.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

4 Ocak 2015 Pazar

Karne: Beşiktaş 0 - 2 Galatasaray




90 Yorum:

Özgür dedi ki...

Gökhan Töre hariç herkese 0 verdim. Keşke orada taraftar diye bir seçenek olsaydı da onlara da -100 falan verebilseydim. Maçla ilgili hiç bir şey yazmak istemiyorum, hiç bir futbolcuya ya da Bilic'e de tepki göstermiyorum, tek suçlu taraftar. Artık taraftar profilimizin beleş bilete alışmış, para vererek bilet almayan insanlar olduklarına iyiden iyiye inanmaya başladım. Derbi maçta stad doldurmayan taraftar, derbi zaferi haketmiyor bu kadar net. Bahane sıralamaya gerek yok, ulaşım, rüzgar falan filan hepsi laf sadece, başka bir şey değil.

BJK4EVER dedi ki...

Ozgur dogru bir konuya degindim. Yonetim artik umudunu Olimpiyat'tan, hatta tamamen Istanbul'dan kesmeli artik.
Surekli bir Olimpiyata destek, umut vs var ama olmuyor iste arkadas. 7 maclik galibiyet serisinden sonra bir derbi macinda dolmuyor stat. Zemin, ulasim hikaye. Basaksehir ve Kasimpasa stadlari da dolmuyordu iste. Tum maclarimizi Istanbul disinda oynamaliyiz. Hatta Avrupa ligi maclarini bilhasa, bu Istanbul taraftarini Liverpool macini seyrettirmeyerek cezalandirmali yonetim. Bu kadar net.

Özgür dedi ki...

@BjkForever;
Benim de gönlüm Avrupa maçlarının Konya'da falan oynanmasından yana ama bildiğim kadarıyla Uefa'ya sezon başından iki tane stat bildiriliyor ve Uefa onay verirse öyle kullanılabiliyor. Beşiktaş stat tercihi olarak Vodafone Arena ve Olimpiyat stadını kullandığı için Avrupa ligi maçlarını mecburen Zulimpiyat'ta oynamak zorundayız. Onu değiştirme şansımız yok maalesef.

Barreto dedi ki...

Evet eğri oturup doğru konuşalım, puan kayıplarını taraftara yazalım. Biliç'le ilgili tereddütlerim bir türlü kaybolmadı ama bugün Biliç'e pek kızamadım. Takımın karakteri Atiba-Veli 7 günde infilak etti. Biz cocukken Seba'nın Metin Ali Feyyaz'larını görebildik, o takım hemen her sezon ligin en centilmen takımı olurdu. Demirören Federasyonu ve hakem teokrasisi Besıktas'tan nefret ediyor, biz de ekmeklerine her fırsatta yağ sürüyoruz.

Büyük resme bakarsanız Almanlar'a göre piyasa değeri ve oyuncu başı değer:

Galatasaray 162,70 Mil.€ /5,61Mill.€
Fenerbahce 132,30 Mil. € /5,51Mill.€
Besiktas 96,05 Mil. €/3,84 Mill.€

Almanlara göre böyle. Bu işten anladıklarını düşünüyorum.

Dekoderden ibaret olan bir ligde satılan decoderin yüzde 80'i FB/GS ye ait.

Piyasa ekonomisinde yaşıyorsunuz, 'money talks', Besiktas'ın tekrar büyük takım olabilmesi icin müttefiklere ihtiyacı var. Vodafone gibi...

Armagan dedi ki...

öncelikle bu maç gökhan'ın şutu ve son atak olmayıp 1-1 bitse herkes farklı şekilde yorumlayacaktı.yazık.

+neden bu kadar şiddetli yorum farkı oluyor?
-maça çok anlam atfedildiğinden.
+peki 35 puanımıza rağmen şampiyonluk ihtimali bitti mi?
-3 haftalık arayla takım kendine gelip,2 devreye aynı şekilde girebilir.1.nin 1 puan gerisi olduğumuuz unutuluyor.
+veli,atiba,ersan,serdar bu takıma yakışıyor mu?
-mücadele olarak geçen yıllardan fark olduğu kesin ki ekstra puanların sebebi bu.evet ideal takımda ilk 11 değil ama 2. veya 3. yedek olarak kalabilirler.sonuçta b.münih değiliz,oyuncu kalitesini adım adım yükselteceğiz.(ba vs. almedia, sosa vs. fernandes,escude,dany vs. pedro,atınç muhammed,kerim bir yükseliş olduğu ortada ama elbette yeterli değil)

takımın en kısa sürede psikolojik olarak toparlanıp kalitesini yansıtacağı şekilde girmesi gerekiyor. hedef 70+ olursa ilk 2 garanti gibi bir şey.

ben genel tsl olarak derbilere gelecek yıllarda yedeklerle çıkılması taraftarayım! böyle eyyamcı sistemi oluşturan, tepemize çıkaran insanları aşağılamak için harika bir yöntem.hem gelecek olası puan kazanç olur,hem gençler deneyimlenir.

diğer 32 maçtan 20 galibiyet,10 beraberlik alınması yeterli olacaktır,son 2 maç da ekstrası olur!

theotheo dedi ki...

Beşiktaş, Süper Lig'de Galatasaray ve Fenerbahçe ile yaptığı son 4 sezondaki 18 derbiden sadece 2'sini kazanabildi.

Beşiktaş, Yıldırım Demirören başkanken, 2006-2012 arasında Süper Lig'de Fenerbahçe ile 13 kez karşılaştı, bu maçlardan sadece 1'ini kazanabildi.

Fikret Orman başkan seçildikten sonraki sürede Beşiktaş ligde Fenerbahçe'yi 2 defa mağlup etti.

YSY dedi ki...

Abi en çok neye kızıyorum biliyormusunuz; ya arkadaş hırs yap ya hırs yap. Aq hakemde sana karşıysa iki katı hırs yap yen şunları. Vallahi billahi yazık hadi fener derbilerine birşey demiyorumda gs derbilerinde iki senedir haybeye yeniliyoruz ya. Bir bok yok abi şu takımda bir bok yok.

can dedi ki...

Maçın özetlerini yeniden izledim. Bulunan pozisyonlar açısından ortada bir maç olduğu izlenimini veriyor özetler. Oguzhan'ın bomboşken kaçırdığı gol net kırılma noktası olmuş. Galatasaray, fiziksel sertlikte soğukkanlılığını kaybetmeyen Melo, ve rakibini provoke edip tiyatro oynamayı çok iyi bilen Snejder gibi kurt oyuncularıyla kazanmış. Tabi, biz ön liberoda kullanacak oyuncu bulamazken GS'nin senelik 4 milyon euroya oynayan Hamit, sene başında transferin gözdelerinden olan Olcan'ı filan yedekten sokabilecek kadro genişliğine sahip olmasını unutmamak lazım. Hakemin ev sahibi avantajı denilen şeyi deplasmanda seyircisiz oynayan Galatasaray lehine kullanması çok enteresan. Maalesef, Türkiye'de futbolun gerçeği bu ve Biliç, bu gerçekliği değiştirebilmek için gerekli ağırlığı derbilerde ortaya koyamıyor. Neyse, devre arası takıma iyi gelecek. Geçen hafta takımdaki bariz eksiklikleri vurgulayanlar eleştirilmişti, GS maçını alsaydık bu eksiklikler hiç tartışılamayacaktı. Şimdi umarım yönetim gerekli hamleleri yapacaktır.

gökhan dedi ki...

abi az insaf ya. şu ortamda eleştirilecek son kitle taraftardır. diskalifiye olacağımız neredeyse kesinken 60bin kişi vardı tromso maçında. neredeyse bütün stadlar boş ayrıca. sebepleri malum. bunun üstüne ulaşım ve hava da eklenince 28000 normal.

ayrıca bu tarz şeyler alışkanlık işidir. 3 gün spora gitmesem 4. gün off ne işim var ya diyorum. insanları soğuttular, uzaklaştırdılar. az anlayış lütfen.

du, levande dedi ki...

sadece golden sonra değil ikinci yarı başından itibaren iyiydik aslında. saçmasapan bi gol yedik yine. sonrası zaten saçmalık. yazık oldu.

EC dedi ki...

su anki puan ve lig siralamasini elinize sezon basinda verselerdi, hepimiz sevincle Kabul edecektik. ustune avrupa da da gruptan yenilmeden lider cikti bu takim.

maalesef yedeklerde sikinti var ve oyuna girip de cevirecek oyuncu sayimiz sampiyonluga oynayabilecek takimlar arasinda en zayif.

ben Besiktas dan memnunum, herseye ragmen ( TFF,Ankara, Digiturk, Hakemler, Savcilar , sakatliklar vb ) bu takim alninin akiyla mucadele etmistir. futbolcularda insan ve bir nokta da sogukkanliligini kaybediyorlar ve o nokta da cezalandirmak icin hazir bekleyen hakem yigini Besiktas in karsisinda. bu maci zemini daha iyi bir yerde oynasaydik biz yenerdik. bu maci GS nin sahasinda oynasaydik da biz yenerdik...

onemli olan sezon sonu takimin nerede olacagi. ben Besiktas dan umitliyim ve bunu basarabilecek kapasitede bir takimimiz var...

seyircilere tesekkur bu hava ve her turlu boktan kosula ragmen oraya gittikleri icin.. mumkunse maclari Izmir de oynasak, Egeli Besiktaslilari da memnun etsek iyi olur stadimiz olurken..

bu mactan sonar TV lerde ne cok Bilic dusmani turemis, ibretle izlemissinizdir, iste bu yuzden ben Bilic ve Takimin arkasinda durmak gerektigi kanisindayim... dinlenelim biz bu ligin tozunu atariz yine, hakemlere ragmen!

en mantikli yorumlar yine sayin Onder Ozen den geldi, yorgun olunca vucut, beyin hukmedemiyor ve maalesef derinlik olmadigi icin kadromuzda yeterince rotasyon yapamadik..


ECO - Luksemburg

sadrazam dedi ki...

Blog idaresindeki yetkili arkadaşlar;

Lütfen maç devam ederken ve hatta 1 saat sonrasına kadar yorumlar yayınlanmasın. En aklı başında olduğunu düşündüğümüz yazarlar bile maçın heyecanı ve öfkesiyle saçma sapan yorumlar giriyorlar.

Bir husus var içime sindiremediğim;
Kırmızı kart pozisyonunda Olcay Köpeğe kıytırık bir faul yapıyor.Ardından gidip özür dileyerek kaldırmaya çalışıyor. O ara Veli Sneijder'e dalmış, ortalık karışmış.
Bu neyin Fair'i arkadaş. Her pozisyon sarmaş dolaş olmak da ne?Taraftarın hassasiyetinden hiç mi haberiniz yok.

sadrazam dedi ki...

En yüksek puanları en korktuğum oyunculara verdim.
Serdar, Motta, Oğuzhan, Tolga.

En kötü üçlü sırasıyla,
Ba - Sosa - Olcay

sadrazam dedi ki...

Mental olarak maalesef şampiyonluğu dün akşam kaybettik. Geçmiş olsun.
İkinci yarı derbi kazanamayacağımızı (Trabzon dahil) düşünüyorum.
Bu aşamadan sonra gerçekçi düşünerek önümüzdeki senenin revizyonunu yapmaya başlamalıyız. Sözleşmesi biten- devam eden - teklif gelen oyuncular ile ilgili tekrar düşünüp bazı radikal kararlar almamız gerekli. Neşteri ne kadar çabuk vurursak iyileşmesi o kadar hızlı olur.
Unutmayalım ki Almeida 2m£ kabul etseydi, bu gün Hâlen kafasının arkasındaki hassas bölgeyi konuşuyor olacaktık.

Herkes standarta bağlayıp "önde bassaydı , agresif oynasaydı " demiş.

Bu çok ezbere bir cümle zira bu söylediğinizi o zeminde yapamazsınız . Ayağınız gömülürken uzun mesafeli sprintler yapmak zordur. Bu yüzden bu tarz zeminlerde uzun-havadan top koşturulur .

Beşiktaş'ın ana planını uygulaması için iyi bir zemine ihtiyacı olduğu 30 kere test edildi abi yapacak birşey yok.

Galatasaray istemeden bu maçı Konya'ya alamassın . Kimse stadını da vermiyor. Ne yapabilirsin ki ?

Beşiktaş iyi bir zeminde Galatasaray'ı çiğ çiğ yer , o kadar net .

yilmaz dedi ki...

Keşke lig başlamadan şu gs ve fb ile oynanacak 4 maçta bize kafadan 0 puan, onlara da 6'şar puan verseler, oynamasak da şu maçları bu acayip morak bozuklukları olmasa. Her sene aynı terane.

Medyanın ciddi şekilde pompaladığı derbilerin 3 puandan farklı şeyler olduğu algısı o kadar çok sirayet ediyor ki bize. Elin adamı başakşehirden 4 yediği sene toparlanıyor, biz ezeli rakibimize, eksik kadromuzla (cezalı ve sakatlar anlamında), bir de oyun içinde eksik kalarak, ite kaka yeniliyoruz, yerle yeksan olmuşuz. 17. haftada gs de fb de rakiplerine puan kaybetse ve biz yarım sıfır kazansak maçımızı yine lideriz, kimse farkında değil hemen derbi kazanamayan hocayı tartışıyoruz.

Bence galatasaray'ın bu maçı kazanıp "biz onları daha iyi takım olduğumuz için yendik" demesi bile bizim için şampiyonluk yolundaki rakiplerimizden birini elememiz demektir.

Mergan1903 dedi ki...

Çok tedirgin başladığımız maçta giderek açılarak iyi oynamaya başladık. Hatta yediğimiz gol bile bu yükselişi engellemedi.

Pek kimse değinmemiş ancak takımın kondüsyonu yerlerde. Sosa ve Oğuzhan ,henüz Veli atılmamışken bile tükenmişlerdi. Zemin, hava, 10 kişi kalmak... Bahane üretmek sorun değil. Ancak Gökhan koşarken diğerlerinin bu kadar erken düşmesi kabul edilemez.

Bence 10 kişi kaldıktan sonra Demba Ba tutulup Oğuzhan veya Sosa'nın yerine Cenk Tosun girebilirdi. Maç boyunca attığımız uzun toplarda ya Ba rakip stoperler arasında kayboldu; ya da indirdiğinde alacak kimse yoktu.

Ayrıca Oğuzhan'a daha ne kadar şans tanınmalı diye düşünüyorum. Bu maçta da sorumluluktan kaçan ve zayıf bir görüntü sergiledi. Ara transferde bence önceliğimizi defanstan orta sahaya kaydırmalıyız. Bu doğrultuda İsmail'deki düşüş de aynen devam etmekte.

Tüm bu eleştrilere rağmen giderek daha iyi bir takım olacağımız düşüncesindeyim. Yaş ortalamamız bize gelecek için umut vermeli. Biliç ve takımın omurgası korunarak yola devam edilmeli; arada safralar gönderilerek daha üst seviye bir takım yaratılmalı. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi devamlılık şart.

tarik dedi ki...

Beyler lutfen artik yeter kulubumuzun taraftarini hitap ederken theo denen futbol cahilini disarida birakin. Futbol ustadi gecen yil (1 yil once) bize ronaldinho ve essien'i onerdi Beyler. Bu yil harika futbol oynayan bu iki ismi almiyor diye FO yonetimini sucladi. Zeka zaten burada asikar. 30luk demba ba diye bir ifade cikiyor 29unda chelsea kadrosunda olan biri hakkinda. Haftalardir galibiyetlerde bir olumlu sozunu duymadigim (ki duysam galibiyetten sogurum) bir organizmadan lutfen taraftar olarak bahsetmeyin.

Unknown dedi ki...

Son iki sezondur derbi izlemiyorum ve maç sırasında skor da takip etmiyorum. Boştan yere gerilmenin hiç anlamı yok. Özetine dahi bakmıyorum. Galip gelirsek özetine bakacağım, o da yok.

Şu takım ikinci olsun, ben başarılı sayarım. Burada sürekli konuşulan iç/dış etkenler ile çoğu kişi de tatmin olur/olmalı sanırım. Bir şekilde Şampiyonlar Ligi potasında bitirmemiz lazım.

Maçı izlemediğim için taraftar ne durumdaydı bilmiyorum ama taraftara bir eleştiri var, bunu sosyal medya vb. yerler aracılığıyla farkettim. Passolig belası yüzünden tribüncü kesimin yarısı stada gidiyor yarısı gitmiyor. Bu yüzden tribünde bir yönetimsizlik oluşuyor. Dakika 10'da taraftarın "bazıları kupalara" diye tezahurata girdiğini duydu bu kulaklar. Bahsi geçen tezahuratın devamında "şampiyon olmasan bile" kısmı var biliyorsunuz. Tribünden bir haber insanlar tribünde kafasına göre bağırıyor. Sanıyorlar ki ne kadar yüksek ses çıkarırsak o kadar etkili taraftarız. Bu sorunun Vodafone Arena'da aşılacağını düşünüyorum. Ne kadar karşı da olsak, Passolig belası devam edecekse mecburen alacağız. Beşiktaş'tan ne kadar uzak kalabiliriz? İstanbul'da yaşamamama rağmen ben bile almayı düşünüyorum. (Daha çok deplasman yapmayı seviyorum)

Yanılıyorsam düzeltin, 110 bin Beşiktaşlı'nın Passolig'i olduğu söyleniyor. Bunun 30 bini İstanbul dışında desek, hatta kötümser yaklaşıp 50 bini İstanbul dışından desek geriye 60 bin Passolig sahibi kalıyor. Nerede bu taraftar kardeşim? Takımın 7'de 7 yapmış ve sen "kutuplarda oynasan orada da destekleriz" dediğin takımını yalnız bırakıyorsun? Nasıl olacak bu işler? Soğukmuş, rüzgarmış, karmış, buzmuş bunlar şu maçta mazeret olmamalı. O kartı çıkardıysan şu maçta takımını yalnız bırakmayacaksın. Böyle bir lüksün olamaz. Kalan maçlar umarım İstanbul dışında oynanır. İstanbul seyircisi bu sezon Beşiktaş'ı haketmiyor.

Coolio dedi ki...

@yılmaz +1

kondisyon olayına gelirsek, Oğuzhan'ın olayı süpriz değildi (geçen postta çok konuştuk) ama Sosa dün rezaletti. Pas hatası rekoru kırdı, bir de yorgunluğu da pozisyon kaybı yaşamasına neden oldu. İlk geldiğinde çok profesyonel bir adam diye yazıldı çizildi ama 2 hafta öncesine kadar 60. dakka oyundan alınıyordu (demekki Bilic haklıymış) ve şu anda da bitmiş gibi oynuyor.. sakatlığımı bunda etkili bilmiyorum ama tezat bir durum var ortada.

Bilic'in arsenal gibi iyi avrupa takımlarına karşı iyi taktik veripte fb-gs'ye karşı kötü taktik vereceğini düşünmüyorum. Bu kadar etkisiz olmamızda oyuncuların bu derbilerde farklı psikolojiye girmeleri etkili. Yoksa sen Arsenal'e iki maçta iki kırmızı kart göstert ama renklilere karşı iki kırmızı kart gör.. hakem rezilliği elbette var ama oyuncuları bu maçta farklı hazırlayacak, rahatlatacak psikolojik destek şart.. sadece derbiler için değil, her maç için..

Dinlenmek takıma çok iyi gelecek ama takımın sezonun devamında da dinlenmesine olanak sağlayacak transferler gerekiyor ama maddi durumumuz olduğunu da düşünmüyorum. Ne var ne yok stada veriyoruz. Tribün gelirimiz yok, tam tersine sürekli stad kiraladığımız için borçlu durumdayız. Nasıl olucak görücez artık..

YSY dedi ki...

@Burkay JK

O "kutuplarda oynasan orada da destekleriz" diyen taraftar grubu zaten belirli bir kitleydi onlarda oradaydı dün. Şimdi 60-70 bin kişiyi bu şemsiyenin altına sokamazsın. Herkes her maça gitmek zorunda değil, her deplasmana gitmek zorunda değil hava soğuk diye de gitmemeye hakkı var. Artık taraftar kitlemizde bir miktar değişiyor arkadaşlar bunu anlayın biraz çünkü kimse 10 sene 15 sene önceki gibi değil, artık taraftarın romantizmi bir yere kadar oluyor. Her zaman için fanatikler, sıkı takipçiler her maça, her deplasmana gidecekler olacaktır ama sevgi aşk ne kadar büyük olursa olsun entertainment (eğlence) kapsamında gidilen bir olayda insanlar artık sıkıntı çekmek istemiyor ve haklılarda, bu kadar basit. Dün ben maçtaydım ve açık söyleyeyim taraftara kızmayın arkadaş. Oraya o soğukta kusura bakmasın güle oynaya 60-70 bin kişi gitmez. Yine iyi 30 bin kişi gelmiş. Zaten şunu söyleyeyim vodefone arena 42 bin kişilik stad, e dün gelen 30 bin artı lokasyondan dolayı gelemeyenleri de hesap edersen aslına bakılırsa normal şartlarda o stadı doldurmuş sayılacaktın ama o kalabalığı olimpayata koyunca kimse gitmemiş sayılıyor. Biraz insaf, vallahi dün milletin ayakları yüzü dondu yani.

turkkant dedi ki...

"Nasıl başladığın değil nasıl bitirdiğin önemlidir."

"Liderler iyi konuşma yapmalarına ya da sevilmelerine göre değil, başardıklarıyla yargılanırlar" - Drucker.

Beşiktaş'ın genel vizyonuyla ilgili çok net sıkıntılar var:

Birincisi, planlamayı yanlış yapıyoruz. Kupa maçlarında Atiba-Veli'ye bu kadar yük bindirilmeseydi, bu oyuncuların kontrat meselesi daha önceden halledilseydi, ya da stat konusu daha akıllıca çözülseydi, acaba bu iki kırmızı kart olur muydu, ben pek emin değilim. Adamlar baskı, stres, yük derken kafaca iflas ettiler.

İkincisi, oyuna bakışımızda sıkıntı var. Kulüp olarak Veli tarzı can siparene oynayan oyuncuları yüceltirken Beşiktaş'ı bir üste taşıma kapasitesi olanları bu cengaverlerle karşılaştırıp tü kaka ediyoruz. Sergen'den, Fernandes'e, Oğuzhan'a kadar hep aynı terane, canını dişine takmayanlar. Oyun sistemimizi Tayfur-Yasin, Veli-Atiba'lara göre kurup hem bu teknik oyuncuların yeşereceği pas takımı ortamını kuramıyoruz, hem de büyük maçlarda rakiplerin olgun oyunları karşısında aciz duruma düşüyoruz.

Biliç'in psikolojisini size anlatayım. Biliç bence zeki ve yetenekli bir hoca, ama büyük hocalarda olması gereken cesareti eksik. Bana kimse Arsenal filan demesin, o maçlardan kimse korkmaz, çünkü zaten kimsenin beklentisi yüksek değildir. Gerçekten kazanması gereken hiçbir maçı 2 sene boyunca kazanamamış bir hocadan bahsediyoruz. 6 derbide 4 mağlubiyeti geçtim, diğer 2 maçı hatırlayın. Birinde 10 kişi Fener'e ikinci yarı paspas olduk, diğerinde Fener'in kazanma gibi bir derdi yoktu, al gülüm ver gülüm bitti maç...

Durum şu: Biliç statsız gözünde çok büyüttüğü GS ve FB'yi alt edebileceğine aslında inanmıyor. Öte yandan bu seneyi de kupasız geçerse muhtemelen kapının önüne konulacağını da biliyor. Kendi açısından en mantıklı olanı yapıyor, Türkiye Kupası'nı alacak, Soma destekçisi, Arsenal-Tothenam cengaveri sıfatıyla üçüncü seneye kapağı atacak. Seneye de stat, daha iyi kadro filan bu işi kotarırım derdinde. O yüzden kupa maçlarına tam kadro çıktı. Ve inançsızlığı yüzünden Atiba'lar, Veli'ler, Sosa'lar son maçta fişi çektiler...

Gerçek şu ki, eğer Biliç 2. yarı ligi 3. bitirirse (muhtemelen de derbi galibiyetsiz) şöyle bir soru önümüzde olacak.

Biliç'le devam etmeli miyiz?

Bu sorunun cevabı, aslında biraz da yerine gelecek adama bağlı, ama bence önümüzdeki sezonun planlamasını yapma vakti geldi.

turkkant dedi ki...

@Övünç

GS önde Umut-Burak-Seneijder'la baskı yapabiliyor da biz mi yapamıyoruz Allah aşkına?

Önde baskı demek illa deli divane saldırmak değildir, yırtımadan akıllıca sahaya önde yerleşerek de önde baskı yapabilirsin.

Barreto dedi ki...

@ turkkant

Tam benim yazacaklarımı yazmışsın aynen katılıyorum.

Bu koşullarda bu sezon şampiyon olmamız imkansız. Normali bu zaten. Stadın yok lobin hiç yok. Sana düşman(!) bir federasyon var. Üstelik kadron kağıt üzerinde rakiplerinden bir alt seviyede.

Kim bilir kalan 18 maçta 2 defa GS/FB ye yenilirsin, bir veya iki de beraberlik alırsın diğer maçları kazanırsın, 35+44=79 veya 81 puanla şampiyon olursun. Şampiyon olursun evet ama keyfini çıkaramazsın 2003'te 4 derbiyi de kazanan tek şampiyon olmuştuk. 2015'te de 4 derbiyi de kaybeden tek şampiyon olursun tarihe geçer.

Konu bu değil, konu Beşiktaş'ın kadrosunda Sosa/Ba kalibresinde en az iki oyuncuya ihtiyacı olduğudur. Ayrıca hocasıdır konu: Biliç'in olabileceğinin en fazlası Hector Cuper gibi gözüküyor. Bitirmek işi taçlandırır derler. Biliç bitirme kısmında çaresiz bir looser a dönüşüyor. Oyuna müdahaleleri çoğu zaman isabetsiz. Sürpriz yapamıyor, rakibi şaşırtıp altedemiyor. Hepimiz olacakları önceden ezbere biliyoruz.

Dün Oğuzhan yerine Cenk Tosun sahada olsaydı nasıl olurdu. Zeminin berbat olduğu bir oyunda Ba'yı rakip savunmaya yem etti. Adam tek başına ne yapsın.

1,5 yıldır aptalca kaybedilen derbiler ve puanlar hala aklımızı başımıza getirmediyse bundan sonra da getirmez. Çok farklı şeyler yapılmalı aynı şeyleri yapıp aynı sonuçları alıyoruz. Bu kadar ahmaklık izah edilebilir değil.

Stat bitene kadar, iki klas takviye yapılana kadar, Biliç winner a evrilene (hiç sanmıyorum) kadar yada winner bir hoca gelene kadar, hayal kurmayalım.

Mümkün değil ama, mümkün olsa Denizli'yi Direktör olarak getireceksin maçın 20. dakikasından sonrasını ve hücum kurgularını Denizli'ye bırakacaksın. Biliç hafta içi takımı çalıştıracak, 20. dakikadan sonra da Denizli takımla ilgilenirken Biliç kenarda 4. hakeme markaj uygulayacak.

Hülasa: Vodafon Arenaya, soğuk kanlı sezgileri güçlü, cesur bir hocaya ve kadroda daha fazla kaliteye ihtiyacımız var.

Dakta dedi ki...

Çok fazla anlam yüklemenin alemi yok dün akşamki maça. Yıkım havasına girmenin gereği yok.

Yönetim ve camia artık kendine pay çıkarmalı. Kronikleşmiş bir sorun varsa, topçular veya hoca her zaman çözemez sorunu. Nasıl şampiyonlukta herkes pay sahibi yapılıyor, başarısızlıkta da paylar hakkaniyetli dağıtılsın.

BesiktaskUlan dedi ki...

Bilic'e fena halde haksızlık yapılıyor.

Stadyumu olmayan, sezonu temmuzda açan, hemen her maçta güzel futbol oynayan, rakipleirnin ahlak dışı avantajlarına rağmen yarıştan kopmayan bir takımdan daha ne bekliyoruz?

Biz gerçekten de kadromuzun seviyesini bilmiyoruz.

Atiba ve Veli'nin bir yere kadar olduğunu biliyorsunuz, sağda Serdar Kurtuluş'un emanet durduğunu görüyorsunuz, ortada Oğuzhan'ın sorunlu olduğunu fark ediyorsunuz, Ersan'ın bomba gibi gezindiğini idrake diyorsunuz ama yine de suçlu Bilic oluyor.

Açıkçası takıma ve seviyesine bakınca, Bilic'ten daha "winner" bir hoca düşünemiyorum.

Bilic'in "kör" olmadığına inanıyorum. Tüm maçlarda pres yaptıran adamın, GS maçına gelince, "aman geride durun, birbirinize pas atamayın" falan dediğini hiç sanmıyorum.

Abi, bizim kadromuzun kalitesi bu kadar. Bilic'in onlara öğrettiği/ezberlettiği sistem de sadece güzel bir sahada işe yarıyor. Hepsi bu.

Dişlilerden biri eksilince kazanamıyoruz işte. Bilic transfer istemiyor mu sanıyoruz? Muhakkak elli kere Başkanın yanına gidiyordur. Ama işte hareket alanımız sınırlı, paramız çok az.

Bence Bilic'i, sadece kendi taraftarı önüne çıktığında tartışabiliriz. Şu durumda, şu takımda, şu göçebe halimizde eleştirmek doğru değil.

Geçen seneden daha iyi olduğumuza göre, bir sene daha hak etmektedir. Şimdiden bu sezonun üstünü çizmek de hatalı bir davranış.

Stadı olmayan, parası olmayan, elindeki kadro ile idare etmeye çalışan, istediği futbolcular pat diye alınamayan, federasyonla uğraşan ama bunlara rağmen ligi ikinci bitiren bir hocadan daha iyi bir winner düşünemiyorum.

Ayrıca Bilic'in Türkiye Kupası isteğini de mazur görmüştüm, o zaman da dediğim gibi elinde bir şey olmalı yoksa herkes söylenmeye başlar. Nitekim renkli basın başladı bile...

Sezon sonunda 3'te 0 adı altında kurulacak baskıyı hayal dahi edemeyiz.

Bir rakibimizin başında Hamza, diğerinde İsmail Kartal var ve bizim taraftarımız "Bilic winner değil" diyor. Hakikaten haksızlık yapıyorsunuz. Yenilmemizin sebeplerinden biri Bilic olabilir ama bu onun kariyerinden/hocalığından ziyade, yukarıda saydığım şartlardan dolayıdır.

Bir puan geride ve şampiyonlar ligi eşiğindeyiz. Sezon başında verilse razı olacağımız sonuçları eleştirmeden önce sakin olmalıyız.

theotheo dedi ki...

@dakta

bizde farklı bir şey demiyoruz. ortada başarısızlık varsa birileri hesap versin bunu diyoruz. fikret orman döneminde bir kez bile Galatasaray derbisi kazanılamamışssa bunun hesabı sorulsun. kelle gidecekse gitsin. bu kadar basit.

bu takım derbi kazanmıyor. bu takımla herkes dalga geçiyor. bu takım eski Beşiktaş olmaktan çıktı bunu aklınıza sokun artık. bu takımı ezdiler küçülttüler unufak ettiler. kimse sorumlusu cezasını çeksin. 3.lük başarı demeye getirdiler beşiktaşı. adamlar 20 ye gidiyo. biz daha 2 yıldızdayız bunlar tesadüf mü birader.

son 10 senede yaşanan rezaleti hangi takım yaşadı başka. kaç senedir bu yönetim var ne yapıyorlar aga. nasıl bir katkıları var beşiktaşın parasını gereksiz yerlere harcamaktan başka.

hesap verilsin diyoruz birader başka bir şey değil. yenilen başarısız olan hesap versin.

Beyler sakin olun herkes her şey bitmiş gibi davranıyor. tsl de her şey bahar dönemimde belli olur yani ligin 2. yarısı.şu anda takımlar kafa kafaya zaten önde olsan ne olur 8 puan önde ilk yarıyı bitirmiş halimizi de biliyoruz. kaybedilmiş bir derbi yüzünden biliç bile yetersiz olmuş. lucescu gittiğinden beri ilk defa hoca görmüşüz.şöyle arkanıza yaslanıp bir düşünün 2003 ten beri gelen hocaları,neler verdiklerini,neler götürdüklerini ve unutmayalım ki 2 yıldır kaybettiğimiz derbilerde hakem hatalarını da yazmaktan konuşmaktan bıkmışız.her zaman söylerim bu ülkede beşiktaşı tutmakta,beşiktaşta oynamakta zordur.
bir de taraftar bu kadar karamsar olmamalı bence zaten yeterince düşmanımız var iken hemde.kimse kendini yormasın cüneyt çakır tetikçisi delgado yu gs maçında,necip i fb maçında nasıl attıysa aynısı dün veli nin başına gelmiştir.futbolcularımıza destek olmalıyız onlarda insan 5 rakip veliyi itip kakarken aradan sadece velinin kırmızı kart görmesi(hem de kırmızılık bir şey yapmamış iken) skandalın ağababasıdır. kimse aksini anlatamaz bana biraz aklı olan her şeyi görüyor zaten melonun dirseğini veli atsaydı hepimiz ne gerek var boşuna atıldı diyecektik ama sarı bile göstermedi adam sonra gitti gol attı. bence hakemi yenmek en zorudur bunu konya da başardık bugün başaramadık.

YSY dedi ki...

Arkadaşlar bilic kendini hiç geliştirmeyen bir hoca değil, evet derbilerde hata yapıyor ama bence bunu aşacaktır. Bilic'i göndermek en basit iş ama ya sonrası ? Bütün o kurduğun teknik ekip kadro sil baştan yapmak demek. Burada tutmuş olan mayayı bozmak demek. Sanki dünyanın en cazip klubüyüzde bütün hocalar kapıda sıra bekliyor. Bilic'in bizde misyonunu tamamlaması ve burdan daha iyi bir klübe gitmesi için şampiyon olması gerekiyor ve bence bununda farkında.

Bencede artık fazla takılmamak gerekiyor şu maça. Yeneriz bunları arenada olur biter ;)

turkkant dedi ki...

@BesiktaskUlan

Winner'lık virajda, kritik anda başarılı olmaktır. Biliç iki sezondur hiçbir kritik anda başarı sergileyemedi. Kadro kalitesi konusuna o kadar katılmıyorum. Beğenmediğimiz Burak, Sabri, Semih, futbolunun dibinde Selçuk, Emre Çolak'lı bir kadroya oynadık. Bizim kadro 10 üzerinden 6'5'sa, GS'ninki 7'dir, o kadar farkı da Commandante Biliç efendi kapatamıyorsa Hamza'dan, İsmail Kartal'dan kat be kat övülen Biliç efendide bir sorun vardır.

Ama şuna katılıyorum. Biliç'le Hamza'yı değiştir, yine GS kazanır. Ama sorun da bu, biz rakiplerden bir adım gerideysek o zaman o farkı hoca farkıyla kapatmamız lazım. Bunu göremiyoruz.

Ş. Ligi eşiğindeyiz lafına da katılmıyorum. İkinci demek, yüzde seksen Avrupa Ligi demektir, gerçekçi olalım.

Taktik olarak takım önde basmamak stratejisiyle çıktı, o takım insiyatifine bırakılan bir şey değildir. Büyük hocanın taktiği hallice bir Anadolu deplasman stratejisiydi.

İkincisi, evet Biliç orta sahaya alternatif istemedi. Bu da içeriden net bir bilgi. Sene başı Necip-Oğuzhan bana yeter, dedi. Yoksa oraya Jermanie Jones ya da başkası, bir tane B2B düşünülüyordu.

Selim dedi ki...

@BesiktaskUlan,

Tüm yorumlarına katılıyorum. Şunu kimse hesaba katmıyor, Beşiktaş kendi stadı olmadan, 7 maç arka arkaya kazandı ve UEFA dan lider çıktı. Felaket bir zeminde vasat bir oyun oynayan GS' e bir duran top golüyle yenildik diye nedir bu yoğun eleştiri? Ki Yenilen kırmızı olmasa bu maçı kaybetmeyeceğimiz ortadaydı, başka bir zeminde oynasak da kaybetmeyeceğimiz ortada. Anlamakta zorlanıyorum. Tüm etmenlerin bize karşı durduğu bu dönemde, bu şartlarda, Bilic i eleştirmek, olumsuz eleştirinin ne kadar sevildiğinin bir göstergesi. Zaten galibiyetlerdeki yorum sayısı, ile ilk mağlubiyetteki yorum sayısı arasındaki fark herşeyi gösteriyor.

yilmaz dedi ki...

hamza ile iso derbi kazandılar ya birer tane çok iyi hoca oldular.
Taktisyenler, Biliç taktik üretemiyomuş ya büyük maçlarda (taktiğe gel. Adamların en başarılı oldukları konu, maçı olimpiyatta oynattırmış olmak. Ben demedim Rıdvan dedi)
Sonuçta adamların derbi galibiyeti var. Onlar mikembel hocalar.

Adamlar derbi kazanıyor abi.

Ha kazandıkları maçlar "derbi maçı kazanamayan beşiktaş maçları" ama olsun sonuçta kazanıyorlar.

Yemin ediyorum bu ülkenin spor medyasından belli ülkenin futbolundan bi b.k olmayacağı.

Lan bi maçı da geçin aq A takımı B takımını yendi diye. Bu ne lan?
Ağzımı da bozdurdular bana en sonunda.

Unknown dedi ki...

Mağlubiyetin iyisi olur mu?, olur, oldu da. Eğer dün akşam maçı kaybetmeseydik, bugün hepimiz Sosa'nın enfes futbolundan, Demba Ba'dan, Gökhan'dan konuşuyor olacak ya da Biliç'in bunca eksiğe rağmen başarısı ile böbürlenecektik sosyal çevremizde.
Sosa geçtiğimiz haftada felaket derece kötü oynamıştı ancak eleştirilerden attığı gol ile yırtmıştı (hatta son haftalarda ciddi şekilde kötü oynuyor). Demba Ba bariz şekilde sakatlık sonrası henüz formuna kavuşamadı. Yönetim ise sağ bek olayını ağırdan aldıkça aldı, çünkü takımın performansı bugüne kadar sağ bekte oynayan tüm oyuncularımızın vasat altı performanslarının dahi üzerini örttü. Söz konusu takım son 7 maçın tamamını kazanmıştı son maça kadar.
Yanlışları, eksikleri giderebileceğimiz bir transfer periyodu ve gerilen sinirlerin boşalacağı bir tatil süreci var, bu takıma da, Biliç’ede, taraftara da iyi gelecek bir süreç. Son 34 günde 10 maç oynamışız ve çok fazla rotasyon yapmadığımız çok açık. Bu süreçte kazanımlar da oldukça üst düzeyde. Tek mağlubiyet ile işin büyüsü bozulmayacaktır zira geçtiğimiz yıl sezonun tam başında böyle bir mağlubiyet gelmiş ve psikoloji alt üst olmuştu. Üstelik aldığımız cezalar da cabasıydı. Bu sezon daha olgun davranabilen bir takım var. Büyük maçları oynama ve kazanma işi tecrübe, yetenek ve zekaya bakıyor; takdir edersiniz ki çok tecrübeli bir takım değiliz, aynı şekilde lig üzerindeki en yetenekli oyuncu grubu da bize ait değil ve geçtiğimiz yıldan beri en çok göze çarpan eksiğimiz saha içerisinde zeki (oyun zekası yüksek veya gerçekten zeki, siz hangisini anlarsanız artık) oyuncu sayımız çok az. Bariz şekilde çok aptalca kartlar görüyor ve sürekli eksik kalıyoruz, aynı şekilde oyun zekamız da çok üst düzey değil, bırakma dönemlerine göre kronolojik olarak Gökhan Keskin, Şifo, Sergen, istikrarsız olsalar da zaman zaman ricardinho-delgado, iyi olduğu dönemde Guti gibi saha içerisinde oyuna hükmedecek, yön verecek bir adam ne yazık ki yok (rakiplerde Selçuk-sneijder; emre b. gibi oyuncular var). Sosa öyle bir adam izlenimi yaratıyor ancak pas yüzdesi son haftalarda inanılmaz düştü. Veli-Atiba örneğinde olduğu gibi işin hamallığını yapan birçok oyuncumuz var, o yönden sorun yok ama sorunlar çok başka ve bence çözümsüz de değil. Ayrıca bizde niçin bir tane bile olsa skora isyan edecek, düşen takımı ayağa kaldıracak adam yok?

Yoruq dedi ki...

Fenerbahçe ve Galatasaray'ın iç saha maçlarındaki doluluk oranına bakınca ki buna gs-fb derbisi de dahil, Olimpiyat'ta 30bini bulmak hiç de azımsanacak bir başarı değildir benim gözümde. O hava şartlarında oraya giden insanların ayaklarına sağlık, yayıncı kuruluş saçma yayın saati politikasını bırakıp gündüze alsaydı emin olun o stat dolardı da.
Çoğunluğun aksine bence Bilic'in başlangıç taktiği doğruydu. Galatasaray'ı iyi analiz etmişti bence. Ağırlaşan zeminde ve yağışlı havada önde başlayarak takımı tüketmek yerine, gesenin en büyük zafiyet gösterdiğin alan olan 2.bölgeden 3.bölgeye geçişteki top kayıplarını kullanmak istedi. Özellikle 20. dakikadan sonra da büyük ölçüde bu plan tuttu. İlk yarı boyunca çıkarken eksik yakaladığımız çok sayıda pozisyon vadeden atak gelişti ama maalesef son veya sondan önceki paslar hep hatalı oldu. Bireysel olarak kazanılan toplar etkisiz kullanıldı. O dakikalarda çıkacak 1 gol zaten maçı getirecekti, olmadı.
Bilic'in ikinci yarıya çıkarken kafasında kurduğu şey sanırım 55-60'a kadar benzer bir oyun oynamak, sonra daha da önde basıp oyunu rakip sahaya yıkmaktı. Çok talihsiz bir gol yedik tahmin ettiğim gibi duran toptan ki başka hücum planları da yoktu bence.
Şimdi 1-0'a geldikten sonraki baskıyı görüp niye bu oyunu baştan oynatmadın diyenler çoğunlukta ama o baskıyı o saha ve zeminde kaç dakikaya yayabileceğini sanıyorum Bilic bizden daha iyi biliyordur takımın fizik durumuna bakarak. O yüzden Bilic'e kızacak bir şey bulamıyorum açıkçası. Cüneyt klasik eyyamını yapmasa geriden gelip çevirecek reaksiyonu da gösterebilirim ışığını vermişti halbuki takım.
Ben mağlubiyeti kritik oyuncuların (Baba-Sosa) berbat performansına ve göz göre göre gelen hakem faciasına göz yuman yönetime bağlıyorum. Bu maçla ilgili federasyonun tavrı Atiba atılmadan da evvel, cuma akşamı hakemin gözü önünde rakibini arkadan çeken Selçuk'un derbiye saklanmasında belli olmuştu zaten, bu konunun üzerine gidilmeliydi.

schwadorf dedi ki...

Gören de liderin 10, ikincinin 8 puan arkasına düşüp havlu attık sanacak. Meğer ne çok takımı, Bilic'i asmaya meraklı insan varmış. Dün akşamki o öfke dolu mesajları gördükten sonra yazı yazmaya korktum.

Bizden 10 maç az oynayan rakibin 1 puan arkasındayız, diğerinin averajla önündeyiz. Kaybedilen birşey yok. Devre arasında bir sağ bek, bir orta saha transferleriyle yarışı sonuna kadar götürürüz.

du, levande dedi ki...

kimse bi şey dememiş ama dün maç esnasında spikerler veli, ersan ve cenk'le 4'er yıllık yeni sözleşme imzalandığını söyledi. kesin mi bu haber?

Unknown dedi ki...

Maçtan önce "ezmemiz lazım, biz de 4 atalım şunlara ehehe" tarzı yorumlar karşısında oldukça hırs yapmıştım yendikten sonra biraz uğraşırım Beşiktaşlılarla eğlenirim diye ama yorumlarınızı okumak da yetti eğlenmeme, bana bu zevki yaşattığı için takımıma teşekkür ediyorum. Bu seneki sampiyonlar ligi maçlarımızla dalga geçen herkese sırayla hadlerini bildiriyoruz,bu güzel.


Derbilerde sertliğe karşılık veremiyoruz siniyoruz falan denmiş ama Sneijderin ayağına her top geldiğinde Veli kardeşimiz maşallah gavura dalar gibi (gerçi öyle) yaptı müdahelelerini. Zaten en son da pası atıp topu ayağından çıkardıktan sonra Oğuzhanin tekmesi+beline yüklenmesi sonucu sakatlandı ayı avcımız :)


Beşiktaş her geçen sene derbi oynamayı daha fazla öğreniyor,gittikçe gelişiyor deniyor ama bence geçen seneki Kadıköy-Tt arena performansları bu senekinden çok daha iyiydi Beşiktaşın. Bunu biraz da stat atmosferi ve seyircinin etkisine bağlıyorum, olimpiyatta derbi heyecanı yaşanmıyor bu kadar net.

Son 20 dakikada hiçbir kontraatağı değerlendirememize çok kızdım, sanki birisi özellikle fazla gol atmayın geriye oynayın demiş gibiydi. Devamlı frene bastık ya da son ara pasını yapamadık.Takımın antremanda 5e 4 gol nasıl atılır çalışması lazim :)

Beşiktaşın derbi psikolojisi bizim Kadıköy psikolojimize benzemeye başladı, biz de ne yaparsak yapalım şans,kart,oyuncularımızın sacmalamasi falan bi türlü kazanamiyorduk(hala da öyle) Yani ne yapsan olmuyor artık kabullenelim durumunu iyi bilirim Allah sabır versin.

Gördük ki bizim en rezil halimiz bile bu ligde şampiyonluğa yeter, iki derbiyi de kötü oyunlarla kazandik. Şimdi asıl hedef ligi birinci bitirip Şampiyonlar Ligi'nde Prandelli denen çakma sinyorla kaybettiğimiz prestijimizi tekrar kazanmak olmalı.

Unknown dedi ki...

Golleri Beşiktaş taraftarının en nefret ettiği iki futbolcumuz Melo ve Burakın atması da ayrı bir güzellik oldu :D

Emre Toraman dedi ki...

@Barkın

Türk Telekom Arena'yla birlikte mi Galatasaraylı oldun? En rezil hali şampiyonluğa oynuyormuş(ama daha rezillerini saymıyoruz ha ;). Sadece Beşiktaş taraftarının değil Türkiye'deki tüm futbolseverlerin Volkan Demirel ve Emre Belözoğlu'yla birlikte en nefret ettiği Burak ve Melo'nun gol atması ayrı bir güzel diyorsun ya, yok birbirinizden farkınız haberin olsun.

YSY dedi ki...

@Barkın

"Maçtan önce "ezmemiz lazım, biz de 4 atalım şunlara ehehe" tarzı yorumlar karşısında oldukça hırs yapmıştım yendikten sonra biraz uğraşırım Beşiktaşlılarla eğlenirim diye..."

Birgün yenildikten sonrada buraya mutlaka yorum yaz olur mu ? Unutma ama bak..

fkerim dedi ki...

https://twitter.com/sozcelyk/status/551821580301783041
Bu statda olmuyor işte yapacak bişey yok. Şuana kadar ligde en iyi oynayan takım BEŞİKTAŞ.Enseyi karartmaya gerek yok sene sonu şampiyon oluruz :)

kokocambo dedi ki...

barreto ve turkkant'ın yorumlarının maça çok fazla anlam yüklemekten kaynaklandığını düşünmekle beraber kendilerine katılmıyorum. winner olayını sadece derbi maçlara endekslemiş turkkant ancak takımın olayı sadece derbilerle alakalı değil; beşiktaş lucescu'lu dönemden itibaren hiçbir kritik haftayı galibiyetle kapatamadı. denizli'li ikinci yarı hariç, (onda da 17'de 16lı seriyle şampiyon olduk) luce dönemi de aynısıdır. biliç'in ilk yılında ise bu durum aynen devam etti ancak bu sene gs maçına kadar böyle bir kaza yaşamadık (erciyes maçı önceki yıllara benzer bir hadiseydi). Kaldı ki, bu maç sadece şampiyonluk moral motivasyonu açısından faydalı olurdu, adamlar gerimizden geldi hiçbir şey kaybetmedik tıpkı yenmiş olsaydık kazanmış olmayacağımız gibi. Dolayısıyla sakin olmanızı diliyorum. Şurada, galibiyetlerde aynı çeşitlilikte yorum gelsin ve son dönemde içeriğini aslında olması gibi değişmeye başlayan blog'un ülkenin büyük kısmı çöp olan güruhundan "farklılığı"nı görmüş olalım. derbiler, tabii ki sükse yapılacak maçlar ama eğer kritik haftalarda değilse bence geri kalan 13 haftadan kesinlikle daha fazla anlam ifade etmiyor. barkın da dahil, hiçbir taraftar sene sonunda beşiktaş'ı yendiğini değil inşallah olursak şampiyonluğu kaybettiklerini konuşacak. Hafta ortası ya da cuma günü gibi (veya daha erken) devre arası post'u pls :)

Özgür dedi ki...

Yılların Beşiktaş taraftarıyım, bir gün bile aklımdan geçmedi, "Galatasaray'lıların veya Fenerbahçe'lilerin sitelerine gideyim de sinir edeyim hepsini" diye. Hadi aklıma böyle bir şey geldi diyelim, ilk önce düşüneceğim şey bir ton insandan ana avrat küfür yiyeceğim gelir.
Yani diyeceğim şu; "Blog sakinleri olarak internet alemindeki bir çok ortamdan daha karakterli insanlarmışız." Gelip Beşiktaş blogunda hava atmayı düşünenler oluşabilmiş. Heralde sezon sonu şampiyon olsalar yine ilk önce buraya yazacaklar.
Theo'nun orijinalı yeterince tahammül edilmez durumda zaten, bir de çakmasıyla uğraşmasak bari...

Barreto dedi ki...

@kokocambo

Hocam tabi uzun uzun yazmaya vakit lazım biraz, argümanları tam aktarabilmek için. Olabildiğince kısa geçmeye çalışınca ifadeler sert gözüküyor.

"beşiktaş lucescu'lu dönemden itibaren hiçbir kritik haftayı galibiyetle kapatamadı." doğru. 2003-2004 sezonunda girdiğimiz girdaptan (Papila vs) Demirören sayesinde bir türlü çıkamadık. Çıkacak gibi olduğumuz yakın dönemde de finansal olarak batmış durumdayız. Ne kadar ekmek o kadar köfte. 2003-2004 sezonundan beri büyük olmaktan çok Anadolu takımı görüntüsü veriyoruz. Bir kaç yıl daha akıllı hamleler yapabilirsek tekrar parlak bir dönem yaşayacağız gibi.
Sistemdeki bütün unsurlardan en etkili olanı teknik direktör olduğu için laf dönüp dolaşıp Biliç'e geliyor. Beni en çok rahatsız eden konu takımın aptalca kart görerek, basit hatalarla, provokasyona yenik düşüp sürekli aynı şekilde kaybetmesi, mütemadiyen aynı şeyler olup duruyor. 1 defa olur 2 defa olur 3 defa olur 10 defa olmaz ki.

"Denizli'li ikinci yarı hariç demişsin" kesinlikle doğru! Neden? Çünkü doğuştan sezgileri güçlü bir adam. Şanslı diyebilirsin, kurnaz diyebilirsin, basiretli diyebilirsin ne dersen de. Bahsettiğin dönemde Beşiktaş'ın başına Denizli dışında Türkiye ligi için biçilmiş kaftan bir hoca gelmedi. O da farkını ortaya koydu.

Bizim takımın başında Şenol Güneş olsaydı derbi performansı nasıl olurdu merak ediyorum mesela.

Burada asıp kesiyoruz da, netice itibariyle Biliç'i gayet başarılı buluyorum aslında, sadece istediğim daha başarılı olması.

Yoruq dedi ki...

Herkese hadlerini bildirmişler. Feneri yendin had bildirdin de noldu o maçtan sonra 2 kere Dortmund dan bir kere Arsenal'den 4 yemişsin . İlginç bi ruh hali cidden

En ironik olan da rezil hallerinde "ayy ben ne kadar objektif ne kadar futbol severim " pozları kesenlerin ilk fırsatta içlerindeki melo'yu ortaya serivermeleri

theotheo dedi ki...

yabancı sınırlaması kararı çıktı beyler. veli ile sözleşme imzaladıysanız bugün istifa etmeniz gerekir o ayrı.

beşiktaş artık yeni bir yapılanma içerisine girmelidir. yabancı sınırının kalkması ile birlikte gerekirse yerli oyunculardan ücretlerinde indirime gitmesi istenecek gitmeyenlerle de yollar ayrılmalıdır.

can dedi ki...

Yabanci sinirinin kademeli olarak azaltilmasina bu federasyon daha yeni karar vermisken, (plan yapan) takimlar planlarini ona gore yapmislarken bu kararin alinmasi Turkiye futbolunun icinde yuzdugu rezilligin en iyi ifadesidir. Iki sene sonra birdenbire baska bir sacmalikla yeniden yabanci sinirinin konmayacaginin da hic bir garantisi yok. Biz de saf gibi kalkmis uzun vadeli yapilanmalardan vs. bahsediyoruz, kafa yoruyoruz.

BesiktaskUlan dedi ki...

Önder Özen'in açıklamaları, yabancı sınırı ile ilgili her şeyi açıklıyor.

"Ben hala Beşiktaş'ın bir çalışanı olsam futbol federasyonuna dava açardım. Bunu UEFA'nın kurullarına kadar da götürürdüm.
110 yıllık Beşiktaş kulübü ve yöneticilerinden özür diliyorum. Onları bu kuralın değişmeyeceğine inandırdığım için.
Bilic ve ekibinden özür diliyorum. Türkiye'nin bir hukuk devleti olduğunu düşündüğüm için.
Tüm Beşiktaşlılar'dan özür dilerim. Tolga'ya verdiğimiz paranın 1.5, 2 milyon Euro üstünü verip Ospina'yı da alabilirdik ama kurallara göre hareket ettik.
Ben farkında olmadan, kitaba bakarak, kurallara bakarak Beşiktaş'ı zarara uğrattım. Beşiktaş da bana dava açabilir, haklılar. "

Önder Özen'in adamlığına zaten bir şey denemez, takdirden fazlasını hak ediyor.

Biz de yabancı sınırının kalkmasını istiyorduk ama yine de olan bize oldu.

Tüm planlar rafa kalktı, geçmiş olsun.

theotheo dedi ki...

ya bi de böyle bi mantık var arkadaş. işte plan yapmış buna göre. sen plan yaptın da rakiplerin armut mu topladı onlar da plan yapmıştır. değiştir planını işte. necip o aldığı parayı hayatında bir daha göremicek veli de öyle ersan da öyle cenkte öyle. bunlar o paraları bir daha hayatlarında kazanamıcaklar bu kadar basit. şimdiden bi tarafları tutuşmaya başlamıştır.

bu mantık şeye benziyo stad zemini kötüymüş e birader sana kötüydü karşı tarafa emirates mi bu zemin ya. bir sentez yapıyosan argümanları adam gibi karşılıklı koyucaksın ki foyan ortaya çıkmasın.

bırakın şimdi planı programı. gördük planlı alınan adamları. takıma yabancı olarak franco ve motta alınıyor lan işe bak. sanki sınırlamayla ilgili müthiş işler yapılmış gibi boş konuşmayın. malzeme ortada işte alınanlar ortada. övdüğünüz sosa yı da gördük. çok övdüğünüz oğuzhanı da veliyi de atibayı da gördük.

bundan sonra kimse hikaye anlatmasın. herkes işini yapsın. herkes hakettiği parayı alsın. bu kadar basit.

theotheo dedi ki...

şu anda tek yapılması gereken iş sözleşmesi yenilemesi gelmiş olan türk oyuncular için maaşlarında indirim istenip kabul etmezlerse anında gönderilmesidir.

bakın eğer bu süreçte doğru transfer hamleleri yapamazsak. rakipler bizi siler süpürür bir daha ligde buraları rüyamızda görürüz trabzon gibi.

önümüzde fırsat var çok kaliteli en az 3.4 yıldız oyuncu alınıp takımın genel kalite ve tecrübesi arttırılmalı. türk oyunculardan feda istenmeli bu paralar yeni gelen yıldız yabancılara aktarılmalıdır.

schwadorf dedi ki...

@BesiktaskUlan

Olan bize oldu kısmına katılmıyorum pek. Biz yerlilere yatırım yaparken öyle aman aman bir para harcamadık. Oğuzhan, Olcay, Veli neredeyse bedavaya alındılar. Cenk Tosun bonservissiz alındı. Töre için 4.5 milyon Euro ödendi ama onun kalitesinde bir oyuncu bu paraya alınamazdı yabancı bile olsa. Sadece Frei için verilen para yüksek görünüyor, onda da Gökhan Töre olabilecek potansiyel var.

Eğer renklilerin kadrosunun bizden iyi olduğu konusunda hemfikirsek yabancı sınırlamasının kalkması aradaki farkı kapatabilmemiz için bir fırsattır bence. Bu şekilde düşünmek lazım. FB, GS daha pahalı transferler yapabilirler, problem değil. Pahalı transfer = faydalı transfer değil her zaman, Diego'nun halini görüyoruz.

Bizim şu an rakiplerimizde olmayan bir scout ekibi avantajımız var. Doğru kullanılırsa sınırın kalkması en çok bize yarar.

kapgan dedi ki...

walla yönetim yönetim ise federasyona dava açar ... açmazsa adam değiller . daşak mı geçiyorlaar bu şekilde.

Emre Toraman dedi ki...

Ben böyle bir durumda dava açma, UEFA kurullarına götürme gibi işlerin sonuç getireceğini kesinlikle düşünmüyorum. Sonuç olarak bu kural koyulurken (bildiğimiz kadarıyla) 2014/2015 sezonunun sonuna kadar koyuldu ve koyulduğu süreçte de uygulandı.

Yapmamız gereken iş EN GEÇ 2013/2014 sezonu sona ermeden, yani 2014/2015 sezonunun transferleri yapılmadan 2015/2016 sezonunun kuralını istemekti yönetim olarak. Geçti. Ki bu dönemde Önder Özen de bunu yapması gereken profesyonellerdendi.

İstisnalar haricinde(burada bile istisnalar var biliyorsunuz) Türk futbol seyircisi yöneticilerinden ve kongre üyelerinden daha global bir kültüre ve modern bir anlayışa sahip. Beşiktaş da şu anki -görece diyelim- planlı anlayışıyla bu kitleye sempatik gelen bir kulüp. Bence burada yönetimin yapması gereken en önemli iş iletişim. Bu kitleye ulaşmak, derdini anlatmak gerekli.

Basın sözcümüz sanıyorum Metin Albayrak ama bence standardı aşamayan demeçleriyle bu iş için çok yetersiz. Ki zaten kendisi bu işin uzmanı maaşlı bir profesyonel değil yönetici. Daha önce de Kartal Yuvaları'ndan sorumluydu heralde. Hala bu işi de aynı anda yürütüyor bile olabilir bilemiyorum.

Bu pozisyon için daha futbol seyircisinin bildiği ve sevdiği bir isim seçilmeli ve tüm derdi de bu iş olmalı. Masaya yumruğunu vurmadan ya da hakemleri de yeneceğiz gibi romantikliklere kapılmadan meramımızı anlatmalı ama Beşiktaşlıların bile birçoğunun izlemediği BJK TV'de falan değil.

Bu ülkede spor denince akla gelen medya kuruluşu belli. Seversiniz sevmezsiniz bu adres NTVSpor. Haftalık düzenli bir basın toplantısıyla hem buradaki spiker ve yorumcu aklıselim kitleye, hem de bahsettiğim izleyici kitlesine ulaşmak çok zor olmasa gerek. Aslında bu iletişim olduğu kadar bir marketing konusu. Vodafone'la ortaklaşa bir projeye bile girişilebilir böyle bir konu için.

Olaya biraz fazla geniş bir pencereden baktım sanırım ama yabancı kontenjanı olayında mağdur olduğumuzu; bunu bir ağlaklığa çevirmeden, yozlaşmış Türk mantığının aksine plan yaptığımız için mağdur olduğumuzu kamuoyunun bilincine iyice sokmak gerekiyor.

turkkant dedi ki...

@Emre Toraman

Mağdursak ne far eder? Bunları söyledikçe daha fazla zayıf, güçsüz, hakkı yenen kulüp psikolojisine giriyoruz.

Geçeceğiz bunları, yeni dünya yeni sistem. Şimdi ne yapmalıyız?

"Kaybedenler Kulübü" psikolojisi bu. Habire geçmişe dönüp dönüp, ah şu şöyle olmadı, bu böyle olmadı diye veryansın etmek.

Bir de şu açıdan bakın:

GS Selçuk-Burak'lara, Olcan'lara, Eskişehir'in sağ beklerine tonlarca para harcadı. Net zararı bizden 2-3 kat fazla.

Fener'in yerli oyuncuları kalite olarak aslında bizden iyi. (Milli takım 11'inden M. Topal, Caner, Gökhan, Volkan + iyi kalite Egemen-Emre Belz., Alper) Biz yerli sağ bek-sol bek bulamazken onların böyle sorunları yoktu. Şimdi Atiba-Sosa modeli akıllı transferle kalite farkını kapatma şansın daha fazla...

Emre Toraman dedi ki...

Bu arada bu kuralın bir tercümesi de 11+0+3'tür. Doğru bir planlama yapabilme adına şu +'lar kadar saçma bulduğum bir şey yok yabancı kontenjanında. 25 kişilik kadro(U21 altyapı oyuncuları hariç) ve 11 yabancı çok daha sağlıklı olurdu bence.

Bu karar bu zamanda verilmez. Uefa Bütün aldığı kararları 2 sene önceden açıklıyor neredeyse.

Buradan sonrası artık tamamiyle ekonmiye kalacak. Beşiktaş'ın stadı var , FB Avrupa'ya dönüyor.

Bu sene Galatasaray'ı CL dışında bırakabildiğimiz takdirde onların toparlanması epeyce zaman alacak bence. Sneijder-Muslera'yı satmaları gerekecek .


Ben yapılan scouting'den çok memnunum açıkçası . Beşiktaş hiç duymadığınız öyle adamlar alacak ki , bunu niye Porto almamış diyeceksiniz.Biri bu mesela : Juan Ignacio Duma .

Şu sistem işlerliğini kaybetmediği sürece Beşiktaş'ın ivmesi hep yukarı olur.

Emre Toraman dedi ki...

@turkkant

Ben zaten yeni kurala göre planları yenileyip transfer yapmak yerine çıkıp ağlayalım demiyorum abi. Aslolan tabi ki gelecek. Ama bu iki iş iki farklı departmanın iki farklı görevi bence.

Benim derdim lig maçlarına gelmeyip, Neymar geliyor diye tribünleri dolduran yeni dünya sisteminin seyircilerine ulaşmak. Bu kitleyi yanına çekmek. Premier Lig'deki ve Bundesliga'daki takımlar sosyal medya aracılığıyla, sponsor destekli reklamlar aracılığıyla bunu çok iyi yapıyor. Bunu sağlamanın birinci yolu tabi ki başarılı olmak. Ancak başarılı olamamana rağmen çekmenin yolu da iletişim.

Mağdur olduğumuzu düşünmemin sebebi de şu: 3 büyüklerin şu anki kadrolarını düşünürsen, 2-3 sezonu daha yabanjı kontenjanı bu şekilde devam etse, hatta belki de direk gelecek sezon kadroların ulaşacağı nokta konusunda Beşiktaş'ın avantajlı durumda olması.

Şimdi kontenjan kalkınca akıllı transfer yapacağız diyoruz da, aynı kalitede transferleri diğer takımlar da yaparsa ne olacak? Aynı kalitede transferler yaptığımız takdirde kontenjanlı durumda, kontenjansız durumdan daha avantajlı olacaktık yani rakiplere göre.

Ayrıca kontenjanın kalkmasına karşı olmadığımı da kesinlikle belirteyim. Benim derdim bu kararın yarım sezon önce verilmesinde.

Emre Toraman dedi ki...

Cuma'ya kadar devre arası postunu açmış oluruz bu arada. Yeni yabancı kontenjanı ışığında kadro mühendisliğini konuşmayı o posta bırakıyorum ben.

YSY dedi ki...

Şuanda dava açmak sadece maddiyat kaybı olur. He sadece duruşunu belli etmiş olursun o kadar.

Ben kadro açısından çok kötü pozisyonda olduğumuzu düşünmüyorum. En az dört yerliyi zaten koyman gerekecek kadroda ve iki tanede yedeği. Tolga-veli-olcay-gökhan ilk onbirde ersan ve ismail yedek. Durum bu.

Unknown dedi ki...

yeni kurala göre başka milli takımda oynayanlar yabancı sayılacak yani veli yerli statüsünde olmayacak aynı Gökhan Inler ve Erkan Zengin gibi

Erkan ve Veli'nin istisnai durumlari olacak, bundan sonraki transferler icin gecerli bir durum bu benim okuduguma gore.

schwadorf dedi ki...

Veli, Erkan Zengin ve halihazırda Türkiye'de oynayan bütün Türk pasaportlu oyuncular seçtikleri milli takım farketmeksizin yerli statüsünde oynamaya devam edecekler. Yeni kural bundan sonraki transferler için geçerli.

ideal 11 dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
ideal 11 dedi ki...

@emre toraman

''Bu arada bu kuralın bir tercümesi de 11+0+3'tür. Doğru bir planlama yapabilme adına şu +'lar kadar saçma bulduğum bir şey yok yabancı kontenjanında. 25 kişilik kadro(U21 altyapı oyuncuları hariç) ve 11 yabancı çok daha sağlıklı olurdu bence.''

buna katılmıyorum.+3 etkisiz eleman gibi gözüksede faydaları var.+3 ü çok genç yabancılara koyarsın.17-18 yaşında deneme amaçlı maliyetsiz gençler alıp kiralayabilirsin.
başka bir faydasıda her alacağın yabancı tutmayacağı için(avrupada da yanılma payları yüksektir) +3 ü tutmayanlar kontenjanında değerlendirirsin.yani tutmadı satmak zorunda kalmazsın kontenjan açmak için.şimdiki kuralda yabancı kontenjanını açmak için oyuncuya para verip gönderiyorlar.11+3 te bu olmaz.

bu kural 11+14 dür.25 kişilik kadro planlaması yaparsan.+3 yanılma payı yada maliyetsiz gençlere yatırım olarak görülebilir.

can dedi ki...

Önder Özen'in açıklamaları içinde debelendiğimiz rezilliği daha iyi ifade edemezdi. Bir kere daha hatırladık, Beşiktaş'ı beceriksizlikleriyle batırdıktan, sahte belgeyle UEFA'da mahkum ettirdikten sonra sultanın emriyle TFF başkanı yapılan kişinin Demirören olduğunu!

Az önce uzmanlığı şirketler hukuku olan bir arkadaşla konuştum TFF'nin kararı konusunda. Eğer TFF'in 2015-2016 yılına dair daha önceden tebliğ ettiği ve şu andaki kararla çelişen bir izin verilen yabancı futbolcu sayısı varsa borsaya bağlı bir şirketi zarara uğrattığı gerekçesiyle sadece kulüplerin değil, kulüp hissesine dahip yatırımcıların da federasyonu dava edebileceğini, ve böyle bir davanın kazanılmaması ihtimalini görmediğini söyledi. Ancak, ben doğrudan 2015-2016 yılını ilgilendiren bir karar bulamadım. Daha önceden verilen karar yabancı sayısının 2014-2015 yılına kadar kademeli olarak indirilmesini ve sonra indirildiği seviyede kalmasını öngörüyordu; ki bu karar da bu sene yine son dakikada çirkin pazarlıklarla revize edildi. Ama sözleşmelerin daha önceden tebliğ edilmiş kararlar doğrultusunda yapıldığı göz önüne alınarak TFF hala dava edilebilir, ya da dava tehditiyle kararın uygulama zamanı kaydırılabilir.

Bu işin hukuki kısmı. Karar eyleme dökülürse önümüzdeki 6 ayda gerçekleşmesi gereken radikal bir de kadro planlaması kısmı var. Karar eyleme dökülürse diyorum çünkü her ne kadar Demirören bütün kulüplerin onayını aldık dese de başkanımız kararı kabul edip etmeyeceğimiz yönünde kesin bir şey söylemiş değil. (Hatta ya bir kaç ay sonra TFF seçimlerinde başa başka bir yönetim gelir de bu kuralı değiştirirse diye soruyor Orman haklı olarak.) Benim gönlüm elbette ki kararın doğrudan reddi yönünde ama başkanımızın bugüne kadar çizdiği portre böyle sağlam bir duruş sergileyeceği yönündeki umudumu kırıyor.

Bu yüzden pratikte ne yapılabilir, işgüzar futbol sersemleri olarak onu düşünmeye de başlayalım biz. Demirören'in TFF adına yaptığı açıklamada, "18 kişilik maç kadrosunda 7 yerli olmak zorunda" deniyor ve bunların en az birinin kaleci, ikisinin de altyapıdan yetişmiş olmak zorunda olduğu belirtiliyor. Bu durumda maç kadrosunda yedeklerden Necip ve Atınç’ın ve Tolga’nın yeri garanti. Geriye zorunlu 4 yerli kontenjanımız kalıyor ve en muhtemel adaylar: Töre, Olcay, Oğuzhan, Veli, Cenk Tosun, Mustafa ve Ersan. Elimizde yabancı olarak Ba, Sosa, Motta, Pedro ve bu durumda muhtemelen sözleşmesi uzatılacak Atiba var. Yani istesek maç kadrosuna 6 yabancı daha transfer edebiliyoruz. Bu durumda ilk 11’e yabancı sağ bek, stoper, ve on libero transfer etmemiz kesinleşiyor gibi. Kaleci, sol bek ve sol kanat mevkileri de transfere açık bölgeler. Bütün bu transferler hangi bütçeyle olacak, bu kadar transferle takım uyumu nasıl ve ne zaman sağlanacak, yerli futbolculara verilen fahiş maaşlar ne olacak gibi soruları da allaha havale ediyorum.

can dedi ki...

Bu arada yabancı milli takimlari seçmiş Türk vatandaşlarının yabanci statüsünde olması yalnızca bu tarihten sonra bu kararı alan yabancı futbolcuları etkiliyor; yani İnler, Kavlak, Zengin vs. bu kuraldan etkilenmeyecek. Anlaşılan o ki Almanya'nın muli-kültürel milli takım projesinin ve Fatih Terim'in gurbetçi futbolcular nezdindeki kötü ününün yarattığı milli takımdan exodus dalgasının önüne set çekmek için beyhude bir çaba.

Basar dedi ki...

Ben maçın sonucu ile ilgilenmiyorum. Maç sonu üzgün ve sinirliydim ama duruma 6 derbi kaybettik, Fikret Orman gitsin, Biliç defolsun, Veli hemen kovulsun, Atiba gitsin 50000 €'ya Avrupa'da kulüp bulsun, Oğuzhan 3. lige sürülsün bakış açısına sahip değilim.

Bu maçtan çıkartılacak sonuçlar var:

1) Olimpiyat stadı bizim oyun stilimize uygun bir stadyum değil. Derbi kalmadı ama olsa bile (misal bir kupa yarı finali gibi) bunu Başakşehir'de oynamak Olimpiyat'ta oynamaktan daha avantajlı. Bu stadın hakikaten sadece adı güzel. Burayı bir daha geri dönmemek üzere terk edelim.

2) Beşiktaş'ın ana stratejisi orta sahada topa iyi basmak ve fizikli iki ön libero ile oynamak. Bu sistem ilk yarı boyunca iyi işlediğine göre sistemi desteklemeniz lazım. Veli ve Atiba yıprandı. Onların yedeği Necip sık sakatlanıyor. Oğuzhan ve Sosa bu bölgeye uymuyor. Bu bölge bana adam lazım diye bağırıyor. Ben olsam ikinci yarıya buraya bir transfer ile başlardım. Kiralık, opsiyonlu, bonservisli, bonservissiz fark etmez. Mümkünse biraz tecrübeli olsun.

3) Sadece bu da yetmez, ligin tanımadığı ve henüz çözmediği ve özellikle oynayacağımız ilk 5 maça etki edecek bir sağbeke ihtiyacımız var. Bu pozisyon da orta saha gibi yedeksiz duruyor. Not: Serdar'ın formu ile ilgili bir sıkıntı yok. Aslında bu maçla da ilgisi yok.

4) Nasıl yapılacak bilemiyorum ama hakemler üzerinde baskı kurulması lazım. Hakemler artık ayan beyan derbi öncesi ve sırasında bizi eziyorlar.

4) Yine nasıl olacağını bilemiyorum ama taraftarın da dizginlenmesi lazım. Maçta taraftar çok ofladı pufladı. Tamam rezil bir oyun vardı ama golü atan maçı alacaktı. İki taraf da çok pas hatası yaptı. Taraftarın biraz maçı tartması lazım, bu kadar futbol bilgisizi değil taraftarımız.

Aynı şekilde pesimistliği ve geçmiş travmaları da bir kenara koymak gerekiyor. Bir derbi kaybettik, buna bütün geçmişi yüklemek, eyvah bir daha sittin sene şampiyon olamayız havasına girmek de neyin nesi? Daha oynanılmamış 18 maç var, puan farkı yok! Maçtan önce de yazdım, size kimse kaç derbi kazandığınızı sormayacak, kaç puan aldın güzel kardeşim diye gelecekler. Buradan 1. maddeme dönüyorum biz Olimpiyat stadı hariç neredeyse hiçbir stadyumda kaybetmedik.

Klasik hastalığımız olan vıdı vıdı söylenmek yerine yapılacakları ve iyileştirmeleri konuşmayı (alayı defolsun gitsin kıvamında değil) daha önemli buldum.

Basar dedi ki...

Türk futbolunu daha iyi noktaya getirmek için 6 ay içerisinde ilk yabancı oyuncu sayısının azaltılıp sonra neredeyse sınırsız yabancı uygulamasına geçmeyi anlamak mümkün değil.

Bu karar ile kazığı yine buna göre planlama yapan Beşiktaş yedi...!

Basar dedi ki...

Biraz da dışarıdan Beşiktaş'a ve maç analizine bakmakta fayda var.

http://www.medyaspor.com/kose-yazilari/derbiden-kalanlar-598

Basar dedi ki...

"O yüzden taktisyenlik yani oyunun satranç oynama kısmı %20, oyuncu geliştirme, takımı güçlü kılma kısmı %80’dir benim için. Biliç de işin bu %80’lik kısmında çok başarılı. 2 senedir kimler gelişmedi ki? Kimler güçlenmedi? Veli, Necip, Franco, Motta, Mustafa, Olcay, Gökhan Töre! Bunlar dururken sürekli bir %20’lik taktisyenlik kısımdan, haksızca eleştiriliyor… Elinde dar bir rotasyon olduğu için açıkçası çok satranç oynama şansı da yok. Bu zeminde, bu kadar dar rotasyonda, bu kadar çok maç oynayan bir takımda, stadı bile yokken bu kadar beklenti biraz fazla! Biliç için daha geniş bir kadro ve Vodafone Arena’yı bekleyelim derim ben."

güzel özetlemiş.

Barreto dedi ki...

@ Basar

Aynen Biliç'i harika özetlemiş. Kesinlikle katılıyorum. Çift hocalı (menejer-t.direktör) sistem olsa keşke 1987 ve 88 model Derwall-Denizli gibi 2015 Biliç-Denizli, olması mümkün değil ama keşke olabilseydi. Yarım sezon işimizi çok iyi görürdü.

Ben mevzuyu yanlış mı anladım yahu , 14 yabancı bulundurmak niye zorunlu hale geliyor ?

"Önümüzdeki sezondan itibaren 28 kişilik kadroda 14 yerli, 14 yabancı futbolcu bulundurma zorunluluğu olacak "

Bunu derken 14'ten fazla olamaz demeye mi çalışıyor ? Burada acayip bir anlatım bozukluğu var.

Özgür dedi ki...

Konudan bağımsız ama;

2-3 hafta önce Bjk Lukoil kart başvurusu yapmıştım bugün elime ulaştı. Kart kaliteli bir kağıdın üzerinde geliyor ve arka yüzünde futbolcuların ve Bilic'in imzaları var. Yani tam çerçeveletip duvara asmalık bir şey. Resmin llinki aşağıda.

http://i.imgur.com/DAoBXOj.jpg?1

Valla bir çok kişiye sıradan gelebilir de bence gayet basit ve de güzel bir şey yapmışlar. Benim gibi farklı şehirde yaşadığı için sadece forma alarak, Vodafone hat alarak ya da Lukoil'den mazot alarak destek olabilecekler güzel bir jest bence. Çerçeveletip asarım ben bunu. :D

YSY dedi ki...

@Övünç

Benim anladığım kadrolar 28 kişi bununda en az 14 tanesi yerli olmak zorunda ve bunlardan bir taneside türk kaleci olmalı.

Bu arada yanlış anladığım birşey, ilk onbir tamamen yabancılardan oluşabiliyormuş ama 18 kişilik maç kadrosunda en az 7 yerli olması gerekiyormuş. Bu durumda ilk onbiri sahaya full yabancı çıkarsan yedekleri yerlilerden dizmek zorundasın o yüzden illaki ilk onbirin içinde iki üç tane yerli olacaktır. Bu açıdan baktığında bizde üç tane adam girer ilk onbire onlarda töre, olcay tolgadır.

turkkant dedi ki...

Ömer Üründül isabetli bir yorum yapmış:

"Beşiktaş'ın oynadığı futboldan keyif alan bir yazarım. Ama her zaman baş ağrıtacak önemli bir saha içi rahatsızlığını sık sık gündeme getirdim. Beşiktaş yüksek tempolu, presli ve dikine etkili oynayan bir takım. Ama maçların bazı bölümlerinde ve güçlü rakipler karşısında mutlaka kontrol futbolunu da uygulamak gerekir. Ama Beşiktaş kadro yapısı itibariyle gerekli pas trafiğini sağlayamıyor. F.Bahçe oturmuş pas trafiğiyle Beşiktaş derbisinde oyunu kontrolünde tutup üç puanı kazandı. Galatasaray, F.Bahçe gibi topa fazla sahip olma oranı olmamasına rağmen Beşiktaş karşısında ilk yarının tamamında sürekli pas yaparak rakibine tempo bulma ve hücum etme şansı bırakmadı. Bir derbide eğer ev sahibinin ilk yarıda topa sahip olma oranı yüzde 40'ın altındaysa, ortada çok ciddi bir sorun var demektir."

Şu açıdan bakmak lazım, tempolu, dikine oyunu şu iki alternatiften biriyle birleştiremezseniz psiklojisi büyük maçlarda her zaman sıkıntı yaşarsınız:

- Ya gerektiğinde pas yaparak oyunu kontrol edebileceksiniz, (Veli-Atiba kalitesi ile bunu yapamazsın).

- Ya da derin savunmayı iyi yapıp etkili kontratak beceriniz olacak. Mevcut defans dörtlüsüyle bunu yapamazsın).

Barreto dedi ki...

@turkkant

eğer o iki alternatiften biriyle birleştiremiyor-san geriye son seçenek kalıyor.

- Önde basmak: İdeali Pektemek -Ba ikilisi ama neticede çift santraforla rakibi geriden oyun kurarken stoperlere veya derinden top kullanacak ortasaha oyuncularına pres uygulamak. Pektemek yoksa Cenk'le yapmak bunu.

Her iki derbide Anadolu takımı gibi oynadık. Hem FB'nin hem GS'nin stoperleri olabilecek en rahat oyunlarını oynadılar. Hiç rahatsız edilmediler. Çift santrafor meselesi biraz ihmal ediliyor. Özellikle Atiba'nın olmadığı bir ortasaha kurgusunda yalnız Veli ile göbekte rakibi boğamayacağına göre topu mümkün olduğunca uzakta karşılaman gerekiyor. Geriye yaslanan bir 4-2-3-1 de ister istemez topu rakibe bırakıyorsun, topun gerisinde koşarak yoruluyorsun. Zeminin bozuk olduğu, pas ve dribling özelliklerinin yeterince kullanılamadığı senaryolarda çift santrafor rakip kaleye daha çabuk gitmeni sağlayabiliyor. Hem Olcay hem Töre kanat savunmasına yardım edebildikleri için klasik 4-4-2 ve önde basma stratejisi daha mantıklı bir seçenekti.

B planı olmayan bir sistemde mütemadiyen Olcay çıkar Kerim girer, Ba çıkar Tosun girer...

cochise dedi ki...

@Basar @Barreto
Extensor'un futbolu algılayışını çok beğeniyorum. Gerçekten değerli bir aklı var. Beşiktaş hakkında da sık sık yazar. Hatta bizim çok eleştirdiğimiz Veli'yi GS'ye alma konusnu kafaya takmıştı bayağı.
Ancak her Galatasaraylı gibi hakem noktasına gelince tıkanıp kalıyor. Yazısının o kısmına çok sinrlendim. Empati sıfır. Biz değil başkası olsa yediğimiz golde bile ortalığı ayağa kaldırırdı. (Burak'ın veliyi itmesi). Oysa ben Veliye kırmızı gösterilmesini haklılaştırırsam yanına Melonun dirseğini koyarım. İkisine kırmızı ver hakeme tek laf edersem namerdim. Ya da Veliyi çevreleyen GS'liler tahrik eden Sneijder'e uyarı bile getirilmemesinin Beşiktaşlıları kızdırmamasını nasıl bekliyorlar.

Yine de her yazısnı okuyorum. Barkın'ın buraya kitlenmesi gibi ben de oraya kitlendim :)

ÖNEMLİ NOT: Maç sonrası kızgınlıkla dile getirmeyi unuttum ama maçın gizli kahramanı Şecu'dur. Aslında zaman zaman GS'yi sıkıştıracak preslerimi sanıyorum 5 kere soğukkanlıca çalımlarla atlattı. Oralarda top kapsaydık farklı olabilirdi...

Barreto dedi ki...

Son yazdığım mesaj ve Biliç'in taktik/formasyon esnekliği konusunda belki benim yerime Alex Ferguson konuşsa daha iyi olacak.
------------------------------------
The modern game requires versatility and adaptability, and any team that sticks to a rigid formation, be it 4-4-2 or 4-2-3-1, will soon find themselves in trouble. Ferguson recently told reporters:

In fact, United actually switched back to a 4-4-2 recently with explosive result, winning 2-3 away to Chelsea with many pundits put it down to their width. After the game Ferguson said he had made the switch back after hearing an 80-year-old grandmother from Rochdale called Margaret bemoaning his use of the diamond formation on the club’s in-house television channel.

Kabaca çevirisi:

Alex Ferguson "Günümüz oyunu çok yönlülüğü ve (farklı koşullara) uyum sağlayabilmeyi gerektirmektedir. 4-4-2 veya 4-2-3-1, katı bir dizilişe bağlı kalan herhangi bir takım kısa bir süre sonra kendisini sorunların içinde bulacaktır." dedi.

Nitekim United, Chelsea'ye karşı, pek çok spor yazarının onların (United'ın) oyun genişliğine bağladığı 3-2 lik müthiş bir deplasman galibiyeti kazanarak 4-4-2 ye geri dönüş yaptı.

Maçtan sonra Ferguson, kulübün kendi televizyonunda Rochdale'den 80 yaşında bir büyükannenin Margeret'e (sunucu) baklava(diamond) dizilişini kullanmasıyla ilgili serzenişini duyduktan sonra dizilişi değiştirdiğini ifade etti.
-----------------------------------
Fazla ilham verici değil mi?

Basar dedi ki...

Orasına bakma abi. O kadar fanatizm olur :)

Barreto dedi ki...

Çeviride düzeltme yapayım pardon:

Maçtan sonra Ferguson, Rochdale'den Margaret isimli 80 yaşında bir büyükannenin kulüp televizyonunda baklava(diamond) dizilişini kullanmasıyla ilgili serzenişini duyduktan sonra dizilişi değiştirdiğini ifade etti.

alper dedi ki...

Vay arkadaş ya.Şu blogda extensor denen GS li çocuk için bile methiye içeren yazı yazılmış ya bu BJK her derbide 10 değil 8 kişi kalsa hakkıdır arkadaş.İddia ediyorum şurda yorum yazan 10 bjk lıdan 9 u o çocukla bir kahvede maç izlese cinnet getirir cinayet işler..Prensip olarak GS lilerle fitbol konuşmam yav he he der geçerim dinden imandan çıkmamak için.

alper dedi ki...

Bu arada beyler bugün F.Terim'in katıldığı bir organizasynda sanırım ülkede ki Teknik direktörlere bu sene sizce şampiyon kim olur sorusu sorulmuş.
fb %31
bjk %24
gs %34
bursa %2
Trabzon %2
diğer %8 ....çıkmış..

Yani 8+2+2= yüzde 12 si teknik direktörlerin geri zekalı.Hele şuanki puan durumunda.Süzme geri zekalı hemde..Bu ülkeden ve bu ülkede ki teknik direktörlerden cacık olmaz..Bunu yazdık bir kenara..

Sonra şampiyonluğumuz hayırlı uğurlu olsun..FB nin ikinciliği GS nin üçüncülüğü de hayırlı olsun..Bu yabancı sınırlamasının kalkması karşılığı BJK ya şampiyonluk sözü verilmiştir.S.Seba sezonunda Y.Demirören başkanlığında yabancı sınırının kalkması karşılığı yapılan uzun pazarlıklar sonucu şampiyonlukun tarafımıza verilmesi kararlaştırılmıştır.Hayırlı uğurlu olsun..Meşaleleri yakın..

Ulan şu yorumu alıp bloğunda yazacak ve bu sitede bile link verilen en az 15 tane GS li blogger çıkar bir kaç güne..Biri de extensor olur.Bazı BJK lılar onu okur bazıları link verir tıklatır para kazandırır reklamını yapar.Bu BJK lılara herşey müstehak yav.Ben fırıncıya GS lilere ekmek sattırmamaya çalışma taraftarıyım..

BesiktaskUlan dedi ki...

Ömer Üründül'ün referans verildiği bir futbol muhabbetini bölmek gibi olmasın ama Extonsor hakkında bir iki kela etmek istiyorum.

Koca paragraf yazmış, sonunu da şöyle bağlamış;

"Yahu önce kendinize güvenin mücadele edin, sonra hakem konuşalım." -Bize diyor-

Buradaki "ulvi" amacı görüyorsunuz herhalde. Sanki her şey güllük gülistanlıkmış, Atiba haksız atılmamış, Melo dirsek atmamış gibi davranıp, "ama siz de oynayın" demeye getiriyorlar. İşte biz bu yoruma iyi niyetli olarak bakarsak, haftalardır belimizi büken hakem hatalarını unuturuz.

Sonra da, sezon sonunda "tamam ama biz de şunu yapamadık" diye hayıflanırız. Oysa onlar olmasa şimdi 5 puan farkla öndeydik. Lig bitince yine her şeyi unutacağız-unutturulacak.

Bakın nelere gülüyormuş arkadaş;

"Hakem bu maçı doğrudan etkiledi mi? İlk devre bir Sabri’ye çıkmayan sarı kart var, bir Veli’ye çıkmayan sarı kart var. Hakem kusursuz yönetse Veli en fazla ikinci sarıdan kırmızı yiyecekti. Bu maçtan sonra da hakem konuşmak komik…"

Melo nerede? Attığı dirsek? Bu kadar art niyetli bir metni yazan insanın futbol aklından şüphe ederim. Kimse kusura bakmasın ama futboldan anladığına da inanmam. Eğer illa futboldan anlıyorsa, o zaman kör olma ihtimali kalıyor geriye. Devam ediyor;

"Devre arası Sabah gazetesi Galatasaray muhabiri Mehmet Özcan ve Lig Radyodan Ilgaz Çınar’la konuştuk. İkisine de maçın bir duran topla veya uzun şutla çözülebileceğini yoksa gol olmayacağını söyledim. Tam beklendiği gibi bir duran topla çözüldü ve Beşiktaş hemen mağdur psikolojisine girip olmadık bir kırmızı kart görerek maçı 3 ay önce oynanan Fenerbahçe maçına çevirdi. Fakat 0-1’den sonra Galatasaray, Fenerbahçe kadar akıllı oynamadı."

Mağdur psikolojisine girdiğimiz için kırmızı kart yemişiz. Ne kadar derin, ne kadar manalı bir açıklama, değil mi?

Benim de teorim, Beşiktaşlı futbolcuların sosyal medyadan aşırı etkilendikleri yönünde. Bir şekilde taraftara yaranma çabasındalar fakat bunun adını mağdur edebiyatı koymak, resmen hakarettir, küfürdür, bilinçaltındaki öfkeyi kusmaktır. Ekşi'de yazan GS'li trollerin ağzıyla bana futbol anlatamaz.

"Come on, give me break!" der, bitiririm.

Bilic ile ilgili daha önce yazdığım için tekrar konuya girmek istemiyorum.

Ama bu adamın tipik bir GS'liden ve GS'li bakışından farklı bir tavrı olduğunu da düşünmüyorum.

Kişisel olarak futbola objektif bakıyoruz diye herkesi öyle sanmayalım.

BesiktaskUlan dedi ki...

Yok arkadaş, @alper tamamen haklı.

Bakın Burak'ı nasıl aklamış;

"Bugün Milliyet gazetesi Sahtekar Burak şeklinde başlık atıyor. Bakın tırnak da yok. Taraftarlar "Sahtekar Burak" diye bağırdı şeklinde haber yaparsanız bile "Sahtekar Burak" yazarsınız. Fakat niyet belli. Niyet öfke yönlendirecek şamar oğlanını belirlemek. Burak hiçbir futbolcu arkadaşına kasten tekme atmadı, hiçbir rakip taraftara Volkan Demirel gibi dönüp cinsel organlarını avuçlamadı. Hatasız bir melek falan demiyorum ama ülkenin en öfke kusulan, en nefret edilen karakteri olmak için en son 2-3 sene önce bir haksız penaltı kazanmış olması yetmemeli. Biz Burak'ı sahtekar, hırsız vs ilan edebilecek kadar temiz bir ülke değiliz!"

Bu mu objektif, futboldan anlayan adam? Ahlaksız bir ülkeyiz diye "az ahlaklı" olan haklı yani?

GS'nin Cumhurbaşkanı ziyaretinden bahsediyor, eleştiriyor -güya- ama nedense araya bizi sıkıştırmadan edemiyor;

"Geçen gün gördüm, Beşiktaş başkanı Fikret Orman muhtemelen almış bir gazeteciyi gitmiş sabah namazında haberi yokmuş gibi fotoğraf çektirmiş. Twitter'a "Ne güzel yahu, ibadet zaten gösteriş için yapılır" yazmıştım ve İranlıların bir sözünü paylaşmıştım. 1979 İslam devrimi ve şeriatçıların başa geçmesinden sonra İranlılar durumu şöyle özetlemiş. "Eskiden evde ibadet eder, dışarıda eğlenirdik şimdi dışarıda ibadet edip, evde eğleniyoruz" Maalesef bu gibi yönetim düzenleri rant elde etmek için ibadeti göze sokmak zorunda bırakıyor."

Bir hafta önceki yazısında, "Galatasaray için: Tecrübeli oyunculardan kurulu, akıllı ve yetenekli futbolcuları olan, teknik kapasitesi yüksek fakat yavaş, fizik gücü düşük ve dayanıksız bir takım." yazan adam, bir hafta sonra Beşiktaş maçında, "Eylül Ekim aylarında Şampiyonlar Ligi’nde dayak yiyen Galatasaray moralman çökmüştü ama iyi bir fizik alt yapı vardı. Hamza hocanın gelişiyle özgüven arttı ve takımın fizik gücü sonradan açıldı" diyor. Nasıl da hemen kondisyon yüklemesi yapılmış değil mi?

Bakın özel Burak takıntısı da devam ediyor; "Burak Yılmaz bir röportajında “hiç bu kadar koştuğumuzu hatırlamıyorum, hiç olmadığı kadar çok çalışıyoruz ama karşılığını alamıyoruz” demişti. Bu hemen alınabilecek bir karşılık değildi zaten. 90+5’te atabildiği depar Ağustos ayında attığı deparların karşılığıydı."

Vay arkadaş, onca zaman "bilerek koşmama" ihtimali aklına bile gelmiyor yazarın. Son bir haftada açılmış, demek ki Prandelli öyle ucu ucuna ayarlamış.

Söz konusu Burak olunca her türlü küfür kıyamet serbest;
"Geçen hafta Mersin'in kalecisi Nihat bile diyor ki "Ben çıkmıştım, Burak bana çarptı ve her zamanki gibi kendisini yere attı" Şuursuzluğa bakın! Kusura bakmayın kibarlığımı koruyamayacağım. Futbolda zeka çok önemlidir. Bu kaleci de zekası yetmediği için penaltı yaptı. "

Kaleciye daha ağır ne söylenebilir? Velev ki çocuk hatalı davrandı, bu küfrü hak etti mi demek oluyor?

Yani anlatmak istediğim, bunun hakem görüşüyle ilgisi yok, adam bariz şekilde futboldan anlamıyor, uzun cümleler kurup, büyük laflar, ufak detaylar vererek öyle bir intiba uyandırmaya çalışıyor.

Bunlar ilk gördüğüm örnekler, ondan sonra bana sol açıkta koşan adamı, 4-3-3 dizilimini anlatsa da bir önemi kalmıyor.

Bunu da Beşiktaşlı kardeşlerime amme hizmeti olsun diye not düşüyorum.

Hiçbir GS'liyi dikkate almamak gerekiyor. @cochise kusura bakmasın lütfen, genel olarak bu adamın tarzını göstermek gerekiyordu.

Mayor dedi ki...

walla theo'ya burada hak vericem.
Ihtiyacimiz olan bolgelerdeki turk oyunculari yabancilar ile degistirmek en cok bizim ihtiyacimiz olan sey.
kaldi ki bu adamlara odenmis paralar ve verilen maaslar gs ve fb deki emsallerine dokulen paralardan cok daha az. bu demek oluyor ki onlarin ellerindeki bu adamlar ellerinde patladi, ya zararina satacaklar ya da 6 milyonluk adamlari yine 5-6 milyona aldiklari yabancilarla degistirip klubede oturtacaklar.

simdi gidiciler belli olsun yerine gelecek adam cok. sadece hirvat liginden bile veli x 2, serdar x2 kapasitesindeki adamlari ayni paraya veya daha ucuzuna cikartirlar.

Basar dedi ki...

Beyler fanatiklikten uzaklaşalım, burada Beşiktaşlı'lığından şüphe ettiğiniz kimse yoktur herhalde! Blog ahalisini fikirleri okuyan ve tartışan insanlar olarak görüyorum. Vay bir gs'liden nasıl örnek verirsiniz muhabbetine girmeyin zira senelerdir bu sayfanın sağında sürekli yazıları asılan bir blog extensor. Demek ki birden fazla insan kendisini okunabilir bulmuş...

Yazıyı, adamın gs ve hakem hakkında subjektif düşüncelerini görelim diye değil Beşiktaş hakkında dışarıdan bakınca maç analizinde neler gözüküyor ona bakalım diye koydum. Özellikle Biliç, Beşiktaş'ın oyun sistemi ve Veli ile ilgili bu yıl kendi düşüncelerime paralel birçok yazısını gördüm. Bu maç genelinde de düzgün bir maç analizi yapmış (hakemden bahsetmiyorum, iki takımın oyun sistemlerinden bahsediyorum). Yazısında Beşiktaş ile ilgili birçok konuda analiz var (ön libero yedeksizliği, Oğuzhan'ın oyun-kondüsyon yapısı ve Biliç'in ona bakış açısı, Gökhan-Telles eşleşmesi, Biliç'in teknik direktörlüğü) ve ben bu analizleri burada tartışılabilir değerde buluyorum. Yazısına da bakınca hakem ile ilgili yazdıklarını pas geçip analitik yazdığı konulara bakıyorum. Bu konularda fikir beyan edeninizi göremedim!

Subjektif bulduğunuz yorumlarına itirazlarınızı da bize değil extensor bloğunun altına yazıp bir zahmet kendisi ile tartışın. Burada kendisinin sözcülüğünü yapmıyoruz.

cochise dedi ki...

@BesiktaskUlan
Extensor'u yedirmem dermişim :)

Abi niye kusura bakacam. Herkesin futbola bakışı, yazar beğenisi farklı ve çelişki aransa herkeste bulunur. Lakin hakem meselesine bakış açısına kızdığımı ben de açıkça yazdım. Burak meselesi zaten okuduğumda çok güldürmüştü.

Elin extensoru bloğumuzda konu olmuş yahu.Tam da GS maçını tekrar izlediğim bugün Brumanın serdara hareketi de faul değildi yazmış dayanamadım yazdım birşeyler adama. Olcay Emreyi hafiften dokunur biz faul değil demeyiz sadece sarı deriz. Adama az da olsa eliyle eli çeker; denge bozar faul yok der...

cochise dedi ki...

@BesiktaskUlan
Extensor'u yedirmem dermişim :)

Abi niye kusura bakacam. Herkesin futbola bakışı, yazar beğenisi farklı ve çelişki aransa herkeste bulunur. Lakin hakem meselesine bakış açısına kızdığımı ben de açıkça yazdım. Burak meselesi zaten okuduğumda çok güldürmüştü.

Elin extensoru bloğumuzda konu olmuş yahu.Tam da GS maçını tekrar izlediğim bugün Brumanın serdara hareketi de faul değildi yazmış dayanamadım yazdım birşeyler adama. Olcay Emreyi hafiften dokunur biz faul değil demeyiz sadece sarı deriz. Adama az da olsa eliyle eli çeker; denge bozar faul yok der...

ANNA ALEX dedi ki...

% 3 BİR UYGUN FAİZ ORANI AT FİNANSAL HİZMETLER SECURE SADECE

SADECE% 3 BİR UYGUN FAİZ ORANI AT FİNANSAL HİZMETLER GÜVENLİ. BİZİM MALİ HİZMETLER HAKKINDA DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN, şimdi BİZE, BİZ KİŞİSEL VE ​​TİCARİ FİNANS HİZMETLERİ SUNUYORUZ. BİZİM ASGARİ SERMAYE TUTARI 10.000,00 VE 1 YIL BİR ASGARİ SÜRESİ AİTTİR. Bir HIZLI VE KOLAY FİNANS ALMAK İÇİN BUGÜN BİZE ULAŞIN. jacksonmortgagcompany@gmail.com devam ayrıntıları.
Ad Soyad:
Cinsiyet:
Medeni hal:
Meslek:
Ülke:
İletişim Adresi:
Aylık gelir:
İstenen kredi: miktarı
Kredi Süre:
Telefon numarası:
kredi nedeni:

Yorum Gönder

Ara