14 Mayıs 2013 Salı
İki Büyük ve Beşiktaş
"Türk sporunda iki büyük yaratmaya çalışıyorlar" algısı, Beşiktaş taraftarının pek hoşuna gitmez. Sen kimi nereden alıyor, nereye koyuyorsun derler adama. Bunlar doğal süreçlerdir ve dışarıdan yapılan doğal olmayan müdahalelerin hepsi sakattır.
Bunu bir kenara koyalım, bu yazının meselesi bu olmasın.
Şunu samimiyetle söylüyorum; ben Beşiktaş'ın konumlandırıldığı veya kendi kendine konumlanmaya başladığı yerden fazlasıyla keyif almaya başladım. Bir adım arkaya düşmek, ilk başlarda insana acı verse de, şunu bilirim; daha uzağa sıçrayabilmek için bir kaç adım geriye gelmek en doğru olandır. Sen sıçrarsın, onların sıçrayacak mesafesi yoktur.
Türk sporu bir bataklığa düşmüş durumda. Sporun her kademesinde, her camiasında şimdi tekrar dile getirmeye gerek olmayan çarpıklıklar mevcut. Beşiktaş da bunlardan nasibini alıyor elbette. Lakin yaşadığımız şeyler ders niteliğinde ve bence bizi iyiye, doğruya götürüyor.
Bu sezonun genelini düşünelim; Galatasaray Avrupa'da ve ligde başarılı oldu. Başarıya saygı duyarız, lakin Galatasaray taraftarının gittiği her maçta anormal gerginlikler, sinir patlamaları yaşandı. Bir maç oyuncusu atıldı, diğer maç teknik direktörü, öbür maç onun yardımcısı... Hakemle mücadele, Federasyonla mücadele, Fenerbahçe'yle verilen ve sonuçlarını da en acı şekilde gördüğümüz mücadele... En sıradan maçları bile anormal bir sinir harbi şeklinde geçti. Ben Galatasaray taraftarı olsam, bu gerginlikten mutluluk üretebilir miydim? Zor!
Fenerbahçe cephesinde de benzer sakatlıklar mevcuttu. Beklenti oranında keyif vermeyen oyun, aynı gerginlikler, itiş - kakış...
Beşiktaş'a bakalım. Karabük maçında Lua Lua - İbrahim Toraman kavgası ve Felipe Melo - Oğuzhan Özyakup dalaşı dışında, saha içine dair en ufak bir gerginlik üretmeden sezonu bitiriyoruz. Beşiktaş maçını seyrederken, biliyorsun ki "futbol" ile başlayıp "futbol" ile bitecek bir günü yaşayacağız. Ne rakip futbolcularla, ne rakip teknik direktörlerle en ufak bir polemiğe girilmeden, dostça başlayıp, dostça bitirilen maçlar... Baksanıza, Bursaspor maçları bile sadece futbolun konuşulduğu, değerlendirildiği maçlar oldu. Rakiplere saygı duyuldu, rakiplerden saygı görüldü. Gücümüzün yettiğini yendik, yetmediğine yenildik...
Beşiktaş son 5 sezonun en keyifli topunu oynadı. Keyifsiz oynanan sezonlarda üçüncü olurduk, keyif aldık gene üçüncü olduk, keyfimiz yanımıza kar kaldı. Sivok, Veli, Oğuzhan, Olcay, Pektemek gibi bir ana omurgamız oluştu. Bu oyuncuların birlikte oynadıkları zaman, birbirlerine değer kattıklarını ve yücelttiklerini gördük.
Feda diye bir sloganımız oldu. Spor kamuoyu "feda" denince ne anlaşılması gerektiğini anladı, "Feda" üzerinden bir dil oluştu. Karabük deplasmanından fısıldanan "Sevemez kimse seni..." dizeleri, haftalar boyunca kulaklarda çınladı. Menemenle gönlümüzün yanı sıra, karnımız da doydu. Gangnam dansı en çok bizim Holosko'ya yakıştı...
Sporda, şampiyonluk başarının taçlanmasıdır. Oysa taraftarı mutlu eden, sonuç değil, süreçtir. Ben Beşiktaş'ın maçına gittim, mutlu ayrıldım. Televizyonda izledim, 90+2'de maç bitmesin istedim. Bu duyguyu verdikten sonra, -afedersiniz ama- sokayım alınan skora. Maç bittiğinde her türlü 6. sınıf spor programlarına geçiyorsun, kazansan da, kaybetsen de. Şampiyonluk 1 gün, oysa Beşiktaş o 1 günden çok daha fazlası...
Beşiktaş'ın yeni hocası kim olsun, yeni futbolcular kim olsun... İnanın zerre önemi yok. Yaratılan şu ortak duygudur önemli olan. Beşiktaş sana keyif verdi mi arkadaşım? Beşiktaş'ı yaşadığın süre içerisinde sana hoş duygular yaşattı mı, heyecanlandırdı mı? Yoksa şampiyonluk kupasını verirler, aldıktan sonra sorarsın "şimdi ne olacak?" diye... Verdiler zaten, ne oldu?
Türk sporunun içine düştüğü şu acı tablo içinde Beşiktaş'ın bir adım geride kalmasını Beşiktaş'ın hanesine yazın. Düşük beklentileri, düşük kaliteyi de Beşiktaş'ın hanesine yazın. Beşiktaş çıkacaksa, başarısızlığı tadarak çıksın. Anlasın Holosko'nun değerini. Onu anlasın ki, daha güzeli geldiğinde değerini bilsin. Kazanmanın tek geçer yol olduğu ülkemizde, bir süre kaybetsin. Kaybetsin ki, dürüstçe kazanmanın yolunu bulsun. O bitmek tükenmek bilmeyen yarış içinde, vakti olsun, nefes alsın ki beynine oksijen gitsin...
Bugün tribününe en gidilesi, duygusu en yaşanılası takım Beşiktaş... Emeği geçen herkesi canı gönülden kutlarız. Ne bir kupamız var, ne de elde tutulur bir başarımız. Lakin ne diğerlerini kıskanıyoruz, ne imreniyoruz. Beşiktaş'a bakıyoruz ve uzun zaman sonra, gördüğümüz şeyi gerçekten çok seviyoruz...
Necip kalsın mı, gitsin mi? Kalsın arkadaşım, kalsın. Necip de, Olcay da, Pektemek de, Oğuzhan da kalsın. Hem de, hep böyle saf - naif kalsınlar. Bizim takım sahaya çıkarken "bizim çocuklar..." diyebilelim...
Beşiktaş'ın işi aşktadır, büyüklükte değil.
Feda dedik, Sevemez Kimse Seni dedik, en sonunda da da Veda dedik...
Bu sene Beşiktaş'ın yılı olmuştur, çünkü bu sene benim Beşiktaş'ı en sevdiğim yıl olmuştur...
Bunu bir kenara koyalım, bu yazının meselesi bu olmasın.
Şunu samimiyetle söylüyorum; ben Beşiktaş'ın konumlandırıldığı veya kendi kendine konumlanmaya başladığı yerden fazlasıyla keyif almaya başladım. Bir adım arkaya düşmek, ilk başlarda insana acı verse de, şunu bilirim; daha uzağa sıçrayabilmek için bir kaç adım geriye gelmek en doğru olandır. Sen sıçrarsın, onların sıçrayacak mesafesi yoktur.
Türk sporu bir bataklığa düşmüş durumda. Sporun her kademesinde, her camiasında şimdi tekrar dile getirmeye gerek olmayan çarpıklıklar mevcut. Beşiktaş da bunlardan nasibini alıyor elbette. Lakin yaşadığımız şeyler ders niteliğinde ve bence bizi iyiye, doğruya götürüyor.
Bu sezonun genelini düşünelim; Galatasaray Avrupa'da ve ligde başarılı oldu. Başarıya saygı duyarız, lakin Galatasaray taraftarının gittiği her maçta anormal gerginlikler, sinir patlamaları yaşandı. Bir maç oyuncusu atıldı, diğer maç teknik direktörü, öbür maç onun yardımcısı... Hakemle mücadele, Federasyonla mücadele, Fenerbahçe'yle verilen ve sonuçlarını da en acı şekilde gördüğümüz mücadele... En sıradan maçları bile anormal bir sinir harbi şeklinde geçti. Ben Galatasaray taraftarı olsam, bu gerginlikten mutluluk üretebilir miydim? Zor!
Fenerbahçe cephesinde de benzer sakatlıklar mevcuttu. Beklenti oranında keyif vermeyen oyun, aynı gerginlikler, itiş - kakış...
Beşiktaş'a bakalım. Karabük maçında Lua Lua - İbrahim Toraman kavgası ve Felipe Melo - Oğuzhan Özyakup dalaşı dışında, saha içine dair en ufak bir gerginlik üretmeden sezonu bitiriyoruz. Beşiktaş maçını seyrederken, biliyorsun ki "futbol" ile başlayıp "futbol" ile bitecek bir günü yaşayacağız. Ne rakip futbolcularla, ne rakip teknik direktörlerle en ufak bir polemiğe girilmeden, dostça başlayıp, dostça bitirilen maçlar... Baksanıza, Bursaspor maçları bile sadece futbolun konuşulduğu, değerlendirildiği maçlar oldu. Rakiplere saygı duyuldu, rakiplerden saygı görüldü. Gücümüzün yettiğini yendik, yetmediğine yenildik...
Beşiktaş son 5 sezonun en keyifli topunu oynadı. Keyifsiz oynanan sezonlarda üçüncü olurduk, keyif aldık gene üçüncü olduk, keyfimiz yanımıza kar kaldı. Sivok, Veli, Oğuzhan, Olcay, Pektemek gibi bir ana omurgamız oluştu. Bu oyuncuların birlikte oynadıkları zaman, birbirlerine değer kattıklarını ve yücelttiklerini gördük.
Feda diye bir sloganımız oldu. Spor kamuoyu "feda" denince ne anlaşılması gerektiğini anladı, "Feda" üzerinden bir dil oluştu. Karabük deplasmanından fısıldanan "Sevemez kimse seni..." dizeleri, haftalar boyunca kulaklarda çınladı. Menemenle gönlümüzün yanı sıra, karnımız da doydu. Gangnam dansı en çok bizim Holosko'ya yakıştı...
Sporda, şampiyonluk başarının taçlanmasıdır. Oysa taraftarı mutlu eden, sonuç değil, süreçtir. Ben Beşiktaş'ın maçına gittim, mutlu ayrıldım. Televizyonda izledim, 90+2'de maç bitmesin istedim. Bu duyguyu verdikten sonra, -afedersiniz ama- sokayım alınan skora. Maç bittiğinde her türlü 6. sınıf spor programlarına geçiyorsun, kazansan da, kaybetsen de. Şampiyonluk 1 gün, oysa Beşiktaş o 1 günden çok daha fazlası...
Beşiktaş'ın yeni hocası kim olsun, yeni futbolcular kim olsun... İnanın zerre önemi yok. Yaratılan şu ortak duygudur önemli olan. Beşiktaş sana keyif verdi mi arkadaşım? Beşiktaş'ı yaşadığın süre içerisinde sana hoş duygular yaşattı mı, heyecanlandırdı mı? Yoksa şampiyonluk kupasını verirler, aldıktan sonra sorarsın "şimdi ne olacak?" diye... Verdiler zaten, ne oldu?
Türk sporunun içine düştüğü şu acı tablo içinde Beşiktaş'ın bir adım geride kalmasını Beşiktaş'ın hanesine yazın. Düşük beklentileri, düşük kaliteyi de Beşiktaş'ın hanesine yazın. Beşiktaş çıkacaksa, başarısızlığı tadarak çıksın. Anlasın Holosko'nun değerini. Onu anlasın ki, daha güzeli geldiğinde değerini bilsin. Kazanmanın tek geçer yol olduğu ülkemizde, bir süre kaybetsin. Kaybetsin ki, dürüstçe kazanmanın yolunu bulsun. O bitmek tükenmek bilmeyen yarış içinde, vakti olsun, nefes alsın ki beynine oksijen gitsin...
Bugün tribününe en gidilesi, duygusu en yaşanılası takım Beşiktaş... Emeği geçen herkesi canı gönülden kutlarız. Ne bir kupamız var, ne de elde tutulur bir başarımız. Lakin ne diğerlerini kıskanıyoruz, ne imreniyoruz. Beşiktaş'a bakıyoruz ve uzun zaman sonra, gördüğümüz şeyi gerçekten çok seviyoruz...
Necip kalsın mı, gitsin mi? Kalsın arkadaşım, kalsın. Necip de, Olcay da, Pektemek de, Oğuzhan da kalsın. Hem de, hep böyle saf - naif kalsınlar. Bizim takım sahaya çıkarken "bizim çocuklar..." diyebilelim...
Beşiktaş'ın işi aşktadır, büyüklükte değil.
Feda dedik, Sevemez Kimse Seni dedik, en sonunda da da Veda dedik...
Bu sene Beşiktaş'ın yılı olmuştur, çünkü bu sene benim Beşiktaş'ı en sevdiğim yıl olmuştur...
Etiketler:Feda,Gürcan Ulusoy,veda
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
TEKNİK DİREKTÖR OLMAK İSTEMEMİŞTİ - Aralık 2019'da Fitbol Dergi için yazılmıştı. AMATÖR LİGLERİN BÜYÜK GOLCÜSÜ OLAN DANİEL FARKE GOLLERİYLE HAYAT VERDİĞİ TAKIMA ZOR ZAMANINDA GİTMEK ZORUN...2 yıl önce
-
Josef de Souza Beşiktaş Orta Sahasına Ne Katar? - Evet, benim için çok çok ayrı bir yer olan bu platforma, vlogger olarak geri döndüm. Bu kez, garanti bir dönüş. Bavulumu alıp, Haydarpaşa Garı'na koymuş v...4 yıl önce
-
İyi ki Doğdun Büyük Başkan! (Metin Tekin Efsane Başkan Süleyman Seba'yı Anlatıyor) - Sarı Fırtına Metin Tekin, efsane başkanın doğum gününde onu anıları ile yad ediyor. Seneler evvel dediği gibi "Efsane, yıllar aşıp yüzyıl öteye geçebilme...4 yıl önce
-
Atleti - Atletico Madrid. Bir takım kurmuş... Bu takım sahada sanki bir vatan toprağını ya da bir ülküyü müdafaa eder gibi, bir kaleyi müdafaa ediyor. Sahaya çıkma...4 yıl önce
-
Golcü Şampiyon Yapıyor mu? - Gomis'in sezona muazzam başlaması üzerine Twitter'da bir tartışma gördüm. Tartışmanın temeli Gomis'in bu performansının Galatasaray'ı şampiyon yapıp yapmay...7 yıl önce
-
sinanyyilmaz.blogspot.com - Sinan Yılmaz'ın yeni ve profesyonel yazıları* sinanyyilmaz.blogspot.com* adlı blog adresinde olacak.9 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...9 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadeles...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...9 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...10 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189511 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...11 yıl önce
-
-
38 Yorum:
Yazdıklarına noktasına virgülüne kadar katılıyorum. Lakin Bunda Samet Aybaba'nın da katkısı olduğunu düşünerek yeni sezon da Aybaba'yla devam edilmesini istiyorum. Taraftarın %90'ı kabul etmese de Hocayla takımın kimyası uymuştur ve Aybaba Beşiktaş için böylesine zor bir sezonda bu yükün altından kalkmıştır.
https://www.kart1903.com.tr/
umarım herkes bütçesine uyan kartı alacaktır.
taraftar olarak iyimserliğimi seviyoruz yoksa iyimser olmaktan başka bir çaremi bulamıyoruz, bilemedim.
Bu sene bence "bizi bi rahat bırakın" senesi oldu ve "feda" tabiride bu iş için bize kalkan oluşturdu. Yazıda belirtildiği gibi sportif başarımız olmasada daha mutlu hisseder olduk (şahsen bende öyle hissettim ve en son maçta tribünde herkesde bunu gördüm) çünkü senelerdir YD yönetiminin anlamsız bir şekilde güddüğü fb ve gs ile sidik yarıştırma işi ve onlara bakarak " ama onlarda öyle yaptı şöyle yaptı" tarzı açıklamalar bizi sürekli gerilimin içine sokarak taraftarın birçoğunun esas odak noktası olması gereken kaliteli futbol ve birliktelikten, yıldız oyuncu transferi ve gereksiz tartışmalara yönlendirdi. Neyse çok şükür artık kimseyle işimiz yok, kimseye bakarak iş yapmıyoruz ve evet bence bu bizi daha mutlu ve rahat kılıyor. Diğerleride birbirlerini yemeğe devam edebilirler.
Ben Galatasaray taraftarı olsam, bu gerginlikten mutluluk üretebilir miydim? Zor!
Yazının burası bana göre absürt.Senin hiç mi GS li arkadaşın tanıdığın yok üstadım.O güruhu hiçmi tanımıyorsun.Onlar her türlü pislikten haz alıp pislik yapmak üzerine programlanmış güruhtur.
Bu kısım hariç katılıyorum yazıya.Tebrikler.
Mütevazi takım,asil duruş vs vs..
Sonuç:Gittiçe küçülen bir Beşiktaş,azalan seyirci..
Bu kafayla ancak Bursa'yla yarışırsınız..
Öncelikle iki büyük yaratma çabaları olduğu bir gerçek ancak bunlar nafile uğraşlardır. Bu durumdan üzüntü duyan ve taraftarlarımız yok değil ancak ben bu durumu gerçekten önemsemiyorum. Önümüzdeki yıl olmaz, bir sonraki yıl her ikisine de yine koyar geçeriz. Kaldı ki, bu sezon bile doğru birkaç hamle bile bizi şampiyon yapardı. Ama şampiyonluk ve kupa sayısına büyüklük endekslenemez.
Büyüklük; ülkenin her karış toprağı rant kapısına dönüşmüşken statını peşkeş çekmeden sahip çıkmaktır.
Büyüklük; o statın kapanış gününü festival havasında kutlamak için 200 bin bilet talebinde bulunmaktır.
Büyüklük yenildiğin maçta dansöz gibi kutlama yapmak değil, aynı uçakta kaybetmiş rakip takım var diye sevinmeyi ertelemektir.
+1 gürcan ulusoy
Bardagin yarisi dolu yazisi olmus. Birde yarisi bos yazisini okuyup ona gore karar vermek lazim...
İyi de biz hep böyleydik ki zaten. Bu seneye has bişey değil bence. Bir ara Pascal taşkınlık yapardı, sonrasında Q7 sahada yaptı. Arada sırada geldi böyle adamlar ve hemen yedik zaten başlarını. Biz 2009 da çifte kupalı şampiyon olurken kavga hır gür çıkan bir tane maçımız yoktur. Hocamızın hakeme yürüdüğü, sinirlendiği vs böyle olaylar zaten olmazdı. Biz iyiyiz aman bize kimse kimse karışmasın 3. olup gidelim diyorsak o ayrı... Ama emin olun zaten zirveye oynadığımızda, Luce zamanında Samsun maçı gibi, saha içi dışı olaylar da bulur bizi merak etmeyin...
The Eagle Abroad 'a katılıyorum. Fazla iyimser ve romantik bir yazı olmuş. Aynı argümanlarla, çok karamsar bir yazı yazılabilir. Galatasaray 'daki o sinir harbi olayını, oyuncuların ve teknik ekibin kazanma arzusu olarak yorumlayabilir, Beşiktaş 'taki sakin halin, boşvermişlik olduğunu söyleyebiliriz. Veli, Necip, Pektemek gibi oyuncuların iyi çocuklar olduğunu fakat şampiyonluğa oynayan bir takımın as oyuncuları olacak kalitede olmadığını söyleyebiliriz. Madem o kadar sakin bir takımız, neden ligin en çok kart gören takımlarından olduğumuzu tartışabiliriz. Başarı için her yol mübah değildir ya da başarı herşey değildir ama haklı kazanılmış bir başarı da mutluluk verir insana. Yönetim içindeki kokuşmuşluk, transferlerin perde arkası, teknik direktör-futbolcu-taraftar ilişkilerindeki bazı çarpıklıklar, futbolcuların akılalmaz sakatlıkları, bana nedense güzel duygular hissettirmiyor. Ve maalesef bu yazıdaki kadar da iyimser olamıyorum, ne kadar zorlasam da..
Walla Gürcan her seferinde ya %100 katılacağın yada %100 katılmayacağın yazılar yazmayı başarıyor.
Kendini bir yere konumlandırmış aslında ama gitegelleri de çok.
Hiç birine de katılmıyorum söylediklerine ve yazdıklarına.
Tamamiyle bomboş bir yıl olmuştur Beşiktaş için. Şans yüzümüze güldü derbyde Veli kırmızıyı yedi Oğuzhan kadroya girdi.Beşiktaş adına saha içinde başka hiç bir artı yok.Çok çok önemli bir yeniden yapılanma yılı dingonun ahırı şekilli kongre ağaları sayesinde bok edildi.
Beşiktaş bahsettiğin sıçramayı yapacakken içindeki sığırlar aşil tendonuna sıktılar bir tane.
Fırsat kaçtı.
Beşiktaş şimdi tekrardan yarışmacı olmak zorunda.Elinde de büyük kısmı istikrarsız adamlardan başka hiç bir şey yok.Sistemi yok , taktiği yok , hala adam gibi antrenman bilimine hakim antrenörü bile yok.Stadı yok , gelirleri azaldı.
Ben bu takımla mutlu olurdum eğer Erkan Kaş'ı , Hasan Türk'ü , Cumali Bişi'yi deneyip de verim alamasaydık.Yazın dünya kupası oynayacak u-20 takımında 1 tane Beşikaş lı var o da kiralık başka takımda oynuyor.Hani kolej takımı ? Hani omurga ? Veli mi bizim omurgamız ?
Öz kaynak düzenine geçiyoruz deyip bir kere lafta kalmasaydık.Hala eski futbolcu kontenjanından b lisansı bile olmayan adamlar antrenörlük yapıyor reserve takımlarımızda.
Elbet olumlu şeyler de var özellikle borçların yapılandırılması , stad işinin çözüme kavuşması , futbol komitesi uygulamasının kaldırılması vs vs.Ama Beşiktaş'ı yapılandıracak hamlelerden "Dortmund" modeline girecek sapağı biz kaçırdık ve ben bundan hiç mutlu değilim.
Romantizmde bir yere kadar.
Ayrıca olaylara karışmadık ne güzel ne acayip bir bakış açısı ? Yani Akhisar Belediye'de hiç olaya karışmadı.Bu bizim sallanmadığımızı gösterir sadece , adam olduğumuzu değil , Zira bu ülkede belirttiğin kafa yapısına sahip bir zihniyet yok.
Biz artık olaylara karışmıyoruz tamamiyle yarış dışında kalmamızın bir sonucudur.Şu son maç İnönü'de olacak ve gerginlik olmayacak öyle mi ?
Bunu tabiki iyi bir şey sebebiyle yazmıyorum , kendinizi kandırmayın diye yazıyorum.
hee havadan geldi zaten o jenerasyon . bu sene dortmund'a gelesi varmış kısmet işte.
Ben iyi bir futbol sezonu geçirdik demedim.
ya burada ''romantik yaklaşımınızla bu iş olmaz'' diyen theoya çok sallandı ama cidden bu ne arkadaş ya? resmen İYİ Kİ TAKIM RAKİP OLARAK BİLE GÖRÜLMEYECEK HALDE diye sevinir bi hava var. şuanda stada vedanın da etkisi ile duygusal davranıp bu mantığı onaylayan arkadaşlar eminim iki sene daha böyle devam etse isyan edecek.
Üslubu hoş olmasada mantık olarak teo haklı. İyi futbol iyi futbolcularla oynanır. Şampiyonluklarda iyi futbolcularla kazanılır. İyi futbolcuları ise para ile alırsın. Kendin yetiştirmiş olsan bile elinde para ile tutarsın. Siz romantik olabilirsiniz ama futbolcular değil. 1-2 milyon fazla verene giderler. Galatasaray ve Fenerbahçe ile aramızdaki fark onların bizden daha fazla geliri olmasıdır. 7 milyon krasiçe veriyorlar yedek bırakıyorlar, 5 milyon yıllık ücrete drogba alıyorlar. biz 3.5 milyon euro quaresmaya veremiyoruz. yeni quaresma gutiler getirmek istesek 2-3 sene belimizi doğrultamıyoruz. artık transfere 1 milyon lira ayırmak durumundayız. torres yerine gekasla ilgilenmek zorundayız. Bence 2 veya 3 büyük mevzusu bundan ibaret.
Bu yüzden Klüp mümkün olduğunca stadı erken bitirmeli, çarşıyı, desibeli cümbüşü bırakıp olay çıkarmayan ailesi ile çekirdek çitleyerek maç izleyen paralı beşiktaşlılara yönelmeli, kasımpaşaya kaçan veya küsen zenginleriyle barışıp onlara loca satmalı. markalı ürün pazarlamalı vs. En önemlisi akıllıca risk alarak güçlü kadro oluşturup şampiyonluk ve şampiyonlar liginden gelecek gelirleri hedeflemeli. ondan sonra zaten reklam ve sponsorluk gelirleride otomatikmen artar. Yani kısacası dönüm noktası yeni stattır.
Yok biz efendiymişiz. sevinmek için sevmemişiz. biz onlardan farklıymışız. bunlar hikaye. beşiktaşı beşiktaş yapan şey geçmişteki şampiyonluklarıdır veya hersene şampiyonluğu son maçlara kadar kovalayarak ligi domine etmesidir. O şampiyonluklar olmasa biz şuan kasımpaşaydık belkide sarıyerdik. Beşiktaş olarak kalabilmek için şampiyonluklar yaşamamız şart.
Bence başkan bunun bilincinde ve gereklerini yapmaya çalışıyor. hayırlısı diyelim.
Maclarimizda dogru durust bir taktik, skora gore benimsenmis bir taktilsel degisiklik ordunuz mu? Sadece Kaos Futbolu oynadik.. Sansliydik attik, beceriksizdik kacirdik, defans ve kaleci gununde degildi bir cuval gol yedik.. Hakemler en onemli gunlerde sovumuzu caldi. Elle oynanip atilan goller, yaratilan penatilar, verilmeyen penaltilar vs.. Evet gencleri monte etseydi Samet Aybaba en azindan kazancimiz oydu derim.. Ama adam Oguzhan a bile bir kasik suda bogacakmis edasi ile bakiyor ki su an elimizde gelecegin yildizi adayi tek O...
ECO - Thessaloniki
Gurcan'in bakis acisi hosuma gitmiyor degil ama benim de sahadaki takimdan, oynanan futboldan, ve de teknik direktorumuzden bu kadar sogudugum az yil vardir. Herkesin emegine saygim var ama bazi seyler acik. Samet Aybaba Besiktas tarihinin en antipatik teknik direktoru. Gencleri oynatmaktan, cift santrafora sene basinda verdigi hic bir sozu tut(a)mamasi, korkunc taktik beceriksizligi, futbolculari hedef gostermesi ve takim icinde yarattigi havayi kendi eliyle yok etmesi, kazanilan maclari kaybetmesi, tarihin en cok gol yiyen Besiktas'ini yaratmasi, basta Gokhan Suzen olmak uzere berbat transferleri, ve kume duser denilen takimi sampiyonluga oynattim sozleriyla taclanan
ezik kustah tarzi. Her seyden onemlisi de Denizli olmaya oykunup gun be gun sacmalamasi. Verdigi demecler kendini de takimi da gunden gune kucultuyor. Kesinlikle Besiktas'a yakismiyor. Yanindaki teknik heyet, ozellikle kondisyoneri ve kaleci antrenoru, herhangi bir birinci lig takiminda gorev alabilir mi, bilemiyorum?
Futbolculara gelince maalesef hala bir omurga olusturmaktan cok uzagiz ve elimizdeki futbolcularin elmas mi komur mu oldugunu anlayabilecek bir teknik direktore muhtaciz kadronun durumunu degerlendirmek icin. Kjaer'den sonra gordugum en kotu kaleci McGregor, kendisini begenmeme ragmen bu duzeyde futbol icin cok yavas oldugunu dusundugum Escude, sag kanatta bir var bir yok Holosko, gorunen o ki gonderilen Hilbert, ve olmayan on liberomuzun yerine ilk 11 icin birilerinin alinmasi sart gibi. (Egemen ve Ernst'in gonderilmesi tarihimizin en berbat kararlariydi sanirim) Bu transferleri kim yapacak, nasil bir takim ve futbol mantigi icin transfer yapilacak belli degil.
Butun bu ahval ve serait icinde hala yildiz futbolcu diye sacmalayan arkadaslarin yalpalayan ve secimlerden sonra daha da yalpalamasi muhtemel yonetim icinde karsilik bulmasi ihtimali beni cok endiselendiren sey. Su anda tek ihtiyacimiz futbol planlarimiza yon verecek bir akil. Belli ki o Altinsay degil. Bu durumda ya baska birini bulacagiz. Onder Ozen deniyor, daha once sordum, ne dusunuyorsunuz diye ve kimseden yanit gelmedi. Bu sessizligi net bir fikrimizin olmamasina yoruyorum. Ya da isimiz allaha emanet diyerek yeni gelecek -eger gelirse- teknik direktorun omzuna butun bu planlama isini yigacagiz. Bu belirsizlikte egrisi dogrusuna denk gelip her sey cok iyi de gidebilir, iki ileri bir geri bir sure daha boyle surunebiliriz. Gurcan'in soyledigi ziplamak icin mesafe hala mevcut yani ama gun be gun azaliyor.
Ben yazayım, önümüzdeki sezon da öyle böyle 3. oluruz, Avrupa'da gruptan çıkarız, stadımız yapılır, stadımızın yapıldığı yıl şampiyon oluruz. Her 5 senede 1 şampiyonluğumuz garanti. Ama 3-4 sene arka arkaya şampiyonluğa oynayamayız. Yıllar önce de dendi, Beşiktaş şampiyonluğa oynarken ligin tadı yok diye.
Bu sezon için hangi Beşiktaşlı benim en sevdiğim yıl demeyecektir! O kapalı tribüne giremeyenler, orada sesimize ses verenler demeyecektir. Feda sezonunun en kötü tarafı yönetimin taraftarı yolunacak kaz olarak görmesiydi. Kombine fiyatları bilet fiyatları fahiş fiyatlarla satıldı. Bir sezon boyunca Tribünün kalbi kapalı bomboş kaldı. Feda sezonu bize Samet Aybaba'nın basiretsiz yönetimini gösterdi, kaybedilen her puanda oyuncusunu satan adamı. En parladığı anda oyuncularını yeek bırakıp sadece hareketlerini beğenmiyorum ( uyuz oluyorum ) gibi açıklamalar yapıldığını gördük. Hoca ayrı, aşkan Ayrı, Yönetimdeki ne olduğu belli olmayan adamlar klübün internet sitesine absürd açıklamalar yaptı. Takımın % 65'i 4 haftadan fazla sakatlık yaşadı. Hocanın hiçbir zaman B planı olamadı. Daha ne diyeyim ama umutlandık ve utanmadık. Bu konuda haklısın Gürcan. Her maçı izlemekten çok keyif aldım, bu sezon kadar gol sevinci daha önce nadir sezonlarda yaşadım ve tabi ki gol yeme üzüntüsü...
Futbolun içinde olan herşeyi kabul ediyorum, Ama Beşiktaş Feda sezonunda kaybettiği yöneticiler unutulacak adamlar da değil. 8 yıl bekledik bu adamlar bir araya gelsin diye, ilk önce onlar zinciri kopardı. Umut mu demiştik ben umutluyum, önümüzdeki genel kuruldan...
beşiktaş taraftarından Tamer kıran'a dön çağrısı.
http://www.ligtv.com.tr/haber/siyah-beyaz-film-gibi-biraz-3
Tamer kıran'ın geri dönmesini istiyormuşuz. kim istiyor bilen var mı?
Sidik yarışında olmamak güzel belki ama şampiyonluk yarışında olmamak da bi o kadar kötü. Yazıyı cümle cümle alırsak katıldığım bir sürü yer var ama ana fikre katılmıyorum. Taraftar bu sene yönetime müsaade etti. Seneye de 3. olursak bu şekilde olacağını mı sanıyorsunuz? Ki sezon sonuna doğru Aybaba'ya isyanlar başlamıştı bile. Seneye aynı şeyleri yaşarsak tepkiler yönetime de dönecektir. Beşiktaş her sene üçüncülüğe oynayarak huzurlu olamaz. Bu seneye has bir durumdu.
Bence bu Kart1903 projesi hakkında bir miktar konuşmamız lazım.
Açıklanan sözleşmede Beşiktaş'a kalan miktarın az olduğunu düşünüyorum. Bu işin organizasyonunu yapacak firmayı bu şartlarda ihya edecez gibi görünüyor. Üstelik bu firmanın kuruluş geçmişi de 1-2 aylık bir süre öncesine tekabül ettiği söylentileri var. Bunun yanında maça girebilmek için bundan sonra bu karta sahip olabilmek gibi bir zorunluluğun gelmesi taraftarın bu son hamle ile tam anlamıyla müşteriye dönüştürüldüğünün resmidir. Ezcümle üzerinde etraflıca konuşulması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.
Fenerbahce 3-2 yenildi.
SL bileti icin ne lazim Kayseri macinda?
@mayor,
ikili averaj uygulaması var 100-0 olsa 2. belli
Hayir olmazdi cunku egemen varken de bu takim ligi 4. Bitirdi. Hatta egemen simao quaresma varken 4. Bitirdi.
@theotheo
İyisin hoşsun az çok para işlerini de biliyorsun belli de fitbolu özelijle Türk Fitbolunu pek bilmiyorsun naçizane fikrim.
1-F.Terim varken BJK nin şampiyon olması için klübede ya da yönetimde onun bir boy büyüğü bir mafya lideriniz olmazsa (S.Engin gibi) şampiyon olamazsınız.
2-F.Terim ve şürekası bu ligi ,hakemleri ve federasyonu o kadar iyi biliyorlar ki şampiyon olduktan sonra bile daha şimdiden gelecek sezonu düşünüp FB topçularından bir kaçı ceza alsın veya FB nin sahası kapansın diye provakasyona gittiler Kadıköy'e.Az daha ulaşacakları amaçlarına.Siz hala naısl şampiyon oluruz hesabındasınız..
3-Şmapiyonluk hayellerini yeterince açıkladım sanırım.Gelelim ikincilik hayellerine.BJK nın bu ligde ikinci olabilmesi için Yüzde 90 GS ve FB nin birinin yarıştan çok çok erken kopması lazım ki az biraz federasyon az biraz hakem desteği ile ikinci olabilelim.Kadro yapısı kalitesi sonra gelir.GS ile yarışırsak siktin sene şampiyon olamazsın zatne şerefslik ikinci olursun.Tarih tescillemiştir bunu.FB ile kıyasıya yarışabilirsin bir ihtimal.
4-Ben hangi oyuncu gelmiş hangi oyuncu gitmiş kim kimi transfer etmiş ona bakmam arkadaş.BJK klübesinde Ulvi diye bir yardımcısı vardı S. Aybaba'nın.Tv lerde tek bir kare görüntüsünü gördünüz mü hiç 34 hafta boyunca sevinirken üzülürken itiraz ederken vs vs vs..BJK şampiyonluğu için ya klübede ya yönetimde 6 okka taşşaklı,her hafta tv lere çıkıp ota boka haklı haksız herkese saldıran,söven ,küfür eden ve arkasında it sürüsü gibi tek bir sözüyle silahlı çatışmaya girip gözünü kırpmadan ölecek tayfası fedaileri olmayan biri gelmezse şampiyon olamazsın.
@blackeyes82
Sorunun yorumunu desteklediğin vatandaşla şunları anlayamamakta:
- Bir şeyin doğru olması demek başka yolların olmaması demek değildir. Oysa senin theo burada alternatif yazanların hepsinin üzerine, hem de enternasyonel bariz örnekler ortadayken, 10 kaplan gücünde çöküp onları hayalcilikle suçlamıştır. Tipik PES/FM gençliği. Sadece benimkisi doğru diyenlerin Türk Dil Kurumu lügatinde karşılığını nedir biliyorsun umarım, bilmiyorsan yazarız sorun değil.
- Beşiktaş'ı mali ve kurumsal olarak diğer sarılılarla karşılaştırmak zaten hepten yanlıştır. Mali durum zaten belli. Öte yandan; bu sarılılarda ne bir semt kültürü, ne yıllara varan şekilde aktarılan bir taraftar geleneği ne de kendi takımındaki oyuncuya haksız sarı kart gösteren hakemin eyyam yapıp yine haksız şekilde rakibe de sarı göstermesi karşısında "eyyamcı hakem pozisyon faul değil" diye bağıran bir anlayışı vardır. GS'nin Ali Sami Yen'i verip bilmem kaç yüz milyonluk TT Arena'yı beleşe getirdiyse İnönü'nin arazisi onun en az 5 katı eder. Demek ki "sadece" gelir söz konusu olsa çok değil 1 yılda onları stad gelirinde 2'ye katlardık. Fakat Beşiktaşlı bunu istemedi. İşte bu konu ne senin ne de theo'nun anlayabileceği bir taraftarlık değil. Bu yüzden benim gibi bir sürü insan dedi, niye kasıyorsunuz Beşiktaş taraftarıyım diye. Yol kolay.
- Olayı sadece stad, transfer ve akıtılacak paralar, yıldızlar olarak görmeniz ayrı bir naiflik, bir kezban edası. YD&Adalı yönetimindeki Beşiktaş 4 yabancısını Portekiz milli takımının banko 4 oyuncusundan oluşturdu. Bu oyuncuların bizden önceki kariyerlerinde Porto, Barça, Inter, Chelsea, A.Madrid, Valencia gibi kulüpler vardı ve max. yaş 31 idi. Bu oyuncularla bir sezon 4. diğer sezonsa 6. olundu. Beşiktaş tarihinde ilk defa bir oyuncu "kafasına göre" birden fazla maçta rakibine çift dalıp kırmızı yiyerek maçlara gitmedi, yine ilk defa soyunma odasında hocasına "seni ben getirdim leyn, ben olmasaydım bi hiçtin, neden bahsediyorsun" diye bağırdı. Midesi olanlara iyi hazımlar.
Siz yazın. Benim için şekil olur.
Bir de ergen taraftarın "Q7 oynarken kime pas atacaktı ki" saçmalaması var. Eh, milli takımdan yıllardır tanıdığı golcü Almeida var, orta alanda Fernandes var, kanatta Simao var. Yoksa Q7'nin defansa mı top atması gerekiyordu.
Eğer yeni başkan adaylarımızdan biri kendisini geri getireceğini vaat edip de seçilirse vay Beşiktaş'ımın haline vay. Vaade bak. Al-Ahli'de (Katar değil Abu Dabi ligi, lütfen) 29 maçta 2 gol atan cengaver yolda. Sorun morun kalmaz yeminlen.
Niye birini hakkını bulup da gittiği ligden çekip alalım ki. Adalet değil lem bu.
Senenin en büyük kazancı, Oğuzhan Özyakup 'tur. Seneye, son vuruşlar konusunda kendisini geliştirip, daha az sarı kart görürse (7 sarı, 1 kırmızı) O'nun üzerine bir takım kurulabilir. Onun dışında, Olcay 'da, herkes için güzel bir sürpriz oldu. Yıllar sonra, golü bu kadar koklayan bir orta saha adamı gelmemişti Beşiktaş 'a. Sene başında biraz heyecanından dolayı kaçırdığı saçma sapan golleri atsaydı 20 gol barajına yaklaşacaktı.
Gelecek sene konusunda, post açılmamış ama ben dayanamıyorum. Öyle aşırı bir transfere ihtiyaç yok, iyi bir organizasyon, ne oynadığını bilen bir takım, iyi bir golcü, iyi bir kaleci (Tolga, neden olmasın?) ve iyi bir orta sahayla (Ernst tipinde) bu takım iddialı hale gelebilir. Tabi ki belimizi büken sakatlıkların olmayacağını varsayarsak.
@Alper
4. madde için Tamer Kıran ve saz arkadaşları iyi bir ekip oluşturabilirdi esasında ama yazık oldu..
james sneijder
Yol kolay ne demek ? Benim dediğimden ne anladın ki kastığımı düşünüyorsun? gayet basit şeyler söyledim.Neden teo gibiler senin gibiler şeklinde konumlandırma yapıyorsun?
Sarılıların taraftar geleneği yokmuş, anlayışları şöyleymiş böyleymiş... dediğimle ne alakası var. Bir taraftar olarak sadece desteklediğim takımın yarış içinde olmasını veya daha ilerde olmasını isterim. Dediğin gibi bunu bir çok yolu var. Bende aklıma yatan yolu söyledim. Herkes çıkıp bir proje üretebilir.
Ama biri çıkıpta " bir adım geride kalmayı, düşük beklenti ve düşük kaliteyi beşiktaşın hanesine yazın.Varsın şampiyon olmayalım kupa almayalım ben böyle keyif alıyorum. " diyorsa asıl böyle düşünenler hiç kasmasın onlar içinde yol kolay aynı keyifi Kasımpaşadanda alabilirler.
Ben inönüden vazgeçip Kazlıçeşmeye gidelim diyen bir tane taraftar görmedim. Stadımızı balkondan maç izleyebilecceğim şekilde inşaa etmek isteseler bile inönü derim. Bazı şeyler milyon eurolara değişilmez Ama Ben bununla alakalı da bişi söylemedim.
Sadece büyük düşünmekten bahsettim. Daha fazla gelir getiren yollara girmekten bahsettim. Stadını taraftar geleneğini koruyarakta büyük düşünebilirsin.
Biz şampiyonluk diye yola çıkarız 15. oluruz başarısız olduk eyvallah deriz.bunu hazmedecek midem var ama Ezeli rakiplerinin arkasında kalarak 3. olmanın nesi başarıdır. bundan nasıl keyif alınır onu bilmem.
@blackeyes82
Aşağıya yazdığım mesaj karşılaştırmaları yanlış anlaşılmasın. Yorumlayacağım konular için gerekli.
(1) “çarşıyı, desibeli cümbüşü bırakıp olay çıkarmayan ailesi ile çekirdek çitleyerek maç izleyen paralı beşiktaşlılara yönelmeli, kasımpaşaya kaçan veya küsen zenginleriyle barışıp onlara loca satmalı”
(2) “Sarılıların taraftar geleneği yokmuş, anlayışları şöyleymiş böyleymiş... dediğimle ne alakası var.”
(2) “Sadece büyük düşünmekten bahsettim. Daha fazla gelir getiren yollara girmekten bahsettim. Stadını taraftar geleneğini koruyarakta büyük düşünebilirsin.”
(1) “Yok biz efendiymişiz. sevinmek için sevmemişiz. biz onlardan farklıymışız. bunlar hikaye. beşiktaşı beşiktaş yapan şey geçmişteki şampiyonluklarıdır veya hersene şampiyonluğu son maçlara kadar kovalayarak ligi domine etmesidir. O şampiyonluklar olmasa biz şuan kasımpaşaydık belkide sarıyerdik. Beşiktaş olarak kalabilmek için şampiyonluklar yaşamamız şart.”
(2) Biz şampiyonluk diye yola çıkarız 15. oluruz başarısız olduk eyvallah deriz.bunu hazmedecek midem var ama Ezeli rakiplerinin arkasında kalarak 3. olmanın nesi başarıdır. bundan nasıl keyif alınır onu bilmem.
Beşiktaş taraftarının geleneğini yaşatan merkez Beşiktaş çarşısı ve onun taraftarıdır. Sırf para için çekirdek çitleyenlere yönelirsen -ki öyle bir profilimiz de yok zaten- taraftar geleneği diye bir şey kalmaz. Kasımpaşa'ya kaçanlar niye kaçtı? Onları taraftar mı rahatsız etti? Bu taraftar gayet gereksiz ve edepsiz yere Büyük Başkan'a bile salladı ama o gidenlere tek laf etmemiştir. Loca dersen İnönü'de de vardı.
Beşiktaş zaten her sezon lige şampiyonluk parolasıyla başlar. Ancak Beşiktaş'ı Beşiktaş yapan geçmişteki şampiyonlukları olsaydı eğer, 14 sene İnönü'yü doldurup “aldırma gönül” diye bağıran ve çoluğunu çocuğunu Beşiktaşlı yetiştirenler de olmazdı ve bırakın bugünü, 15-20 yıl öncesinden taraftarımız kalmazdı. 3. olmakla mutlu olunma sözüne gelince; mutlu olmak mı, ciddi bir analiz yaparak objektif yorum yapmak mı, bunların arasında büyük bir fark var. Hoca başarısızdı ve gönderildi. Ancak dert 3. olup olmamakla ilgili değil. Ligin gidişatını sadece biz belirlemiyoruz. Hasbelkader elimize büyük imkanlar geçti. Ama ne bunları değerlendirebilecek bir teknik yönetim gösterildi, ne de bunu unutturacak şekilde geleceğe dönük adımlar atıldı. Yoksa 14 yıl bekleyen bu büyük taraftar 3-4 yıl daha beklerdi kimsenin şüphesi olmasın.
Benzer şekilde düşünüp de aday olmaya hazırlanan bir grup var. Q7 geri gelecekmiş, Alper Potuk alınacakmış, vs vs. Potuk çoktan GS'ye gitti bile. Q7 gelsin de yine aynı kabusları yaşayalım. Beğenmediğim yönleri de olsa mevcut yönetim borçları düzene sokup davaları sonuçlandırdı ya, ortalık adaydan geçilmez şimdi.
Hayırlısı.
Dünyada 3. olmayı başarı sayan nadir insanlar var,hepsi Beşiktaşlı..
Mütevazilik,şerefli 2.lik,asalaet. vs vs
Sonuç:sıfır başarı..
Hayatla ilgili keskin bir şey yoktur, varsa da sadece iki bakış açısıyla ilgili: "Çok kısa, hemen her başarıyı yakalamalıyım" diyenlerle "o kadar kısa ki gereksiz egoya yer olmamalı" diyenler arasındaki büyük fark. Söylediğin bununla alakalı ve bu düzlemde Beşiktaşlı olmaktan memnunum.
Bir zamanlar dolmuşlarını hiç dinlemediği Beethoven CD'leriyle süsleyenler için bir araştırma ne demişti biliyor musun? "çocukken yeterince oyuncağı olmamaları".
hala şampiyon olmak için Sinan Enginler, T.Kıranlara bel bağlayan adamları görüyorum ya aklım almıyor arkadaş. ''F.Terim varken BJK nin şampiyon olması için klübede ya da yönetimde onun bir boy büyüğü bir mafya lideriniz olmazsa (S.Engin gibi) şampiyon olamazsınız.'' kafasında adamlara tribünde copla dalan kara ceeketli korumalar az bile.