23 Mart 2012 Cuma
Deplasman Tribünü: İBB / Bozbaykuşlar
Tribündeki en kalabalık olduğumuz maç olan kupa finalindeki Beşiktaş ile oynayacağımız maç öncesi, bu yazıyı yazarken 2 seneyi devirmemize az kaldığını fark ettim. Hem tribün olarak, hem de kulüp olarak kısa bir Süper Lig mazisine sahip olduğumuz için, diğer deplasman tribünü yazılarından biraz farklı bir eksende yazacağım. Ezeli bir rekabetimiz, ebedi bir dostluğumuz söylemi yapmak farazi kaçacağı için hafiften bir Bozbaykuşlar tanımı içerikli bildiri havası olacak yazıda.
6 senedir Süper Lig'de olan farklı isimlerle yaklaşık 60 senelik bir mazisi olan bir kulübün bugüne kadar adam akıllı hiç bir taraftar desteği olmamasının farklı sebepleri olabilir ancak son 2 senedir bu durumu tersine çevirmeye çalışıyoruz: Belki çok kalabalık değiliz, varlığımızı ancak pankarttaki yazılar ile ortaya koyabiliyoruz ama ilk kurulduğu günden beri uzak / yakın demeden bütün deplasmanlara gitmeye çalışıyoruz. Bizi ilk defa gören insanlar belediye işçisi ve / veya yakını olduğumuzu düşünebiliyor. Öncelikle tekrar belirtmek lazım ki, biz belediyeye bağlı bir oluşum değiliz. Çoğunluğu üniversite öğrencisi genç bir tribün oluşumuyuz. Ne kulüpten ne de belediyeden hiç bir maddi destek almıyoruz. Zaten pankartlar harici genel bir giderimiz yok. Onun dışındaki kombine, deplasman ulaşım, bilet gibi harcamaların hepsini kendi cebimizden ödüyoruz. Çoğu insana bu garip geliyor, inanmak istemiyorlar ama bizim maddi bir çıkarımız yok.
Tabii bu işin bir de taraftarlık boyutu var, sürekli aldığımız bir başka eleştiri ise;
"Siz ne biçim taraftarsınız?"
Bu soruya verilebilecek kesin bir cevap yok, zaten insanların kafasında kalıp bir taraftar tanımı olduğunu da düşünmüyorum. Takım tutmak, taraftarlık gibi duruşlar farklı şekillerde sebeplendirilebilir, benim ilk aklıma gelenler; semt, il, bölge takımı desteklenir, yaşadığın coğrafyanın takımına bir aidiyet hissedersin, başarı endeksli bir taraftarlık olabilir büyünülen çağın sportif sürecine göre Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe gibi bir takımı başarılarından dolayı destekleyebilirsin ve / veya daha klasik bir süreç olarak akrabadan gelen; babadan, amcadan çocuğa geçen bir taraftarlık olabilir. Ülkemizde çok fazla görünmese de siyasi / sosyal duruş ile sempati beslenebilir. Bu durumlar daha fazla çoğaltılabilir ama sonuç olarak taraftarlık denen kurum kimsenin tekeline girecek kadar kalıp bir halde değil. Nasıl ki tribün ritüelleri sürekli değişip gelişiyorsa taraftarlık sebepleri, şekilleri de değişebilir.
Bozbaykuşlar'ı da bu şekilde yorumlayıp böyle taraftarlık mı olur demeden önce ne yaptığımızı anlamaya çalışmak lazım. Biz skor taraftarı değiliz, futbolun içinde en az kazanmak kadar kaybetmek de var, kaybedince kendi futbolcundan rakip taraftara, hakeme, yoldan geçen insanlara kadar herkese zarar vermek yerine, maç sonrası rakip futbolcuyu da alkışlayabilmek, yıllarca sülalesine küfredilmiş hakeme saygı göstermek de taraftarlık ritüeli haline gelebilmeli.
Bu kadar Bozbaykuşlar'dan bahsettikten sonra pazartesi günü oynanacak Beşiktaş maçına değinmek gerekirse, haftalar öncesinden hazırlıkları yapılan, pankartları düşünülen bir maç. Kendi şahsi görüşüm; her ne kadar ligdeki herhangi bir maçtan farkı olmaması gerektiği şeklinde olsa da, maça gösterilen ilgi tabi ki bir başka oluyor. Günler öncesinden o maçı düşünmeye başlıyor insan. Şu an bu yazıyı yazarken 2 saat sonraki Kayserispor kupa maçı oynanırken bile Beşiktaş maçı kafamızda bir yer işgal edecek. Hem fikstür gereği son maçlardan biri olması, hem de tribün olarak kalabalık ve hareketli bir maç olacağı öngörüsü insanın o maç psikolojisine daha rahat girmesine sebep oluyor.
Maçın skoru takımın mevcut durumu için tabi ki çok önemli, play-off’a kalma mücadelesi için mutlak puan almamız gereken bir maç. Dolayısıyla tribünü daha da eğlenceli bir hale getirecek her türlü durum oluşmuş durumda. Kaldı ki ligin ilk yarısındaki Beşiktaş maçını düşününce umarım gene benzer bir maç olur zira o maçtaki gol sonrası sevincimi bu sezon hiç bir maçta yaşamamıştım.
Son olarak deplasman konusunda bir noktaya dem vurmam gerek, bu sezonki Eskişehirspor deplasmanı hayatım boyunca ayrı bir yeri olacak organizasyondu. Eskişehirspor taraftarlar birliğine tekrar tekrar teşekkür etmek gerek, maçtan önce ve sonra bizi ağırlamaları, tribün hayatımın en unutulmaz deplasmanıydı. Birbirinin kafasına çakmak, bozuk para atarak küfrederek deşarj olan taraftarlara belgesel niteliğinde izletilmesi gereken bir organizasyona imza atan Eskişehirsporluların bu hareketini unutmamak ve örnek almak gerek.
Not: Bozbaykuş, Yenilsen de Yensen de programı taraftar kadrosundan Mark Boyacı'ya teşekkür ederiz...
6 senedir Süper Lig'de olan farklı isimlerle yaklaşık 60 senelik bir mazisi olan bir kulübün bugüne kadar adam akıllı hiç bir taraftar desteği olmamasının farklı sebepleri olabilir ancak son 2 senedir bu durumu tersine çevirmeye çalışıyoruz: Belki çok kalabalık değiliz, varlığımızı ancak pankarttaki yazılar ile ortaya koyabiliyoruz ama ilk kurulduğu günden beri uzak / yakın demeden bütün deplasmanlara gitmeye çalışıyoruz. Bizi ilk defa gören insanlar belediye işçisi ve / veya yakını olduğumuzu düşünebiliyor. Öncelikle tekrar belirtmek lazım ki, biz belediyeye bağlı bir oluşum değiliz. Çoğunluğu üniversite öğrencisi genç bir tribün oluşumuyuz. Ne kulüpten ne de belediyeden hiç bir maddi destek almıyoruz. Zaten pankartlar harici genel bir giderimiz yok. Onun dışındaki kombine, deplasman ulaşım, bilet gibi harcamaların hepsini kendi cebimizden ödüyoruz. Çoğu insana bu garip geliyor, inanmak istemiyorlar ama bizim maddi bir çıkarımız yok.
Tabii bu işin bir de taraftarlık boyutu var, sürekli aldığımız bir başka eleştiri ise;
"Siz ne biçim taraftarsınız?"
Bu soruya verilebilecek kesin bir cevap yok, zaten insanların kafasında kalıp bir taraftar tanımı olduğunu da düşünmüyorum. Takım tutmak, taraftarlık gibi duruşlar farklı şekillerde sebeplendirilebilir, benim ilk aklıma gelenler; semt, il, bölge takımı desteklenir, yaşadığın coğrafyanın takımına bir aidiyet hissedersin, başarı endeksli bir taraftarlık olabilir büyünülen çağın sportif sürecine göre Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe gibi bir takımı başarılarından dolayı destekleyebilirsin ve / veya daha klasik bir süreç olarak akrabadan gelen; babadan, amcadan çocuğa geçen bir taraftarlık olabilir. Ülkemizde çok fazla görünmese de siyasi / sosyal duruş ile sempati beslenebilir. Bu durumlar daha fazla çoğaltılabilir ama sonuç olarak taraftarlık denen kurum kimsenin tekeline girecek kadar kalıp bir halde değil. Nasıl ki tribün ritüelleri sürekli değişip gelişiyorsa taraftarlık sebepleri, şekilleri de değişebilir.
Bozbaykuşlar'ı da bu şekilde yorumlayıp böyle taraftarlık mı olur demeden önce ne yaptığımızı anlamaya çalışmak lazım. Biz skor taraftarı değiliz, futbolun içinde en az kazanmak kadar kaybetmek de var, kaybedince kendi futbolcundan rakip taraftara, hakeme, yoldan geçen insanlara kadar herkese zarar vermek yerine, maç sonrası rakip futbolcuyu da alkışlayabilmek, yıllarca sülalesine küfredilmiş hakeme saygı göstermek de taraftarlık ritüeli haline gelebilmeli.
Bu kadar Bozbaykuşlar'dan bahsettikten sonra pazartesi günü oynanacak Beşiktaş maçına değinmek gerekirse, haftalar öncesinden hazırlıkları yapılan, pankartları düşünülen bir maç. Kendi şahsi görüşüm; her ne kadar ligdeki herhangi bir maçtan farkı olmaması gerektiği şeklinde olsa da, maça gösterilen ilgi tabi ki bir başka oluyor. Günler öncesinden o maçı düşünmeye başlıyor insan. Şu an bu yazıyı yazarken 2 saat sonraki Kayserispor kupa maçı oynanırken bile Beşiktaş maçı kafamızda bir yer işgal edecek. Hem fikstür gereği son maçlardan biri olması, hem de tribün olarak kalabalık ve hareketli bir maç olacağı öngörüsü insanın o maç psikolojisine daha rahat girmesine sebep oluyor.
Maçın skoru takımın mevcut durumu için tabi ki çok önemli, play-off’a kalma mücadelesi için mutlak puan almamız gereken bir maç. Dolayısıyla tribünü daha da eğlenceli bir hale getirecek her türlü durum oluşmuş durumda. Kaldı ki ligin ilk yarısındaki Beşiktaş maçını düşününce umarım gene benzer bir maç olur zira o maçtaki gol sonrası sevincimi bu sezon hiç bir maçta yaşamamıştım.
Son olarak deplasman konusunda bir noktaya dem vurmam gerek, bu sezonki Eskişehirspor deplasmanı hayatım boyunca ayrı bir yeri olacak organizasyondu. Eskişehirspor taraftarlar birliğine tekrar tekrar teşekkür etmek gerek, maçtan önce ve sonra bizi ağırlamaları, tribün hayatımın en unutulmaz deplasmanıydı. Birbirinin kafasına çakmak, bozuk para atarak küfrederek deşarj olan taraftarlara belgesel niteliğinde izletilmesi gereken bir organizasyona imza atan Eskişehirsporluların bu hareketini unutmamak ve örnek almak gerek.
Not: Bozbaykuş, Yenilsen de Yensen de programı taraftar kadrosundan Mark Boyacı'ya teşekkür ederiz...
Etiketler:Bozbaykuşlar,Deplasman Tribünü,İBB
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
TEKNİK DİREKTÖR OLMAK İSTEMEMİŞTİ - Aralık 2019'da Fitbol Dergi için yazılmıştı. AMATÖR LİGLERİN BÜYÜK GOLCÜSÜ OLAN DANİEL FARKE GOLLERİYLE HAYAT VERDİĞİ TAKIMA ZOR ZAMANINDA GİTMEK ZORUN...2 yıl önce
-
Josef de Souza Beşiktaş Orta Sahasına Ne Katar? - Evet, benim için çok çok ayrı bir yer olan bu platforma, vlogger olarak geri döndüm. Bu kez, garanti bir dönüş. Bavulumu alıp, Haydarpaşa Garı'na koymuş v...3 yıl önce
-
İyi ki Doğdun Büyük Başkan! (Metin Tekin Efsane Başkan Süleyman Seba'yı Anlatıyor) - Sarı Fırtına Metin Tekin, efsane başkanın doğum gününde onu anıları ile yad ediyor. Seneler evvel dediği gibi "Efsane, yıllar aşıp yüzyıl öteye geçebilme...3 yıl önce
-
Atleti - Atletico Madrid. Bir takım kurmuş... Bu takım sahada sanki bir vatan toprağını ya da bir ülküyü müdafaa eder gibi, bir kaleyi müdafaa ediyor. Sahaya çıkma...4 yıl önce
-
Golcü Şampiyon Yapıyor mu? - Gomis'in sezona muazzam başlaması üzerine Twitter'da bir tartışma gördüm. Tartışmanın temeli Gomis'in bu performansının Galatasaray'ı şampiyon yapıp yapmay...6 yıl önce
-
sinanyyilmaz.blogspot.com - Sinan Yılmaz'ın yeni ve profesyonel yazıları* sinanyyilmaz.blogspot.com* adlı blog adresinde olacak.8 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...8 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadeles...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...9 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...9 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189510 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...10 yıl önce
-
-
6 Yorum:
çok hoşlar ama takımınıza gıcığız
Bozbaykuslar'i ziyadesiyle seviyorum. Turkiye'deki kaliplari belirli taraftarlik kulturunu biraz bozduklari icin nazarimda itibar sahibiler. Yollari acik olsun.
Aslinda IBB'nin bu mutevazi kadro ve butceyle yaptiklari da takdire sayan.
Ama pamukk guzel demis gicik diye. Belali takimimiz oldugundan onulmaz bir giciklik hissi var :)
Burda takdire şayan birşey varsa oda bir Boz Baykuşlar taraftarının dolayısıyla bir inci sözlük yazarının bu kadar uzun anlamlı detaylı ve küfürsüz konuşması.Sonunda bi ''özet geç amk'' bekliyordum
Mark'ın 3 paragaftan uzun yazabildiğini bilmiyordum, adam beni yıllarca kandırmış resmen.
@ shelbyl
İBB'nin kadro ve bütçesinin neresi mütevazi yahu ? 4 büyükler + Bursa'yı saymazsan en iyi bütçe onlardadır. Zaten altıncı, sekizinci falan oluyorlar.