.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

7'den 77'ye... Peki ya 78?

Bugün İstanbul'un dış çeperindeki mahallelere gidin bakın. İstanbul'un en eski semtlerine yürüyerek 10-15 dakika mesafedeki mahallelere...

O mahallelerde yaşayan ve hayatında hiç İstanbul görmemiş bir dolu insan tanıyacaksınız. Yıllar önce getirilmişler, oraya yerleştirilmişler ve Ünzile'nin köyün en son çitinden sonrasını dünyanın sonu sanması gibi, kabul etmişler yaşam alanlarını. Sadece Türkiye'de değil, Londra'da da, Paris'te de, dünyanın bir çok yerinde var onlardan. Adres yazarken son satırda Londra yazıp, Londra'yı hayatlarında hiç görmemiş, Londra'nın içinde kendi mahallelerinin içindeki hayatı yaşayan insanlar...

Peki şimdi onlara Nişantaşı mı daha uzak, yoksa King's Cross mu?

Bence hepsine eşit uzaklıktalar ve uzaklar.

Peki futbolu televizyon ekranından izleyen sıradan izleyici? Sinop'ta doğmuş, İstanbul'a hayatında gelmemiş, bilmemiş biri için Beşiktaş, Fulham'dan daha mı yakındır? Bir televizyon ekranı, bir kanal, bir spiker...  İngilizceyi de ana dili gibi biliyor olsun. Onların spor gazeteleri, spor programları... Hepsi tek çanak mesafede...

Dünyada futbol takipçilerinin % kaçının maçları canlı olarak stadyumdan takip ettiklerini biliyor muydunuz? Ben bilmiyorum ama futbolla az-çok ilgili herkes, bu oranın ne kadar düşük olduğunu bilir. Şampiyonlar Ligi, Dünya Kupası...

Günümüzde futbol, televizyon üzerinden pazarlanıyor. Maçları canlı olarak izleyen taraftarlar da, genel perspektiften bakarsak, televizyondan izleyenlere fon oluşturuyorlar. Bu benim kişisel fikrim değil, doğru olanın ne olduğu da ayrı konu, futbol piyasası bunun şartlarını böyle koymuş. Futbol tribünlerden ekranlara kayarken, şüphesiz, bu oyunu pazarlayanlar televizyon izleyicisini önemsiyorlar.

Peki, televizyona 3 metre uzaklıkta oturan bir izleyici, 77'den 78'e tek tıkla geçebilirken, 77'deki görüntüyü 78'den daha yakın bulabilir mi? Bulsa bile, bu, ne kadar devam eder? 77'ye bakıyorsunuz, kavga, gürültü, şike, adaletsizlik, haksızlık, kalitesizlik... 78'i açıyorsunuz "işte futbol bu..." Bugün idare ettiniz, yarın idare ettiniz, peki ya sonra?

Yıllarca bu ülkede beyin göçünden bahsedildi duruldu. Bugün gelinen nokta, taraftarların da artık göç etmeye başladığı noktası. El Classico muhabbetlerine bakın, İngiltere'de Liverpool Manchester United'ı yensin bir görün, Inter - Milan maçını İstanbul'dan yaşamak?

İşin trajik noktalarından biri de, Türkiye'de zehirlenmiş taraftarın kendi zehrini o liglere de bulaştırmaya başlamış olması. El Classico, bir İspanyol derbisi mi, yoksa tam da hayatımızın göbeğinde, mahallemizde, sokağımızda oynanan bir mahalle maçı mı? Mourinho adam değil, Guardiola hoca değil, Busquest bilmem nenin çocuğu, siz Madrid'e bir gelin de orada göstereceğiz...

Sen bunu eleştire dur, ister Dilo de, ister Bilo, bu kitlenin sayısı her gün artıyor. Eleştirdiğin kadar anlamaya çalış.

Hiç şüphesiz bu bahsettiğim topluluk ciddi bir azınlık. Avrupa liglerini takip eden, farklı farklı spor dallarına ilgi duyan, araştıran, öğrenen ve zevk almasını da bilen. İşte o kişiler, sayıları ne kadar da az olsa, bugün artık Bursaspor - Beşiktaş maçı üzerine yorum yapmaktan sıkılmış durumdalar. Çünkü üzerine konuşulacak şey, spor değil. Neredeyse adli bir vak'a. Taraftarı da suçlu, polisi de suçlu, organizasyon da suçlu...

Lakin müşteri bunlarla ilgilenmez. Beğenmediğinde kanalı çevirir, 3 defa çevirirse de unutur bir daha o programı, o maçı izlemez.

Yıllar önce bir spor adamı, TV kanallarından Avrupa liglerine bu kadar kolay ulaşmasının Türk liglerine darbe vurduğunu iddia etmişti. Sebebi açıktı; Oradakini izleyenler buradakini beğenmemeye başlıyorlardı. Dolayısıyla, değişim ve gelişim ihtiyacı duyuluyordu. Bu tabi, pek arzulanan bir durum değildi. "Kimse başka ülkelere bakmasın, hepimize de at gözlüğü taksınlar, bu ligi zorla izleyelim."

Bursaspor maçı hakkında diyeceğim şey yok. Zira bu iki takımın maçlarında olan biten şeyler, sporun veya sporun herhangi bir parçasıyla ilintili değil. Bu, düpedüz terör. Ben bu insanlarla bırakın aynı stadyumu paylaşmayı, aynı semtte, aynı ülkede bile yaşamak istemiyorum.

Yeni spor yasasıymış, yasaların uygulanmasıymış, taraftar kültürüymüş, spor kültürüymüş, bütün bunlar devletin tribünlere daha rahat girmesini sağlayacak ufak numaralarmış...

Yeni dünya futbolu beni "müşteri" olarak tanımlıyor. Açıkçası bunlar beni hiç ilgilendirmiyor. Zira birileri bunu bana satıyorlar, para kazanıyorlar. Hatta, bu sektörde cebinden para çıkan tek adam benim. Şimdi ben mi düşüneyim spor alanlarının dezenfekte edilmesi önerilerini? Televizyoncular yıllarca bize "Beğenmezseniz değiştirin, kumanda elinizin altında" dediler ya, ben de dediklerini yapıyorum işte. Oysa ne garip, beğenmezseniz Avrupa liglerini seyredin diyebilen tek bir spor adamı yok. Yemiyor onu demek. Onlar da tehlikenin farkındalar. Sanırım tek çözüm önerileri Avrupa liglerinin izleyiciyle buluşmasını zorlaştırmak. Teknolojinin geldiği nokta, onu da yapabilmelerine engel.

Bu ligi daha kaç sene bu şekilde satacaksınız? Kime satacaksınız? El Classico, bizim sokaktaki bakkalla manav arasında oynanmaya başladığında, tutunacak dalınız kalacak mı?

Dilo'ya Dilo demek çözüm mü sizce?

11 Yorum:

Adsız dedi ki...

Dedikleriniz dogru olmakla birlikte,satma konusunda ne olrusa olsubn en ufak bir problem yasayacaklarini dusunmuyorum. Misal Besiktas kumeye dussun veya rezil top oynasin bu benim imkanim oldugu surece o ligi almaya veya gidip kahvede izlememe engel mi? Kalite,cita fark var uhakkak dedikodularda girla ama Turkiye de futbolu futbol diye izleyip tarafsiz olan kac kisi var ki?
Soylentileride gecelim ligimize cok iyi adamlar gelmeye basladi anadolu takimlari bile imrenicek kadro kurabiliyor. Eger seneye Besiktas ve Gs erken kopmassa gene izlenilebilir. Bir Real Madrid macini 50 defa fener macini tercih ederim belki ama benim gibi bircoklari bir besiktas macini hicbiseye degistirmezler ve gucleri var ise gider maci lairlar

enorton dedi ki...

"Yıllar önce bir spor adamı, TV kanallarından Avrupa liglerine bu kadar kolay ulaşmasının Türk liglerine darbe vurduğunu iddia etmişti."

O spor adamı Mustafa Denizli miydi :)

Gürcan Ulusoy dedi ki...

@enorton

sanırım mustafa denizli'ydi. net hatırlamıyorum ama hatırladığım kadarıyla oydu.

Miles dedi ki...

Futbol lazım,hele şu an her türlü hakem hataları ile lig yarışında olan 2 takımın durumuna bakınca...futbol lazım

powerslide dedi ki...

türk liginde takımlardan çok hakemleri izlemekten sıkıldım.. ikili mücadelede en ufak müdahelede kendini yere bırakan oyuncu faul alıcağından çok emin olduğu için bunu üst üste yapıyor, hakem de iş bilmez ve korkak olduğu için hemen düdük çalıp oyunu durduruyor.. hakemlerin kalitesi artarsa daha çok futbol oynanmaya başlar türkiyede ve ozaman oyuncuların aklında ilk önce kendini yere bırakmak değil ayakta kalıp devam etmek olur..

Bana satamiyorlar abi artik, izleyemiyorum. Besiktas maci izlemek icimden gelmiyor.

Hedef kitleleri daraldikca da sanirim daha fazla nefret pompalayacaklar, zira bizim kafamiz ancak ona basar.

enorton dedi ki...

Hakemler gerçekten çok kötü ve standart yok. Aslında ülke genelinde adalet ve hukukta standart olmadığı için burda da olmaması normal sayılabilir. balık baştan kokar derler ya TFF nin başta hakem atamaları olmak üzere, oyunculara, kuluplere, yöneticilere verilen cezalar, maç günü saati ve günü belirleme gibi konularda hiç standartı yok...

aynı hareketi yapan A oyuncusu 3 maç ceza alırken, B oyuncusu 1 maç alabiliyor. Ya da oyun içinde Guti kendisine ölümüne giren oyuncu için kart hareketi yaptığında direk kırmızıyı yerken, Lugano her maç hakemelere eliyle kart işareti yapmasına rağmen görmüyor.

düşünün ki birisi çıkıp banka soysa ve yakalansa ve 2 sene ceza alsa. Ben de çıkıp kardeşim ben de mi banka soyayım ben soyarsam daha iyi soyarım derse sizce 4 yıl ceza alabilir mi? Ama futbolda alıyor... Hem de 2 sene ceza alan kişi cezası btince aynı suçu tekrar işliyor ve cezası artacağı yerde indirime giriyor :)

Bir Beşiktaş takımı düşünün ki her sene istisnasız cuma günü oynama rekoru kırıyor. Şampiyonluk yarışında olsun olmasın, Avrupada mücadele etsin etmesin bu hep böyle... Fenerlisi GSlisi pazar günü eşi çocuklarıyla rahat rahat maça giderken, Beşiktaşlı iş günü o trafikte işten çıkıp acele acele maça yetişmeye çalışıyor.

Neyse yazdıkça yazasım geliyor ve sinirim bozuluyor artık kesyim burada... Ve hali hazırda futbola dair de bişey yazmadım, işte bu yüzden ülkede futbol konuşmaya sıra gelmiyor. Ülkede en çok izlenen futbol programının hiçbir futbol görüntüsüne yervermemesine rağmen haftada 2-3 gün ve günde en az 5-6 saat yayın yaptığını da aklımızdan çıkarmayalım :)

Mayor dedi ki...

Daha beter olsun hepsi. Bizim ya sicarken ya kacarken aklimiza gelir isin dogrusu. Keske herkes hepten futboldan sogusa, medyacilar, reklam verenler panige kapilsa, federasyon denen politik oyuncak bozulsa ve sonra hepsini en bastan yapmak zorunda kalsalar.
Eski Bina yikilmadan yenisi yapilmaz, tarla surulmeden ekilmez, yara desilmeden iyilesmez demis mevlana.

Mayor dedi ki...

BU kadar cabuk ve bu sekilde gerceklesecegini bilsem yukaridaki yorumu yazarmiydim bilmiyorum. Hakkaten bina yikildi, yikiliyor.

onderizo dedi ki...

@Mayor

Adam temiz kalpli.

Yorum Gönder

Ara