.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

8 Mart 2011 Salı

Bir Görüntü ve Ötekilik

Beşiktaş - Trabzonspor maçının perde arkası görüntülerinde 1.10 itibariyle bir kare var. Üç arkadaş, Beşiktaş tribünlerinde Mustafa Yumlu ile konuşuyorlar ve şu diyalog gerçekleşiyor:

- Şu maçı Allah rızası için alın, Fener'e bırakmayın. 9 puanlık farkı nasıl kapattırdınız?


Konuşan ortadaki kişi. Ben hafiften renk körü olduğumdan emin olamıyorum, lakin kendisinin şalındaki bordo mavi bir ton var, ve bana maçı Beşiktaşlı arkadaşlarıyla izlemeye gelmiş bir Trabzonspor taraftarı olarak gözüküyor. Eğer öyleyse, bu Lig TV'nin ayıbıdır, böyle ortaya haber yapılmaz, zira millet paylaşıma başladı bile videoyu.

Ha, diyelim ki öyle değil... Ben bu taraftarlık anlayışına karşıyım.

Bence Beşiktaş taraftarı, kendisini "öteki" üzerinden tanımlamamalı. Bugün geldiğimiz noktaya hep "diğer büyüklerden daha iyi olacağız" hırsıyla geldik, Demirören'in yola bu amaçla çıktığı aşikar.

Ben Fenerbahçeyi sevmem, Trabzonsporu daha sevilebilir bulurum ve bu ikisi maç yapsa Trabzonspor kazansın isterim, isteyebilirim. Lakin kendi takımımın maçında, hele ki içinde bulunduğumuz hal ve ahval böylesine karışıkken Beşiktaş yenilgisi istemek -sırf Fenerbahçe kazanmasın ve şampiyon olmasın diye, ligin sonuna 10 hafta varken-, çok ama çok acayip bir şey.

Zira sonra o "X'i aşağı alma hissi" dönüyor dolaşıyor bizi tırmalıyor.

8 Yorum:

Ömer Özlü dedi ki...

ya tamam iyi güzel de sırf bu şahıs böyle bir şey söyledi diye maçın skorunu buna bağlayamayız...adam mustafa yumlu ile konuştu ve trabzon maçı kazandı gibi bi mantık olamaz...eğer burdan hareketle bu video paylaşılıyorsa vay halimize, lig tv'ye suç bulunmaz böyle bir embesillik için...

bence böyle maçlarda tribüne gelen taraftarın homojen niyetler taşıdığını düşünmek safdillik olur. 2006 yılındaki gs maçında orada bir sürü fenerli vardı ve son dakikaya kadar helal olsun dedikleri bir takımı daha sonra şikeyle suçladılar, gsliler ise tam tersini yaptı. o maç ligin sonundaydı şimdi ise daha 10 hafta var ama dediğim gibi laf anlatamıyorsun kimseye, Beşiktaşlılar da dahil buna...

ee ne diyoruz o zaman: Allah komple belanızı versin!

QuaresmA dedi ki...

Biraz pragmatizm..

Kimse takımının maç satmasını veya bilerek yatmasını istemez ama yenilmesini isteyebileceği veya yenilmesine üzülmeyeceği durumlar olabilir.

Hiçbir Beşiktaşlı, Trabzonspor yerine Fenerbahçe'nin şampiyon olmasını istemez. Bu yüzden hiçbir şeye yaramayacak bir Trabzonspor galibiyeti yerine takımın 100%'ünü verip kaybettiği bir Trabzonspor mağlubiyetini yeğlerim.

Beyler, Fenerbahçe Türkiye'nin Real Madrid'idir. Nasıl ki Real Madrid 96 puanla ikinci olan hocayı kovuyor, Fenerbahçe de iyi oynayıp sonuna kadar getirdiği şampiyonluğu kazanamazsa kendi topuğuna sıkar. Daum örneklerinden görebilirsiniz bunu. İki kovuluşu da hataydı.

Olay sırf "Fenerbahçe dışındaki bir takım şampiyon olsun yea" değil. Fenerbahçe'nin bu sene şampiyon olması demek seneye hocayı ve yabancıları değiştirmemeleri, Şmapiyonlar Ligi için yatırım yapmaları ve gelecek sezonun en büyük favorisi olmaları demek. Yani bize rakip olmaları demek.

- Bursa'nın yerlileri problem olmaya başladı bile. Yabancıları zaten Ertuğrul Sağlam transferleri. Düşüşe geçecekler elbet.

- Trabzon içeride 2-3 maç kaybetsin Şenol Güneş'i istifa ettirtip yerine Belçikalı hoca getirirler. Ne zaman olduğu önemli değil, bu senaryo eninde sonunda gerçekleşecek.

- Galatasaray da eninde sonunda toparlanacak, hep böyle olacak değiller ama 1-2 sene içerisinde olacak iş değil.

Bu koşullar altında Fenerbahçe'nin bu sene şampiyon olamaması, sene sonunda kendi topuklarına sıkmaları ve seneye bizim en büyük favori olacağımız anlamına gelir. Yoksa yemişim bu seneyi de, Trabzonspor maçını da. İzlemedim bile..

BG dedi ki...

Senin yonetimin bile boyle Fenerbahce sampiyon olmasin diye aciklama yapiyor. Eziklikten kurtulmak lazim bir an once.

Kalten dedi ki...

Benim bu konuda biraz kafam karışık doğrusunu söylemek gerekirse; doğru-yanlış nedir, bir sonuca kesin olarak varamıyorum.

Örneğin, maça başladığımda nasıl olsa yenileceğimizi düşünüyor, "eh n'apalım en azından Fener'e yaramamış olur" deyip kendimi avutuyordum. Sonra Giray'ın tekmesi, Simao'nun sayılmayan golü, Bobo'nun golü derken bir anda galibiyet gelsin diye stres olmaya başladım. Benim artan heyecanımla golü ve kırmızı kartı yememiz de bir oldu. Maç 1-1 devam ederken 10 kişilik takıma ikinci golü atamadığımız için aşırı sinirliydim, son dakikada Burak'ın golü gelince de ilk olarak 10 dakika önce kendini yere attığına inandığım Burak'a çemkirdim, sonra da "eh n'apalım en azından Fener'e yaramamış olur" dedim. O kadar duygu cos(x)'inden (ben aslında mühendis değilim ama biliyorum bunu) sonra başa döndük bir nevî.

"Lig bir maratondur" (geyik bir söz tamam), evet, ama maraton düşündüğümüzden daha uzun bence. Şimdiki STSL anlayışına göre 1957 civarında başlamış, hâlâ devam etmekte olan bir maraton. Her yıl bir checkpoint'ten (1. çinko, 2. çinko gibi; Nouma'nın kulakları çınlasın) geçiliyor ve ilk geçen takımın puanı bir artıyor. Yani her sene sıfırdan başlanmyor bu maratona. Öyle olsa idi Liverpool büyük kulüp olamazdı, Trabzon hâlâ Bursaspor'dan daha büyük bir kulüp olarak addedilmezdi --bence.

Yani özetle, bu uzuun maratonda sizin önünüzde şampiyonluk sayısı bakımından kim varsa o sayının artmasını istememenizden daha doğal bir şey yok. Sahada takımını gören kimse kaybetmesini istemez tabii, ama olası bir kayıpta "en azından..." denmesini de eziklik, şerefsizlik olarak görmüyorum şahsen.

Bulunduğum durumu ortaya koyması ve kısa vadeli bir durumla karşılaştırma olması için teorik bir örnek vereyim:
Şampiyonlar Ligi'nde son maç öncesi gruptan 1. olarak çıkmayı garantilemiş durumdasınız. Grubunuzda Real Madrid, Werder Bremen ve Mlada Boleslav (bu da nerden çıktıysa) var. Werder ile oynuyorsunuz: maçı kaybederseniz ileride size ciddi bir şekilde rakip olması muhtemel Real'i kupadan eliyorsunuz. Bu durumda bile "sahaya yedek oyuncularla çıkmak şerefsizlik" der misiniz? Kaybedince üzülür müsünüz?

Futbol oyun teorisinde de atipik bir "zero-sum game" sayılır. Başka bir deyişle: diğerlerinin galibiyetleri, aynı ligde bulunan sizi (özellikle de puan olarak yakın iseniz) üzer, o maçlar sizin maçınızdan bağımsız kabul edilemez. Benzer bir şekilde, bu durum da "lig maratonu"nun başlangıç ve bitişini nerede tanımladığınız ile alakalı. Uzunluğunu bir yıl ile sınırlandırırsanız "sadece Fener kazanmasın diye yenilmiş" sayılırsınız ve bunun rasyonel bir sebebi olmaz, ama "maraton her yıl yeniden başlamaz; yıllar arası devam eder" derseniz, şampiyonluk sayısı bakımından yaptığınız iş rasyonel olabilir.

Özetle - eğer Trabzon'un şampiyonluk sayısı Fenerbahçe'den fazla olsa idi, uzun maratondaki rakibimizin Trabzon olması daha mantıklı olurdu. Şu anki durumda uzun vadedeki rakibimiz, bu sene kim şampiyon olursa olsun, Fenerbahçe ile Galatasaray'dır.

Yukarıda dediklerim biraz tartışma yaratabilir, katılmayacak olanlar da çoğunluktadır eminim. Zaten dediğim gibi ben de bu konuda net bir sonuca varabilmiş değilim :)

Kaybettikten sonra "en azindan" demek, teselli bulmaktir. Ben de yaparim.

Daha mac baslamadan "kaybedelim" demek, yarismaci ruha aykiri, cok fazla hesap kitap isi, oyunu cirkinlestirir; bugun sana yarin bana.

Ben kendi yaginda kavrulan takim istiyorum.

Adsız dedi ki...

@queresma bir FB li olrak tam tersini düşünüyorum CL ye yatırım yapan FB ligi kaybeder ,ligde başkasına kalır o takımda Bjk olur , eğer FB bu yıl şampiyon olamazsa seneye yine önce Lige oynar .

QuaresmA dedi ki...

@ Maçanın Papazı:

Genelde başarının formülü istikrardır derler, Fenerbahçe'de ise istikrarın formülü başarı. Önceki 3 yıllık Daum + 2 yıllık Zico dönemlerinde yanılmıyorsam devamlı ligi en kötü 2. bitirdiler ve sürekli bir Şampiyonlar Ligi katılımı sağladıkları için kadroda istikrarı sağladıkları gibi devamlı olarak nokta atışı eklemeler yaptılar. Alex, Tuncay, Anelka, van Hooijdonk, Appiah, Aurelio, Nobre, Kezman, Deivid vs. Türkiye için çok üst düzey ve istikrarlı bir kadroydu. Ne zaman başarı gitti, kadro istikrarı da gitti. Denizli'de şampiyonluğu alabilseler o kadrodan Nobre + Anelka kopmayabilirdi. Üstüne defansı da Şampiyonlar Ligi paralarıyla güçlendirirlerdi.

O dönem Appiah, Anelka, Kezman alınıyordu. Şimdi ise Dia, Stoch alınıyor. Fenerbahçe o günlerine dönebilirse yine Appiah'lar, Anelka'lar alacak Şampiyonlar Ligi paraları ve prestijinin etkisiyle. Yine o günlere dönülmemesi gerekiyor.

O yüzden bu sezon Trabzonspor'un şampiyon olması gerekiyor. Şampiyonluğu kaybederlerse "Aykut, Dia kim yea, Niang yatmaya gelmiş." diye hepsini gönderecekler.

renom dedi ki...

konuyla alakasız olacak belki ama video da gözüken şahısların önce beşiktaş pankartı ile hiçbir alakası yoktur. önce beşiktaş ağırlıklı olarak forza zamanında birbirini tanıyan insanların oluşturduğu bir internet sitesidir. o siteye üye insanların böyle bir çapsızlıkla hiçbir zaman işleri olmaz..

Yorum Gönder

Ara