.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

28 Kasım 2011 Pazartesi

Daha Azını İsteyip Sevindik

Bkz. Daha Fazlasını İsteyip Daha Fazla Üzüldük

Takımdaki eksikleri "bir bir" yazarsınız. Oysa eksikler topluluğu birleşince başka anlamları da ihtiva eder. Aurelio yok, Necip yok, Veli yok... Oyunun merkezindeki eksik sayısı; 3. Oysa bu adamların aynı anda olmaması, futbol mantığında 3'ten daha büyük bir eksikliktir. Bu oyunculardan 1 tanesi oynayabilecek konumda olsa, Toraman ön libero değil, sağ bekte oynardı. Hilbert sağ bek değil, sağ açıkta görevlendirilir ve Ekrem de maç eksikliğini maçın son 10 dakikasında oynayarak giderirdi. Ancak tesadüf bu ya, üçü birden takımlarını eksik bıraktılar.

Maç yorumuna buradan başlamamın bir gerekçesi var. Çünkü Toraman'ın merkez orta saha görevi, Beşiktaş'ın oyun düşüncesini şekillendiren en önemli faktörlerden biriydi. Ayrıca, merkezdeki bu yokluklar Ekrem'in sağ açık oynamasının da gerekçesini oluşturuyordu. 

Ekrem Dağ maç eksikliğinin üzerine bir de teknik kapasitesindeki noksanlıklar neticesinde hücumda bırakın yarar üretmeyi, belli anlarda zarar üretmek durumunda kaldı. Lakin top rakibe geçince son derece başarılı bir taktik oyun sergileyerek, orta saha direncine katkıda bulundu, savunmaya ekstra bir değer kattı. Bu anlamda da takıma fayda sağladı.

Buna benzer bir oyunu Gökhan Gönül / Mehmet Topuz ilişkisinde görebiliyoruz. Arkada oynayan Gökhan daha ofansif, önde oynayan Mehmet Topuz daha defansif, daha açık kapatıcı şekilde oynuyor. Aynı o örnekte olduğu gibi, Beşiktaş örneğinde de Hilbert parladıkça Ekrem söndü. Beşiktaş'ın meselesi Hilbert'i parlatmak değil, maçı kazanmaktı. Bu strateji de doğru işledi.

Beşiktaş saha içi enerjisi üst düzey bir takım değil. Sakin ve kontrollü oynamak durumunda olan bir takım. Çünkü Fabian Ernst artık eski dayanıklığında, çevikliğinde değil. Onu fazla zorlamak, Beşiktaş'a kapatılması zor açıklar yaratıyor. Beşiktaş bunun bilinciyle orta sahayı kalabalık tutup Quaresma'nın bireysel performansı üzerinden sonuç almaya çalıştı. Zira rakip Trabzonspor Zokora-Colman ikilisiyle fark yaratıyordu. Bu arada, açıklıkla ifade etmek lazım, Didier Zokora bu ligin en iyi orta saha oyuncusu.

Beşiktaş 1 puanı cebe koyup oynayınca ilk hamle Trabzonspor'dan geldi. Bu hamlelerin hepsi ofansif düşünceyle ilişkilenince Beşiktaş pusuya yatmış bir kurt gibi Almeida ve Ekrem'i oyundan alıp Mustafa ve Holosko'yu sahaya sürerek "asıl maç şimdi başladı" mesajını verdi. Parlamakta olan Hilbert'in şutu, bir çok defa olduğu gibi yine Tolga Zengin'den sekince Pektemek faktörü devreye girdi ve penaltı + kırmızı kart, maçı o dakikada bitirdi. 

O pozisyonda Hugo Almeida oyunda olmuş olsaydı, şutu çeken Hilbert'e dönüp vücut ifadesiyle bir şeyler anlatmaya çalışırken, seken top Trabzon defansı tarafından uzaklaştırılırdı. Almeida'nın saha içi psikolojisi ve enerjisindeki düşüklük, artık üzerine gidilmesi gereken bir sorun halini aldı. Almeida böyle oynayacaksa, adını koyalım; kötü futbolcu. Yok daha iyi oynayacaksa, buyursun oynasın. 

Maç sonu istatistiğinde en çok koşan oyuncunun Manuel Fernandes olması manidardır. Demek ki kendi adına dersler çıkarmış. Oysa bu kadar koşabilmesine rağmen, fiziksel olarak bitik bir hali var. Zokora'yı yakalayamayıp indirdiği pozisyon tam da bunu anlatıyordu. 

Fernandes - Ernst mukayesesi çok enteresan sonuçlar veriyor. Son 3 aylık periyodun ilk yarısını Fernandes'le, ikinci yarısını Ernst'le oynadık. Toplamda Fernandes'in bireysel performansı, bireysel faydası Ernst'in önündedir. Oysa maç skorlarına baktığınızda Ernst'li takımın kazanma oranı daha yüksektir. Bu bize oyuncuları bireysel olarak değerlendirmenin esasında ne kadar sorunlu bir bakış açısına götürdüğünü de ortaya koyuyor. Bir oyuncu değişikliği yapıyorsunuz. Giren oyuncu, çıkan oyuncudan daha iyi oynamıyor ama takım daha iyi oynuyor...

Quaresma'ya da bir not düşmek lazım. Quaresma'nın yanında bir başka yaratıcı oyuncu oynamasına gerek yok. Bugün artık bunu anlamış durumdayız. Bir takıma 1 Quaresma yeter de artar bile. Quaresma'nın fazlası takım savunmasına zarar. Quaresma bundan önce de kafasına göre oynuyordu. Dün de kafasına göre oynadı. Takımın çapı zaten belli, zaten Quaresma'ya bağımlıyız. O zaman dünkü gibi Quaresma'yı tamamen serbest bırakalım, sonucu neyse ona da eyvallah diyelim.

Netice itibariyle, bu kadar eksikle çıkılan Trabzon deplasmanından alınan 3 puan, Fenerbahçe hesabıyla 49 puana falan denk geliyor. Türk futbolundaki kalite çıtasının ne kadar düşük olduğunu da not ederek, Beşiktaş'ın gelişmekte olduğunu söyleyebiliriz.

Beşiktaş'ın dün oyuna başladığı takım buram buram Mustafa Denizli kokuyordu. Maç içi stratejisi ve Mustafa - Holosko hamlesi buram buram Mircea Lucescu kokuyordu. Onlar "böyle" galibiyet alınca alkışlıyorsak, Carlos Carvalhal'ı da alkışlamalıyız. Inter maçını izlemek için Trabzon'a gitmesi değerlidir. O maçı izleyip -yokluktan da olsa- Toraman'ı üçüncü stoper olarak görevlendirip Burak Yılmaz'ın stoperlerden kaçıp aldığı topları engellemeye çalışması da bir düşünce ürünüdür. Benim için maçın adamı da Carvalhal'dir.

4 Yorum:

Adsız dedi ki...

bobo'ya SIRTI DÖNÜK OYNAYAMIYOR diyen değerli basın eşrafının futbolumuza hediyesidir almeida.

dediğine katılıyorum, almeida mustafanın posizyonunda ellerini havaya kaldırıp trip yapmaktan başka bişey yapmazdı. Benim almeida'ya söyleyecek bi lafım yok, benim lafım, almeidayı ibrahimoviç sanıp boboyu itin şeysine koyan renkdaşlarımıza.


-Yılmaz-

Mayor dedi ki...

Arkadas nedir bu ALmeida nefreti. Almeida'nin kotu oyuncu oldugu sizin bu macin sonucunda vardiginiz bir netice degil adam ilk geldigi gunden beri boyle dusunuyorsunuz firsatini bulunca cakiyorsunuz. Neymis efendim tribe giriyormus, basini one egiyormus, Futbol yorumumu bu yoksa dizi film yorumumu? Almeida ayagina gelen bir topu luzumsuz kullanan bir adam degil bu konuda degil pektemek bu ligde onunla denk tutulacak bir forvet yoktur. Ilk yarida topuk pasiyla Quaresmaya yarattigi pozisyona bakin sadece, gol sayisiyla olcemezsin bir adamin varligini.
Gol atma konusuyla ilgili Ben hicbir forvetin her mac gol attigini gormedim, 2 susar 1 vurur bu adamlar.

Kafalarda kazinip kalmis psikolojik bir mesele şu, yukaridaki ADSIZ arkadasin belirttigi gibi bir cogunuzun "Beisktasin Cocugu" lakabini taktigi artik miyadini doldurmus Boboyu takimdan kesmesi uzerine bu talihsiz adam romantik bir grup taraftarin kurbani oldu.
Quaresma gibi mac secen, Guti fernandes gibi duzensiz disiplinsiz, Simao Ernst gibi yaslanmis bir adam degil bu, tam tersi. Besiktasin taktik olarak defansif oynadigi bir macta etkisizmis, bir yaninda lutfedince pas atan biri diger yaninda Ekrem varmis bunlar hic gozunuze carpmiyor.
GS macinda oynadigi oyun icin attigi sayilmayan gol icin bir methiye yazsaydiniz bu hafta elestirseydiniz anlardim.
Ama pesin hukum cok kolay veriliyor , "Kotu oyuncu" iste bunu duyduguma inanamiyorum cunku burda hakliya hakkinin verildigini zannederdim.

YSY dedi ki...

Hoca için eleştirdiğimiz zaman kızıyorsak iyi işler yaptığı zaman da alkışlamalıyız fakat ben herşeye rağmen henüz erken diyorum. Maç kazanma açısından istikrar yakalamalı ki Beşiktaş "Beşiktaş" olsun. Tam kariyerini incelemiş değilim ama hocanın da sorunun bu olduğunu duymuştum. Yada istikrarı sürekli üçüncü dördüncü olmaktı. Herneyse enteresan bir şekilde ilerliyoruz. Benim için en büyük kazançlardan birisi Fernandes'di. Umarım artık sürekli kadroda bulunur ve benim kafamdaki necip-ernst-fernandes ortasahası kurulmuş olur. Kendisi de umuyorum akıllanmıştır. Bekleyelim görelim...

Adsız dedi ki...

Romantik gibi gözükmemek için özellikle seçtim sözcükleri ama sanırım becerememişim.

sorun almeida nefreti değil. bobonun istenmeyişindeki argümanların dayanaksız olduğundan bahsetmeye çalışıyorum. almeida'dan da nefret ettiğim filan yok, benim için beşiktaş formasını giyen her oyuncu -nobre de dahil- baş tacıdır.

almeida'nın sanki sezonluk 20 gol ortalaması olan bir oyuncuymuş gibi lanse edilmesi ve buradan -senin deyiminle- boboya çakılması çok büyük haksızlıktı. almeida'nın boboya karşı savunulacak en büyük özelliği kafa topları. orda da kafa golü olarak üstün olduğuna inanmıyorum. sadece geriden şişirilen topların yakınındakilere indirilmesi olayı. ama takım yıllardır tek forvet oynuyor, ve forvetteki adam topu indirdiğinde genelde etrafta rakip oyuncular oluyor. e o zaman almeida'nın hangi özelliğinden faydalanacağız?

duygusallık filan yapmıyorum. bobo sezonda 3 kulvarda ortalama 20 gol ortalama ile oynayan bir oyuncuydu. son sezonu formsuz, ve isteksizdi. ama biz onun bütün geçmişini sildik, liverpool maçını sildik, fener maçlarını sildik. zaten aynısını pancu'ya da yaptık, ronaldo'ya da yaptık, inanmazsınız belki ilhan'a da yaptık. E oyunculara hakettiği değerin verilmesini istemek romantizm ise biraz romantik olmamız lazım bence. yoksa seneye de almeida'nın sırtına "koşmuyordu" etiketini yapıştırıp postalarız, bu çok kolay.

--Yılmaz--

Yorum Gönder

Ara