.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

5 Ekim 2011 Çarşamba

Futbol Takımı = Basketbol Takımı

Beşiktaş Milangaz dün skandal bir oyundan sonra Belçika temsilcisine elenerek Uleb Kupasına veda etti. Turnuvanın en büyük sürprizi gerçekleşti diyebiliriz, tabi maçları seyretmediysek. Seyrettiysek, orada o oyunla elenebileceğimizi tahmin edebiliyor olmamız gerekirdi.

Şahsen ben tahmin etmemiştim. Yok artık, o kadar da değil. 5 dakika dişlerini sıkar ve maçı bitirirler diye düşünmüştüm. Zira aradaki kalite farkı bunu gerektirirdi ama olmadı.

Maçı izlemeyenler, bir şekilde son 5 saniyede yaptığımız hücumu izleyebilirler. O hücum, Beşiktaş'ın tüm maç boyunca ne kadar organize, ne kadar istekli, ne kadar ciddi olduğunun belgesiydi.

Ben hayatımda böyle bir takım görmedim diyeceğim ama doğru olmayacak. Çünkü çok gördüm. Parasını alamayan oyuncuların "bazı" maçlarda sahada nasıl sağlıklı yaşam sporu yaptıklarına tanık oldum. 25-30 sayı fark yediğimiz alt klasman takımlarını gördüm. Avrupa kupası çeyrek finalinde parasını alamadığı için maç satan oyuncu gördüm. Hepimiz de gördük... Dün de bir başka bölümünü izledik.

Takımda ödeme problemi var mı yok mu bilmiyorum. Lakin dünkü maç, 4-5 senedir ödeme problemi içinde çıkılan maçlara ziyadesiyle benziyordu. Günahlarını almayayım, Beşiktaş hafızamız bize bunları çağrıştırdı. Eğer kulüp, vecibelerini yerine getirmişse sporcuların yaptığına ayıp kere ayıp.

Futbol takımımız yenildiğinde sağ bekimizin olmayışını, kalecimizin yanlış çıkışını, İsmail'in savunma yönünü, Quaresma'nın disiplinsiz oyununu, Simao'nun bitikliğini konuşuyoruz. Kaldı ki, konuşurken de haksız değiliz. Sonra onları yönetmesi gereken Carvalhal'a geçiyoruz. Quaresma'yı disipline etmediği, Guti'yi yönetemediği, İsmail'e fazla sabrettiği veya Ernst'i oynatıp oynatmadığı... Bu eleştirilerde de haklı olabiliriz, oturup konuşuruz.

Sonra basketbol takımımıza döneriz. Bir bakarız ki, aynı sorunlar orada da devam ediyor. Ciddiyetsizlik, uyumsuzluk, takım görüntüsünden uzaklık, bireysellik, yerli-yabancı ayrışması, sporcuların maç seçmesi vs...

Eğer bir kulübün futbol takımıyla basketbol takımları birebir aynı izlenimi yaratıyorsa, orada görev yapan sporcular veya onları oynatan teknik adamların kim olduklarının önemi kalmaz.

Sporda yenilmek, olabilecek en doğal sonuçtur. Burada mesele, nasıl yenildiğiniz... Hatta, o şekilde galip bile gelseniz eleştirilebilirsiniz. Futbol takımı Avrupa kupalarından daha farklı oynuyormuş... Burada övgü mü yergi mi var? Yergi olmalı, çünkü yerel turnuvada potansiyelini ortaya koyma gereği hissetmiyorsunuz demektir. Galip gelmek için illa potansiyelin ortaya koyulması da gerekmez ama o zaman da galip gelmeniz beklenir. Bizimkiler hem maç seçiyorlar, hem de seçtikleri-seçmedikleri maçı kaybediyorlar. Ciddi olmadan, takım olmanın gereklerini yerine getirmeden kaybediyorlar, işte hepsi kabul edilir ama bu edilemez!

O zaman isimleri kenara ayırmalıyız. Kemp sokak basketbolcusuymuş, Quaresma efektif değilmiş, Carvalhal öyleymiş, Ataman böyleymiş... Bu adamların hepsi kötü profesyonel olmadıklarına göre, sorun başka yerlerde. Aslında sorunun nerede olduğunu hepimiz biliyoruz ama bir kötü sonuç gerçekleştiğinde o sorunun ana kaynağını nedense unutuyoruz.

Beşiktaş kulübü bugün başarıya kapalı bir kulüp durumundadır. Quaresma'dan da iyisini getirseniz, Guti'nin profesyonelini de bulsanız, dünya üzerinde olmayan ama Mars'tan Deron Williams'tan daha iyi bir oyun kurucu getirseniz de kalıcı başarıya ulaşamazsınız.

Kulüp yönetimleri, başarının yeşereceği iklimi sağlamakla mükelleftirler. Ana varlık nedenleri budur. Sonra sporcular grubu ve onların yöneticileri o iklim içinde başarılı olurlar veya olmazlar... Oturur onları sportif çerçevede eleştiririz. Lakin her fırsatta camiaya birlik beraberlik mesajı veren zihniyetle, kendi sporcularını birlik içinde oynatamayan zihniyet, yine aynı zihniyet.

Beşiktaş'ın gol sorunu da, ribaund problemi de, smaçör eksikliği de tek bir kaynaktan besleniyor.

Bunu biz biliyoruz, siz biliyorsunuz...

Lakin insan o formayı bu kadar amaçsız, bu kadar hedefsiz, bu kadar başı boş, bu kadar üretmekten değil, tüketmekten yana bir zihniyetle görmek insanın içini acıtıyor.

Hepsi bu...


15 Yorum:

No Pasaran dedi ki...

Eline sağlık sana %100 katıldığım nadir post'larından biri Gürcan. Yanlış anlaşılma olmasın genelde görüşlerine katılıyorum ama bazı ayrı düştüğüm noktalar oluyordu ama bu sefer %100'üne katılıyorum.

Kısa keselim defalarca konuşuldu zaten. Demirören gitmeden bu kulüp düzelmez.

Kaptanını ezeli rakibine kaptırıyosun, o kaptan orda yedek olmayı, bench'te gerekirse havlu sallamayı göze alarak oraya gitmeyi tercih ediyorsa, gittiği kulüp de Paok-Asvel-Rytas gibi 3 Euroleague ayarında takımı eleyip Euroleague'e kalmayı başarıyosa, Serkan Erdoğan gibi kendini bulmaya başlamış birini Banvit gibi Beşiktaş'tan çok daha küçük bir kulübe kaptırıyosan, yıllardır Kerem Tunçeri'leri, Engin Atsür'leri parlatıp parlatıp ligdeki rakibin olması gereken ama hiç bi zaman bunun gibi sebeplerden bizim onlara rakip olamadığımız Efes ve Ülker'e kaptırıyosan, en acınası durum ise hiç birimiz artık bunlara hiç ama hiç şaşırmıyosak, orada bi duralım..Daha futbol takımına değinmedim farkındaysanız..Sadece basketbol branşı bu kulübün aynası..Ergin Ataman'a falan hiç kızmıyorum..Adam yazın o kadar yırtındı..Elbette onun da payı vardır bu rezalette.Ama oyuncular ve koçun payı bana göre en azı..Transfere o kadar geç girdik ki yerli piyasada doğru düzgün adam kalmadı. Deron alındı ne zaman döneceği belli bile değil, Kobe peşinden koşup durduk zaman kaybettik. En son Semih Erden geldi, ne zaman oynayacağı belli değil.

Oktay Mahmudi'yi dün NTVSpor'da dinlediniz mi bilmiyorum. Eminim Ergin Ataman da aynı onun gibi düşünüyodur takım nasıl kurulur vs. konusunda. Ama Ergin Ataman'a o fırsatı vermeyen bizim yönetimimiz. Oktay Mahmudi o fırsatı orda buluyor.

Yazık şu kulübün haline tek kelimeyle yazık.

Fb ile Gs'ye gıpta ile bakarız yıllarca..

helldoradotcom dedi ki...

bu isin tek cozumu var. 2.000 TL ile satilan bir oy hakki. isin kotusu benim bu ise ayirabilecegim bir 2.000 liram olsa bile bu kulube vermeyecegim gercegi. Bu kisir dongu icerisinde de bu kulup batakliktan zor cikar. bize de elindekiyle mutlu olma sanatinin icrasi kaliyor...

Unknown dedi ki...

Eline saglık. Blog alemi günlük mac yorumlarından çıkmalı artık. Yılgınlığı üzerimizden atıp bu adama karsı birseyler yapmalıyız... Forza gibi atkı şov degil bu adamın gitmesi için sonuna kadar eylemde olmalıyız.

Bütün kötülüklerin anası: Yıldırım Demirören. Yeter artık! Buna benzer yorumları tüm maclardan sonra kendi bloğumda da yapmaya çalışıyorum. Bu sene klübe üye olup elimden geldiğince gür bı sekilde her ortamda.. Yıldırım demirören yeter!
Serjaymz.blogspot.com

woo-hoo dedi ki...

Artık içimiz şişti bu manzarayı görmekten. Karaktersizlik bütün branşlara işlemiş, klübün karakteri olmuş resmen. Yıldırım Demirören bu işlerden bıkıp gidene kadar da başkasının başkan olabileceğine de ihtimal vermiyorum. Daha adam akıllı muhalefet yapan bile yok.

Bu arada söylemeden edemeyeceğim. Akatlar'daki ilk maça gittim. Cüneyt Erden tribünde hemen yanımızda oturuyordu. O kadar mutsuzdu ki adam. Onun o halini görünce içimden zerre kadar takımı desteklemek gelmedi. Zaten ortada desteklenmeyi hakeden bi takım var mıydı o da ayrı bi soru işareti..
Ayrıca merak da ediyorum acaba sözleşmesi hala devam mı ediyor? Onunla ilgili bi bilgi de bulamadım internette. Aksi halde kendisine böyle bişey yapan takımın maçını izlemeye gelmezdi diye tahmin ediyorum.

Mayor dedi ki...

Evet tamamen katiliyorum.
Bir organizasyonun basarisi tepeden baslar asagiya dogru dagilir. Asagilarda ne kadar basarili adamlarin olsa bile zaman icerisinde hepsi birer birer harcanir.

Benim Besiktasa baktigimda artik gordugum ici bosaltilmis bir organizasyon, organize olamayan, kimin ne yaptiginin belli olmadigi, belli mercilerde oranin layiki adamlarin oturmadigi dolayisi ile klubun ic isleyisinin duse kalka, rastgele ilerledigi bir kurum.

Akil ve kabiliyet dusmani, kendi babasinin bile yaka silktigi bir adamin surekli para akitarak yasatmaya calistigi bir sistem. Motivasyonu nedir bilemiyorum, onu gondermek icin gereken sadece klube yedirdigi milyonlari bulmakmi yoksa onun bu motivasyonunu yoketmekmi bilemiyorum.

Carsi diye bir taraftar grubu var, kendilerini pek bilmem tanimam, bu adamlarin cesitli sekillerde susturuldugu soyleniyor eger bu dogruysa, baska turlu bir yapilasmanin baslayip, gosterilecek tepki ve atilacak adimlarin belirlenmesinin gerektigini dusunuyorum.

2000 tl vererek soz sahibi olunabiliyorsa bunu bir seferlik veririm, veremeyenler icinde hic olmazsa herkes verebildigi kadar verip 1 kisiyi uye yapar. Internet kullanilarak bu organizasyon yapilabilir. Ama dedigim gibi 2000tl vermekle bu is oluyorsa.

Artik sikayet etmeyi birakip birseyler dusunmemiz ve turkiyenin her tarafindaki besiktaslilarin bu amac icin beraber hareket etmesi lazim, yoksa bu duzen degismeyecek.

cakmaktas dedi ki...

Galatasaray Euroleague'de, Beşiktaş Milangaz Misak-ı Milli sınırlarında iken...http://pikenroll.blogspot.com/

Unknown dedi ki...

Birseyler yapmaya başlamak tabi ki 2.000 TL'yi verip klubü üye olmakla olmaz, ama hiç yoktan iyidir. 1 oy 1 oydur.

Benim söylemek istediğim şey tek tek ağaçlarla uğraşıyor herkes. Ama orman yanıyor. Her maç sonrası Carvalhal onu çıkardı bunu soktu eleştirileri oluyor bloglarda. Ben asıl sorunun Demirören olduğu şeklinde eleştiriler yapınca da bunu defalarca yazdık, biz orayı geçtik cevapları alıyorum.

Bu teslimiyet neden? Çarşı teslim olmuş, taraftar teslim olmuş.

Bekiştaş'ın 1. önceliği bu adamı göndermek olmalıdır. Her yerde EYLEM. Bloglarda, facebook'da, twiter'da. maçlarda..

Başka çıkar yol var mı?

gürcan ulusoy strikes back !!!

süper bir yazı , ellerine sağlık.

ben deron williams'a itiraz etmedim,quaresma'ya da itiraz etmedim.bunlar bizim marka değerimizi arttıracak hamlelerdi ve %100 doğru hamlelerdir.

yanlış olan bu adamların kulüp içerisinde kulüpten büyük hale gelmeleri burayı kendi çıkarları için kullanmalarını anormal karşılanamaz ama bunu yaparken kulübe hiç bir şey vermemeleri.marka değeri ve kulüp yapısının doğru orantılı değil ters orantılı işliyor olması.

yanlış olan quaresma'ya 3.5 m € verirken necip'in 100 bin Tl'sini 1 sene geç ödemek.deron williams'a takım antrenman yaparken , kendi özel antrenörüyle nba'e uygun şekilde antrenman yapmasına izin vermek.

yanlış olan marka değeri denen olgunun bir çiftlik evi yaratmasına izin vermek.

yıldırım demirören ister inanın ister inanmayın hepimiz kadar beşiktaşlı.gerçekten birşeyler başarmak istiyor ama yeteneği yok.yöneticilik kabiliyeti yok.yanındaki adamları iyi etüt edebilme kabiliyeti yok.maalesef parası var ve beşiktaş kulüp yapısında beşiktaş'ı ondan daha fazla seven yok ...

aktif bir muhalefet göremiyorum ben öncebeşiktaş platformundan başka.onlarında yapabildikleri sınırlı.

JANiTSCHAR dedi ki...

Milangaz'la bunalım for ever!

SezonlardıR forumlarda,bloglarla negatif şeyler yazmaktan içim karardı.

Gürcan yazısıyla ana cerahata bir kez daha dokunmuş

fakat her geçen gün de daha kötüye gidiyoruz.

Bilmem farkında mısınız ?

Beşiktaş taraftarı günler geçtikçe forumları,blogları terk ediyor.

Caner dedi ki...

söylediklerine %99 katılıyorum.katılmadığım tek nokta ise hayatımda bu kadar kötü bir basketbol takımı izlememiş olmam.hayatım boyunca kapasitesi ne olursa olsun bu kadar organizasyondan uzak ve amaçsız bir grup görmemiştim.tam anlamıyla rezaletti.

kkkam dedi ki...

Dikkat ettiniz mi bilmiyorum son 5 senede Fb ve gs basketbolda bizim çok gerimizden gelip bizim önümüze geçtiler 5 sene önce efes ve ülker den sonra biz geliyorduk hemde sponsorsuz! hadi diyelim ülker faktörü var o zaman gs nasıl bizden daha iyi onlarda da asıl sponsorun yan ürünü sponsor?

ben deron williams'a itiraz etmedim,quaresma'ya da itiraz etmedim.bunlar bizim marka değerimizi arttıracak hamlelerdi ve %100 doğru hamlelerdir.

Hat Karaoke dedi ki...

Carsi diye bir taraftar grubu var, kendilerini pek bilmem tanimam, bu adamlarin cesitli sekillerde susturuldugu soyleniyor eger bu dogruysa, baska turlu bir yapilasmanin baslayip, gosterilecek tepki ve atilacak adimlarin belirlenmesinin gerektigini dusunuyorum.

yanlış olan marka değeri denen olgunun bir çiftlik evi yaratmasına izin vermek.

Yorum Gönder

Ara