7 Aralık 2010 Salı
Kollektif Akıl
Bir futbol takımı düşünün... İçerisinde bulunan tüm bireyler aynı anda aynı şeyi düşünüyorlar... Atılan pas, atıldığı oyuncuda hangi akıbete uğrayacak tüm takım hakim. Topa sahip oyuncu set hücumunun kendine düşen pasını mı yapacak, yoksa ters top mu atacak hepsi takımdaşları tarafından biliyor... Yani bahsettiğim şey, takımdaki 11 oyuncunun tamamına aynı beyni yerleştirmek ve olacakları izlemek...
Şüphesiz futbol sadece beyin işi değil. Mental değerler ve fiziksel yeterlilik ve kalibiyet işi aynı zamanda. Kimi Nobre ve Hilbert gibi doğru şeyleri düşünüp kalibiyet noksanı oldukları için uygulayamıyor, kimi Yusuf gibi beyni ayaklarına hükmetmiyor, kiminde de Tabata gibi yanlış tercihler "hata" denen olguya yol açıyor...
Pas atacaktım neden koşmuyorsun...
Neden biriniz ortaya girmedi?
Neden ileri vurdun?
Bunlar aynı anda aynı şeyi düşünmeyen takımdaşların saha içi repliklerinden bazıları... Yetenekle ilintili değil. X noktasından baktığında o hareket doğru, Y noktasından baktığında aynı hareket yanlış. Neden ileri vurdun diyen futbolcu, topun başına geçtiğinde belki kendisi de ileri vuracak. İşte o noktada psikoloji de işin içine giriyor hiç şüphesiz. Ön plana çıkma isteği, başarıdan pay almanın hazzı, en büyük payı almanın mücadelesi... Hem de takım arkadaşınla olan mücadele...
Zaten bu parametrelerin birlikteliği, 11 tane aynı beynin montesiyle birleştiğinde ortaya Barcelona çıkıyor... O yüzden Barcelona'ya aynı düşünme pratiğinde, aynı yetenekte ama 2 adet "mutsuz" adam koy, Barcelona bugünkü oyununun yanına yaklaşamayacaktır. O adamların mutsuzluklarından kaynaklanan tercih farklılıkları tüm takımı etkileyecektir.
O zaman sorumuz şu olmalı. Mental değerler, fiziksel yeterlilik ve kabiliyet belli bir noktada insanın kendi limitleriyle sınırlandığında, sahadaki oyuncuların aynı anda aynı şeyi düşünebilmesi, başarıya giden yolda daha uzun ancak çok daha garantili bir yol değil midir?
Örneğin Roberto Hilbert, sahada 10 adet Roberto Hilbert beyniyle beraber oynasa, o "vasat" pas yeteneğiyle sadece basit paslar yaparak çok başarılı hücum aksiyonları içerisinde olamaz mı?
Peki esas noktaya gelelim. 11 tane Roberto Hilbert beynini nasıl bir araya getireceksin? Şüphesiz burada bahsedilen, tıbbi bir işlem değil. Neticede, futbolda karşılığı ve uygulamaları olan bir sistemden bahsediyorum.
Barcelona Real Madrid'i 5-0 yendikten sonra Guardiola'nın "bu başarı 15 yıllık çalışmanın ürünü" derken bahsettiği şey, biraz da buydu. Zira siz dünyanın en iyi oyuncularını bir araya da toplasanız 11 adamın aynı anda aynı şeyi düşünüp uygulaması karşısında çaresizsiniz. Zira o melekeyi kazanmak, dünyanın en iyi oyuncularını bir araya toplamaktan çok daha zor. Zira önünüze aşılmaz bir engel geliyor; zaman.
Real Madrid'in bugünkü Barcelona takımının saha içi uyumuna erişebilmesi için tahmini bir 7 sene bir arada oynamış olması lazım. "Bugünden başlasalar" diyeceksin, 7 sene sonra takımın yarısı futbolu bırakmış olacak. Oysa Barcelona'nın 7 sene sonrası çok net. Futbolu bırakmış Xavi'nin yerine altyapılarından gelmiş Fabregas oynuyor olacak. Süreç ve tedavi o kadar açık ki... İşte bu yüzden vasat Almanlar, Arjantin'i sürklase edebiliyorlar ya...
Takımdaki oyuncular tek bir tornadan çıkmış gibi futbol eğitimlerini almış olacaklar, üst yapıya geldiklerinde alt yapıda aldıkları eğitimin üzerine koyarak gelecekler. Bizim eğitim sistemimizde her hoca "benden önce öğrendiğiniz her şeyi unutun" der, ne garip. Oyuncular uzun yıllar bir arada oynayacaklar. Nerede hangi kararı vermeleri gerektiği hem altyapıdan üstyapıya her kademede ezberletilecek, hem de bireysel aklın dışında, bir takım aklı oluşturulacak...
Peki Beşiktaş gibi orta ölçekli bir spor kulübünün tercihi hangi yönde olmalı?
Oynanılan lig seviyesinin üzerinde oyuncular transfer ederek fark yaratmak mı, yoksa kollektif aklın yeşermesi için gereken zaman, kadro istikrarı ve planlaması üzerinde durmak mı?
100 insandan sadece birinde olan dehayı aramak mı, yoksa 99'unun aynı anda aynı şeyi düşünüp uygulamasını sağlamak mı?
Mesele bu sorunun doğru yanıtını bulmak değil. Mesele, bu yola girmemiş, girme planı olmayan bir futbol takımının 15 sene sonra bugünden ne kadar uzakta olabileceğini öngörebilmekte...
Beşiktaş'ın 11 Ricardo Quaresma alabilecek, o 11 Quaresma'yı da aynı dönemde alabilecek mali gücü, tarihin hiçbir döneminde olmadı.
Oysa sahada 10 adet Hilbert yaratabilirseniz, sonra isterseniz Quaresma'yı da krema olarak üzerine atabilirsiniz...
Şüphesiz futbol sadece beyin işi değil. Mental değerler ve fiziksel yeterlilik ve kalibiyet işi aynı zamanda. Kimi Nobre ve Hilbert gibi doğru şeyleri düşünüp kalibiyet noksanı oldukları için uygulayamıyor, kimi Yusuf gibi beyni ayaklarına hükmetmiyor, kiminde de Tabata gibi yanlış tercihler "hata" denen olguya yol açıyor...
Pas atacaktım neden koşmuyorsun...
Neden biriniz ortaya girmedi?
Neden ileri vurdun?
Bunlar aynı anda aynı şeyi düşünmeyen takımdaşların saha içi repliklerinden bazıları... Yetenekle ilintili değil. X noktasından baktığında o hareket doğru, Y noktasından baktığında aynı hareket yanlış. Neden ileri vurdun diyen futbolcu, topun başına geçtiğinde belki kendisi de ileri vuracak. İşte o noktada psikoloji de işin içine giriyor hiç şüphesiz. Ön plana çıkma isteği, başarıdan pay almanın hazzı, en büyük payı almanın mücadelesi... Hem de takım arkadaşınla olan mücadele...
Zaten bu parametrelerin birlikteliği, 11 tane aynı beynin montesiyle birleştiğinde ortaya Barcelona çıkıyor... O yüzden Barcelona'ya aynı düşünme pratiğinde, aynı yetenekte ama 2 adet "mutsuz" adam koy, Barcelona bugünkü oyununun yanına yaklaşamayacaktır. O adamların mutsuzluklarından kaynaklanan tercih farklılıkları tüm takımı etkileyecektir.
O zaman sorumuz şu olmalı. Mental değerler, fiziksel yeterlilik ve kabiliyet belli bir noktada insanın kendi limitleriyle sınırlandığında, sahadaki oyuncuların aynı anda aynı şeyi düşünebilmesi, başarıya giden yolda daha uzun ancak çok daha garantili bir yol değil midir?
Örneğin Roberto Hilbert, sahada 10 adet Roberto Hilbert beyniyle beraber oynasa, o "vasat" pas yeteneğiyle sadece basit paslar yaparak çok başarılı hücum aksiyonları içerisinde olamaz mı?
Peki esas noktaya gelelim. 11 tane Roberto Hilbert beynini nasıl bir araya getireceksin? Şüphesiz burada bahsedilen, tıbbi bir işlem değil. Neticede, futbolda karşılığı ve uygulamaları olan bir sistemden bahsediyorum.
Barcelona Real Madrid'i 5-0 yendikten sonra Guardiola'nın "bu başarı 15 yıllık çalışmanın ürünü" derken bahsettiği şey, biraz da buydu. Zira siz dünyanın en iyi oyuncularını bir araya da toplasanız 11 adamın aynı anda aynı şeyi düşünüp uygulaması karşısında çaresizsiniz. Zira o melekeyi kazanmak, dünyanın en iyi oyuncularını bir araya toplamaktan çok daha zor. Zira önünüze aşılmaz bir engel geliyor; zaman.
Real Madrid'in bugünkü Barcelona takımının saha içi uyumuna erişebilmesi için tahmini bir 7 sene bir arada oynamış olması lazım. "Bugünden başlasalar" diyeceksin, 7 sene sonra takımın yarısı futbolu bırakmış olacak. Oysa Barcelona'nın 7 sene sonrası çok net. Futbolu bırakmış Xavi'nin yerine altyapılarından gelmiş Fabregas oynuyor olacak. Süreç ve tedavi o kadar açık ki... İşte bu yüzden vasat Almanlar, Arjantin'i sürklase edebiliyorlar ya...
Takımdaki oyuncular tek bir tornadan çıkmış gibi futbol eğitimlerini almış olacaklar, üst yapıya geldiklerinde alt yapıda aldıkları eğitimin üzerine koyarak gelecekler. Bizim eğitim sistemimizde her hoca "benden önce öğrendiğiniz her şeyi unutun" der, ne garip. Oyuncular uzun yıllar bir arada oynayacaklar. Nerede hangi kararı vermeleri gerektiği hem altyapıdan üstyapıya her kademede ezberletilecek, hem de bireysel aklın dışında, bir takım aklı oluşturulacak...
Peki Beşiktaş gibi orta ölçekli bir spor kulübünün tercihi hangi yönde olmalı?
Oynanılan lig seviyesinin üzerinde oyuncular transfer ederek fark yaratmak mı, yoksa kollektif aklın yeşermesi için gereken zaman, kadro istikrarı ve planlaması üzerinde durmak mı?
100 insandan sadece birinde olan dehayı aramak mı, yoksa 99'unun aynı anda aynı şeyi düşünüp uygulamasını sağlamak mı?
Mesele bu sorunun doğru yanıtını bulmak değil. Mesele, bu yola girmemiş, girme planı olmayan bir futbol takımının 15 sene sonra bugünden ne kadar uzakta olabileceğini öngörebilmekte...
Beşiktaş'ın 11 Ricardo Quaresma alabilecek, o 11 Quaresma'yı da aynı dönemde alabilecek mali gücü, tarihin hiçbir döneminde olmadı.
Oysa sahada 10 adet Hilbert yaratabilirseniz, sonra isterseniz Quaresma'yı da krema olarak üzerine atabilirsiniz...
Etiketler:Gürcan Ulusoy
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
DERBİ POZİSYON ANALİZLERİ - 1- 0:24 saniye! Gatasaray'ın ilk etkili atağı. Burada en büyük hata *Jailson'un partneri Serdar Aziz'e gereksiz yakınlığı oldu.* Seri burada muhteşem bi...4 yıl önce
-
Feda, Sefa, Farklı Olsun bu Defa - Beşiktaş'ın son dönemini iki ana çizgi olarak ikiye ayırmak mümkün. 1- Yıldırım Demirören dönemi 2- Fikret Orman dönemi. Ben Yıldırım Demirören dönemini te...5 yıl önce
-
Bir Sağ Bek, Üç Mevki: Aaron Wan-Bissaka - Premier Lig geçtiğimiz hafta başladı. Hem takım hem de oyuncu bazında her sezon yeni bir hikaye demek. Galiba geçtiğimiz sezon hiç de fena bir görüntü verm...6 yıl önce
-
Duhuliye - Duhuliye'den 5 ay önce haberim oldu. O da bu fotoğraf sayesinde. Bunca zamandır nasıl hiç duymamışım derken, etrafımdaki çoğu Beşiktaşlının da bilmediğ...7 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...9 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadele...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...10 yıl önce
-
Manchester United - Burnley maçı - Manchester'ın ligin yeni takımı Burnley deplasmanında galibiyet alması bekleniyordu ama yine olmadı. Geride kalan 3 haftada takım henüz galibiyet görem...10 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...10 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189511 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...11 yıl önce
-
Hiç Unutmadığım... - 17 sene önce bugün tek bir imzanın milyonlarca insanı bu kadar etkileyebileceğini tahmin edemezsiniz. O adam hakkında bir sürü yazı yazdım, hala okuyan ...11 yıl önce
-
-
32 Yorum:
Geçen haftaki yok "Beşiktaş şudur, Beşiktaş budur" yazılarından sonra bu ve yuki the zorba nın yazısı ilaç gibi geldi... Ekşibeşiktaş yine form tutmaya başladı...
Yanılmıyorsam Mourinho 15 yıllık çalışmanın ürünü demişti.
Bir de daha önce de verilmişti, Serpil Hamdi Tüzün'ün altyapıda futbolcu eğitimi konusunda aynı tip eğitim konusunda(Ajax modeli) eleştirisi vardı.
http://www.goal.com/tr/news/206/genel/2010/01/08/1733906/%C3%B6zel-serpil-hamdi-t%C3%BCz%C3%BCn-%C3%B6zg%C3%BCvene-parma%C4%9F%C4%B1n%C4%B1zla
kontrol ettim. açıklama benim hatırladığım gibi, guardiola'nın.
beşiktaş hilberttir :)
Beşiktaş 10 tane Hilbert'in üzerine atılan kremadır. :)
bu yazı iyi geldi harbiden..
ama şunu söyleyeyim, türkiye gibi bir ülkede "100 insandan 99'unun aynı anda aynı şeyi düşünüp uygulamasını sağlamak" , ""100 insandan sadece birinde olan dehayı aramak"tan çok daha zor.. çünkü türkiyede 15 sene değil 5 sene bile sabredilmez, sabredilemez.. bir defa buna büyük ölçüde yaklaşılmış tarihimizde, onda da tarihimizin en başarılı dönemini (tabii yerel anlamda) yaşamışız Milne döneminde.. ama bunu avrupa'ya da yansıtabilecek yeni bir jenerasyon sürecinin Beşiktaş'ta gerçekleşebilmesi hoş bir hayal gibi geliyor bana.. keşke yanılsam..
bir süredir devam eden planlama yazılarının biraz yumuşatılmışı olmuş. Anti-Quaresma demeyelim de anti-star yorumları kaldırınca hazmı zor olamamış. Tek söylenecek şey şu 10 tane Hibertin üstüne Q7 eklerseniz elinize birşey geçmez, 10 tane nobreyle de öyle...çalışkanlık ve sınırlı yeteneğe örnek vereceksek 10 tane necip, fink desek neyse de...bilinçdışını kontrol edemeyiz tabii...fikir-zikir etkileşiminin tipik örneği...
Guardiola 15 sene diyor da, Turkiye'de kosullar o kadar garip ki, bize 3 sene bile yeter. 3 senede Terim'in ilk Galatasaray'i, Daum'un ilk Fenerbahce'si falan olunur bu ulkede kollektivite acisindan.
Benim Trabzonspor ornegiyle anlatmaya calistigim da bu zaten. Simdi "Trabzonspor muthis planlama yapti" falan dese biri kicim da dahil olmak uzere her bir organimla puskurte puskurte gulerim. Lakin kosullar oyle gelisti ki, Trabzonspor azicik bir akilli bir duzen oturtmak zorunda kaldi. Ersun Yanal'in transferleri ve sablonu 2.5 yildir beraber oynamakta, bunun uzerine Senol Gunes'in pratik akli ve de psikolojik yetenekleri gelince de ortaya bir "takim" cikmakta. Burak, Engin gibi tipler milli takima gitti, Umut santrfor oldu, Selcuk Emre'nin veliahti, Serkan kullerinden dogdu vs.
Birkac dusunmeyi bilen ve de ayaklarina hukmeden omurga oyuncu etrafina, onlarin dusunduklerini anlamayi isteyen emekcileri attin mi, "poor man's Barcelona" oluverirsin. Barcelona olmak dedigim, illa onlar gibi tiki-taka oynamak degil, ama sahaya bakinca "Haa, bu adamlar beraber oynuyor lan" diyebilmek.
Neticede her sene yeni bir baslangic yapiyoruz birkac senedir, bakalim 2011 bize neler getirecek... Ama sanki bu sefer dogru yolda olacagiz gibi duruyor.
Utopik bir yazi olmus. Bu soylenenlerin gercek ol(a)mayacagini cocuklar bile ongorebilir. Simdi YD gitse, yerine gelen baskan tabiki "schuster'le olmuyor" deyip gonderecek ve altyapiya'da yamacindaki adamlari getirecek. Bu is sadece istikrarla olacak is degil. Sen altyapindaki cocuga iyi bir okul egitimi, dunya gorusu, herseyden zoru iyi bir aile ortami saglayabilecek misin ki antrenorun 35 sene ayni kalmasini yeterli goruyorsun? Bu isler para isi, ilk olarak her sene kesinlikle CL'e kalacaksin. Oradan gelen parayi dengeli olarak yetenek vaadeden gencler ile rust'unu ispatlamis yildizlar arasinda dagitarak transfer yapacaksin. Tum bunlari da daha grup maclarinda heyecandan sapsari kesilmeyen tecrubeli ve dunyaca unlu bir hocayla yapacaksin. Yoksa kimseyi TR'ye getiremezsin! Istersen kasikci elmasini ver gelmezler! Bu yuzden altyapi koca bir sosyal sorundur. 3 nesil sonra isler biraz olsun duzelebilir ama simdi altyapiya bel baglayip beklentiye girmek bizi bizim bekledigimiz anlamda hicbir basariya goturmez. (Sakin kimse alinmasin zira kimseye cikisma/ters dusme anlaminda yazmadim bunlari. Rasyonel olan sportif basariya endeksli maddi kaynak saglama yolunda atilacak sabirli ve hesapli adimlardir.
Bence utopik degil, zira bu ulkenin futbolu bu tur yapilanmalarin bir-iki boy altlarini gordu daha once.
Evet guardiola da o lafı etmiş, haberim yoktu.
Aslında iyi bir teknik direktör,rahat çalışma imkanı sağlayan yönetim ve belli bir kredi tanımak bizim lig için yeter.
Bizim lig şüphesiz teknik direktörün öneminin en fazla olduğu liglerdendir. Ben yüzde 75 etkisinin olduğunu düşünüyorum.
Mesela Denizli'nin şampiyonluk kazandırdığı yıl,Ertuğrul Sağlam'lı Bursa ve Şenol Güneş'in başarıları. İsterseniz nefret edin ama Bülent Uygun'lu Sivas. Bu teknik adamların eksikleri olsa da mutlaka iyi olduğu bir yönü var. Bu teknik adamların yerine o ortamda başkası olsaydı aynı başarılar kazanılır mıydı sorusuna hayır diyebiliyorum. Fakat Guardiola'lı Barcelona için ise aynı eminlikte hayır diyemiyorum, fark da burada ortaya çıkıyor zaten bana göre. Tabi burada Barcelona futbolumuz için uç örnek, onu da dikkate almak gerek. Ömer Üründül hocamız da bununla ilgili bir yazı yazmış bugün.
bu tur yapilanmalar 3 yilda saglanamayacagi gibi 5 yilda yerle yeksan da edilemezler. GS orneginden yola cikildigi icin boyle soyledim. Terim ekolu Barca mantigiyla benzer olsaydi ikinci Terim doneminde kalinan yerden devam edilirdi. Terim'in basarili olmasinin sebebi Arda orneginde oldugu gibi dogal yeteneklerin ayni takimda toplanmasidir. Surdurulebilir bir altyapi basarisindan sozedilmesi zor gibi geliyor bana.
Cok basarili bir yazi.
Herkes müsterih olsun, başkanımız koltuğu ancak oğluna bırakacağını söylemiş Lig Tv'de. Oğlu da henüz 4(dört) yaşındaymış. Eh, istikrarsa istikrar.
Yani yine aynı konuyu açmaktan nefret ediyorum ama tam bunla alakalı, umarım aynı geyikler dönmez. Ben işte Schuster bu yüzden kalsın istiyorum. Adamın tabi ki Beşiktaşımıza eski kolej havasını yakalatmak gibi bir derdi yok, zaten Türkiye'ye yeni gelmiş bir insandan böyle bir şey beklemek de saçma olur ama yapmaya çalıştığı bir şey var. Eğer biz Bursa maçındaki golümüzü önde pres sonucu yazıyorsak, bu bir anlam ifade eder bana göre. Veya Guti sadece top oynamayıp maç boyunca Ali'ye ne yapması gerektiğini söylemeyi de tercih ediyorsa takımın üç sene sonrasına da bu anlayıştan bir şeyler kalabilir. Eldeki oyuncuların bir kısmı bu anlayışı içselleştirebilir, en önemlisi buna yerlilerin bir kısmı da dahil. Öteki türlü tabi ki getirirsin iki iyi adam, oynayabildiklerince oynar, sonra da çeker giderler, elde de hiçbir şey kalmaz.
Zaten bu tur yapilanmayi Turkiye'de yapabildigimiz gun apayri bir Turkiye'den bahsediyor olacagiz.
Ben o yuzden cakmasina da raziyim.
"üç sene sonrasına da bu anlayıştan bir şeyler kalabilir. Eldeki oyuncuların bir kısmı bu anlayışı içselleştirebilir, en önemlisi buna yerlilerin bir kısmı da dahil."
Ağzını öpeyim, ne kadar güzel demişsin...yıldız getirmek önemli değil, dediğin tip didaktik adamları bulmak marifet. En güzel örnek popescu-bülent korkmaz. Popescudan sonraki ve önceki hali arasında dağlar kaadr fark var. Hagi ile Alex arasındaki fark da burada ortaya çıkıyor, Hagi yanındakilere adeta ders veriyordu, bir de Alex'e bakalım, 100den fazla gol ve asist, yanındakilere ne faydası var mantalite anlamında? Tabii ki o da lazım, ayrı konu...
Aslında, sanıyorum ki hepimizin görmek istediği bir yapılanmadan bahsediyor bu yazı. Hepimiz istiyoruz da, elde edebilir miyiz bir düşünmek gerekir.
Öncelikle, Türkiye'deki dinamikler bu işi baştan aşağı değiştirebilecek güçteler. Zira ne İspanya'dayız, ne de İngiltere'de. Yazıda bahsedilen önemli bir şey var, altyapı-üstyapı meselesi. Verilen örnek Barcelona'da olduğu gibi altyapıdaki oyuncular sadece futbol değil, hayatı öğreniyorlar. Ha, konumuz illa ki futbol ise, üstyapıda oynayan abilerinin oynadığı futbolun aynısını oynamayı öğreniyorlar. Abileri diyorum, çünkü Katalan çocuklarının çocukluk idolleri şimdi ki Xavi, Puyol, hatta belki de Busquets. Bu oyuncularda kendi çocukluk idollerinin hocalığı altında oynuyorlar mesela. Barcelona'da tutturulmuş mükemmel bir yapılanma var ve bu öyle bir düzende işliyor ki, yıllar geçse dahi pek bozulacağa benzemiyor.
Peki bunu Türkiye'ye uyarlamak isteseniz, hatta uyarlamaktan vazgeçin, buna benzer bir şey yapmak isteseniz başarılı olabilir misiniz? Bence olabiliriz, olabiliriz de müsade ederler mi orası önemli? Bugün hangi Türk takımı, "Biz yapılanmaya gidiyoruz arkadaşlar, oynamak istediğimiz futbola yönelik olarak şu hocayla şu kadar yıllık anlaşma yaptık ve kesinlikle ayrılmama kararı aldık. Hocanın istekleri doğrultusunda 10 tane Hilbert alacağız ve gerektiği kadar sabredeceğiz" diyebilir? Bugün futbolun başındaki adamlar şirket yönetiyorlar ve hiçbirinin derdi Beşiktaş, Galatasaray veya Fenerbahçe değil ki. Onlar para kazanıyorlar mı? Cevap evet ise sorun yok. Bu yüzden biz ortalama bir buçuk senede hoca değiştiriyoruz. Kimse bu yapılanmaya gitmeye cesaret etmediği, daha doğrusu tenezzül etmediği için her biri farklı mentalitede oluyor ve ortaya yılların karma takımı çıkıyor. Schuster'in bu sene kredisi olduğunu düşünerek söylersem, seneye şampiyon olamazsa gidebileceğini ön görebiliyorum. Aynı Rijkaard'ta olduğu gibi. Çünkü kimsenin derdi yapılanmada, uzun vadeli işlerde değil.
Türkiye'de başarı kısa vadede elde edilmesi gereken birinciliklerdir. Eğer bir kişi bunu sağlayamıyorsa zaten akıllarda olmayan uzun vade iyice bilinç altına doğru kaçmaya başlar. Geçen seneki Daum ve bir buçuk senelik Rijkaard macerasını düşünelim. Hatta kendimizden örnek, Mustafa Denizli. 2009 yılında şampiyon olduğunda kendisi pek istekli olmamasına rağmen sözleşme imzaladık. Geçen sene 5. bitirdi, taklalar atarak Schuster'e gidilmedi mi? Nerede o planlar, gelecekler?
Ben Schuster'in gayret ettiğini görüyorum, takımla güzel bir ilişkileri var. Dün de yazdığım gibi Ersan gibi genç bir oyuncunun babası yaşındaki adamın sırtına atlaması ve Schuster'in buna gayet olumlu tepki vermesi başka türlü açıklanamaz. Schuster'e gerekli kredi verilirse başarılı olacağına inanıyorum. Yoksa Schuster'i bugün dahi kovabiliriz, kovabiliriz de bu geriye bir çöp kadro bırakmak ve ortalama sabretme süremizi aşağı çekmekten başka bir işe yaramaz.
Özet: Yazıya tamamen katılıyorum fakat Türkiye'de uygulanabilirliğinin en azından anlayış değişene kadar zor olduğunu düşünüyorum.
Allahtan blogda 11 tane "Gürcan Ulusoy" yok. Mazallah planlama manyağı olurduk.
Bize plan değil, pilav lazım:)
www.dpt.gov.tr
"Bize plan degil, pilav lazim" slogani ile secimi kazanan lider Suleyman Demirel'dir.
Sonrasinda insanlara pilav verdi mi, vermedi mi, takdiri sizlere birakiyorum :)
"Beşiktaş gibi orta ölçekli bir spor kulübü" derken????
@ferdi saymaya barça dan başlayınca öyle yani kandırmayalım birbirimizi
kimsenin kimsenin kandirdigi yok.olana oldugu gibi bakmak sorumlulugumuz.o yuzden Besiktasi oldugundan kucuk gorenlere tepkimizi gostermeliyiz.
cok guzel gelismeler bunlar.artik savas Schusterle renkliler arasinda bu kesin.boylece taraflarda sekillenmeye basladi.taraflar soyle sekillendi:
her hafta Besiktasin kazanmasini isteyenler
ile
Besiktasin kazanmasini istemeyenler.
(biz bu ikinci kisma kisaca "renkli" diyoruz)
attim mi mangalda kul birakmayanlar schuster medyaya ters gidince yok oldular.yok olmakla kalsalar iyi bi de adamin sozlerinden dolayi kellesini istediler,evet Besiktasli bunlar?!?!?!?buyuk rezalet,bir Besiktasli icin utanc meselesi.neden hocadan desteginizi cektiniz??? var mi bi hakli sebebiniz??yoksa burda insanlarin besiktasliligini somurerek keyif mi yapiyorsunuz???neden hocanin sozlerini ona karsi kullaniyorsunuz devamli????siz besiktasli degil misiniz???neden Besiktasin zararina olacak cikislar yapiyorsunuz???ne hakla
????kim verdi size bu ehliyeti?? bu laflari inonude soyleyebilir misiniz???? adami kaziga oturturlar,hele hele amaci yalnizca satasmak olanlar oraya giremezler bile.
her basiniz sikistiginda da dusunuyoruz tartisiyoruz vs gibi kavramlarin altina da siginmayiniz. ben 3 aydir okuyorum burda yorumlari ve hala neden schusterin ilk elden gonderilmesi gerektigini anlamadim. kimse de sagolsun bir aciklama yapmiyor. varsa yoksa polemik hemde nerden nerelerden tutup getiriyor bazilari bu ornekleri allah allah yani.birde savunmaya gectiginde hadlerini bilmeden adami peygamber bellediniz deme piskinligini gosterebiliyorlar. yani bu bos tartismanin geldigi son nokta ben agzima geleni soylerim kardesim ,sen neden peygamber gibi savunuyorsun adami oluyor. savunmayalim zaten verelim medyanin eline alsin gotursunler.bu zamana kadar bu takimin en buyuk dusmani onlar degilmis gibi.
bugun cok vahim bir durum soz konusu. kendine taraftar diyen ancak ne o kulturu benimsemis ne anlamis ne de anlatabilmis kimseler Besiktasa Besiktasla vuruyorlar. bu kendini bilmezler utanmadan Besiktasa takmislar.siz Besiktasa takamazsiniz arkadasim.Besiktas size takar. Cem Dizdar muridi olmak ugruna hem ondan hem Besiktastan uzaklasiyorsunuz.Dikkat!!!!!!
beşiktaş neden holosko'dur sorusunu çok daha güzel anlatmış gürcan.. sıkıntı burda sanırım aslında ilk anlattığını daha üstü kapalı cümlelerle yazdıgından hazmı zor olmuştu ya da hiç olmamıştı. Bence bu yazı çok da güzel tamamlamış onu.. ellerine sağlık jessie...
saygılar
beşiktaş neden holosko'dur sorusunu çok daha güzel anlatmış gürcan.. sıkıntı burda sanırım aslında ilk anlattığını daha üstü kapalı cümlelerle yazdıgından hazmı zor olmuştu ya da hiç olmamıştı. Bence bu yazı çok da güzel tamamlamış onu.. ellerine sağlık jessie...
saygılar
en ideal formül;
3 diatta + 4 şindenfild + 3 maldarasanu + 1 nartallo :))))
harika olmuş hakkaten..ellerine sağlık..
Yusuf kasımpaşaya gidiyomuş neticede ayrılıyo
Tekke için yd dün söyledi kendisine kulüp bulcak diye
yusuf da basına açıklamalr yaptı, bugün tekke de haberleri yd nin açıklamarından duyduğunu daha önce bilgisi olmadığını vs vs..
neyse şunu söylemek istiyorum. ayıp ediyoruz. göndererk deil tabi adam gibi söylemeyerek
fatih'e yapılan ayıp gibi gözükebilir ama onun hocasına ne yapmış olduğunu bilmiyoruz henüz..
yusuf'un durumunda ise gönderilmesi ayıp değil çok doğal, Beşiktaş'ta oynayacak hali kalmadı zira.. ama takımda kalacaksın vs. denilip de aniden habersiz gönderiliyorsa o ayıp olur tabi.. yusuf'un son şampiyonlukta da payı büyüktü, vefasız olmamak gerek..
insanı hayal dünyasına götürüyo cidden ya :) bu şekilde bi yönetim kurmak için taraftarın ülkenin değişmesi gerekio küçük bi ortamda bu görüşler savunulabilir ama çevre büyüdükçe umut azalıo...