.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

27 Haziran 2013 Perşembe

Slaven Bilic ve Futbol Felsefesi Üzerine



Bilic'in karizması ve kişiliği hakkında devamlı konuşuluyorken, futbol anlayışı ve bilgisi üzerine konuşabilen çok az insan var. Yazılı ve görsel basında, wikipedia üzerinden bile ulaşılabilecek sıradan biyografik bilgiler haricinde veri yok.

Hırvatistan milli takımında yakaladığı başarının ardından Lokomotiv Moskova takımında oldukça kötü bir sezon geçirmesi, Bilic'in kulüp takımları için doğru bir hoca olmadığı düşüncesini de beraberinde getirdi. Rus oligarkların para saçarak Avrupa piyasasında söz sahibi olmaya çalıştığı takımlardan kurulu bir ligde başarılı olamaması, Bilic seçimine gölge düşürmemeli. Bu noktada, kış mevsiminde boşa yanan kalorifer peteğini bile planlayan Önder Özen'in profesyonel seçimine saygı göstermek gerekiyor. Zira Özen'in , bir taraftar algısıyla muhalif tavrı ve küpesi üzerinden teknik direktör seçmesi söz konusu olamaz.

Bilic'in futbol felsefesi üzerine fikir sahibi olabilmek için 2012 Avrupa şampiyonası öncesinde ( Haziran 2012 ) kendisiyle yapılmış olan röportajı okumak gerekli. Türkçe çevirisini bulamadığım için çevirmek zorunda kaldım.


------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Hırvatistan'ın her kupayı kazanabilecek potansiyelde olduğunu söylemiştiniz. Bu söyleminizde ne kadar gerçekçisiniz ?

Bana deli diyebilirsiniz fakat ben realist bir insan olduğumu düşünüyorum. Geçtiğimiz 5 yılda biz en iyi 10 milli takımdan biri olduk. FIFA bu sonucu forma tasarımına göre değil, belli resmi sonuçlara göre belirledi. Eğer biz sakatlıklardan kurtulur ve hazırlanmak için yeterli zamana sahip olursak, herkesle çekişebilecek güce sahip oluruz. 2008'de Türkiye'ye karşı 1 dakika daha dayanabilmiş olsaydık yarı finale erişmiş olacaktık ancak bunu başaramadık. Sıradaki turnuva için bunu başarabilecek güce sahip olduğumuzu düşünüyorum. Şampiyonayı kazanabiliriz. Çünkü takımımın karakterini biliyorum. ( Oldukça şanssız bir grupta yer almışlardı, İtalya ve İspanya'yı geçemeyerek turnuvaya veda ettiler. Aynı grupta geçildiği iki takım da final oynamış , İspanya şampiyon olmuştu. )

Turnuvaya hazırlanmak için bu kez gerçekten yeterli zamanınız var mı ? 

Yeterince zamana sahip olduğum için oldukça mutluyum. Hırvatistan küçük bir ülke , bu yüzden geniş bir havuzdan oyuncu seçmemiz mümkün değil ve hemen hemen tüm oyuncular ülke dışında oynuyor. Elemeler devam ederken hazırlanmak için birkaç günümüz oluyordu birlikte çalışabilmek için. Bu yüzden bazen geçici çözümler bulmak zorunda kaldık. Fakat sonunda kendi problemlerimizi çözebilmek için yeterli zamanımız var.  Belki tüm problemlerimizi çözemeyeceğiz ancak gelişimimizi sağlayabilmek için ve güçlü bir şekilde reaksiyon gösterebilmek için elimizden geleni yapacağız. Bununla birlikte bizim oyuncu grubumuz oldukça pozitif bir grup.  Birlikte oynamayı seven bir ekip yarattık.

Görebildiğimiz kadarıyla, bir stratejist olarak bilinen formasyonlardan çok, özel taktiklere vurgu yapan, kişisel talimatlara daha çok önem veren bir tarzınız var. Buna katılır mısınız ? 

Benim kişisel görüşüm, bu spesifik formatlar yavaş yavaş kullanımdan kalkıyor. Çok fazla uzman da benim görüşümü destekliyor. Oyuncuların topla hareketini belirlemek gittikçe zorlaşıyor. Saha içerisindeki akışkanlık bence çok daha önemli. Eğer siz takımınızın kompakt olmasını istiyorsanız, her bir hattınızın bir diğerine yakın kalmasını sağlamalısınız. Boşlukları ortadan kaldırdığınızdan emin olmalısınız. Ancak bu şekilde takımınızı sıkı hatlar üzerinden kurgulayabilirsiniz. Tabi kalite her zaman sizin açık noktalarınızı bulacak ve sizi cezalandıracaktır.

Bunları söylerken klasik sistemli bir oyunun daha az önemli olduğunu söylemiyorum. Organizasyon her zaman için herşeyin besleyicisidir. Fakat sizin sağlam bir oyun sisteminiz yoksa, doğaçlama yapmak sadece anarşi getirir. Bu anarşi bazen size çok iyi sonuçlar getirebilir. Hatta normal sisteminizle yakalayabileceğiniz başarıların bile ötesine geçebilirsiniz, ancak bu sadece kısa süreli bir başarı olarak kalmaya mahkumdur. Uzun süreli bir çözüm getirmez.

Hırvatistan her zaman güçlü bireysel oyunculara sahip olmuştur. Boban, Prosinecki ve Asanovic ile 98 Dünya Kupasında 3. olmuştunuz. O dönem bu oyuncularla birlikte sahip olduğunuz oyun anlayışı, şu anki taktik görünümüzünü ne kadar etkiledi ? 

Çok fazla. Ben o zaman Hırvatistan'ın ne denli güçlü bir karaktere sahip olduğunu görmüştüm. Şu anda da bireysel kalitesi üst seviyede olan futbolcularımız var. Benim niyetim bireysel yeteneğiyle fark yaratan futbolcuların etrafına bir sistem inşa etmek değil aynı zamanda bu oyuncuları sistemin bir tarafına tıkıştırmak niyetinde de değilim. O tarz oyunculara mevcut oyun planımız içerisinde kendi özelliklerini ön plana çıkaracakları bir açıklık yaratmayı hedefliyorum.

Uluslararası arenada yeri geldiğinde beş, hatta altı adet ofansif özellikli oyuncuyu aynı anda oynatmakla bilinen birkaç menajerden birisiniz. Devamlı hücum düşünen birisi olduğunuz için mi yoksa elinizdeki oyunculardan dolayı böyle bir zorunluluk hissettiğiniz için mi ? 

Bu tamamıyla pragmatik bir karar. Tabiki daha çok pasa dayalı, pozisyon bolluğu yaratan bir sistemi defansif bir sisteme tercih ediyorum. Fakat sisteminizi belirlerken elinizdeki oyuncuların yapısına da dikkat etmeniz gerekiyor. Hırvatistan milli takımını çalıştırmaya başladığımda , yardımcı hocalarımla birlikte oyuncu havuzumuzu değerlendirdik ve  daha çok hücum özellikli oyuncuların varlığını farkettik. Daha sonra da , bizden daha güçlü takımlara karşı, elimizdeki ofansif oyuncularla oynamanın, bize daha fazla fayda sağlayacağı sonucuna ulaştık. Eğer bunun tersi yönünde bir karar vermiş olsaydık bu bizim için iyi olmayacaktı, futbolcular da mutsuz olacaktı.

Biz ofansif oyuncuları daha fazla kullanıyor olsak bile, sağlam bir defans kurgusu oyunumuz için vazgeçilmezdir. Bizim oyunumuzu besleyen şey de bu defansif oyundur. Uzun zamandır insanların söylediği birşey var ; hücum oyuncuları defansın başlangıç noktasıdır diye.  Fakat bu söylem oyuncuları motive etmek için söylenmiş bir söz diye düşünüyorum. Bununla birlikte hücum oyuncuları ,defansif görevlerini de yerine getirmek zorunda. Biz takım olarak 2 forvet olarak oynadığımızda çok daha tehlikeli bir takım oluyoruz ancak defansif olarak bu 2 forvetin oldukça çalışması gerekiyor. Elemelerde Türkiye'ye karşı Olic ve Mandzukic'in yaptığı gibi. ( O maçın geniş özeti )

Jelavic Rangers ve Everton'da olağanüstü bir sezon geçirdi ancak milli takımda aynı başarıyı henüz yakalayamadı. Sizin oyun sisteminizi onun oyun anlayışına göre kurmanız için bazı öneriler geliyor , bunun hakkında ne düşünüyorsunuz ?

Bizim oyun sistemimizi Jelavic üzerine kurmamız gerektiğini düşünmüyorum. Jelavic,  takım içerisindeki herhangi bir futbolcudan daha yukarıda değil. Jelavic çok iyi bir oyuncu. Modern futbolda klasik bir 9 numara. Dar alanda skoru değiştirebilecek yetenekleri var. Onun gibi oynayabilmek, bir forvet için en zor şeylerden biri bugünlerde. İnsanlar bana devamlı onun United'a karşı 2 gol atmışken neden Gürcistan'a atamadığını soruyor ve bizim oyun planımızı değiştirmemiz gerektiğini söylüyor. Bunun sebebi belli. Jelavic United'a karşı ceza sahasında 3 oyuncuyu karşısında görüyor ve oluşan boşlukları iyi kullanıp sonuca gidebiliyor. Bu konuda iyi bir oyuncu , ancak biz Gürcistan'a karşı oynadığımızda rakip cezaalanında 8 futbolcu var. Bizim her atağımızı 8 oyuncuyla savunuyorlar. Dünya üzerindeki hiçbir oyun sistemi, böyle kapalı bir savunmaya karşı hücum oyuncularının işini kolaylaştırmaz.

Ayrıca, Jelavic bizim takımızıda, Everton'da aldığından çok daha fazla top alıyor. Jelavic'in, Everton'da birlikte oynadığı Hibbert ile gayet iyi bir uyumu var. Ben Everton için oynuyorken Hibbert genç takımda oynuyordu ve şu anda Everton'daki kariyerinden dolayı da büyük mutluluk duyuyorum. Fakat bizim takımımızda Srna topla birlikte ondan çok daha iyi ve aynı zamanda onun Everton'da yaptığından çok daha fazlasını yapıyor. Şunu da ilave etmeliyim, Jelavic'in görevi sahada sadece gol atmaktan ibaret değil. Rakipler onun ne kadar tehlikeli bir oyuncu olduğunu bildiği için önlem alıyorlar, bu da bize ileride pres yapmamız için ekstra alan yaratıyor.

Dünya futbolundaki global trendleri takip eden birisiniz ve iş formasyona geldiği zaman, esnek bir formasyonla da başarılı olunabileceğini kanıtladınız. Avrupa şampiyonası için hangği taktiksel sürprizlerle hazırlandınız ? 

Futbol son yıllarda çok hızlı bir şekilde yön değiştirdi ve bu değişikliğe ayak uydurmak, takımınızı yeni futbol düzenine göre geliştirmek zorundasınız. Hazırlanmak için yeterli süremiz var ve her türlü değişikliği yapabiliriz

Sizi, oyun fikrinizin oluşmasında en çok etkileyen şey neydi ? 

Taktik olarak farklılıklar gösterir her maç. Şampiyonlar ligindeki Chelsea- Liverpool maçını düşünün. Mourinho ve Benitez arasında bir satranç oyunu gibiydi.  Gol , atanı haklı çıkarıyordu. Daha sonra Guardiola Barcelona ile çok kritik değişiklikler yaptı. Onun oyun anlayışına ilgi duymuyorum ama saygı duyuyorum. Diğer antrenörlerin oyun anlayışı için bir devrim yolu açtı. Kabul ediyorum Barcelona daha önceden de atak futbol oynuyordu.  Cruyff ve Rexach tiki takayı getirmişti Barcelona'ya. Ancak Barcelona, Guardiola döneminde oynadığını gibi daha önce hiç oynamamıştı. Bu oyun haliyle diğer hocaların üzerinde de büyük etki bıraktı. çünkü herkes en iyi sistemi kurma peşinde.  Dünyadaki çoğu takım şu an hücum futbolu oynayabilmek için çabalıyor, defansif oynayabilmek için değil. Hatta İtalyan takımları bile bunu uygulamak istedi. ( Inter ve birkaç Serie A ekibini bunun dışında tutuyorum ) Bu oyun anlayışı , Guardiola'dan sonra daha popüler oldu.

Şu an nerdeyse herkes skordan daha fazlasını bekliyor. Bu durum sizin nasıl oynayacağınız konusunda çok önemli. Taraftarlar başarı geldiği sürece hemen hemen herşeyi kabul eder. Fakat uzun süreçte insanlar skor kazanımının yanında eğlenmek de isteyeceklerdir. Neden futbola bağlı olduklarını ve bu sporu sevdiklerini farkedeceklerdir. Hırvatistan'da devamlı bir şekilde pozitif oyunu düşünüyoruz.
Çünkü bu şekilde oynarsak, işlerin bizim için çok daha kolaylaşacağının bilincindeyiz.

Takım elemeler sürecinde oldukça zorlu bir dönemden geçiyor ve taraftarlar pek optimist gözükmemekte.

Hırvatistan'ın genelinde atmosfer pek iyi değil. Çünkü ulusal ligde bazı skandallar patlak verdi. Fakat bunu bir dezavantaj olarak algılamıyorum. İtalyan'lar 2006'daki şike skandalından sonra dünya kupasını kazandı. Medya üzerinden negatif enerji yüklendiği doğru. Bazen bu eleştiriler haklıyken bazen de yersiz olabiliyor. Ne olursa olsun ben taraftarlarımızdan Avrupa şampiyonasında destek bekliyorum.

Luka Modric'in en iyi seviyede olması, sizin için ne kadar kritik ? 

Eğer başarılı olmak istiyorsak tüm oyuncularımız en iyi performansını vermek zorunda. Fakat çok belli ki, herkes Luka'dan çok fazla şey bekliyor. Luka, bizim oyunumuzu rakibe kabul ettirmemiz için, pas oyunu ve ritmiyle çok kilit bir oyuncu. Tottenham'da da durum farklı değil. O iyi oynadığı zaman, tüm takım iyi oynuyor. Luka da sorumluluğunun ve ne kadar önemli olduğunun farkında ve bu baskıdan çekinmiyor.

İngiltere'nin şansı ?  

İngiltere'nin başarılı olabilmesi için takım içerisindeki kişisel problemleri çözmesi gerekiyor. Ciddi diyalog problemleri var ve bu problemler devam ettikçe başarılı olamazlar. Ancak birliktelik sağlanırsa, kaliteli oyuncularıyla uluslararası başarının gelme ihtimali var.

İlk maçınzı İrlanda'ya karşı oynayacaksınız. Nasıl bir maç bekliyorsunuz ? 

Çok zor maç. Onların bütün maçlarını analiz ettim. Defansif disiplinleri olağanüstü. Oyunu domine ediyorsunuz, topa sahip oluyorsunuz ama size gol atmanız için fırsat tanımıyorlar. Çok sıkı çalışmamız gerekiyor. Sıkı durmalıyız ve her dönen top için ayrı ayrı savaşmalıyız ,sabırlı olmalıyız. Gergin olmamalıyız çünkü İrlanda tek bir pozisyonla bile canınızı acıtabilir. Duff, McGeady, Long ve Keane gibi kontra atağa uygun kaliteli ayaklara sahipler.

Bir teknik adam olarak, İngiltere'de futbol oynadığınız dönemden ne öğrendiniz ?

Beni en çok etkileyen şey, baskı ve özgürlük arasındaki inanılmaz dengeydi. Baskı her işte çok önemlidir. Bir gazeteci eğer baskı altındaysa daima daha iyi bir iş çıkarır veya çok ciddi bir kurum için çalışıyorsa, o kurumun ağırlığı için ciddi bir iş yapması gerekir. Bu baskının pozitif enerjiye dönüşmesi için o işi yapmayı istemek lazım. Zorunluluk hissetmek değil. İngiltere, bu denge konusunda en iyisi.

İngiltere'de tek bir maçı kazanabilmek için bile çok ciddi emek vermek gerekiyor. Baskı çok üst seviyede fakat bu baskı sizi negatif şekilde etkilemiyor. Zorunluluk olarak görmüyorsunuz. Medya bazen zalim olabiliyor ancak İngiliz medyası kendine ait bir dil oluşturmayı başardı. Premier Lig'de korkunun ve negatif  hissiyatın üzerinden gelmeyi öğreniyorsunuz. Bazen dehşet veren bir ortamda kendinizi bulsanız da motive bir şekilde kendinizi takıma adayabiliyorsunuz.

Sizi bir antrenör olarak en çok etkileyen kimdi ve ondan neler öğrendiniz ?

Aslında teknik adam olmaya dair bir niyetim yoktu. Bir gün Hajduk Split'ten bir telefon aldım ve telefona cevap verdim. Daha sonra da teknik adamlık hastalığına yakalandım.  2 sene boyunca metodlarını öğrenebilmek adına Wenger ve Lippi'den eğitim aldım. Bu 2 büyük hocadan öğrendiklerim, futbolcularımla olan iletişim adına çok önemliydi. Futbolcularınızın size saygı göstermesi için zalim bir görüntü sergilemek zorunda değilsiniz. İhtiyacınız olan tek otorite, bilginin otoritesi olmalı. Aynı zamanda Winfried Schäfer, Harry Redknapp , Walter Smith ,Miroslav Blazevic gibi isimlerden de çok şey öğrendiğimi farkettim.

Turnuva tamamlandıktan sonra Lokomotif Moskova'nın başına geçeceksiniz.Bu, milli takımı önümüzdeki turnuvada nasıl etkiler ?

Şu an için aklımda olan tek şey Euro 2012. Onun haricinde düşündüğüm hiçbirşey yok. Kendi ülkenizin milli takımını çalıştırmak, bir antrenörün ulaşabileceği en üst noktalardan birisidir ve bununla gurur duyoyorum. Bundan sonraki kariyerimde de bunun ifade ettiği anlama yaklaşacak bir macera yaşayacağımı düşünmüyorum. Burdaki görevim tamamlandıktan sonra kendimi yüzde yüz olarak yeni görevime adayacağım. İlk başarısızlıkta pes etmediğim için gururluyum. İkinci başarısızlığımda ya da beşinci kez belli noktalarda başarısız olunca gitmem gerektiğini söyleyenler oldu. Ancak ben bir loser gibi ayrılmak istemedim. Kendimi her zaman için bir milli takım hocasından çok, kulüp hocası olarak görmekteyim. Bu hırsımı hiç kaybetmedim ve dört, beş yıldan beri kulüplerin benimle ilgilenmesi mutlu ediyor.

İngiltere'e bir takım çalıştırmanız gerektiğini söyleyen çok fazla insan var. Günün birinde İngiltere'de çalışır mısınız ?

İngiliz hayranı olduğumu itiraf etmeliyim. Hırvatistan'ı çalıştırmaktayken İngilitere'deki büyük kulüplerden teklif aldım ancak ben kalmayı seçtim. İngilitere'de çalışmayı muhakkak isterim çünkü eşsiz bir futbol kültürü var. Diğer tüm ülkelerden farklı bir kültür. Fakat meydan okunmasından da korkmuyorum. Benim için önemli olan çalışmış olduğum ülke veya lig değil, kulübün potansiyelidir.

Büyük bir kulüpte çalışmaya başladığınızda, her gün üzerinizde baskı hissedeceksiniz. Bu baskıyla başa çıkmaya hazır mısınız ? 

Her yeni iş, beraberinde problemleri getirir. Uyum sorunları getirir. Fakat şu an yaşadığım baskının yanında bunu hiç abartmıyorum. 6 yıllık Hırvatistan antrenörlüğünün baskısı çok daha başka. Bu bambaşka bir olay. Annem beni izliyor, çocuklarım izliyor, komşularım izliyor. Dediğim gibi bu tür baskılarla başa çıkmak , verdiğim kararların sorumluluğunu alabilmem lazım.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------

Sevgili @ukarakullukcu 'nun Ligradyo'da yayınlanan programına Rus gazeteci Artur Petrosyan bağlanmıştı ve Bilic'in Rusya'da neden başarısız olduğuna dair yorumlarını aktarmıştı. O söyleşiyi de şurdan dinleyebiliyor olmalısınız.



56 Yorum:

d.amokachi dedi ki...

Futbol direktörümüz Önder Özen'in dediği gibi başarılı olma potansiyeli yüksek hocalardan biriyle anlaştık. Bu yazıdan anlaşıldığı üzere gelişime açık bir hoca ve en önemlisi bence elindeki değerleri geliştirebilir ki bunu Hırvatistan takımını izleyince anlayabilirsiniz. Modric dahil birçok oyuncu onunla büyük bir ivme kazandı. Elimizdeki genç oyuncu potansiyelini ve gelebilecek genç oyuncuları da düşününce sihirli kelime sabır bence. Bir sene FEDA diyen taraftar ne kadar sabreder? Bu sürenin geçmesi bu sabrın bu güvenin sağlanması için de Önder Özen'in ve Bilic'in yanına verilecek yardımcı hocanın Türkiye ligini çok iyi anlatması gerekiyor. Zira bu ligdeki iç dinamikleri ne kadar çabuk öğrenir adapte olursa o kadar başarılı olur...

lamhaltas dedi ki...

sözcelyk eline sağlık.bilic'in mantalitesini anlamak için baya faydalı bir ropörtaj.

biliç biraz "beckham sendromu"ndan muzdarip özellikle ülkemizde. farklı tarzı ve görüntüsü sebebiyle teknik fikirleri ve felsefesi hep geri planda kalıyor. insanların algısı onu hep "rockçı, motivatör" olarak tanımlıyor.oysaki ropörtajdan da anladığım üzere futbola baya kafa yoran ve felsefesini kafasında oturtmuş, düşüncelerini belli temeller üzerine oturtabilmiş bir teknik adam.

açıkçası bu ropörtajdan sonra benim umudum bir miktar daha arttı.

Adsız dedi ki...

Futbol bilgisi bakımından beni en çok etkileyen yorumu, İngiltere Milli Takımı'nın başarılı olması için ne gerektiği konusundaki gayet doğru ve hedefe tam isabet tespiti oldu. İngiliz spor medyası ve çoğu eski futbolcu olan yorumcuları gayet pragmatiktir, ama aynı zamanda milli takım seviyesine gelmiş bir oyuncu için futbol ve takım oyunu anlamında pek eleştiri yapmak istemezler ve Bilic'in bu tespitini neredeyse hiçbir zaman gösteremediler. Netice de ortada. İngiliz Milli takımı büyük potansiyeline rağmen hala tökezlemekte.

Ayrıca eğitim açısından Wenger ve Lippi de iyi bir karma. Tesadüf mü bilemem ama, elindeki malzemeye göre oyun kurma işi de tam bize göre olmuş.

Rastgele.

Adsız dedi ki...

İlke olarak yapmadığım ama bugün elzem gördüğüm için yapacağım şeyi yazayım:

"Yönetim Tolga'yı al".

Türk futbolunu takip eden herhangi birini kolundan çekip sorsan, en zor yetişen ve bulunan hangi mevkidir diye, doğrudan kaleci der zaten. Tolga halihazırdaki durumumuz için ilaçtır. Eğer gerçekleşmeyen ama ayyuka çıkan şekilde McGregor'un bonservisle satılması durumu da var ise, düşünmek bile gereksiz olur. Bu olmasa bile bonservissiz McGregor'un yerine Tolga için verilecek makul rakamlar (Trabzon önerilen 3,4 yerine 4 diye diretiyorsa o başka, yolları açık olsun) bu paralar helal-i hoştur.

"Yönetim Tolga'yı al"
"Ali topacı at, at ali topacı".

Unknown dedi ki...

Allah aşkına biri şu rezilliğe bir açıklama getirebilir mi?


http://www.burasikapali.com/2013/nyondaki-mechul-adam/

Ya o adamın orada bulunma sebebini bilmiyorum da kulüp resmi sayfasından açıklama yaptı avukatlarımız Philipp J. Dickenmann ve Amr Abdelaziz'dir bu elemanların dışında kimsenin açıklamalarına itibar etmeyiniz diye.

Elbette o adamın orada olması bir soru işareti de biraz maksadı aşma durumu da var.

~Poseidon~ dedi ki...

10 numara adamlar çıkmış konuşuyor. Ama 10 numara kalaslar çıkıp alakasız sorular soruyor. Başkası adına utanmak bu olsa gerek

alper dedi ki...

bazı tekbik direktörlere hitap şeklimiz şu şekilde.

Fatih Terim:Terim
Aykut Kocaman:Aykut
Samet Aybaba:Samet

Slaven Biliç:Biliç.
Carlos Carvahal:Carlos

Adam adından ve kendisine soyadıyla hitap edilecek olmasından dolayı kafadan + puandan başlıyor zaten.Endişeye mahal yok hacılar.Fenerin peşinden ayrılmayalım bu sene yeter.Onlar kazanınca nasılsa avrupaya gidemeyecekleri için biz kazanmış sayılırız.Gelecek sene ise yeni statla birlikte hedef direk şampiyonluk olmalı.

Unknown dedi ki...

Net söylüyorum; şu fotoğraf Beşiktaş'ın geleceğidir. Ne mutlu ki geleceğimiz artık çok parlak görünüyor...

https://www.bjk.com.tr/media/photos/1600X1200_874758000.jpg

YSY dedi ki...

Abi artık bu takıma sağlam destek olmalıyız. Herşeye bir çeki düzen gelirken teknik ekip ve yönetim yeni yapılanmaya motive olmuşken bu takıma destek olmalıyız.

KCKF dedi ki...

Sağ üstteki foto gözlerim doldurdu yine, nokta atışı. Lütfen en az 3 sene şu ikili devam etsin, sonra önümüz açık.

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir basın toplantısı oldu. Bilic'i futbolculuğundan ve hocalığından biliyorduk ama gelir gelmez böyle rahat ve güvenle konuşacağını tahmin etmemiştim. Önder Özen'le uyumu da süper. Bir de Lokomotiv'le olan sezonu hakkında "tüm sorumluluk bana ait" dedi ya, işte bu dedim.

Transferde de çok iyi işler yapılıyor. Gökhan Töre'den sonra Ömer alınmıştı. Şimdi de Pedro Franco'nun transfer edildiğinden bahsediliyor. Kendisi hakkında ancak videolarından konuşabiliyoruz, görüntüleri Sivok'la birlikte orta ikiliyi toplayabilecekleri imajını veriyor. Üstelik aynı Sivok gibi defansif orta saha da oynayabiliyormuş.

Şimdi bize yerli bir kaleci ve bir solbek lazım. Bilic kemik gibi bir Hırvat bek getirse keşke.

Unknown dedi ki...

ligimizde 10 milyon edecek oyuncu yok cümlesi bu sezonun hiç kuşkusuz en iyi yorumu olmaya aday sözüdür. çünkü bu berbat futbol piyasası düzeninde kulüplerimiz batmaktadır. tff süperligde 5 yıl için yabancı sınırını kaldırmalı, 5 yıl boyunca süper ligdeki tüm kulüplerin sezon başına maaş bütçelerinin 10da 1'ini harcama zorunluluğu gibi bir takım şartlar getirmelidir. böylece 5 sezon sonunda da kimse sudan çıkmış balık gibi olmaz.

Unknown dedi ki...

5 yıl boyunca süper ligdeki tüm kulüplerin sezon başına maaş bütçelerinin 10da 1'ini altyapıya harcama zorunluluğu gibi bir takım şartlar getirmelidir. böylece 5 sezon sonunda da kimse sudan çıkmış balık gibi olmaz.

BJK4EVER dedi ki...

Hala kadro muhendisligimizin ideal oldugunu dusunmuyorum acikcasi. Takima bakiyorum bir soyle, su taktik cuk oturur ve ideal olur diyemiyorum acikcasi, transferler de kafa karistirici oldu.

Baktigimiz zaman, gecen sene 4-2-3-1 oynadik. Bu taktikle devam edeceksek 4 tane forvete (Almeida, Pektemek, Omer, Cenk) gerek yok, tam tersine Fernandes'in gidip klasik bir onlibero ve 10 numara'nin gelmesi gerekir. Oyle bir dusunce olmadi.

Klasik 4-3-3 oynayacagiz desek o zaman Tore transferi mantikli oluyor, ama butun forvetler ne olacak. Tekrar Mustafa veya Omer'den sag acik yaratacaksak vay halimize, yeni bir Delgado/Tabata/Holosko/Nihat/Burak hayirli olsun derim. Bu sefer de sezon boyunca Mustafa'ya niye adam gecemedi diye kufur ederiz, sezon sonu gonderip baska takimda forvette 20 gol atinca basimizi taslara vururuz.

Klasik 4-4-2 oynayacagiz desek Tore icin ideal sistem degil, orta sahada da Fernandes-Oguzhan'dan biri fazlalik.

Su an bakiyorum kadroya da ne olacagi gercekten belli degil.

QuaresmA dedi ki...

433 işte merkez forvet Pektemek. Kenarlar Töre ve Tosun. Almeida'ya da güle güle.

Unknown dedi ki...

bırakın taktik hesaplarını arkadaşlar bir takım koca sezon tüm maçların 90 dk sını aynı taktikle mi oynar allah aşkına... Oyuncu değişikliği olur taktik değişebilir maç içinde şu taktiğe uymaz dediğiniz adamlar yarar hale gelir... Gökhan Töre ve Ömer kadro kalitesi açısından iyi transferler. geçen sene kenardan M.Akyüz geliyordu maç çevirmek için unutmayın...

Alper dedi ki...

o değil de elimizde kalan yabancılar, sivok, manu, holosko, almeida ki o da gidici gibi, franco geldi diyorlar, sağbek yerli olacak diyorlar, demek ki sol bek yabancı. e bir de eli sıkı yönetimin oynatamayacağı adama para vermeyeceğini de biliyoruz. o zaman orta saha sezon boyunca veli ile necip'e kaldı demektir. fernandes ile oğuzhan'ın aynı anda sahada olduğunu düşünürseeeek. tehlikenin farkında mısınız?

Alper dedi ki...

o değil de elimizde kalan yabancılar, sivok, manu, holosko, almeida ki o da gidici gibi, franco geldi diyorlar, sağbek yerli olacak diyorlar, demek ki sol bek yabancı. e bir de eli sıkı yönetimin oynatamayacağı adama para vermeyeceğini de biliyoruz. o zaman orta saha sezon boyunca veli ile necip'e kaldı demektir. fernandes ile oğuzhan'ın aynı anda sahada olduğunu düşünürseeeek. tehlikenin farkında mısınız?

QuaresmA dedi ki...

Sol bek İsmail. Form tutana kadar da Süzen idare edecek artık. (E. Özkan'ı yeğlerdim gerçi)

Ön liberoya bence kesin yabancı alınacak. Sezer de alınırsa Sezer + Necip ikilisi Ferdi + Oğuzhan'ı yedekler.

Adsız dedi ki...

Yıllarca ihtiyacı olmadığı halde rakip gördüğü İstanbul kulüplerine kaptırmamak adına Anadolu kulüplerinden genç yetenekleri alıp ortalama % 30 verim alan ve Antep'li Mustafa gibi, diğer 70'ini heba eden FB'de değişen fazla bir şey olmaz. Yani, alıp heder ettikleri Sezer'i yine 5 milyon avroya, olsa olsa en çok 3 milyona satmaya kalkarlar, bu yüzden S.Öztürk işinin olacağını sanmıyorum. Şahsen çok da tın değil. Karakter olarak FB'ye transfer döneminde ve sonrasında sevmedim sevemem de şahsını.

İsmail gayet sağlam dönecek gibi. Banko solbektir (occasionally kendisine salladığım zamanlar için de beni affetsin). Tir de, malum, alternatifinin de sağlam olması, hatta mümkünse bir bölgede tek alternatif olan yerlileri rahatsız edecek kadar yeterli olması gerekli. Ben bu mevki için Bilic'ten bir isim bekliyorum. Kamon men.

Bu takım ister istemez bu yıl çoğunlukla 4-3-3 oynar, Bilic istese de istemese de. Keşke öyle olmasa, ama bir anda her şeyin olması zor. Düşünsenize, Araf'ta olduğumuz bu yıl Bilic kaleci ve savunmayı oturtuyor. Lem bu bile süpper kazanımın öteki adıdır.

Transfer işine değinir isem: Franco bitti. Tolga geliyor gibi. Dediğim gibi sağlam bir solbek ve ister defansın önüne, isterse de forvetin arkasına olsun, sağlam bir orta saha ile bu işi bitirebiliriz.

Son olarak: Önder Özen&Bilic oleyyyyyy...

Kaçınız ne zamandır hatırlıyor ki kanat oyuncusunun yaptığı ortanın abukluğunu bir TD eleştirdi kulüpte. Hem de ilk antremanında.

Kulübün önünden utançsız geçmemeleri gerekenler nedeniyle bile olsa gitmeyelim lem Evropa Ligi'ne. Toparlayalım ortalığı sonra bombardımana başlarız.

Murat dedi ki...

herşey iyi de bu takımın sağlık ve kondisyoner ekibi ne durumda,

"Teknik direktörlüğe Slaven Bilic'i getiren siyah-beyazlı takımda, Nikola Jurcevic antrenör olarak görev yapacak. Milenko Rak'ın kondisyoner olacağı Beşiktaş'ta, Jose Sambade de kaleci antrenörü olarak çalışacak. Fenerbahçe'de bireysel oyuncu antrenörü olan Dolu Arslan ise siyah-beyazlı ekipte performans uzmanı olarak görevini yürütecek." tanıyan eden var mıdır?

Mayor dedi ki...

Takim icindeki fraksiyonlarin Bilic'le nasil uyum saglayacagini merak ediyorum bende.
Toraman deveam ediyor bildigim kadariyla, bunun disinda kendisini Yildiz profilinde goren bir Fernandes var. Takimin abisi veya asi cocuk rollerindeki oyuncularin Bilic'in karakteriyle nasil uyum saglayacagini bilemiyorum.
Umarim Bilic, cok sefkatli olmak yerine cesur davranir ve takim icinde bas gosterebilecek gruplasma isaretlerini bastan yok eder. Bunun disinda benim hocadan bir endisem yok.

BJK4EVER dedi ki...

Neden israrla Tolga ismi gundeme geliyor ve Sinan istenmiyor hic anlam veremiyorum. Tolga 3-4 sene evvel Trabzon'un Sabri'si kivamindaydi, gayet kotu bir kaleciydi.

Onur sakatlaninca bir sans yakaladi ve oynadi, ancak Onur dondukten sonra hemen yedek kaleci konumuna dondu. Trabzon'un yedek kalecisine 3-4 milyon euro bonservis parasi vermek akil kari degil, hele ki 30 yasinda ise. Ki kaleciligi de vasat bence.

Sinan Bolat 1 sene oynamamis olabilir, ama ondan evvel takimlarina mac ve sampiyonluk kazandirmis, Belcika'nin en iyi kalecisi bir adam. Genk'in kalecisi zamaninda Cenk icin 'saf yetenek acisindan calistigim en iyi kaleci demisti', ki calistirdigi isimler arasinda Courtois da var. Bedavaya 6 yas daha genc Sinan varken niye Tolga icin israrli oluyoruz hic anlam veremiyorum. Alirsin bonservissiz Sinan'i, Cenk'le birlikte 6-7 sene hic kaleci sikintisi cekmezsin. Bu seneki transfer politikasinda zaten anlayamadigim 2 seyden biri bu (digeri yabanci solbek alma niyeti).

QuaresmA dedi ki...

Bence Tolga vasat, Sinan daha da vasat, Cenk ise berbat. Yaşlı yabancı alıp geçelim oraya, mesela Julio Cesar. Kaleciler yetişirken adamı deli ediyorlar. Yetişeceklerinin garantisi de yok, örneğin Cenk'in oynadığı her maç direk kaleci hatasından 1-0 geride başlıyoruz.

Adsız dedi ki...

Bana göre Sinan Bolat şişirilmiş bir balon. Belçika ligi bir gösterge değil vs işlerine hiç girmiyorum çünkü bizim lig de bir ekol değil. Ancak Bolat'ın akıllarda kalan tek repliği Barthez misali CL'de bir de gol atması, yoksa oynadığı sezonlarda göze batması sınırlı. Bence ismen getirildiği nokta duyanın kendisini bir Weidenfeller sanması ki öyle değil. Üstelik bunu Belçika'da yaşayıp da liglerini takip eden Beşiktaşlı arkadaşlardan uzun süredir gayet iyi teyit ettim. Özellikle bir kaleci için % 50 demek olan karşı karşıya pozisyonlarda sıkıntılı olduğunu söylediler.

Tolga yerli alternatifi olarak oldukça iyi bir isim. Onur sakatlıktan döndükten sonra tekrar yedeğe alınmasını hayıfladım, çoğu Trabzon taraftarı da öyle yaptı zaten. Refleksleri yerinde, ama en önemlisi bizim kalecilerimizde olmayan -dayanaklı- öz güvene sahip. Ki dikkat, bunu yedek kalan bir kaleci olarak yapıyor ve şu an direkt oynayacağı bir kulübü istiyor. Yaş olayını ise kalecilerde fazla takmayalım derim ayrıyetten.

Yerinde bir transfer olur. Çok iyi bir kaleci antrenörü transfer ettik. Fakat altyapı dışında yaşı 22-23 üzerinde olan bir kalecinin iyileşme şansının fazla olacağını sanmıyorum. Öncelikle hamuru iyi olmalı. Yoksa hamur iyiyse değil 29, 35 yaşında bile olsa çalışmasından verim alınır.

Adsız dedi ki...

Aşağıdaki videoda en iyi olduğu yan topların bir tane örneği bile yok. Onu da siz ekleyiverin.

http://www.youtube.com/watch?v=7tDz7ytZBE8

Adsız dedi ki...

İşin kişiliğine gelirsek de; Bana göre olmuş bu adam:

http://www.youtube.com/watch?v=A6wCHYU-aEY&feature=endscreen

Unknown dedi ki...

Bir yanlisi duzelmek istedim. Bu kadar futbolu yakindan takip etmemize ragmen bunu nasil kacirdiniz sasirdim gercekten.
Onur Kivrak sakatliktan ciktiktan sonra, uzun bir sure yedek kulubesinde bekledi. Ne zaman Tolga omzu uzerine dusup aylarca sahalardan uzak kaldi, Onur tekrar kaledeki yerini aldi. Yani Tolga sakatlanmasaydi Onur belki de hala yedekte bekleyecekti. Ancak bence de Onur Tolga'dan daha iyi bir kaleci ama bu Tolga'nin Onur'u sakatliktan dondukten sonra aylarca yedek biraktigi gercegini degistirmiyor. Ayrica Tolga'nin yillar oncesinde adinin cikmis olmasi simdiki performansina referans olamaz. Son 3 yilda Tolga kendisini yeterince kanitlamistir kanimca. Tolga'nin bu yuzden yabana atilmasini dogru bulmuyorum.Umarim transferi en yakin zamanda gerceklesir ve bize katki saglar.

BJK4EVER dedi ki...

@james sneijder

Senin kaynagin Belcikali arkadaslar kim bilmiyorum, ancak ben Hollanda'da yasiyorum ve Belcika'da baya arkadasim da var, bir kismi da Besiktas'li. Bircogu Sinan hakkinda inanilmaz pozitif, hatta BJK'li arkadaslar BJK'ye gelmesi icin dua ediyorlar, 1 tanesi neredeyse hatim indirecek.

Ben su kadarini soyleyim; Tolga'yi alirsak gecen sene McGregor'un berbat performansindan iyi bir performans gostermez, olan odenen bonservis bedeline olur. Bedavaya Sinan dururken 30 yasindaki Tolga'ya 3-4 milyon euro vermek aptalliktir, kusura bakmayin.

BJK4EVER dedi ki...

He, bu arada madem youtube videolarina bakarak yorum yapacak kadar seviyeyi dusurduk;

Cenk'in kurtarislarindan bir compilation yapsak Tolga'nin videosundan asagi kalir mi? Hic zannetmiyorum.

Unknown dedi ki...

Ömer Faruk'un da dediği gibi, Trabzon'da sıklıkla Onur ve Tolga arasında karşılaştırmalar yapılıyor. Onur salt yetenek anlamında Tolga'ya göre her anlamda daha üstün bir kaleci olduğunun uzunca bir süredir tüm ülkeye göstermekte. Tolga ise son birkaç yıl içinde kendini inanılmaz derecede geliştirdi, Onur'un geçirdiği ağır sakatlıkla birlikte kaleyi devraldı ve Onur iyileşmesine rağmen (Ömer Faruk'un da dediği gibi sakatlanıncaya kadar) uzun süre kalesindeki yerini korudu. Dikkat çekmek istediğim nokta, oyuncunun yaşı her ne olursa olsun oyuncu kendini her yaşta geliştirebilir (bkz van Hooijdonk'un 30 yaşından sonra frikik kullanmayı öğrenmesi gibi), yeter ki doğru şekilde çalışsın veya çalıştırılsın. bu açıdan ben Cenk'in bir iki sezon içerisinde yeni antrenörümüzle birlikte sıçrama yapmasını bekliyorum (yeterince özveride bulunması kaydıyla tabi ki).
Tolga'nın yaşına değinmeyelim, kaleciler zaten bazı istisnalar hariç genel olarak 30 yaş ve üzerinde level atlayarak, daha iyi kaleci konumuna geliyorlar, bu sanırım insanoğlunun belirli bir mental olgunluk seviyesine ancak bu yaştan sonra ulaşmasından kaynaklanıyor. Doğal olarak da Tolga'nın yaşı itibariyle yapılan eleştiriler yersiz, çünkü kendisi en azından 5 sezon daha üst düzey (hatta kariyerinin en üst düzeyi) performanslarını bundan sonra sergilemeye başlayacaktır. yani verdiğimiz her kuruş bonservis bedeline değeceğine inancım tam. 10 senedir yaşadığım Trabzon'da dışarıdan gözlemlediğim kadarıyla Tolga'nın mental anlamda çok sağlam bir yapısı son iki sezona kadar yoktu. geçmiş yıllarda seyirci baskısından çok etkileniyordu, lakin son yıllarda yakaladığı özgüvenle birlikte bunun da üstesinden gelmiş gibi. bizim taraftarın homurdanmalarına dayanır mı bilemiyorum ama Trabzon taraftarı da en az bizim ergenler kadar futboldan anlamaz ve sürekli homurdanır.. O yüzden o baskıyı da kaldırabileceğini düşünüyorum.

Özetle hayırlı olsun gelirse bize faydası olur, birkaç sezon kaleyi devralır, sonrasında Cenk kendi gelişimini tamamlar, kendini gerçekleştirebilirse kale Cenk'e geçer ve kaleci sıkıntımız ortadan kalkar.. Yabancı hakkının kaleciden yana kullanılmasına karşıyım, Muslera veya Julio Cesar gibi kaleciler getireceksek eyvallah ama Mc Gregor gibi fark yaratamayan adamları getirmeye devam edeceksek, kontenjanımızı ve paramızı yine boşa harcamış oluruz. O takdirde Tolga çok yerinde bir seçimdir. (veya bize lanse edildiği kadarıyla Sinan Bolat da).

Deniz dedi ki...

Bence açın lig tv'nin sitesini, kurtarış videolarındansa yediği gollerin videolarına bakın. İmkanınız varsa Sinan için de aynını yapın.

Zamanında sözlükte mcgregor için yazdım, yediği gollerin %80'i falan heralde kale sahası içerisinden ya da karşı karşıya. Bir adamı bu kadar pozisyonla karşı karşıya bırakırsan illa yer gol.

Adsız dedi ki...

@BJK4EVER

part 1

Belçika'da yaşayan arkadaşlarımdan bazıları futbolu çok yakından takip ediyor, bir tanesinin (Kongo asıllı) amatör ligde defans oynamışlığı var. Elbette bana Sinan balon demediler. Söyledikleri: Liege'de geçirdiği 2 iyi sezonda genel ortalamasının dışında kahraman olmasının nedeninin, kurtardığı bir penaltı ve CL maçında Avrupa Ligi'ne gitmelerini sağlayan golü atması olduğunu söylediler. Bunlardan diğer ikisi Türk ve bu Türklerden biri diğerlerini tanımıyor da. Bu yorumlardan ve kendisini izleyebildiğim (hemen hepsi milli) maçlardan sonra sonra Sinan isminin bu kadar ön plana çıkmasına karşı söylediğim bir yorumdu o. Gecenin köründe girebildiğim internette yazdığım yorumda eksik olansa kendisinin değil, isminin bu kadar parlatılmasının balon olduğu. Arada far var mı? Elbette var.

Mesela, Litvanya gibi hücum gücü istatistiklerle sınırlı (gerekirse rakam veririm) bir takım karşısında gol yemedi diye övülmesine karşın, Slovenya karşısında yediği 2 golün pozisyon olarak nasıl olduğuna bakınca, bu yorumlardan sonra benim de fikrim gayet güzel oluştu. Ortada dolanan laflardan biri de, Sinan'ın döndükten sonra formayı Japon milli Eiji'ye veren kulübün bir daha ona şans vermemesi nedeniyle kendileriyle kapışması. Olabilir, henüz 1 sezon önce 600bin avroya transfer edilen 30 yaşındaki Eiji'ye forma şansı veren Liege kendisine gıcıklık etmiştir, vs. Eiji 30 maçta 33 gol yemesine ve Liege ligi 6. bitirmesine karşın takımı Bolat'la sözleşme yenilemedi. Futbolda transfer işleri için sözleşme bitişi beklenmez. Öyle olsun diyelim. 1 Temmuz'da biten sözleşmesinden sonra da (halen serbest) bir anlaşma imzalanmadı, ya da o yönde bir duyum ortada yok. Elbette Liege gibi köklü bir kulüpte bu genç yaşta oynamış olması yabana atılamayacak bir göstergedir. Üstelik 2 diz sakatlığı da Liege için korkutan bir gelişme olabilir (bana göre değil, son duruma bakarım). Fakat madem iyi bir performans bekliyoruz, bu ismin Sinan olmayacağı bana göre aşikar. Şu da olabilir: BJK yönetimi kendisine bekle, gerektiğinde seninle sözleşme yenileyeceğiz de demiş olabilir. Öyle bir durum varsa yanlış iş yapılmış demektir. Bonservisi elinde Bolat'la sözleşme yaparsın (yıllık alacağı 1 milyon avroyu geçmez), Tolga da olursa, Tolga-Sinan denklemiyle Cenk-McGregor ikilisinden en az 3 basamak daha yukarı çıkmış olursun.

Adsız dedi ki...

part 2

Tolga konusunda yazmadıklarımı Ömer Faruk ve Emir Eri güzel yazmış. Koyduğum video linklerinden birinde Tolga'nın sözleri bence herşeyi açıklıyor zaten. Sözlerinde bir tereddüt veya aksama yok. Kaleyi almaya hazır ve yaşı tam olgunluğa erişmiş bir kaleci var. Futbolda temel olan kurallardan biri, kaleci için verebileceğiniz bonservis limitinin zorlanabilir olmasıdır. Çünkü sadece o bölgede aksaklığı gideremezsiniz. Bu yüzden 3 veya 3 küsür milyon verilip alınırsa gayet güzel iş yapılır. Yukarıda yazdığım başka bir yorumdaysa kulübün 3,4 milyona kadar çıktığını, bu rakamdan fazla isteyecek bir TS yönetimi olursa bye bye denmesi gerektiğini de belirtmiştim ayrıyyetten.

Video işine gelince; Video videodur. İzleyenlerden senden benden ondan daha iyi bilenler çıkabilir ve bu bilgiyle fikir sahibi olunabilir. Bu şekilde isteyen istediği videoyu da post edebilir zaten. Yani seviye ile ilgisi yoktur. Deniz'in dediği de doğrudur, yani yenilen goller açısından. Fakat söylediğim gibi, bir kalecinin neleri nasıl kurtarabildiği, performansı ve limitleri açısından gayet açıklayıcıdır.

Saygılar

JS

Not: Bu arada Liege, İtalyanların her takımda kadroya girebilecek 3 kaleci bulunsun prensibine karşın, halen Eiji dahil 2 kaleciyle devam ediyor.

Adsız dedi ki...

part 2

Tolga konusunda yazmadıklarımı Ömer Faruk ve Emir Eri güzel yazmış. Koyduğum video linklerinden birinde Tolga'nın sözleri bence herşeyi açıklıyor zaten. Sözlerinde bir tereddüt veya aksama yok. Kaleyi almaya hazır ve yaşı tam olgunluğa erişmiş bir kaleci var. Futbolda temel olan kurallardan biri, kaleci için verebileceğiniz bonservis limitinin zorlanabilir olmasıdır. Çünkü sadece o bölgede aksaklığı gideremezsiniz. Bu yüzden 3 veya 3 küsür milyon verilip alınırsa gayet güzel iş yapılır. Yukarıda yazdığım başka bir yorumdaysa kulübün 3,4 milyona kadar çıktığını, bu rakamdan fazla isteyecek bir TS yönetimi olursa bye bye denmesi gerektiğini de belirtmiştim ayrıyyetten.

Video işine gelince; Video videodur. İzleyenlerden senden benden ondan daha iyi bilenler çıkabilir ve bu bilgiyle fikir sahibi olunabilir. Bu şekilde isteyen istediği videoyu da post edebilir zaten. Yani seviye ile ilgisi yoktur. Deniz'in dediği de doğrudur, yani yenilen goller açısından. Fakat söylediğim gibi, bir kalecinin neleri nasıl kurtarabildiği, performansı ve limitleri açısından gayet açıklayıcıdır.

Saygılar

JS

Adsız dedi ki...

http://www.kartalbakisi.com/ozel/bilic-francoyu-rotasyonda-kullanabilir-h22974.html

- Henüz 3 gün önce ülkemize gelen yabancı bir TD'nin aslında ne beklediğini kendisi kadar iyi bilirim

- Geçmiş performansı veya neler yaptığını bilmeden (pardon, yazmadan olacaktı) Beşiktaş'a gelen bir defans oyuncusunun ne kadar duygusal olup, yedek kaldığında sorun çıkartacağını da iyi bilirim

- Gelen kaleci antrenörü dünyanın en iyisi deniyor; onun en iyisi değil, dünyada ilk 3 arasında olduğunu da bilirim (öndeki diğer ikisi kim merak edenler biraz google yapsın diye isimlerini vermiyorum zate. İsme ne gerek var hem. Barça var, Real var. Az biraz izan).

- Global yorumda yaptım bak. İnsafınız kurusun. Rotasyon diyorum başka da bir şey demiyorum.

glorfindel dedi ki...

Ben Cenk'in iyi bir kaleci olacağı inancımı çoktan yitirdim. Cenk'in tek bir sorunu var o da kafa yapısı. Bu adam kafasındaki karışıklığı çözmediği sürece iyi bir kaleci olamaz. Dünyanın en iyi kaleci antrenörünü de getirsen çözemez. Artık psikolojik tedavi mi vericekler ne yapacaklarsa yapsınlar, olmuyorsa yollar ayrılsın bu adamla çünkü ne zaman kalede görsem rahat maç izleyemiyorum.

Aga 16 m € bonservise ayıracak paran varsa gidersin en iyi kaleciyi alırsın.

Kaleci çok çok kritik bir pozisyon ve 7.5m €'ya alabileceğin 25 yaşında ülkenin en 2-3 kalecisinden biri varsa alırsın abi.

Bir senede her yeri düzeltemeyi verelim.Al kaleciyi kafan rahat etsin 10 sene boyunca.Ne diye Sinan'ı filan alarak riske giriyoruz ki.O riske Kayseri girer ve giriyor zaten.

Beşiktaş kaleci sorunundan öte büyük takım olduğunu hatırlatmak için bile Onur'u transfer etmeli zaten.

Tolga da iyi kaleci ama onun bonservisine 3m € (ki ts'nin kabul etmeyeceği besbelli) yerine Onur'a veririm 7.5 .Bir sene sonra Muslera'yı satınca rakibin kaleci sorunu yaşamasını seyrederim.

Gerçi bir şekilde bu dönek oğlu dönek federasyonu da düşünürsek , yabancı durumuna göre bu da bizim elimizde patlayabilir.

Unknown dedi ki...

Övünç'e bende kesinlikle katılıyorum, Tolga'ya 3-3,5 milyon civarı (belki daha da fazlası) + 1 futbolcu vereceğine, sözleşmesinde 7,5 milyona serbest kalır maddesi bulunan Onur Kıvrak'ı al, 10 sene kaleci sıkıntısı çekme.. Bugün Trabzonluların bir tanesi bile Tolga gitse üzülmez, lakin Onur'un gitme ihtimali bile tedirgin etmeye yetiyor adamları. Onur'a harcayacağımız parayla Tolga ve almayı düşündüğümüz stoper transferlerinden vazgeçebiliriz. Birçok sorunu da çözmüş oluruz.

erman kunter facia bir twit attı bugün.

"BJK basketbol takiminin 2013-2014 sezonunun sponsor bulunmaz ise yabanci oyuncu butcesi 1.250.000 $ . Yerli oyuncu butcesi 1.000.000 $ (net)"

Gerçekten inanamıyorum ya bunun olduğuna.

Sözer gitti yine aynı tas aynı hamam.

Hani Final Four hedefli sigorta şirketi ?

Walla ayıp ya.

d.amokachi dedi ki...

Övünç arkadaşım tam bende bu konuda birşey yazacaktım sen çabuk davrandın. Bu başlıkla alakası yok ama bir yerlere yazmak paylaşmak gerekiyor. Bir zamanlar burada Asisttime ne güzel yazılar yazardı basketbolumuza dair. Şampiyon olduk resmen dibe vurduk. Halbuki herkes yaşadı Beşiktaşlı sessiz çoğunluğu harekete geçirmenin çok da zor olmadığını. Maalesef o zamanki konjonktür hiç iyi kullanılamadı. Hala sponsor yok hala hoca yok. Transfer zaten yok. A.Ş. olacak dendi ne oldu? (Ayrıca bildiğim kadarıyla A.Ş. olabilmesi için profesyonel branş olması gerekiyor ki ülkemizde basketbol amatör baranştır. Dolayısıyla bence mümkün değil A.Ş.)Beşiktaş sadece futbol takımından mı ibarettir? Kapatsınlar branşları olsun bitsin resmen rezalet! Tamam Başkan birçok olayla uğraşıyor geldiğinden beri ama sanki yönetici arkadaşları biraz zayıf kalıyor gibi...

strwind dedi ki...

Basketbol ne yönetimin ne taraftarın umurunda haliyle üvey evlat muamelesi görüyor. 3 kupayı aldığımız sezonda da playofflar dışında çok gelen yoktu maçlara derbiler hariç. EC'de grup liderliği maçı oynuyoz fuenlabradayla salonda 1000 kişi ya var ya yok.Türkiye kupasını almıştık o maçtan önce. Adamların ilk maç bize yaptığı çirkeflikleri kimse bilmiyor tabi.

Koçumuz da Ahmet Kandemir oldu sayılır. Bu bütçeye en uygun koç.
NCAA dan 1-2 tane sağlam adam bulursa iyi. Kadro olabildiğince genç olacakmış bu arada.Belki 1-2 tecrübeli olurmuş.

Alper dedi ki...

yaw arkadaş bizim taraftarı bi anlayamadım gitti. sponsor gelir sponsoru beğenmez, üç kupalı takımın maçına gitmez, ertesi sene kombine almaz. kartal yuvası gelirlerinden hiç bahsetmiyorum. sekiz sene klübün başına çöreklenen tüpçüye bir şey demez, diyemez. ama her şeyin en iyisini ister. hentbolculara zam yapılsın, en iyi basketçiler bize gelsin, futbol takımı avrupada kupalar kazansın, alt yapıdan en iyi oyuncular bizden çıksın. sansayonel transferler yapılsın. o kadar çok çelişki var ki saymakla bitmez. bi kendinize gelin allasen.

Ahmet Kandemir kesinlikle kötü bir coach değil.

Zamanında ligi domine eden uzunları seçmesiyle ünlü zaten. Kevin Thompson , Bud Eley , Michael Wright filan hep standart üstü adamlardı.

Böyle bir uzun bulacağına %100 inanıyorum.Serhat'ı tutup , Kerem Tunçeri'yi döndürebilirsek rahat rahat play-off görürüz.

1 milyon yerli bütçesiyle imkansız tabi bu işler ...

Can Maxim'de gelecek diyorlar ama göreceğiz bakalım.

Bu kadar sahipsiz kalmasını aklım almıyor gerçekten.

Daha önce uzun uzun yazmıştım Beşiktaş'ın makra değerinin düşüşünü.Normal şartlarda reklam bütçesinden bir sponsor bulmamız kişisel ilişkilker dışında mümkün görünmüyor.

Zibil gibi Beşiktaş'lı zengin varken bir tanesinin bile sahip çıkmaması ise utanç verici.

Medical PArk bize sponsor olsa Fikret Orman'a demediklerini bırakmazlar yandaş diye , senelerdir GS'ye var mı öyle bir şikayet o da ayrı bir konu ...

Darkpain dedi ki...

Tüm amatör branşlara 2şer sponsor ayarladım hatta basketbol takımına bulduğum sponsor f4 garantili diyen S.A nerelerde ? Seçilmezsem de seçimden sonra gerekirse yönetimle de paylaşırım bunları dememiş miydi ?

Ayrıca Vodafone'la stadın ismi ve forma reklamı ile ilgili anlaşma yapılırken üzerine 3-5 daha kopartıp araya basketbol da katılamaz mıydı ?
Geçen sene yaşanan süreçten sanıyorum ki ders çıkartılmamış. Sevindirici tek yan Basketbolun Önder Özen & Bilic ikilisini Erman Kunter & A.Kandemir ile yakalamış olmamız. Umarım basketbol tarafındaki organizasyonel profesyonelleşme işlemleri biran önce düzenlenir ve düzgün bir yapıya oturtulur.

strwind dedi ki...

http://bjkbasket.org/index.php?option=com_k2&view=item&id=1458:transferler

Transferler konusunda şöyle bir haber var.

Ayrıca sitenin forumu da var arkadaşlar görüş bildirmek isterseniz.

Adsız dedi ki...

Sponsor konusunda:

"5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ve Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarının amatör spor dalları için tamamı, profesyonel spor dalları için yüzde 50'sinin kurumlar vergisi matrahının tespitinde, kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla kurum kazancından indirilebilmektedir."

"Amatör" spor dalı olan basketbola sponsor olmayıp da ciddi ciddi Beşiktaşlıyım diye gezenlere gelsin.

QuaresmA dedi ki...

Eneramo'yu kim aldırıyor sizce ?

Sağda solda Eneramo ile Bilic'in menajerlerinin aynı olduğu söyleniyor. Daha gelir gelmez menajer kazığı mı yedirecek bu Bilic bize ? (eğer o aldırıyorsa) Eneramo kötü demiyorum ama hiç de Önder Özen transferine benzemiyor. Ayrıca çok da gerekli değildi.

Unknown dedi ki...

erbil, can maxim ve Berkay üçlüsünü fenerden aldığımız söyleniyor, pek inandırıcı gelmese de açıklandığı söylenen transfer bütçesine oldukça uygun isimler.. millet jawai, spanoulis, obradovic hayali kurarken, önceki senenin şampiyonunun bu noktaya gelmemiz utanç verici..

neyse umarım bu yıl milad olur ve basketbol takımı yöneticilerin ve onların veletlerinin fink attığı bir yer olmaktan çıkar, umarın altyapı için gerekli hamleler yapılır da 3 - 5 sezon içerisinde artık takım level atlar ve hakettiği yere geri döner..

Darkpain dedi ki...

Son birkaç gündür piyasada dolanan Önder Özen - Biliç - Yönetim üçgeni arasının açık olduğu haberlerine dair kimse yorum yapmamış.

Bugünkü Hakan Gündoğar'ın söyledikleri ile beraber tabiri caizse ayyuka çıktı olay. Hakan Gündoğar'ın söylediklerini dinlediğimizde söylediklerinin bir kısmının gözlemleri, bir kısmının Önder Özenin haleti ruhiyesinden çıkarımları, bir kısmının da tamamen kendi düşünceleri olduğunu görüyoruz. Önder Özen'in çalışma ortamı,koşulları ve sınırları ile ilgili sıkıntıların olduğu aşikar. Sezer Öztürk ve Enaramo transferleri ile beraber bu konuların gündeme geliyor olması da normal fakat ortada Hakan Gündoğar'ın bahsettiği gibi Önder Özen'in istifa edeceği bir ortamın olduğunu sanmıyorum. Önder Özen'in yaptığı basın toplantılarında bahsettiği, en çok tekrar ettiği konuların başında transferin 3 ayaktan oluştuğu idi. 1'i kendisinin olduğu futbol şubesi planlaması tarafı diğeri teknik direktörün belirleyeceği isimler ve sonuncusu da yönetim. Bu iki transferin 1i (Eneramo ) Bilic'in isteği diğeri (Sezer Öztürk) ise yönetimin isteği üzerine alınmış gibi gözüküyor.Yani Önder Özen'in açıklamaları dışına çıkılmış bir durum yok.

Ama tüm bunlar demek değil ki herşey 4 4lük ilerliyor. Öncelikli olarak bişeylerin düzelmesini istiyor isek yöneticilerin önüne gelen yerde istediği şekilde basın açıklaması yapmasının engellenmesi lazım. Kampa Ahmet Kavalcı gidip de saçma sapan açıklamalar yapana değin ortada bir huzursuzluk varsa dahi bunun herhangi bir dışarı yansıması yoktu. Her yönetici açıklaması sonrasında da buna benzer durumların yaşanacağı aşikar. Umarım profesyonel yapılanma içerisinde bu konu da bir düzene oturtulur.

Deniz dedi ki...

ya kurumlar vergisinden düşme olayı en cazip iş değil. şöyle söyleyeyim:

100 lira vergi matrahı olacak olsun bir firmanın. 20 lira vergi ödeyecek olsun. gidip 40 liralık sponsorluk yapacağı zaman, cebinden 40 lira çıkıyor, onu matrahtan düşüyor, 60 lira üzerinden yine %20 vergi ödüyor.

yani 40 lira verip basketbola sponsor olduğunda vergisi 8 lira azalıyor. cebinden çıkan 32 lira yine de.

bakkal hesabı gibi oldu ama, anlayın. bunun reklam olarak getirisini tam kullanamayacak olduktan sonra ya da spora destek gibi idealist bi yaklaşımı yoksa firmanın, bu girişimde bulunmaması beklenilesi bir durum.

Deniz dedi ki...

Bir de artık şu yorum onaylama mekanizmasını kaldırsanız mı? Blog'un dinamizminden çok götürdü bence.

glorfindel dedi ki...

Haber1903 adlı saçma siteye hiç inanmıyorum ve güvenmiyorum ama eğer aşağıdaki yazılanlar doğru ise birilerinin çıkıp açıklama yapması lazım durum hakkında.

http://www.haber1903.com/Besiktas-14307-onder_ozen_surekli_taca_atiliyor.html

çağlar dedi ki...

Bilic'in yardımcılığına borusisa dortmund'un u19 teknik direktörü edin terzic in getirildiği konuşuluyor. Bu haberin doğruluğu hakkında bilgisi olan var mı?

Adsız dedi ki...

@Deniz

Bilgilendirme için teşekkürler. O maddeyi okuyunca tamamı vergiden düşülüyor gibi değerlendirmiştim. "Matrah" kısmını dikkate almayınca böyle oluyor tabii. Tekrar teşekkür.

@Unknown

Evet öyle görünüyor.

https://www.bjk.com.tr/media/photos/1600X1200_1283774285.jpg

https://www.bjk.com.tr/media/photos/1600X1200_955354109.jpg

Her iki fotoda da en solda duran şahıs Terzic (fotosu google ile doğrulandı). Bu da transfermarkt sayfası:

http://www.transfermarkt.com.tr/tr/edin-terzic/aufeinenblick/trainer_14226.html

Almanca bilenler için 2011'deki bir röportajı:

http://www.spox.com/de/sport/fussball/nachwuchs/1101/Artikel/edin-terzic-interview-borussia-dortmund-bvb-trainer-u-19-scout-juniorcup-goettingen.html

Net tercümesi ile kabaca anladığım kadarıyla asıl işi analiz ve istatistik uzmanlığıymış.

Sonuçları hemen çıkmaz ama iyi hamle. Bir de resmi açıklama olmadığı ve transfermarkt'da hala BVB'de görüldüğü için her iki takımda da çalışacak mı yoksa bize mi transfer oldu belli değil gibi. Gerçi öyle olmasa bizim formayı giydirmezler adama.

Yorum Gönder

Ara