10 Mayıs 2013 Cuma
İnönü'ye ve Babama....
Benim İnönü tarihim çok da eski değil. Zira İstanbul'da doğmadım, İstanbul'da büyümedim, İstanbul'da okumadım. Ancak üniversite bitip de iş güç derdine düşünce geldim İstanbul'a. Ondan öncesi Edirne-Ankara karışıktı. Memleket yakın olunca maçlara geliniyordu lakin en iyi ihtimalle senede bir.
Beşiktaş'ı kıraathanelerde yaşıyordum ben. 15 yaşındayken elimde sigara, babam görmesin diye en arka sandalyelerden birine oturup, maç ücretine dahil meyve suyunu elimde sıka sıka izlerdim Beşiktaş'ı. O zaman en çok taraftara özenirdim sigara dumanlarının arasından Beşiktaş'ı görmeye çalışırken. İstanbul'da oturuyorlardı, stadın önünden belki de her gün geçenleri vardı aralarında, 2 haftada bir maça gidiyorlardı. Daha ne olsundu yahu, 2 haftada bir Beşiktaş'ı izliyorlardı, hem de canlı canlı. Dünyanın en mutlu insanları onlardı, buna hiç şüphem yoktu. Ben anca lisenin bahçesinde, kırk yılda bir denk getirip de bir gol atarsam Pascaaaaalllll Nouuuumaaaaaa diye çığlık atarken, onlar Pascal'ın bir araba golünden sonra onu Kapalı'ya çağırıp adını bağırıyorlardı. El sallıyordu Pascal onlara, elini kalbine götürüp selamlıyordu, ben de aptal gibi kıraathanenin 55 ekran televizyonuna el sallıyordum en arka sandalyeden.
Sevgilim çok uzaktaydı...
2001'in bir Mayıs ayında İnönü'de ilk maçımı izledim. Sanırım. Hafızam çok iyi değil lakin maç Siirt Jetpa maçıydı. 5-1 kazanmıştık, lig bitti bitecekti. Pascal'ın sorunları vardı kulüple zaten Beşiktaş'a kim gelse "sorunlu" diye yazıyordu gazeteler. Pascal gol atmıştı o gün, inanılmaz biçimde, gözlerimin önünde gol atmıştı. Formasını çıkarıp yere sermişti sonra ya da ne bileyim yapmamıştı belki öyle bir şey de ben yapsın istemiştim. Açsam Youtube'dan bakarım o pozisyona da, bazı şeyler hatırlandığı gibi kaldığında daha mutlu ediyor insanı sanırım. Gırtlağım patlarcasına Nouuuumaaaa diye bağırmıştım tribünde. Anonsçu Pascaaaaalllll dedikçe, ben hem adını tamamlıyor hem de gözümdeki yaşları siliyordum. Sikindirik bir maç, sikindirik bir rakipti belki ama ben sevgilime kavuşmuştum o gün. Elimden gelen tek şey bağırmak ve ağlamaktı. O an dünya duracak ve geberip gideceksin deselerdi, hiç şüphesiz tamam derdim. Dünyanın en mutlusu bendim, o mutluluğu benden almasınlardı da her şeye tamamdım.
Sonra zaman aktı, ben Ankara'ya gittim. Maçlara daha çok gelebiliyordum artık çünkü yetişkin olmuştum kendimce. Aşti'nin alt katına iniyor ve Diyarbakır'dan-Malatya'dan-Dersim'den gelen otobüslerin muavinlerini kovalıyordum. Otobüste boş yer var mıydı, varsa beni kaça götürürdü. Biletler 15 liraydı da ben 5 liraya gitmeye çalışıyordum diye hatırlıyorum. Zira cebimde zaten 15 lira oluyordu, o da öğrenim kredisi yatmışsa elbet.
Böyle de 5-6 sene geçti. Hala uzaktık ama daha çok görüşüyorduk sevgilimle. Yetmiyordu elbette ama biraz olsun teselli ediyordu en azından. Zaman yine aktı, benim İstanbul'a taşınma vaktim geldi. Hiç sevmedim bu şehri, hala da sevmem ama koşa koşa geldim. İstanbul demek Beşiktaş demekti, kombine demekti, 2 haftada bir sevgiliyle buluşmak demekti, boğazını patlatırcasına -Nouma diye değilse de- bir futbolcunun adını haykırmak demekti.
Çok mutlu oldum ben tribünde. Çok galibiyet gördüm, çok kaybettim kendimi, çok defa kapalı altın en tepesindeyken en alt koltuğa kadar yuvarlanmış biçimde ayıldım. Çok da üzüldüm, sinirlendim, küfür ettim, ağladım, kavga ettim. En fenası da Denizli maçıydı, tribündeki herkesin Beşiktaş'ı sevmediğini en net o gün anladım sanırım. Fenaydı.
Şimdi İnönü yıkılıyor. Yerine modern, lüks, konforlu bilmem ne bilmem ne bir stad yapılacak. Yapılsın, ne diyeyim. Ama ben çok fenayım ne zamandır. Dokunsalar ağlayacak gibiyim, içim acıyor, nefes alamıyorum bazen. Ve üstelik yarınki o son maça, sevgiliye veda etmeye gidememenin acısı da yüreğimde.
Ama en fenası, her şeyden zoru, beni Beşiktaşlı yapan, 55 senedir Beşiktaşlı olan canım babamla bir kez olsun İnönü'de maç izleyemedim ben. Bir kez olsun birlikte bağıramadık topçumuzun adını, bir kez olsun birlikte sövemedik, bir kez olsun bir golden sonra sarmaş dolaş olup yere yuvarlanmadık İnönü'de gol sevinciyle.
Yarın o son maça gidin, İnönü'ye layığıyla veda edin ama yanınıza babanızı da alın. O da olsun yanı başınızda. Babamla benim için de bağırın bir de, sesiniz çıktığı kadar, boğazınız yırtılırcasına bağırın En Büyük Beşiktaş diye....
Beşiktaş'ı kıraathanelerde yaşıyordum ben. 15 yaşındayken elimde sigara, babam görmesin diye en arka sandalyelerden birine oturup, maç ücretine dahil meyve suyunu elimde sıka sıka izlerdim Beşiktaş'ı. O zaman en çok taraftara özenirdim sigara dumanlarının arasından Beşiktaş'ı görmeye çalışırken. İstanbul'da oturuyorlardı, stadın önünden belki de her gün geçenleri vardı aralarında, 2 haftada bir maça gidiyorlardı. Daha ne olsundu yahu, 2 haftada bir Beşiktaş'ı izliyorlardı, hem de canlı canlı. Dünyanın en mutlu insanları onlardı, buna hiç şüphem yoktu. Ben anca lisenin bahçesinde, kırk yılda bir denk getirip de bir gol atarsam Pascaaaaalllll Nouuuumaaaaaa diye çığlık atarken, onlar Pascal'ın bir araba golünden sonra onu Kapalı'ya çağırıp adını bağırıyorlardı. El sallıyordu Pascal onlara, elini kalbine götürüp selamlıyordu, ben de aptal gibi kıraathanenin 55 ekran televizyonuna el sallıyordum en arka sandalyeden.
Sevgilim çok uzaktaydı...
2001'in bir Mayıs ayında İnönü'de ilk maçımı izledim. Sanırım. Hafızam çok iyi değil lakin maç Siirt Jetpa maçıydı. 5-1 kazanmıştık, lig bitti bitecekti. Pascal'ın sorunları vardı kulüple zaten Beşiktaş'a kim gelse "sorunlu" diye yazıyordu gazeteler. Pascal gol atmıştı o gün, inanılmaz biçimde, gözlerimin önünde gol atmıştı. Formasını çıkarıp yere sermişti sonra ya da ne bileyim yapmamıştı belki öyle bir şey de ben yapsın istemiştim. Açsam Youtube'dan bakarım o pozisyona da, bazı şeyler hatırlandığı gibi kaldığında daha mutlu ediyor insanı sanırım. Gırtlağım patlarcasına Nouuuumaaaa diye bağırmıştım tribünde. Anonsçu Pascaaaaalllll dedikçe, ben hem adını tamamlıyor hem de gözümdeki yaşları siliyordum. Sikindirik bir maç, sikindirik bir rakipti belki ama ben sevgilime kavuşmuştum o gün. Elimden gelen tek şey bağırmak ve ağlamaktı. O an dünya duracak ve geberip gideceksin deselerdi, hiç şüphesiz tamam derdim. Dünyanın en mutlusu bendim, o mutluluğu benden almasınlardı da her şeye tamamdım.
Sonra zaman aktı, ben Ankara'ya gittim. Maçlara daha çok gelebiliyordum artık çünkü yetişkin olmuştum kendimce. Aşti'nin alt katına iniyor ve Diyarbakır'dan-Malatya'dan-Dersim'den gelen otobüslerin muavinlerini kovalıyordum. Otobüste boş yer var mıydı, varsa beni kaça götürürdü. Biletler 15 liraydı da ben 5 liraya gitmeye çalışıyordum diye hatırlıyorum. Zira cebimde zaten 15 lira oluyordu, o da öğrenim kredisi yatmışsa elbet.
Böyle de 5-6 sene geçti. Hala uzaktık ama daha çok görüşüyorduk sevgilimle. Yetmiyordu elbette ama biraz olsun teselli ediyordu en azından. Zaman yine aktı, benim İstanbul'a taşınma vaktim geldi. Hiç sevmedim bu şehri, hala da sevmem ama koşa koşa geldim. İstanbul demek Beşiktaş demekti, kombine demekti, 2 haftada bir sevgiliyle buluşmak demekti, boğazını patlatırcasına -Nouma diye değilse de- bir futbolcunun adını haykırmak demekti.
Çok mutlu oldum ben tribünde. Çok galibiyet gördüm, çok kaybettim kendimi, çok defa kapalı altın en tepesindeyken en alt koltuğa kadar yuvarlanmış biçimde ayıldım. Çok da üzüldüm, sinirlendim, küfür ettim, ağladım, kavga ettim. En fenası da Denizli maçıydı, tribündeki herkesin Beşiktaş'ı sevmediğini en net o gün anladım sanırım. Fenaydı.
Şimdi İnönü yıkılıyor. Yerine modern, lüks, konforlu bilmem ne bilmem ne bir stad yapılacak. Yapılsın, ne diyeyim. Ama ben çok fenayım ne zamandır. Dokunsalar ağlayacak gibiyim, içim acıyor, nefes alamıyorum bazen. Ve üstelik yarınki o son maça, sevgiliye veda etmeye gidememenin acısı da yüreğimde.
Ama en fenası, her şeyden zoru, beni Beşiktaşlı yapan, 55 senedir Beşiktaşlı olan canım babamla bir kez olsun İnönü'de maç izleyemedim ben. Bir kez olsun birlikte bağıramadık topçumuzun adını, bir kez olsun birlikte sövemedik, bir kez olsun bir golden sonra sarmaş dolaş olup yere yuvarlanmadık İnönü'de gol sevinciyle.
Yarın o son maça gidin, İnönü'ye layığıyla veda edin ama yanınıza babanızı da alın. O da olsun yanı başınızda. Babamla benim için de bağırın bir de, sesiniz çıktığı kadar, boğazınız yırtılırcasına bağırın En Büyük Beşiktaş diye....
Etiketler:antidoto
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
TEKNİK DİREKTÖR OLMAK İSTEMEMİŞTİ - Aralık 2019'da Fitbol Dergi için yazılmıştı. AMATÖR LİGLERİN BÜYÜK GOLCÜSÜ OLAN DANİEL FARKE GOLLERİYLE HAYAT VERDİĞİ TAKIMA ZOR ZAMANINDA GİTMEK ZORUN...2 yıl önce
-
Josef de Souza Beşiktaş Orta Sahasına Ne Katar? - Evet, benim için çok çok ayrı bir yer olan bu platforma, vlogger olarak geri döndüm. Bu kez, garanti bir dönüş. Bavulumu alıp, Haydarpaşa Garı'na koymuş v...4 yıl önce
-
İyi ki Doğdun Büyük Başkan! (Metin Tekin Efsane Başkan Süleyman Seba'yı Anlatıyor) - Sarı Fırtına Metin Tekin, efsane başkanın doğum gününde onu anıları ile yad ediyor. Seneler evvel dediği gibi "Efsane, yıllar aşıp yüzyıl öteye geçebilme...4 yıl önce
-
Atleti - Atletico Madrid. Bir takım kurmuş... Bu takım sahada sanki bir vatan toprağını ya da bir ülküyü müdafaa eder gibi, bir kaleyi müdafaa ediyor. Sahaya çıkma...4 yıl önce
-
Golcü Şampiyon Yapıyor mu? - Gomis'in sezona muazzam başlaması üzerine Twitter'da bir tartışma gördüm. Tartışmanın temeli Gomis'in bu performansının Galatasaray'ı şampiyon yapıp yapmay...7 yıl önce
-
sinanyyilmaz.blogspot.com - Sinan Yılmaz'ın yeni ve profesyonel yazıları* sinanyyilmaz.blogspot.com* adlı blog adresinde olacak.9 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...9 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadeles...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...9 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...10 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189511 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...11 yıl önce
-
-
13 Yorum:
Ağladim..
Diyebilecek bir şey yok...İçimdeki coşku bir kat daha arttı...
Gerçekten gözlerim doldu. Mükemmel bir yazı olmuş hislerini çok güzel aktardın bize ellerine sağlık. Naçizane benim de babamla bir hikayem var aktarmak isterim. Kendisi bir Beşiktaşlı olmamasına rağmen (Gsaraylı) hiçbir zaman bana baskı yapmamıştır takım konusunda. Kendi irademle seçtim Beşiktaş'ı hiçbir zaman da pişman olmadım. Rahmetli Dayımdan mirasdır bana Karakartal. Ben 2 yaşındayken vefat etmesine rağmen hep onun Beşiktaş dolu anılarıyla büyüdüm. Onun vefatından sonra ilk maçım babamla gittiğim Beşiktaş-Gsaray TSYD kupası maçıdır. Tribünlerin yarı yarıya ayrıldığı zamanlarda benimle beraber kapalıda Beşiktaş tarafında oturmuştu. Benimle beraber sevinmişti gol attığımızda. 3-1 yenmiştik. Babama sorduğumda üzgün değilim Beşiktaşlı dayısına benzeyen efendi, mert bir oğlum olduğu için gururluyum demişti. Hala da Beşiktaş yenilir arar beni üzülme sakın der. Beşiktaş yener ilk o arar tebrik eder. İnönü rekabet olduğu kadar dostluktur da, sevgiyi hissedersin orada hiç tanımadığın birine gol oldu diye sarılırken...
abi naptın sen ya..offff
Tüylerim diken diken, gözlerim yaşlı...
Su an yensen de yenilsen de programina bakiyorum. Cok marjinal ve yenilikci oldugunu dusunen su 2 sunucu turk futbol tarihinin en onemli stadina veda edilecek bir haftada bunu konusmuyor, fb ve gslileri toplamislar hicbir sportif onemi kalmamis el sikkoyu konusuyor. Ve bu kisiler kendilerini modern, bilgin, marjinal gibi gosteriyor. Igrenc resmen.
Antidoto İönü'de izleyebildiğim 7 maçın hepsinde yaşadığım duyguları güzel kaleme dökmüş. Kapalı'da olmasa da tribünden yuvarlanmayı 2 defa yaşamış biri olarak hayatımda ilk defa etten kemikten oluşmuş bir topluluğun nasıl kenetlendiğini gayet güzel anladım. Zira bildiğiniz birkaç sıra düşüyorsunuz ama sanki yere değmiyorsunuz. Sonra herkesin hiçbir şey olmamış gibi maça konsantre bir şekilde sessizce eski yerine dönmesi de başka bir olay.
Beşiktaş bugün İnönü'nün son gününe yakışır şekilde futbol olarak esti ve gürledi. Skor 7-0 da olabilirdi, olmadı çok önemli de değil. Futbol için diyebileceğim tek şey İngilizlerin bir lafı: bir futbol takımının oynadığı en iyi oyun oynayabileceği oyundur. İşte öyle bir şey.
Buna en büyük nedense yüksek konsantrasyon, yardımlaşma ve istekti. Hele bir 3. gol var ki bu paslaşma bu sezonki tüm takımların maçlarında 1-2 defa ya olmuş ya da olmamıştır. Yardımlaşmanın fotoğrafı da herhalde bu olur:
http://www.haber1903.com/Foto-351-besiktas_genclerbirligi_33_hafta.html-29
Peki neden sezon boyunca böyle oynayamadık. Eleştirdiğimiz futbol yönetimini hangi nedenlerle eleştirdiysek ondan. Detaylarına bir defa daha girmiyorum.
İnönü artık olmayacak. Hem sima olarak, hem de büyük ihtimalle isim olarak. İstanbullu olmayan biri olarak sınırlı sayıda maça gitmemden dolayı o muhteşem stadın mimarisi ile ilgili yaşadığım en çarpıcı olay, yıllar önce bir hafta içi gündüz vakti hemen dışında bana yol soran 2 Portekizli ile yaşadığım konuşmaydı. Yol tarifinden sonra içlerinden biri "burası Beşiktaş'ın stadı değil mi" diye sordu, "ben de Beşiktaşlıyım" diyerek öyle olduğunu söyledim. Yanıtı alan "buradaki bir maçı tv'den izlemiştim ortam muhteşemdi, ama dışarıdan biraz küçük görünüyor" dedi. Ötekiyse gülümseyerek "Portekizli olduğundan denizin dibindeki herşeyin boyutunun sana küçük gelmesi normal" dedikten sonra ekledi: "çok ülke ve stadyum gördüm ama burası bir stad için olabilecek en güzel yer".
İnönü artık yok diye hüzünlüyüz ama aynı zamanda mutluyuz, stadımız yine aynı yerde olacak. Dünyada bir stad için "olabilecek en güzel yerde". Tek korkum, gayet anlaşılabilir bir şekilde gelir artırıcı tasarımlar yapılırken büyük Beşiktaş taraftarının göz ardı edilmesi olur. Taraftarın istekleri olabildiğince göz önüne alınmalı. Mimari detayların henüz tamamlanmadığını biliyoruz. Yönetimden ricam, ayrım gözetmeksizin taraftarlarla bir araya gelip onların görüşlerini dikkate alması. Böylece İnönü'yü özlemle anabiliriz, hüzünle değil.
Sevgili BJK liler..
izmir de yasadigimdan, BJK ile bulusmam universite yillarindaki istanbul gunlerimdeydi ve ilk BJK macimda, Inonu de GS ye 48 maclik yenilmezlik unvanimizi yitirdigimiz mac ile olmustu.. Dusunmeden de edememistim, ilk macinda takiminin 48 yillik yenilmezligi elinden alinsin! Ne sansliymisim diye..
Kalede Kucuk Metin in GS nin uzun Alman Stoperi Stumpf karsisinda caresizlikleriyle 3-1 vermistik maci..
Son macimda inonu de Bulgaristan a geldigim is gezisinin Avrupa ya donusunu Istanbul uzerinden ayarlayip Subat gecesinde Inonu de Dinamo Kiev e 4-1 yenildigimiz macti.. Stad girisinde buldugum 3 kati pahali biletle girip Dinamonun BJK yi sahada dumduz ettigi ve son dakika da Q7 nin Kiev soguguna gitmemek icin gordugu kirmizi kart di hatirda kalan...
BJK hep yenilmedi gittigim maclar da :))
Ogullarimi ilk kez Bir BJK macina ise yaz tatilimizdeyken Cesme den gelip Buca Spor ile oynadigimiz sezonun ilk macina gitmistik. 1-0 aldigimiz macta 5 ve 9 yaslarindaki ogullarimin ustlerini cikarip Carsi tezahuratina ellerindeki gercek hakiki BJK formalarini sallayarak eslik etmeleriydi bir Baba yi duygulandiran..
Babam da BJK li ve henuz maca gidemedik daha, insallah torunlari ile beraber gideriz :))
ECO - Luksemburg
Sevgili BJK liler
izmir de yasadigimdan, BJK ile bulusmam universite yillarindaki istanbul gunlerimdeydi ve ilk BJK macimda, Inonu de GS ye 48 maclik yenilmezlik unvanimizi yitirdigimiz mac ile olmustu.. Dusunmeden de edememistim, ilk macinda takiminin 48 yillik yenilmezligi elinden alinsin! Ne sansliymisim diye..
Kalede Kucuk Metin in GS nin uzun Alman Stoperi Stumpf karsisinda caresizlikleriyle 3-1 vermistik maci..
Son macimda inonu de Bulgaristan a geldigim is gezisinin Avrupa ya donusunu Istanbul uzerinden ayarlayip Subat gecesinde Inonu de Dinamo Kiev e 4-1 yenildigimiz macti.. Stad girisinde buldugum 3 kati pahali biletle girip Dinamonun BJK yi sahada dumduz ettigi ve son dakika da Q7 nin Kiev soguguna gitmemek icin gordugu kirmizi kart di hatirda kalan...
BJK hep yenilmedi gittigim maclar da :))
Ogullarimi ilk kez Bir BJK macina ise yaz tatilimizdeyken Cesme den gelip Buca Spor ile oynadigimiz sezonun ilk macina gitmistik. 1-0 aldigimiz macta 5 ve 9 yaslarindaki ogullarimin ustlerini cikarip Carsi tezahuratina ellerindeki gercek hakiki BJK formalarini sallayarak eslik etmeleriydi bir Baba yi duygulandiran..
Babam da BJK li ve henuz maca gidemedik daha, insallah torunlari ile beraber gideriz :))
ECO - Luksemburg
@james sneijder
Büyük ihtimal yeni stadda çarşıyı kale arkasına atacaklardır. Şuanki kapalı ise numaralı tarzı pahalı bilet kategorisinde olacaktır. Bir yandan maalesef öyle olacaktır diyorum diğer yandan da yapacak başka birşey yok diyorum çünkü başka türlü gelir artışı elde etmek zor.
Gittim hemde babamla, dediğin gibi yaptım. Küfür de ettik dale de zıpladık, meksika dalgasında hopladık, benim yaşım 30 babamın ki 55 ama ne fark eder orda çocuklar gibiydik...
Babam Samiyen e , amcamsa Kadikoy e gotururdu. Ben ikisinde de kendimi oraya ait hissetmedim. Sonra Besiktasli oldum.Eskisehir i hukmen maglub edip sampiyon oldugumuz sezon ilk sampiyonluk sevincini yasadim. Trt de sampiyonluk klibimiz yayinlaniyor, klipte bir kartal gokyuzunde suzuluyor ve ben sevincten agliyordum. Ortaokul yillarimda arkadaslarimla ilk defa stada maca gittim. Gordon un Besiktasinig gorecektim. Kapaliya girip de cimleri gordugum ilk ani hala unutamam. O mac ilk macim, tribunde islenen cinayetten onceki 0+3 luk Gbirligi maglubiyeti de son macim oldu. Zira o macta da biri bicaklanmisti ve omuzlarda kapidan cikarmaya calisoyirlardi. Bacaklarindan oluk oluk kan akiyordu.
Stada Taksimden ya da Karakoy den gelirdim hep. Mac kalabalik olsun,olmasin; baslamasina ne kadar kalmissa kalsin kosar adimlarla giderdim. Arkadaslar " olm yavas daha saatler var" da deseler kendimi tutamazdim. Stad beni miknatis misali cezbederdi. Allah izin verise yeni. stada bir kez olsun gidecegim.