.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Yerli fetişinin ekonomisi

Türkiye'nin ekonomisi, 1960-1980 yılları arasında ibretlik bir dönem yaşamıştı: Benimsenen ithal ikame politikası ile ithalat yasaklanmış ya da buna ciddi ket vurulmuş, yerli üretici ucuz kredi, vergi muafiyeti vs. ile teşvik edilmişti. Bu politikanın sürdürülebilmesi için gerekli döviz de tarım ürünlerinin ihracatı ile karşılanıyor, yeni tarım arazileri yaratılarak bu döngü devam ettiriliyordu. Bu politikanın sonucunda Koç, Sabancı gibi devlet destekli şirketler parlamış (bakmayın siz bir karpuz aldı iki karpuz sattı hikayelerine), iç pazar korunduğu ve değirmenin suyu da döndüğü için memur ve işçi ücretleri yüksek kalmıştı. Bir de üzerine Avrupa'ya işçi ihraç etmemiz ve de onların geri döviz yollaması eklenince, ortam müthiş hale gelmişti.

Lakin 70'lerle birlikte artık bu politika tırtlamaya başlamıştı. Petrol bunalımı, Vietnam savaşı vs. üst üste gelen şoklara karşı Türkiye talebi kısmak ve yapısal önlemler almak yerine tüketimi arttırıp daha çok borç alma yoluna sapmış, sanayi iç pazara yönelik üretim yapmaya devam etmiş, işçilerden gelen döviz de iç talebi ve dolayısıyla fiyatları da körüklemişti. Günü kurtarma politikaları, Avrupa'nın işçi talebi azalınca ve Kıbrıs vs. meselesiyle dış şoklar artınca da devam etmiş, özel sektörün bulduğu borçlara kur garantisi sağlayan devlet ayağına sıkmıştı.

Özetle şöyle bir sistem vardı: Özel sektör borçlansın, yükünü kamu üstlensin; bu özel sektör sadece iç piyasaya yönelik üretim yapsın, memur ve işçi ücretleri yüksek olduğu için talep de karşılansın, enflasyon artsın lakin alınan borçları kompanse edecek hiçbir yatırım yapılmasın. Deniz bitince, felaket geldi.

Bir futbol blogunda bu yakın dönem ekonomi tarihinin ne işi var? Çok işi var, zira günümüzde pompalanan, gerek hocasıyla, gerek futbolcusuyla desteklenen "yerli" fetişizmi ucuz bir milliyetçilik değil sadece. Burada müthiş bir döngü var: Türkiye futboluna getirilen "yabancı kısıtlaması" ile yerli oyuncuların fiyatlarının şişirilmesi sağlanıyor. Bu oyuncuların menajerleri ve kankaları teknik direktörler transferleri yapıyor; hem Anadolu kulübü kazanıyor, hem de oyuncu ve bütün nemalananları. Bu leşlik o kadar kanıksanmış ki, bulaştığı skandaldan sonra bir daha futbol topu görmemesi gereken Bülent Uygun hala takım çalıştırıyor. Bu korumacı politika, yerlilerin sahte bir değer kazanmasına yol açıyor: Koç'un çakma kuşlarına iki katı para bayılıyor tüketici. Bu deniz de hiç bitmiyor, zira Anadolu kulübünün işleteceği "yıldız" çok: Tarık Daşgün'den beri. Ayrıca işçi dövizi olarak Almanya'da, İngiltere'de yetişmiş gurbetçilerimiz de var.

Türkiye futbolu, uzun süredir duraklama döneminde. Gerek kulüplerin, gerekse millî takımın durumu iç açıcı değil, 5 senede bir hasbelkader elde edilen "başarı"ların gazı ile sistem işletilmeye devam ediliyor. UEFA kriterleri çok ciddi bir dış şok kalemi olacak, Beşiktaş'ın ağzı yandıysa diğerlerinin de yanabilir. Yurtdışından gurbetçi ithaline bir şok gelirse işimiz iş..

Buna karşılık gene yabancı sayısında azaltmaya gidiliyor, gene "işte yerli hocalarımız" gazı her yerde, gene Alper Potuk 6.5 milyon Euro + iki futbolcu ediyor. Bu korumacılık ekranlardan 7/24 pompalanmaya devam ediyor: Digitürk yayın ihalesini çıkarmak için fiyatları arttırıyor, "too big to fail" kulüplerimiz pohpohlanıyor, tüketici, artan refah ortamında daha da para veriyor. Alan razı, satan razı.

Bu deniz bir gün bitecek. Şuraya esaslı bir çomak sokacak bir takım lazım. O takım da umarım, son birkaç gündür attığı hamleler uyarınca, Beşiktaş olur. Şu zamanlar bu takımın en çok sahiplenilmesi gereken zamanlar. Üzerinden geçinenler kargalar gaklamaya, durum azıcık düzelince vitrin yapmaya başladılar zira.


32 Yorum:

CDiS dedi ki...

Anadolu kulüplerinin vizyonsuzluğu ve medya destekli İstanbul kulüplerinin açlığı işi bu noktaya getiriyor. Yani, altyapı, tesisleşme, kurumsallaşma gibi modern futbol ekonomisinin temel taşı olan kriterlerin olmadığı Anadolu takımlarının tek gelir kaynağı 2-3 yılda bir parlattığı oyuncuları 4 büyük takıma fahiş fiyata satmak. Alper Potuk 'a, İsmail Köybaşı 'na, Mehmet Topuz 'a, Avrupa 'da 1 milyon euro veren çok az takım çıkar. Ya da bu oyuncular, yabancı olsaydı maksimum 1 milyon euro 'ya transfer olurlardı kulüplerimize. Türkiye ligi gol kralına geçen sene Avrupa 'dan 5 milyon euro veren takım çıkmaması da tezimizi destekliyor sanırım. Sığ düşünceli, günü kurtarmaya dayalı hareket eden futbol yöneticileri sayesinde, nasıl olsa yabancı sınırlaması var, mecbur beni oynatacaklar diye İstanbul 'a kapağı attıktan sonra kendini geliştirmekten çok uzakta kalan futbolcular ise dünya futbolunda bulunduğumuz yerin bir yansıması gibi görünüyor..

Maxim Tsigalko dedi ki...

Bu konuyla ilgili çok doğru ve yerinde tespitler sezon başında Erman Kunter'den de gelmişti.

..."Biz şunu yapmaya çalışıyoruz, belirli bir bütçemiz var; o bütçeler dahilinde oluşturulabilecek en iyi takımı yaratmayı amaçlıyoruz. Taraftarların bir bölümünü takip ediyorum mesela, çabuk hayal kırıklığına uğruyorlar. Ben de etki altında kalmamak için çok fazla takip etmemeyi yeğliyorum. Bir plan dahilinde hareket ediyoruz, imkanlarımız belli. Mesela 400 liram var, 600 lira teklif edip sonra ödeme zorluğu yaşayacağıma, 400 lira teklif ediyorum. Böyle bir sistemi benimsemeye çalışıyorum. Moneyball gibi."...

...Türkiye’deki maaş tavanın Rusya dışında muadili kolay kolay bulunmadığı için, karşılaştırmak çok zor.

Ben daha az paralara oynayalım, çalışalım demiyorum. Şimdi Erman geldi piyasayı düşürüyor da demesinler ama daha mantıklı şekilde, daha sağlıklı yapılanmanın oluşturulabileceğini düşünüyorum. Biz mesela bu yıl geçen senenin yarı bütçesiyle kazanırsak ne olacak? Bizim ülke özelinde kaynaklarımız belli, şöyle bir örnek vereceğim; oyuncularımız çok fazla para kazanıyorlar, bu biraz yanıltıcı olabilir ama Avrupa’da oynayan bir tane oyuncumuz yok. Çalışan antrenörümüz de bulunmuyor."...

Maxim Tsigalko dedi ki...

Erman Kunter için sezon iyi geçmedi. Bazı hataları oldu muhakkak ancak ilerlediği yolda sonuna kadar arkasında durulması gerekiyor. Çünkü bu mevcut düzene karşı gelmek demektir. Birilerinin çıkarlarını zarar vermek demektir.

Bu açıdan Önder Özen'in de bir anda mucizevi şeyler yapmasını beklemek hata olabilir. Bu yöntem çok hızlı sonuç vermeyebilir. Ancak bunun artık bir tercih değil zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Umarım dediğin gibi biz bu konuda en hızlı adımlar atan kulüp oluruz.

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

Yerli sayısını artırmanın futbolda başarı getirmesi için temel kriter bu üretimin iyi olduğunu default olarak kabul etmektir; ya da en azından bu yöndeki ciddi çabaların yakında meyve vereceğini görmektir. TFF bunun için hangi tedbirleri ve önlemleri almıştır ki yabancı sayısını daha da sınırlıyor. Yapılan tek şey maça çıkan takımların ilk 16'lık kadrolarında genç takımlarından en az 2 oyuncuyu barındırma zorunluluğu. Futbol liglerimizdeki takımların büyük çoğunluğu buna şu gözle bakıyor: 16-2 = 14. Yani 3 yedek var.

Milli takıma yeterince futbolcu bulamıyoruz diyenler eğer ülkemizde futbolcu yetişmemesini gerçekten ciddiye alıyorlarsa, o zaman "gurbetçi"lerin milli takımlarda oynamasına da karşı olmaları gerekirdi. Öyle ya, madem dert ülkede yeterince futbolcu yetişmemesi, başka yerde yetişenler neden sorgusuz şekilde milli takıma alınıyor, hatta bunun için büyük çabalar harcanıyor?

Benim derdim bunun yapılmaması değil elbette, tersine yapılması. Çünkü yabancı sınırlamasının artırılmasıyla nitelikli yerli futbolcu sayısının artacağına inanmıyorum. Çünkü bu yönde bir çaba yok. Bunun tersi örnekler de büyük çoğunlukta. İngiltere ligi başta olmak üzere Bosman kuralının başlamasından sonra tüm AB menşeli liglerde görebiliyoruz. Elbette bunun nedenleri var, bu nedenler de o liglerdeki kulüp yönetimleri.

Her sene sil baştan yapmayan her kulübün kaynaklarını daha etkin kullanabilmesinin önü de açılmış olduğu için, kendileri için çok daha az maliyetli ve taktiksel yönü çok daha güçlü altyapılarına yönelmeleri gayet doğal. Kısacası olayın yerli/yabancı sayısıyla ilgisi yoktur, "düzgün" yönetimle ilgisi vardır.

Adsız dedi ki...

- Siz Tanrı parçacığı mısınız
- Öncelikle soruyu bir alsak
- Siz Tanrı parçacığı mısınız
- Haşa öyle şey olur mu. Şundan dolayı böyle yaptım ama bundan dolayı böyle düşünüyorum Hedeflerimiz de şöyle böyle
- Siz Tanrı Parçacığı mısınız
- Bu arada sorular için teşekkürler arkadaşlar, basın toplantısı bitti hepinize teşekkür ediyoruz
- Siz Tanrı parçacığı mısınız
- Abi ben çıkıyorum evde yengen bekler. Işıkları kapatıyoruz kimse kalmadı salonda. Sen illa kalacam diyosan sorun değil. Giderken şalterleri indirmeyi unutma da
- Siz Tanrı parçacığı mısınız
...
- Evet tüm Türkiye. 2014'e girdik. Yeni yıl ülkemize ve halkımıza hayırlı ve uğurlu olsun.
- Siz Tanrı parçacığı mısınız

Alper dedi ki...

şelbi yazıyı güzel bağlamışsın tebrikler. ama tespit bence hatalı. asıl sorunun klüplerin altyapıya bakış açılarından kaynaklandığını düşünüyorum. iki büyük kulüp artı beşiktaş'ın altyapısından çıkan oyunculara bakalım. bizde necip var mesela. kaç senedir patladı patlayacak diye bekliyoruz. sonuçta elimizde patlayacak sanırım. gassarayda arda turan var o da a takıma çıkalı kaç yıl oldu. fenerde de sanırım semih var en son. yanlışım varsa düzeltin. şimdi sen yetmiş milyonluk ülkede alt yapında oynayacak adam bulamıyorsan bunların içinden hiç olmazsa iki üç yılda bir a takımında oynayacak adam çıkartamıyorsan paşa paşa tarıklara ismaillere alperlere eşek yüküyle para ödersin.

@Alper alperr

Sikinti o noktada basliyor zaten. Besiktas eger Necip'in yapacagi isi yapacak yabanciyi, Necip'in aldigi paraya ikna edecek lukse sahip olsa, Necip Godot gibi beklenmez, "gule gule" denir ve baskasinin onu acilir. Besiktas'in altyapiya onem vermedigi kosullarda, kurallar cok yuzeysel bir yerli zorunlulugu getirince, " asagidan Necip cikti, neyse buna da sukur" kafasi olusuyor. Tamamen oyuncularin gidecegi yere, ulasacagi potansiyele ket vuruyor. Necip'in rekabet ettigi/beslendigi oyuncu; 30 yasini hafif gecmis tecrubeli bir yabanci yerine Hasan Turk, Toraman ve Veli olursa kimseye hayir gelmez oradan.

QuaresmA dedi ki...

Yabancı kısıtlaması kalkarsa milli takım biter. Ha çok umrumda değil ama sırf bu yüzden bile kaldıramazlar. Olay sadece İstanbul'a kapağı atan oyuncuların gelişime kapanması değil, bu gelişim dediğimiz şey tek yönlü değil. Kulüpte de iyi yetiştiriciler olmalı. Ama yabancı kısıtlaması kalkarsa kulüpler oyuncu yetiştirmekle hiç ilgilenmezler, bugün bile Anadolu takımları olmasa yerli futbolcu yetişmez ülkede. Kalkarsa hiç yetişmez. Adam niye uğraşsın ki ? Brezilya kumsalında top oynayan 20 tane bebeyi toplar getirir, ne de olsa kendi altyapısındakilerden daha yetenekliler.

Adsız dedi ki...

@QuaresmA

Olay da burada. Ortada ben bu işin sorumlusuyum, gözetimcisiyim ve takipçisiyim diyen bir merci varsa (olduğunu iddia ediyor) o halde çözüm adına da olması gereken adımları atmalı. Bunun yerine prostat kanseri vatandaşın acısını en aza indirmek için en etkilisi bile olsa ağrı kesici verecekse kimse kusura bakmasın; daha önce neredeydin, şimdi neredesin, daha da önemlisi ilerde nerede olacaksın derler adama.

Kişi-Olay-İdeal üçlemesi yine ortada. Kurumsallık gösterisi adına ikinci aşamaya, yani olay aşamasına geçilmeye çalışılıyor. Palyatiflik diye bir şey var. Madem gerçekten ciddisin, koysana mali kriter, mesela örnek olarak kulüpler gelirlerinin 3'te 1'ini sadece branşlarının altyapılarına harcayacak, diye. Millet altyapı için dünyadan örnek verdikçe "oraları bize uymaz. hayal dünyasında yüzüyorsunuz" diyenler çıkıyor. Asıl hayal dünyası futbola bu kadar para harcayıp da milli takımın yerlerde sürünmesini normal karşılamakta.

Şu anda bile 6,5 milyon avro ve toplam bonservis ederi onun kadar olan bir bedel ödenerek alınan 2 oyuncunun verilmesiyle Fransa Liginin ilk 3 takımında banko oynaması şüpheli bir oyuncu transfer ediliyor. Yabancı sayısı hatta 3 olsun bakalım ne olacak. Çünkü ligimizin gerçekleri böyle sonuca dönelik geçici çözümleri kabul etmiyor. Çünkü ligimiz 3-4, bilemedin 5 takım dışında bütçe açısından gayet sorunlu. Bu kriteri koysan bile tek değişecek o takımların, belki daha fazla masraf etseler bile, alabilecek kapasitede olduğu 4-5 oyuncudan ibaret olacak. Bunların fundamentaliyse zaten tam değil. Neden önemli? çünkü milli takımda karşılarında bir züper lig takımı olmayacak. İşte ortada ve görüyoruz.

Adsız dedi ki...

Buyrunuz wikipedia'dan ülke milli takımlarının, dışarıda yetişenler hariç o ülkede yetişmiş "current squad" denilen 24 kişilik kadrosundaki kulüp çeşitliliği:

Almanya: 11 kulüp
Fransa: 14 kulüp
İtalya: 14 kulüp
Türkiye: 6 kulüp (2 kulüpten 1'er oyuncu)

Sonuncusunu zaten biliyoruz.

Akşamdan beri yazıp yazıp siliyorum , bir dünya yazacaktım ama baktım Serdal Adalı aday olacakmış , ne ülke futbolunun ne de Beşiktaş'ın geleceğine dair umudum kalmadı.

Aga artık ne geliyorsa elimiziden yapalım post açın birşey yapın yazık günah bu kadar emeğe ya.

Beşiktaş taraftarı istiyormuş diyorlar.Ula haber1903'ün sığır-ergen kitlesi bile istemiyor , tepkimizi gösterelim abi bu kadar kolay mı bu işler ?

çağlar dedi ki...

Beşiktaş taraftarına umut etmenin yasak olduğunu bir kez daha hatırlattığı için Sn Adalı'ya teşekkür ederim.

Bitmediniz a.k.

d.amokachi dedi ki...

Çekemediniz elinizi şu Beşiktaş'ın üzerinden ne rant kavgasıymış ne büyükmüş Beşiktaş. Herkes üye olsun klübe 31 Mayıs son başka çaresi yok bu işin...

~Poseidon~ dedi ki...

haber 1903 sitesinde bile yorumlarda Adalı istenmiyorsa seçim kazanması ihtimalini zor görüyorum. Muhtemelen şu an satılık oy borsasının nabzını tutuyordur.
Seçim vaadi quaresma olan bir aday bir yana, futbol direktörü önder özen'i getiren, quaresma'nın bonservisini ödeyen orman bir yana.

Unknown dedi ki...

her defasında durmadan salladığım bu yönetimi, koskoca Beşiktaş tarihinde rakiplerimiz tek leke bulamazken ADALI gibi, DEMİRÖREN gibi, SİNAN ENGİN gibi o ŞEREFLİ tarihe çamur sıçratan adamlara tercih ederim, başımın üstünde taşırım. ben renkliler gibi hak edilmemiş bir başarıyı hazmedemem. sen hazmedebiliyorsan ona da ben bir şey diyemem.. ama biliyorum ki büyük çoğunluk Beşiktaş taraftarı benim gibi düşünür, senin gibi değil. bizim gibiler ŞEREFİMİZLE oynadık HAKKIMIZLA kazandık ironisini sever, şakşakçılığı (murat Aksu'nun kime şakşakçılık yaptığını, yapacağını hepimiz biliyoruz), haksız kazançları, lekeli-şaibeli kazanımları hazmetmezler, sevmezler.. sevenler de bizden değildir!

Ya evladım director of football nedir ne değildir hakkında bir halt bilmiyorsun gelip , burada anlist bilmem ne diye ayak yapıyorsun al sana directorler avrupa'dan :

Damien Comolli - Liverpool tanımıyorsun

Frank Arnesen - Hamburg bir ihtimal adını duymuşundur

Umberto Gandini - Milan %1000 eminim tanımıyorsun

Guiseppe Marotta - Juventus buraya juve yazmasam bu kim lan pizzacı mı dersin

Şimdi diyecem ki Fenerbahçeliler , kendi takımlarında çalışmadığı için zaten dert yanıyorlar , adım gibi eminim diyeceksin ki Beşiktaş'ın başarılı olamsını istemedikleri için sevinçlilerdir içte içe gülüyorlardır allah'ın analistinin ne işi var diye .

Ben de işi gücü bırakıp sana cevap yazacam ...

neyse amk ya ..

Deniz dedi ki...

Serdal Adalı anca kongre farelerinden listesine katarsa seçilir. O bile düşük ihtimal.

Unknown dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

Önder Özen'in göreve getirilmesi şu aşamada gündemi meşgul etmek adına yapılmış bir hamle gibi duruyor. Önder Özen'i tartışmadan önce yönetimin verdiği karar sağlıklı mı değil mi onu tartışmak lazım. malum önümüzde hepimizin bildiği bir seçim var, bu seçimde karşı bir aday çıkarsa (umarım çıkmaz), seçim kaybedilebilir. bizim kültürümüzde devlet politikası-planlama gibi işlerin yerinin olmadığını düşünürsek, kulüpte de olası bir değişimde,karşı gruptaki kan emicileri tanıdığımızdan dolayı önceki yönetimin attığı bu adımın devam ettirileceğini sanmıyorum. Bu durumda Önder Bey'in görev süresi kelebeğin ömrü kadar olacaktır (diğer bir deyişle İbrahim Altınsay'ın görev süresi kadar).

Ayrıca futbol şubesiyle ilgili işlerin tamamıyla Önder hocaya teslim edilebileceği hususunda da ciddi kaygılar taşıyorum. Bildiğiniz üzere geçtiğimiz yıl İbrahim Altınsay benzer bir görevle işe koyulmuştu. Takvimin ilerlemesiyle birlikte, panik havası hakim olmuş, teknik direktör seçimi sürecinin uzaması nedeniyle İbrahim Bey'in işine karışılmıştı (başta ailenin yüz karası Levent Erdoğan ve akıl küpü Seyit Ateş olmak üzere). kendisi de bu durumu sebep göstererek istifasını sunmuş ve yönetim kanadında herhangi bir dirençle karşılaşmadan istifası kabul edilmişti. Başkan ve yönetimi egolarını engelleyememiş ve sık sık medyaya çıkıp ünlü olma fantezisi yüzünden ayağımıza kadar gelen fırsat (orta sahada Olcay-Soner-Oğuzhan-Salih-Ahmet İlhan 5lisini izleme fırsatı) kaçırılmıştı. Önümüzdeki 5 seneyi kurtarabilecek bir proje varken şimdi yeni baştan başlamak zorunda kaldık.

Bu bağlamda ben Önder Özen'in göreve başlamasını şu an için samimiyetsiz ve gereksiz görüyorum. Önümüzde bir transfer dönemi var, hemen bugünden itibaren transferlere başlanmalı. süre yine çok kısıtlı ve adımların hızlı atılması gerekiyor. eğer başkan ve çevresinde ünlü olma tvde görünme düşkünü yöneticiler huylarından vazgeçer ve yetkilerinin bir kısmını Önder bey ile paylaşırsa o zaman Önder Bey'in başarılı olma şansı var ama bu da sadece bir ihtimal, aksi durumda olabilir (eğer gerekli yetkileri almasına rağmen başarısız olursa, bu sistem uzunca bir süre için rafa kaldırılır).

@QuaresmA

Abi zaten milli takim bitik durumda. Takimin yarisini yurtdisindan cagirilmis gurbetciler olusturuyor.

Eger "altyapi tesviki" yerine (mesela ilk 11'de bir adet altyapi oyuncusu bulunmali vs.) "yabanci kotasi" ile yola devam edersen, esas o zaman oynatacak yerli bulamazsin.

Bugun milli takimin altyapisini Ersun Yanal ve Senol Gunes tornasindan gecen adamlar olusturuyor "%100 yerli" olarak. Ironik olarak, bu ikisi teneke baglayip kovdugumuz hocalar. Onur, Tolga, Gokhan, Selcuk, Caner, Soner, Burak, Umut... Bir de Fatih Terim'inkileri ekle listeye "kidemli" kontenjanindan, bu kadar iste. Yabanci siniri olsa da olmasa da, futbolcu "yetistiren", ya da "kesfeden" hoca sayisi bu kadar.

Duzgun "yas ve altyapi kurallari" olmadan yabanci siniri bir ise yaramaz.

blackeyes82 dedi ki...

ben bir teknik direktör ile futbol veya sportif direktör her neyse birlikte çalışacağına inanmıyorum. Bir başka konuda diğer spor klüpleri gibi beşiktaştada herşey futbol üzerine dönüyor. şimdi 15 tane yönetici sadece muhasebe ve idare ile uğraşacak. bütün futbol işlerini TD seçimi dahil önder özene bırakacaklar. inandınız mı ? Öyle olduğunu umalım. peki TD ile ilişkisi nasıl olacak?
fenerdeki Aykut kocaman gibi mi ? Trabzondaki Ünal karaman gibi mi ?
cimbomdaki Adnan sezgin gibi mi ?
Luceskunun yanında gezen sinan engin gibi mi ?Bu görev neleri kapsıyor. Almanlar nasıl yapıyorlar bilmem Ama Açık ara fark ile Önder özen camia tarafından benimsenmiş.
her senenin başında yeniden yapılanıyoruz, Beşiktaş sil baştan kuruluyor gibi geyik değildir işallah.

Yönetim iyi niyetli olabilir ama beşiktaşı yeniden kuruyoruz dedikten sonra Errikson olayı, Samet Aybaba ile yapılan 4 yıllık sözleşme bişeylerin planlı değilde deneme yanılma yoluyla oturtulmaya çalışıldığını gösteriyor.

Buradaki bu kadar akil adam bu olaya mantıklı bakıyorsa vardır bir hikmet. ,

Serdar Adalıda aday oluyormuş. Söylemleri şimdiki yönetimin yaptığı ile pekte örtüşmüyor. Olaki seçildi. atılan bu imzalar, planlamalar ne olacak orasıda ayrı.

Adsız dedi ki...

1) Saydığın Avrupalı isimlerin neredeyse hiçbiri oyuncu olmadı veya oyuncu olarak yüksek seviyede başarı kazanmadılar. Üstelik silsilelerini yazarak kendine ihanet ediyorsun. Bu blogda Robson Porto'nun başındayken kendisine yazdığı mektupların başarılı içeriği nedeniyle teknik ekibe yine bizzat Robson tarafından dahil edilen Villas-Boas konusunda "hayal kurmayın" diyen sensin. Şimdi ne yüzle bu özgeçmişleri "sadece sonuç" olarak kopyalayabiliyorsun. Bir dediğinin bir dediğini tutmamasına alıştık da bu iyice dumur olmuş. Senin işin örnekler değil, sen yine yaz "adamlar" başlıklı postlarını.

2) "fenerbahçede galatasarayda mevcut şu anda çalışan diğer antrenörlerden ne farkı olduğu hiç sorgulanmayan". Adam antrenör değil bir kere. "Futbol Direktörü". Ne takıma TD olacak, ne sağlık ekibi olarak çalışacak, ne kondisyon yükleyecek, ne de oyuncu olup oynayacak.

3) İlla "antrenör" takıntısında ısrarlıysan buyur al Villanova:

Francesc "Tito" Vilanova i Bayó (born 17 September 1968) is a Spanish former footballer who played as a central midfielder, and the current manager of FC Barcelona.

After a professional career which consisted of only 26 La Liga games in three seasons combined, all with Celta de Vigo, he went on to work with FC Barcelona as an assistant coach under Pep Guardiola, being part of the squads that won 14 titles.

In 2012 Vilanova was appointed first-team manager, winning the national championship in his first season.

4) Özen'in Beşiktaş'a TD olma hakkında apaçık söylediği: "haddimi bilirim".

5) Kendisine aylık 40bin TL ödenecek. "Ancak" şampiyon olunması halinde brüt 400bin TL daha, 2. olup üstüne CL'ye katılınması halinde brüt 200bin TL daha, Türkiye Kupası'nın alınması halinde brüt 200bin TL ödenecek. Muhammed dahil A takımdaki tüm futbolculardan daha az. Beşiktaş yönetimi maliyeyi öğrendi bir tek sen öğrenemedin.

6) Çok beğendiğin ve niye Beşiktaşlılar eleştiriyor dediğin skandal adamların bir zamanlar "menajer" olarak dolaşıp ne iş yaptığının belli olmadığı durumlarda ödenenleri de merak edersin sen şimdi. Buyur: ilk geldiğinde aylık 80bin TL, ikinci geldiğinde aylık 60bin TL.

7) Önder Özen'in 1 yılı Avrupa'da eğitimle geçti. Senin menajerler gibi "Brezilya'ya oyuncu bakmaya gidiyorum" diyerek güneşlenip dönmedi.

Çok uğraştın ama geç kaldın. Senden önce bir güdümlü çıkıp Tanrı parçacığı mısın diye sordu bile. Sen gelecek TD ve alınacak oyuncular hakkında konuşursun artık. O kontenjanlar hala boş.

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

Futbol koordinatörlerinin nereye nasıl geldiği anlatıldı ama senin görme izanın bozulmuş.

Onları da bırakalım, halen CL'de final oynayacak ve Mourinho'nun dahi favorisi Dortmund'un TD'si Klopp'un nasıl başa geçtiğini, hem de futbol direktörü rolündeki yöneticilerinin vizyonu ile oku; Watzke bu başarının asıl mimarıdır ama kimse ismini bilmez. Üstelik Ali Ece'den, sevdiğin adam:

http://www.aksam.com.tr/yazarlar/borussia-dortmundreal-madrid-kravatsiz-devrim/haber-199295

Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
theotheo dedi ki...

SNEIJDER ŞU ADRESE MAIL AT KONUŞALIM

theotheogun@gmail.com

Mr Claral dedi ki...

Hizli firsat!

Biz uluslararasi islem iyi güvenilir, güvenilir. Bu firsati kaçirmayin lütfen, buraya gelecek 2014 yili dogru yatirim baslatmak için bir firsattir. % 100 emin ol daha fazla bilgi için e-posta MMV (vandamariana111@gmail.com) Sen garanti. Banka havalesi için çevrimiçi banka çok hizli ve güvenligidir, önümüzdeki 2014 yili dogru yatirim için bu firsati kaçirmayin. (Bir kelime bilge için yeterlidir)

Eger tarim için bir kredi ihtiyacim var mi? Is için kredi? yapimi için kredi? Yatirim kredisi? Ögrenci kredi? Borç konsolidasyonu kredi? Bu bir firsattir, kullanimi ve yeni bir hayata baslamak. Daha fazla bilgi (mrsvandamariana@yahoo.co.uk) için e-posta MMV.

Allah lonca tüm.

M.M.V LTD.

Unknown dedi ki...

Merhaba,
Şu anda değerli müşterilerimize% 3'lük düşük bir faiz oranı ile xmas kredisi veriyoruz. İşletmenizi finanse etmek için bir krediye ihtiyacınız var mı? Konsolidasyon kredisine ihtiyacınız var mı? Şu adresteki e-postamızı kullanarak hemen başvurun: oxford_loanfinances@hotmail.com

Exback dedi ki...


Acilen kredi gerekiyor ??? Borçta mısın Kötü krediniz var mı? Bir krediye ihtiyacınız var mı? Zavallı / kötü Kredi puanlarına rağmen İnsanlara kredi veriyoruz. Veriyoruz

hem iş hem de kişisel kredilerinizi seçtiğiniz uzun ve kısa vadeli süresi ile. Kredi programcımız hızlı ve güvenilir, bugün uygulamakta ve anlık alan geri almak.

Kredilerimiz en az $ 5,000.00 USD ve maksimum $ 100.000.000.00 USD arasında değişmektedir. Kredilerimiz iyi sigortalıdır,% 100 garantilidir ve müşteriler maksimum garanti edilir

güvenlik. Daha fazla bilgi için e-posta adresimiz aracılığıyla bize ulaşın: Revsist.kate@gmail.com

Yorum Gönder

Ara