.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

4 Mayıs 2012 Cuma

Demirören Gitti, Zihniyeti Kaldı Yadigar

Bazen bu blog'daki eski post'ları okuyorum acısıyla tatlısıyla. Beşer unutuyor, hatırlamak güzel şey. Mesela zamanında finansalları inceleyip "bu iş böyle olmaz" dedikçe "siz daha iyi mi bileceksiniz?" diyen bir theotheo vardı. Biz bu tablolar kötü dedikçe o "gelecek gelir"lerden bahseder, "Demirören şöyle iyi, böyle süper" diye öve öve bitiremezdi.

O o zamanlar azınlıktı. Hiç kimsenin unutmaması gereken Denizlispor maçından sonra theotheo iyice azınlık oldu, çok uğramamaya başladı. Demirören de anladı durumun fena olduğunu, kapılar arkasında seçim öncesi ne kadar muhalif varsa kendine bağladı, seçimden zaferle çıkınca da taraftarla barışmanın yolu olarak en kolayını seçti: "Parayı bas, yıldızı getir." Başardı da. Kulübün özkaynakları, açılan davalar, gelirler vs. berbat haldeyken, bastı bastı paraları Quaresma'ya.

theotheo bir noktayda haklıydı tabii: Demirören çok zeki bir adam, çok iyi bir kötü. Yıllarca rakipler Ortega alırken Baya'lara tahammül eden gelen "yıldız alaca'z, düya ulübü olaca'z" vaatleri, sadece mensubuyum diye demiyorum, kolektif olarak gördüğüm en iyi niyetli gruplardan biri olan Beşiktaş taraftarının kafasını karıştırdı. O kafa karışıklığı ve de bilinçaltında yaklaşan sondan korku ile yepyeni bir bakış açısı doğdu: "Ya bana ne parasından, ben gelecek yıldıza bakarım. Dünya gözüyle X izleyeyim yeter. Paralı başkan lazım bize."

Demirören "Fenerbahçemiz" diyene kadar -ki neden dediğini öğrenmek de sonradan talihli bir şekilde nasip oldu- da 3 haftada bir kendini aşan bu kutsal kötü kanıksanır hale geldi. Arada fonlar geldi, Mendesler kulübün anahtarını aldı, sağda solda oteller açıldı, ama bu korku umut sentezi hep şunu dedirtti: "Ya eskiden daha iyi mi insan geliyordu, bırakalım Mendes geitrsin biraz." Tabii Mendes balayından sonra bize Alves falan kakalayacaktı ama o ayrı hikaye.

Yazının başlığına gelelim: Demirören'den kurtulduk, ama attığı bu nifak tohumları hala daha yeşeriyor. Bugünlerde Forza'yı okuduysanız "Portekizliler gider mi yahu" diyenler, yıldız transferler yapanlar falan gırla. Hala daha takımdaki sorunun salt oyuncu kalitesi olduğunu, büyüyerek durumumuzun düzeleceğini düşünenler var. UEFA'nın açtığı davalar, gelen kriterler, Fikret Orman'ın "durum sandığımızdan da kötü çıktı" açıklamaları pek bi'şey ifade etmiyor sanırım.

Açık ve net söylemek lazım: Beşiktaş batmış durumda. Berbat bir haldeyiz. Bunun aması, veyası yok.  Demirören'in oyaladığı Fulya projesi, yeni stad, X gelirleri, Y piyangosu falan, bunların hepsi tırt çıktı. Kulübün neredeyse tüm gelirleri temlikli. Hele ki bapımsız denetim firması, "panpa yea" tadında olmayan raporunu hazırladığında daha nelerin çıkacağı meçhul. "Gelenektir yahu!" diye ibra edenler, kulübün içine tüm geleneksellikleriyle ettiler.

Çaremiz 5 tane kredi kartını borcu ödeyemezken, 6.'ya başvurup onunla İddaa oynamak değil. Böyle düze çıkılmaz. Öncelikle ödediğimiz -daha doğrusu ödeyemeyip davalık olduğumuz- eşek yüküyle sporcu/personel maaşından kurtulacağız. Tavan bütçeler belirlenecek, onlardan milim oynanmayacak. 3-5 yıllık planlar yapılacak, bunlar gerekirse açıklanacak ki her şey belli olsun.

Sevdiğimiz ağır hasta. Hasta değilmiş gibi kendimizi kandırırsak, çat diye ölecek gidecek. Bilime güvenmemiz lazım, çünkü cidden kurtuluş umudu var. Ama onun yolu "son günlerini iyi yaşasın" diye har vurup harman savurmakta değil.

Uzun ve sancılı bir süreç olacak, ama olacak. Olmalı da. Sancısız çıkılamayacak bir yerdeyiz. Kim "sancıyı şıp diye keserim" derse sahte doktordur.


9 Yorum:

Adsız dedi ki...

Herşeyi anlarım da, takımda herşey tepetaklak giderken, seçimlerde tüm sandıklarda birinci olarak -hem de öyle böyle değil, ezici bir şekilde- yeniden başkan seçildi ya. o zaman dedim biz bunu hakediyoruz. yapacak bişey yok. taraftar istediği kadar yeter diye bağırsın, oy kaldıranlar küçük hesapları yüzünden tekrar başkan seçtiler ya onu, bence ondan daha büyük kötülük ettiler kulübe.

Yılmaz

can dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
can dedi ki...

Ozlemistik seni Shelbyl. Battigimiz ve aci ilaci icmemiz, bu surecte de taraftarin rehabilite edilmesi gerektigi kesinlikle dogru. Ama ben gectigimiz senelerde harcananin 10'da birine cok daha iyi kadrolar kurulabilecegine inandigim icin senin kadar kotumser degilim. Sadece gecen sene cope attigimiz paralarla sampiyonluga oynayan ve Avrupa'da sampiyonlar ligi grubundan en kotu ihtimalle ucuncu cikacak bir kadro kurulabilir. Bu noktada teknik direktor secimi cok kritik olacak. (Belki bir de Altinsay'in futbol aklinin katkisi)

QuaresmA dedi ki...

Maaşları bi anda kısmak hiç kolay değil. Oturup her oyuncuyla maaş indirimi konuşmamız gerekiyor ve çoğunluğu bunu kabul etmeyecektir. Kabul edenleri bi köşeye ayırıp, bonservisinden para kazanılabilecek olanları belirlemek lazım. İşte Quaresma, Simao ve bence Fernandez vs satılmalı eğer alıcısı varsa. Bu oyuncular arasında gitmek istemeyenler de olacaktır bizde aldığı maaşı başka yerde alamayacakları için. Maaş indirimine gitmeyen ve atsan atılmaz satsan satılmaz adamlar ile de sözleşme feshi konuşulmalı ve gerekirse bedelsiz olarak bu adamlar başka kulüplere verilmeli - ama yine de gitmek istemeyenler olacaktır. Her türlü sıkıntılı adamların da sancılı bi biçimde sözleşmelerinin sona ermesini bekleyeceğiz artık.

Ama herşey bu kadar basit de değil. Takımın maaş dengesi hala sıkıntılı. Biz takımın tavabn maaşını 1.5 milyon dolar olarak belirlesek, her şeyi buna göre ayarlamaya çalışsak bile takımda hala senelik 3.5 milyon euro alan oyuncunun olması sahadaki performansı etkileycektir.

emireri dedi ki...

öncelikle eli ayağı tutan, hayata mantıklı bakan ancak asla umutsuzluğa düşmeyen bir doktor bulmamız şart.. kim olur veya kim olmalıdır her beşiktaşlının aklına birileri gelir.. gelenekten, altyapıdan yetişmiş oraları bilen biri olabilir diye düşünen sayısı gerçektenhiç az değil.. sergen gibi isimlerin anılması, metin-rıza gibi isimlerin ise pasif karakterlere sahip olduklarını düşündükleri için en başından elenmeleri gerektiğini düşünmeleri taraftar profilimizin nereden nereye geldiğini gösterir.. biz gordon ile büyüdük, ağzından tek kelime bahane duymadan, seba ile beşiktaşlı olduk.. bizden sonraki nesil ise hayal meyal toshack'ı hatırlar, biraz daum'u bilirler ama çoğunlukla son 10 yıldaki erozyonu takip edemezler.. ben 5 - 6 yaşlarındayken ezbere sayardım beşiktaşımın kadrosunu.. o zaman iletişim çağında değildik, profil resimlerimiz yoktu.. olsa oraya MAF'ın resmini koyardık veya şifo'nun, rızanın, recep ulvi gökhan kadir'in belkide.. biz bu acı ilacı daha önce taddık zaten.. buradaki en önemli sorunsal yeni nesil beşiktaş taraftarının durumu kabullenip kabullenememesinde.. yani biz sergen gibi sinan engin türevleri ile gelen başarıyla gurur duyacak nesil değiliz, aramızda belki de pek yaş farkı yoktur ama bizim ciğer dolusu sevinmek için sevmedik biz seni sözümüzün arkasında bu yatar.. çıldırt bizi, çıkart bizi baştan diyemedik biz, düğümlendi boğazımızda, biz renkli tv'den izlediğimiz değil radyodan dinlediğimiz tertemiz beşiktaş'a aşıktık..

emireri dedi ki...

bize yeni bir milne gerekli, serpil hamdi tüzünden önce, o çocukları çekinmeden sahaya sürecek, onlara inanacak, güven ve tecrübe aşılayacak.. necip'e, muhammed'e, atınç'a, sezer özmen'e, erkut'a gözünü kırpmadan ilk onbirde yer verecek, hatta biz bu isimleri sayacağız öncelikle.. sonra yabancıları.. quares/jma'dan başlamayacağız kadroyu saymaya, yada fernandes'ten..

halen kadromuzda bulunan alayına gider yapan toraman kaptan olmayacak, saha içi ve dışında yaptıklarına yapılacak kaptanın, sahadan her defasında o en son çıkacak, en son o koridordan içeri girecek, arkada kimse kaldı mı kalmadı mı bakacak..

hala beşiktaşımızın maçlarını seyredipte portekizlilere olumlu bakanları anlamak istemiyorum çünkü onlar futboldan anlamıyorlar.son galip geldiğimiz fb maçından sonra bakıyorum ki Q7 ciler coşmuş,ben başka maçmı izledim diye sordum kendime adam 2.yarı boyunca koskoca camiamızla dalga geçti.vurdumduymaz çalımlar,şutlar,kollektiflikten çok uzak hareketler,kalite düşüklüğü yani olumsuz anlamda ne arasan var ama millet zafer kazanmışlık edasında pes doğrusu.

can dedi ki...

Batsin bu dunya!

Adsız dedi ki...

baba boşverin süper-lick, super-suck whatever her neyse. ben dünya snooker şampiyonasını izliyorum size de tavsiye ederim. muhteşem bir final maçı söz konusu. bu arada snooker ne ki diyenler için: futbolu sevenler için, amerikan futbolu bilardo'da 9-top oyunsa, snooker bildiğiniz european futboldur o derece.

hasbelkader master-beyşın için 14 sene önce gittiğim ingiltere'de görüp sevdiğim ve o tarihten sonra her daim takip ettiğim bu sporun eurosport sayesinde kitlelere ulaşmaya başlamasıyla ilgi sayısı artmış. keşke ülkemizin her köşesine yayılsa.

neden mi? snooker'da pot başarısı, yani topu deliğe sokabilme becerisinden çok daha fazlası mevcut. tekniğin yanında taktik, acayip yüksek konsantrasyon ve stres anında ayakta kalabilme (ebiliti andır preşşur) gibi insanın performans anlamında kendini zorlayabileceği bir yığın faktör mevcut. masanın boyunun yaklaşık 3,5 metre ve üstüne toplarla deliklerin 9-top'tan çok daha küçük olması ayrı bir konu.

efenim izleyin, kuralları öğrenin, anlayacaksınız (önce kuralları öğrenin demiyorum çünkü önce izleyince daha kolay anlaşılma efekti söz konusu).

hayırlısı olsun.

hakan

Yorum Gönder

Ara