5 Ocak 2011 Çarşamba
Semt Takımı Beşiktaş
51 Puan Fenomeni başlığında Beşiktaş'ın özüne, beslendiği kanallara dair bir takım tartışmalar yaşanmış. Çok da verimli bir tartışma olmuş. Topu oradan alıp burada devam edelim.
Bu yazıda bazı sorular soracağım, hep beraber tartışacağız. Çünkü çok boyutlu.
Yıllardır kulaklarımızın aşina olduğu bir söz vardır; "Beşiktaş semt takımıdır. Beşiktaş'ı semtinden ayırırsanız yaşam damarlarını kesmiş olursunuz..."
Sorumuz "Beşiktaş semt takımı mıdır" değil! Şüphesiz biraz öyledir. Bazısına biraz fazla öyledir, bazısına biraz az. Lakin öyledir. Peki bunun anlamı nedir?
Beşiktaş gibi bir takım, coğrafi temellerle desteklenebilir mi? Semt takımı olgusu, Trabzon - Trabzonspor ilişkisinin bir benzeri midir?
Beşiktaş kendini oluşturan ve var eden değerleri kendi semtinde bulmuştur. Günümüz Türkiye'sinde izlemesi gereken strateji ne olmalıdır?
Adana'da, Frankfurt'ta, Stockholm'de yaşayan ve bırakın Beşiktaş'ı, İstanbul'u bile görmemiş vatandaşımız eksik Beşiktaşlı mıdır?
Özetle, Beşiktaş'ı tutmak, sevmek coğrafi nedenlere mi , yoksa Zimbabwe'deki adamın bile anlayabileceği, hissedebileceği, onay veya red verebileceği insani değerlere mi dayanır?
Bu yazıda bazı sorular soracağım, hep beraber tartışacağız. Çünkü çok boyutlu.
Yıllardır kulaklarımızın aşina olduğu bir söz vardır; "Beşiktaş semt takımıdır. Beşiktaş'ı semtinden ayırırsanız yaşam damarlarını kesmiş olursunuz..."
Sorumuz "Beşiktaş semt takımı mıdır" değil! Şüphesiz biraz öyledir. Bazısına biraz fazla öyledir, bazısına biraz az. Lakin öyledir. Peki bunun anlamı nedir?
Beşiktaş gibi bir takım, coğrafi temellerle desteklenebilir mi? Semt takımı olgusu, Trabzon - Trabzonspor ilişkisinin bir benzeri midir?
Beşiktaş kendini oluşturan ve var eden değerleri kendi semtinde bulmuştur. Günümüz Türkiye'sinde izlemesi gereken strateji ne olmalıdır?
Adana'da, Frankfurt'ta, Stockholm'de yaşayan ve bırakın Beşiktaş'ı, İstanbul'u bile görmemiş vatandaşımız eksik Beşiktaşlı mıdır?
Özetle, Beşiktaş'ı tutmak, sevmek coğrafi nedenlere mi , yoksa Zimbabwe'deki adamın bile anlayabileceği, hissedebileceği, onay veya red verebileceği insani değerlere mi dayanır?
Etiketler:Gürcan Ulusoy
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
DERBİ POZİSYON ANALİZLERİ - 1- 0:24 saniye! Gatasaray'ın ilk etkili atağı. Burada en büyük hata *Jailson'un partneri Serdar Aziz'e gereksiz yakınlığı oldu.* Seri burada muhteşem bi...4 yıl önce
-
Feda, Sefa, Farklı Olsun bu Defa - Beşiktaş'ın son dönemini iki ana çizgi olarak ikiye ayırmak mümkün. 1- Yıldırım Demirören dönemi 2- Fikret Orman dönemi. Ben Yıldırım Demirören dönemini te...5 yıl önce
-
Bir Sağ Bek, Üç Mevki: Aaron Wan-Bissaka - Premier Lig geçtiğimiz hafta başladı. Hem takım hem de oyuncu bazında her sezon yeni bir hikaye demek. Galiba geçtiğimiz sezon hiç de fena bir görüntü verm...6 yıl önce
-
Duhuliye - Duhuliye'den 5 ay önce haberim oldu. O da bu fotoğraf sayesinde. Bunca zamandır nasıl hiç duymamışım derken, etrafımdaki çoğu Beşiktaşlının da bilmediğ...7 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...9 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadele...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...10 yıl önce
-
Manchester United - Burnley maçı - Manchester'ın ligin yeni takımı Burnley deplasmanında galibiyet alması bekleniyordu ama yine olmadı. Geride kalan 3 haftada takım henüz galibiyet görem...10 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...10 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189511 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...11 yıl önce
-
Hiç Unutmadığım... - 17 sene önce bugün tek bir imzanın milyonlarca insanı bu kadar etkileyebileceğini tahmin edemezsiniz. O adam hakkında bir sürü yazı yazdım, hala okuyan ...11 yıl önce
-
-
35 Yorum:
Elestirel twitler ve postlar disinda konular da gormek guzel oluyor.
Konunun cografyaya dayandirilmasi cok dogal bence. Hele ki takimin ismi bir semtten geliyorsa daha dogal birsey olamaz. Ornegin ben kendimi bildim bileli Besiktas'la ilgilenirim. Donem donem ilgi alaka duzeyim yasa ve basibosluk duzeyine gore degismistir elbet fakat sadece 2000 yilindan beridir istanbul'da yasiyorum. Yani sadece 10 senedir Besiktas carsisina elim uzanabiliyor. Bu surecte daha fazla mi Besiktasli oldun? derseniz sanmiyorum. Sadece kendimi daha bir ait hissettim semtten stada yururken veya balik pazarinda raki icerken. Amcam universite disinda IStanbul'da yasamamis bir insan ama eminim benim hicbir zaman olamayacagim kadar Besiktas'lidir. Sozun ozu cografi aidiyet elbet cok onemli fakat sadece taraftardaki aidiyet seviyesini etkiliyor dşye dusunuyorum. Yoksa semte uzaklikla yakinlikla pek alakasi yok. Post'ta belirtildigi gibi bruksel'deki Besiktas'li da YD'den nefret ediyor, ben de :p diyerek polemikle bitiriyim ki post bereketli olsun...
Not: Duyalivatandas'tan Helldo'ya dondum tekrar. Takip ediliyorum uzun bir zamandir o yuzden bu taktikler hep :)
bence "semt bizim, aşk bizim" tavrı "beşiktaş'ı ben seviyorum, sen git!" tavrına yakınsıyor. bunu kişisel olarak kabul etmiyorum.
benim beşiktaş semtiyle uzaktan yakından alakam yok. onların bira içtiği, maça gitmeden önce yemek yediği yerleri bilmem. hatta maça gitme sayım bile kısıtlıdır.
hiç olmayabilirdi de.
ama beşiktaş nedir, kimdir sorularına verebileceğim yanıtlar var. onları bilmeyebilirdim de.
örneğin beveren takımı.
kültürünü, geçmişini, değerlerini bilmem. tanımam. ama bir belçikalı gelir de, bak bu takım budur, bu takım budur diye anlatırsa beveren'e sempati veya antipati duyabilirim.
solcu isem livorno'yu anlattıklarında sempati duyarım. sağcı isem antipati. hayatımda italya'ya gitmemiş olsam bile. çünkü o değerlerin livorno veya italya'yla ilintisi yok.
beşiktaş bir yandan quaresma, simao'ları alırken bir yandan da -belki de- bu değişimi gerçekleştiriyor.
allen iverson alınırken semtin çocukları değil, belki de amerikadaki adamlara kulak aşinalığı yaratmak amaçlanıyor. bunun sonuçları 10-15 yılda belki alınır.
dünya takımı vs denirken bir yandan da beşiktaş'ın o semt kültürünün dışına çıkılıyor, en azından amaçlardan biri bu.
yeni stadyum meselesi. 40.000 kapasite olacağını düşünelim. yine sadece semtle orayı dolduramazsınız. yeni stadyum olmalı, beşiktaş semtten kopmalı diyor değilim. sadece dönüşüm bu.
biz bi yandan iverson'lara, quaresma'lara kucak açarken diğer yandan da -belki- de semtle vedalaşmış oluyoruz.
yarın açık kombinesi 1.500 lira olduğunda o stadyumu "aşk bizim" sloganıyla dolduramayacaksınız çünkü. genişlemeniz ve her insanda etki oluşturabilecek yeni sloganlar bulmanız gerekecek.
fenerbahçe'nin "bir gün herkes fenerbahçeli olacak" sloganın karşısına "semt bizim, aşk bizim" dediğinizde sürdürülebilir bir rekabet içinde olamazsınız. ha bu benim çok mu umurumda? değil ayrı konu.
bence beşiktaş, dünya vatandaşlarınca onaylanıp red görebilecek değerlerin takımı olmalı. ben beşiktaşlıyım diyen ingilize, hadi lan denmiyor olmalı.
ha o -belki biraz romantize edip çıkardığımız- değerlerden ne kadarı beşiktaş'ta mevcut, o da ayrı bir tartışmanın konusu olsun.
Aga bütün dünya Katalan mı adamların yüz milyonlarca taraftarı var ? Barca'lı olmak için Katalan mı olmak gerekiyor ?
Bu kişinin ne hissetiği ile alakalıdır ... Olmadı eski Türk filmlerinde ki fabrikatör babalar gibi çek defterini çıkartsınlar "Ne kadar istiyorsun Beşiktaş'ı bırakmak için ?" desinler ,bizde çeki yırtıp atan fakir ama gururlu genç olalım :)
barcelona taraftarı "aşk bizim şehir bizim" demiş olsaydı veya barcelona taraftar / kulüp ilişkisini o şekilde kurgulansaydı, dünyadaki milyonlarca barcelona taraftarı kendisini o takımın bir parçası hissedebilir miydi?
"Semt bizim aşk bizim" sloganına itirazım var. Bu slogan içinde egoistliği barındırıyor. Beşiktaş taraftarları içinde coğrafi konumundan dolayı Beşiktaş'ı tutan insanlar 1000'de 1 bile değildir , hatta bu oran bile fazladır. Şans eseri Beşiktaş ilçesinde dünyaya gelmiş ve muhtemelen babası veya dayısı beşiktaşlı olan birkaç şımarık insanın bu sloganı kötüye kullandığı forzada ve başka forumlarda gördüm. Maalesef Beşiktaşı 3 mahalleden ibaret zannediyorlar ama Beşiktaş çok büyük bir ilçe. Renkli takımları tutan insanlar da çok fazla ikamet ediyorlar Beşiktaşta.
Neyse özetle şunu demek istiyorum. Ben Tuncelinin bir köyünde,henüz 6 yaşında Beşiktaşı tutmaya karar vermişsen , veyaBeşiktaşlı doğmuşsam , bunun Beşiktaş ilçesi ile hiçbir alakası yoktur.
Diyorlar hocam Barcelona Futbol takımı şehrin Gaudi ile birlikte en önemli simgeleridir ve bütün Katalunya Barca'nın kendilerini temsil ettiğine inanır hatta Barcelona Katalunya'nın milli takımıdır bile deniyor yeri geldiğinde ..
tamam ama dünyadaki bütün insanlar o katalunya / kralın takımı muhasebesine "özgürlük mücadelesi" olarak bakıyor ve kendi hayatında da izdüşümünü görüyor.
zaten öyle bakmayınca, blog eski yazarımız raul gonzalez'in yenilsen de yensen de programında söylediği
"franco dedenizi mi kesti?" sorusu haklılık kazanıyor.
Yapma abi ne alakası var ? Oynadığı futbolun güzelliğinden,kadrosundaki yıldızlardan,aldığı kupalardan kısacası popülerlikten başka bir ekstra hiç bir durum yok ? Kendi dışişleri bakanını bilmeyen zilyon adam var sokakta Messi deyince akan suları durduran ? Bu adam nereden bilecek Katalunya'yı,Franco'yu ?
Manchester'ı tutanların kiminle ne derdi var o zaman hocam aynı şey onlar için de geçerli ? Micheal Jackson ne için popüler ve seveni çoksa bunlar içinde aynı şey geçerli? işlerini iyi yapıyorlar da ondan ...
livorno işini iyi de yapmıyor. st pauli ha keza.
peki böyle bir yazıda neden adları geçebiliyor?
ben haksızsın demiyorum sadece soru soruyorum ve cevap arıyorum.
---
bi soru da şu olsun.
erzurum'daki adam için beşiktaş'la juventus'un ne farkı vardır? ikisini de televizyondan seyrediyor maksimum. italyancası da var diyelim. okuyor ediyor..
beşiktaş semt kültürüne sahip bir takımdır ve tadında bırakıldığı sürece semt kültürünün zararı yoktur ama hala beşiktaş'ın bir semt kulübü olduğunu iddaa etmek yada öylesini olmak istemek ayıptır, günahtır.
Konu yine ciddi yerlere gidiyor şöyle dağıtayım :
aga bu muhabbeti başlatanlarla "Fransa'da doğdu Beşiktaşlı oldu" muhabbetini başlatanlar aynı adamlar değil mi ?
@övünç
"Fransa'da doğdu Beşiktaşlı oldu" muhabbeti zaten onların zihniyetinin özeti.
fransa'da doğan birinin beşiktaşlı olabilmesini inanılmaz bulduklarını gösteriyor.
tam da bunu diyorum.
pascal'ın beşiktaşlı addedilmesini sağlayan özellikler nedir?
yenilgiyi kabullenmeyişi, hırsı, mücadelesi, samimiyeti.
bunlar insana dair özelliklerdir oysa ki.
mesela, beşiktaşlı duruşu kavramı... o da öyle.
Hocam ben onu söylemin kendi kendini çökertmesi babında söylemiştim.Semt bizim diyerek BJK'yı bir ilçeye indirgeyen bir adamın bunu söylemesi komik.
Babası Beşiktaşlı diye Beşiktaşlı olan adam da var,renklerini seven adam da var,duruşunu seven adamda var popülerliğini seven adam da var.İnsanların sebeplerini böyle birşey için yargılamak kimseye düşmez.
Benim duruşla filan alakam yok,babam,yakın büyüdüğüm kuzenlerim,amcalarım Beşiktaşlı bende bayrağı onlardan devraldım kimseyede sormadım lan neden Beşiktaş diye çünkü nedensiz bir sevgi var içimde,Beşiktaş olmayınca rahatsız oluyorum ..
oradan da bir tartışma çıkar :)
çoğumuz 5-6 yaşında büyüklerimizin söylemesiyle beşiktaşlı olmuş olabiliriz.
ancak sonrasında beşiktaşlılığımızın içerisini kendimiz doldurduk.
kabul, beşiktaşlı olmamız babadan oğula geçti belki ama yıllar yılı yaşadıklarımız, anılarımız, arkadaşlarımız beşiktaşlılığımızı şekillendirdi.
mesela ben ne zaman ve nasıl beşiktaşlı oldun sorusuna "galatasaray ankarada 8-0 galipken inönü stadyumunda olarak" cevabını veriyorum. oysa o maça giderek zaten beşiktaşlı olmuşum. ama ben o günü kabul ediyorum, etmek istiyorum.
Beşiktaş'ı biraz diğer istanbul takımları ile karşılaştırmak gerekiyor sanırım. Beşiktaş semtini bir değerlendirelim. Maç olduğu zaman çarşıda açık dükkan olmazmış eskiden. Zaten Çarşı isminin nereden geldiği malum. Semt ile takım arasında böyle bir ilişki mevcutmuş zamanında. Metin Tekin bir röportajında Fulya'dan stada taraftarla beraber yürüyerek gittiğini anlatıyordu. Bu da ayrı bir ilişki. Taraftar özellikle semtli taraftar klübün içinde, birebir yaşıyor. Fulya'da idman izliyor. Oyuncularla daimi bir ilişki içerisinde. Ben küçükken hatırlıyorum İstanbul'a geldiğimde ailem sinemaya filan götürelim derdi, babamı kandırır fulya'ya antrenman izlemeye giderdik. Özenirdim orada ki insanlara, ulan ellerinin altında beşiktaş, ben senede 2-3 kere görüyorum bu adamları diye. Sünnet olduğum günün akşamı tsyd fenerbahçe maçı, kapalının ortasında acı içinde tezahürat yapıyorum. Millet bağırıyorum diye o yaştaki cocuktan nasıl ses cıkıyor helal filan diyordu :D
Şimdi tüm bunların ışığında diyebilirim ki, beşiktaş semt takımıydı bir zamanlar, hala da biraz öyle. ama semtin insanlarının takımı olarak söylemiyorum bunu, o semte gittiğiniz zaman beşiktaşı hissettiğiniz için söylüyorum. Bugüne kadar mecidiyeköy'de maç günleri dışında, ya da dereağzında filan ben bunu hissetmedim. 2 muhittede oturdum ve oraya ait takımlara dair bir hissiyat oluşmadı bende. Beşiktaş öyle değil, siyah beyaz bayrakları filan heryerde görebiliyorsunuz, çarşının ortasındaki kartal heykeli filan. Sadece maç günü olan bişey değil. Orada zamanında maç günü dükkan kapatan adamların cocukları işletiyor şimdi o dükkanları, babadan oğula beşiktaşlılıkta geçiyor elbette.
Ben hiç beşiktaşta oturmadım, yukarıda da dediğim gibi diğer 2 takımla anılan muhitlerde oturdum ama beşiktaşa gittiğim zaman yakaladığım hissiyatı, duyguyu yakalayamadım.
Tabi beşiktaşı tutmak için oralı olmak gerekmiyor savına bende %100 katılıyorum. çünkü bende istanbulda doğup büyümedim, her ne kadar 11 yaşından beri burada olsamda, beşiktaşı tanımam çok daha eski. Babamla radyoda orhan ayanla beşiktaşı dinleyerek öğrendim (uğursuz adam) evde babamla hadi oğlum yer değiştirelimde beşiktaş bir gol atsın deyip gol olunca o golü kendime mal ederek başladı beşiktaşlılığım. babamın muayenesinin girişinde 89-90 ya da 90-91 kadrosunun milliyet tarafından verilmiş dev bir posteri asılıydı. Gelen hastanın hangi takımlı olduğu umurunda değil adamın, bütün gün o posteri görücek yeterki :D
Okumaya filan başlayınca evde beşiktaşın tarihini anlatan kırmızı kaplı bir kitap vardı adını hatırlayamadığım, onunla baba hakkıyı, sebayı, şeref beyi, şükrü gülesinleri filan öğrenince iyice bayıldım beşiktaşa. akabinde seba benim kasabama geldi, gökhan keskinle filan, elini öptüm forma imzalattım, beşiktaşlılığım iyice perçinlendi.
Kendimi anlattım biraz ama nasıl beşiktaşlı olunur, semte gerek varmı sorusuna bi nebze cevap ve hikaye sunmak için. eminim diğer takımları tutan arkadaşlarında benzer hikayeleri vardır. Beşiktaşla ilgili beni en çok vuran insanlardı sanırım. Seba bana Ali Şen'den çok çok samimi geliyordu, ya da Alp Yalmanı anlamıyordum mesela. Mesela düşünüyorum Ali Sami Yen'i ya da Lefteri daha önce tanısaydım belki GSli ya da FBli de olabilirdim.
Ama Gürcan Ulusoy'un dediği son yorumunda dediği gibi o insana dair özellikleri ben beşiktaşlıda gördüm, beşiktaşlı oldum.Daha sonrada beşiktaştaki oyuncularla perçinledim. Rıza, Metin, Ali, Feyyaz, Mehmet, Ulvi, Zeki bunları trt'de maç izlerken beşiktaşlı abilerim gibi hayranlıkla izledim.Feyyaz'ı daha sonra sevmedim mesela benzer nedenlerle :D
Bu konu bağlanmaz ya bağlamak gerekirse, semt benim beşiktaşlı olmamda hiç bir etki sahibi olmasada, semte gittiğim zaman daha çok hissettim beşiktaşı
şimdi gençler yazacağımız şeyleri az çok diğer postta yazdık, şimdi biraz nacizane beşiktaş jimnastik kulübü sempatizanları/partizanları olarak sizleri beyin jimnastik kulübüne kısa süreliğine bir davet ediyorum, bakın ne dicem;
karışık ve eksik yazıyorum
baba hakkı
kör tuğrul
psikopat ali
takoz recep
kibar feyzo
deli ibrahim
müslüm baba (amaral)
şifo mehmet
vesaire
vesaire
...
şimdi şunu sorucam, bunlar nedir?
beşiktaşın halkın takımı yahut semtin takımı olmasından geçtik,
- lakap kime takılır?
- lakap takabilmek için nasıl bir bağ gerekir?
- kanseri henüz yenmiş siyahi bir topçu havalimanında karşılanırken taraftarla omuz omuza sarhoş naralar atar mı?
- tüm bunlar "hala" hangi takımda olur?
tabi ki zaman belli ölçüde değişti, quaresma'yı herhangi kebapçıda görüp beraber yiyemezsiniz.. toramanla maç ertesi çarşıda karşılaşıp balık halinde balık cinsleri üzerine muhabbet edemezsiniz belki..
fakat bana bir tane samimi bir lakabı olan, kulüple bağı safi kontrat boyutlu olmayan, taraftarla da enseye şaplak ilişkisi olabilen bir renkli kulüp topçusu söyleyin? ben de haftaaşırı deliyle rakı sofrası kurmuyorum tabi ki, fakat en azından karşılıklı telepati anlamında bir ilişki olsun, kastım bu..
beşiktaşlılık bir hissiyattır.
herkesin kendine göre bir beşiktaşlılığı olsa bile, beşiktaşlı olmayan yahut bu takıma en azından göz ucuyla sempati duymayan benim gözümde ruhsuzdur..
Hayatımın ilk 27 yılını İstanbul dışında yaşadım. 5 yıldır da İstanbul'da yaşıyorum. (Her)Günüm Beşiktaş'ı düşünerek geçiyor, bu hep böyle oldu. Nerede yaşarsam yaşıyayım...Metin Tekin'in reklamlarda dediği gibi: "Beşiktaş, AŞKTIR, AŞK!"
Bu arada; "Semt bizim, aşk bizim" içerisindeki semt, hala Sarper'in yazdığı semt mi acaba? Eğer hala öyleyse neden atkılarda, berelerde "Beşiktaş" değil de başka bir isim var?
semt takımı olabilmek için semtin takımı yaşaması kadar takımın da semti yaşaması gerekir.
antrenman tesisleri ümraniye'ye gittiğinden beri o bağ koptu.
fabian ernst'in inönü stadyumuna gidişiyle ankara 19 mayıs stadına gidişi arasında bir fark yok.
inönü stadyumunda rutinliğin rahatlığını hisseder o kadar.
orayı evi olarak görür mü?
futbol takımımızdan hangi oyuncunun beşiktaş semtiyle bağı var?
varsa da ben bilmiyorum.
sadece beşiktaş değil. tüm takımlar böyle izole.
pascal nouma'ya sormuştuk, ümraniye mi fulya mı diye... o da fulyanın harap halde olduğunu ancak taraftar etkileşimi nedeniyle bazen baskı unsuruyla karışık, faydalı olduğunu söylemişti.
ama bunlar geride kaldı.
semt kimliği sadece bir grup taraftar tarafından yaşanır ve hissedilir oldu.
kapalı kombinesi bugünkünün 3 katına çıkar da bugün o tribüne giden adamlar yarın gidemezlerse, başka beşiktaşlılar giderse... o zaman geriye beşiktaş kalmamış diyebilir miyiz?
camianın var oluş biçimini coğrafi gerekçelere dayandırır iseniz, gerçekten o gerekçeler yok olduğunda taraftarınız bence derin bir boşluğa düşer.
bugün beşiktaş semtinde yaşayan orta halli adamın yarın beşiktaş maçına parasının yetebileceği meçhul. aksi yönde de çalışmalar var.
gün gelecek, hatta bugün de öyle, kapalıda, açıkta daha önce görmediğiniz insanlar göreceksiniz.
o insanlara "semt" dışında bir şeyler söylemeniz gerekecek. çünkü gün gelecek o semt bu takımı taşımayacak.
kulübün her attığı adım da bu yönde.
ha eğer "semt takımı" kavramıyla kastedilen başka alt metinler var ise, bilenler anlatsınlar. semt olgusu nedir. birliktelik midir, kardeşlik midir? nedir? beşiktaş semtini tasvir etsinler, bilmeyenler için "semt takımı" şüphesiz coğrafik bir niteleme olarak gelecek.
derini varsa buyursunlar anlatsınlar
33 yaşında biri olarak istanbula hiç gitmedim bjk yi de izmir,manisa,denizliye geldiğinde izleme fırsatı bulduk.ilk hatırladığım bjk li topçular ise şekerbegoviç.sanırım radyoda maç dinlerken aklımda kalan isim.neden bjk liyim bende bilmiyorum ama tüm bjk lilerde kendi çapımda gözlemlediğim özellikler mütevazilik,hırs,pes etmemek yenilgiye baş kaldırmak denebilir.benim gözümde beşiktaş mücadeledir ve gariban insanların tuttuğu bir takımdır.ama yukarıdsa gürcan ulusoyun yazdığı bir olay var.bjk için ilk göz yaşı döktüğüm zaman 8-0 lık maçtır,zaladdır abi.o renkleri renktaşları göztepe ile aynı seviyede gördüğüm zaman ebedi bir mutluluğa kapatmaya razıyım gözlerimi.benim için gerçek beşiktaşlı tarif edilemez bir gs sevgisiyle!!! dolu olan insandır.benim için gerçek beşiktaşlı ali aydın bir gs maçında pancuya iki bedava penaltı attırdıktan sonra o tarif edilemez gs sevgisine!!! rağmen çok çok sevinemyen insandır.benim için gerçek beşiktaşlı seyretmediği dinlemediği bir maçtan sonra fenerin son dakikalarda 1-0 kazandığını duyduğu bir maçtan sonra golü alex in atmış olacağını yüksek yüzdeyle tutturabilendir.benim için gerçek beşiktaşlı eski istanbulsporun gs ile yapacağı maçlardan önce istanbulsporun en az 9 kişi kalacağına ve arife bir penlatı verileceğine .ötünü ortaya koyup iddiaya girebilmek ve kazanabilmektir.
@Basar evet haklısın, o semt şu an o semt değil artık, dediğim gibi semt benim beşiktaşlılığımı hiç etkilemedi ama oraya gittiğim zaman ekstra bi hissiyat oluştu hep bende
Gürcan'ın da dediği ve benim de belirttiğim gibi takım fulya'dayken işler farklıymış, oyuncuları beşiktaş çarşıda görebilirdik belki şu an öyle olsaydı
biraz semt takımı iddiasını şöyle açıklayabilir miyiz bilmiyorum, takımın endüstriyelleşmesinin karşısında duran kalan tek bağ semt, sonuçt tesisler oyuncular hiç biri semtle bir bağlantı içerisinde değil ve düzen eskiden çok farklı, futbol ve beşiktaş romantikleri hala semt söylemini birazda bu yüzden devam ettiriyor olabilir galiba
ama zaten en başından beri istanbul takımlarının hepsi coğrafi unsurlardan sıyrılıp, türkiye'ye, yeri geldi gurbetçi vatandaşlarımıza kadar gitmiştir
ha birde bir soru, almanya'da yaşayan bir türk neden beşiktaş'ı tutar mesela? bu noktada türkiye'de radyo ve televizyonun gelişimi ve futbolun medyada yer almasınıda başından sonuna incelemek gerekiyor sanırım
Bilginin ulaşamadığı yer neredeyse olmadığı için, artık fiziksel anlamda bir semt takımından bahsetmek zaten mümkün değil ama nasıl anfield road'a ya da old trafford'a giden biri o etrafta biraz daha o takımları yaşıyorsa, beşiktaşa giden biride aynı şeyi gözlemleyebilir
Boyle satirbasi tadinda yazayim.
Besiktas'in artik semt takimi karakteri kalmamistir, ya da giderek azalmaktadir, cunku yol budur.
Besiktas, Barcelona gibi, Real Madrid gibi, Manchester gibi bir marka olamaz onumuzdeki 30 yil icinde, Turkiye sartlari ve kulup gecmisi buna musait degil. Evrensel capta iki adet marka olunabilir: 1. Porto, Zenit tarzi: Transferlerle, kulup basarisiyla vs. bir sekilde taninan bir kulup. 2. St. Pauli gibi, Livorno gibi ideolojik taraftar gruplariyla ve daimi sevgiyle taninan bir kulup.
Besiktas'in yolu 1. yoldur su an. Bu surec icerisinde Besiktas taraftarinin "halkin takimi" unvani da, ancak yerel duzeyde raki masasi sohbetlerinde kalir. Besiktas kazanmaya odakli bir takim huviyetindedir neticede.
Besiktas tribununun her zaman bir farkliligi olacaktir tribun liderleri ve surecsel sebepler nedeniyle. Daha fazla Turkiye tipi sosyal demokrat muhteva eder mesela tribun, daha sosyal duyarlilik sahibidir vs. Bu bir kulturdur. Ama bu kulturun baskin kultur olma sansi, son 2-3 yilda azalmaktadir gittikce.
Carsi hakkinda uluslararasi belgeseller falan yapiliyor mesela, ama en fazla "cilgin taraftar grubu" olarak geciyor orada. Huviyet en fazla o.
Ozetle rotamiz sudur: Uluslararasi duzeyde Porto tadinda bir orta-ust ve cekince duyulan; Turkiye sinirlari dahilinde tarihsel olarak addedilmis kulturel ogelerini korudugu kadar koruyabilen ve boyle bir sempati faktoru yaratabilen bir takim.
Artik "semtin takimi", "halkin takimi", "iscinin emekcinin takimi" diyerek yeni taraftar kazandiramazsiniz bu takima, Quaresma ile, Simao ile kazandirirsiniz, ya da Carsi'nin birkac yil daha bu seviyede muhafaza edebilecegi "Cok cilginlar!" rustu ile.
Shelbyl güzel yazmış, ben de daha önce bir postun altında tartışmıştım bir yazar arkadaşla, şu spor kulüplerinin altını herkesin kendine göre doldurup gerçek dünyayı da öyle sanması ne garip..."solcu takım"...yapma ya, futbolcuları alırken komünist parti delegelerinden mi seçiyorlar acaba?
Semt takimi tabiri biraz abartili olabilir ama diger buyuk takimlarda olmayan bir ozellik vurgulanmak istenmis orada. Galatasaray "Mecidiyekoy Spor Kulubu" degildir mesela. Oralarda Besiktas semtindeki havayi sezemezsiniz, Istiklal caddesine cikip Galatasaray Lisesi'nin onune gitseniz yine oyle bir hava yoktur.
Bugun kabul etseniz de etmeseniz de Carsi Besiktas'in kalbidir ve Besiktas semti olmadan Besiktas'in tadi olmaz.
En son Fifa 11 icin bir Carsi belgeseli yapmislardi galiba, orada Alen misafirlere once semti gezdiriyordu, balik pazarinin icinden falan gectiler, sonra Alen onlari Carsi icindeki Aleni isimli kebapcisinda misafir etti. Son olarak da Kazan'da mac seyrettiler (Avni Aker'deki TS maciydi sanirim). Uzun lafi kisasi semtle butunlesmis bir taraftar grubu var karsimizda. Sonucta tribunu yoneten adamlar bunlar.
@Ekrem
Ben de onu diyorum. Alen eskisi kadar aktif mi? Hayir. Olamaz da zaten. Kendisi de dedi bunu kac defa. Bu bir sitem ya da sikayet de degil, kosullar boyle.
Alen'den sonra bayragi kim alacak? Alen'in sirf Ermeni kimligi ile kazandirdigi cesitliligi muhafaza edebilecek miyiz? Yoksa Carsi kendini feshedince ortaya atlayanlar daha mi baskin ses sahibi olacaklar?
Bunlari simdiden cevaplamaya gerek yok da, bu sorularin gecerli sorular oldugunu kabul etmek lazim.
semt takımı mevzusu çok uzun ve karışık bir mesele, yazılabilecek çoğu şey de yazılmış zaten..
yalnız şunu belirtmek istiyorum; bir insan Beşiktaş semtine uzakta da olsa, hayatı boyunca uzak kalacak da olsa, "semt takımı" tabiriyle tanımlanan o Beşiktaşlılık değerlerini özümseyebilir ve özümsediğinde de o semtten olanlardan bir farkı olmaz.. mesele coğrafi denilecek kadar yüzeysel değil yani..
bununla beraber "semt bizim aşk bizim" sözünün de semtten olmayanları dışlayan, egoist bir söz olduğuna katılmıyorum.. öyle bakanlar varsa da çok azdır bence.. o söz; az önce belirttiğim gibi, o semtte hissedilen duyguları dünyanın neresinde olursa olsun hissedebilen herkesi kapsıyor diye düşünüyorum..
elbette herkes aynı duygularla Beşiktaşlı olacak değil, adamın biri Guti veya İverson transfer edildi diye Beşiktaş'ı tutmaya karar verebilir, bu durumda itiraz mı edeceğiz? :) (zaten bu transferlerdeki amaç da dünyadaki tanınırlıkla beraber taraftar sayısındaki artışı sağlamaktır..)
ama işte o semt duygusunu küçümsememek gerek, emin olun İngiltere'de yaşayan bir Beşiktaşlı da fiziksel olarak olmasa da ruhen bizlerle birlikte semtte birasını içiyor, ağaçlı yoldan stada yürüyor.. ben bundan eminim...
@shelbyl
bir de senin soruna kendimce cevap vermek istedim.. evet Alen abi eskisi kadar aktif değil ve bir daha da olmayabilir, ama artık Beşiktaş tribünü ve Çarşı denen grup duruşunu tüm dünyaya belli etmiştir, bu saatten sonra -ideolojik bakımdan veya farklı yönlerden- öyle kolay kolay döndürülemez.. o bakımdan şahsen içim rahat yani..
Çarşı'nın feshi döneminde meydanı boş bulanlar da bunu iyi biliyorlar bence.. Beşiktaş tribününü asla reislik taslayacakları bir bölge haline getiremeyecekler, yeni açıkta falan bile öyleleriyle taşak geçiyorlar :)
Beşiktaş tribününde reis tabiri ancak geyik yapmak için "reyis" olarak kullanılır :)
"artik "semtin takimi", "halkin takimi", "iscinin emekcinin takimi" diyerek yeni taraftar kazandiramazsiniz bu takima, Quaresma ile, Simao ile kazandirirsiniz, ya da Carsi'nin birkac yil daha bu seviyede muhafaza edebilecegi "Cok cilginlar!" rustu ile."
mesele bundan daha güzel anlatılamazdı, klavyene sağlık.
bence carlito olayı özetlemiş..
fazla filozofi patlatmaya da gerek yok bence bu konu üzerinde..
görünen köy kılavuz istemiyor..
beşiktaş'ta bir fark var..
iyi bir fark..
Ernst sözleşmesini uzatmış sanırım 2014'e kadar.
@tearkan
yeni yılın en güzel haberi doğruysa
Sport Bild'in dediği bu. İmza bugün kampta atılmış yazdıklarına göre.