.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

21 Kasım 2014 Cuma

STSL10 / Beşiktaş - Kasımpaşa


Pazar / 19:00 / Özgür Yankaya

Hakem hakkında bilgi: Yankaya geçen sene Gençlerbirliği'ne 1-0 mağlup olduğumuz ve Torku Konyaspor'u 3-1 yendiğimiz maçları yönetmiş. Konya maçındaki yönetimi çok beğenilmiş, Gençlerbirliği maçındaki yönetimi ise vasat bulunmuş fakat gene de Türkiye hakemlerinin ortalaması düşünülünce geçen seneden iyi bir referansı var. Kartlarına sıklıkla başvurmayan bir hakem olmuş Beşiktşa maçlarında.

Sakatlığı bulunan oyuncular: Tomas Sivok, Uğur Boral, Tolga Zengin (şüpheli)

Cezalı oyuncular: İsmail Köybaşı, Pedro Franco.

91 Yorum:

kokocambo dedi ki...

İki takımda da stoper sıkıntısı var. Bence maçın durumuna bakılmadan atınç net olarak oynamalı. Bugün oynatma, yarın oynatma, bana bindokuzyüzbilmemkaçspor'a karşı oynatsan ne olur oynatmasan ne olur. Atiba milli takımdan geç döndü ve taktik idmanları kaçırdı. Yine de oynar. Keşke tek devrelik olmasa ama, iyi yaptığımız şeyleri yaparsak iki üç sıfırlı galibiyet sürpriz olmaz bana.

Ayrıca, blogda bir şeylerin değişmesinin zamanı geldi. Emeği geçenlere saygı ve teşekkür ancak bu şekilde çok atıl kalıyor. Dinamik hale getirmek için önerim; gördüğüm kadarıyla en katılımcı arkadaşlar james sneijder, övünç, cochise, ysy, beşiktaşkulan vb. özellikle ilk ikideki arkadaşlar başta olmak üzere, derhal blog yönetixisi yapılmalı ve işi daha güncel, sıkı ve dinamik hale getirmeli. Moderatörler arası bir mail grubu oluşturmak suretiyle (örn. googlegroup) açılacak başlıklar üzerinde kendi aranızda konsensüs sağlanır ve başlıklar açılır. Belli ki bu arkadaşların vakti var veya bir şekilde yaratabiliyorlar, bu işe el atıp düzeltelim. Bu arkadaşlar aynı zamanda ekşibeşiktaş'ın diğer hesaplarına da erişebilsinler, böylece en geniş haliyle her başlıkta zemginleşen içerik ve katılımla devam edilsin. Gerekirse ara oylama açsın shelbyl, en çok katılım sağlayan bu arkadaşları 5-6 kişi neyse oylayalım ve aralarından 3 kişiyi tayin edelim.

P.S.: Musa Muhammed'i göremedik ya la :/

du, levande dedi ki...

ersan değil de sivok ya da pedro oynayabilecek olsaydı atınç'ı oynatabilirdi bence biliç ama ersan da atınç da solak olduğu için bence necip'i oynatacak.

Adsız dedi ki...

@kokocambo

Katılıyorum, bu blogun biraz daha aktif adminlere ihtiyacı var. Karar blog sahiplerinin tabii, tarz meselesi çünkü. Her tarzın kendi içinde nedeni, öncelikleri ve verdikleri var.

Benimle ilgili görüşün için içtenlikle teşekkür ederim. Fakat bahsettiğin diğer isimler belki mesaj sayısı bakımından olmasa da, içerik olarak benden fersah önde. cartalete'de Mustafa'ya da yazdım, bazen tek bir mesaj bile hepsini anlatır, yani bir sürü yazdığımdan fazlaca. Einen katılıyorum, Övünç, cochie ve BesiktasUlan bunlar arasında öndekiler. Ben 10 yazarım onlarsa 1; ama aynı şeyi, hatta daha fazlasını bu 1 mesajla benden daha açık söylemekteler. Benimkisi "Beşiktaş var dediler geldik" formatında daha çok, başlık işi daha çetrefilli.

Sonuç olarak, bence de aktif arkadaşların bloga admin yapılması çok daha iyi performans yapılmasına neden olur. Yine de, bu tabii ki ortak görüşümüz; şimdi blog sahipleri düşünsün!

Adsız dedi ki...

Gerçi buraya admin olmak için ekşi sözlük yazarı olmak bir koşul mu bilemiyorum. Öyle olsa bile, hepsi öyle değilse bile diyerek, bu 3 arkadaşın bugüne kadar yazdıklarıyla kattıkları değer ortada.

Adsız dedi ki...

Unutmadan: Vodafone’luysan paketten 1, 3, 5, birini seç.

Değilsen ve benim gibi başka operatöre taahhüdün varsa yine benim yapacağım gibi Vodafone faturasız hat al, paketten birini seç. Yüklediğin her ay düşüyor.

can dedi ki...

@kokocambo
Bu meseleyi tekrar gundeme getirdigin icin cok tesekkurler. Daha once de bu konusulmustu bu blogda ama bir sonuc cikmamisti. Bloga bugune kadar emek veren herkesin hakkini teslim etmek gerekir ama bir bilemedin iki kisinin emegiyle yurumuyor. Bu kadar atil bir blogun hala bu kadar yogun takipcisi olmasi kendi basina inanilmaz. Ben spor haber sitelerinden cok blogu takip ediyorum; eger zamaninda postlar acilsa, daha sik yazilar ciksa, ne kadar zengin bir tartisma ortami olur dusunemiyorum bile.

Bu arada blogdaki ovguler uzerine hic yapmayacagim bir sey yapip vodafone karakartal reklamini izledim. Maalesef ben cok ruhsuz buldum. Sanki dolmabahceden inonuye taraftar yururken bir virus hepsini zombilere cevirmis, oyle ruhsuz ruhsuz tezahurat yapiyorlar gibi. Bilic ve futbolcularin kartal olup ucmasi cok sik olsa, icime bir kipirti verse de hayal kirikligina ugradim. Yahu su stad bir bitsin artik, camiaya bir can gelsin. Ilk konuya baglarsak, arkadaslar bir eksi acilimi yapip su bloga bir can getirin artik.

kokocambo dedi ki...

Arkadaşlar alınmasın, aklıma ilk gelen isimlerdi onlar. Yine değerli yorumlarıyla barreto, coolio, can ve basar'ı da eklemek gerek. İsimler çok mühim değil. Sonuçta burada konuşmaktan alıkoymaz ama derhal bir güncelleme gerek. Oluşturulacak kadro, inanıyorum ilerleyen zamanda değişik içerik ve konseptle blogda dönüşüm yapacaktır. Maçlardan önce olmasa da, sonrasında veya yeni bir tartışmada hemen buraya koşuyor. Bu bile, yeterli bir sebep.

cochise dedi ki...

blog meselesi hepimizin yarası anlaşılan. isimler önemli değil ama gerçekten birşeyler yapılması gerektiği açık zira benim için de bu mecra çok değerli. yazsam da yazmasam da hemen her gün buraya bir bakıyorum. ekşisözlükte yazılan 100 entry'densen buradaki 5-10 tanesi ni tercih ederim. Zaten spor siteleri, spor yorumcuları vb. leş durumda. umarım blog yöneticileri de şu duruma bi el atar.

Bu arada yazarlardan kaf açılmışken bi "Emireri" vardı ne oldu? (Trabzon'da yaşayan arkadaş)Nick mi değiştirdi ya da ben mi gözden kaçırıyorum?

Atınç meselesine gelince onun ilk maçı Franco ile olmalı. Sivok da idare edebilir ama Ersan gibi biriyle yaparsa açılışı olası bir kötü oyunda arka tarafta çok sıkıntı çekerler ve kabak Atınça patlayabilir. Psikolojik olarak kötü etkilenebilir. Keşke Asteras maçı gibi bir maçta şu tarz bir hazırlık yapsaydık. Gerçi öyle olmuş olsa bile Ersan-Atınç'ın çok kötü bir ikili olacağını düşünüyorum. Üstelik Kasımpaşanın hızlı oynayan ama havadan oynamayan bir takım olduğunu da düşünmek lazım. Ben olsam Atiba'yı arkaya atarım..

BesiktaskUlan dedi ki...

Blog ile ilgili yorumların hepsine katılıyorum, demek ki hepimiz aynı şeyi düşünüyormuşuz.

Kişiler gerçekten mühim değil ama vakit ayırıp beni zikreden arkadaşlara da teşekkür ederim. Hepsini bir yana bırakırsak, benim blogla ilgili temennim, mevcut yüksek potansiyelini daha iyi kullanması yönünde.

Buna basit bir örnek de vereyim; "EkşiSinema" Şu anda sektörde yavaş yavaş söz sahibi bir hale geldi, hemen hemen her yere çağrılıyor ve fikirleri alınıyor, her gün binlerce insan ziyaret ediyor onları.

Bence bu sitede de aynı potansiyel mevcut. Bizim gibi çok sayıda Beşiktaşlı var ve bu tarz nispeten farklı/sağlıklı yorumlara aç durumdalar. Çevremdeki herkes arayış halinde, siz de fark etmişsinizdir zaten. Bunlara biz de dahiliz, zaten o yüzden buradayız.

Burada tabii bir yol ayrımı çıkıyor ortaya; her Beşiktaşlı'nın ulaşabileceği, dikkate alınan bir site mi olmak isteniyor -ki bunun muadili Haber1903 maalesef- yoksa azınlık içinde herkesin görüş belirttiği, küçük ve şimdiki sisteme devam eden samimi/akılcı bir site mi?

İkisinin de artı/eksi tarafları var ama şüphesiz, bunun karar mercii site sahibi arkadaşlardır. Sonuçta hiçbirimiz, Haber1903'teki gibi "saçma sapan" insanların buraya doluşmasını istemeyiz, fakat bu kadar küçük çaplı olmak, yavaşlık ve dinamizmden yoksun bir hale getiriyor bizi.

Açıkçası karar vermek zor, burada bulunmaktan mutluyum, yazmadığım zaman dahi girip okumaktan, yorumlara hayran kalmaktan, "gerçek futbol seyircisi" insanlara bir arada bulunmaktan bir şikayetim yok.

10-15 kişiyiz ve gayet güzel akıl yürütebiliyoruz, çoğunlukla ortak kararlarda/fikirlerde bulunabiliyor, öğrenmeye devam ediyoruz. Ama işte bir yanım diyor ki, bu insanlar daha fazla kişiye ulaşmalı, ortalığı Haber1903 gibi kişilere bırakmamalı, KartalHaber gibi tetikçilere genç nesli kaptırmamalı, savaşmalı ve az da olsa dikkate alınır, söz sahibi olmalı.

Sonuçta başkan bizi dinlesin demiyoruz ama fazladan birkaç kişiye ulaşmanın da zararı olmaz. Açıkçası ben ortasını bulamadım, bu tezatları nasıl çözeriz hiçbir fikrim yok ama ufak çaplı bir değişim de şart. Bu haliyle kalsa bile, bence de yeni adminler edinilmeli. Benim de çok kuvvetli adaylarım var doğrusu.

Burayı Beşiktaş'a yakışan bir şekilde "kamusal ve ortaklaşa" şekilde kullanmak bile yeter aslında.

Zaten ilk yazıdaki, "oy verelim" cümlesine hayran kaldım, işte Beşiktaşlılık bu detayı atlamamaktır bana göre. Sırf o cümle için bile bu konu tartışmaya değer.

Diğer yandan Atınç'ın yeteneklerine güveniyorum doğrusu, hatta ilginç bir şekilde -yanılıyor olabilirim ama- bence iyi bir profesyonel kendisi. Sonradan girdiği maçlarda bile en ufak bir heyecan belirtisi göstermedi, o yaşta benim açımdan en önemli "yetenek" budur.

Onun dışında kiminle oynarsa oynasın, heyecandan kaynaklı hata yapmadığı sürece, yani ondaki esas yeteneği kaybetmezse, onun "yüzünden" kaybedeceğimiz puanlar bile önemli değil benim nazarımda.

Hata yapacaktır ama nasıl yaptığı daha önemli. Bu yüzden kiminle oynarsa oynasın, yeter ki oynasın diye bakıyorum.

Ve elbette, "Pique" olmadığını biliyorum. Şimdi, "genç adamı gördü, klasik Beşiktaşlı, hemen dünya yıldızı yaptı" muhabbeti dönmesin diye uyarayım dedim.

sadrazam dedi ki...

Teo admin olsun:)

Barreto dedi ki...

Evet, blogla ilgili dusunceler gayet mantikli.
Keske Sivok-Atinç gobegini kullanabilseydik. Ersan-Atinc riskli gozukse de Atinc oynatilmali bence. Keske formati bir kapsa bir daha da sirtindan cikarmasa. Bizim de bir Mertesacker imiz olmus olur.
Bu arada konuyu biraz dagitayim musadenizle!
Bir haftadir ekvator ve kolombiya'dayim. Burada normalde Besiktas pek bilinmiyormus. Pedro Franco sayesinde bilinir olmaya baslamis. Yalniz fanatik futbol takipcileri Pedro Franco'yu ve Besiktas'i taniyorlar. Bizimkiler vakitlice basarili bir transfer yapmis gozukuyor. Besiktas'a transfer olunca cok sasirdik diyenler var. ispanya veya italya ya gitmesi bekleniyormus. Buradan bakinca daha iyi anlasiliyor basarili transfer oldugu.

Basar dedi ki...

Haftaiçi de yazmıştım. Yarın lider olacağımıza inanıyorum. Gs-trabzon bitmedi gerçi ama buna inanıyorum. Defansı sorun etmiyorum, aylar sonra ilk defa hücumda yedekleri asları tam kadroyuz. Yediğimizden fazlasını atarız.

Basar dedi ki...

Theo kardeşin takımı yine sahasında fark yedi. Geçmiş olsun theo kardeş.

Barreto dedi ki...

Bu mac sonucunun ardindan bizim de GSyi yenmemiz lazim. Memleketteki rezil futbol sistemine comak sokulmasi icin iki torpilli kardesten birinin erken havlu atmasi cok iyi olacak. Trabzon'un GSye artik payanda olmamasi gerekiyor. Bu galbiyet bir baslangic olur umarim. Bu rezil iki takimli sisteme BJK yalniz basina meydan okuyamaz. Umarim Bursa FByi yener de lig dengesi acik ve bariz bicimde torpillilerin aleyhine doner, Federasyon ve yayinci kurulusun ayarlamalarini daha güç hale getirir.
Bu arada henuz ilk maci oldugu icin konusmak icin erken denilebilir fakat, Ersun Yanal gercekten bu ligin "bug" larini biliyor. Yabanci hocalar "Şarklı" gibi düşünemediğinden akılları ermiyor berbat ligimize. Oyunumuz küreselleşeceğine, giderek yerelleşiyor. Neresini tutsan elinde kaliyor. Bugün Newcastle maçını izledim, üstüne GS-TS maçını takip edip özetlerini izleyince böyle bir hissiyat oluştu.

Adsız dedi ki...

http://www.ligtv.com.tr/lig/spor-toto-super-lig/ozet/2014-2015/10/galatasaray-0-3-trabzonspor-mac-ozeti

02:31 ile başlayıp 03:06'da biten dakikalarda TS'li oyuncuların golden önce itiraz ettiği pozisyonu izleyiniz lütfen. Bir de çizgi hakeminin nerede durduğunu ve nereye baktığını da.

http://www.youtube.com/watch?v=yEasYU4P8pg

Barreto dedi ki...

Bunu da yazmayayim diye dusunmustum aslinda ama, Trabzon ilk golü hakeme atti. En çok Beşiktaşlılarin sevecegi cinsten. Hakemi de yeneceksin ya. Çizgi hakemleri sinsi biçimde iş görüyor. Orta hakem ne şiş yansın ne kabap takilirken, çizgidekiler maçı bir taraftan alıp öbürüne veriyorlar. Video replay-challenge olayı gelmeli. Milyar dolarlık endüstriyi, insan faktörüne kurban et, nereye kadar. Futbol nerdeyse 100 sene onceki kurallarin aynisiyla yonetiliyor. Teknoloji devasa ilerledi, herkesin kolunda kronometre var, hala oynanmamiş zamani gaz lambasiyla belirliyorlar. Malesef futbolun siyaseti var. Öyle olunca bir çizgi hakemi, "suikastçi" gibi tesir edebiliyor. Karar verme yetkisini insanoğlu hakemlerden alip canli olarak görüntüleri inceleyip anlık karar verebilen bilgisayarlara devretmedikçe, adalet fakan beklemeyin. Türkiye'de GS/FB lehine, Dünya kupasinda ev sahibi Brezilya lehine, baraj naçlarinda Platini'nin memleketi lehine. Ne tesadüf.

Adsız dedi ki...

Ben de bizim olmayan bir maç pozisyonunu yazarken önce düşündüm. Fakat artık bana göre bu olaylar tam da bizimle ilgili. Özellikle çifte standardı anlatmak bakımından. Tıpkı Töre “hadi ordan” der gibi f.off diyerek gitti diye kırmızı yerken birinin hakemin dibinde peşpeşe 3 defa bunu söyleyince sarı bile görmemesi gibi. Üstelik bu son pozisyonun bir de “ohannes” durumu var ki evlere şenlik. Öncelikle, pozisyon olur, çarptı filan diye arada kalırsın ama bu resmen penaltıya bile hakaret. Pozisyon dibinde cereyan eden çizgi hakemini de geçtim; ismini hatırlamıyorum geçmiş zaman eski bir hakem tv’nin birinde “hakemin görüş açısı kapanabilir, bunun için bizde 2 metre kuralı önemlidir” demişti. Burada orta hakemin de önü en az 5 metre boş.

Diğer taraftan; taraftar bunu yaparken, yönetimin bu hakem yönetimlerine ağırbaşlı davranmasını, çoğu taraftarın aksine, gayet yerinde buluyorum. Burada şöyle bir denge var; yönetimin her hassas demeci taraftara 1 yansıyorsa teknik heyet ve futbolculara en az 5 yansıyor. Yönetim vakti zamanında ilkokul ödevi gibi hakem hataları sunumu yapanların aksine gayet vakur bir duruş sergiliyor. Bence bu özellikle futbolcuların rasyonellikten uzaklaşmadan kendi futbollarını oynamaları için çok önemli. Ayrıca onca yıl ülke futbolumuzu takip eden biri olarak açıklıkla söyleyebilirim ki, bu sene yaşananlar hiçbir sezona benzemiyor; bu kadar ayan beyanlarını (vitamin iğneli Şahin oto gazlı naneler hariç) hiç hatırlamıyorum. Aksini söyleyen çıkabilir ama Samsun maçı rezaleti bile bir maçlıktı; gerçi o da yetti ama öyle bir anda oldu bitti işte. Yani bunlar öyle Beşiktaş yönetiminin hayt huyt demesiyle çözülmez; çünkü medya belli.

Aynen bu şekilde vakur devam yönetim. Beşiktaş’ı 30 yıldır aktif olarak takip eden biri olarak, Büyük Başkan’ın “gerekirse hakemi de yeneceksiniz” sözünün en fazla uyacağı sezon bu 2014-2015 sezonudur bence. Bu bakımdan biz taraftarlar için de gayet güzel ve heyecanlı bir Beşiktaş ortamı oluşuyor. Her maç büyük heyecan, her maç büyük aşk!
Yeter ki Şeref’inizle oynayın, Hakkı’nızla kazanın.

not: yine ve yeniden 1, 3 ve 5.

cochise dedi ki...

Trabzonu hiç sevmem ama Cardozo'nun gol alınca çizgi hakemine bak bu gol sana girdi benzeri yaptığı harekette içimin yağları bayağı eridi. İkinci yarıya bakamadım; keşke baksaymışım eğlenceyi kaçırmışım. Bu arada GS maçın ilk 20 dakikası çok iyi oynadı. alanı çok iyi kapatıp pozisyon da buldu ne zaman Trabzon oynamaya karar verdi işler değişti. Bizim de GS'ye karşı nasıl oynamamız gerektiğine güzel bir işaret. Öyle korkak ürkek ve yavaş oynarsak kaybederiz çünkü birebirde daha güçlü ve teknikler ama sürekli tempo yaparsak; dayanamazlar bayıltırız.

Not: Constant'ı sadece bu maç değil genel olarak çok beğendim. Tam da bizim ihtiyacımız olan tipte bir oyuncuymuş. Çok yönlü, yürekli. Atibanın bi tık iyisi sanki...

Adsız dedi ki...

Hoca Ümit Karaal'ı oyuna almazsa 10 kişi kalabiliriz.

ve orta alanda her top Sosa'ya atılmalı.

Basar dedi ki...

Motta böyle oynarsa benim tezimi çürütür! Kırmızıyı resmen hakem göstermedi, bir sonrakine acımaz... Aslına bakarsanız Sosa etkisi ile zaman zaman şiir gibi oynuyoruz.

Adsız dedi ki...

Necip herkesi şaşırttı nazar değmesin.

Duran toplardan iş yapmaya başladık bu güzel.

Yıllardan sonra düzgün bir golcümüz oldu ona da nazar değmesin.

Diğer taraftan LickTv spikerleri şüphe olmayan bir pozisyonu şüpheli yapmak için neden bu kadar uğraş veriyor anlamak mümkün değil. "İşte yeniden bakıyoruz ofsayt var mı diyeeee, ......" devamı gelmiyor çünkü yan kamerada kabak gibi görünüyor ki ofsaytla alakası yok. Ama yine de: "akşam Maratonda tekrar baakaaşdssaffaas".

Selim dedi ki...

İlk yarıda bu kadar sertliğe karşı Beşiktaşım iyi reaksiyon gösterdi, ama hakem dörtlüsü cidden berbat. Motta da her an kırmızı yiyecekmiş gibi oynuyor.

BJK4EVER dedi ki...

Abi su Motta harbiden sinir bozucu yahu. Sanki bilerek yapiyor arkadas. Hakem art niyetli olsa o makastan 2. sariyi rahat gosterirdi. Bilic neyi bekliyor anlamiyorum, adam hem formsuz, hem bu mac kotu oynuyor, hem sarisi var. Umit Karaal'i alamayacaksan da Atiba'yi solbeke cekip Oguzhan'i al bari. Bu saatten sonra bu maci anca 10 kisi kalirsak veririz, bari bunu engelle Bilic....

Adsız dedi ki...

Motta iyice sinir bozmaya başladı. Önüne gelen her topu ileriye abanıyor vatandaş. Kerim de dağınık bugün. Motta-Ümit ve Kerim-Olcay değişikliği sorunu çözer.

Demba Ba aktif dinlenme sırasında geride defans yapıyor. Gerçekten tam takım oyuncusu.

Ugur dedi ki...

Necip maçın kahramanıdır. Çizgiden çıkardı, 2. golü attırdı, defansta çok iyiydi. 90. dk ileriye depar atıyordu hala. Nazar değmesin.

can dedi ki...

Bireysel olarak basta Gokhan, Motta ve Kerim olmak uzere takimin buyuk bolumunun berbat oynadigi bir macta gelen rahat 3 puan cok guzel. Bursa galibiyetini bekliyoruz.

Basar dedi ki...

Admin uyuma theoya bir kutu xanax gönder! Depresyondadır zavallı!

Adsız dedi ki...

Ligimizde 10’dan fazla takımın kullandığı “rakip üstüne gelince kalabalık karşıla, topu kazanınca sağdan soldan ve ortadan kaçan 3 tane tavşandan birinin alanına yolla, 2-3 oyuncu daha onlarla hızla çıksın ve gol olsun” taktiğini diğerlerine göre daha hallice beceren Kasımpaşa’nın böylece çözülemeyecek bir olayı yoktu aslen. Sorun, elde hangi oyuncuların olduğu ve ne yapılması gerektiğiydi.

Bu aşamada Bilic’in taktiği başarılı oldu. Bir tek Beşiktaş alt yapı patentli ve tehlikeli Adem’e Ersan’ı yapıştırdı. Onun dışında tüm takım defansif olarak alan kapattı, rakibin her topuna en az 2 kişi bastı. Bunu yaparken kazanılan toplarsa hep ayağa oynanarak ileriye sevk edildi. Bir tek Motta, çoğunda ileriye salladı.

Elbette bu oyun düzeninde en önemli bölge orta alandı. Orta alan ve onlara embedded kanat hücumcusu oyuncuların defansta ve hücumda çoklu oynayıp, gerektiğinde ayağında top tutup gereğinde paslaşıp, birlikte ileri geri akması gerekiyordu. Çünkü rakibin o 10’dan fazla takım arasındaki temel farkı, kısmen set hücumu da yapabilen ve bireysel olarak fark yaratabilen ayaklara sahip olması.

Fakat bu set hücumu, yine ligimizdeki bu tür takımların hemen hepsinde olduğu gibi, hazırlık paslarına dayanmayınca ve orta alanda sağlam bir CM’leri olmayınca, bu zayıf nokta Beşiktaş’a üstünlük oldu. Zira geride takım olarak iyi kapanan Beşiktaş (ki bu rolde Necip ve Ersan neredeyse hatasız oynadı, özellikle Necip) orta alanda da top tutan ve bu topları yine takım olarak ileriye taşıyan bir oyun anlayışı ile fazla strese girmeden oyununu oynadı. Orta alan demişken, nasıl Motta defansta ve top çıkarmada etkisizdi, ortada bugün buna uymayan isimse formsuz Veli oldu.

Bunun için 1 yıl önce Beşiktaş’ın orta alanında kilit isim tek başına Atiba’ydı. Atiba’ya bu şekilde kilit rol oynayan Sosa da eklendi. Barça değilseniz topu ileriye taşırken ortadaki oyuncularınızın vizyonu çok önemli. Atiba ve Sosa, biri defansif öteki de ofansif yönü daha kuvvetli olarak buna sahipler.

Bugün Frei, Töre ve sonradan oyuna giren Olcay ve Oğuzhan daha az dağınık oynasalardı maç 5’lik olabilirdi. Çünkü orta alan neredeyse 90 dakika tamamen bizimdi. Frei’nin halini anlayabiliyorum; haftalar sonra forma kaptığı ve henüz genç olduğu için kendini göstermek adına takım oyunundan uzaklaştı. Töre ise dış mihraklardan etkilenmiş olabilir. Diğer ikisinin itme güçlü gazla çalışan roket yerine 16 valflı ve 4 silindirli Alman arabası modeline daha fazla adapte olmaları gerekli. Aslında Olcay bunun emarelerini göstermişti. Oğuzhan için ise; şu anda takımdaki hücumcular arasında en iyi yeteneğe sahip olup, Arsenal gibi total futbol mentalitesine herşeyini vermiş bir kulübün altyapısında yetişmiş bir oyuncu olarak, içinde sakladığı takım oyununu ortaya çıkarmasını diliyorum. Çünkü bu şekilde sadece Beşiktaş değil kendisi de kazanacak, hatta daha çok.

Penaltı penaltıydı, değilse söylüyoruz. 2. golde Demba Ba’nın pozisyonu ofsayt değil, bilakis o kadar hızlı topun döndüğü bir ortamda nasıl sezgi sahibi olunup ofsayttan kaçılır bunun dersini verdi. Beşiktaş’ın 2 tane ofsayt diye kesilen ama olmayan önemli gol şansı vardı. Sosa’nın düştüğü pozisyon verilebilir de, verilmeyebilir de. Hakem verseydi kimse noluyor hacı diye sormaz, hatta Maraton’da 30 defa bakıp sonunda penaltı derlerdi, o derece. Motta’nın pozisyonuysa bence değil. Hakemin maçın 2. yarısının 2. döneminde Beşiktaş ceza sahası önünde frikik verdiği pozisyonlardan Necip’in pozisyonu faul değildi. Beşiktaş lehine hakem hatası olarak görebildiğim tek pozisyon, Motta’nın sarı kartı varken rakibine dalması ama 2. kartı görmemesiydi. Fakat bu olduğunda zaten 20. dakika filandı.

Maçın adamı: Necip. Oynadığı güzel oyunu bir de bunca baskı altında oynadığını düşününce, aferin çocuk.

xiyar dedi ki...

teknik direktörü ve oyuncularıyla son yılların en güzel takımı bu. oynamaktan zevk alıyorlar, iyi oyunun püf noktası bu. çoğu çok genç, tecrübesiz ve duygusal, baskı hissetikleri maçlarda sorun yaşıyorlar. onun için derbileri ve dönüm noktası olabilecek maçları oynamakta sıkıntı çekiliyor. ama arsenal, totenham gibi kimsenin bir beklentisinin olmadığı maçarı ise çok iyi oynuyorlar.
takım her geçen gün daha iyiye gidiyor. bir-iki oyuncuyla onümüzdeki birkaç seneye damga vurur. hem de iddia ediyorum, yalnızca turkiye'de değil, avrupa'da da bayağı iş yapar. eksikler ise sağ bek ve orta saha. ama transfer değil, altyapıdan, alt liglerden, serdar ve atiba-veli ikilisini yedekleyecek ve hatta zorlayacak bir-iki oyuncu. bilic'in bana gore en eksik yani bu simdilik. iyi bir takim, oyun felsefesi filan yerlestirdi, sistem oturunca, veli, necip gibi siradan oyuncular siritmadan oynayabiliyorlar. ama takıma hicbir genci monte edemedi su ana kadar. bu biraz da başarısız olma korkusundan kaynaklanıyor bana göre. biraz daha başarı kazanıp yerini saglamlastirdikca bu konuda daha cesur adimlar atacaktir.
bir diger hatasi bilic'in, cok fazla oyunun icinde olmasi. neredeyse rakip oyuncuya faul yapacak. bu heyecanli hali oyunculara da yansiyor.
veli beşiktaş'tır. inşallah sözleşme yeniler. şu an en değerli oyuncularımızdan biri.
necip'e de helal olsun, hangi mevkiye koysan, elinden geleni yapıyor. ha çok iyi değil belki ama ağzıyla kuş tutsa bizim çok bilenlere yaranamaz.
bu takımı seviniz.

can dedi ki...

Maçı kazanmasaydık kendisini çok tartışıyor olurduk, kazandığımız için arada kaynamasın diyerek yazıyorum. Bence çok net penaltı olan Sosa'nın pozisyonu dışında aleyhimize korkunç bir karar vermemesine rağmen söylemeliyim ki bu kadar berbat hakemlik performansı uzun zamandır izlemedim. İlk iki dakikada iki takımın da sahaya kendi mentalitelerince oynamaya çıktığı ayan beyan ortadayken hakem, zırt zırt çaldığı düdükler, iki takıma da verdiği saçma sapan sarı kartlarla maçın temposunu düşürüp, oyuncuları gerdi. Hakemin çaldığı tartışmasız penaltının bin beterlerinin futbolcularımıza yapıldığını defalarca izlemişken, Orman'ın açıklamaları ve federasyon düzeyindeki rekalıbrasyonun hemen ardından 40 hafta sonra ilk defa penaltı kazanmışız. 40 hafta! Acaba başka herhangi bir takım var mı ligde 40 hafta penaltı atmamış? Üstelik penaltı atmayan takım karşı kaleye gidemeyen küme düşen bir takım da değil, ligde en çok gol atan bir kaç takımdan biri. Gerçekten inanılmaz!

Adsız dedi ki...

Sağlam bir CM demişken, olayı şöyle anlatmak lazım:

- Öncelikle soğukkanlı olabilmeli
- Rakip ataklarında top kesme özelliğine sahip olmalı
- Kestiği topu (Veli’nin formsuz hallerinde yaptığı gibi) ileriye sallamadan doğrudan en uygun adama yönlendirebilmeli
- Orta alandan hücumda pas trafiğini yönlendirebilmeli
- Gerektiğinde inisiyatif alıp ceza sahası içi dahil pozisyona girebilmeli ve ceza sahası içi-dışı şut atabilmeli
- Yine gerektiğinde defans oyuncusu gibi savunma yapabilmeli

Pirlo’yu tarif etmiyorum elbette. Bu şuna benzer: Ben elma diyorum; bunun golden olanı var, stark olanı var, bizim köy elması var, yani çeşit bakımından var oğlu var. Armutla kıyaslanmaz. Şimdi bizde bu bölgede Atiba ve Sosa var. Bu bakımdan, Oğuzhan forvet arkası değil aslında CM, diyenlerin bir kez daha düşünmesini umuyorum.

Bunu tüm kadro için düşünürsek; gerçek bir takım oyunu oynama adına Beşiktaş’ın mevcut kadrosu için hem iyi hem de kötü haberler var. Kalecileri hesaba katmadan, kadro halen 4 farklı oyuncu yapısının hepsine sahip (über takımlarda bu en fazla 2 çeşit; 2. çeşit sayısı da az):

- Oynadığı bölgenin gereklerinin tüm özelliklerini az veya çok süreklilikle karşılayabilenler: Demba Ba, Sosa, Atiba, Pektemek (son 3 aylık performansıyla), Pedro, Töre.
- İstikrarsız olanlar: Ersan, İsmail, Necip, Veli, Kerim, Cenk.
- Vasat olanlar: Sivok, Motta.
- “La dinamita”, patlamaya hazır ama ne zaman patlayacağı belli olmayan, patlamayınca elde patlayanlar: Olcay, Oğuzhan.

2. kategoridekiler, yaşları ne olursa olsun, daha çok çalışma TD-yardımcı TD-antrenörlerin uyarılarıyla performanslarını daha düzgün hale getirebilir. İstikrarsız olmamasına karşın 30 yaşındayken yaptığı bir hata golle sonuçlanan Cannavaro’nun maç son mikrofonlarına “ilk defa böyle bir pozisyon yaşadım ve öğrenmiş oldum” demesi gibi. Bu konuda Beşiktaş teknik ekibine güveniyorum.

3. kategoridekiler için pek yapacak bir şey yok, neyseler o aslında. Asıl yoğunlaşılması gereken 2.ve 4. kategoridekiler. Çoğunluk 4. kategoridekileri daha çok sever ve inanır, çünkü herşeyde olduğu gibi futbol hafızası da başarıları unutmaz.

Aslında 4. kategoridekiler için çok önemli bir avantajımız var. Birincisi, bu oyuncuların ya sezgisel ya da ayak bakımından futbola yetenekli olduğu. İkincisi de ikisinin de ya yaş ya da mentalite olarak değişime ve takım ruhuna alışabilme ihtimalinin fazla oluşu. Çünkü takımda bu post için konulan fotoğraftaki gibi inanılmaz bir arkadaşlık/dostluk var.

Bilic ve ekibinin kadrodaki oyuncular üzerinde ciddi olarak çalışması lazım. Bunu medyanın ezbere yazdığı gibi “takıma yerli bir abi lazım” safsatasına düşmeden yapmalılar. Hepimiz görüyoruz, daha 1 yıl önce gelen yabancı yardımcı antrenörle oyuncular bir taktik antrenman sonrası sarmaş dolaş laylaylom halinde duşa gidebiliyorlar. Bu bakımdan tıpkı Terzic ve Sambade hamlesinde olduğu gibi, yerli veya yabancı olduğuna bakılmaksızın bu konuda da işin ehlini getirmek gerekiyor. Yoksa futbolun dili gerçekten evrensel. Şahsen böyle yerli bir adam olduğunu da sanmıyorum zaten.

Unknown dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
sadrazam dedi ki...

@james sneijder

CM demişken cumartesi akşamı KEVIN CONSTANT'a bayıldım.

cochise dedi ki...

beyler hakem meselesini sağlam ele aldım bu hafta notlar falan çıkararak. Maç puanı postu açılsın diye bekliyorum. rahat kazandık diye görülmeyecek ama hakem öyle böyle kötü değildi detay bakınca. mümkün olduğunca dakika dakika not aldım.

@sadrazam
Constant ligin en iyi oyuncularından. keşke bizde olsa diyeceğim az sayıdaki bir oyunca.

Şampiyonluk böyle maçları kazanmakla gelir . Bu sene Mersin-Balıkesir-Bursa-Kasımpaşa maçlarını kötü oynamamıza rağmen kazandık .

Necip gerekeni yaptı , kritik toplarda kesti ama sırtı dönük adama Veli ve Motta ile birlikte tabiri caizse öküz gibi girmeye devam ettikçe canımızı da yakmaya devam edecek. Bugün cepheden 4 tane frikik attı Kasımpaşa. Biri direkten döndü. Ceza sahası kenar kısımlarından da bir o kadar duran topları var . Onlardan biri gol olsa maçın son dakikalarında yine birkaçımız hastanelik olacaktı ki Adem Büyük Ersan'ın üzerinden 2 tane kafa vurdu . Yarın bu konulara daha çok çalışan bir takım canımızı yakar.

Geçen sene Almeida ve Fernandes üzerine çok kavga etmiştim buradaki arkadaşlarla. Demek istediğim buydu. İhtyiacımız olan adam profilinin ne olduğunu bu sene daha iyi görüyoruz.

Demba Ba ve Sosa takımın IQ seviyesini ligin çok üzerine taşıdı .

Demba'nın Sosa'nın sağdan attığı tek topu kontrol ederken savunmayı ekarte edişi beni benden aldı vallahi. Beşiktaş Amokachi , Carew , Nouma dahil böyle forvet görmedi çok net .

Sosa'yı hiç beklemiyordum açıkçası.Adam akıllara ziyan oynuyor hem de %100 fit olmadığı belli . Lanzini filan gelse muhtemelen büyük yalan olurduk. Bu adamı al koy orta ikiliye , koy forvet arkasına , koy kanatlara . River Plate başganından Allah razı olsun , iyi ki düşmemiş verdiğimiz paraya .

Transfer dediğin budur abi . Madem bütçe kısıtlı , az alacaksın öz alacaksın . Kısmetimiz de yaver gitti talip olduklarımızı alamadık , bugün Olcan-Lanzini-Almeida'lı bir ileri 3'lümüz olabilirdi ...

Motta için , ısrar edilmemeliydi demiştim , iyi oynadığı zamanlarda da demiştim . Çok fazla gereksiz sertlik yapıyor . Evet yakım içerisimde bir arıza lazım ama bu şekilde değil. Hücum bindirmeleri yetersiz. Geçen sene oyunu onun kanadından kuruyordu Beşiktaş , takımın Atiba ile birlikte en çok isabetli pas yapan adamıydı yanlış hatırlamıyorsam . Yerden oynamayı iyi beceriyordu ama bu sene tam bir Gökhan Süzen oldu ki bunda fit durumda olmamasının büyük etkisi var . Bu arada Süzen'in Antep performansı da bambaşka. Adamı Sol önde oyun kurucu gibi oynatıyorlar.İyi de oynuyor zaten oraların adamı .

Serdar'da baya toparladı. Hala yavaş kalıyor ama bindirmeleri etkili ve daha istekli oynuyor . Bindrime sayısını arttırıp biraz daha tempolu oynaması şart .

Töre'nin bu kadarlık kötü oynama kredisi var ama Frei'in hiç yok. Muhtemelen Karabük maçına yedek başlayacaktır.

İzlediğim kadarıyla Trabzon bize çok ters gelebilir. İleride sert basıp araya oynayabilecek çok adamları var ve Ersun Yanal ile bunu yapacakları belli , Bosingwa'nın sağdan lokomatif gibi geliyor olması da acayip korkutuyor beni . Bir de maalesef duran toptan çok atıyorlar :)

Aktif adminlerin olması gerçekten önemli mevzu. Bununla ilgili zamanında Shelbyl'e ulaşmıştım ve ilerleyen süreçte daha aktif olacaklarına dair bir teyit almıştım ama görünen o ki kendisi ve 3-4 ayda bir kafasına esince gelen Gürcan dışında diğer yazarların blogla alakaları pek kalmamış . Olabilir , insan zaman ayıramayabilir , ilgi alanları değişmiş olabilir fakat yazmaya istekli , Beşiktaş'la ilgilenen , kafa yoran , zaman ayıran bu kadar insan varken aynı kadroyla zorlama şekilde blogu tek başına ittirmenin de kimseye faydası yok Shelbyl !

Değişiklik iyidir !

Basar dedi ki...

Bu hafta sonu tam tahmin ettiğim gibi gelişti, umuyorum ki bu akşam tahminlerim 3’te 3’ü bulur ve liderlik koltuğunun gerçek sahibi oluruz. Beşiktaş sezon başından beri belki ilk defa ilerideki 4 pozisyon için oynayanı ve yedeği ile tam kadroya sahipti. Bu haftaya kadar hep ya bir sakatlık ya da cezamız vardı. Böyle olunca kazanma şansımız çok arttı, iddia ediyorum şu genişliği koruyabilelim ligde hemen hem maçı süpürürüz. İleride gol atamıyor musun, yenik durumda mısın, birkaç oyuncun gününde değil mi… çıkart 3’ünü yerine yeni 3lüyü koy kilit çözülsün!

Biliç adaletli davranarak oyuna Kerim ile başlamıştı fakat ben olsam bu kadro içerisinde solda Olcay’ı tercih ederim. Nedeni şu: Sosa ve Gökhan ile oyun oldukça akışkanlık kazanıyor fakat ikisi de (geçmişine bakınca bilhassa Sosa goldense asiste dönük oynuyor) gole dönük oyuncular değil. Takımın gol yükünü Demba çekti ama her maçta bunu tekrarlaması imkânsız. Bu yüzden Kerim’dense gole daha yatkın olan Olcay’ın oynaması uzun vadede daha faydalı olacaktır. Ayrıca Kerim’in patlama özelliği sonradan oyuna girdiğinde yorulan rakibe karşı daha fazla etkili olmasını sağlayacaktır.

Şampiyon olmak istiyorsak yıl bazında gol sayımızı arttırmamız gerekir. Girişte bahsettiğim yedeklerin kalitesi bu konuya olumlu etkileyecek bir faktör fakat yeterli değil çünkü Atiba-Veli ikilisinin gol adeti düşük. Aynı şekilde beklerimizin de gol adedi düşük. Savunma oyuncularına duran toptan adam başı 3-5 arası gol attıracak organizasyonu kurmamız gerekiyor. Bununla birlikte Linnes gibi yardırıp 4-5 gol atacak bir beke ihtiyacımız var. Bir de Veli-Atiba-Sosa’ya uzaktan şut ile sezonda 3-4 adet gol attırabilirsek güle oynaya şampiyon oluruz.

kokocambo dedi ki...

İlk mesajımda belirtmiştim iki üç sıfırlı galibiyet sürpriz olmaz diye, nitekim öyle oldu. Hayırlısı olsun. Devrenin sonunu iyi bitirebilmek açısından çok önemli bir eşik olan Asteras maçı var, onu da Avrupa maçlarımızdaki gibi soğukkanlı, yere sağlam basarak oynarsak alırız, hatta erken bir golle bile kopartabileceğimizi düşünüyorum. Asteras maçını alırsak, Avrupa tamam, Tottenham gösteri maçı olur. Böylece lige çok daha rahat konsantre olunur. Kupa açıkçası önemli değil, kadro rahatlatma açısından iyi olur ama hiçbir albenisi yok. Bu takım en zayıf zamanında (sir zamanı) bile uefa'ya direkt gidebiliyor zaten. Bir bakıma takvimde fazladan sıkışıklık. İnşallah olmaz (biliyoruz ki olacak) ama sakatlık ve cezalar bir iki oyuncuyla sınırlı olursa, ilk yarıyı muhakkak ilk ikide bitiririz diye düşünüyorum.

cochise dedi ki...

Maçtan önce en çok tartışılan konu Necip’in stoperde oynayacak olmasıydı. Oysa Necip’in -birkaç maçlık da olsa- geçmiş stoper deneyimi sorunlu değildi. Sorun sağ bekte yaptığı üstüste hatalardı. Aslında zorlanacağı açık olan Fenerbahçe maçında hem de psikolojik olarak kötü durumdayken Necip oynatılmasa daha az tartışırdık. Ancak tartışıldığı kadar sorunlu bir oyun ortaya koymadı. Kimileri maçın adamı dese de ben o kadar katılmıyorum. En fazla iyi oynadı diyebiliriz zira başarılı müdahaleler yapmış olsa da tehlikeli yerlerdeki gereksiz faulleri ve alan paylaşım hataları sırıttı. Hatta maçın hemen başında rakibin soldan geldiği bir atakta sanki bekmiş gibi gereksizce alanını boşaltıp Ersan’ı 1’e 2 bıraktığı pozisyonda Adem düzgün bir vuruş yapsa yine günah keçisi olabilirdi. Ancak daha sonra özellikle çizgiden çıkardığı toptan sonra epey toparlandı. Zira o da Serdar da çok duygusal oyuncular. Serdar da bir hata yapınca kafa takılıyor oyuna veremiyor kendini aksine gaza gelince de abartıyor, faul yapmadığı pozisyonda bile gelişi faul olunca düdükler çıkıyor (Misal geçen seneki Bursa maçındaki ikinci sarısı). Ama iyi şeyler yapınca daha da iyi oynuyor her ikisi de.


Maça genel olarak bakınca istediğimizi oynadığımızı belirtebiliriz. Maç boyunca üstündük. Fark iki olsa da eze eze yendik diyebiliriz. Çok iyi alan kapattık. Adem’in aşırı hareketliliği, Babel’in enteresan hareketleri haricinde pozisyon vermedik. Tabi bunda rakipteki eksiklerin rolü de çoktu. Kasımpaşa’daki en tehlikeli oyunculardan Scarione neredeyse sahada yoktu. Hatta Adem dışında istekli hareketli oyuncu pek yoktu. Oysa iki maç önce GS’ye karşı bir hayli üstün oynamış adeta ikinci yarı GS’yi adeta hafife aldıkları için kaybettiler maçı. Çok çekindiğim Babel bir-iki hareket harici yoktu sahada. Kasımpaşa’da en çok korktuğum diğer oyuncu ise Sancak idi. Bülent Korkmaz-İsmail Güldüren ekolünün sessiz temsilcilerinden. Kavgacı, olaycı ama bunları bilinçli yapan bir sinsi. Yani çaktırmadan tekme atıp kendini yere atan ekolden. Bir iki çirkeflik girişimi oldu ama sonuç çıkmadı.

Oyunculardan bazılarına bakacak olursak; Motta ilk yarı gerçekten çıldırttı, 2. Yarı biraz normalleşti ama geçen seneki Vasattan hallice performansını bile aratıyor. Sonra bir maç iyi oynuyor hah döndü diyorsun sonra yine yok. Frei mümkün olduğunca 2. Yarı dahil olmalı oyuna. Takımlar disiplinden kopunca o sürati, dikine oynama sevdası çok etkili oluyor ama maç başı düzeni içerisinde çok silik kalıyor. Sosa zaten yıllardır beklediğimiz oyun içi abisi. Giunti’yi yeniden bulduk galiba. Demba Ba inanılmaz bir gol kaçırdı ama attığıyla affettirdi. Golde bir numara yok ama ofsayttan kaçması 10 numara. Oğuzhan da sonradan oyuna girince rakip savunmayı çok iyi dağıtıyor ama şutunu geliştirmediği sürece sonuç çıkmıyor. Üstelik bu yıl daha bencil ve şutu daha çok düşünüyor. O zaman ne yapıp edip şutunu geliştirmeli. Bu arada kritik hatalar yapmış olsa da 95 doğumlu Mert Kula’nın önemli bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum. İzlenmeli.

cochise dedi ki...


Gelelim Hakeme, (maç puanı'nda yazayım demiştim ama açılacağından şüpheliyim; açılırsa oraya da yapıştırırım.) daha önce de belirttiğim gibi hakemi özel izledim bu maç. Hakem berbattı. Motta’nın sarısından hemen sonra sırf bizimkiler itiraz etti diye bir sarı gösterdi Kasımpaşalıya. Bu bile zayıflığını gösterir diyecem ama Cüneyt Çakır bile yaptı aynısını.
- İlk penaltı pozisyonu. Maç sırasında çıldırdım. Tekrar ve yavaş çekim izleyince sosa da bilerek takılmış gibi ama hakemin bunu süzme ve niyet okuma şansı yok. O ayak uzatılmışsa ve rakip darbe varsa penaltıdır. Penaltının hemen öncesinde de tehlikeli bir atak olmayan ofsaytla kesildi.
- Dakika 18 Motta’ya tabanıyla daldı –sanırım Tunay- kart çıkmadı. Faul bile çalmamış olabilir. Sonrasında Babel-Necip yazmışım ama hatırlayamadım (sanırım daha detaylı not almalıyım  )
- Dakika 36 Serdar’ın atak (Demba Ba) haksız ofsayt.
- Dakika 39 hava topu ceza sahası önü; Demba’ya faul çaldı oysa Demba’yı Kasımpaşalı ittiği için diğerinin üstüne düştü
- Sancak orta sahadaki bir hava topunda çaktırmadan Töre’nin ayağına aşağıdan bir tekme attı sonra yerlerde yuvarlandı. Yan hakem çok yakındı Töre söyledi ama..
- Dakika 44; gol olan pozisyonun faulünde; ceza sahasına 7-8 metre mesafe, sarı katlı Tunay Torun Ramon Motta’ya arkadan net bir faul yapıyor. Bizim kırmızılardaki sarıları baktığında çok daha bariz üstelik Tunay’ın sarısı var.
- Dakika 59 Kerem hakeme gözlük benzeri bir hareket yaptı kart çıkmadı.
- Dakika 63 Motta’nın pozisyon; sevmem böyle penaltıları verilmesini istemem ama bizim haricimizdeki herkese verilebiliyor ve bize karşı iken söylenen şu oluyor; “o eli oraya koymayacan arkadaş; müdahalenin azı fazlası olmaz”. Ben de aynı şeyleri söylüyorum o zaman.
- Dakika 68 Sedar Babelin bacğını arasından topa vuruyor ve kontra atak başlıyor ama hakem faul çaldı.
- Dakiak 75 tehlikeli Yerde Necip-Adem faulü; çok zorlama. Klasik Adem uçuşları.
- Dakika 76 en vahim ve komiği; tehlikeli noktadaki taç atışını bizim değişikliğimiz için kesmek. İlk defa görüyorum bunu.
- Dakika 91 Oğuzhan’ın bileğe basıldı ama faul bile çıkmadı.
- Bizim lehimize hata olarak herkes Motta’nın 2. Sarısını söylüyor. Enteresandır kaçırmışım. Not mu alıyordum su falan mı içiyordum bilemedim. Bir de Necip’in Ademe yarım korner faulüne kart lazım. Gerçi pozisyon Sosa penaltısına benziyor, necip ayağını gereksiz uzatıyor; Adem taktırıp uçuyor.

BesiktaskUlan dedi ki...

Güya buraya yorum yazmaya geldim ama her şeyi söylemişsiniz, hem de en ince detayına kadar, sizi okumak büyük keyif gerçekten.

O yüzden maçtan önce -kadrolar açıklanınca- yazmak istediğim ama zaman bulamadığım bir notu düşeyim buraya;

"Necip'e kızıyoruz ama Bilic onu sahaya çıkartmaktan vazgeçmiyor. Artık bende şöyle bir düşünce oluştu, demek ki Bilic bir şey biliyor, bizim görmediğimiz bir şeyi görüyor. Bu saatten sonra "bir bildiği vardır" demek düşüyor bize."

Nitekim nispeten haklı çıktı.

Maçla ilgili tüm dediklerinize katılıyorum.

Bu kadar ayrıntılı yorumlar yazan, maçta not tutan insanların, artık admin olması gerektiğine de yürekten inanıyorum. Bu yazılar post altındaki yorum ile heba olmamalı. Gerçi bizler okuyoruz, direkt buraya gelip bakıyoruz ama yine de karmaşada kayboluyorlar.

Tek bir şeye katılmıyorum; Constant'ı açıkçası çok beğenmedim GS maçında. Tüm maçı izledim ve topu ezen, ters tarafa giden, sürekli bir şeyler yapmaya çalışan kafası karışık bir futbolcu gördüm. Türkiye ligine göre elbette yeterli fakat Beşiktaş'ta olması için, kendi adıma bir sebep göremiyorum.

Sonunda penaltı attık, mutluyuz. İşte biraz silkelenip, federasyona kafa tutunca karşılığını alıyoruz.

Yoksa bu kadar FB ve GS penaltısı tesadüf olamaz.

Ayrıca bu hafta GS maçını izleyenler hemen fark etmişlerdir; Bu GS, nasıl Beşiktaş'ın üstünde olabilir ya hu? Bariz bir şekilde kayırılmış ve zorla liderliğe yükseltilmiş oldukları kabak gibi belli işte. O maçı izleyip de bu ülkede "gizli şike yoktur" diyemez kimse. Hakkımızın yendiğine bir kez daha emin oldum diyebilirim.

Açıkçası diğer maçlar pek önemli değil ama artık derbi kazanan takım haline bürünmeliyiz. Tüm maçları kazanacağımızı düşünüyorum ama geçen günkü GS'yi yenemeyeceğiz diye de korkuyorum. Gerçekten ayıp olur. Üstelik "kesin geçeriz" diyemiyoruz hiçbirimizi, işte beni dertlere gark eden durum budur.

Yoksa TS de GS de yenilmeyecek takımlar değiller, hatta kesin yenmeliyiz fakat başarabilir miyiz, emin değilim. Bu meseleyi halletmek şart.

Basar dedi ki...

@Övünç
Trabzon taş gibi takım, zamana ve ligi iyi anlayan bir hocaya ihtiyaçları vardı. O havayı bulacaklar ama bu yıl için yetmeyecektir. Seneye lig yarışını Beşiktaş ile Trabzon’un yapacağını tahmin ediyorum.

Gs maçın başında 20 dakika oynadı ve o bölümde Trabzon çok pasif kaldı. Bizim bütün maç buna benzer bir anlayışta oynamamız gerekiyor. Ben olsam Veli yerine Oğuzhan ile başlayıp Trabzon’un fişini maçın başında çekerdim. İyi oyun karşısında afallıyorlar. Ersun Yenal takımları çok sert ve taktik faullü oynar, geçen sene fener bizim sahamızda sürekli taktik faul yapmıştı. Hakem buna tabi ki müsamaha göstermişti ama Trabzon’a bu kadar anlayışlı olacağını sanmıyorum. Buradan da erken kart sıkıntısına sokmaya çalışırdım. Tabi bunun için maçı Başakşehir’de oynayarak seyirci baskısını da arttırmak gerekiyor. Ayrıca faulleri İBB maçındaki gibi çok çabuk atağa çevirebiliyoruz.

Yine de Trabzon duran toplar ve hava toplarında ligin en çok gol atan takımı. Bizde bu konuda oldukça zayıfız.Savunma’da Atınç’ı o maçta oynatabiliriz. Kupa ve Asteras maçlarında Atınç o maç için hazırlanabilir.

Kasımpaşa maçı ile ilgili Biliç’in Necip’i defansta oynatmasını takdir ediyorum. Eğer Atiba’yı oraya çekseydi 2 pozisyonda birden pozisyonun adamı olmayan oyuncu oynatacaktı. Necip’i defansa çekerek bunu bire indirgedi. Çok zorunlu haller dışında pozisyonunda iyi oynayan adamın yerini değiştirmemeyi doğru buluyorum.

EC dedi ki...

Mac ile ilgili hersey yazilmis...

Blog yoneticilerine;
Medya da dogru durust yalan haber yazmayan, gercek Besiktas'i konusan bir ortam olmadigi icin (haber1903, Spor1903 vb siteler maalesef birilerinin gudumunde ve yonetimi ele gecirmek icin oradalar) en mantikli Besiktas bilgileri ve analizleri blog sayfalarinda.
Bu blog sayfalariyla Besiktaslilar mantikli iletisim kurabiliyor gundem ve birbiriyle...
Gazeteleri de goruyoruz.. Lig TV nin kimin hizmetinde oldugu belli.. Besiktas hakkinda objektif konusan tek kisi medya da Guntekin Onay.. Onder Ozen ve Ali Ece.. Sergen de Besiktas a karsi muthis bir kin, var Metin Tekin suya sabuna dokunmadan, hep ince degdiriyor takima..
Hakkimiz olanlarin konusulacagi, tartisilacagi bir mecra yok acikcasi..
Bu bloglar o nedenle onemli..

Bitirirsek;

"Onemli olan Kimsenin Adami Olmamak"

Adsız dedi ki...

@sadrazam

TS maçını izlemedim ama izleyen neredeyse tüm Beşiktaşlı arkadaşlar Constant'ın iyi oynadığını söylediler. Ne yalan söyleyeyim (ne yalan söyleyeyim?) daha önce 2 maçını izleyip "bu kazmayı nereden bulmuşlar demiştim". Demek ki doğru kadro ve taktikle farklı olabiliyormuş. Aslen o 2 maçta BesiktaskUlan'ın tarif ettiğinin 1 tık kötüsü gibi bir adam olarak görmüştüm kendisini. İyice merak sardı, bir sonraki TS maçını izlemek elzem oldu. Gerçi bekleyince bizim maçta da göreceğiz zaten :)

Arada kaynamasın; İstanbul seyircisi bir kez daha sınıfta kaldı. Bir ara ekrana çıkan iki tonton teyzenin ve amcanın heyecanları ve gollerden sonra çak yapmaları, buna karşın stadın yarısındna fazlasının boş oluşu benim açımdan bardağı taşıran son damla oldu. Bilic her ne kadar ısrarla istese de İstanbul Beşiktaş'ı hak etmiyor. Bir kesim FO gitmeden stada gelmeyeceğiz dese de, koskoca İstanbul'dan bahsediyoruz nedeni sadece bu olamaz. Yönetim de bunu anlamış olacak ki TS maçını Konya'da oynamayı ciddi ciddi düşünmeye başlamışlar. İyi de yaparlar. Bu şekilde Anadolu'daki Beşiktaş hasreti çeken seyirciye de ulaşıp bütünleşmeyi artırabiliriz.

Adsız dedi ki...

sozcelyk'in vine'ı:

https://vine.co/v/O1AL0ggraV0

Bu da youtube'dan:

http://www.youtube.com/watch?v=zL3dR00aEgM

Bir gün kazmanın biri ayağına feci dalacak ondan korkuyorum. Kimseyle uğraşmadan işine bakıyor ama ligimiz malum. Umarım sadece sahadaki oyunuyla kalmaz takımdaki diğer oyunculara da hızlı tek pas yapmayı aşılar. Bu bakımdan Demba Ba ile arası gayet iyi. Formda bir Töre ve hatta Olcay ile de. Diğerleri de bir zahmet dikkat etsin. Kötü oynadığı maçlar da olacak. Fakat Beşiktaş seyircisi, bazen geçmişte gereğinden fazla değer verdikleri için de yapsalar dahi, böyle oyunculara hep sabır gösterir.

Toplam performanslarını bilemem fakat, sağ bek adayları içinde 2 lig maçını izlediğim Linnes ve bizim milli maçta izlediğim Kaderabek kendisine rahat uyum sağlarlar. Diğerlerini bilmiyorum.

Adsız dedi ki...

@Basar

TS maçına atak başlamak gerektiği konusunda hemfikirim. Ancak bana göre Veli'nin yerine Oğuzhan değil, Olcay forvet arkası oynamalı, kanatlar yine Kerim ve Töre.

TS, GS maçında DM olarak Salih'i oynatmış. Hamleleri çok sakat ve karar verme süreci ağır bir oyuncu. Orijininin DM olmamasının da etkisi büyük. Gerçi yerine oynayabilecek CM pozisyonundaki Soner de kısıtlı; Ersun Hoca muhtemelen 90 dakika, artık elinde ne varsa, mücadeleci performansını gösterebildiği, yani en azından bu şekilde biraz DM'ye benzediği için Salih'i tercih etmiştir. Geriye çoğunluğun beğendiği Constant kalıyor ki, GS orta sahasını düşününce yine söylediğim gibi, daha önce gördüğüm performanslarını da düşünerek, tekrar tekrar izlemekte fayda var kendisini.

Bu bakımdan, Sosa'nın yine ilk 11 başlayacağını da düşünerek, Veli-Atiba-Sosa orta ortasının lüks olacağını ben de düşünmekteyim; hele ki Ba tek golcüyken. Veli'nin yerine kısıtlı da olsa hücum defansı özelliği de bulunan, ama hepsinden önemlisi golcü kimliği de olan ve orta alanla golcü bölgesi arasında daha iyi patlama yapabilen Olcay daha iyi gidebilir. Hatta bu şekilde kısa kısa bile olsa set hücumu bile kurulabilir.

Üstelik artık Beşiktaş için devir hızlı varyasyon devri. Golcün bu kıvamda, ortanın ortasında oynayan oyuncun da. Töre de ve hatta Kerim'in hamuru da buna uygun. Hele ki GS maçında gol atsa da ağır Medjani'nin yanındaki Papadopoulos dışında TS defansında hızlı hamle yapabilecek adam da pek yokken.

Kimse birkaç haftadır yazdıklarımdan Oğuzhan'a gıcığım var filan diye düşünmesin; tersine, daha önce söylediğim gibi bu kadroda yer alan, kanat oyuncuları dahil, hücumcular arasında yeteneği açık ara en iyi oyuncu. Artı, temel fundamental bilgisi de Hollanda ve Arsenal patentli. Geçmişte bazı maçlarda neler yapabileceğini de gösterdi ve gördük. Ancak yine ve yeniden, olduğu yeri yeterli görmeyip takımla daha fazla bütünleşmesi lazım; ve şu anki Beşiktaş takımı mevcut yılları heba ederek 3-4 sene sonrasını planlayan bir yapıda değil, sezon içinde adaptasyon hedefinde bir ekip. Bu bakımdan biz Oğuzhan'ı beklemeyeceğiz, Oğuzhan takıma adapte olacak.

cochise dedi ki...

Şenol Güneş'e saygı duyma gerekir. İstedikleri gibi sonuç alamamış olsa da üç büyüğün üçünü de oyunda ayıkladılar. Bize karşı en/tek üstün oynayan takımdı sanırım. Bugün de Fenerbahçeye 1-1'den sonra dahi sağlam baskı yaptılar 2-3 net gol kaçırdılar ama daha önemlisi uzatma dakikalarında saldıran onlardı. Bizim çocukların gözünü seveyim bu arada. Caner bi oyundan çıkıyorum diye "ben bu takımda bi daha oynamam" diyebiliyor.

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
schwadorf dedi ki...

Yeri değil ama Arroyo hariç Galatasaray'ın bütün basketbolcuları paraları ödenmediği için serbest kalmış.

Nerede bizde böyle vizyon sahibi(!) yöneticiler.

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

@schwadorf

Bahsettiğini Beşiktaş'ın böbreği gibi sıfatlarla Beşiktaş haber sitesi olduğunu söyleyenlere yazmak lazım.

turkkant dedi ki...

@Sneijder

Baştaki yorumlarından birinde G. Töre'yi garanti oyuncular arasına koymuşun. Pek katılmıyorum.

İki örnek vereyim. Beşiktaş'ın ve FB'nin şampiyon olduğu senelerde Töre ile aynı görevde oynayan iki oyuncunun istatistikleri:

R. Tello: 6 gol 14 asist
D. Kuyt: 10 gol 6 asist
Töre (ilk 10 hafta): 0 gol 2 asist


Beşiktaş'ın sağ forveti 10 haftada 0 gol atarsa, Beşiktaş şampiyon olamaz. Hatta şunu da sorgulamak lazım. En formda olduğu zamanda gol atamayan bir oyuncu, for düşüklüğü yaşadığında ne durumda olacak?

Beşiktaş'ta gol açısından Olcay-Ba ikilisine çok yük biniyor. Artık Sosa mı olur, bir stoper mi, yoksa Töre mi mutlaka 7-8 gollük 1-2 ekstra oyuncu performansı lazım. Yoksa tüm sezon Olcay-Ba atsınla bitmez.

Beşiktaş'ın şampiyon olması için bence mutlaka şu konuları hallletmesi lazım:

- Yüksek toplarda etkili, üst kalite bir stoper transferi. Bence birincil öncelik. Bekten çok daha kritik.

- Sağ bek: Bosingwa-Srna tarzı oyun lideri bek alabiliyorsan parayı basacaksın. Yok alamıyorsan, henüz kendini ispatlamamış Linnes-Kadarebek filan bunlar bana çok riskli işler geliyor. Ligden idareten bir yerli sağ bekle seneyi götür. Örneğin GS'nin atmaya çalıştığı Veysel (zaten koyu Beşiktaşlı) 6 ay iş yapar, hatta Eboue'yi filan 6 aylığa kiralamak gibi.

- Bence bir tane de becerili bir merkez oyuncu lazım. Ama o oyuncuların piyasasu 5-10 m. eurodan başlıyor. Muhtemelen sene sonu beklenir, o transfer için. İdareten gene Türkiye liginden Bilal Kısa gibi geçici çözümler düşünülebilir. Ya da yatıp kalkıp Sosa'nın tüm sezon istikrarlı oynayacağına dua edeceğiz.



can dedi ki...

@schwadorf
Sponsor cekildiginde bir gun beklemeden Galatasaray'a imza atan Ergin Ataman simdi butun basketbolcularin serbest kaldigi bir takimda "bize sahip cikin" diye inlerken bile "bir yere gitmem" delikanliliklari yapiyor. Ne diyeyim, beter olsun.

Bu arada Aysal'in vizyonunu ovenlerin tek hucreli canlilar gibi tek sindirim sistemi acikligi sahibi oldugu dedikodulari dolasiyor. (Uslubum icin affola.)

Basar dedi ki...

@turkkant

yanlış anlama, fikirlerimiz paralel yukarıda aynı konuyu ben de yazdım ama önerdiğin isim çok yanlış. Veysel 2. sınıf futbolcu. Linnes olur mu bilemem ama Veysel'in olmayacağı bariz.

Bu arada Sosa'nın geçmişini incelersen onun da gol atmadığını görürsün. Asist olarak Tello'ya yaklaşır fakat gol olarak Gökhan'dan farkı pek olmayacak gibi. Sosa'nın avantajlı tarafı duran toplarda ekstra kişilere (stoperler) gol attırabilecek hünere sahip.

Bence 1. önermen çok doğru. Bir süredir beni de düşündüren mevzu stoper mevzusu. Hem defansı toparlayacak hem de hava toplarında gol atabilecek bir adam bizi ileri taşır.

2. önermen Bosingwa tarzı olacaksa katılıyorum, Veysel'den bize hayır gelmez. Serdar Veysel'den çok daha iyi oyuncu. Bence Linnes olma potansiyeline sahip, sezonda 5 gol atıyor, dandik bir ligde de olsa şampiyonluk baskısı yaşamış, milli takım ve şampiyonlar ligi maçları oynamış bir oyuncu. Ayrıca Kuzey Avrupalı disiplinine de sahip.

Merkez oyuncu lazım ama bu transfer ancak seneye yapılır. Merkez oyuncuyu Sosa değil Atiba yerine düşünebiliriz ve ancak ve ancak Atiba'dan daha iyisini (gol de atanı) bulabileceksek böyle bir transfer yapalım. Bilal'in geçen yılki kadroya (hatta Gekas ile birlikte) gelmesi lazımdı. Bu yıl ikisine de gerek kalmadı bence.

Coolio dedi ki...

@basar

bende seninle aynı fikirdeyim, hemde her konuda.

üstüne şunu ekleyebilirim: paramız yetmeyecek maalesef ama sol bekte transfer listemizde olmalı. mottanın geçen seneki performansı idare ederdi ama bu sene çok kötüleri oynuyor. hele hele ekstra bir hücum performansı kimse beklemiyorken ondan yine de kötü oynama işgüzarlığını gösteriyor. çizgi kenarında top ayağındayken kaybettiği toplar rekora gidiyor. meşhur sorunumuz olan sağ bekte serdarın performansı sol bekte mottadan daha iyi durumda şu an. İsmail de çok vasat kalıyor. Mottanın kaybettiği topların benzerini pas atarken kaybediyor. Dolayısıyla olmayacak biliyorum ama Motta'dan daha iyisini bulup ona da teşekkür etmeliyiz en azından önümüzdeki sene sonuna kadar elimizde bir aday listesi olmalı.

turkkant dedi ki...

@Başar

Veysel Beşiktaş'ın vazgeçilmezi olur demiyorum, haklısın. Ama Serdar'la değişmeli o kanadı sene sonuna kadar idare ederler. Son şampiyonlukta forvet Ekrem'le, stoper Toraman değişmeli oynamıştı. Hem normalde yüksek toplarda etkili olan bir oyuncu Veysel, duran top defansif zaafiyetine de olumlu yönde katkı yapar. Mantığım şu: Srna-Bosingwa filan alamıyorsam, GS'den Veysel'i 6 aylığına kirala, sene sonu bak bakalım yabancı hakkı duruyor mu, artıyor mu, kalkıyor mu? Ona göre bakarsın durumuna.

Linnes'in Norveç ligi istatistikleri ne kadar ölçü olur emin değilim. Muhtemelen geldiğinde zaman lazım filan diyeceğiz, ama şampiyonluk yarışında öyle bir zaman olmayacak.

Töre'nin oyun katkısı konusunda da şunu söyleyeceğim. Bu haliyle 4-3-3'ün ideal oyuncusu değil. Ya gol-asist performansını artıracak (Avrupa ligi istatistikleri gibi), ya da Beşiktaş 4-4-2, 4-4-1-1 gibi sistemleri deneyecek. Bunu oynayabilecek oyuncu takımda Pektemek.

Emre Toraman dedi ki...

mert kula konusunda cochise'a katiliyorum. yillardir fazlaca gozden kactigini dusundugum baris basdas'a benzer bir potansiyel gosterdi bence bu macta. mactan sonra penalti pozisyonuyla alakali hakemler de hata yapabilir diyerek ya karakter ya da futbol kurallari konusundaki bir defosunu gosterdigini de ekleyeyim ama.

planck dedi ki...

Törenin istatistikleri konusu üzerinde durulmalı fakat bu ligde cezasahasına töre gibi "kolayca" top getirebilen başka oyuncu da yok. bunu hem hızlı hücumda hem de yıllardır problemli olduğumuz set hücumlarında da yapabiliyor. top sıksık o bölgeye geldikten sonra da bir şekilde gol oluyor zaten, hele ki top o bölgede sosa veya ozzye geldiği anda büyük gol tehlikesi. yani töreyi sadece asist ve gol istatistikleri ile değerlendirmek de doğru olmaz gibi geliyor bana.

Gökhan Töre 'nin istatistiki verileri hiç bir şey anlatmıyor şahsi fikrim.

Gökhan'ın Beşiktaş'ın futboluna etkisi , tabelaya etkisinden daha fazla.Uzun çapraz toplarla başlattığı akınlar , asist öncesi paslar , o pasları yaparken eksilttiği adamlar , Ceza sahası çevresinde aldığı fauller , sırtı dönük oyun oynayıp takımı rahatlatabilmesi vs vs . Töre'nin Beşiktaş hücumuna katkısı bence Sosa dahil hiç bir adamndan alınamayacak türde bir katkı.

Nitekim elinizde fırsat olsa 12/13 Filip Holosko 32 maç 10 gol 6 asist mi yoksa 14/15 Gökhan Töre 10 maç 0 gol 2 asist mi tercih edersiniz veya Dirk Kuyt 10 gol 6 asist mi ? Mevcut Beşiktaş kadrosuna tereddütsüz Gökhan Töre derim ben .

Ki Gökhan kendisini geçen seneye oranla inanılmaz geliştirmiş durumda.

Geçen sene karşı karşıya pozisyona girdiğini hatırlıyor musunuz ? Çapraz pas attığını , uzaktan şut kovaladığını ?

Gökhan'ın gol atan versiyonu zaten 50 m €'dan başlıyor.

Onun yükünü başkası çekmeli diye söylemiyorum tabi Gökhan gol atmalı ama bence hücumdaki fonksiyonunu yerine getiriyor Gökhan gol atması + olur . Saha içindeki konumuna baktığınızda tabela yapması gereken adamlar soldakiler .

Gökhan winger , sol taraf inside forward şeklimde takılıyoruz zira.

Tabi başta da söylediğim gibi bu benim şahsi fikrim.

Emre Toraman dedi ki...

@Ovunc

bir winger/playmaker bir inside forward duzeni oynadigimiz noktasi cok dogru tore'nin istatistiginde bence de.

ama bu duruma ek olarak biz sabirli set hucumu yapan bir takim da degiliz. 90+ da sunucu, atiba ve velinin zaman zaman hucumda cogalmaya katki saglamalari gerekmiyor mu gibilerinden bir soru yoneltince, sanirim metin tekin, (emin degilim onder ozen de olabilir, hatta %100 futbolda ridvan dilmen bile olabilir :)) besiktasin set hucumunu beklememesiyle cevap vermisti.

bu durum da cok etkili bence. besiktas hucumlari genellikle bu kadar hizli gelisirken herkesin bir anda rakip kaleye yaklasmasini bekleyemiyorsunuz.

hizli hucumlarda ise gokhan tore orta saha civarinda topla bulusunca hucum ataga donusebiliyor. ama bu isim olcay oldugu zaman fazlaca top kaybi yapiyor buralarda ve ayni verimlilikte atak elde edilemiyor. yani gokhan torenin forveti ikileyebilecegi hizli ataklar oguzhan ve sosa disindaki ortasahalarin(olcay, veli ve atiba kastediliyor) playmaker meziyetsizligi yuzunden daha orta saha civarinda bitiyor.

oguzhan-sosa-atiba/veli uclusunun buna bir nebze cozum getirebilecegini dusunuyorum ben. ki boyle bir uclunun, bol kumarli dribbling denemelerini ceza sahasi civarina tasimasina imkan vererek kerime de fayda saglayabilecegini dusunuyorum.

Basar dedi ki...

@planck
@övünç

Töre konusunda haklısınız. Sosa da aynı tip adam. Hatta Oğuzhan da. Hepsi oyunumuzu muazzam yukarılara çıkartıyor. Seneye CL'de bunu etkisini daha da net göreceğiz fakat takımda gol de atılması gerekiyor.


Ya bu arkadaşlar skora daha fazla katkı sağlayacaklar ki bu Töre ve Oğuzhan için hala gelişime açık yön ya da takımda ekstra gol atacak adamlar yaratacağız, 7-8 kafa golü atan stoper, 5-6 gol katkısı yapan bek, 5-6 uzaktan şut ile gol atan defansif orta saha gibi.

Ne demek istediğimi şu şekilde daha net anlatmaya çalışayım. Asteras ve Rize maçlarındaki beraberlikler, Erciyes maçındaki yenilgiyi hak etmedik. Maçları kazanmaya çok yakındık fakat maçı kopartamadık. Aslında bu takımları Partizan maçındaki gibi parçalamamız gerekiyordu. Partizan maçındaki parçalamayı yapacak potansiyele oyun olarak sahibiz ama o çok arzuladığımız gollere henüz erişemiyoruz. Zaten takımın önümüzdeki senelerde göreceksiniz ki evrileceği yer bu konu olacak.

Gayet iyi ve gelişime açık bir takımımız var fakat bu konuda şimdilik biraz daha kadro dengesine ihtiyaç var gibi. Mutlaka teknik ekip bunu görüp değerlendiriyordur. Bu problemi de kısa vadede oyuna sonradan dahil olan oyuncuların skor yükünü sırtlaması ile çözeceğiz gibi gözüküyor. Ya da turkkantın yazdığı gibi en azından bazı maçlarda 4-4-2'yi deneyeceğiz.

turkkant dedi ki...

Başar'ın dediğine katılıyorum. İlla Gökhan Töre lazım diyorsak, takımın hedefe yürümesi için farklı formasyonları, farklı gol planları olması lazım.

Övünç'ün dediğiyle ilgili de şu düşüncedeyim. Futbolda oyunu oynamak ve skor almak bazen farklı şeyler. Misal Alper Potuk solda oynadı mı, Fener daha kompakt bir takım oluyor, Sow oynadığında ise ofansif daha etkili.

Alper Potuk bu sene gol-asist 10-15 rakamlarına ulaşamazsa Fener yerine adam bakar. Futbolda her ön oyuncusu gol-asistle değerlendirilir bence. Töre senede 6 golden, 10 asistten altta kalmamalı. Yoksa vazgeçilmez olmaz.

Ben tüm gol olasılıklarını Olcay-Ba'ya bağlayan bir sistemin sürdürülebilir olduğuna inanmıyorum.

Töre konusunda da herkes kadar iyimser değilim. Bunu en iyi zamanında söyleyeyim de, sonra çok söyleyen olacaktır.

Birincisi, gol-asist katkısı konusu. Queresma'da da vardı bu, kalitesi seviyesinde oyuna etki edemiyor şu an.

İkincisi, saha dışı olayları. Bir oyuncunun milli takım kampında takım arkadaşının odasını elinde silah olan biriyle basması şu demektir. Kendinizi onun yerine koyun. Kaçımız böyle bir şeye yeltenir? Bu arkadaş şuursuz. İçgüdüleriyle, duygusal tepkilerle hareket ediyor. Olayların ne yöne gideceğine öngöremiyor. Bu özellikte oyuncular vardı Beşiktaş'ta: Nouma, kimi zaman Queresma, gençken benzer şuursuzlukları olan Sergen. Bu adamların hiçbiri bizim camiada tutunamadı. İnşallah yanılırım, ama bu yönü beni gelecek adına korkutuyor.

Ba-Olcay'a , Kerim + Cenk + Pektemek'te katılmalı.

Forvet ikilendiği zaman genellikle dönüşümde olan isimler bunlar.

Demba Ba maç başına 2.71 , Olcay 2,27 , Töre 1,65 , Oğuzhan 1.14 (Sosa 2,77)

FB : Sow 2,96 , Emenike 2,95 , Kuyt 2,17 , Diego 2,61

GS : Burak 2,33 , Sneijder 4,13 , Olcan 1,89 , Dzemaili 1,85

Bunlar maç başına şut sayıları.

Buradan asıl eksiğin nerede olduğu biraz anlaşılıyor sanırım.

Oğuzhan mevkidaşlarının çok çok gerisinde kalıyor maç başına şut ortalamasında.

Sorun biraz buradan kaynaklı. Çift playmaker ile oynuyoruz ama ikisini de derinden top taşımak için kullanmak zorunda kalıyoruz çünkü beklerimizle top taşıyamıyoruz(Hem adam eksiltemiyorlar hem driblingleri iyi değil).Bu adamların ceza sahasından uzakta topla buluşmaları bir sorun.

Bu sıkıntının önüne , Veli'yi denklemden çıkartıp oraya Oğuzhan'ı monte ederek çözebiliriz tek derin playmaker kullanıp Gökhan'ı ve oynayacak ofansif orta sahayı geri gelmekten kurtarırız ama defansif geri dönüşü ne olur görmek lazım. Oğzuhan dedim çünkü adamın şuta yatkınlığı az ama top taşıma işinde başarılı . Sosa kaleyi gördüğü zaman vurmayı akıl ediyor . Bu mekaniği var. Yoksa orta ikilide Sosa da bir alternatif. Aslında Sosa'yı klonlarsak süper olacak gibi görünüyor :)

Adsız dedi ki...

Övünç'ün yazdığı sayılar aklımdakileri ortaya koymuş. Kaleci ve defansı çıkarırsak, az çok fiks oyuncuları şöyle netleştirebiliriz:

- Atiba
- Demba Ba
- 2 iç oyuncusu (Olcay, Töre, Kerim, artık hangi 2 ise)

Geriye 2 oyuncu kalıyor. Eldekiler:

- Sosa
- Oğuzhan
- Veli
- Necip

Ben ilk oyuncu olarak Sosa'yı banko yazarım. Oynadığı oyun dışında, son maçta olduğu gibi gerektiğinde kanata da geçebileceği için hamle imkanı da sağlıyor.

Tek golcü oynayacaksak ve defansif yönü de olan Sosa varsa bence Veli ve Necip biraz lüks kaçıyor. Üzerine, yukarıda da verilen, GS ve FB'nin orta alan ve hücumcularının şut oranları da eklenince, bu düşünce daha bir gerçek hal alıyor.

Geriye Oğuzhan ve Olcay kalıyor. Daha önce de yazmıştım, Oğuzhan max. 30 metrede oynayan ve defansif yönü diğerlerine göre nispeten zayıf bir oyuncu. Ayrıca bu şut oranlarını da üstüne eklediğinizde geriye takıma sağladığı en önemli özellik olan, azımsanmayacak bir top taşıma kapasitesi kalıyor. Fakat hangi durumda?

Oğuzhan'ın top taşıyıcılığı geride Veli-Atiba ikilisi olduğu zaman güzel işleyebiliyor. Maç kondisyonu ve bunca yeteneğine rağmen sahanın tamamına hakimiyeti az olduğu için oynadığı alanı daraltan bu ikili sayesinde rakip ceza alanına doğru yönelmesi kolaylaşıyor. Bu nedenle meseleyi sadece Oğuzhan'la değil, Veli-Atiba birlikte hep oynayacak mı? sorusu ile değerlendirmek gerekiyor.

Sosa takıma denge ve hızlı pas özelliğini kattı. Dengeyi iyi yer tutup, sakin oynayıp, ani defans ve hücum hali oluştuğunda gerekenleri yaparak sağlıyor. Hızlı pas olayını ise hızlı düşünme yeteneği ve pas isabet yüzdesinin yüksekliğiyle başarıyor. Bu iki özellik Beşiktaş'ı bir level atlattı, daha az bir düz takımız artık. Bu yüzden bana göre banko.

Ancak Veli-Atiba birlikte olmadığındaysa (bunu kadro dizilişi olarak değil ama Veli'nin son maçtaki etkisiz oyunuyla gördük) Oğuzhan ağırlaşıyor. Bu yüzden, yine ve yeniden, ilk 11'de Demba Ba'ya yakın bir Olcay'ı Oğuzhan'a tercih ederim. 4-4-1-1 şeklinde oluşabilecek bu diziliş 4-4-2'den daha etkili. Zira Olcay, en az en uçta Demba Ba ile beraber oynayabilecek olan 2. golcü kadar şut atabiliyor, hızlı pozisyona girip yine hızlı işler yapabiliyor ve hücum presle defansı da kadrodaki herhangi bir golcüden çok daha iyi.

Peki Oğuzhan tipik bir son 30 dakika oyuncusu olmaktan nasıl kurtulur?

- Öncelikle maç kondisyonunu bayağı güçlendirecek
- İlk geldiği zamanlarda şimdikine göre daha çok yaptığı gibi, görüş açısını 180 dereceye yaklaştıracak
- Az biraz takım defansını kuvvetlendirecek
- Medyanın verdiği gaza aldırmayıp, pas atmayı daha çok sevecek
- Şut atmak için illa ki kendi hazırladığı pozisyonları beklemeyecek, sağında solunda oynayanların hareketlerini ve oyununu sürekli takip edecek (hey gidi Sergen, sadece formda olduğun zamanlar değil, iki karış göbekliyken bile nasıl güzel yapıyordun bunu)

Bunların hepsini yüzde 100 değil, yüzde 50 başarmış bir Oğuzhan büyük oyuncu olma yönünde çok müthiş bir adım atmış olur.

Adsız dedi ki...

Kanat oyuncusu olan ama tipik bir kanat gibi oynayamayan aşağıdaki vatandaş, bahsettiğim kondisyon, görüş açısı, takım defansı, sağında solundakilere bakıp pas alıp-verme konusunda iyi bir örnek:

http://www.youtube.com/watch?v=jp-kJS114uM

Adsız dedi ki...

Aslında böyle de bir kapasitesi yüksek, "great talent" dir namussuz:

https://www.youtube.com/watch?v=W8u0LcN61Hk

BesiktaskUlan dedi ki...

Aslında Gökhan Töre ile ilgili tüm fikirlerin haklılık payı var.

Fakat kısa vadede çözüm için, tek bir seçeneğin yardımcı olacağına inanıyorum;

Gökhan Töre'nin "şut tehlikesini" daha çok kullanması. Yani, kaleyi görünce vuracak, kaleyi tutturma oranı -gol olmasa da- yüksek olacak.

Bence Gökhan, bunu yapmayı başardığı zaman, istatistikleri kötü olsa da takıma katkısı tavan yapıyor. Çünkü dış şut tehlikesi, Türkiye liginin bug'ı gibi, kimse o alanı savunacak kadar kompakt ve akılcı bir oyun sergilemiyor.

Haliyle geri çekilen ve daralan defans için yegane çözüm, Gökhan'ın da kafayı kaldırıp kaleye vurması oluyor.

Bunu yapınca yine istatistik olarak fazla bir katısı olmayacaktır fakat Beşiktaş'ın oyununa artı değer katıp, diğer adamlara "yarı asist" yapma imkanına kavuşacaktır.

Kısa vadede budur ama uzun süreçte, açıkçası istatistiğin önemli olduğunu düşünüyorum. Her ne olursa olsun, oyuna katkısı, gücü, kudreti maksimuma ulaşırsa ulaşsın, o bölgedeki adamın 10 golden aşağı düşmesi kabul edilemez. Maalesef artırması gerekiyor.

Fakat bir de işin diğer yönü var, bu adam daha 22-23 yaşında ve gelişime açık. Elbette Avrupa'daki örnekleri ortalığı ayağa kaldırıyor, rakipleri sahada dövüyor fakat bizim standardımız için biraz daha süreye ihtiyacı var.

Sonuçta onlar gibi sürekli oynamadı, daha geçen sezon oyun anlamında gelişmeye, süreklilik kazanmaya başladı.

Bu sezon da hemen değişim fark edildi. Kısa vadede sadece "şut atmaya" başlamasıyla bile tolere edilebilir bir oyuncu olur.

Uzun vadede de gelişim gösterip, üstüne koyacaktır. O yüzden şimdilik tartışmamız gereken oyuncunun o olduğunu sanmıyorum.

Esas sorun, Veli-Atiba ikilisidir. Ona çözüm bulamıyoruz. Ne onlarla ne de onlarsız olmuyor, bunun da tek suçlusu oğuzhan'dır.

Sosa gibi bir alternatif olunca, hiçbirimizin söylemeye dilinin varmadığı bir gerçek ortaya çıkıyor; Oğuzhan kadroda yer bulamıyor, yedek kalması gerekiyor.

Oysa biz ondan, Veli'nin işini yapıp, bize kalite katmasını bekliyoruz. Fakat o Sosa olmaya çalışıp, -nedense- olmuyor ısrarla. Haliyle yakında kadrodan epey uzak kalması muhtemel gibi.

Elim gitmiyor ama Oğuzhan zorla kendini yedeğe çekiyor. Açıkçası ben ona sahada görev veremiyor, yer bulamıyorum.

Oysa birazcık değişimle vazgeçilmez bir futbolcu olup, bize muhteşem bir kredi açabilir -Veli yedek-Necip yedek, Orta saha opsiyonu artar- hatta şampiyonluğa taşıyabilir.

Umarım bunu yapmayı akıl eder.

Adsız dedi ki...

@BesiktaskUlan

Oğuzhan ile ilgili şöyle gözlemlerim var:

- Partizan maçıydı sanırsam. İlk yarı Sosa'ya neredeyse hiç pas atmadı. İkinci yarı, herhalde Bilic kulağını çekti, biraz değişti ve hatta rakip ceza alanında onunla verkaç dahi yaptı. Bu her zaman her takım arkadaşına yaptığı bir olay değil, bir nedeni vardır zannımca.

- Başakşehir maçında zorunlu olarak oyundan alınırken yüz ifadesi ve mimikleri bariz hoşnutsuzluk belirtisiydi. Aslında burada aslolan neden değil, istekli oyuncu oyundan alınınca göbek atacak hali yok, tavır.

- Maçlar sırasında, belki de en hırçın görülen Veli'den daha fazla hakeme tepki gösteriyor. Yoksa hakemle uğraşması dışında çok hırçın değil normalde.

Bütün bunlar Oğuzhan'ı asalım keselim demek değil; tersine, onu iyi anlamak adına tahlil için emareler. Görünen o ki duygusal ve kolay etkilenebilen bir oyuncu. Bahsetmiştim, medya uzun süredir Beşiktaşlı oyuncularla uğraşırken, Oğuzhan'a da "onsuz Beşiktaş top tutamıyor" lafzıyla yaklaştı ve gaz verdi. Şimdi muhtemelen, hem Beşiktaş'ın yaşadığı haksızlıklar nedneiyle çok şey verme isteğinden, hem de bu top tutma gazı nedeniyle kendi gelişiminden daha çok kafayı başka yerlere veriyor gibi.

Bu bakımdan BJK futbol kulübüne birer bireysel oyuncu gelişimi hocası ve spor psikoloğu gerekiyor (dikkat, psikolog değil spor psikoloğu). Bunu en iyi Alman ve İtalyan kulüpleri yapıyor. Her ikisi de yabancı olabilir, hiç sorun yok. Zaten mümkünse ilki kesin yabancı olsun. Bu çocuk bu haldeyse (neticede farazi tespitler yapıyoruz) bırakın her maç 30 dakika süre vermeyi, 2 maçtan birinde 90 dakika, diğerinde 30 dakika dahi verilse kaybedebiliriz; ki çözümü gayet basit olan bir durumda böyle bir yeteneği niye kaybedelim. Üstelik, yaşı ve potansiyeli bakımından orta alan hücum açısından hemen her mevki için yetiştirilebilir haldeyken (her olumsuzlukta gerçekten olumlu bir taraf vardır, hesabı).

turkkant dedi ki...

@BesiktaskUlan

Oğuzhan'sız orta sahanın bir sebebi de vasat geri dörtlü. Daha güvenilir stoperlerin, ters kademesi kuvvetli beklerin olsa Oğuzhan'ı koyarsın... Aslında Franco tarzı ağır stoperler takımı Veli tarzı orta sahalara muhtaç bırakıyor.

Adsız dedi ki...

@turkkant

Aslında bu durum bana göre oyunu nerede kabullendiğinle ilgili. Bu bakımdan rakip ceza sahası ve defansımız arasındaki devasa boşlukta oynayanlar kilit, haliyle. Türk futbolundaki "bug"lardan birini BesiktaskUlan yazmış, şut olayı. Diğeri ise bariz "geri dönen toplar" olayı. En kazması dahi olsa, az çok her ülkenin ilk ligindeki bir takımda oynayan her oyuncu, bu geri dönen topları kapar, yeter ki maç konsantrasyonu olsun. Veli'nin performansına bakacak olursak, esas yaptığı Atiba'nın inisiyatif aldığı gibi yeri geldiğince defansın bir parçası olmaktan çok, orta alanda pres, ilk karşılama, hücumu ileri bölgeye taşıma ve bu kapılan toplar.

Takımın YD dönemindeki handikapı, bireysel olarak neredeyse tamamının yarım adamlar olmasıydı. Şimdi takım olma adına atılan adımların da etkisiyle, bireysel oyuncu performansı da yüzde 65-70'lere çıktı. Bu şuna benziyor: daha önce 2 boyutlu x-y düzleminde oynayan Beşiktaş artık yarım 3D'ye geçiş yapmaya başladı; doğrudan 3D oynayan oyuncuların da etkisiyle. Pratikte ise anlamı şu: Oğuzhan ve Veli'nin eksiklikleri daha çok sırıtıyor.

Veli bunu aşar, çünkü temel mentalitesi hücum üzerine, üstüne yadsınamayacak defansif yetenekleri de var. Mesele tek tarafta yeteneği olan, onda da hızlı hücumda çuvallayabilen Oğuzhan'ın takıma kazandırılabilmesi.

cochise dedi ki...

Sorun şu ki bizde Topal gibi ciğerli, savaşçı ama akıllı ve pozisyon bilgisi yüksek bir adam yok. o yüzden iki DOS oynuyoruz. bekler de oyun kurulumuna sıfır katkı verince bu zor durum oluşuyor. Franco'suzken "akıl"sızlaşmamız da bundan. Şu anda Oğuzhan klasik ne onunla ne onsuz pozisyonuna sokuyor bizi. Ama ben her şeye rağmen Atiba-Veliden birini kesip Oğuzhan'ı oraya koyarım rakibin çok ciğerli/kaliteli olduğu maçlar hariç. Top sende olursa 2 DOS'a gerek olmaz.

Ama şu Oğuzhan videosuna bakınca gördüm ki hala çocuk bu ya. İçten, kendini göstermeyi seven, haksızlığa tahammülü olmayan ve kazanmak isteyen bir çocuk. Hakem sorununu aşması için önce bu çocukluğu aşması ve biraz büyümesi lazım.

Adsız dedi ki...

@cochise

Bu yüzden en az sağ bek kadar, iyi bir box-to-box oyuncusunu da transfer etmeliyiz demiştim :) Keşke Jones kalsaydı.

cochise dedi ki...

@james sneijder
bende uzun müddet jones nasıl tutulmaz dedim ama sanırım biraz uyum sorunu olmuş ve diğer oyuncularla arası çok iyi değilmiş. bunlar da en az kalite kadar önemli.tabii bu bahane değil o yoksa kiralım miralık bu birini. 2 DOS'la sezon geçer mi? maşallah pek sakatlanmıyorlar ama ikisi birden bi sakatlansa mahvolduk. özellikle Atiba. Zira bütün potansiyel eksikleri kapatma planı onun üzerine. Ve ona çok da yük bindi. Arada rahat maç oynasak da bi dinlendirse..

turkkant dedi ki...

@sneijder

Bence Jones tarzından çok bize Bellushi tarzı meziyetli orta saha lazım. Bunu bir bulsak zaten sınıf atlayacak takım...

turkkant dedi ki...

@cochise

Chelsea ile anlaşma var diyorlar. Hazır Obi Mikel pek oynayamazken alsan alasını yapar o işin... Koy Obi Mikel'i, Atiba'yı sağ beke çek, önüne doldur yetenekli oyuncuları, hepsinin liberoluğunu yapar...

Adsız dedi ki...

@cochise

Benim Sosa ile oluşturulan büyük kazanımların yanında üzüldüğüm Veli'nin hedef kalması. Üzerinde durulsa Gattuso'dan farklı kalamayacak adam kendisi. Üstüne üstlük Pirlo tarzı bir Sosa kadroya katılmışken. Resmen harcanması olası ama bence kesinlikle harcanmamalı; Peki Atiba varken nasıl, bunun çözümünü bulmalı.

@turkkant

Bir önceki sezon olsak tıpkı Batalla formatında olduğu gibi Bellushi için yakınırdım. Ama madem Demba Ba ve Sosa gibi transferler yapabiliyor yönetim, orta alan için çok daha iyilerini bulmaları gerekli. İzleme komitesindeki Fikret Demirer'e lafım yok, Franco'yu vs onlar buldu. Ama bir zahmet daha aktif olup, G.Amerika dahil potansiyelli oyuncuları bulmalarını bekliyorum. Fikret Hocam geçmişte birileri gibi Copa Cabana'da güneşlenip geri dönen dombililer gibi yapmaz, bırakınız adam işini yapsın, derim.

Adsız dedi ki...

Obi Mikel mütiş olur. Kısa ve net.

BesiktaskUlan dedi ki...

@sneijder da @turkkant da haklılar gerçekten.

İkisinin de tepsitleri tabiri caizse "cuk" oturmuş. Ayrıca yazıma bakınca, Töre'ye gösterdiğim şahsi anlayışı Oğuzhan'a göstermemiş gibi olmuşum ama anlatmak istediğim tam olarak @sneijder gibi "kazanılması için bir formül bulunması gerektiğinden" ibaretti. Bence öneri gayet makul, hatta Avrupa için standart vaziyette. Bizde de o tarz gelişmeler olacaktır, fakat sanki takımın başı biraz fazla kalabalık.

Yani Bilic'in hepsiyle uğraşması mümkün görünmüyor, burada Özen gibi birinin varlığı çok önemli. Oğuzhan'daki sorunları Bilic görebilir ama Türk usulü "her şeyi halleden adam" olmaktan epey uzak. Ona, Özen gibi bir profesyonel gerekiyor. Neyse, zatne bunu çok konuştuk, hepimiz aynı fikirdeyiz.

Diğer yandan tam da, "Oğuzhan'ın bile eksik/yetersiz gözükmesi -hatta Olcay'ın- takım kalitesindeki artıştan kaynaklı. Bu da bizim için olumlu bir gösterge" diye yazacaktım, ondan da bahsedilmiş.

Olcay dahi şu anda sırıtmaya başladı. Bunu da, "takım oyunu ve Demba Ba" transferiyle ne kadar büyük bir boyut atladığımıza dair kanıt olarak görüyorum.

Şimdi çok daha fazlasını sunma imkanımız var.

Bence de Oğuzhan, Veli'nin yerinde oynamalı, oynatılmalı, bir yolu bulunmalı, ideal halimiz odur. Fakat @sneijder'in tespitlerinde haklılık payı var, hem daha çocuk hem de fazlasıyla etkileniyor. Fakat disiplin konusunda sıkıntısı yok, BJK TV videolarında izlediğim kadarıyla, henüz ilk yarıda oyundan çıktığı maçla ilgili Bilic'e, "Hoca güzel bir doğum günü hediyesi verdi" diyecek kadar da anlayışlı. Ama daha fazlası gerekiyor bize.

Ve tabii geri dörtlüdeki sıkıntı da malum. Yine de ben "adam kayırıp" Franco'yu dışarıda tutuyorum. O adama karşı zaafım var, oyun kalitesi beni ona çekiyor, ağır olsa da bence iş yapar, dünya futbolunda da örnekleri var. Yeter ki doğru kombinasyonu yapalım -moda programı gibi oldu, affola-

Bu aralar basında Salah ismi çok dolanıyor. Yabancı sınırında değişiklik olduğunu/olacağını düşünürsek, bence Olcay'ın yerine şahane olur.

İstediğimiz, arzu ettiğimiz Beşiktaş'a kavuşacağız ama biraz daha zaman var gibi.

Aslında 2 defansif orta saha oynamıyoruz . FM diliyle anlatacak olursam Atiba boxtobox , Veli BallWinning gibi oynuyoruz.

Burada Atiba'nın hücumdaki verimsizliğinin üzerinde durmak lazım.

Ernst'in bir Kasımpaşa maçı vardı , araya çok güzel 2 top bırakmıştı biri gol olmuştu , benzer bir Trabzon deplasmanı vardı ceza sahası dışından yazmış maçı getirmişti yanlış hatırlamıyorsam . Atiba'dan bunları hiç göremedik.Denemiyor da. Tehlike bölgesine girmesine giriyor ama iyi bitirdiği hiç olmadı.

Sorunu Veli'de aramak biraz haksızlık oluyor aslında. Sorun Atiba'da olabilir.Bu gözle de değerlendirmek lazım . Daha iyi bir box to box olabilir mi ? Beşiktaş'ın mevcut durumunda zor ama Başkan'ın geçen gün verdiği bir röportajdan o mevkiye adam baktıklarını anladım ben. Hatta Atiba ile sözleşme yenilemezlerse şaşırmam . Verilen Bellucshi örneği nefis mesela.İnce işleri daha iyi beceren , daha çok şut atan bir adam bulunabilir. Atiba'da joker kontenjanından kadroyu zenginleştirebilir.

Hani tek defansif orta sahaya döneceksek hep çıkacak adam Veli değil.

Hani ikisini tek oyuncu potasında eritebilsek nefis olur. Veli gibi agresif , kaleyi gördüğünde hiç çekinmeyen , Atiba gibi sakin , top saklamayı bilen , aklıyla oynayan bir adam. Zaten o da Modric'e , Matic'e filan tekabül ediyor gerçi.

BesiktaskUlan dedi ki...

Bu arada Salah'tan bahsettim, "Mikel" önerisini unutmuşum.

Elbette gelmesi zor ama box-to-box konusunda katılıyorum ve daha iyisi olmaz diyorum.

Mikel, önünde Sosa, önünde Demba Ba tarzı bir kalite, bu lige daha gelmedi, gelmez de. Bizi paralel evren boyutuna taşır, bambaşka bir hale büründürür.

Aradığımız esas güç budur. O zaman tek taraflı orta sahalarımızdan birini yedeğe çekebiliriz. Eğer yabancı sınırı "iyice" genişlerse, işte o zaman yenilmez armada haline bürünürüz.

Heyecandan uzun uzun yazamıyorum bile, bunun ne kadar "optimum" bir takım olacağını kelimelere sığdıramıyorum.

İşte bunu yaparsan, git sağ beke Veysel Sarı'yı al, yine sırıtmaz. -Abarttım tabii-

BesiktaskUlan dedi ki...

Bu arada Veli-Oğuzhan değişikliğinden bahsederken, muhtemelen kimse ona haksızlık etmek istemedi.

Ama Atiba'yı seçme nedenimiz, sadece koşması, ciğerini patlatması, bize hoş gelmesi değil.

Veli ile Atiba tek taraflı, defansif orta saha oyuncuları, burada meziyetlerine bakmak gerekiyor.

Atiba hücumda sıfır, Veli bir iki iş yapıyor, fakat diğer yandan Atiba defansta imkansızı başarıyor, Veli orada sık sık aksıyor.

Yani ne alıp ne verdiklerine bakınca, madem illa tek taraflı bir orta saha oyuncusu oynatacağız, o zaman katkısı tahmin edilebilir olan Atiba'yı seçerim. Belki Veli ona maçta bir gol atabilir ama o katkıyı Atiba'nın defansif hali nedeniyle gözden çıkarabilirim.

Esasında hepimizin beklediği, ikisinin yerine çift yönlü tek bir adam. Transfer döneminde bir hamle bekliyorum, -sağ beke de bekliyorduk- plan var o kesin, ama nasıl sonuçlanır muamma.

Yabancı gelmeyecekse ve tek defansif orta saha ile oynayacaksak, mecburen Atiba kalmalı sahada.

Onun dışında evet, plan olarak ikisi de fakrlı görevlere sahipler. Mesela birkaç maç, Atiba, Demba ile ileride pres yapıyordu, rakip defansa basıyordu. Fakat onu da bıraktık, nedenini anlayamadım, muhteşem sonuçlar alıyorduk.

Galiba bu da, Atiba'ya çok fazla yük binmesinden dolayı oldu, bilemiyorum.

Mikel dediniz, ihtimali bile yok henüz ama aklım orada kaldı.

Adsız dedi ki...

Obi Mikel gelsin, hiçbiri sırıtmaz hocam :) (ergen işi)

Adsız dedi ki...

keşke diyelim. (o.yıldırım ne der bu işe gerçi :)

Adsız dedi ki...

Essien'in neden tukaka olduğunun bilincindeki bir camiaya Obi Mikel dersen, trene bakan samur gibi kalakalırız.

turkkant dedi ki...

@Övünç
Fikret Demirer'in yakın bir arkadaşından duydum. Atiba yerine adam bakıyorlarmış.

beşiktaşulan'ın dediği gibi tek ön liberolu sistemde Veli sıkıntı olur. Holding Midfield'ın temel özellikleri defansif pozisyon bilgisi, gerektiğinde stoperlerin arasına girmesi, arkadan pas dağıtması, soğukkanlı olması filan bu özellikler yok Veli'de. Veli'nin ideal işi Gattuso'luk... Pozisyon tutmak yerine enerjisiyle oraya buraya saldıracak... İdeal alternatif oyuncu bence.

Adsız dedi ki...

Çok yazdım gideyim artık. Önder Özen'in planlamasından uzaklaştığımız kadar başarısısız. Zamanla daha iyi göreceğiz. İyi geceler.

Basar dedi ki...

Chelsea reserve takımından yapılan anlaşma çerçevesinde bir transfer yapacakmışız diye bir mesaj okudum bu akşam.

Barreto dedi ki...

Atiba ile sözleşme uzatılmalı. Santrafor, ofansif ortasaha ve açık pozisyonları hariç her yerde oynayabiliyor. Takımda Joker yedek olarak bir-iki yıl daha kalmalı. İlk 11 için ise bir upgrade gerek en az Ernst/Giunti ayarında çift yönlü ortasaha gerek. Veli'de rotasyon oyuncusu olarak düşünülmeli. Yani Veli ve Atiba önümüzdeki sene kulübe oyuncusu gibi kabul edilmeli. Obi Mikel kulağa hoş geliyor fakat ne Mourinho bırakacaktır ne de o Türkiye'ye gelmeyi kabul edecektir.

Oğuzhan'a gelince, galiba çok tembel. Bu kadar tembelliği kaldıracak kadar çok yetenekli değil. Hani golcülüğü, şutları ve frikikleri olsa tahammül edelim diyeceğim ama hiç alakası yok. Ciddi bir gelişime ihtiyacı var. Ben pek ümitli değilim. İyi bir bonservis veren olsa düşünmeden satarım. Modern futbolda bugünkü Oğuzhan tipindeki adamlara yer yok. Umarım gelişir.

Bu arada, Pedro Franco'nun pas yeteneği oyun görüşü ve pozisyon bilgisiyle 4-1-3-2 veya 4-1-4-1 için iyi bir tek önlibero olabileceğini düşünüyorum.
Perdo'nun tek başına önlibero olduğu bir sistemde Sosa ve Oğuzhan'ın göbekte daha rahat oynayacağını düşünüyorum.

sadrazam dedi ki...

https://www.youtube.com/watch?v=Fvde1Xez3ms

Ocak transferinde adı sıkça geçen Martin Linnes'in yakın zamanda oynadığı bir maçın görüntülü analizi.

Coolio dedi ki...

Sağ bek transferi de Lanzini - Sosa olayı gibi olacak bence. Uzayan ilgiden dolayı iyicene pahalılandı adam (menejerlerde vermiştir gazı). Yönetim bundan sonra bunun avantaja çevirip yani hedef şaşırtıp daha ucuza birini alıcaktır. Hatta sene sonunu bekleyebilirler..

ozkankaya35 dedi ki...

NEDEN KİMSE QUINTERO İÇİN DUA ETMİYOR...

ozkankaya35 dedi ki...

http://www.youtube.com/watch?v=LGDXDho43TE

klibi BEŞİKTAŞ'I İZLER GİBİ İZLEYİN LÜTFEN...HEM FRANCO YA YARENLİK EDER...

Yorum Gönder

Ara