampiyonluk ihtimali % 80'dir.

Böylece dekoderciler 2015-16 sezonunda 4. yıldızı bir daha pazarlarlar, hatta Beşiktaş'ın 3. yıldızını da satarlar.

turkkant dedi ki...

@yilmaz

Mesele sadece derbi kazanamaması değil, sonuç alamaması. Bu sene şu an bitseydi FB-GS'nin arkasındaydık. Geçen sene Sivas maçını alsa Ş. Ligi'ne gidiyorduk, 3 yedi. G. Onay'ın haklı olarak sorduğu aslında şu: Biliç Beşiktaş'ı şampiyon yapacak seviyede bir hoca mı?

Sonuçta iyi oyun filan güzel şeyler, NBA'de Mike D'Antoni vardı, Suns'ın eski koçu, her sene Suns'a müthiş basket oynatırdı, herkes alkışlardı, sonra Play-off geldi mi başarı sıfır... Yıllarca aynısını seyrettik.

Bu sene bitmeden erken konuşmamak lazım, ama şu bir gerçek. Bu sene takım kalitemiz rakiplerin çok çok altında değil. Sosa-Ba gibi kaliteli ve takıma katkı veren transferler yaptık. Milli takıma yükselmiş 5-6 Türk oyuncumuz var. Dediğin gibi, rakiplerin de gayet tecrübesiz ve becerileri tartışılır hocaları var. Bu durumda, sene sonunda başarısız olursan Biliç'le ertesi sene devam edilmeli mi, bu ciddi biçimde sorgulanmalı.

Biliç iyi hoca olabilir, ama bu şartlarda GS-FB'nin önüne geçmek için Beşiktaş'a büyük hoca lazım. Sormamız gereken soru da, Biliç büyük hoca mı?

d.amokachi dedi ki...

Oyuncu transferinden önce yönetici transferi gerekiyor. Ahmet Nur Çebi'nin açıklamaları var sitede. Hakemleri Allaha havale ediyorum nedir ya? Bir kişide çıksın desin yabancı hakem istiyoruz. Farklı bir bakış açısı getirsin. Yabancı konusu tam rezalet. Mağdurmuşuz. Yahu mağdursak neden kabul ettiniz? Demirörene sus Passolige sus Hakemlere sus Federasyona sus Fulya davasına sus Çarşıya sus kim savunacak Beşiktaş'ın hakkını?

yilmaz dedi ki...

@turkkant

"Mesele sadece derbi kazanamaması değil, sonuç alamaması. Bu sene şu an bitseydi FB-GS'nin arkasındaydık."

E abi geçen hafta bitseydi de önlerindeydik o zaman. Daha ilk yarının son maçı bile oynanmadı abi lütfen, neden şampiyon olamayalım?

YSY dedi ki...

Mağduruz edebiyatı bence yalan. Bizimkilerinde işine geldi bu yabancı serbestliği.

Şampiyon olduğumuz daum'lu sezonda da derbi galibiyetimizin olmadığını hatırlatırım. Bu takımın tek eksiği derbi galibiyeti kaldı. Yenildiğimiz üç maçın ikisi derbi birisi erciyes maçı ki o maç ekstrem bir durumdu bana kalırsa. Zaten derbileride alsaydın bugün lucescu vari bir başarıya gidiyor olurdun. Biraz daha sabır, bu takım bunuda aşacak. Düzgün imar edilen bir sistemi sırf nefsi tatmin olmak için yıkmayalım. Olacak, hepsi olacak.

Selim dedi ki...

Bilic in büyük takım hocası olup olmadığını sorgulayan arkadaşların Beşiktaş için önerdikleri teknik direktör isimlerini, maliyetlerini ve uyum sürecini nasıl atlacaklarını sorguluyorum ben de. Son 10 yıldaki teknik direktör karnemize bakarak özellikle.

Barreto dedi ki...

Biliç'in yapması gereken tek şey var: Tahmin edilebilir olmayacak. Bir başka deyişle inatçılığı, sabit fikirliliği bırakacak. Bunu da başarabilirse gerisi tecrübe ile gelişmeye devam edecektir. Elbette Mayıs ayı sonunda Biliç'le ilgili değerlendirme yapmak için elimizde daha fazla veri, daha geniş bir "sample size" olacak. O zaman hararetle konuşulur.

Burada karşılıklı dile getirilen görüşlerin hiç birisi şimdi derhal Biliç'i gönderelim kastıyla veya buna cevaben yazılmıyor. Biliç'te fazla kusur bulanlar var (benim gibi), kusursuz veya az kusurlu bulanlar var.

Elindeki imkanları da dikkate alarak değerlendirme yaparsak Biliç şimdiden kendini Lucescu ve Denizli ile kıyaslatır bir performans ortaya koydu bile. Ama ben daha fazlasını yapabileceğini düşünüyorum ve eleştiriyorum. Bazı arkadaşlar her eleştiriyi hoca gönderilsin olarak algılıyorlar galiba.



Bu bakımdan, Güntekin yazısında "BİLİÇ yerine derbilerde takımı başka bir teknik adam taktiksel olarak hazırlarsa" ifadesi ile olaya gayet güzel dikkat çekiyor bence.

Birde, iyi bir (Beşiktaşlı) Türk yardımcı hoca gerçekten yararlı olacaktır. Mutlu Topçu gibi birisi mesela

WiLdHoney dedi ki...

Tamamen akıl tutulması yaşıyoruz gibime geliyor.
Allah aşkına Arsenal, Tottenham, Feyenord, Trabzon maçlarına ait postların altındaki maç sonu yorumlarını bir okuyun. Bana göre GS maçı Arsenal maçından daha önemli değil yada Fener maçı Liverpool maçından daha önemli değil. Sene başında sorsalardı eğer 3 mağlubiyet alacaksınız sadece ve 1 tanesi son dakikalarda eksik kalmışken yenen 2 golle diğer ikisi ise ezeli rakiplerle ve 10 kişi olarak olacak diye ne derdiniz?

turkkant dedi ki...

Biliç kesin gönderilsin fikrinde değilim.

Ama diyelim ki sene bitti. Beşiktaş şampiyon olamadı, derbi galibiyeti bu sezon da yok. O zaman Biliç'le devam edilmeli mi?

İki senedir final maçlarını alamayan bir hoca görüyoruz. Mesele sadece derbiler de değil, geçen sene Sivas'ı yensen direkt Ş. Ligi'ne gidiyordun, gittik 3 yedik.

Bence iki sene yeterli süre. Bu sene başarı gelmezse, takımı güzel geliştirdin, teşekkür ederiz, deyip, bayrağı daha başka hocaya devretmek lazım. YSY hangi hoca diyor, valla Daum gitti, Lucescu geldi, koca Beşiktaş Biliç ayarında bir hoca bulur artık.

Basar dedi ki...

Biliç çok kötü bir hoca... Son 10 sezon (2004-2005'den itibaren) 16. hafta itibari ile puanlarımız: (eskiden yeniye)

26
25
26
31
28
32
27
29
27
32
35

Evet buraya bakınca ligde son 10 sezonda alamadığımız puanı toplamışız, son 10 yıl ortalamasından 6 puan daha fazla toplamışız. Bitmedi, senelerdir liderlik koltuğu görememişken bu sezon 10 hafta civarı liderlik koltuğunda oturmuşuz. Deplasmanda çok kötü kaybettiğimiz Erciyes maçı haricinde tulum çıkartmışız. Bütün bunlar olurken herkesten önce sezon açıp herkesten fazla maç oynamışız.

Bunun yanı sıra, Avrupa Ligini lider olarak tamamlamışız. İki adet çizgi üstü İngiliz takımı ile canavar gibi oynamışız, Feyenord'u sürklase ederek saf dışı bırakmışız...

Taraflı tarafsız herkesin en beğendiği futbolu oynayan takım olmuşuz. Tüm futbolseverlerde sempati yaratmışız (şampiyonluk yolunda yeri geldiğinde bu da önemlidir) Milli takıma her zamankinden fazla oyuncu vermişiz.

Kalkıp bugün Biliç'e neredeyse Prandelli muamelesi çekenler var. Neymiş derbi kazanmamışmış o yüzden büyük hoca değilmiş!

Evet Biliç'i ben de acayip sabit fikirli ve son derece tahmin edilebilir buluyorum. Ama bizi iyi noktaya getirdiğini görüyorum ve kendi üstüne koyabileceğine inanıyorum.

Bu kafalar Beşiktaş'ı yönetmiş olsaydı Gordon Milne'nin efsane takımını hiç izleyememiş olacaktık. Gordon ki Biliç'in 10 misli sabit düşünceli bir hocaydı...

Özgür dedi ki...

Alexander Milosevic Kap'a bildirildi. Anlaşma şartları bence gayet güzel. Teknoloji sitelerindeki cep telefonu yorumları gibi bir yorum yazayım, tam bir Fiyat/Performans transferi olur gibi geliyor.

turkkant dedi ki...

@Wİldhoney

Futbolda maçın zorluğu sadece rakibin kalitesiyle alakalı değil, maçın önemi ve psikolojisi de faktör.

Sana ne yetenekli tenisçiler gösteririm, Nadal-Federer'i küçük turnuvalarda yenerler, ama Grand Slam yarı finali geldi mi sürklase olurlar.

Arsenal-Tottenham maçlarının psikolojisi çok farklı. O maçlara rahat çıkarsın, sonuçta beklenen durum zaten elenmektir. Kimi Anadolu takımının büyüklere karşı aslan kesilmesi gibi... Arsenal'e iyi oynadık ama elendik, sonuç alamadık. İlk Tottenham maçında iyi oynadık, ama kazanmadık. İkinci maç ise gazozuna maçtı, bence gereksiz bir anlam yükleyip, hedefte hiçbir anlam taşımayan maçta fizikmen gereksiz yorulduk.

yilmaz dedi ki...

@turkkant eğer yönetim bilic'e sezon sonu şampiyonluk gibi bir hedef koymuşsa - ki koymuştur- ve şampiyon olamazsan sözleşmesi de bittiğine göre tabii ki ayırırsın yolları. Bundan doğal bişey yok.

Mesele, Bilic'in iki sezonda oynadığı toplamı 3'ü 5'i geçmeyen maç yüzünden tartışılması.

Geçen seneki Sivas maçını kaybetti evet. Ama geçen sene tek sorunumuz Sivas maçı da değildi. Düşük profilli takımlara da kaybediyorduk. Şampiyonlar ligi hayalimizin o maça kadar gelmesi biraz da GS'nin durumundan kaynaklanıyordu. Ama sivas, karabük vb abuk subuk mağlubiyetler bu sene yok. Bu bir gelişimdir bana göre ve asıl şampiyonluğa götüren yol budur.

BesiktaskUlan dedi ki...

@YSY, @yılmaz, @Basar, @Selim, @Wildhoney bana yazacak bir şey bırakmamışlar.

Bilic'in tartışılması akıl tutulmasından başka bir şey değildir.

Ligin daha ilk yarısı bile doğru düzgün bitmedi ve son maçın ardından tartıştığımız şeylere anlam vermek imkansız.

FB'nin İso, GS'nin Hamza ile çıktığı bir ligde Bilic'i konuşmak herhalde sadece bizim yapabileceğimiz bir şeydir.

Kadro kalitemizin de onların seviyesinde olduğuna inanmıyorum. Hiçbir Türk oyuncumuz, -FB'nin gençleşme adına Emre'yi yedeklemek için Veli'yi istemesi dışında- diğer takımlarda oynayamaz. Şu anda sahada 6 Türk olduğuna göre, sadece Sosa ve Demba Ba'ya bakıp, "Kalitemiz yüksek" demek doğru değildir.

Kendi taraftarımızı yanıltmayalım.

Bizim takımımız diğerlerine göre düşük bir seviyede ama çok daha büyük bir potansiyele sahip şekilde organize edildi. Haliyle bu takımın bu performansı tamamen Bilic'in eseridir. Bence şu anda yaptığımız şey mucizeden başka bir şey değildir.

Diğer takımdaşlarım hem istatistik hem de fikir olarak gayet güzel sonuçlar koymuşlar ortaya, uzatmaya gerek yok yani.

İkinci yarıda art arda puan kaybetmediğimiz, beşinci haftada şampiyonluktan düşmediğimiz -o zaman kimse itiraz etmez- sürece Bilic takımda kalmalıdır. Bu da Gordon Milne hatırasıdır.

Eğer son üç haftaya kadar şampiyonluk potasında kalırsak, bu kadar dezavantaja ve düşük kadroya rağmen büyük bir başarı sağlanacaktır. Hele Liverpool eşleşmesinde bir sürpriz yapabilirsek, keyfimiz hepten yerine gelir.

Stadımızın ve Fikret Orman'ın vaat ettiği yıldızların olduğu bir sezonda, Bilic'i değerlendirmek dha doğru olacaktır.

"Arsene Wenger, Alex Ferguson hatta Kloop" diye ağlarken, bugün Bilic'i suçlamak, tüm kötü günleri görmezden gelmek epey ilginç duruyor.

Umarım Bilic bunları da kıracaktır.

Yoksa başarısız olduğunda kimse Bilic'i savunmaz, merak etmeyin. Hiçbirimizin babasının oğlu değil fakat Beşiktaş'a yaptığı katkılar, ilerisi için umut vaat ediyor.

Bir de şeyi anlamıyorum, hadi Bilic kötü olsun, peki Hamza ile İso'Nun başarılı olacağının garantisi nedir acaba? Niye sadece yenildiğimiz iki derbi ile kendimizi eleştiriyoruz?

Futbol rakiplerle oynanır. Onların da durumunu hesaba katmalıyız. Yoksa zaten mükemmel bir FB ya da GS olsaydı, esamemiz okunmazdı, biz de öyle olsaydık, onlara el sallardık.

Bu kadar umutsuzluk saçma. FB önce Emenike mevzusunu, GS de Sneijder ve borç batağı meselesini çözsün.

Enseyi karartmayın.

Rakiplerimiz bizden korksun, "winner" hocaları İso ve Hamza ile ne kadar gidebilecekler bakalım.

turkkant dedi ki...

@Başar

Seninle Biliç konusunda epey farklı düşünüyoruz.

Evet, bence fena bir başarı göstermedi, ama psikolojisi zor maçlarda skorı geçtim, oyuna bakış şekli ciddi sıkıntılı.

Bu sezonki iki derbide de sahada, rakip benden daha büyük psikolojisiyle çıkmış bir takım vardı. Bu psikoloji bende ciddi rahatsızlık yaratıyor.

Sende bakış açına göre haklı olabilirsin. Milne iki sezonu pas geçtikten sonra üçüncü sezonda başarıya ulaşmıştı. Belki de bu sezon başarılı olamasa dahi gelecek sezon yeni stat ve biriken takım deneyimiyle başarı gelecek. Ben oyumu bundan yana kullanmam. Bence Milne ve Daum İngiliz/Alman daha pragmatik, soğukkanlı hocalardı, Biliç liderde olması gereken aynı soğukkanlılığa sahip değil. Balkan yöresinden olması bir sebep, ama aksi gibi Hırvat, genelde o yörenin lider karakteri hep Sırp'lardan çıkıyor. (Biraz ırkçı bir yorum olduysa maruz görün:)

Beni daha önceki yorumlarımı da biliyorsun. Biliç'e baştan beri inanmıyorum. Hocalığına güvenmiyorum. Sonuç alma ihtimalini de çok düşük görüyorum.

Emre Toraman dedi ki...

Transferi resmileşen Milosevic'in iki 90 dk.lık analiz videosuna şuradan ulaşmak mümkün:

http://besiktasliyiz.net/category/video-analiz/

Oyun kurma yönü gerçekten iyi. Kanat oyuncularına -özellikle Olcay- bol bol asist ve asist öncesi yapacağını düşündürdü bana ilk olarak. Ortasahada transfer yapılmazsa o mevki için de Necip'le yarışır gibi görünüyor. Kıvrak değil ama ağır da değil, Necip'in zaman zaman yaptığı dikine gitme özelliğine sahip, oyun kurabiliyor ve baskı altında hataya daha az meyilli gibi görünüyor.

Ancak defansif olarak dengesiz müdahalelerine de hazırlıklı olmak gerekiyor. Rakibe penaltı ve duran top kazandırma riski hiç de düşük değil anladığım kadarıyla.

Basar dedi ki...

Milne'nin başarısı bir sistem oturtmasıydı. Nasıl o dönem Almanya milli takımına panzer deniliyordu, bizde ligin panzeriydik ve makine gibi oynuyorduk. Galibiyetleri Milne'nin soğukkanlı karakteri değil, makine gibi düzenimiz sağlıyordu.

O zaman da bugün olduğu gibi ligin pahallı takımı fener ve gs idi fakat biz plan program ve potansiyel takımıydık. Ben o zamandan beri ilk defa -ki buna hepimizin gurur duyduğu Lucescu'nun takımı da dahil- ilk defa bir plan ve program dahilinde ilerliyoruz.

Biliç bu sene geçen seneye göre daha iyi liderlik gösteriyor. Üst üste 2 yenilgiden sonra geçen yıl olduğu gibi dağılmamamız buna en iyi örnek. Ayrıca taktiksel ve ilk yarının bütününde fiziksel olarak da geçen seneye göre daha ilerideyiz. Bunu yaparken koşulları da lütfen gözardı etme, geçen yıl Avrupa Ligi oynamadık, kupa da bu seneki rezil statüde oynanmıyordu.

Hoca ilelebet kalmayacak ama gönderilmesi için şu anın düşünülmesi akıl tutulmasıdır. İkinci yarı sonuna kadar şampiyonluğu kovalarsak sonuçtan bağımsız olarak seneye de hocanın kalması makul bir düşünce olur, kayıp olmaz.

Barreto dedi ki...

Milne ile Biliç'i bu kadar sık aynı yorum içinde kullanmak yanıltıcı olabilir. Mesele biraz anakronik hale geliyor.

Biliç modern dönemde hocalık yapıyor. Modern dönemde kolay tahmin edilebilir olma lüksünüz yok. Hele de kritik dokunuşlara ihtiyacınız olan zor maçlarda ve ezeli rakiplerinize karşı.

Öte yandan Milne endüstriyel futbol dönemine ait değil. O zamanlar bilgi iletişim imkanları bugünkü gibi değildi. Takımlar 4-4-2, 3-5-2, 5-3-2 veya 4-3-3 oynardı, diğerleri ya yoktu yada istisnaydı. Yenilikler ve şaşırtıcı hamleler, iyi olanın çabucak taklit edilmesi, scouting imkanları bugünün çok uzağındaydı.

Oysa sabit fikirli dediğimiz Milne bile ihtiyaca göre 442/433 dönüşümlü oynatırdı. Bazen Ali ve Feyyaz ilerde ikili olurdu, bazen Metin onlara katılır 433 e dönülürdü. Bazen Feyyaz'ı sol çizgiye fazlaca çekerek oynatırdı. O dönemin şartlarında Milne'nin çok güvendiği A ve B planları vardı.

Futbolda entellektüel birikiminin bu kadar yoğun olduğu, oyundaki gelişimin anlık takip edilebildiği bir zamanda, Biliç hala adam akıllı B planı ve C planı geliştiremiyorsa, mütemadiyen aynı hataları ile eleştiriliyorsa buna bir an evvel çözüm bulsun artık, bu kadar. Bunlara çözüm bulmasın her kritik maç aynı şablon devam etsin, farklı şeyler denemesin biz böyle memnunuz diyorsanız, mesele yok.

Ayrıca, Seba-Milne başarısının asıl arkaplanını görmek istiyorsanız önce Militunoviç'in 1986-87 sezonuna bakmanızı öneririm. Ayak oyunları ile 1 puanla kaybedilen şampiyonluğun ardından efsane Seba, hocayı göndermiş yerine Milne'yi getirmişti. Ne kadar saçma değil mi?

Bu yazdıklarımla Biliç'in gönderilmesini istediğim sonucuna ulaşmayınız. Biliç'in ön yargılarını yıkmasını istiyorum o kadar.

turgay dedi ki...

2 derbi üzerinden eleştirilirken 2 arsenal, 2 tothenam, 2 feyenord, yarım chelsea maçlarının üzerinin çizilmesini de anlamıyorum. 2 derbi dediğiniz maçlarda oyunun kırılma anlarında bize çıkan kartları, rakipleri ikram edilen puanları nedense dikkate almıyorsunuz. fb sadece 7 puanı hakemlerle aldı. bu kadar gerçeklik varken hala puan üzerinden eleştirmek bana mantıksız geliyor. güntekin onay ve metin tekin kaybedilen her maç sonrası biliç'e saldırmaları da bana hiç samimi gelmiyor.

Yoruq dedi ki...

http://www.fanatik.com.tr/2014/11/19/ismail-kartal-5-6-puan-fark-atariz-397231

8 hafta öncesinde Aziz Yıldırım ve İsmail Kartal'ın ilk yarıyı 6-7 puan önde kapatacaklarına dair varsayımda bulunduğunu hatırlarsınız. Elbette bu ifade taraftarın gazını almak, takıma ivme katmak gibi niyetlerle abartılmış da olsa büyük oranda onların beklentisini yansıtıyor(fikstür avantajı, derbiler vs) Kendileri ile ilgili puan beklentilerini yakaladıklarını düşünerek ki-Eskişehir, Kayseri ve Balıkesir maçlarında aldıkları ekstra puanları da unutmayalım- bizim bu kadar kararlı gelebileceğimizi asla düşünmediklerini anlayabiliriz. Sırf onların koyduğu çıtayı 5-6 en az 5-6 puan aşmış olmamız bile başarılı olduğumuzu göstermeye yeter bence.

İkinci yarıyla ilgili öngörüde bulunmak zor ancak birtakım veriler var. Öncelikle Fenerbahçe'nin derbileri içeride oynaması geçmiş yıllara bakarsak bence avantaj değil dezavantaj. Zaten deplasman derbilerinde normalin üstünde performans gösteriyorlar, iç sahada 3 derbi demek 3 tane fazladan dış saha maçı demek, deplasman karneleri de ortada zaten.Üstüne üstlük yabancı sayıları nedeniyle iki takımın da takviye yapabilme şansı düşük. Biz muhtemelen güçlenmiş olacağız. 3 derbiden 4 puan çıkarabilirsek, Olimpiyat da artık tarihe karıştığına göre şampiyonluk için en az diğerleri kadar şanslıyız.

BesiktaskUlan dedi ki...

Militunoviç örneği pek doğru olmamış.

Onun gönderilme sebebi başarısızlık değil, disiplin eksikliğiydi. Futbolcular o dönem antremanlara bile gelmeme sorunu yaşıyorlardı. Zaten onu gönderdikten sonra Milne'nin getirilmesi de o konudaki ısrarın bir göstergesidir.

Diğer yandan Milne'nin saha içinde iki alternatifi vardı, evet ama esas mesele, o taktiklerin iki yıl boyunca hiçbir işe yaramamasıdır. Yani "bilinemez, alternatifli" bir adam olması bile Bilic'in bu iki yılındaki kadar başarı sağlamamıştır. Bu yüzden Militunoviç örneği bir kez daha yanlışlanıyor, çünkü eğer Beşiktaş "başarısız" olduğu için Militunoviç'i yollamış olsaydı, Milne'e de sabretmezdi.

Ayrıca Milne'nin ne kadar inatçı olduğunu anlamak için Metin Tekin ile yaşadıklarına bakmak bile yeterlidir. Tüm bu sürede arkasında duran yönetim sayesinde onu ihya etmiştir. O dönemin yıldız futbolcusunu uzun süre oynatmayan, ona kafayı takan bir antrenörden daha inatçı birini göremiyorum.

Milne, yönetimsel bir fikrin, takıma dayatılması demekti. O zamanlar takımın iki taktiğinin olması bir anlam ifade etmiyordu, kimin oyuncuları daha iyiyse o kazanıyordu. Beşiktaş'ta iyi oyuncular vardı fakat disiplinsiz, şımarık bir kadro yapısına sahipti. Onun en keskin çözümünü de Seba, Milne'i getirerek sağladı.

Mesela aynı disiplin sorunu Bilic için de geçerli. Fakat bu yönetim-hoca birlikteliği ile aşılabilir. Farz-ı misal, Bilic on yıl takımın başında kalsa, artık hiçbir oyuncu onun sözünden çıkamaz. Çünkü güç, Bilic'e geçer. Tıpkı Seba'nın, Milne ısrarı gibi.

Onun dışında bu kadro yapısı ile Demba Ba-Cenk birlikteliği dışında herhangi bir alternatif planın varlığına da inanmıyorum.

Sürpriz ve alternatif denilen şey biraz da kadroya bağlıdır. Bana göre bu kadronun sürprizi bu kadardır, daha fazlası için yeterli oyun zekasına -hepsi değil, çoğunluğu- sahip değildir.

Sosa, Olcay ve biraz Töre dışında, kendi mevkisinden başka bir noktada fayda sağlayacak çok yönlü oyuncumuz yok. E bu yokken, daha oyuncuların sürprizlere açık değilken, hangi alternatif planı uygulama lüksüne sahipsin ki?

Yeni bir iki transfer yapılır, çoğunluğu bu çok yönlüler gele geçirir -ya da 5'e 6 falan olur- ondan sonra alternatiflerden bahsedebiliriz.

Daha Veli ve Atiba ikilisi doğru düzgün 4-4-2 oynayamıyor, o riski almayan hocaya da kızamam.

Bizden daha fazlasını bildiklerine eminim.

buzkan dedi ki...

Mine 442 oynatırdı. Sistemden de taviz vermezdi. Metin ali feyyaz ın üçlü forvet oynamışlığı yoktur. Şu maça kadar biliç iyiyken bir maçla kötü olduğunu söylemek tutarlılık değil. GS nin öve öve bitiremediği başarılı terim yıllarında fenere yenilirdi. Öngörülebilir olmayacaksın işi klişe. Öngörülebilir olup başarılı olan günümüzde tonlarca takım var. Bazı klişeleri ağzımızda sakız gibi dolaştırıp biliç i karalamak mantıksız. Luceden sonra gelen teknik adamlardan biliç e tercih edilebilecek üç isim var shuster , Denizli, sağlam ki ben hiç birini tercih etmem. Bu isimlerin iddialı bir derbi kazandığını ben hatırlamıyorum.

BesiktaskUlan dedi ki...

Bu biraz da Türkiye ile alakalı bir mevzu.

Aynı Bilic, iki hafta farklı sistemle çıksa ya da iki hafta kadroda farklı 3 oyuncu ile oynasa, "sistemi oturtamadı, takımın ana planı belli olacak" falan diye laf edilirdi Metin Tekin ve şurekası tarafından.

Şimdi de tam tersi söyleniyor. Sonra maça bahane bulamayınca, "Bilic korkak çıkıyor" gibi futbolla uzaktan yakından alakası olmayan içi boş demagoji yapıyorlar.

Bilic korkuyormuş, derbi kazanamıyormuş veya winner değilmiş lafları afaki söylemler.

Zaten Bilic karşıtı arkadaşlardan biri yazmış, daha öncesinde de Bilic'i istemiyormuş, buna saygı duyarım. Neticede herkes antrenörü desteklemek zorunda değil ama buradaki esas mesele, bir derbi yenilgisinden sonra onun çatısı altına gizlenerek bu niyetini dışa vurmaktır, hata budur.

7 maç üst üste kazanırken de aynı şeyleri söylemelisin, aksini ispat etmelisin. Son maçın ardından bahaneler üretmek yakışmıyor.

Ayrıca dünyadaki çoğu takım iki sistemi aynı anda ve aynı başarıda oynayamıyor zaten. Eğer tek birinde başarı sağlamak öngörülebilir olmaksa, bence unu seçmemiz gayet olağan. Biz Real Madrid değiliz -ki onlar bile öngörülebilir- birçok taktiği/varyasyonu aynı anda oynayabilelim.

Nasıl ki Madrid iki pasta rakip ceza alanına gidiyor, işe yaramayınca maçı kaybediyorsa bizde de benzer bir durum söz konusu.

GS'ye sistemin işe yaramaması ile misal Sivas'a yaramaması arasında bir fark yoktur benim gözümde. Bazen, bazı takımlara karşı planların tutmaz. Dünya takımı değilsen buna müdahale şansın da azdır ve o maçı kazanamazsın.

Bu kadar basit.

WiLdHoney dedi ki...

Arkadaşlar,
Ben bile Dayanamayıp yorum yazar oldum bloga, bu haliyle çok güzel oldu cidden, emeği geçen herkesin aklına, emeğine sağlık.
Yorumların genelinde dikkatimi çeken 2 ana akım yorum var ve bunların üzerinden değerlendirme yapıyoruz, bu bile aslında bir plan ve programın olduğunu gösterir.
Bana göre Biliç, taktik, yeni transfer vb hikaye. Yönetim nasıl yapar bilmiyorum ama etik Sınırlar içinde kalarak, Hakkımızı yemeye kalkanın aklını alsın, sezon sonu kesin şampiyonuz, bakın diğer Takımların kayrılması veya desteklenmesini bitirsin demiyorum, sadece hiç bir hakem vb Hakkımızı yemeye cesaret edemesin yeter, net.

tarik dedi ki...

Renkdaşlarım,

Lütfen renklilerin gazına gelerek muğlak muğlak ifadelerle hocamızı karalamayalım. Bilic kesinlikle başarısız ve de kapasitesiz bir hoca değil, bu konuda zaten kimsenin bir iddiası yok. Takımla uyumsuz da değil, 30. dk'da oyundan aldığı Oğuzhan bile "d. günü hediyemi ilk hocam verdi" diyerek şakalaşabiliyor. Sadece söylenen "B planı", "derbi", "winner" diçeren sözcüklerin tamamı antitezi de olan ifadeler, onun için bir mana ifade etmiyor.

Takımda "Demba, Sosa ve Türk Milli 5-6 oyuncu" deniyor; ama bir gerçek var ki Sosa bir Superstar seviyesinde değil, ha keza Demba da. Bunlar ülkemize göre üst kalitede topçular ve de bundan ötesi üst kalite insanlar. Ama Milli olan Türk topçulardan kaçı Bilic'ten önce de milliydi, burası önemli.

Hocayı yermek için takımı büyütmek yanlış oluyor, takım kesinlikle kötü değil; ama tüm ekiplerden iyi olduğunu iddia etmek abesle iştigal olur.

Barreto dedi ki...

@ BesiktaskUlan
Zaten 25 yıl gibi uzun bir dönemsel farklılık nedeniyle karşılaştırma yapılmasına çok sıcak bakmadığım bu konuyu esasen uzatmak istemiyorum.
Militunoviç örneğindeki ironiyi ifade edememişim. Burada önemli olan başarısızlık yani şampiyonluğun kaybedilmesinden ziyade son haftalarda teşvik primi vs ile 1 puanla kaybedilmesine rağmen hocada ısrar edilmemesi, değiştirilmesi. Yani hocanın geçerli bir mazereti (GS’nin ayak oyunları) varken bunların olması. Ya değilse Militunoviç’in en büyük eksikliğinin disiplin olduğu aşikâr. Militunoviç’in asıl gönderilme sebebi -içinde disiplin konusunun da bulunduğu biçimde- Seba’nın ve bazı yöneticilerin O’na inancını yitirmiş olmasıydı.
Diğer karşı argümanlara gelince: (Tırnak içinde olan @ BesiktaskUlan yazılarına cevaben yazıyorum)
“Diğer yandan Milne'nin saha içinde iki alternatifi vardı, evet ama esas mesele, o taktiklerin iki yıl boyunca hiçbir işe yaramamasıdır. Yani "bilinemez, alternatifli" bir adam olması bile Bilic'in bu iki yılındaki kadar başarı sağlamamıştır.”
Hem 1988’de hem de 1989’da Beşiktaş ligi ikinci bitirmişti. Şampiyonluk mücadelesini son 3 haftaya kadar vermişti. Puan tablosunda ilk yıl FB’nin ikinci yıl GS’nin önündeydi. O dönem kıymeti harbiyesi olan Kupa ile Cumhurbaşkanlığı kupasını kazanmıştı. Ayrıca iki sezonda ligde FB’yi 3 defa GS’yi 1 defa mağlup etmişti. Diğer maçlarda da FB’ye karşı 2 GS’ye karşı 1 galibiyet daha almıştı.
“Ayrıca Milne'nin ne kadar inatçı olduğunu anlamak için Metin Tekin ile yaşadıklarına bakmak bile yeterlidir. Tüm bu sürede arkasında duran yönetim sayesinde onu ihya etmiştir. O dönemin yıldız futbolcusunu uzun süre oynatmayan, ona kafayı takan bir antrenörden daha inatçı birini göremiyorum.”
Metin Tekin meselesinde Milne’nin duruşu inatçılıktan ziyade kararlılıktır. Zira bu durumdan uzun vadede hem takım, hem Milne, hem Metin karlı çıkmıştır. Burada Biliç’in Pedro’ya uzun süre forma vermemesi gibi örnekleri karşılaştırmak istemiyorum.
“Milne, yönetimsel bir fikrin, takıma dayatılması demekti. O zamanlar takımın iki taktiğinin olması bir anlam ifade etmiyordu, kimin oyuncuları daha iyiyse o kazanıyordu. Beşiktaş'ta iyi oyuncular vardı fakat disiplinsiz, şımarık bir kadro yapısına sahipti. Onun en keskin çözümünü de Seba, Milne'i getirerek sağladı.”

Oyuncuları daha iyi olandan ziyade birbirini iyi tamamlayan daha iyi takım olan kazanıyordu. Beşiktaş’ın en büyük özelliği o dönemde press/baskı yaparak oynamasıydı. Ulvi, Kadir, Şenol, Zeki, Hüsamettin vs gibi pek çok sıradan oyuncusu vardı.

Barreto dedi ki...

DEVAMI

“Mesela aynı disiplin sorunu Bilic için de geçerli. Fakat bu yönetim-hoca birlikteliği ile aşılabilir. Farz-ı misal, Bilic on yıl takımın başında kalsa, artık hiçbir oyuncu onun sözünden çıkamaz. Çünkü güç, Bilic'e geçer. Tıpkı Seba'nın, Milne ısrarı gibi.”
Katılıyorum. İstikrar bu anlama geliyor zaten.
“Onun dışında bu kadro yapısı ile Demba Ba-Cenk birlikteliği dışında herhangi bir alternatif planın varlığına da inanmıyorum.”
Kısmen haklı sayılırsın. Fakat Biliç bu alternatifi bile kullanmayı düşünmüyor. Bence önemli hata yapıyor.
“Sürpriz ve alternatif denilen şey biraz da kadroya bağlıdır. Bana göre bu kadronun sürprizi bu kadardır, daha fazlası için yeterli oyun zekasına -hepsi değil, çoğunluğu- sahip değildir.”
Teorik olarak doğru. Fakat, Kaan Dobra’dan bile sağ kanat savunmacısı devşirilebildiğini görmüş biri olarak, bir yere kadar katılabiliyorum görüşüne. Aslında sürpriz yapmadığı için nasıl sürpriz yapabileceğini hayal bile edemiyoruz. Atiba’nın yokluğunda Serdar Kurtuluşu göbeğe alıp, İsmail’i sağbek oynatacak biri olmadığını öğrendik artık.
“Sosa, Olcay ve biraz Töre dışında, kendi mevkisinden başka bir noktada fayda sağlayacak çok yönlü oyuncumuz yok. E bu yokken, daha oyuncuların sürprizlere açık değilken, hangi alternatif planı uygulama lüksüne sahipsin ki?”
Kulüp olarak herhangi bir lüksümüz yok zaten fakat, Atiba’nın yokluğunda Sosa-Veli göbeği Cenk Ba hücum ikilisi bile başlı başına bir alternatif plan ve Biliç bunu aklından geçirmiyor zaten.

“Yeni bir iki transfer yapılır, çoğunluğu bu çok yönlüler gele geçirir -ya da 5'e 6 falan olur- ondan sonra alternatiflerden bahsedebiliriz.”
O zaman niye kadroyu kaleciler hariç 20 kişide tutuyorsun. 2-3 oyuncuyu takımda tutsaydın ya.

“Daha Veli ve Atiba ikilisi doğru düzgün 4-4-2 oynayamıyor, o riski almayan hocaya da kızamam.”
Veli ve Atiba ile 442 oynasın demiyorum zaten.

“Bizden daha fazlasını bildiklerine eminim.”
Orası kesin, fakat bizim gördüklerimizde çok şey ifade ediyor.

@buzkan
Her üçünün de sahada olduğu bazı maçlarda Metin ceza sahasına fazla girerdi ve diziliş fiilen 442 den 433’e dönüşürdü. Bir çok maçta böyle olmuştur. Adana Demirspor maçı en güzel örneklerinden biridir. Ya değilse Milne’nin asıl taktiği tabiki 442 idi. Evet bazı görüşler klişedir ama konjönktür içinde çok şey ifade eder. En iyi savunma hücumdur gibi. Bazı klişeleri önemsemekte yarar var. Her maçta sürpriz yap demiyoruz. Kritik maçlarda ve dönemlerde diyoruz. Hıncal’ın bir zamanlar Lucescu’yu iğnelemek için kullandığı şapkadan tavşan çıkarma mevzunu kastetmiyoruz.
Dediğim gibi Milne / Biliç karşılaştımasını temelde yanlış buluyorum. Çok farklı koşullar var. Herkes başka bir noktadan herhangi bir görüşü , düşünceyi çürütebilir. Biliç’i Luce, Schuster ve Denizli ile kıyaslamak daha mantıklı olur. Elindeki imkanlara göre Biliç’in neredeyse Denizli kadar başarılı olduğunu düşünüyorum. Eleştirel olunmasını istemiyorsanız, birbirimizi pohpohlayalım, hocamıza toz kondurmayalım diyorsanız o ayrı tabi.

Barreto dedi ki...

Karne notlarını verirken Biliç'e takım ortalamsının altında oy vermesini biliyorsunuz. Eleştirmeye gelince buna müsade etmiyorsunuz. Daha doğrusu rahatsız oluyorsunuz. En ufak bir eleştiriye "hocayı kovun" denilmiş gibi reaksiyon gösteriyorsunuz. Tartışmayalım yorum yazmayalım o zaman.

Emre Toraman dedi ki...

Aslında Bilic'in eleştirildiği, benim de görece katıldığım nokta, anladığım kadarıyla temel oyun anlayışı değil, diziliş konusundaki sabitliği.

Ben kimsenin gerektiğinde Barcelona gibi tiki taka, gerektiğinde Dortmund gibi gegen-pressing, gerektiğinde Real Madrid gibi 3 pasta gol beklediğini sanmıyorum. Zaten böyle anlayışların 1 tanesini bile 1-2 yılda kolay kolay yerleştiremiyorsunuz. Eğer Bilic'i bu konuda eleştiren varsa büyük haksızlık yapıyordur, zira ezbere bir oyun anlayışı yerleştirmek teoride -özellikle Serpil Hamdi Tüzün tarafından- eleştirilebilse de pratikte bana göre de optimum yöntemdir.

Diziliş sabitliği noktasındaki eleştirilere ise, bu maç özelinde olmadan, özellikle Olcay-Kerim değişiğikliğinin sıklığını da düşünerek katılabilirim. Mesela Bursa maçında Atınç'ı sokmak bir oyun anlayışı değişikliği değildi, hatta diziliş değişikliği bile değildi ama varyasyonel bir değişiklikti. Keza Mersin maçında Franco'nun girmesi de. Bu tarz, oyunu okumak dediğimiz özellikle doğru orantılı varyasyonel satranç hamlelerini daha sıklaştırabilir.

Bunların dışında, oyuncu gelişimi konusundaki(sadece ona bağlamak haksızlık olur, tüm ekibin başarısıdır) katkıları ve kadromuzun yaş ortalaması düşünüldüğünde, statsız geçen bu sezonu da 4. lüğe düşmeden geçirirse; tabi ki başarılı değil, ama beklenmeyecek bir başarısızlık da değil kapsamında gelecek sezon şampiyonluk hedefi şartıyla kalmasından yanayım.

EC dedi ki...

Guntekin sonucta YD yi elestirir ama sanki onun lehine de calisir.

Su an Bilic gonderilse, kim gelecek bu takimin basina?

derbilerde kirmizi kartlarla onceden ve derbi esnasinda dogranmasak bu sonuclar olurmuydu?

Besiktas su an bir plan ve program icerisinde hareket etmekde ve sanki tum medya ( eski BJK li futbolcular da dahil) bu plani bozmak icin ugrasiyorlar. su an icin Fikret Orman a sallayamiyorlar ama Derbi yuzunden Bilic e oradan da Orman a uzanacak bu saldirilar goreceksiniz..
amac bu stadin acilisini Orman a yaptirtmamak..

Herkes karsisinda adamin.. yakindir AKP li RTE tanidiklardan birinin Besiktasi ele gecirmek icin harekete gecmesi..

sizce tesaduf mu Balikesir spor un son 3 macta 7 puan almasi, AKP su an orayi ele gecirdi ve Karabuk de hakem destegiyle ( kendi kalelerine attiklari golu, ofsayt diye saymadilar!) su an iktidar ve kollari futbolu ele gecirmek icin tam gaz hareket halinde..

arastirin goreceksiniz..

Besiktas I da bu yolla yikmaya calisacaklar..
cok buyuk para, ihtisam ve surukleyebilecegin milyonlar var arkanda..

bizim toplum zaten topla yatip, topla kalkiyor.. TV lerde tum reklamlari bile illa ki bir kenarindan topa iliskilendiriyorlar, halkin midesine ulasmasi icin..

bu durumda Besiktas olarak bagimsiz kalabilmek gercekten mucize ve hep beraber gorecegiz bakalim neler olacak , o stad bitene kadar..

ECO - Luksemburg

BesiktaskUlan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
BesiktaskUlan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
BesiktaskUlan dedi ki...

Kimse hocanın hatasız ya da dokunulmaz olduğunu söylemiyor, söyleyemez de. Bunu defalarca yazdık.

Buradaki her maçtan sonra eleştirildi, yerden yere vuruldu. Çünkü mesele hiçbir zaman Bilic olmadı.

Çünkü Bilic gelir ve gider, günün birinde mutlaka yollar ayrılacak zaten.

Bizim itiraz noktalarımız başka ve uzun uzun açıkladık aslında. Sadece sezonun bütününde, onun hatalarının nispeten gözardı edilebileceğini düşünüyoruz.

Bazı arkadaşlar da öyle olmadığını, kronik olduğunu iddia ediyor. Mesele bundan ibaret.

"Eleştirmeye gelince buna müsade etmiyorsunuz. Daha doğrusu rahatsız oluyorsunuz. En ufak bir eleştiriye "hocayı kovun" denilmiş gibi reaksiyon gösteriyorsunuz."

Çünkü hocayı kovun anlamında yazan arkadaşlar da var, gereksiz şekilde üstüne alınmışsın. Bu durumda, o deniyorsa eğer, toz kondurmamak, ligde başarılı gördüğü takımı ve hocayı, doğru bildiklerine dayanarak savunmak da bir haktır neticede.

Aslında bizim gibilerin düşüncesini @Emre Toraman özetlemiş;

"Bunların dışında, oyuncu gelişimi konusundaki(sadece ona bağlamak haksızlık olur, tüm ekibin başarısıdır) katkıları ve kadromuzun yaş ortalaması düşünüldüğünde, statsız geçen bu sezonu da 4. lüğe düşmeden geçirirse; tabi ki başarılı değil, ama beklenmeyecek bir başarısızlık da değil kapsamında gelecek sezon şampiyonluk hedefi şartıyla kalmasından yanayım."

Hepsi bu.

Nasıl ki sana birileri önyargılı davranıp, "hocayı istemeyen adam" muamelesi yapıyorsa -ki ben onlardan değilim, hatta buradaki genel yazıların hedefinin sen olduğunu da sanmıyorum- sen de onlara, "hocaya toz kondurmayan" insan yaftası yapıştırarak karşılık veriyorsun.

Benzer bir yol izlemek doğru değil.

Kimse başarısız adamı istemez. Dediğim gibi, ikinci yarıda erkenden şampiyonluk mücadelesinden kopar -bazıları koptuk diyor, ona itiraz ediyoruz- üç dört maç üst üste kaybederse -bazıları kaybedecek diyor, buna itiraz ediyoruz- derbi kaybetse dahi zirvede kalırsa -bazıları kesin kaybedecek diyor, ona itiraz ediyoruz- gelecek sene için şık vermeye devam ederse -bazıları bu sene de ışık vermiyor diyor, ona itiraz ediyoruz- önümüzdeki sene KESİN ŞAMPİYONLUK hedefiyle Bilic'e sahip çıkmak mantıklıdır.

Biz elimizdekilere bakıyoruz, geleceği kimse bilemez.

alper dedi ki...

Yav geçen yıl ki Sivas maçına ne takmışsınız arkadaş.Takılacak maç geçen yıl devreyi 11-10 iken 3-2 önde kapayıp ikinci yarısı tamamen ezildiğimiz FB maçıdır.

Takılacak maç nerdeyse tam kadro çıkıp zaten yorgun takımı iyice gebertip sonuç alamadığımız A.Demir maçıdır..

Benim Biliç ten beklentim şudur.Tüm oyuncular sağlamken sahaya çıkacak kadromuz belliyken TS maçında yaptığmız başlangıcı ve oyunu neden FB ve GS maçlarında zerre olsun denemeye çalışmadığımızı açıklmasıdır..

cochise dedi ki...

biliç tartışmasıa gerek kalırsa sonra katılacağım (vakit çok az) ama geçen seneki Sivas maçı Almeida denen odun yüzünden o hale gelmiştir. ilk yarıda 5 metreden sokamadı o topu kaleye. pozisyon da vermemiştik maçın ilk yarısında.
sadece şunu yazmak için gelmiştim bu arada; Milosevic sözleşmesi müthiş. 5 yıllık bonservis ve yıllık ücret toplam4 milyon euro falan. Yani bir sorun olsa; anlaşamasan satacak olsan o kadar kolay ki. Yıllık 500 alan adamı çok kolay yollarsın...

Basar dedi ki...

Gecen yil Sivas macindan once Gokhan Tore sirtindan vurulmustu, futbolcular diskodan bardan cikmiyordu. Disiplin sadece Bilic'in saglayabilecegi birsey degildi. Almeida ve Fernandes'in bileti kesildi ve takimda disiplin saglandi.

Sivas macinin biletini Bilic'e kesmek haksizliktir.

Bunun yani sira bende dahil takimda alternatif yaratmiyor ve cok tahmin edilebilir fikrindeyiz ama yedekte oynayacak Ismail, Cenk ve Kerim varken ne kadar alternatif yaratacaksin? 7 senedir on libero oynamayan Serdar'i on liberoya cekmek veya zaten kolay lig maclarinda bile tutmayan Ba-Cenk ikilisini ile baslamak gercekten cok akil kari miydi? Veya on liberosuz kalan takimin orta sahasindan bir kisi daha alip forveti ciftlemek daha vahim sonuclar dogurur muydu?

Elestiri yaparken bence cevresel faktorleri (torenin vurulmasi, yedekte 3 kisinin kalmasi gibi) de ele almakta fayda var,

planck dedi ki...

Eğer 7de 7 yapmamış olsak, 10 hafta lider olmamış olsak, pl takımlarıyla olan maçları kaybetmiş olsak genel kanı bu kadroyla stadsız sezonda bu kadar olacağı ve seneye de şans verilebileceği olurdu. Takım bu şartlar altında potansiyelinin üstünde performans gösterince şartlar unutulup eleştrinin dozu artıyor.

can dedi ki...

Güntekin Onay gibi tutarsız, rüzgar nerden eserse ordan yorum yapan bir adamin lafıyla kuyuya inilmez; bu bir. Kadromuzun Fener'le GS'den aşağı olmadığı argümanına kargalar bile güler; bu da iki.

Emre Toraman dedi ki...

Tablo üzerinde çalışmalarım devam ettiği için hepsini yayınlayamıyorum henüz ancak bir veri o kadar dikkatimi çekti ki şimdiden paylaşmadan edemeyeceğim:

Oğuzhan 45 veya daha fazla dakika süre aldığı 10 maçın 8'inde takım ortalamasının üstünde puan almış. Bu alanda %80'lik oranıyla 2'de 2 yapan %100'lük Atınç'ın arkasında 2. sırada takımda.

BJK4EVER dedi ki...

@Baretto

Sen auditormusun kardes?

Barreto dedi ki...

@bjk4ever,

Sayılır, neden sordun birader? Mesleki deformasyon mu seziyorsun? :)

bc dedi ki...

@planck

Kesinlikle en çok katıldığım yorum bu. Statsız ve diğerlerinden daha genç bir kadro ile yola çıktı bu takım. İkisinden de daha dar bir kadroyla ikisinden de daha çok maç yaparak ve hakemlerden dayak yiyerek tamamladığımız ilk devreyi ikisiyle de puan puana kapattık. Bilic'in eleştirilmesi çok normal tabii ki -ben de derbilerde bu kadar etkisiz oynamamızı anlayamıyorum- ama Bilic ikinci yarı ilk 5 haftada şampiyonluk yarışından kopsak bile kalmalıdır bu takımda. Bilic en az bu takım ve taraftar kadar hakediyor Vodafone Arena'ya çıkmayı.

Bir de konu dışı not: Yabancı sınırının kalkmasını Önder Özen'in geri dönüşüyle taçlandırsak onun scouting'iyle ilerlesek harika olur. Gittiğinden beri pozisyonunun dolmamış olması en azından sezon sonunda geri dönmesi için umut veriyor.

YSY dedi ki...

@alper

O konuda bende hocaya kızdım fakat şöyle düşünmüş olabilir. Bu takımın tek devrelik canı var onuda ikinci yarı kullanayım deyip ilk yarıyı bilerek düşük tempolu geçirdi. Zaten dk 80 de bizimkilerin dili dışarıda geziyordu.

Bu arada gökhan inler lafları baya dönmeye başladı. Yabancı serbestliginden sonra gerek varmı diyebilirsiniz ama maliyeti bütçe dahilinde olduktan sonra bence alinacak2 herhangi bir yabancı kadar kaliteli bir yerlidir.

theotheo dedi ki...

ya takım istediği kadar fener ve gs den düşük kalitede olsun 6 maçtan birini kazanırsın hacı. samet aybaba bile yendi lan. o takımla. niangla fln. düşün artık.

sadece bilicle ilgili olan birşey de değil bu aslında son 10 yıldır takım büyük maçlarda-derbilerde. tutup tottenham arsenal fln demeyin. yukarıdaki arkadaş iyi açıklamış. o maçlarda zaten takım rahat çıkıyor. kaybediceği birşey olmadığından o yüzden ölçülecek rakipler değil.

derbi meselesine gelirsek eğer. son 10 yıldır çıkılan maçlarda neredeyse yüzde 90 ında fenerbahçe galatasaray topu oynar pası yapar. beşiktaş kontradan direk toplarla falan sonuca gitmeye çalışır. izleyin bütün maçları görüceksiniz. rakip 10 kişi kalır gene baskı yeriz falan. çünkü 2 pas yapamayan bir takım haline geldik bu 10 yılda. bu da oyuncu kalitesi hoca kalitesi yönetim kalitesi ile ortak bir şey.

beşiktaşın büyük maçlardaki birinci hücum planı defanstan uzun top atıp. bir şekilde sekerse diye kovalamak. ikinci ise rakip salak bir şekilde topu kaybederse hızlı çıkmak.

böyle bir büyük takım planı olabilir mi? son 3 sezonda kazandığımız bir tek fenerbahçe derbisi var. o da maçta ezilerek. geçen yıl fener deplasman beraberliği var ezilerek.

ezilmediğimiz maç çok çok az. rakip 10 kişi kalır yine üstüne gidemeyiz falan.

hiç 10 kişi kaldıkta öyle oldu falan demeyin. zaten maç belli gidiyo yani. sebebi de beşiktaşın hiçbir planı yok. ancak yukarıda dediğim gbi çok bariz bir hata olucakta gole çevirecek beşiktaş.

iki çift lafta ba ve sosa için edeyim. hani ba baya bi iş yaptı sene başından beri ama sakatlık ve fizik problemi olduğu kesin. ve bu fizikalite ile beşiktaşta oynaması imkansız. bunu doktor kondisyoner kim varsa çözsün.

sosa ise bence anadolu takımlarında 10 numara olarak oynayabilecek bir oyuncu. fizik olarak çok zayıf olmasını geçtim. hızlı oyunda kararlarda falan ışık vermiyo bana. belki fiziği çok iyi olsa değerlendirebilir ama gerek yok gönderilip yerine çok daha iyi biri alınmalı.

Nejaz dedi ki...

Futbolun tarihi, sıradan futbolculardan oluşan ama kolektif bütünlük gösterebilen takımların, ferdi yıldızlardan kurulu toplama takımlara karşı üstün geldiğini gösteren pek çok örnekle doludur. Yakın geçmişte B.Dortmund’un yıldızlardan kurulu Bayern Münih’e nasıl kafa tuttuğu hepimizin malumu. Bu aralar da Atletico Madrid buna benzer bir şeyi başarıyor. Dünyanın neresinde yıldızlaşmış bir oyuncu varsa onu hemen transfer edebilen R.Madrid ve Barcelona ile kıyasladığında Atletico Madrid finansal anlamda ya da sahip olduğu yıldız futbolcular açısından onların yarısı bile değil. Yine de şampiyon olabildiler ve bu yıl da en güçlü şampiyon adaylarından biri durumundalar. Bizim de buna benzer biçimde bu besleme renklileri her iki maçta da yenmemiz gerekirdi. Tarafsız gözle bakan kime sorsan aynı şeyi söylerdi maçlardan önce.
Ama bizimki gibi bir şark toplumunda futbolun dinamikleri de farklı şekilde işliyor. Riyakarlığın, takiyyenin, pusu kurmanın normal karşılandığı, yalakalığın ve güçlüye yaranmanın utanç verici bir düzeyde teşvik edildiği bir toplumda yaşıyoruz. Yere düşene bir tekme de kendisi attığı için gururlanan ve bundan övünçle bahsedebilen insanlarla dolu bu toplum. 10 kişi bir araya gelip 1 kişiye pusu kurabiliyor, o kişiyi öldüresiye dövebiliyor ve bundan hiçbiri gocunmuyor. Az bile yapmışız diyorlar sorulunca. Bu insanların futbola bakışları da çok farklı değil. Haksız galibiyetlere seviniyorlar. Mesela Melo’nun çirkefliğiyle kazandıkları bir maçtan sonra bile mutlu olabiliyorlar. Hatta içlerinden buraya gelip utanmadan yorum yapan ve hastalıklı egolarını tatmin etmeye çalışanlar bile var. Oysa attıkları bir gole sırtındaki “hakem üniforması”na rağmen futbolculardan daha çok sevinen Özgür Yankaya’dan hiç bahsetmezler, hatta sorsan o pozisyonu hatırlamazlar bile. Üzerinde hakem üniforması olduğunu unutmayanlar yok mu? Var. Ama onlar da kah Aziz, Volkan, Emre gibi futbol kabadayıları tarafından korkutularak kah Bülent Korkmaz gibi rakip takım oyuncusunun atılmasına açıkça bayram edecek denli haysiyetten yoksun figüranlar tarafından ayartılarak yanlış kararlar vermekten geri kalmazlar. Sanki bu şahısların yıllardan beri futbol dünyamızın kaşarlanmış provokatörleri olduklarını bilmiyorlarmış gibi.
Meslekleri gereği tarafsız ve adil olmaları beklenen bu arkadaşlar, renklilerin oyuncularına karşı saygıda kusur etmeyip tolerans sınırlarını zorlayacak biçimde hoşgörülü iken bizim oyuncuların en küçük hatasını bile affetmemeyi bir marifet bellemişler. Ara sıra bizim lehimize yaptıkları insani hataların bedelini birkaç misliyle bize ödetmekte de pek ustalar. Bunun en kolay yolu da kırmızı kart. Yüksek düzeyde efor sarf ederken rakipleriniz tarafından devamlı olarak kalleşçe taciz ediliyorsanız, sinsice hatanızı kollayan hakeme koz vermemek bazen elinizde olmaz. Delgado da olsanız, Ferrari de olsanız, Atiba da olsanız, Veli Kavlak da olsanız bu pusudan kurtulamazsınız.
Ama biz burada haftalardır ciddi ciddi başka şeyleri tartışıyoruz. Ne Atiba’nın hainliği kalıyor, ne Biliç’in çapsızlığı. Bu ülkede futbol normal şartlarda oynansa, ya da hakem hataları “takımdaş” cinsinden olmayıp sadece insani düzeyde kalsa bugün Beşiktaş açık puan farkıyla liderdi. Biliç, Atiba veya Veli sorunu değildir bu, temelde çok daha derin bir ahlaki meseledir. Tartışırken bu gerçekleri unutmayalım.

Emre Toraman dedi ki...

Kontenjan kaltı ya Mesut'a çok para vermemize de gerek kalmaz. İmzalamazsa kendi bilir.

schwadorf dedi ki...

Çok değil daha 6-7 ay önce Şampiyonlar Ligi finalinde forma giyen bir oyuncuya Anadolu takımı seviyesinde demek hakkaten cahil cesareti ister.

Güntekin Onay konusuna gelince, bu adam sene başında Beşiktaş ilk 6'ya giremez diyordu. Bazen eleştireceğim diye öyle saçmalıyor ki o bilgili, kültürlü adam imajını bir anda yokediyor.

Bilic'e olan eleştirilerin boyutu bence abartılı. Eksikleri, hataları var kabul ediyorum ama insaf be kardeşim, dar kadroya rağmen bizden 10 maç az oynayan takımın 1 puan gerisindeyiz, diğer rakibimizle aynı puandayız. Son 10 yılın 16. haftalar itibariyle en başarılı sezonunu geçirmişiz. Avrupa'da çatır çatır oynayarak grubumuzdan lider çıkmışız. Bunca iyinin yanında derbileri kazanamıyor diye sene sonunda gönderilmesinin tartışılması bana yanlış geldi. Gönderip kimi getireceğiz, Klopp'u mu Bielsa'yı mı? Ya da Sir Aybaba'yı geri getirelim, o bile derbi kazanmış işte, tam büyük takım hocası.

can dedi ki...

Bugun Guntekin Onay burda tartisma yaratan yazisina kendi bilgisi disinda atilan basligin yazinin mesajini carpittigini, Bilic'in Besiktas'ta cok iyi isler yaptigini dusundugunu, Bilic'in gonderilmesi gerektigi mesajini verme niyetinin kesinlikle olmadigini ifade etti. Ruzgar nerden eserse!

Selim dedi ki...

@Nejaz, ne güzel yazmışsın hocam eline sağlık.

sadrazam dedi ki...

O kadar yeni yönetici alındı foruma.
Bir transfer postu açılaydı en azından.

@sadrazam

Emre Toraman'ın biraz da detaylandırarak böyle bir post açma planı vardı yanılmıyorsam ben o yüzden açmadım.

Hafta sonu bir Milosvic analizi yapma planım var.

@schwadorf

Hocam arkadaş orada Real-Barca'ya kıyasla demek istemiş sanırım. Yani Konyaspor kadrosuyla bulara kafa tutuyor denmemiş.Yoksa ilk okuduğum da ben de aynı tepkiyi verdim .

Beşiktaş'ın , Atletico benzetmesini , konumları , ekonomik durumları ve kadro kalitelerinin bulunduğu durumun rakiplerine kıyası konusunda olumlu buluyorum.

Bununla birlikte bence Beşiktaş'ın rakipleri ile arasındaki makas ( kadro kalitesi açısından ) bence Atletico'nunkine oranla çok daha az.

İşe buradan bakarsanız , teknik direktörlük performansının bu makası kapatmasını beklemek en doğal hakkınızıdır.

Bunula birlikte Beşiktaş üzerindeki dış etkenler (siyaset , hakemler , ekonomi , stadın olmaması , iyi zeminlerde çok az oynaması ) Atletico ile kıyas kabul etmez.

İşe bu noktadan baktığınızda ise mevcut durumun aslında beklenenin üstünde olduğunu söylemek de yanıltıcı olmaz.

Demem o ki Atletico ile Beşiktaş aynı paralelde gibi görünselerde aslında değiller.

Beşiktaş'ı etkileyen dış etmenlerden 2-3 tanesi elemine edilmediği sürece de olmayacaklar .

Simeone Beşiktaş'ın başında olsaydı , Biliç Atletico'nun başında olsaydı sizce ne olurdu ? Bunun üzerine biraz kafa yormak zihin açabilir bence.

Coolio dedi ki...

@nejaz +1

yilmaz dedi ki...

@theo

lütfen sosa anadolu topçusuysa, takasta kullanabileceğimiz, "en önemlisi senin içine sinen" bir "anadolu topçusu" söyler misin? Tabii gerekçeleri ile beraber.

Sen yeni gelene de olmaz diyosun, eldekine de olmaz diyosun, alınacak olana da olmaz diyosun. Bu şekilde neyi anlatmaya çalışıyosun hakikaten anlaşılmıyor. Adam geldiğinden beri en kötü futbolunu oynadı. İyi de bir maçla nasıl verdin bu anadolu topçusu kararını? Kim abi bu "Beşiktaş'ın oyuncusu"

Ne pis geyiğin varmış arkadaş, senelerdir çevirip duruyosun.

Gerçekten bu kadar acı çekiyorsan ilgilenme futbolla hakikaten yazık ediyosun kendine.

atletico kıyaslamasını görünce henüz çok taze olan dün gece ki atletico-real maçını (izleyenler daha iyi anlar)atletico korner kullanırken khedirayla atletıco lu bir oyuncunun didişmesi ve olayın sonunda atleticolu oyuncunun khedira ya hareketi ile velinin yaptığı hareketi ister istemez kıyaslıyorsunuz.veli ninkinden 10 kat daha ağırı ama hakem oralı bile olmadı. demem o ki bu dizilişler,taktiksel tartışmalar iyi hoş ta hakem bir kırmızı çıkardı mı dizilişin amk yani.
atletico nun hakemleri ile beşiktaşın ülkesi ve hakemleri çok çok farklı ne yazık ki.bu durumda kıyaslama çok zor.
gs 4 er 4 er yediği dortmund ve arsenal maçlarına hatta anderlecht maçlarına aynı takımlara karşı süper lig çatısı altında ve türk hakemleri ile çıksaydı sonuç ne olurdu?var mı fikri olan :)

he birde kırmızı olayını kıyasladıktan sonra;bjk-fb maçındaki ba - topal arasında geçen penaltı pozisyonu ve dün gece atletıco nun kazandığı penaltı poziyonunu bir karşılaştırın lütfen

cochise dedi ki...

Muhabbete sonradan katılacağım kusura bakmayın bu nedenle cevap da beklemiyorum; aynı şeyleri yazmaktan sıkılmışsınızdır. sadece bir iki şey söyleyeceğim. Güntekin'i burada çok eleştiren şeyler söyledim ama şu son yazıda ve daha önceki bazı yazılarda Biliç'in bazı şeyleri çok iyi yaptığını ama bazı şeyleri de iyi yapmadığını söylüyor. Temelde benim de Biliç'e bakışım bu yönde;

1) Son derbi maçında sahaya çıkan kadro ile ilgili benim sorunum yoktu açıkçası ama anlayış felaketti. Baskı yapamazdık diyen çok ama golden sonra 10 kişiye kadar Adana Demirspor'a kurduğumuz tarzda bir baskı kurduk.

2)Biliç'iç hiç derbi kazanmaması benim için çok şey ifade etmiyor. Benim için önemli olan ne amaçla ve ne ruh haliyle çıkıyoruz maça. Geçen sene ilk yarı derbilerinde maçların 2. yarılarında sıkıntılar olsa da 2 maça da kazanma planı ve niyetiyle çıkmıştık. Hatta oyun 1-1'e ya da 3-3'e geldiğinde daha atak oynayarak maçı isteyen cesur anlayışın kaybetmiş olmasını dert etmem ben. (GS Maçının geniş özetini tekrar izledim pozisyon sayısı dengeli hatta Almeida odunu olmasa pozisyon sayılacak ama olamayan aksiyonlar da olmuş. Serdar'ın tüm özgüvenini yakan pozisyon da net faul; hafif de olsa Bruma eliyle elini çekiyor; ve dengesini kaybedip düşmesini sağlıyor. Velinin top kaptırışı da elle oynama olarak kalmış aklımda ama pozisyon aklımda kaldığı gibi değilmiş. el varsa bile o açıdan anlamak imkansızmış. Ben net el var diye hatırlıyordum hatta zihnimdeki kare de öyleydi ama bazen zihin oyun oynuyor sanırım)(FB maçına da tekrar baktım; Necip'ın kırmızı gerçekten inanılmaz hatalı. Emenike'nin kafa pek de kafa değil Sivok kendini korumuş darbe almamış normalde verilmeyebilir ama Cüneyt beyin standartlarında tartımasız kırmızı. asıl baskıyı 10 kişi kalınca yemişiz. 3-3 sonrası tekrar oyuna dönmüşüz bu arada pektemeğin eline çarpan top penaltı. 90+'da iki tane gol kaçırmışız. Biri gol olsa emin olun herşey bambaşka olurdu.
bu maçlara o kadar can sıkmıştım ki ancak sakin kafayla bakabiliyorum)

Uzun parantezden sonra FAKAAAAT bu yılki maçlar hiç öyle değil.
Biliç değişmiyor deniyor ya bilakis değişmiş; bu yıl ne kendisi ne takım yenme inancıyla çıkmadı derbilere. Ruh halinden anlıyorsun yahu. O korkuyu hissediyorsun. Bunu eleştirmek boynumuzun borcu.

3)Benim Biliç ile ilgili korkum Ertuğrul Sağlam'a benzemesi. Ertuğrul zamanını kötü hatırlasak da aslında sezonlara iyi futbol oynarak girmiştik. Hatta Zürih serisinde falan fırtına gibiydik. Ama 2. işler sıkıştığında Ertuğruldaki lider olamama işleri bozmuştu (Yine biliç gibi gereksiz yere önlibero aldırmamış ve Serdar Özkan'ın ön libero çıktığı maçlar yaşanmıştı). Puan farkı da çok değildi. Ya da şampiyonlar ligindeki 8yediğimiz halde son maça kadar gruptan çıkma umudu vardı. Deplasmandaki Porto maçı idi son maç çıldırmıştım. Rakip hoca bile Beşiktaş buraya hiç son maç gibi gelmedi vb. birşeyler söylemişti.

4)Biliçi savunanlar; Arsenal vb. diyor; kızanlar da derbiler Asteras vb. diyor. Ben iki taraf da haklı diyorum. Geleceği kimse göremez. Şu anda Biliç'ten daha iyi bir seçenek göremiyorum (denizli falan Allah korusun. 1 yılı kurtarır belki ama geleceği karartır). Amma velakin endişeli olanlarda da yeterince haklılık payı var. Ayrıca Biliç'te görülen sorunun tek çözümü Biliç'in değiştirilmesi değil. Onun otoritesini sorgulaır göstermeyecek kadar akıllı ama o sırada da takıma liderlik yapacak profesyonel bir menajer. Böyle bir var mı piyasa derseniz; evet görünürde yok...

yazmaya sabah 9'da başladım araya giren işler güçler anca bitti; arada başka konu açıldıysa kusura bakmayın...

Coolio dedi ki...

Theo'nun transfer listesini açıklıyorum. Hazard, Rodrigez, Di Maria.. Bunları almayan yönetim kötü yönetimdir onun gözünde.. yani 250 milyon Euro'n olacak.
Haa o kadar paran yoksa en azından şunları alsaydın:
Diego, Sneider, Emenike.. yani 30 milyon Euro.. o kadardamı yok? yok artık olamaz..
klübün 200 Euro borcu olması önemli değil. o koltuğa başkan olarak geldiysen paran olacak, vizyonun olacak dimi Theo? Ahh bu genel kurul yokmu? Ne para babaları, ne rus milyarderler, ne arap şeyhleri aday oldu da gidip çulsuz, çapsız Fikret Orman'ı seçtiler.. Bi de gidip üzerine Oğuzhan, Pedro, Sosa, Töre gibi adamları ucuza kapadılar.. bak sen yaa.. Oysaki Tarık, Veysel, Koray, Telles, Olcan, Bruma, Hayrovic, Ontivero, Mancini, Prandelli'nin toplam maliyetiyle Vodafone Arena'yı bitirmek akıl karımı??

Coolio dedi ki...

Şampiyonluğa bu kadar yakınlaşmışken, şampiyonun direk gruplara kalacağı son dönemleri yaşıyorken ve de Bilic ile önümüzdeki 6 ay berabersek artık bu saatten sonra iş Bilic'in eksiklerini tamamlamasını beklemeye değil (Bilic tartışması sene sonu çok daha sağlıklı yapılır) yönetimin aksiyon almasını gerektiriyor. Yani şampiyonluk için top artık yönetimde, eleştirilecek olan artık yönetimdir (eleştiriden kastım vurun kahpeye değil tabiki, yapıcı eleştiridir)!.
Yönetimin yapması gerekenler:

1) bu takımın psikolojisini sağlıklı kılacak, şampiyonluk yarışında çok ihtiyacımız olan konusunda uzman bir psikolog takımı.
2) Futbol direktörü olarak Önder Özen'i onun istediği şartlar ile geri getirmek. eğer o olmayacaksa futbol direktörü koltuğu sezon sonuna kadar boş kalmalı onun yerine uzman bir menejer gibi biri getirilmeli.
3) Bilic'in istediği transferler mümkün olduğunca yerine getirilmeli.
4) Stad konusunda daha basiretli kararlar alınmalı. medya önünde milletten stad yalvarmadan ve de son dakikaya bırakılmadan taraftar desteğinden makisimum yararlanılacak stadlar zamanında ayarlanmalı.
5)Basına yapılan demeçler minimum seviyede tutulmalı. Arada çıkan acemi açıklamalar oyuncuların büyük klüp olduğumuzu unutturacak cinsten, mağdur moduna sokacak cisnten olmamalı.

theotheo dedi ki...

ya abi diyosunuz ki sosa yerine adam söyle.

siz sosayı beğendiyseniz ben bişey diyemiyorum hacı. 1.2 maç iyi oynamıştır totale baktığın zaman ya sakat ya yorgun ya başka bişey. zaten iyi oynayamadığı zaman hiç oynamaması daha iyi takımı 10 kişi bırakıyor.

ben ne diyim abi yılda 1.5 milyon euro garanti para alan adam bana yılda 2 3 dandik anadolu maçında oynadı diye yeterli mi diyim. ne diyim hacı?

kötü dediğiniz burak falan her maç gol atıyo öyle adam olucak aga. diğer türlü var çok var. yılda 1.5 milyon euro ver bi ton adam alırsın. takımın 10 numarası bu boru değil ya. 2 önlibero olur biri belki daha vasat olur anlarım da. takımın 10 numarasının böyle maçlarda böyle olmaya hakkı yoktur hacı.

ama öyle bir mantalite var ki bizim insanımızda. lan olsun diyo. daha iyisi varsa niye olsun arkadaş. işte veya başka takımdakini örnek gösteriyo. o kötü diye seninki de mi kötü olucak birader. 1.5 milyon euro neredeyse 5 milyon tl para yapıyo. bu para senin bir sene boyunca her tarafına yazdığın integralin sana ödediği para.

bu kadar kolay düşünmeyin millet ya. beşiktaşı bu hale getiren bu bakış açısı işte. sosayı göklere çıkartın ak. napıyo aga bu adam. naptı yani. iki dakka oturup düşünün abi. sosa beşiktaşa geldiği günden beri naptı ya. konyaspora gol attı karabüğe asist yaptı falan. bunları mı yazayım bunları mı alkışlim.

yerine daha iyi kim demişsiniz. onu ben bulmucam hacı onun görevi bende değil yani. 6 milyon euro verdiğin forvetin adeta takımını baltalamasını ben çözemem hacı. kim aldıysa kim hocalık yapıyosa o yapıcak.

bir futbolcu kötü oynar gol kaçırır anlarım. ama galatasaray maçında ba ve sosanın oynadığı oyunun hiç bir açıklaması yoktur aga. bu kadar basit.

Coolio dedi ki...

Bu arada 2 üstteki transfer başarıları arasında Ambrabat, Yasin ve Dzemali'yi unutmuşum. Onların toplam maliyeti ile de zaten stadın çatısını yaptık..

Toplamda 11 futbolcu, 2 antranör saydım Theo. Bonservis, maaş, menejer parası ve tazminatlarla birlikte bulduğun toplam tutara vodafone'un sponsor parasını eklediğinde stad yapmış oluyoruz. hemde devlete, ona buna yaptırmadığın yani yarın öbür gün senden siyasi parti genel kurulu için isteyemeyecekleri, federasyon başkanlığı için destekledikleri adama oy isteyemeyecekleri bir stad.

Yönetimin destekçisiyim sanılmasın amma velakin enkaz devralıp tünelin ucundaki işığı gösteren yönetime de biraz sabrın olsun. Stad bittikten sonra 2 sene daha süre ver (2 sene sonra stadın gelirleri cebimize kalmaya başlayacak). Başarı gelmiyorsa hep beraber eleştirelim. Veya bu süreçte çok absürd işler yaptılarsa eleştirelim, zaten eleştiriyoruz da. Ama gidip neden 10 euro verip Şınayder'i almadınız demen komik ötesi bir durum..

BesiktaskUlan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
theotheo dedi ki...

@coolio

boşver hacı gs fb ile karşılaştırma adamlar zaten seni geçmiş yani. önce sen gel bi o şampiyonluk sayılarına ondan sonra bakarsın iyi misin kötü müsün?

bu şey gibi zengin bi işadamı var parasını saçma sapan harcıyo. sende memursun gidiyosun bimden alışveriş yapıyosun. diyosun ki bak adam müsrif bak adam şöyle. boşver hacı sen otobüsle giderken adam mercedesiyle gidiyo işine. sen onu bırak. arada fark var. adam seni her karşılaştığında tokatlıyo. boşver gs yi fb yi sen kendi dalgana bak.

eğer bir takımda bu oyuncular var bu oyuncular da performe edemiyorsa bu sorunun çözülmesi lazım. sen bir forvete o parayı veriyosan o adam seni en önemli maçında sabote ediyosa. oturup bakman lazım. araştırman hesap vermen lazım. bu oyuncu bu bu bu sebepten bu kadar kötü oynadı demen lazım.

hesap verilebilirlik diye bir kavram vardır. bu bizde yok aga.

çıkıyo yönetici oyuncular ellerinden geleni yaptı hakemler adaletsiz diyor. yok ya. bu kadar kolay.

mantalite değişmeli oyunculardan hocadan hesap sorulabilmeli. bir adama bu kadar para veriyosan bunun karşılığını almalısın.

bu kadar basit.

yilmaz dedi ki...

@theo, sen sosa anadolu topcusu dedin ben sana bir örnek ver dedim. "Şu adamı sosayla değiştirsek itiraz etmem" diyeceğin bir isim istiyorum. Laf kalabalığına gerek yok. Uzun olunca okunmuyor zira.

theotheo dedi ki...

@yılmaz

hacı kimi koyarsam koyim bir farkı olmaz sosayla git dokayı koy ibb den. o da karabük maçında yapar asist yani.

bakın abi istatistiklerine oynadığı oyuna. neyi savunuyoruz anlamadım ki.

sosa iyi mi demem lazım anlamadım. adamın oynadığı oyuna bakın abi. sanki radyodan dinliyoruz maçları hangi maçta iyi oynamış açıp bakın. ya yarısında sakattı ya yorgundu iyi oynadığı maç sayısı 3 ü geçmez. 30 maçın 3 maçında iyi oynayan bir 10 numarayı mı savunayım. ne yapim birader?

theotheo dedi ki...

@coolio

hacı stada kimse gitmez onu diyorum. 15 20 bin kisi gelir yani. bu takımla o stadda da zarar edersin. sen sanıyo musun her maç full çekicek o stad. yok aga öyle bi dünya. bu rezillikleri izlemeye gider misin?

adam kıçını kaldırmıcak 3 metre ötesine pas atamıcak. cebine koyucak 5 kağıt parayı ne güzel iş. bunu kimse izlemeye gelmez abi kimse kendini yeni stad falan diye kandırmasın. bu takımın ya kalitesini yükseltin ya da gidin bu kadar basit. ki ben hala o stadın yeni sezona bile tam olarak yetişeceğini düşünmüyorum.

yilmaz dedi ki...

eyvallah @theo ben cevabımı aldım "doka" dedin

hayırlı yorumlar.

Basar dedi ki...

Hahaha adam Ba'ya bile dil uzatmaya basladi! Birkac hafta once Ba'yi iyi transfer kabul ediyordu oysaki. Ulan supermen mi bu her mac muthis performansla oynasin, adam sakatliktan cikti. Kucuklugunde fazla PES oynadin sanirim sen.

Forvetler Besiktas'in kapisinda dizilmis transfer bekliyor ama beceriksiz yonetimin cebinde akrep var... :) Chelsea'den forvet al, arkadas onu bile begenmesin! Seneye Falcao'yu Suarez'i Besiktas'a alamayan yonetim ittirsin gitsin!!!

Senin bir sucun yok theo, Allah bizi seninle test ediyor :)

theotheo dedi ki...

ba ya kötü transfer demedim. ama oynama oranı çok düşük performans alamıyoruz. bu kadar basit. bunun hesabı sorulmalı diyorum. 6 milyon euro bonservis verdiğin adam bu fizikte olmamalı. kötülediğin burak dakka 90 da 70 metre deparla golü atıyor. bu noktalara dikkat edin.

sosa ise net bir şekilde iyi bir transfer değil. pili bitmiş gibi görünüyor. değilse ispatlasın meydan orda.

tarik dedi ki...

amk ne 6s aşkı arkadaş ya. burak>demba oldu ya, söz bitti.

tarik dedi ki...

sezon öncesi transfer edilsin denen diego örneği ortadayken şimdi sosa kötü dendi ya; yazıyı yazan "beyin" heralde.

Basar dedi ki...

@tarık

onun kıstası sadece ve sadece derbiler...

Demba Ba oynadığımız 29 maçın 20sinde oynamış, oynama oranı çok düşük!

Adam 20 maçta 16 gol atmış performans alamıyoruz! Hayır ne istediğini bir anlayabilsem parayı bastırıp ben transfer yapıcam!

tarik dedi ki...

@basar

normalde tek kıstası o olduğuna inanmıyorum. takımın başarısız olduğu tek alan derbiler olduğu için, onu sakız ediyor ağzına. 2. yarı 2 derbiyi de alsak, ts maçını kaybetsek, şu yazılar gelecek:

"ts'yi de yenemiyosan derbi fatihiyim deme bana birader"

"amk adamın orta sahasında sneijder, constant, diegolar oynuyor siz hala veli'ydle sözleşme yapın"

"hacı ba ba dediniz gördünüz aldınız babayı, beğenmediniz umut, cardozo hep büyük maçlarda oynadı, napdiyim 2 derbi galibiyetinde hattrick yapan ba'yı, bana ts gibi kırılma maçlarını kurtarıcak yıldız lazım drogba gibi"

sadrazam dedi ki...

Derbi kazanmadan şampiyon olunmaz, en azından biz olamayız.
Bu sebeple gese maçı önemli bir psikolojik eşikti.Şimdilik kaybettik. Önümüzde 2 maç daha var bu sorunu aşabilmek için. En az birini çok net bir oyun ve skorla kazanmamız lazım. Aksi halde bu fobi büyüyerek devam edebilir.
Bir takım potansiyeli olmasına rağmen o potansiyeli sahaya yansıtamıyor ise elbette hoca eleştirilir. Ancak burada kantarın topuzuna dikkat etmek lazım.
Geçen sene bizim özellikle febe'yi yenecek potansiyelimiz bence yoktu. Bizim max. rakibin mim. oynaması gerekirdi ki febe buna oldukça yaklaşmıştı. Ancak biz kapasitemize çıkamadığımızdan kazanamadık.

Gese maçları ise zaten malum. geseye karşı hep 1 kişi eksik oynamak zorundayız. Şimdi geçen sene 2. febe maçı hariç hocayı eleştirecek çok bir durum yok ortada.
Bu sene ise durum çok farklı. Rüzgar bizim arkamızdan eserken kaybettik maçları. Bence stratejik değil ama psikolojik olarak hazır değildik. Biliç bunla ilgili çok eleştirilebilir. Takımı yeteri kadar dinlendiremediği, Rotasyonu 15-18 kişi ile sınırlı tuttuğu, Hakem ve saha gibi dış etkenleri iyi hesaplayamadığı için.
Ama aynı şekilde yönetiminde bu süreçte en az biliç kadar hatalı olduğu söylenebilir. Hatalı değil ama EKSİK transfer politikası, stat konusundaki kararsızlığı, vizyon ve lobi eksikliği, Pasolig ve aktif Bank olayları karşısındaki çapsız tutumu, Önder Özen olayı......

Özetle yönetim ve hoca da aynı takım gibi genç,kısmen tecrübesiz, ve eksik. Takımın tecrübe kazandıkça daha iyiye gideceğini hesaplarken aynı hesapları Biliç ve yönetim için de yapmalıyız. Küçük dokunuşlarla çok daha iyi olacaklarını düşünüyorum.

Bizlerde eleştirilerimizi bu doğrultuda yapıcı ve alternatif yaratacak şekilde yapmaya devam etmeliyiz. Birkaç TROL etrafında karşılıklı sidik yarışı şeklinde yapılan kısır tartışmalar Blog'un okunabilirliğini azaltıyor maalesef.

BJK4EVER dedi ki...

@Baretto,

Sample size gorunce direkt aklima geldi de, sormadan edemedim.:)

Yorum Gönder

Ara