13 Mart 2013 Çarşamba
Beşiktaş Hangimizin?
Futbol güzel şey, bizim için bir aşk.
Beşiktaş da güzel, o da aşk.
Bazısı Beşiktaş aşkını, futbolun önüne koyar, bazısı arkasına... Çok da farketmez esasında.
6 yaşında bir çocuk sorsa; sev dersin, sevgidir neticede, güzeldir. Sevgisiyle zarar veren, şiddet gösteren olmadıktan sonra...
Ortada bir Beşiktaş vardır. Sen orasından çekersin, ben burasından. Biz çektik diye koca Beşiktaş oradan buraya geçmez. Duvardaki tablo gibidir, bazen gider dokunursun, dokunmasan da orada durur. Sen farklı görüyorsun diye farklı olmaz. O öylece oradadır ve sen nasıl görmek istersen öyle görürsün, senin için senin gördüğün gibidir esasında.
Oysa sorun; senin gördüğün Beşiktaş'ın, Beşiktaş'a bakılacak tek açı olduğunu sanmanla başlar. Yok sayarsın diğer bakışlarıı. "Ben Beşiktaş'lıyım" değil, "Beşiktaş benim" demeye gelir. Tüm fikirlerini, tüm hareketlerini doğru görürsün çünkü Beşiktaş sensindir. Gidip tribüne her türlü haydutluğu yaparsın, çünkü sahibisindir sen o tribünün, o koltuğun. Kırsan da stadyumun koltuğunu, kırsan da emek veren futbolcuyu, suçluluk hissetmezsin, sana ne kardeşim dersin en fazla. Sen Beşiktaş'lısın da, ben değil miyim?
Bu bakış açısı, herkesle ve her şeyle kavga halindedir. Futbolun, Beşiktaş'ın üzerine ettiğimiz kelamlarla güzel olduğunun farkında değildir çünkü. Oysa mesele ne düşündüğümüz değil, sohbetimiz, muhabbetimizdir. "Senin iyiliğin için", senin fikrini değiştirmeye çalışır, başka fikir yoktur ki konuyla ilgili.
Oysa durum öyle değil elbette. Bu Beşiktaş, hepimizin Beşiktaş'ı. Galip geldiğinde bazılarımız, mağlup olduğunda bazılarımız mağlup olmuyor. Beğenmediğimiz kalecimiz top kurtarınca mutlu olmayan mı var sanki? Adam futbol aşkını, Beşiktaş aşkıyla birlikte götürüyor ise, bundan sana ne? Sen kimsin ki, kimsenin Beşiktaşlılığına derece vuruyorsun?
Anlaşmak, dünyanın en gerekmeyen şeyi bana kalırsa. Keşke bir sorsak kendimize, "anladık mı?" diye. Sen şöyle Beşiktaşlısın, ben böyle Beşiktaşlıyım diye yaftalamayı bıraksak artık. Sarfedilen tüm sözlerin Beşiktaş'ın güzelliğinden olduğunu farketsek...
Beşiktaş da güzel, o da aşk.
Bazısı Beşiktaş aşkını, futbolun önüne koyar, bazısı arkasına... Çok da farketmez esasında.
6 yaşında bir çocuk sorsa; sev dersin, sevgidir neticede, güzeldir. Sevgisiyle zarar veren, şiddet gösteren olmadıktan sonra...
Ortada bir Beşiktaş vardır. Sen orasından çekersin, ben burasından. Biz çektik diye koca Beşiktaş oradan buraya geçmez. Duvardaki tablo gibidir, bazen gider dokunursun, dokunmasan da orada durur. Sen farklı görüyorsun diye farklı olmaz. O öylece oradadır ve sen nasıl görmek istersen öyle görürsün, senin için senin gördüğün gibidir esasında.
Oysa sorun; senin gördüğün Beşiktaş'ın, Beşiktaş'a bakılacak tek açı olduğunu sanmanla başlar. Yok sayarsın diğer bakışlarıı. "Ben Beşiktaş'lıyım" değil, "Beşiktaş benim" demeye gelir. Tüm fikirlerini, tüm hareketlerini doğru görürsün çünkü Beşiktaş sensindir. Gidip tribüne her türlü haydutluğu yaparsın, çünkü sahibisindir sen o tribünün, o koltuğun. Kırsan da stadyumun koltuğunu, kırsan da emek veren futbolcuyu, suçluluk hissetmezsin, sana ne kardeşim dersin en fazla. Sen Beşiktaş'lısın da, ben değil miyim?
Bu bakış açısı, herkesle ve her şeyle kavga halindedir. Futbolun, Beşiktaş'ın üzerine ettiğimiz kelamlarla güzel olduğunun farkında değildir çünkü. Oysa mesele ne düşündüğümüz değil, sohbetimiz, muhabbetimizdir. "Senin iyiliğin için", senin fikrini değiştirmeye çalışır, başka fikir yoktur ki konuyla ilgili.
Oysa durum öyle değil elbette. Bu Beşiktaş, hepimizin Beşiktaş'ı. Galip geldiğinde bazılarımız, mağlup olduğunda bazılarımız mağlup olmuyor. Beğenmediğimiz kalecimiz top kurtarınca mutlu olmayan mı var sanki? Adam futbol aşkını, Beşiktaş aşkıyla birlikte götürüyor ise, bundan sana ne? Sen kimsin ki, kimsenin Beşiktaşlılığına derece vuruyorsun?
Anlaşmak, dünyanın en gerekmeyen şeyi bana kalırsa. Keşke bir sorsak kendimize, "anladık mı?" diye. Sen şöyle Beşiktaşlısın, ben böyle Beşiktaşlıyım diye yaftalamayı bıraksak artık. Sarfedilen tüm sözlerin Beşiktaş'ın güzelliğinden olduğunu farketsek...
Etiketler:Gürcan Ulusoy
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
TEKNİK DİREKTÖR OLMAK İSTEMEMİŞTİ - Aralık 2019'da Fitbol Dergi için yazılmıştı. AMATÖR LİGLERİN BÜYÜK GOLCÜSÜ OLAN DANİEL FARKE GOLLERİYLE HAYAT VERDİĞİ TAKIMA ZOR ZAMANINDA GİTMEK ZORUN...2 yıl önce
-
Josef de Souza Beşiktaş Orta Sahasına Ne Katar? - Evet, benim için çok çok ayrı bir yer olan bu platforma, vlogger olarak geri döndüm. Bu kez, garanti bir dönüş. Bavulumu alıp, Haydarpaşa Garı'na koymuş v...4 yıl önce
-
İyi ki Doğdun Büyük Başkan! (Metin Tekin Efsane Başkan Süleyman Seba'yı Anlatıyor) - Sarı Fırtına Metin Tekin, efsane başkanın doğum gününde onu anıları ile yad ediyor. Seneler evvel dediği gibi "Efsane, yıllar aşıp yüzyıl öteye geçebilme...4 yıl önce
-
Atleti - Atletico Madrid. Bir takım kurmuş... Bu takım sahada sanki bir vatan toprağını ya da bir ülküyü müdafaa eder gibi, bir kaleyi müdafaa ediyor. Sahaya çıkma...4 yıl önce
-
Golcü Şampiyon Yapıyor mu? - Gomis'in sezona muazzam başlaması üzerine Twitter'da bir tartışma gördüm. Tartışmanın temeli Gomis'in bu performansının Galatasaray'ı şampiyon yapıp yapmay...7 yıl önce
-
sinanyyilmaz.blogspot.com - Sinan Yılmaz'ın yeni ve profesyonel yazıları* sinanyyilmaz.blogspot.com* adlı blog adresinde olacak.9 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...9 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadeles...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...9 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...10 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189511 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...11 yıl önce
-
-
17 Yorum:
Benim için yazının kilit cümlesi şu; "Anlaşmak, dünyanın en gerekmeyen şeyi bana kalırsa" bence de öyle, o yüzden bazılarının Beşiktaşlılığını beğenmiyorum mesela.
Günümüz dünyasındaki yöneticilerin istediği gibi tek tip Beşiktaşlılar olsa keşke tek tip. Dünyanın en dürüst, dünyanın en vefalı, dünyanın en sadık, dünyanın en ateşli taraftarı Beşiktaşlılar olsa, ama 1 kişi bile istisnası olmadan tamamı öyle olsa.
Bu yorumun sonu nereye varacak bilmiyorum en iyisi burada keseyim çok saçmaladım sanırım.
Uzun zamandır hakkında yazmak istediğim konuydu.
Konu taraftarlık olunca, insanlar kendilerine göre tek tip taraftar yaratma kaygısına düşüyorlar. ''Beşiktaş taraftarı'' adı altında yaratmak istedikleri profil üzerinden geri kalan herkesi ötekileştiriyorlar. Oysa herkesin bu takıma gönül vermesinin sebebi farklı, herkesin bu takımı sevme şekli de farklı ve kimsenin tek bir şekli baz alarak destekleme zorunluluğu yok. Bunu kim çıkardıysa insanların Beşiktaş sevgisini aşağılamayı marifet olarak görüyor. Yanlış.
Bilen bilir, Beşiktaş haricinde de futbolu çok severim. Manchester City taraftarıyım. Bu noktada başka bir takımı desteklerken Beşiktaş'ın izdüşümünü almıyorum. Sanki Beşiktaş'ın diğer liglerde bir izdüşümü varmış ve ben de o takımları desteklemek zorundaymışım gibi.
Bir de Beşiktaş'a siyasi kimlik addedenler var. Malum siyasi tarafta olmayanların Beşiktaşlılığını ''eksik'' bulanlar mı ararsınız, Paok ve Adana Demirspor'u desteklememiz gerektiğini iddia edenler mi ararsınız türlü şekilleri var bunun. Beşiktaş'ın siyasi bir kimliği yoktur. Kendilerince kimlik addedenlere de saygım var ama insanların Beşiktaşlılığını buna göre belirlemek kimsenin haddine değil.
Bir de olayın futbolcu ''eleştirememe'' noktası var. McGregor'un yetersizliğini söylemeyi Beşiktaş taraftarlığına yakışmayan bir hareketmiş gibi algılayanlar var. İnsanların futbol bilgisiyle Beşiktaş sevgisini ve Beşiktaş taraftarlığını birleştirmesi kimilerini rahatsız ediyor. Neden ? McGregor'un Sivasspor maçında top kurtardığı gün 15'e yakın ciddi-gayrı ciddi , takılan-kin kusan mention aldım. Sanki ben McGregor'un kurtarışlarından rahatsızlık duyuyormuşum gibi.
İnsanların tek tip taraftarlığa mecbur bırakılmaya çalışması. Çok acaip.
On numara yazi. Isin kotusu, iki senede bir bunu yazmadan olmuyor galiba.
İnsanları 3'e ayırıyorum bu konuda. Arada bir bu tür yazıları hatırlatıp onların bir bu mentaliteden çıkması sağlananlar ilk grup. 2.grup bunları zaten hep aklında tutan grup. Bir de istersen bu konuda her hafta bir yazı yazsan yine saçmaladı deyip bir kulağından girip diğerinden çıkan grup. Çünkü o grup herşeyi en iyi bilir ve diğerlerinin söyledikleri onun söylediklerinin yanında eğer aynısı değilse yanlıştır. Bu grup için kendi gibi taraftar olmayan kişiler de taraftar değildir. Beşiktaş sevgisi sadece onun sevdiği gibi olan sevgidir. Diğer sevgiler sevgi değildir falan filan. Ne diyeyim Allah onlara akıl fikir versin. İlk gruba geniş bir hafıza ki bunları devamlı tekrar etmeniz gerekmesin. 2.grup ise herkesin kendine has olan Beşiktaş sevgisiyle devam etsin. Sonuçta Beşiktaş sevgisi sınavlarda almamız gereken bir puan değil. Ya da pazardan alırken pazarlık edilecek bir şey de değil. Bu tarz insanların bazısı ile sevgiyi satın almaya çalışanlarda aynı cins heralde...
özet olarak "bırakın herkes beşiktaş'ı bildiği gibi sevsin" deniyor sanırım. ama bir yandan da "herkes beşiktaş'ı benim gibi sevsin" diyenlerin beşiktaş'ı sevme şekli yanlışlanıyor. olmamış.
@tannhauser
Ilginc bir false dichotomy ornegi olmus. Mesela soyle yazalim:
"özet olarak "bırakın herkes istedigi dine inansin" deniyor sanırım. ama bir yandan da "herkes benim dinime inansin" diyenlerin soylemi yanlışlanıyor. olmamış." Oldu mu? Olmadi.
Yani ikinci dedigin cumle, zaten ilk dediginin dogal bir sonucu, cunku bu iki eylemin etki ettigi alanlar ayni degil, farkli.
@semioticus
tannhauser'ın dediğinde yanlış olan bir şey yok.
Senin verdiğin örneği biraz daha detaylı ele alalım. "Bırakın herkes istediği dine inansın" diyorsan, "Herkes islama inansın" diyen adamı eleştiremezsin. Çünkü o da öncelikle "bir dine" inanarak senin savunduğun görüşün içerisine girer zaten. Doğal olarak senin fikrin, bunları da kapsar. Neticede inandığı dinin bunu gerektirdiğini düşünebilir.
Haliyle, "din" lafının altındaki bir alt metin olarak, ona laf edince, bir nevi kendi isteğini dayatmış olursun.
Yani hem "Herkes Beşiktaş'ı istediği gibi sevsin" deyip hem de "Beşiktaş'ı böyle sevmek zorundasın" diyen adamın sevgisini göz ardı edemezsin. Çünkü o da bir sevgi şeklidir. Eleştirdiğin anda, ikileme düşersin.
Oldu mu? Oldu bence.
Oh be, retorik tartismasi :) Meltem gibi geldi.
Buradaki sorun, "Besiktas'i herkes benim gibi sevsin" diyen adamin, senin sevgi alanina dahil olmasi. Eger onun sevgisi ve benim sevgim ayni anda var olamayacaksa (ki acik bir sekilde olamiyor), bu durumda herkesin sevme ozgurlugu kendi kisisel alanina kisitlanir.
Yani "siz ne bicim seviyorsunuz lan Besiktas'i?" diyen adamin Besiktas'i sevme biciminden ziyade, benim sevgime mudahalesi burada sikintiyi yaratan. Oncelik herkesin alaninin varligindadir, baskiyi yaratanda degil.
İşte, "Herkes Beşiktaş'ı benim gibi sevsin" diyen adamın tavrındaki fevri hale, şu anda söylediğin gibi "Bana karışma" demek kafidir. Çünkü bir müdahaleden bahsediyorsun ve bu hususta o cümledeki dayatmanın varlığından şikayet ediyorsun. Kişisel olarak insanlara uygulanan baskılar her zaman tepki görmeli tabii ki. Çünkü bu, bir fikir ayrılığı tartışmasından çıkıp, "özgürlükler" alanına giriyor. Özgürlükler konusunda ise elbette taviz verilemez.
Ta ki onun fikrine de aynı psikolojik baskıyı ister-istemez uygulama haline gelene kadar.
Burada bir nüans farkı var.
Esas mesele, "Herkes istediği gibi sevsin" derken, sana lanse edilmeyen bir "Beşiktaş'ı benim gibi seveceksin" düşüncesi de seni rahatsız ediyor mu, etmiyor mu? hakkında.
Eğer ediyorsa -ki yazıdaki manasıyla ediyor- işte o zaman aynı dayatmanın başka bir türevi ortaya çıkıyor. Onu, sana karışmakla itham edip, onun sevgisini tartışmaya açıyorsun, haliyle de o inancı "doğru" bulmuyorsun.
Yani burada, özgürlük hali mi savunuluyor, yoksa özgürlüğe dahil olan bir grubun varlığı mı sorgulanıyor?
Bence çelişki burada yatıyor.
"Anlaşmak, dünyanın en gerekmeyen şeyi bana kalırsa. Keşke bir sorsak kendimize, "anladık mı?" diye. Sen şöyle Beşiktaşlısın, ben böyle Beşiktaşlıyım diye yaftalamayı bıraksak artık. Sarfedilen tüm sözlerin Beşiktaş'ın güzelliğinden olduğunu farketsek..."
Bence burada onun aciklamasi yapilmis durumda. Karsit sevgiler var olsun (anlasmak sart degil), fakat bu fikirlerin varligi uzerinden taraflar birbirine dusmesin (anlamak sart)
Bir de, soyle sakin sakin futbol uzerine konusmak ne guzel yahu.
Her alanda olduğu gibi taraftarlık da tartışmaya açık bir mevzu. O vakit tartışma aşağılama ve hakaret noktasına gelmediği sürece, tanımlama yapılırken ötekinin beğenmediği noktaları söylemek de tartışmanın bir parçası. Zaten düdük çaldığı zaman unuttuğumuz ayrılık noktaları bunlar.
Argümanı olmayanın şiddete başvurması durumu ve argümanını şiddetle meşrulaştırması ya da en basitinden karşı tarafı susturması da taraftarlık ortamında çok karşılaşılan bir durum. Yazı bunu eleştiriyor. "Benim Beşiktaşlılığım" olgusu karşı tarafı susturma çabasıysa artık o taraftarlık tartışmasının dışına çıkıyor. Fikri yine fikirle savunduktan sonra iki fikrin ifadesinde de bir sorun yok. Hakaret ve dışlama fikir ifadesi değildir onu da belirteyim, çünkü en nihayetinde şiddetin başka bir boyutudur.
O vakit, birbirimizi anladığımıza göre, benim de sonuna kadar katıldığım, "anlaşmak zorunda değiliz" sözünün ruhuna uygun bir biçimde, fikir telakkimize "anlaşmadan" noktayı koymamız tüm tartışmayı özetleyecek ve uygun bir örnek olacaktır sanırım.
Ayrıca, bu tarz bir muhabbetin güzelliğine katılıyor ve şahsen arttırıyorum; özlemişim doğrusu.
Neyse ki, kavramsal bir tartışma ile "sürtüşme" arasındaki farkı bilen insanlara nadir de olsa rastlayabiliyoruz. Muhtemelen başka bir mecrada, benim şerh koyduğum noktalar "muhalefet etmek" veyahut "direnmek" olarak algılanır ve kavga etme niyeti güdülürdü. Ama gayenin, konu üzerine daha çok ve daha farklı açılardan düşünmek olduğunun fark edildiği ve daha da önemlisi bunu anlatmak zorunda kalmadığınız bir yerde, mutlu olmamak imkansız.
Galiba burada bulunma sebebim de buydu. Hatırlattığın için teşekkür ederim.
@beyler :)
şimdi ergen kezban gibi çıkıp, @BeşiktaşkUlan, ben kendimi savunabilirim tamam mı desem ya :p
"beşiktaş'ı benim sevdiğim gibi seveceksin" diyen adamdan (herkeste bundan bir miktar olduğunu düşünsem de) ben de hiç hazzetmiyorum. ama herkes bildiğince sevmeli fikrinden hareketle sevme biçimlerinden birine müdahale etmeden bir yazıyı bitirmek zor iş. bu zor iş de başarılamamış. o yüzden "olmamış" dedim. öylece kestirip attığım için şu swf'yi hak etmişim: http://inciswf.com/1298717011.swf
bunun haricinde BeşiktaşkUlan'la ortak paydada buluşmuşuz. benim söylemek istediğim her şeyi söylemiş.
ben konunun kıyısından alakalı bir derdimi söyleyeyek sıvışayım. gittiğim her maçta farklı kılıklara girerek iki sıra arkamda ismail köybaşı'ya söven eleman. uzun süredir maça gidemiyorum. ama şu yoğun zamanlar geçer geçmez tekrar maça gitmeye başlayacağım. bak burada çok güzel şeyler yazıldı. herkes istediği gibi sevsin, kimse diğerinin sevme biçimine müdahale etmesin. şiddet olmasın. ama ben planımı yaptım arkadaş. karşıma çıktığın ilk maçta ağzına ağzına vuracam. abicim en son maçta "ulan ismail, bok mu vardı sakatlandın, senin yüzünden çöktü sol kanat" deyip basıyordun küfrü!
tabi konu ismail, ibrahim, necip konusu değil. her şeyi, herkesi anlıyorum da beşiktaş futbolcusuna söven adamı anlamıyorum. illa deşarj olacaksan "o sahanın çiminin tohumunu atan bahçıvanın tohumunu atan babanın avradına zamanında görücü gelenlerin..." diye başla.
not: yalnız ismail hadisesi gerçektir. deplasmanda, inönü'de, kupada, ligde, iyi oynadığında, kötü oynadığında, oynamadığında. iki sıra arkamda mütemadiyen ismail'e söven biri oluyor. aynı kişi mi, bir ekip mi bilmiyorum. ama beni dellendirmek için takip ettiklerinden neredeyse eminim.
Koca Beşiktaş biz çektik diye oradan buraya geçmez demişsin ama onu koca yapanlar biz değil miyiz aga ?
Zaten biz çektiğimizde gelmediği için bu durumlara düşmedi mi ? Kongre üyelerinin olmadı mı ? Bazen doğru tektir.
Mesela Demirören'i hiç bir çıkarı olmadan destekleyen bir topluluk varsa aramızda nereye varır bunun sonu ?
Diğer kısımlara katılıyorum da bu bir Beşiktaş özeli yazısı değil zaten genel bir büyük kulüp profili tespiti.
@övünç
ismail konusuyla ilgili ekleme. Beşiktaş maç bileti alınca onu da varsayılan olarak almış oluyorsun :) Aynı dertten muzdaripim ben de:)
bir de Demirören'in Beşiktaş'ı var, yukarıda yazılması unutulmuş.. ibra edilmemesi konusunda avukatının sunduğu dilekçeye ilişkin bazı ibareler bugünkü spor sayfalarının bazılarına yansımış, "Borçlarını ödememek için bahane üretiyorlar"; "Müvekilime 'Ya paradan vazgeç ya da senin hakkında davalar açar, şaibe yaratırız. Sen de bu şaibeden kurtulamazsın' denilmektedir. Müvekkillerim hırsızlık mı yapmışlardır? Bilançolara yansımayan bir işlem mi vardır? Yasaya aykırı, gizlenmiş, saklanmış bir eylemleri mi vardır? Müvekkillerimizin ibra edilmeme sebebi nedir? Davalı şirketin bu soruları mutlaka cevaplaması gerekmektedir." gibi bir içerik söz konusu.. tirajı komik bir durum oluştu..