30 Ocak 2011 Pazar
Maç Yazısı: İBB - Beşiktaş
Bu sefer olmadı. Elbet gün gelecek ve biz puan kaybedecektik, ama bunun zaten belalımız olan İBB'ye, gene belalımız olan Olimpiyat'ta olması daha da sinir etti. Amerikan sporlarında her şeyin istatistiğini çıkarırlar, işte "Son 20 senede 68. maçlarını kaybeden takımların hiçbiri play-offlarda final oynayamadı" falan gibi; bizim de istatistiğimiz bu: İBB'yi yenemediğimiz hiçbir sene şampiyon olamıyoruz. Onu ters çevirme fırsatı da ayağımıza gelmişti, ama bir oraa bir buraya gitti ve yazı dediğimiz maç tura geldi.
Kısım I: Niye Olmadı?
Öncelikle gözüken, Beşiktaş'ın, geride bıraktığımız 3 maçta olduğu gibi bunaltıcı baskı oluşturamamasıydı. Eğer elimizde 3 defa başarılı olup 4.de olmayan bir olgu varsa, nelerin değiştiğine bakmalı ve de o bağlamda bir nedensellik aramalıyız:
1. Bekler: Beşiktaş bu maça zarureten iki bekini de değiştirerek başladı. İsmail (sakatlık) ve Hilbert (kart cezası), Beşiktaş'ın hücum planının olmazsa olmazları idi ikinci yarı itibariyle, ve de onların olmadığı zaman bir aksaklık beklemek o yüzden normal. Peki fark nerede oluşuyor? İbrahim Üzülmez, ne olursa olsun, defansif kafası daha fazla çalışan, ortalarının isabeti düşük olan, futbol aklından çok futbol ciğerine güvenen bir oyuncu. Ekrem ise uzun süreli sakatlıktan yeni çıktı, ve her ne kadar dikine gidiş gelişleri iyi yapsa da en azından Quaresma ile daha önce oynamadığı için uyum temelli pozisyon alma sıkıntılarını yaşadı. Maçı izlerken "Şu an Hilbert olsa ne yapardı?" sorusunu sordum kendime, ve kafamda slaytları üst üste bindirince tutarsızlıklar oluştu. (Gene de Ekrem'in şut çekme inisiyatifini Hilbert'e de uyarlanabilir bir artı düşünce olarak kenara koyalım.)
2. Yorgunluk: Bu çok klişe duyuluyor, farkındayım. Adettendir puan kaybında hemen olayı yorgunluğa bağlamak. Ama bu akşam cidden yorgunluk vardı. Guti, özellikle de o faul olmayan sertlikler ve aksiliklerden sonra 25. dakika itibariyle pıstı kaldı. Quaresma, 10. dakikadan itibaren istikrarlı bir şekilde aşağı doğru kayan bir form grafiği gösterdi (Gerçi bunu yorgunluğa bağlamak doğru olmayabilir zira Quaresma'nın top kayıpları Simao sonrası daha çok göze batmaya başladı). Bu iki ismin aynı anda verimsizleşmesi, Beşiktaş'ın organizasyonunun da derin yara alması demek.
3. İBB'nin dinamik savunması: Geçen haftaki maçı yorumlarken, Aurelio - Guti'nin Aurelio - Ernst'e avantajından bahsetmiştim. Takım beklerin de katkısıyla baskı yapınca dönen topları toparlıyor, rakip takımı geriye doğru itiyoruz. Bunun sonucunda Guti ortasahada oyunu yönlendirmek için fazla alan buluyor. Bir nispeten zayıf takımın "Guti'nin başına adam dikme" şansı kalmıyor Guti 10 numara tadında oynamadığı için.
Fakat bu maç o avantaj kayboldu. Beklerin baskısı gelmedi, Guti yoruldu derken İBB de hakkı verilmesi gereken bir savunma yaptı. Dörtlü defans, ceza alanı ile önündeki 10 metre arasında blok halinde gitti geldi ve o alanı mümkün olduğunca korumaya çalıştılar. Önündeki ikiliden, özellikle Holmen, Aurelio ve Guti'ye alışık olduklarından daha önde basma şansı buldular. Biz topu kanada aktardığımızda da efektif bir şekilde adam değiştirdiler. Elimde görseller yok, ama eğer Noat benimle hemfikirse bu konuya değinir zaten ayrıntısıyla.
Kısım II: Oyuncu Bazlı Notlar
Quaresma: İkinci yarı oyuna Nobre'nin yerine Fernandes'in girmesiyle kendisini sahte 9'a yakınsayan bir rolde gördük. İkinci yarı olağandışı koşullarda oynandığı için bir gösterge olarak kabul edilemez belki, lakin ben kendisinin bu roldeki performansını beğenmedim. Ha, ilk yarıdaki rolünde kalsaydı da aynı olacaktı belki durum, ama şunu diyebiliriz: İleride düşünülebilecek bir alternatif olarak ümit vermedi bu deneme.
Cenk: Daha önce "Beşiktaş'ın üç kalecisi var, üçünün de yan top sıkıntısı var." tespitinde bulunmuştum. Cenk, üçünün arasında kötünün iyisi, ve gene diğer iki alternatife kıyasla daha genç ve öğrenebilir durumda olduğundan kesinlikle daha önde. Gene bu üç kalecimizin üçünün de en iyi olduğu şey karşı karşıya ve cephe pozisyonları. Ama gene burada da Cenk, cezasahası hakimiyetinin de ötesinde, 30 metrelik alandaki hakimiyeti ile diğer iki alternatife ağır basmakta.
Diyeceğim şu: Eleştiriler olabilir, ama Cenk bu takımın kaledeki 1. seçeneğidir, olmalıdır.
Bir de üç kalecinin de cephede süper ama yan toplarda zayıf olmasını, eski kaleci antrenörümüz Zafer ile ilişkilendirebilir miyiz, yakın zamandaki bu değişikliğin motivasyon kaynağı bu mudur, o da soru olarak kenarda dursun.
Toraman: Benim ideal stoper ikilisi anlayışım şudur: Bir esas oğlan ve bir yancı. Toraman ideal bir yancıdır, Zapo, Baki, Cam vs. de yancıydı (Cam gerçi farklı bir statüde)l. Ferrari ve Sivok ise esas oğlandır. Servet yancıdır, Meira esas oğlandır. Lugano esas oğlan, yanına gelen her stoper ise yancıdır... Bu liste böyle gider.
Eğer bu oyuncular rollerinden feragat etmek zorunda kalırlar, ya da boyundan büyük işler yapmaya kalkarlarsa o noktada patlarlar.
Bu teori ışığında bugün Toraman'ın son üç maça kıyasla çok daha iyi bir oyun oynadığını söyleyebiliriz. Bu da defansı ileride şekillendirirken üzerinde durmamız gereken bir nokta sanırım, uyku kaçırıcı cinsten.
Kısım III: Schuster'in Yolu
Bu maçtan sonra Schuster çok farklı açılardan eleştirilecektir muhtemelen. Lakin benim için geçerli bir tek açı var, o da oyuna sonradan müdahalelerde geç kalması. Hani bu ilk defa olan bir şey de değil, o yüzden bunu söyleme hakkımı kendimde görüyorum. Guti'nin yorgunluğu/bezginliği ve Quaresma'nın performansı ortadayken; Simao'nun oyundan alınması ve de Guti'nin uzun bir süre oyunda tutulması bence eksi puan olarak haneye yazılacaktır.
Yalnız Schuster'in, maç 1-1 iken beraberliği değil galibiyeti düşünmesini kesinlikle yadırgamam, ve hatta takdir ederim. Beşiktaş'ın artık 1 puan ile şampiyonluğu kaçırma durumu yok, ya hep ya hiç.
Geride bıraktığımız üç haftada Schuster bir yol tutturmuş ve puanları toplamıştı. Bu maçın başında hafif aksayan o yol, ilk yarının sonunda tepetaklak oldu. Şimdi Schuster'in bir sınavı daha var, o da o klişe "B planı"nı ortaya koymak.
Kısım IV: Özet Geç Lan!
"Şu İBB maçını da atlatırsak ve Trabzon da puan kaybederse ne güzel hayal kurarız" diyordum 3 hafta önce, o durum gerçekleşmedi. Hem lanet sürdü, hem de bu maçın daha kötü sonuçları da olabileceği ihtimali var. Aurelio ve Schuster ceza alabilir, Guti sakatlanabilir, bir sonraki hafta Ersan'ın yokluğunda önümüzde net bir "Hilbert mi Sivok mu?" sorusu duruyor... Necip ve Ernst de denkleme dahil olacaklar artık, yani Schuster'in "Ben 5 yabancıyla başlarım kafayı yormam hocam" felsefesi suya düştü.
Bir dahaki hafta ayrı bir heyecan olacak. Ama Ersan ve Hilbert'siz defans dörtlüsü beni şaşırtmayarak bekleneni veremedi, Ersan'ın sakatlığına karşı nasıl bir eylem panı içinde olmamız gerektiğini düşünmemiz lazım. In Adali We Trust.
Kısım I: Niye Olmadı?
Öncelikle gözüken, Beşiktaş'ın, geride bıraktığımız 3 maçta olduğu gibi bunaltıcı baskı oluşturamamasıydı. Eğer elimizde 3 defa başarılı olup 4.de olmayan bir olgu varsa, nelerin değiştiğine bakmalı ve de o bağlamda bir nedensellik aramalıyız:
1. Bekler: Beşiktaş bu maça zarureten iki bekini de değiştirerek başladı. İsmail (sakatlık) ve Hilbert (kart cezası), Beşiktaş'ın hücum planının olmazsa olmazları idi ikinci yarı itibariyle, ve de onların olmadığı zaman bir aksaklık beklemek o yüzden normal. Peki fark nerede oluşuyor? İbrahim Üzülmez, ne olursa olsun, defansif kafası daha fazla çalışan, ortalarının isabeti düşük olan, futbol aklından çok futbol ciğerine güvenen bir oyuncu. Ekrem ise uzun süreli sakatlıktan yeni çıktı, ve her ne kadar dikine gidiş gelişleri iyi yapsa da en azından Quaresma ile daha önce oynamadığı için uyum temelli pozisyon alma sıkıntılarını yaşadı. Maçı izlerken "Şu an Hilbert olsa ne yapardı?" sorusunu sordum kendime, ve kafamda slaytları üst üste bindirince tutarsızlıklar oluştu. (Gene de Ekrem'in şut çekme inisiyatifini Hilbert'e de uyarlanabilir bir artı düşünce olarak kenara koyalım.)
2. Yorgunluk: Bu çok klişe duyuluyor, farkındayım. Adettendir puan kaybında hemen olayı yorgunluğa bağlamak. Ama bu akşam cidden yorgunluk vardı. Guti, özellikle de o faul olmayan sertlikler ve aksiliklerden sonra 25. dakika itibariyle pıstı kaldı. Quaresma, 10. dakikadan itibaren istikrarlı bir şekilde aşağı doğru kayan bir form grafiği gösterdi (Gerçi bunu yorgunluğa bağlamak doğru olmayabilir zira Quaresma'nın top kayıpları Simao sonrası daha çok göze batmaya başladı). Bu iki ismin aynı anda verimsizleşmesi, Beşiktaş'ın organizasyonunun da derin yara alması demek.
3. İBB'nin dinamik savunması: Geçen haftaki maçı yorumlarken, Aurelio - Guti'nin Aurelio - Ernst'e avantajından bahsetmiştim. Takım beklerin de katkısıyla baskı yapınca dönen topları toparlıyor, rakip takımı geriye doğru itiyoruz. Bunun sonucunda Guti ortasahada oyunu yönlendirmek için fazla alan buluyor. Bir nispeten zayıf takımın "Guti'nin başına adam dikme" şansı kalmıyor Guti 10 numara tadında oynamadığı için.
Fakat bu maç o avantaj kayboldu. Beklerin baskısı gelmedi, Guti yoruldu derken İBB de hakkı verilmesi gereken bir savunma yaptı. Dörtlü defans, ceza alanı ile önündeki 10 metre arasında blok halinde gitti geldi ve o alanı mümkün olduğunca korumaya çalıştılar. Önündeki ikiliden, özellikle Holmen, Aurelio ve Guti'ye alışık olduklarından daha önde basma şansı buldular. Biz topu kanada aktardığımızda da efektif bir şekilde adam değiştirdiler. Elimde görseller yok, ama eğer Noat benimle hemfikirse bu konuya değinir zaten ayrıntısıyla.
Kısım II: Oyuncu Bazlı Notlar
Quaresma: İkinci yarı oyuna Nobre'nin yerine Fernandes'in girmesiyle kendisini sahte 9'a yakınsayan bir rolde gördük. İkinci yarı olağandışı koşullarda oynandığı için bir gösterge olarak kabul edilemez belki, lakin ben kendisinin bu roldeki performansını beğenmedim. Ha, ilk yarıdaki rolünde kalsaydı da aynı olacaktı belki durum, ama şunu diyebiliriz: İleride düşünülebilecek bir alternatif olarak ümit vermedi bu deneme.
Cenk: Daha önce "Beşiktaş'ın üç kalecisi var, üçünün de yan top sıkıntısı var." tespitinde bulunmuştum. Cenk, üçünün arasında kötünün iyisi, ve gene diğer iki alternatife kıyasla daha genç ve öğrenebilir durumda olduğundan kesinlikle daha önde. Gene bu üç kalecimizin üçünün de en iyi olduğu şey karşı karşıya ve cephe pozisyonları. Ama gene burada da Cenk, cezasahası hakimiyetinin de ötesinde, 30 metrelik alandaki hakimiyeti ile diğer iki alternatife ağır basmakta.
Diyeceğim şu: Eleştiriler olabilir, ama Cenk bu takımın kaledeki 1. seçeneğidir, olmalıdır.
Bir de üç kalecinin de cephede süper ama yan toplarda zayıf olmasını, eski kaleci antrenörümüz Zafer ile ilişkilendirebilir miyiz, yakın zamandaki bu değişikliğin motivasyon kaynağı bu mudur, o da soru olarak kenarda dursun.
Toraman: Benim ideal stoper ikilisi anlayışım şudur: Bir esas oğlan ve bir yancı. Toraman ideal bir yancıdır, Zapo, Baki, Cam vs. de yancıydı (Cam gerçi farklı bir statüde)l. Ferrari ve Sivok ise esas oğlandır. Servet yancıdır, Meira esas oğlandır. Lugano esas oğlan, yanına gelen her stoper ise yancıdır... Bu liste böyle gider.
Eğer bu oyuncular rollerinden feragat etmek zorunda kalırlar, ya da boyundan büyük işler yapmaya kalkarlarsa o noktada patlarlar.
Bu teori ışığında bugün Toraman'ın son üç maça kıyasla çok daha iyi bir oyun oynadığını söyleyebiliriz. Bu da defansı ileride şekillendirirken üzerinde durmamız gereken bir nokta sanırım, uyku kaçırıcı cinsten.
Kısım III: Schuster'in Yolu
Bu maçtan sonra Schuster çok farklı açılardan eleştirilecektir muhtemelen. Lakin benim için geçerli bir tek açı var, o da oyuna sonradan müdahalelerde geç kalması. Hani bu ilk defa olan bir şey de değil, o yüzden bunu söyleme hakkımı kendimde görüyorum. Guti'nin yorgunluğu/bezginliği ve Quaresma'nın performansı ortadayken; Simao'nun oyundan alınması ve de Guti'nin uzun bir süre oyunda tutulması bence eksi puan olarak haneye yazılacaktır.
Yalnız Schuster'in, maç 1-1 iken beraberliği değil galibiyeti düşünmesini kesinlikle yadırgamam, ve hatta takdir ederim. Beşiktaş'ın artık 1 puan ile şampiyonluğu kaçırma durumu yok, ya hep ya hiç.
Geride bıraktığımız üç haftada Schuster bir yol tutturmuş ve puanları toplamıştı. Bu maçın başında hafif aksayan o yol, ilk yarının sonunda tepetaklak oldu. Şimdi Schuster'in bir sınavı daha var, o da o klişe "B planı"nı ortaya koymak.
Kısım IV: Özet Geç Lan!
"Şu İBB maçını da atlatırsak ve Trabzon da puan kaybederse ne güzel hayal kurarız" diyordum 3 hafta önce, o durum gerçekleşmedi. Hem lanet sürdü, hem de bu maçın daha kötü sonuçları da olabileceği ihtimali var. Aurelio ve Schuster ceza alabilir, Guti sakatlanabilir, bir sonraki hafta Ersan'ın yokluğunda önümüzde net bir "Hilbert mi Sivok mu?" sorusu duruyor... Necip ve Ernst de denkleme dahil olacaklar artık, yani Schuster'in "Ben 5 yabancıyla başlarım kafayı yormam hocam" felsefesi suya düştü.
Bir dahaki hafta ayrı bir heyecan olacak. Ama Ersan ve Hilbert'siz defans dörtlüsü beni şaşırtmayarak bekleneni veremedi, Ersan'ın sakatlığına karşı nasıl bir eylem panı içinde olmamız gerektiğini düşünmemiz lazım. In Adali We Trust.
Sonsöz: Bir İBB maçında İskender/İbrahim Akın gol atmasın, bir İBB maçı farklı gelişsin yahu, yeter.
Not: Fotoğraflar NTVSpor'dan alınmıştır.
Etiketler:maç yazısı,semioticus,Shelbyl
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
DERBİ POZİSYON ANALİZLERİ - 1- 0:24 saniye! Gatasaray'ın ilk etkili atağı. Burada en büyük hata *Jailson'un partneri Serdar Aziz'e gereksiz yakınlığı oldu.* Seri burada muhteşem bi...4 yıl önce
-
Feda, Sefa, Farklı Olsun bu Defa - Beşiktaş'ın son dönemini iki ana çizgi olarak ikiye ayırmak mümkün. 1- Yıldırım Demirören dönemi 2- Fikret Orman dönemi. Ben Yıldırım Demirören dönemini te...5 yıl önce
-
Bir Sağ Bek, Üç Mevki: Aaron Wan-Bissaka - Premier Lig geçtiğimiz hafta başladı. Hem takım hem de oyuncu bazında her sezon yeni bir hikaye demek. Galiba geçtiğimiz sezon hiç de fena bir görüntü verm...6 yıl önce
-
Duhuliye - Duhuliye'den 5 ay önce haberim oldu. O da bu fotoğraf sayesinde. Bunca zamandır nasıl hiç duymamışım derken, etrafımdaki çoğu Beşiktaşlının da bilmediğ...7 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...9 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadele...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...10 yıl önce
-
Manchester United - Burnley maçı - Manchester'ın ligin yeni takımı Burnley deplasmanında galibiyet alması bekleniyordu ama yine olmadı. Geride kalan 3 haftada takım henüz galibiyet görem...10 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...10 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189511 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...11 yıl önce
-
Hiç Unutmadığım... - 17 sene önce bugün tek bir imzanın milyonlarca insanı bu kadar etkileyebileceğini tahmin edemezsiniz. O adam hakkında bir sürü yazı yazdım, hala okuyan ...11 yıl önce
-
-
28 Yorum:
Bu arada yazinin akisina eklemedim ama soyleyeyim: Fernandes bende hala daha olumlu/olumsuz bir intiba birakamadi. Kendisi hakkinda ne dusunmem gerektigini bilmiyorum.
nobre ile sıkıntılı dakikalar..
İbb'nin başka hücum organizasyonu olmamasından bıktım.Sürekli aynı hücum başka hiç birşey yok.Arkada yat kontraya çık bune oyunu kirletmekten başka bişey değil.Sonrada 60ların futbolu denince kızıyolar
Onlar oyle abicim, oyle oldugunu biliyoruz zaten. Madem oyle yapiyorlar, sende yaslan arkana, bos alan birakma, hucumda kalitenle 0-1'e bagla isi FB'nin yaptigi gibi. Sen adamlarin ekmegine yag suruyorsun, sonra da sikayet ediyorsun, oyle olmuyor bence....
Ben de mactaydim ve gorunen kaleci hatasi olmasaydi 100 yil gol yemeyecegimizdi. 2. gol olcu degildir. deplasmanda ozellikle kalecin risk almayacak. o topu yumruklamasi gerekirdi. 15. macinda bu hatayi yapmamaliydi. bu macin suclusu cenk ve aurelio'dur.. schuster de kenarda uyudukca uyudu... ekrem 70'te bitti ama oynamaya devam etti... onun tarafindan 3 tane poisyon yedik sonuncusu da gol oldu zaten...
Bence de defans oyuncuları asli görevleri olan savunmada iyiydi, İBB'nin bizim hatamıla ilk golü atması maçı onlara getirdi. Shelbyl'in de dediği gibi iki bekimiz hücum anlamında yetersiz kaldı ve bu da alabileceğimiz maçı elimizden kaçırmamıza yol açtı. İso-Hilbert olsaydı geriye düşsek de maçı alırdık zannımca
O son ortayı ekrem doğru düzgün yapsa kontra yemeyecektik, yenilmeyecektik de. Maç boyunca sıfır katkı, hatta zarar. Ekrem ile Simao, Guti aynı kadrodaysa bir sıkıntı olduğu bellidir zaten. İBB'ye her sene yeniliyoruz, Messi ile Ronaldo'yu şu takım koysak yine yeniliriz yine puan kaybederiz.
O begenmedigimiz M.Denizli doneminde ligde 2 kere yenip 1 kere deplasmanda berabere kalmistik.....
Schuster'in bu maç için özellikle savunulacak tarafı yok; ama yine bağlamayın şu Denizli, Tigana muhabbetlerine. Korkuyorum Gordon Milne dönemine kadar uzanacak bu iş. Schuster'i sadece Schuster özelinde eleştirmeyi denesek nasıl olur? Sanki Denizli'yle ikisi arasında bir seçim yapılmış gibi yaklaşılıyor olaya.
Cenk'in tecrübesizliği mi dersin, fazla kendine güveni mi dersin artık; ama öyle gelen bir topu alıp da dengeli bir şekilde yere düşebilmek için Cech olmak lazım. Hem boy, hem de tecrübe bakımından. Öyle yanlamasına geldiğin, yere düşüşünü kontrol edemeyeceğinin belli olduğu pozisyonda yumruklayacaksın başka alternatifin yok. Rüştü çıkar boyu yetmez, Hakan çıkıp çıkmayacağına karar veremezi Cenk de çıkınca ne yapacağını kestiremez.
Belediye'ye de diyecek bir şey yok zaten. Mal bulmuş mağribi gibi saldırdılar her topa. Madem böyle oynayabiliyordun beş haftadır niye yeniliyorsun?
İkinci golü de üstüme alıyorum bu arada. İskender girdiğinde aha bu yine atacak bize dedim arkadaşa, hay demez olaydım.
şuster ders almıştır dedim ilk yarıdaki maçtan ama almamış maalesef.
ibb 60'ların değil 30'ların futbolunu oynadı.
bir de belediye-çukur "alın"yazısı. bjk "alın"dı gibi esprilerden kurtulmak için bu maç kaybedilmemeliydi.
ismail-ersan...
iki formda oyuncunun kaybı takımın hücum mekanizmasını bozdu. ersan'ın defans yapmak kadar top dağıtma özelliği de var.
son olarak üzülmez'i hiç sevmedim, sevmeyeceğim. bilmem kaç beygir gücüne sahip motoru varmış, kafaya tekme uzatmışmış... bunlar vasat oyuncuyu yüceltmek ama daha çok kişisel taraftarlık duygumuzu tatmin etmek için yaptığımız refleksler.
guti 2. yarıları çıkaramıyor; dakika 1 den itibaren her yanına darbe alan bir adamın ne hevesi kalır ne de gücü. "acaba ne zaman bir yerim kırılacak" diye paranoyalara kapılır.
ekrem sağ kanat için palyatif bir çözüm. yerleşemez oraya.
evet, katılıyorum toraman da yancıdır. ama asil üye sivok olursa
ernst'i iyice unutmak gerek. yerli stoper konusu kapandı sanırım.
ernst hakkaten unutuldu bu arada. bu takımın en önemli dişlisiyken çok fazla dinlenmedi mi?
bu maçın en büyük suçlusu m.aurelio niye unutuluyor beylerrr :)
Bu arada Trabzon hem dayak hem de gol yemeye devam ediyor
maçtan döndüğümden beri battaniye altındayım, sıcak çorba üstüne çay içtim, anca çözüldü buzlarım.
tribünde 2 şey beni çıldırttı:
1) ekrem dağ: bir adam 10 pozisyonun 9'unda kendi bölgesinden gelen adamı kaçırır mı? kaçırırmış demek ki. itiraf etmeliyim ki son 2 senede beşiktaş'ta o bölgede oynamış olan adamlardan (ekrem dağ, ibrahim kaş, erhan güven, rıdvan şimşek...) en iyisi açık ara hilbert'miş. bugün bunu daha net gördüm. kendisinden ilk ibb maçından sonra söylediğim sözler için özür diliyorum.
2) olimpiyat stadının o sahaya dürbünle bakılan tribünlerinden bile özellikle 60'dan sonra yorgunluktan ölen guti'nin dışarda gezdirdiği dili görünüyordu ama sağolsun schuster dayı 2. değişikliği yapmak için 84'e kadar bekledi. 1-1'den sonra tribündeki herkes ama herkes guti-ernst değişikliği için dakika saymaya başladı, bir türlü gelmedi. aynı naneyi ilk ibb maçında da yemişti schuster. ilk devre boyu sürünen delgado ve tabata'yla ikinci yarıya başlamış, ancak geriye düştükten sonra oyuncu değişikliği aklına gelmişti. hesabı nedir bilmiyorum ama özellikle takım 10 kişi oynarken bu kadar geç değişiklik yapmasını algılayamıyorum. doğal olarak takımdaki her oyuncu böyle bir durumda normalden daha fazla yoruluyor. hele hele guti gibi artık yaşını almış, normalde bile orta sahada defansif rolü kolay kolay üstlenemeyen bir adam daha da yoruluyor.
diğer oyunculara gelince: bence bugün beşiktaş adına sahanın en iyilerinden biri almeida'ydı. fernandez'i de gayet beğendim. yalnız quaresma her maç daha da gözüme batıyor. oyunun temaşa yönünden daha çok keyif alan bir adam olduğu aşikar ama hakikaten takıma zarar veren bir boyutta bencilliği. sürekli 2-3 kişinin arasına girmesi, uçan kuşa çalım atmaya çalışması bir yana, bugün ilk yarıda bir pozisyonda artık sahaya inip patlatacaktım 2 tane. ceza sahası içinde tam 4 beşiktaşlı top beklerken, orta yapmayıp topu eveledi, geceledi ve en sonunda kaleye saçma bir şut çekti. geçen gün shelbyl'e de dediğim gibi, adamın bir pozisyonda 3-4 tercihi varsa ve bunlardan biri çalım atmaksa, bu opsiyonlar içinde en kötüsü o olsa bile, quaresma onu yapıyor. yeteneğini kimse sorgulamıyor ama zidane tüm o opsiyonları yarım milisaniye içinde düşünüp en doğrusunu seçtiği için zidane oluyor, quaresma da hep aynı tercihi yaptığı için beşiktaş'ta oynuyor.
lan bir de yazmayı unutmuşum; lütfen ernst'in bacağı falan kopmadıysa oynasın. nokta.
*fernandes tek ön libero olamaz, 4-3-3 deki ortadaki 3 lerden biri olur.
*hilbert-ismail iki beki, üzülmez-ekrem ikilisi yanında carlos-cafu gibi oluyormus da haberimiz yokmus.
*üzülmez bıraksın artık yeter
Ekrem mi suçlu onu oynatan mı ? 4 aydır ayağına top değmemiş adamı hazır olmadan oynatırsan şamar oğlanı olur tabi.Fizik gücünün yetersiz olduğu o kadar belliydi ki son 15 dakika yanındaki topa bile müdahele etmekten aciz duruma düştü.Acıdım resmen adama.Ekrem'e sallarken 2 kez düşünün.
Bundan önceki yorumumda da belirtmiştim. Bu maç kesinlikle Marco ve Gutinin maçı değildi. Nitekim kırmızı karttan sonra Fernandes tek başına bile olsa topladı orta sahayı. Oysa Fabian ile beraber başlasa ilk yarı boyunca İBB yorulurdu. İkinci devre Guti ile yorulmuş İBB orta sahası ile daha kolay baş edilebilirdi. Bazı takımların kimliğidir fizik mücadele. Onların dilinden oynanmazsa ve yıpratılmazlarsa biz yıpranırız. Fabian ve Fernandes bunu rahatlıkla yaparlardı laf aramızda oyun kuruculuk işini Fabian bile yapabilirdi. Yine bundan önce dediğim gibi İsmail bu takımın banko oyuncusudur. Resmen o oynadığı zaman Beşiktaş soldan çağlıyor. Aynı şey Hilbert için de geçerli. Yabancı kuralı denen ibibik kuralı getirenin aklına da köpek işesin ne diyim.
Her maç aynı kadroyla çıkamayız ki bazı maçlar çok nev-i şahsına münhasır oluyor. Diğer rakiplerimizden bir cacık olmaz. Bize göre lise takımı gibiler (Fener - TS maçını da izliyorum bir yandan) Bu takım çok sık maç yapacağı için hemen oturacaktır. Ki ben 10 kişilk futbolu da beğendim.
Eksiler ise.
Schuster'in Marco'lu tek önlibero seçimi
Q7 ve Cenkin müthiş formsuzluğu. Manisa maçından bu yana ikisi de berbat top oynuyorlar.
Marco ve Gutinin 60 dklık performansı
Atınç veya Furkanı hiç izlemedim ama yerli bir stoperin bu takıma kazandırılması.
Geleceğe dönük izlenmim ise bu takım İsmail, Hilbert (veya ayarında bir sağ bek mesela Maicon :p),Ersan ve Fernandes temeline kurularak oluşturulması
Varsın bu sene şampiyon olunmasın, bu düşünce yapısı Beşiktaş'ı çok büyük takım yapar.
Uzun zamandir konusuyoruz, kimse Ridvan demedi? Ridvan'a ne olmustu sahi? Ha evet, genclere onem veren, bugun mesela Ismail, A.Kucik ve Necip'i banko oynatan hocamiz hazir gormedigi icin kadro disi birakmisti sahi. Dogru yapmis, zaten Ekrem cok hazir oldugunu gosterdi.
ovvvv. ironiye gel. fevkaladenin de fevkinde gerçekten.
aurelio'nun kırmızı kartıyla ilk 11 oynayabilecek yerli sayısı da azaldı. orayı da yabancıyla (ernst veya fernandes) defans hattında da sivok veya ferrari oynayacak olması kadro seçiminde sıkıntı yaratacak yine.
bu maçta hilbertin alternatifsiz olduğunu anladık. eğer o oynarsa, guti-almeida-q7-simao dörtlüsünden birinden ödün vermesi gerekiyor.
Cenk
Ekrem Toraman Sivok Ismail
Ernst Necip
Quaresma Guti Simao
Almeida
Cozumler bitmez, kadromuz oldukca zengin. Nobre oynar Almeida oturur, Guti kulubeden girer Hilbert oynar, kim ne derse desin cok iyi ve alternatifli bir kadromuz eksiklere ragmen bile hala var.
Bu seneki en korktuğum maçtı ve malesef kaybettik :( Geçen hafta blogda Ekrem - Hilbert tartışmaları yaşanmıştı, sanırım artık o tartışma sonuçlandı. Üzülmez berbat oynadı, Ekrem de ondan aşağı kalır değildi.
Cenk hatasına rağmen süper toplar çıkardı, son golde yapacak bişey yoktu. Guti Mehmet A. nun da yokluğunda oyundan erken düştü. Q7 de bugün ilk 10 dk dışında ortalarda gözükmed. Hocanın oyunu 87 dk seyretmesi ve oyundan Guti dururken simao yu çıkarması ise diğer bir sorun. Maçtan sonra hakemi suçlamaını anlayabiliyorum da İBB yi suçlamasını anlayamıyorum. İBB hep bu, sezonun ilk maçında da buydu 3-4 sene önce de buydu. Adamlara 5 atıp gönderecektik, öyle cevap verilirdi yapamadık. ilk 30 dk da 1 ya da 2 gol bulmazsak zaten sezonun geri kalanın da da sıkınt yaşayacağız gibi.
yanlış kadro doğal sonuç...
Sakin kafayla maci tekrar gozden gecirince, Aurelio atilmasaydi kaybetmezdik diye dusunuyorum. Ilk yari kullandigimiz 10 kornerden en az 1 gol cikarmamiz gerekirdi. Yoksa Nobre'yi niye oynatiyoruz ki? Ilk yarim saat golu bulabilseydik hersey farkli gelisirdi.
Ama yine de Olimpiyat Stadi'na Ernst ile cikacaksin arkadas... IBB gibi takimlara orta sahayi birakmayacaksin.
Zaten beklerin eksikken Buca, Trabzon maclarindaki oyunu oynayamayacagin belli. O zaman B planini sok devreye iste, illa puan kaybetmek mi gerekiyor...
Ilk yari Aurelio-Ernst-Guti orta sahasiyla baslarsin, ikinci yari Guti oyundan dustugu zaman Fernendes'i sokup diri kalirsin.
Ilk yarim saat golu bulabilseydik hersey farkli gelisirdi.
Kilit cumle bu iste, boyle futbol mu olur? Ilk yarim saatte golu attik attik, yoksa battik! Boyle bir takim mi olur, anlayis mi olur?
Hadi baskili basla, savunmayi cikart falan tamam da en azindan orta sahayi uc adamla tut ve kontrolu eline al, biraz pas yapip rakibin direncini kir. Bizim oynadigimiz sey hucum futbolu falan degil, herkesin deli danalar gibi kostugu ve sonra tukendigi kaos futbolu. Bizimle ayni sekilde oynadigi iddia edilen Barcelona orta alani 3 adamla tutuyor, ki onlarin hucum gucu artik Nirvana'ya ulasmis durumda, onlar bilmez mi onlibero+Xavi ile oynayip 4 forvetle saldirmayi, deli danalar gibi pres yapip bastirmayi?
Cekirge 1 mac sicradi, 2 mac sicradi, 3.de olmadi iste. Besiktas bu kadrosuyla Trabzon'un yedek takimini, Buca'yi, Belediye'yi cok rahat kontrollu bir oyunla yenmesi lazim. Trabzon'un yedek takimini bile ite kaka yeniyorsa bir sorun var demektir.
Schuster duzelecektir. Sezon basinda da Delgado'nun onlibero oldugu, Erhan Guven ve Hakan Arikan'in ilk 11 oyuncusu oldugu maclari cokca seyrettik, sonradan dogrulari bulduk. Yine bulacagiz, ama bu arada olan yine bize olacak, olan puan kayiplarinin ustune anca bir bardak soguk su iceriz. Sirf IBB macindaki sacmaliklardan dolayi 6 puan gitti, o 6 puani almis olsak su an en buyuk favoriyiz.
Bana kalırsa Sivok da yancı bir stoper. Toraman 2 maçtır iyi oynuyor şaşırtıcı bir şekilde.
İbrahim Üzülmez için tespit mükemmel. O "mücadeleci" oyun bile affettiremiyor kendini.
Schuster bana göre değişikliklerde gecikti ve eksik kaldı, fakat mentalitesinden ve oynattığı oyundan memnunum. Oyun içi hamlelerini iyileştirmeli, aynı şekilde hamama gidip abdest filan almalı. Olmayacak işler oluyor çoğu maçta, gençlerbirliği deplasmanı dışında şöyle şanslı bir maç görmedim kendi adımıza.
Eskisi kadar fazla pozisyon vermiyoruz, bu iyi gelişme. 10 kişi kaldıktan sonra verilen pozisyonlar ise kazanmak istiyorsan normaldir.
Bana kalırsa 2 büyük eksiğimiz var.
1) Kondüsyon eksikliğimiz dikkat çekiyor. Bunda schuster'in de iyi rotasyon yapamaması var.
2) Çok pozisyon girişiminde olmamıza rağmen yeteri kadar gol bulamıyoruz,bitiriciliğimiz düşük. ALmeida çok skorer bir isim değil. Şu sistemde Nobre'nin mevkisinde oynayacak oyuncu en golcü isim olur. Fakat nobre de bu özelliklere uygun bir isim değil. Skor yönünden sıkıntı çekiyoruz. Bu bakımdan Nihat o bölgede skora daha çok katkı sağlar düşüncesindeyim.
Son olarak da, erken olacak ama Fernandes'i görünce Allah taş yapmasın ama Ernst'i beğenemicem gibi gözüküyor.
Ersana çok yazık oldu,sivok top ayağına gelince tir tir titriyor acaip özgüven sorunu var artı yabancı kontejanını dolduruyor,yazık oldu bu sezon bize...
Guti 60 da 70 de cikacagina, 2. yari baslasa oyuna %300 daha verimli olur gibi.
Sacmaladimmi?