22 Mart 2011 Salı
Tayfur Havutçu'yla Zaman Kaybı
Beşiktaş yönetim kurulu üstüne basa basa söylüyor; "Sezon sonuna kadar teknik direktör arayışımız yok" diye. Bu sözün gerçekliğini bir kenara koyalım, doğru mu değil mi ona bakalım.
Beşiktaş'ın bugünkü kadrosu Kayserispor maçına rağmen enkaz niteliğini sürdürüyor. Siz 4-2'lik galibiyete bakmayın, bu galibiyetin bu maça özgü bir çok sebebi vardır. Haftaya Sivasspor maçında bir başka oyun, bir başka sonuç görürseniz hiç şaşırmayın.
Tayfut Havutçu göreve gelirken bir tahminim vardı. Tayfur Havutçu'nun görev süresi boyunca medyanın ve taraftarın isteklerine fazlasıyla! kulak vereceğini düşünüyordum. Zira Tayfur Havutçu'nun eline bir şans geçti ve bu şansı büyük ölçüde fikir ayrılıklarına mahal vermeyecek şekilde, bir bakıma "düz" bir teknik direktörlük performansı sergileyerek yürütmek isteyecekti. Buna dayanarak da, bundan sonra ilk 11'in asla kesilmeyecek oyuncularının Ernst, Necip olacağını, ilk şans bulacak forvetin Bobo olacağını, Nobre'nin öncekine oranla daha az süre alacağını, Guti'nin Alex'leştirileceğini iddia etmiştim. İlk haftada tahminlerim büyük ölçüde tuttu. Tutmayan tek tahminim ise; Matteo Ferrari oldu. Tayfur Havutçu tarzı bir teknik direktörlük şekli, Ferrari'yi oynatıp risk alan değil, Sivok'u oynatıp kendini kurtaran bir şekildi, bir onda yanıldım.
Beşiktaş'ın sezon sonuna kadar alacağı sonuçlar, oynayacağı oyunlar beni tek bir şartla ilgilendiriyor; Gelecek sezon için ne anlatıyor? Her maçta, her harekette, her düşüncede gelecek sezonun hayalini kuruyorum. Zira bu sezon öyle veya böyle bu şekilde bitti. Tayfut Havutçu Türkiye kupasını kazandıramazsa kızamayız.
Tayfur Havutçu'nun teknik direktörlüğündeki ilk eksi notu ise, Rıdvan Şimşek kararı ile ilgili oldu. Rıdvan Beşiktaş'ın gelecek vaad eden oyuncularından biri. Rıdvan'ın oyunculuğuyla ilgili bir eleştirim yok. Fiziken çok zayıf, sağ bek olması bana göre kolay değil ama önemli değil. Rıdvan / Schuster arasındaki problemin bir benzerini bir kaç sene önce Tigana / Ali Güneş anlaşmazlığında yaşamıştık. Rıdvan meselesinin detayını bilemiyoruz ama Ali Güneş meselesi Tigana'nın ağızından çıkan ifadelerden de biliyoruz ki; disiplin odaklıydı. Yani Tigana'nın Ali Güneş'le "kişisel" bir problemi yoktu. Zamanı geldi, Tigana kulüpten kovuldu ve kovulduğu hafta Tigana'nın kadro dışı bıraktığı Ali Güneş şanlı Beşiktaş formasını sırtına geçirdi. Tigana'yı seversiniz sevmezsiniz, başarısız da bulabilirsiniz ve hatta Ali Güneş'i beğeniyor olabilirsiniz. Tıpkı Rıdvan'ı beğeniyor olduğunuz gibi. Lakin orada bulunan teknik direktörünüz kulübünüzün tarihidir, armasıdır, değerleridir. Ona yapılan yanlış, kulübe yapılmıştır. Güvendiğiniz, arkasında durduğunuz teknik direktörünüz bir oyuncunuzu "kişisel" sebeplerin dışında bazı sebeplerle kadro dışı bırakmış ise, bu karara saygı duyacaksınız. Saygı duymuyor iseniz, o teknik direktöre güvenmeyeceksiniz. Bernd Schuster'in istifa etmiş olması, bu kulüpte hiç bir çalışma yapmadığı anlamına gelmez. Sizin Bernd Schuster'in gittiği gün, onun kararlarını buruşturup çöpe atmanız, kulübün 6 aylık yürüyüşünde 6 ay öncesinin bile gerisine döndüğüne dalalettir. İşte o zaman da sorarım; madem böyle olacaktı, neden kulübün anahtarını Schuster'e verip, her dediğini yapıp, kulübün kuruluş tarihi sanki 2011'miş gibi davrandınız?
İşte bugünün teknik direktörü Tayfur Havutçu, kendisinin de içinde bulunduğu bir önceki teknik heyetin kararını hiçe sayarak Rıdvan Şimşek'in A takıma dönmesine karar verdi. Sorulacak soru şu; Bu kararı Tayfur Havutçu mu verdi, yoksa yönetim kurulu mu verdi? Çoğunluğunuzun yönetim kurulu! dediğini duyar gibiyim. Peki aynı mantıkla, aynı yönetim kurulu oynayacak ve oynamayacak oyunculara da karışıyor olabilir mi?
Tayfur Havutçu futbolculuğunda da, yardımcılığında da yüksek profilli bir duruş sergileyemedi. Verdiği ropörtajlarda Tayfur Havutçu'nun oralarda bir yerlerde Beşiktaş adına faydalı çalışmalar yaptığı hissine asla kapılmadık...
"İyi çalıştık..."
"Galip gelmek istiyoruz..." vs vs...
Beşiktaş şüphesiz bu süreci Tayfur Havutçu ile götürmek durumunda. Bunda eleştirilebilecek bir şey yok. Lakin Tayfur Havutçu'nun varlığı veya bir kaç iyi sonuç, Beşiktaş'ın bir teknik direktör ihtiyacını ortadan kaldırmamalı. Beşiktaş kulübü bugünden itibaren sezon sonunda yaşanacakların planlamasını yapmalı.
Tayfur Havutçu da şu kısa sürede sportif başarıyı bir kenara koyup, önce kendi üzerine yapışmış şu "Yönetimin adamı" algısını kıracak, kendi karakterini, vizyonunu, düşüncesini, futbola bakışını, felsefesini ortaya koyacak bazı adımlar atmalı. Zira bu profille devam ederse, bütün maçlarını kazanmış olsa dahi, sezon sonu teknik direktör isteyeceğim. Kendi vizyonunu ortaya koyduğu takdirde, maçların büyük bölümünü kaybetse dahi kendisinin arkasında duracağım. Kendisini, şu dandik 8 maça kanalize edecek kadar büyük bir hata, kariyerinin hatası olur. Tayfur Havutçu bu sezon 8 maçı kazanır, seneye 1. maçta kaybederse o an sorgulanmaya başlanır. İşte kırması gereken algı budur. Kensinin de asıl sınavı o dur.
Ben bundan sonraki bütün maçları kazanabileceğimiz ihtimalini, Tayfur Havutçu'nun yüksek profilli bir çizgide teknik direktörlük yapabileceği ihtimalinden büyük görüyorum.
Dolayısıyla, "bu" Tayfur Havutçu'yla geçen her gün, Schuster'den geriye sayıyoruz diyorum. Beşiktaş'ın, istediği adamı kadro dışı bırakabilecek, lakin bunu yönetimi de içine alacak şekilde demokratik bir yolla yapacak, gerekirse yönetimi de yönetebilecek bir teknik direktöre ihtiyacı var.
Ve bize lütfen "sezon sonuna kadar teknik direktör arayışımız yok" demeyin. Beşiktaş'ın kadrosundaki yapısal problemlerlerin tesbiti ve çözümleri 2 aya sığmaz!
Her sorunu Schuster'in sırtına atıp, o gidince sorunlar da gitti sanırsanız, seneye de Tayfur Havutçu son 10 hafta teknik direktörünüz olur.
Beşiktaş'ın maç kaybetmeye tahammülü var, zaman kaybetmeye yok.
Etiketler:Gürcan Ulusoy
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
DERBİ POZİSYON ANALİZLERİ - 1- 0:24 saniye! Gatasaray'ın ilk etkili atağı. Burada en büyük hata *Jailson'un partneri Serdar Aziz'e gereksiz yakınlığı oldu.* Seri burada muhteşem bi...4 yıl önce
-
Feda, Sefa, Farklı Olsun bu Defa - Beşiktaş'ın son dönemini iki ana çizgi olarak ikiye ayırmak mümkün. 1- Yıldırım Demirören dönemi 2- Fikret Orman dönemi. Ben Yıldırım Demirören dönemini te...5 yıl önce
-
Bir Sağ Bek, Üç Mevki: Aaron Wan-Bissaka - Premier Lig geçtiğimiz hafta başladı. Hem takım hem de oyuncu bazında her sezon yeni bir hikaye demek. Galiba geçtiğimiz sezon hiç de fena bir görüntü verm...6 yıl önce
-
Duhuliye - Duhuliye'den 5 ay önce haberim oldu. O da bu fotoğraf sayesinde. Bunca zamandır nasıl hiç duymamışım derken, etrafımdaki çoğu Beşiktaşlının da bilmediğ...7 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...9 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadele...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...10 yıl önce
-
Manchester United - Burnley maçı - Manchester'ın ligin yeni takımı Burnley deplasmanında galibiyet alması bekleniyordu ama yine olmadı. Geride kalan 3 haftada takım henüz galibiyet görem...10 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...10 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189511 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...11 yıl önce
-
Hiç Unutmadığım... - 17 sene önce bugün tek bir imzanın milyonlarca insanı bu kadar etkileyebileceğini tahmin edemezsiniz. O adam hakkında bir sürü yazı yazdım, hala okuyan ...11 yıl önce
-
-
63 Yorum:
Fener medyası takımı düzlüğe çıksın diye uğraşır bizimkilerde normal giden bi şey olursa konuşacak bi şey bulamayız diye düzelen şeylere çomak sokarlar ayıp size ayıp
rüya gibi oynanan bir 2.yarı, mağlubiyetten galibiyete, kayseri gibi bir takıma 4 gol ve müthiş bir mücadeleden sonra bu yazı olmamış diyorum ben.
İyi güzel de bu futbolcu tercihlerinin ve oyun mantalitesinin Tayfur Havutçu'nun futbol felsefesi olmadığından nasıl bu kadar emin olabiliyoruz?
Tayfur'un futbola bakışını ortaya koyacak o "bazı adımlar"dan kasıt nedir?
Tayfur'la olmayacağını anlatmak için bu kadar uzun bir yazı yazmaya gerek yoktu.Onunla olmayacağını hatta şu anda bile bir teknik direktör için arayış olduğunu o dahil herkes biliyor."Ben tahmin etmiştim" dediğin şeyler de zaten Schuster zamanında herkesin heryerde konuştuğu,olması gereken şeylerdi (Necip-Ernst'in oynaması Bobo'ya öncelik verilmesi gerekliliği).Sorun ben de olabilir ama bu yazının amacını,ne anlatılmak istendiğini ben anlayamadım.Rıdvan 10 aydır a takımla maça çıkmamışken 3 idmanla maça çıkmasını beklemek ne menem bir şey bilemedim.Nobre oynasın orda deseydin neyse!!!
hoca bulucaklardır sezon bitmeden tahminim. tayfur hoca da herkes de biliyo sezon sonuna kadar herşey. ama kapı kapı menajer dolaştırıp hoca aranmaz. sonu schuster gibi olur.
Tayfur'un "düz" teknik direktörlüğü de Hilbert'in düz adamlığı gibiyse bir süre daha sabredelim derim :)
Fazla iyimser gözükmek istemem ama Tayfur'un sadece çıkardığı 11 değil, yaptığı değişiklikler de Schuster'e nazaran daha olumlu idi bence. Örneğin bir Schuster aynı 11 ile çıkmış olsa dahi ikinci yarıya Necip'in yerine Nobre ile başlar, Amrabat'ı haftanın oyuncusu yapar, taraftarları da kanser ederdi. Guti'yi 90'a kadar koşturur, son dakikada Quaresma'ya topu atacak olan Necip'i onun rolüne soyundurmuş olmazdı vesaire.
Bence bu yazıdan sonra cevabını düşünmemiz gereken soru şu: Tayfur risk almamak için mi bu "düz" kadro ile çıktı, yoksa doğrusu bu olduğu için mi? Vazgeçmeyen bir iyimser olarak ben ikincisini seçmek istiyorum, hatta Ferrari'nin oynamasını da bunun kanıtı olduğunu düşünüyorum: Sadece taraftarın, medyanın suyuna gitmek isteyen adam oraya Ferrari'yi koyup ilk hatada yuhalanma riskini göze almazdı. Ama "doğru olanı" yapmak isteyen teknik adam, Fenerbahçe maçında akıl-almaz bir hata yaptığı dakikaya kadar maçın en iyi oyuncusu olan Ferrari'yi 'gung ho' oynanmayan her maç 11'e yazardı --bu maçta da olduğu gibi.
Tayfur Havutçu klasik "bizim evlâdımız" olanlardan farklı bir insan, bir nevî 'hayat görüşü farkı' diyelim. Futbolu bırakır-bırakmaz yurt dışında almayı seçtiği eğitim ile (biliyorum tamam Ümit Özat da yaptı bunu..), Türkçe dışında da iyi konuşabildiği iki dil ile klasik "Anadolu takımı hocası" profilinden değil. Çalışma fırsatı olduğu Lucescu, Denizli, Schuster vs. gibi hocalar da CV'sine artı olarak yazılır. Sonuçta "Şota Van Gaal'in yanında olduğu için iyi" diyorsak, Tayfur'a da biraz şans tanıyabiliriz --sadece süre olarak değil, kafamızın içinde de.
Teknik hakimiyetini bir kenara koyarsak, Tayfur'un asıl özelliğinin man management olacağı konusunda bir Denizli kehaneti yapmak isterim. İki sebebi var:
- Tayfur ego delisi bir adam değil. Bunu futbolu bırakır-bırakmaz takım yönetmeyi seçmemesinden, Schuster kendisini tribüne yollayınca kriz çıkarmamasından da anlayabiliriz. Yüksek ego sahibi olmamayı "eziklik", "sindirilmişlik", "kişiliksizlik" olarak görme hakkına sahipsiniz tabii. Ben bunu man management hanesine yazmayı seçiyorum.
- Tayfur Lucescu'nun yönettiği 100. yıl kadrosunun kaptanı değil miydi? O kadroda zibilyon tane ruh hastası vardı ve Tayfur o takımın kaptanıydı. Tabii ki o kadar hasta adamın yönetiminde Lucescu'nun payı yadsınamaz, ama ruh hastalarının büyük çoğunluğu Türk'tü (Sergen, Tümer, İlhan M.), ve Tayfur bu grubu ön plana dahi çıkmadan idare edebiliyordu. O zamanki ruh hastalarını idare edebilen adam bugünkü joga bonito'yu idare edemez mi? En azından bir süre kaşınmadan sabredebiliriz bence.
Rıdvan konusunda ise detaylara hakim değilim. Eğer dediğin gibi ortada bir saygısızlık söz konusu ise yazıda bahsettiğin duruma katılıyorum. Ben Schuster'in Rıdvan'ı yetersiz bulduğu için A2'ye gönderdiğini hatırlıyorum, bu durumda Tayfur Havutçu onu yetersiz görmeyip kadroya almış olamaz mı?
Bir de --Tayfur'un jübilesi Shakhtar Donetsk maçındaydı yanlış hatırlamıyorsam.
Bu bir işarettir belki........... :)
Tayfur Hoca'yi hemen zaman kaybi olarak degerlendirmemek lazim bence de. Ama Gurcan'in degerlendirmesinde sadece Tayfur Havutcu boyutu yok isin, yonetim boyutu da var. Yonetim eger Tayfur'u "tampon" olarak gorecekse ve kullanip atacaksa evet, zaman kaybi olur. Ama bence bu yazi icin biraz erken.
Gurcan Tayfur'u cok sevmez zaten. Tayfur Hoca'nin en buyuk sinavi Gurcan'in guvenini kazanmak olacak gorevi suresince :P
(Bu arada yorumda Tayfur Hoca'ya farkli sekillerde hitap etmem, perspektif gosterme amaciyla, yoksa sizofrene baglamadim yani.)
Bize Dahi teknik direktör lazım.
Fernandes,Guti ikilisiyle 4-3-3 oynamaya çalışan,
Almeida arkası Alexliğe Nobre'yi soyunduran,
Bobo'Yu sol açık oynatan,
Cenk formda iken ısrarla Hakan'ı oynatan,
2 milyon Avro maaş alıp üstüne taraftara Pepino çeken,
Kar kış kıyamette takımı maç günü Eskişehir'e götüren,
takımın psikolojisini sıfıra indiren,
Yabancı bir teknik direktör lazım.
Lazım Kİ Taraftar akıllansın.
İnşallah Scolarie gelir ya da Benitez....
Şöyle senelik 5 milyona Avro'ya imza atsın üstüne sözleşmesine 8 milyon Avro'Luk bir de tazminat maddesi kondUrsun üffff ne harika olur !
Tayfur pişmeli :)
sevgilerimle,
bu yazı, 3 ay sonra yazacağım "ben demiştim" yazısının kaynak kısmı olsun o zaman ne diyeyim :)
futbolda sabır çok özel bir kavram. neye sabır göstereceksiniz, hangi gerekçelerle ve neden...
schuster geldi sabredelim, tayfur geldi sabredelim.
işte o sabırla zaman kaybı arasında ince bir çizgi var.
olmayacak duaya amin demek gibi de bi deyişimiz var.
ben tayfur'u olmayacak dua olarak görüyorum.
zaten olsun da demiyorum. ama çıkıp da hoca arayışı içinde değiliz demesinler diyorum.
gerçekten hoca arayışı içinde değillerse vay halimize.
unutkan olabiliyoruz sıklıkla.
bernd schuster geldiğinde matias delgado'yu orta sahada oynatıyordu. niye? çünkü oynar mı oynamaz mı diye bakmak istiyordu. delgado'ya sabrediyordu, şans veriyordu...
schuster delgado'ya şans verdi, plzen'le kupaya veda ediyorduk.
demem o ki, sezon başı geldiğinde kadrodaki bazı delgadolara şans vermeyecek, reçetesi elinde olan bir hocaya ihtiyacımız var.
işte bugün kaybedilen zaman, 20 ağustos geldiğinde bitmeyen transferlerle taçlanacak. endişem o dur.
Bizi seneye şampiyon yapabilecek dünyadaki tek yabancı hoca olan Daum Frankurt'la anlaşmış. :(
biz de skibbe'yle anlaşalım o zaman :)
siz arkasında duracaksınız da, deneysel işler yaparken puan kaybettiğinde yönetim arkasında duracak mı? herkes sonuçta bir şekilde kendi kariyerini de düşünmek zorunda.
ha fikir doğru, ama uygulamak zor.
Bi gün bu Blogları,forumları okurken delirmekten korkuyorum :)
En sonunda yatıracaklar beni akıl hastanesine,orda Meraklı Köfteci Zühtü'de ki Deli kaleci Zihni Göktay'la,gerçekte olmayan topla penaltı çekişecem :)
Gol GoLL
ne golü direkten döndü.
"Kendi vizyonunu ortaya koyduğu takdirde, maçların büyük bölümünü kaybetse dahi kendisinin arkasında duracağım."
Gördük kendi vizyonunu ortaya koyanları ne kadar desteklediğini.
schuster'in "başkan hediye ederse.." vizyonundan mı bahsediyoruz?
Bu blogu okumaya başladığımdan beri okuduğum en subjektif yazı, hiç beğenmedim :( Daha Bismillah adamın ilk maçı ve adam ilk maçında kendi bildiği şeyleri ortaya koyuyor. Takımı ilk kez 4-2-3-1 oynatıyor, guti yi ilk kez forvet arkasına çekiyor, ilk kez 80 li dk lardan önce oyuncu değişikliği yapıyor, ilk kez gol yediğimiz bir maçı hem de kayseri gibi bir takıma karşı 4 gol atarak çeviriyoruz, ilk kez hakemi de yeniyoruz ama Tayfur yenilikçi olmuyor, düzenin devamı oluyor (!)
Not: Bu "ilk kezler" lerden kastım, bu yıl ilk kez olanlar...
o zaman tayfur arkasındasınız yani.
arkasında olanlar arkasındayız desinler de yerleri belli olsun o zaman ne diyeyim.
haftaya sivas'a yenilirsek de teknik direktör lazım demesinler ama.
tayfur havutçu'nun bobo'yu oynatıp nobreyi oynatmaması düzlükse, mourinho'nun ronaldo'yu oynatıp pedro leon'u oynatmaması da düzlüktur. aynı mantık işte, doğru işleri yapmak "düzlük", genel geçer doğruları uygulamak "düzlük".
"guardiola'da her maç xavi-iniesta-messi'yi oynatıyor pirim, çok düz yææææ"
ha bunu eleştiren tavşancı mustafa denizli'yi de eleştirir. o burda oynar mı, şunun ne işi var beşiktaş'ta, bir oyuncunun tek mevkisi var vs. olumlu birşey söylemek niye bu kadar zor anlamıyorum.
şuna katılırım, eğer yeni teknik direktör alınacaksa yada tayfur hoca ile devam edilecekse, bu kararın en geç nisan ortası gibi verilmesi lazım. ama daha 1 maç üzerinden bundan adam olmaz yæ demek komik kaçıyor.
Ilk hafta itibariyle Tayfur herseyi dogru yapmistir. Ben gencleri oynatmasini tercih ederdim, cesaretli olmasini tercih ederdim, ama bu oyle istedi, normal karsilamak lazim. Ama kazanmak adina herseyi yapti, tum dogrulari yapti. Senin o dedigin 'duz' antrenorluge ihtiyacimiz var zaten. Futbol o kadar zor degil, 2+2=4 oluyor genelde. Schuster'in hatalarini, sacmaliklarini hepimiz defalarca yazdik, ben daha Plzen ve ilk Belediye macinda bu isin olmayacagini yazdim, diger arkadaslar da yazdi, gorunen koy kilavuz istemiyor. Simdi de gorunen koy kilavuz istemiyor, cunku adam bariz dogrulari yapiyor iste. Siz buna isterseniz duzluk deyin, baska birsey deyin. Yamuk olan Schuster'in, Rijkaard'in, Aragones'in neler yaptigini gorduk. Kulubu ve oyunculari taniyan biri getirelim diyorsunuz, hepsinin cigerini bilen Tayfur var iste. Tayfur bu sansi hak ediyor, emegiyle ve efendiligiyle, bu 8 haftayi cok gormeyin kardesim. Cunku yabancilarin zamana falan ihtiyaci yok, Schuster ilk ayinda yaptigi hatayi 8. ayinda da yapti, yabancilarin tek ihtiyaci tazminattir, baska birsey degil.
Forza Tayfur Havutcu.
@Gurcan
Arkasindayim veya degilim dememize gerek yok. Diger yabancilara kat kat verilen sansin azi da Tayfur'a verilsin. Bir 8 hafta gorelim herseyiyle, sonra belli olur zaten.
Sen gelecek antrenor erken gelsin diyorsun da, bence yine takimi tanimayan, radikal 'isimli' bir hoca gelecekse o simdi gelse de basarisiz olur zaten. Fazla transfer istemeyen, bizi taniyan bir hoca gelsin gelecekse zaten. Benim dusuncem bu.
o zaman schuster, mustafa denizli falan futbol cahili. çünkü onlar hiç bir zaman tribünün, medyanın istediğini yapmadılar.
oysa bizim taraftar o schuster'e de sahip çıkabildi.
o zaman, taraftarın kime sahip çıktığı, kişiyle alakalı değil. makamla alakası. o da abzürt.
hayır hayır olur mu öyle şey.
beşiktaş bi 8 hafta verelim diyebilir mi?
diyelim 8 hafta 8 galibiyet alındı. tayfur devam mı edecek?
madem devam edecek, o zaman bugünden koy ortaya.
tayfur'u neyle yargılıyoruz? bu takım onun takımı değil, hiç bir şeyi onun değil.
bu adamdan beşiktaş teknik direktörü olmasını isteyeceksen bugünden sözleşme imzala gelecek sezona onla devam et.
buradaki en alaturka yaklaşımdır 8 hafta sabredelim yaklaşımı.
ben diyorum ki, tayfur'dan hoca olmaz.
o yüzden 8 hafta beklemeye de gerek yok.
tayfur'dan hoca olur diyor iseniz, 8 haftalık değil 1,5 senelik anlaşma talep etmeniz lazım.z
çünkü bi bakalım görelim dediğin an, tayfur'la yaşanan zaman kaybı 8 haftadan da büyük olacak.
Zaten kaybedilmis bir sezondayiz, niye 8 hafta vermeyelim ki? Bu takimin illa onun takimi mi olmasi lazim? Her gelen antrenor takima 10 oyuncu aldirip 10 tane gonderip mi basarili oluyor? Bu kadro icerisinde kendi takimin yaratti, daha ilk haftada bile.
abicim o zaman schuster veya denizli eleştirisi yapamayız. bunlar büyük hoca, her dedikleri doğrudur, tapalım onlara, çıkarsınlar tavşanları oohh ne güzel.
sonuçta bu işin genelgeçer bazı doğruları var. elinde ronaldo ve pedro leon varsa ronaldo'yu, bobo ile nobre varsa bobo'yu seçersin. bunun bir eleştiri unsuru olarak görülmesini anlamıyorum.
2 aydır sahada yürüyen, sürekli orta sahanın düşmesine sebep olan guti'yi ileri atması, ernst ve necip gibi iki dinamik adamı arkasına koyması düzlükse, düz teknik direktörümüz olsun.
beşiktaş kayseri'deki 11'le gelecek sezon da 4. olur.
guti forvet arkası oynayacak ise, alex benzeri istatistik yapması lazım. yapamayacak. simao'nun gol yüzdesi düşük, quaresma'nın düşük.
hep aynı şeyleri konuşuyoruz.
taraftarın doğrusu gerçekten doğru olsaydı beşiktaş bu sezon 15 puanla şampiyon olmuştu. şampiyon olamadıysak nobre ve erhan güven oynadı diye değil.
ayrıca niye 8 hafta vermeyelim?
çünkü vereceğimiz 8 hafta gelecek sezondan vereceğimiz 8 haftadır.
ben tayfur değil de, başka bir yardımcı antrenör gelsin demiyorum ki.
tayfurla olmaz. zaman kaybetmeye gerek yok diyorum.
tayfur bu 8 maçta başarısız bile olsa, bu başarısızlığı ona mal edemem.
ben başarısızlığı veya başarıyı yüklenebilecek bir adam arıyorum.
sezon sonunda beşiktaş'ta radikal değişiklikler olacak. bu benim öngörüm. içinde quaresma'nın da, guti'nin de, almeida'nın da olduğu veya bazılarının olduğu değişiklikler. iddia değil, tahmin. göreceğiz.
o yüzden bugün ne olup bittiği sezon sonunda pek anlam ifade etmeyecek.
oysa yeni hoca gelse, bunlara önceden teşhis koyup önceden tedavi yapabilir.
benim derdim o.
ayrıca kayseriyi yenmemiz neden önemli oldu onu da anlamadım.
bunlar canım cicim ayları. takım her kulvardan kopmuş. 5-0 yenilsen soyunma odasında ses çıkmaz. işte o zaman önemlidir hocanın kim olduğu.
Bence radikal degisiklikler olmayacak, olmamali da. Kayseri macindaki sablon dogru degilse dogrusu nedir peki sence?
mesele yanlış-doğru değil.
kimi oynatıp oynatmayacağını tahmin edebiliyor olmam meselesi.
ortaya bir fikir attım. tayfur taraftar ne isterse onu yapacak dedim.
ferrari dışında yaptı.
yaptığı şeyler doğru idi, ben de bunun doğru olduğunu düşünüyorum. lakin, tayfur'un bunu doğruyu yapmak amacıyla değil, taraftarın istediğini yapmak adına yaptığını düşünüyorum.
teknik direktörler için bu, her zaman çıkmaz yoldur.
yarın beşiktaş kaybetsin; fernandes neden oynamıyor denecek.
sen adama kendini ispat için 8 hafta verir isen, o da sorar; kimi oynatayım?
teknik direktörlük basit bir iş değil.
tahtaya 4-2-3-1 yazmaktan çok çok öte.
öyle olmasa, biz de yazıyoruz işte.
mesele kriz yönetmek. oysa bugün beşiktaş takımı pamuk gibi. ohhh her maç keyif maçı. kaybedecek bir şey yok. ne olacak...
beşiktaş bu maçların büyüsüne kapılırsa 2. rıza çalımbay hüsranını yaşar.
beşiktaş'ın önünde ciddi bir maç kalmadı ki, kıstas alayım.
Orada haklisin, o noktalari bilmiyoruz. Diger konuda da yazmistim, Tayfura destek olacak bir sportif direktor ve bir menajer de sarti diye, ki Mustafa Denizli bicilmis kaftan bunun icin.
Taraftarin yaptigi konusuna gelirsek. Belki taraftar dogruyu istiyor, Tayfur da bu dogruyu kisaca yapiyor olmasin? Aklin yolu bir degil midir? Taraftarin istedigini yapmayan, hatta inatla yapmayanlar ne katti bize?
galip gelmeyen takımda taraftar herşeyi ister.
ernst oynar fernandes niye yok der, o oynasa necip niye yok der.
guti forvet arkası oynar der, sonra bir alex değil der. arkada oynarsa niye koşmuyor der.
bobo oynasa kayseri maçını kazanırdık der. bobo oynar, işte almedia'nın kalitesi ortaya çıktı der.
biliyorsun işte, yazılanları.
bu başlık da Tayfur Hocaya ayıp ama az kibar olun
almeida gidecekmiş çünkü çok teklif varmış :)
quaresma bobo aynı takımda olmaz 1i gider. küs bunlar.
Madem istenmiş ben yazayım Tayfur Hoca'cıyım. Lucescu gelmeyecekse bu hoca ile önümüzdeki sezonda devam etme taraftarıyım.
yalnız körü körüne eleştirilmesine karşı olduğum gibi, körü körüne savunulmasını da eleştirirm.
neye göre kalmalı mesela? referansımız nedir? şimdiye kadar ne gibi bir faydası oldu? 2 maç arka arkaya kaybetsekte arkasında olacak mısınız? istikrar ile yanlışta ısrarı ayırabilecek miyiz?
Ben kıstaslarımı sivas maçından sonra yazacağım, şuan konuşmak için erken bence.
Herşeyin başında açıkcası şu Kayseri maçı sonrası Vikingur dönemine benzeyen aşırı bir iyimserlik havası var gibi görünüyor. Hanı Rıza hocayla alınan 3-4'lük Kadıköy galibiyeti gibi. Sırf bu sezon yapılan yatırımın 50 milyon doları bulduğunu düşünürsek, hocayla olası devam etme durumunun kumar oynama tanımlasını deyimden çıkarıp realize ettiğini kabul etmemiz gerekir.
Schusterin istifası ve Denizlinin görevi bırakmasında hep çapanoğlu aramaya alışagelmişliğin de (haksız da olunmayabilinir bu arada) yönetimin hoca aramıyoruz açıklamasından da hoca aramamaktan başka herşeyin düşünülmesi de normaldir.
aklın yolu olarak Tayfur hoca takımın başına geitrildiyse, bu sürecin müstakbel hocanın ya da adayların İstanbula çağırılarak takımın ve olası tranferlerin hakkında kanaatlerin oluşması sağlanıyor olması daha dört gün önce sanırım ortk kanımızdı.
böylece daha sağlıklı olması kuvvetle muhtemel gelecek sezon için oynanacak ciddi hazırık maçları olarak bile bakılabilirdi bu döneme.
bu noktadann sonra hoca aramıyoruz diyen yönetim, sözünde duracak ve takıma 4. lük gibi şu an zor ve aslında gereksiz görünen hedefi cizen Tayfur Hoca'nın başarısızlığı durumunda ne yazık ki Mayıs ayında yeniden kendi eteklerini tutuşturacaktır.
Bununla beraber canımı daha sıkan düşünce ise
önümüzdeki sezon, ligde -farazi- henüz tek mağlubiyeti varken uefaya ön elemelerden veda ederek valizilerini toplamaya başlayan Tayfur Harvutçunun aciz görüntüsüdür.
Tayfur başarılı olur ya da olmaz, yönetim hoca bakar ya da bakmaz ama verilen hoca aramama ve 4.lük hedefi sözlerinden sonra altına girilen risk oranı gerçekle Schusterle yaşanan deneyimden daha büyüktür.
Dayanamadığım için yorumları sonuna kadar okuyamadım, o nedenle fikirlerini tekrarladığım arkadaşlar olursa kendilerinden özür diliyorum.
İlk olarak gözlemlediğim Tayfurcu Hocacılar, Tayfur Hoca Karşıtları olarak bir bölünmeye doğru gittiğimiz. Bu herhangi bir hatasını veya doğrusunu görmemizi engelleyebilir o nedenle daha dikkatli olmamız gerektiğini düşünüyorum.
İlk olarak Kayseri maçıyla ilgili yorumumla başlayayım sonra gelecekle ilgili tahminlerimle devam ederim. Tayfur hoca önceki takımın başına gelişinden bildiğim kadarıyla daha fizik gücüne dayalı daha az ofansif bir oyun sistemiyle oynamayı sevdiğini biliyorum. Kayserispor maçındaki tercihleriyle hem olumlu hem de olumsuz anlamda şaşırttı. Olumlu noktalardan başlayayım: İlk olarak görüşüm Schuster'in sisteminin aksayan noktalarını iyi gözlemlemiş. Schuster'in sisteminde ortasaha savunmasını tek önliberoyla sağlamaya çalıştığı için bize karşı atağa çıkan takımlar daha rahat oyun kuruyor, en çok yakınılan benim de ısrarla ortasahadan kaynaklandığını ileri sürdüğüm defansın arkasına atılan toplarla daha çok karşılaşıyorduk. Çünkü topu atacak adamlar yeterli baskı görmedikleri için o pasları daha rahat atıyordu. Tayfur hoca bunu iyi tespit edip orta sahanın ortasını fizik gücü yüksek 2 adamla güçlendirince atakta olduğumuzda kaptırdığımız toplar gözle görülür bir şekilde rahatlıkla Kayserispor atakları oluşmadan süpürüldü. Ama bunu Tayfur hoca alışık olduğumuz defasif oyunuyla değil 4231'de orta sahanın ortasına konuşlandırdığı 2 adamla yaptı.(Ernst ve Necip'e çift önlibero diyenin alnını karışlarım:) ) Daha rahat atak organizasyonları kurduk, hücumdan adam eksiltmemize rağmen daha fazla adamla hücum edebildik İbrahim Toraman'ın yakaladığı 2 pozisyon bunun kanıtıdır.(Söylerken gülüyor olsam bile) Ayrıca Schuster'in takımı ofansif kurguya alıştırmak için yapıyor olsa bile maçın skorundan bağımsız sürekli ofansif sistemde oynatmasıydı. Belki bu yorumumda hatalı olabilirim ama öne geçtiği maçlarda bu kadar çok kontraatak golü yemesi bence aptallıkla dahilik arasındaki ince çizginin sol tarafında kalıyor. Tayfur hoca bunu yapmadı, öne geçtikten sonra oyunu daha kontrollü oynattı.
Olumsuz olarak gözüme çarpan 2 büyük nokta ise kaleci tercihiydi. Cenk sakat mı bilmiyorum ama sakat değilse Rüştü tercihi bence Tayfur hocanın henüz yeterli özgüvende olmadığının kanıtıdır. 2. nokta ise bence büyük bir hatadır. Yedeklerde herhangi bir defans oyuncusunun olmamasıydı. Allah'a şükür Halis Özkahya çıkardığı ucuz ilk sarı kartların etkisinde kalarak Ekrem'e kırmızı kartı gösteremedi. Yoksa biz şu an çok farklı şeyleri tartışıyor olurduk.
Maçın 2. yarısıyla ilgili genel yorumum ise bu denli farklı 2. oyun görmemizin esas nedeni bizim maçı ne kadar çok istediğimizden öte Kayseri'nin 2. yarıdaki "Aman maçı kaybetmeyelim" mantığı etkili oldu. Bu mantıkları sayesinde Kayserispor'u adım adım geri itip kendi sahasında hapsetmemiz kolaylaştı. İlk golü 2. yarıda yeseydik herşey daha farklı olabilirdi yine. Gayet başarılı şu amçtan sonra aklıma takılan soru işaretleri yerini koruyor. Guti'nin daha ileri atılması pas yüzdesini gözle görülür bir şekilde düşürdü. Bu şekilde Guti takıma ne kadar katkıda olabilir, çözülmesi gereken bir sorun. Ayrıca Tayfur hoca bu takımla ilk yarıda zaman zaman görünen çok sevdiği pres futbolunu oynatamadı. Tayfur bunu becerebilirse. Bence kalsın denmesi için yeterlidir. Ama şu 90 dakikadan görünebilen şey Tayfur hocanın takımın başına geçmesiyle takımın bunca zamanlık ilerlemesini gözardı etmediğiydi. Bazı modifikasyonlarla Schuster'in oyununu takım direnci artmış bir şekilde sahadaydı bana göre. Şu 90 dakikalık performansıyla bence Tayfur'un "yönetimin adamı" etkiketiyle nerdese 0'la takımın başına geçtiği kredisini arttırdığını düşünüyorum. Bence Tayfur ile olur/olmaz demek için çok erken. Takımın ofansif mentalitedeki ilerlemesini hiçe saymadan(ki Kayseri maçında saymadı) şu akasayan noktalarda iyileştirmeler "yapabilirse" bence kalmalı. Zira Aykut'un sene başındaki performansından çok daha bir performans sergiledi bana göre. Aykut bir sezon takımın başında kalıp Fenerbahçe'yi şampiyon yapabiliyorsa, Beşiktaş'ta Tayfur Hoca bunu neden beceremesin?
Rıdvan konusunda yorum yapamıyorum. Çünkü konuyla ilgili yeterli bilgi hiç birimizde yok. Ama eğer disiplinsizlik durumu varsa bu Batuhan'ı A2'ye gönderilerek çözülemedi. Rıdvan'ı oraya göndererek çözemeyiz bence. Ayrıca yediğimiz ilk golde kapattığı bölgeden vuruş anında ayağını çeken, adamıyla mücadelesi daha çok güreşi andıran Ekrem'den de kötü olabileceğini çok daha zannetmiyorum.
Dipnot: Ekrem'in 2. yarıda nerdeyse hiç ofansa çıkmaması ise Ekrem'in vasat performansı üzerine soyunma odasında aldığı bir uyarıdan kaynaklandığın düşünüyorum.
Gurcan
peki kimi almali Besiktas, madem cozum Tayfur degil bir kac isim verebilir misin?
Yani ben de cikip her sene bastaki hoca kimse onla olmayacagini soyleyebilirim. Sonucta Besiktas 5 yilda 1 sampiyon oluyor ortalama. Oyleyse her 4 sene hakli 1 sene haksiz olurum, haksiz cikinca da arada bir de yanilalim, hep biliyorum derim.
Hiç bir büyük teknik direktör yoktan var olmadı.Hepsi bir yerde ayaklarına gelen şansları değerlendirerek yükseldiler.
Tayfur Havutçu bana da güven vermiyor ama 6 senedir o kulübede olan bir adam 10 maçlık şansı hakketmiştir herhalde.
Sven Goran Eriksson'un yanında staj yapmış bir adam Tayfur.Lucescu'dan Schuster'e çok farklı ekollerde adamlarla çalışma fırsatı yakaladı.İyi bir harmanlama yapmış olması olası.2 dil biliyor.Senelerce kaptanlık yaptı liderlik vasfı olan bir adam.Fantazi peşinde değil fikirlerini uyguluyor sadece.
Ernst ve Bobo dışında Ferrari'yi de kadroya koyması bence kişisel düşünce ile alakalı gibi.Onları daha önde görüyor olması olası.Bobo'nun sözleşmesi bitiyor.Almeida'ya tercih edilmesinin makul bir izahı yok.Keza ipi çekildi denilen Ferrari'yi Sivok'un önüne çekmesi de öyle.Bu noktada doğru olduğuna inandığı şeyi yaptığını düşünüyorum.Senin görüşün düz teknik direktörlüktür.Guti ve Aurelio'dan 2li orta saha yaratıp 90 dakika oynatacak kadar mallaşacağına düz teknik direktör olsun yeter.Fazlasına ihtiyaç yok zaten ...
Olay ondan sonra hoca da değil futbolcuda bitiyor.Dynamo Kiev'in başındaki Semin müthiş bir adam mı? yada Young Boys'un başındaki Petkovic ? Takımlar deli gibi mücadele ediyorlar.
@ St.Ajora guzel tespit olmus. Tayfurun en dikkat ceken farkliligi dedigin gibi schusterin hatalarini etut etmis olmasiydi. Sirf bu yuzden bugun Tayfur'un tercih edilmesi mantikli ama iddiamizin kalmadigi bir ligde bugunemi odaklanalim ileriyemi? Yeni hocanin gelip butun takimi en bastan tanimaya calismasi icin yaz donemi yeterli olurmu?
Gonlum isterki Tayfur takimin kontrolunu iyice eline alip bu "duz" ama hasta adami iyilestirsin, ayaga kaldirsin. Aykut'un fenerbahcesi bu ligde liderse, bu takim tayfursuz bile ilk 3 te olmaliydi.
Taraftarin ve medyanin ne dedigi ne istedigi belli degil.
Ben hala Boboya romantik hislerle bagli olan taraftari anlamiyorum keza Rustuyede, Tayfurunda bence 2 hatasi bunlara gorev vermek oldu ama neyseki 2. yariya birini degistirdi. Bundan sonraki maclara Almeida ile baslayacagini tahmin ediyorum baslamaz ise o zaman Gurcan'a bu konuda hak vermeye baslarim.
geçin tayfur havutçu bizim evladımızdır geyiklerini, bu adam 2 maç kaybettiğinde herkes üzerine çökecek, daha zamanı var, erken oturulan koltuktan hayır gelmez, ofis ortamını bilen bilir bu işi.
adam gibi bir hoca bulun getirin, duygusallığı bırakın.
Tayfur icin henuz erken. Takimin basina zamansiz gelen hocalarimizin basina neler geldigini daha once gorduk (bkz Riza Calimbay, Ertugrul Saglam).
Del Bosque'den sonra Riza geldigi zaman da takim 5-6 maclik seri yakalamisti, Kadikoy'de Fener'i yenmistik falan. Ama o ruzgar uzun surmedi. Bu yanilgiya tekrar dusmemek lazim. O takim Del Bosque'nin takimiydi, Riza ufak rotuslarla ilerlemeye calisti.
O gunku takim nasil Del Bosque'nin takimiysa, bugunku takim da Schuster'in takimidir. Kalan 8 mac o yuzden olcu olamaz, olmamalidir. Hele ki "Bir bakalim basarirsa kalir" gibi sacma sapan bir mantik olamaz.
Adama ya bastan guvenirsin, gelecek sezon da takim senindir dersin, ya da derhal dunyaca unlu bir teknik direktorle anlasip Istanbul'a getirirsin, vakit kaybetmezsin. Ikinci opsiyondan yanayim ben. Cunku isler kotu gittigi zaman o kadar cabuk kellesini alirlar ki Tayfur'un, kimse ne oldugunu anlayamaz. Tayfur'a da yazik olur Besiktas'a da.
herhalükarda Tayfur'da ısrar eden arkadaşlar varsa Aykut Kocaman'ın Fenerbahçe'ye oynattığı futbolu gözden geçirmeli. Tayfu harvutçu'nun sahaya koyduğu diziliş ve oyun mantaliştesi az buz oyuncu karekteristiğinin getirdiği detaylar dışında hemene hemen aynı. İşte o Fenerbahçe daha sezon başında UEFA da varlık gösteremeden elenmiş, daha da beteri bugün hatırlanılmıyor ama kupaya rezil rüsva veda etmiştir.
İşbu Beşiktaş gidişatından memnun kalacak kesim benzeri bir krizi atlatabilecek mi?
öncelikle takım kimsenin değil, takım beşiktaş. sene başında bülent uygun kurdu kendi takımını, bucaspor'un hali ortada. tayfur hoca şu anda elde olanlarla, hemen herkesin mutabık kalabileceği kadroyu sahaya çıkarttı, çünkü ideali bu. karşındaki takım da real madrid değil ki maça göre kadro çıkarasın. barcelona kadrosu kimin elinde olsa aynı kadroyu çıkarır, bu da kimseyi vizyonsuz yapmaz.
diziliş manyağı birisi değilim ama, fenerbahçe ile beşiktaş arasında ufak olmayan farklar var.
Arkadaşlar hocanın maç sonu açıklamalarını izlemediniz mi? Almeida kendisi yedek kalmak istemiş, kafa olarak rahat değilim falan gibi bişeyler söylemiş. Almeida attığı iki golden sonra kendini bulmuştur biraz, bundan sonra bence Almeida ile başlayacaktır.
Fenerbahçe de 4-2-3-1 oynuyor evet Beşiktaş da 4-2-3-1 oynadı. Yalnız Fenerbahçe sadece Aykut hoca döneminde değil, hatırladığım kadarıyla 6-7 senedir bu düzende oynuyor. Şampiyon olduğunda da, CL de çeyrek finale çıktığında da bu düzendeydi. Fenerbahçe bu sistemle UEFA'dan elendi biz de eleniriz bakış açısı ne kadar objektif o size kalmış. Bugün bu sistem son DK'da 13 takımla en çok kullanılan sistem, şampiyon İspanya, finalist Hollanda ve bence DK'nın en iyi futbolunu oynayan Almanya da bu sistemle oynamıştı hatırlatırım.
Tabiki diziliş herşey değil, bence önemli bir başlangıç. 4-2-3-1 üzerine Noat Samisa'nın aşağıdaki yazılarını tavsiye ediyorum. Harika analizler...
http://noatsamisa.blogspot.com/2010/07/dunya-kupas-futbolun-fuardr.html
*******************
http://noatsamisa.blogspot.com/2010/07/2010-dunya-kupas-4-2-3-1in-sifreleri.html
Bu takımda asla yeri olmayan Nobre,Bobo ve Aurelio nun farkında olan her hoca Beşiktaş'a bir şeyler katabilir.
nobre, bobo, aurelio, erhan, toraman, ekrem, nihat, holosko, tabata...
bunların devri geçti artık.
En azından gönderilmesi gereken oyuncular konusunda herkes aynı görüşte.
Eğer ki Tayfur,
- Gürcan'ın yukarıda saydığı oyuncuları takımdan kesebilirse. Toraman hariç yapabilir.
- Yerlerine mantıklı yerli alternatifler alabilirse. Ligi ve takımları tanıyor en azından transfer komitesine isim verebilir.
- Takımın Kayseri maçında bize göstermiş olduğu iştahın sürekliliğini sağlayabilirse. Kalan maçlarda rengini belli eder.
- Yabancı oyuncuların motivasyonunu korursa. Adamların profesyonel olduğunu düşünüyorum. Daha amatör ve yaşça genç bir hoca takımın ihtiyacı olan gazı verebilir.
Yabancı teknik direktöre gerek yoktur. Sonuçta zaten biz de Yabancı adamdan tam olarak bunları bekleyeceğiz.
Oynanan oyunu hepimiz beğendik. Bu kalan maçlarda sergilenirse, önümüzdeki sene bunun olmayacağına dair ne tarz bir anti-tez ile karşılaşacağız onu bilemedim.
Ben Tayfur Hoca'nın takımını Aykut hocanın kadrosuyla karılatırırken niyetim dizilişteki yakınlığı
a vdeğil mantalite benzerliine dem vurmaktı. Şu anda muhafazakar ama daha makul görünen mantaliteler de aslında altından kalkılmazı pek kolay olmayan facialar yaşadı (fenerin bu seneki kupa deneyimi örn) tabii Tayfur yıldız yönetiminde, idareciler de kriz yönetiminde başarılı olurlarsa neden olmasın tabii.
Ama asıl değinmek istediğim Beşiktaşın hem de bu kadar maddi yatırımıyla böyle bir riskin altına girme lüksü var mıdır?
(Gürcan Ulusoy'un dediğine atfen)
Ne yazık kikadroyu yıl be yıl yedek karakterli adamlarla bu kadar şişirirsek her sene en az 6 tane ıskarta çıkarmak doğaldır.
Şu aralar sesi çıkmıyor ama geçenlerde beşiktaş ikinci ligden 26 yaşında defans oyuncusu transfer etmişti galiba.
@charmacomma
Dogru bir karsilastirma olmamis. Bir defa sezon basinda A.Kocaman cok daha ofansif ve Alex'e dayali olmayan bir sistemde oynatirken (yedek bile kalmisti) 2. yaridan itibaren tamamen Daum sistemine donup savunmayi saglam tutup Alex ve duran toplarla gole gitmeyi denemeli. Kaldi ki UEFA karsilastirmasi da dogru degil, bize de Vikingur Plzen yerine Young Boys, PAOK gibi kazik takimlar ciksa elenebilirdik, ki Plzen karsisinda bile zorlanmistik. Ki biz de yabanci antrenor ile UEFA'da cok basari olmadik, 2 ciddi rakibi bir kere yenemedik, D.Kiev'den 2 macta 8 gol yedik. Oyle isimli yabanci antrenor getirip 2-3 sozde yildiz oyuncu almakla basari gelmiyor Avrupa'da.
Frankfurt, Skibbe'yi kovup Daum'u getirmiş bu arada. Şu adama Frankfurt'ları, Kölün'leri layık görüyorlar ya..
@QuresmA
Frankfurt'lari Koln'leri layik goruyorlar diyorsun, anla iste o cok ovdugunuz adamlarin Avrupa'daki piyasalarini.
@ Ekrem M.Sc
Ben de onu diyorum işte, piyasasını olduğundan düşük görüyorlar bence.
Daum'un piyasası sence 2. ligdeki Köln veya küme düşmeme mücadelesi veren Frankfurt mu ?
Zamanında kokain olayı olmasa bu adamın Leverkusen sonrası piyasası milli takım'dı.
Almanya'da küçük görülmesinin sebeplerinden biri hala kokain olayının etkisi olabilir ama bence esas sebep son dönemde Almanya'ya genelde uzak kalması. Köln'de yaptıklarını çok ufak bi başarı sayıyorum ben - başarısızlık değil ama kesinlikle. Fenerbahçe başarıları ise Almanya'da kimsenin umrunda olmasa gerek.
Her neyse, piyasası ne olursa olsun Daum etkisini bekleyelim ve görelim Frankfurt'ta. Olumlu olacağını sanıyorum.
Öte yandan kendim ve diğer ağır Daum savuncularının dayanak noktası Almanya'daki piyasası değil, Türkiye'de yapabildikleri/yapabilecekleri. İstiyorsa Almanya'da sadece Münih Türkgücü istesin Daum'u, beni bağlamaz. Her türlü Beşiktaş'ın başında görmek isterim ve mutluluk duyarım.
Calistirdigin takimlarla Avrupa'da en ufak bir basari elde edemezsen, Koln'e Frankfurt'a mahkum kalirsin. Sasilacak hicbir sey yok bunda.
Ne Fenerbahce'si yahu? Kimsenin s.kinde bile degil Fenerbahce ve Turkiye Ligi. Isterse 50 kere sampiyon yapsin Fener'i, yine gidecegi yer belli. Avrupa'da varsan varsin, yoksan yoksun.
@ Ekrem M.Sc
Bana kalırsa Daum'un piyasası "en azından" Schalke, Dortmund, Stuttgart ayarı Bayern'in bir altı takımlardır. Bekleyip görelim Daum'un hak ettiği değeri, Frankfurt performansı belirleyici olacak.
Bir de şunu ekleyeyim, teknik direktörlerin geçmişte yaptıkları gelecekte neler yapacağını tam olarak göstermez. Robot değil ki onlar, insan. Habire aynı şeyi yapmazlar. Daum oturup düşünmüyor mu Avrupa'da neden başarılı olamadığını ? Bunu geliştirmenin yollarını, formüllerini aramıyor mu ?
Görünen o ki arıyor:
http://devrimderki.blogspot.com/2010/12/yeni-daum.html
Hadi her şeyi geçtim, Daum gelseydi ve ligde "sadece" kadronun hakkını vermeyi garanti etseydi (yani düzenli Şampiyonlar Ligi katılımı), Avrupa'yı da iplemem deseydi yine eyvallah. Bu da bir aşama, 3 yılda bir şampiyonluğa oynamaktan iyidir.
Beşiktaş taraftarı mükemmeli asla hedeflemesin. En azından Demirören başkanlığında. İyiyi bulunca şükretmek lazım.
2011 bulamadım ama 2008 senesi Bundesliga yıllık maaşlar:
http://www.soccer-warriors.de/2009/01/06/das-verdienen-die-trainer-der-bundesliga-2008/
Daum Frankfurt'tan yıllık 3 milyon alacak, yani adama değerini veren veriyor da büyük takımlarda var bi dunkofluk yine.
Ilginc Bobo-Necip-Ernst dogru diyorsun bende oyle oynatirdim diyorsun ama Tayfur oyle oynatinca taraftar istedi diye oynatti diyorsun. O zaman taraftar bu isi cok biliyor mantigi cikiyor ama taraftarin hesabina gore 15 puanla sampiyon olmamamiz gerekirdi diyorsun , taaraftar bu isi bilmioyor diyorsun. Sonra obur taraftan Ferrariyi oynatmamasi gerekirdi taraftar mantigina gore diyorsun ama oynatmasi senin fikirlerini degistirmiyor. Sasirdim.
Cok feci onyargilisin Tayfura karsi. Ben Tayfur basarili olur olmaz karar veremiyorum ama yaptiklarina kulp bulmuoyrum. Bence sen onyargindan dolayi ortaya bir fikir atiyorsun tutarsa diye sonra baktin secimler fikirlerle uyusuyor fikrinin dogruluguna kanit olarak kullaniyorsun. Uyusmayan secimleride (Ferrari) ya hata payi diyorsun yada gormemezlikten geliyorsun. Ortaya fanatik-fotomac tadinda bir yazi cikiyor. Onyargi kotu sey.
Avrupa'da ne gibi basari bekliyorsunuz ki? Daum ne yapsin ki U.Ozatla, Selcuk Sahinle, Uzulmezle, Toramanla? Yabanci antrenorler sanki sihirbaz da gelip hemen Avrupada kupa aldiracak, yok oyle birsey. Benim icin Avrupa falan hikaye, sadece isini iyi yapmaya calisiyor mu, ligde basarili mi ona bakarim. Avrupada basariya endeksleniyorsak o kadar eksigimiz var ki antrenore gelene kadar; yoneticilerin bu alandaki egitimsizliginde baslariz, altyapidaki eksikliklerle devam ederiz ve oyuncularin profesyonellesememesiyle cikariz. Once bunlari halledelim sonra Avrupa hedefini koyariz. Anlamiyorum ki, UEFAya katilan her uc buyuk kulup sene basi en az final diyor. Yonetim demese bile taraftar diyor, kici kirik Vikinguru yendik diye ve Quaresma-Guti geldi diye 'Dubline biletleri hazirlayin beyler' tarzi cikis yapan adamlar var yahu, saka gibi. Bununla paralel bir tartisma 2 ay evvel olmustu iste. Biris cikip Kievi rahat geceriz, Man City zaten takim olamamis onu da geceriz vs demistim. Sonra Kieve karsi zorlaniriz, City tarihi fark atar diyince biz suclu olmustuk, gorduk iste, Kiev bile 2 macta gule oynaya 8 gol atti. Bu isler bu kadar kolay degil. Kaldi ki ben liginde dominant pozisyonda olmayip da Avrupada basarili olan takim hatirlamiyorum. Aklima gelenler sadece M'Bobo ve Fulham, ki onlar da GSnin UEFA kupasi ve FBnin ceyrek finali gibi tesadufi gunluk basarilardi. Sevilla ve Liverpool ise bu basarilari yakaladi ama onlarin kendi liglerinde dominant olmamasinin nedeni cok guclu rakipler. Avrupada basari ilk once kendi liginde basarili olmaktan ve bir istikrar yakalamaktan geciyor, ondan sonra yavas yavas Avrupada da yukselirsin zaten. Schuster benim icin Kiev macinda bitmemistir. IBByi hafife aldigi maclarda bitmistir. Hicbir onemi olmayan R.Wien macina full kadro cikip 2 gun sonraki Antep macinda puan kaybetmesinden sonra bitmistir. Benim hocam ilk once bana ligi kazandiracak. Besiktas 2-3 sene kendi liginde sampiyon olacak veya surekli ilk 2ye girecek, ancak bu sekilde Avrupada basari gelir, ona gore antrenoru yargilariz. Daha sen kendi liginde istikrarli bir sekilde sampiyonluk yarisi yurutemiyor iken Portolari Zenithleri nasil yeneceksin? Once bunlari iyice dusunup kavramak lazim. Tamam kartaliz, ama bazen fazla yuksekten ucuyoruz sanki, ayaklarimiz yere basmali.
Hastayım şu her boku bilen tavrımıza...Yüksekten seslenen edebiyat dilimize. En ufak kuşku duymayan kendimizden şüphe etmez tarzımıza...