.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

14 Ekim 2011 Cuma

Beşiktaş'ı İstedik

Basketbolseveriz ya, Efes tarafından bilet almışız çaprazdan izlemeyelim diye... Takımlar sahaya çıkmış onların tribününe ayıp olmasın diye de pek sesimiz çıkmıyor. Maçı izliyoruz... Serinin ilk maçı.

Efes tabii ki ağır basan takım. İkinci çeyrek başlarında 8-10 sayılık bir fark yakalıyorlar. Sıkıntı var...

Beşiktaş mola alıyor...

Moladan dönüşte sahada bambaşka bir takım var. El-Amin sazı eline alıyor arka arkaya üç hücum. 1-2 dakika içinde farkı kapatıyoruz. Efes mola alıyor. O sıra El Amin salona dönerek elini kulağına götürüyor...

"Sizi duyamıyorum..."

Meğer ben Beşiktaş tribünündeymişim de haberim yokmuş. O ana kadar sakin sakin maç izleyen, basket olunca da 1-2 alkışlayan yüzlerce kişi ayağa fırlıyor. Meğer o tribünde de herkes Beşiktaşlıymış... Çılgınca bir tezahürat, çılgınca bir destek... Tüylerim diken diken oluyor, gözümden süzülen yaşlara hakim olamıyorum. Sahada ölümüne mücadele veren bir takım var zira, rakibin daha kuvvetli olduğunu herkes biliyor da, takımın verdiği mesaj adamı ağlatıyor; "Ben Beşiktaş'ım arkadaş..."

Yukarıdaki tribün görüntüsü o maçtan değil, bir önceki turdaki Ülkerspor deplasmanından... O inanç, o destek, o aşk ve o takım...

Şimdi Beşiktaş kulübünün yöneticileri bize bu taraftarın, bu desteğin, bu aşkın, bu ilginin bir hayalden ibaret olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Bırakın Abdi İpekçi deplasmanını, Akatlar'a bile taraftar bulmaktan zorlandıklarını söylüyorlar. Iverson'lar, Deron'lar da bu fikirlerinin yansımasıymış... Maça gidelim diye... Yersen!

İnsanın "sizin yalanınıza da..." diye başlayası geliyor. O taraftar her zaman oralarda bir yerlerde. O gün orada olan ben, bugün orada yok isem bu benim değil, senin suçun ey yönetim! Ben sizden Deron Williams'ı istemedim, sizden sadece ve sadece şahsiyetli bir takım istedim.

O yıl Ülkerspor'u eliyoruz, Efes'e hiç ummadığı zorlukları çıkarıyoruz. Ratko Varda o seride kadro dışı kalıyor. El Amin sakatlanıyor. Son maç 3. çeyrek... Maç koptu kopacak yine 7-8 sayılık bir fark olmuş. El Amin kenarda buz tedavisi yaptırıyor. Zaten o yoksa geri dönüş umudu da yok. Takım ölümüne mücadele veriyor.

El Amin yedek kulübesinde ayağa kalkıyor, oyuna girmek istediğini söylüyor. Seke seke oyuna giriyor... Seke seke savunma yapıyor. Hücumun son saniyesinde top elinde kalıyor. Zıplayacak hali bile kalmamış... Pozisyonunu alıyor, zıplamadan topu potaya gönderiyor... Basket!

O basketle tekrar yere yığılıyor. Oyun duruyor. İki oyuncumuz koluna giriyor, artık tek başına yürüyecek halde bile değil. Son maçın son saniyesine kadar ölümüne mücadele veriyor ama kaybediyoruz. Tribünde göz yaşı dökmeyen var mı bilmiyorum, ben döküyorum... Yanımdaki arkadaşım ağladığı görülmesin diye tuvalete gitmiş...

Biz sizden Deron Williams'ları istemedik, Beşiktaş'ı istedik.

Bize o veya bu sporcuyu değil, Beşiktaş'ı anlatın Ergin hocam...

10 Yorum:

memmo03 dedi ki...

Çok güzel yazı noktasından virgülüne katılıyorum
http://www.youtube.com/watch?v=ZJni0Gb1vCc&feature=related
buda var.

El Amin gidince ağlamıştım.
Kerem Tunçeri bence hayatının en iyi basketini bizdeyken oynadı.
Tabi efsanevi Bjk 84-FB 61 lik maç var.
Bide Shumpert ın gs için attığı her basketten canım acır.Ne adamdı.

Arcadio__ dedi ki...

Şu yazıyı okuyunca bile tüylerim diken diken oldu @gürcan reyiz. O anı bu kadar iyi anlatabilirdin. Böyle yazmak herkese nasip değil, Eline sağlık.
TEbrikler...

tearkan dedi ki...

yönetim konusuna hiç değinmiyorum zaten. ergin ataman'a da takımın yarısını yanına alıp efese gittiği dönemden sonra hiç sıcak bakmamıştım. hatta yine burada baya tartışmalar dönmüştü ergin hoca konusunda. bana iyiden iyiye sırf kariyerine bazı isimler yazdırmak için beşiktaş'ta takılıyormuş gibi geliyor. deron'la çalıştım ben demek sanki tek derdi. twitter'deki açıklamaları da hep bu yöndeydi. kobe olmadı; ama dünyanın en iyi oyun kurucusu bizde diyordu sürekli. bir pivot transferi yapacağız dediğinde de muhatabı, hak ettiği üzere, kobe mi hocam diye soranlar oluyordu. sözün özü; körler sağırlar birbirini ağırlıyor basketbol şubesinde.

sezon başından beri elden kaçırılan yerlileri ağzım açık izliyorum. bir kişi de çıkıp demiyor ki arkadaş madem kulübe senin sponsor olman gibi bir opsiyon vardı o halde biz eldeki serkan'ı, cevher'i, anlaşılan nedim'i vs. neden elden kaçırdık? sponsor belirsizliği deyip bu oyuncuları kaçır, sonra da dalga geçer gibi kulübü sahipsiz bırakmadım, son çare ben sponsor oldum diye palavra at.

bu takımın sponsorsuz erdem türetken, barış özcan, kimani ffriend, nedim yücel (evrimleşmemiş hali) gibi oyuncularla neler yaptığına hiç girmiyorum. videosu yukarıda var zaten.

gs'nin şimdiki çıkışının bizim el amin'li dönemlerimizden, şimdilik, pek farkı yok. fazla büyütmemek ve devamlılıkları ne kadar olacak bunu da görmek lazım. arkanızda potansiyelli bir camia olduktan sonra 6-7 milyonluk 'akılcı' bir yatırım sizi bu noktalara taşır zaten. mesele bu yatırımları ne kadar devamlı olacak ya da olabilecek. 600 küsür milyon borç açıkladılar. beşiktaş'a ülker'den oyuncu+para katkısı alan fb ve devamlılığı ne olacak şu an için belirsiz olan gs üzerinden vurmaya gerek yok. (bu kısım yazıdan bağımsız)

Gürcan Ulusoy dedi ki...

onlar yatırımlarının karşılığını euroleague ile alıyorlar. biz alamadık. sen, ben hayal ettik. onlar gerçekleştirdiler...

Gürcan Ulusoy dedi ki...

kaldı ki euroleague bileti bizim basketbol şubesini canlandıracak en önemli faktör olurdu. gerisi gelirdi...

tearkan dedi ki...

alamadık; çünkü davet gelmedi. sonuçta davet üzerine katılım gerçekleşiyor ve tercihlerini bizden yana kullanmadılar. artık adına şans mı diyelim başka bişey mi diyelim bilemedim.

dediğine sonuna kadar katılıyorum. bu videolardaki görüntüler bizi tatmin etse de ortada somut bir şey olmayınca bazılarını tatmin etmedi sanırım. efes serisi sonrası şampiyonluk gelse zaten her şey çok farklı olurdu. en azından dediğin gibi euroleague bileti bile çok farklı noktalara taşınmasını sağlardı o dönemdeki yatırımların. biz somut anlamda, elle tutulur bir karşılığını alamamıştık o çıkışın maalesef. gs nisbeten aldı. gidişatlarında etkisi mutlaka olacaktır; fakat yine de son bütçe açıklamalarından sonra, eğer futbol takımı toparlanmazsa, ciddi şüphelerim var benim.

~Poseidon~ dedi ki...

http://oncebesiktas.com/taraftar-ve-hissedarlar-olarak-soruyoruz/

Bir hareket başladı. Bu sadece bir taraftar hareketi mi? Yoksa muhalefet destekli bir kampanya mı bilemiyorum.

Yaşım elverdiği için gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki Demirören için bu seçim hiç kolay olmayacak.

Bir taraftar organizasyonu! ile başa gelen Demirören'in yine bir taraftar organizasyonu! ile yıkılmaya çalışılması ilginç olacak.

Gürcan Ulusoy dedi ki...

Demirören'in seçimle gitmesi konusunda bu blogun kurucularından, temel taşlarından Beautiful Freak kardeşimin mail grubumuza yazdığı bir yazı vardı, sonu şöyleydi;

"Bi sandıktan da Demirören çıkmayaydı iyiydi..."

Ben bir daha bu coşkuyu göremeyeceğim, yasayamayacagim korkusuna kapıldım videoları izleyince.

Peh.

Adsız dedi ki...

söylediğiniz 3. çeyrek sonunun videosu var mı? siz sahada olduğunuz için farkettiniz sanırım televizyonlara yansımamış olsa gerek. varsa video onun sayesinde El-amin'i de tekrardan bi anmış oluruz.
ağzınıza sağlık...

Yorum Gönder

Ara