9 Aralık 2010 Perşembe
7 Sene...
7 sene oldu. Koca 7 sene.
7 senedir istisnasız her maç küfür ettiler Beşiktaş'a. Ses etmedik. Ankaragücü, Bursa maçlarımız hariç cevap vermedik.
Beşiktaş stadlarına gitti, tribün boyutunda şikeyle-şerefle ilgili pankartlar açtılar. Sustuk. Skorbordlarına 'Jimnastik' yazdılar. Yuttuk.
Bursa'da 13-14 yaşında çocuğu Beşiktaş formasıyla yakaladılar, dövdüler; üstüne 'ben o.... çocuğuyum' dedirtip, videosunu paylaştılar kahkahalar eşliğinde. Sustuk.
Bursa'da Beşiktaş forması giyiyor diye genç bir kızı saçlarından çekerek yerlerde sürüdüler, yutkunduk, yine sustuk.
İnternette, maçta, gazetelerinde hatta tv'de tehdit ettiler; görmezden geldik. Bursa'ya yaklaşamazsınız dediler, bizimkiler efendi efendi gitti İnegöl'e maçını izledi, kimseye kışt demedi.
Adana'da aile tribününe girdiler, 60 yaşında adamı bıçakladılar, 10 yaşında çocuğun kafasına koltuk vurdular; resmini koyup; 'alemin gözü yaşlı, Adana'da vuruldu Beşiktaşlı' dediler, açılış sayfası yaptılar; kızılcık şerbeti dedik.
Hala ve hala kimse 'ne yapıyorsunuz siz' demedi.
Biz sustukça, korkuyorsunuz dediler. Tehditler etmeye devam ettiler; Beşiktaş tribün liderleri 'bizim sizle derdimiz yok' dedikçe dalga geçtiler.
Beşiktaş yönetimi Bursa taraftarına izin verdi, Beşiktaş taraftarı sesini çıkarmadı ilk onlar geliyor diye. Onlar -hani gelemezdik- diye üsteledi.
Eski açıktan 5.000 bilet aldık.. Yıldız'da toplanıp Barbaros'tan geleceğiz... Kazan'da biranızı içeceğiz.. diye diye geldiler.
Maç günü oldu, Köyiçi'nde telefonlar susmadı; 'derneğe saldırdılar'.. 'feribotta saldırdılar'.. 'Gebze'de dövdüler'...
Stada geldiler, küfürler ederek indiler; taraftara saldırır gibi hareketlerle, boğaz kesme hareketleriyle, bariyerlere yüklenir gibi yaparak, meşaleleri Beşiktaş taraftarına atarak.
'Ermeni köpekler Beşiktaş'ı destekler' diye ırkçılık yaptılar. Ermeni damarımızı hatırladıkça sesleri daha gür çıktı. Daha çok kızdırmak için her şeyi yaptılar.
7 sene...
Bunu taraftar-futbol ekseninden çıkarın 2 dakikalığına kafanızda. İki büyük aile, iki büyük semt, iki farklı millet arası bir durum olarak hayal edin. İnsanlar buna 'dur' derdi. Bursa'nın yerinde olan tarafa döner; 'bu işin sonu kötü' derdi. Ama konu futbol olunca idare etmek-tolere etmek-görmezden gelmek; normal olan oluyor. Bu gerçekten futbol dışı bir hikayeye döndü dönüştü yıllardır. Kimse Beşiktaş taraftarı Pazar günkü olaya 'maç sattınız' dendi diye buna kalkıştı sanmasın.
7 sene...
Bir grubun tahammül sınırlarının, patlama noktasının, öfkesinin denendiği, zorlandığı, 7 sene. Hiç biriniz 'durun' demediniz. 'Maç satıldı mı hakikaten?' diye saçma sapan tartışmaya devam ettiniz her Bursa-Beşiktaş maçından önce. Her hafta bir tarafın haysiyetine hakaret edildiğini de, bunun doğabilecek sonuçlarını da görmediniz. İdare ettiniz. Bir dahaki Bursa-Beşiktaş maçındaki 'malzeme' için Beşiktaş taraftarının onuruna yapılan saldırıları normalize ettiniz.
Mutlu musunuz? İstediniz, uğraştınız, başardınız işte. Buyrun övünün işte. Yok, siz hala -o gün- hangi hatalar yapıldı diye tartışadurun. 'Bursa taraftarı o gün Beşiktaş taraftarı ile aynı saatte getirildi, büyük zaaf' diye bilip bilmeden uzman yorumları yapın. O gün Bursa taraftarı maçtan 1 saat sonra getirilse Beşiktaş taraftarı o maça girmez, beklerdi; bunu dahi göremiyorsunuz.
Bunca aşağılamayla-sınır zorlamayla geçen 7 sene ve siz hala bunu futbol kavgası olarak görüyorsunuz öyle mi? Sporda şiddet öyle mi?
7 sene.. sustu, sabretti Beşiktaş taraftarı, 7 senenin sonunda sessizliğine bulaşılmaması gerektiğini hatırlattı.
Yaralanan Bursalı taraftarlara ve herkese geçmiş olsun.
Etiketler:Bursaspor,Purplepurple
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
DERBİ POZİSYON ANALİZLERİ - 1- 0:24 saniye! Gatasaray'ın ilk etkili atağı. Burada en büyük hata *Jailson'un partneri Serdar Aziz'e gereksiz yakınlığı oldu.* Seri burada muhteşem bi...4 yıl önce
-
Feda, Sefa, Farklı Olsun bu Defa - Beşiktaş'ın son dönemini iki ana çizgi olarak ikiye ayırmak mümkün. 1- Yıldırım Demirören dönemi 2- Fikret Orman dönemi. Ben Yıldırım Demirören dönemini te...5 yıl önce
-
Bir Sağ Bek, Üç Mevki: Aaron Wan-Bissaka - Premier Lig geçtiğimiz hafta başladı. Hem takım hem de oyuncu bazında her sezon yeni bir hikaye demek. Galiba geçtiğimiz sezon hiç de fena bir görüntü verm...6 yıl önce
-
Duhuliye - Duhuliye'den 5 ay önce haberim oldu. O da bu fotoğraf sayesinde. Bunca zamandır nasıl hiç duymamışım derken, etrafımdaki çoğu Beşiktaşlının da bilmediğ...7 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...9 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadele...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...10 yıl önce
-
Manchester United - Burnley maçı - Manchester'ın ligin yeni takımı Burnley deplasmanında galibiyet alması bekleniyordu ama yine olmadı. Geride kalan 3 haftada takım henüz galibiyet görem...10 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...10 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189511 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...11 yıl önce
-
Hiç Unutmadığım... - 17 sene önce bugün tek bir imzanın milyonlarca insanı bu kadar etkileyebileceğini tahmin edemezsiniz. O adam hakkında bir sürü yazı yazdım, hala okuyan ...11 yıl önce
-
-
85 Yorum:
@purplepurple
ileride oğlum olursa, senin gibi olsun isterim.
yüz üzerinden yüz.. mükemmel yazmışsın abi, eline sağlık...
benim anlatmaya çalıştığım da buydu. eyvallah purple
2006-2007... sondan 3. hafta bursa'yla bursa'da oynuyoruz. sondan 29. haftadaki bursa maçından önce başkanları levent kızıl "taraftarımızın sakin olmasını istiyoruz, olası bir seyircisiz cezası alırsak Beşiktaş'a karşı seyircisiz oynama riskimiz var." açıklamasını yapıyor. bursa'nın iddiası yok, ne üstle ne altla bir derdi var... ama böyle bir açıklama geliyor. sonra biz allahü ekber'lerle kurbanlık koyun gibi sahaya çıkıyoruz. kimse anlam veremiyor. kimse levent kızıl'a bu ne demek diye de sormuyor. en komiği, sinan kaloğlu ki rize maçında oynadı diye hatırlıyorum, maçtan sonra hesap görüldü t-shirtü giyiyor.
juventus muhabbetleri, gerard 8 şampiyonlar ligi hatırası pankartları. ırkçı tezahuratları...
pazar günü canı yanan herkese geçmiş olsun.
olayları çok güzel özetlemişsin,
büyük olma çabası içerisindeki kompleksli anadolu taraftarının rekabet yaratma çabasının tezahürüdür bu olayların bir kısmı, bence. tabi en kolayına kaçmak taraflar arası şiddeti kışkırtmak
bursa sadece beşiktaşla değil, diyarbakırla, anteple yaşadıklarıylada benim gözümde antipatikliğin doruklarında geziyor. hele ki, türkiyenin en sakin hatta davul çalmaktan başka bir şey yapmayan antep taraftarını bile kışkırttıktan sonra o takım masum edebiyatı yapsa bile benim gözümde inandırıcılığı sıfırdır
Takım televizyonlarındaki son dönem olayları, sıkışınca etnik kimliğe sövme filan bu ortamda yönetimin tribünde barındırdığı taraftar profilini gösteriyor. o yüzden sayın başkanları çıkıp kendilerini savunmasınlar, taraftarları "abi beşiktaşlılar yaptı abii" diye polise ağlamasınlar.
Herkes haddini bilicek!
Kimse ilkokul 3. sinif ogretmenciligi yapmasin, Avrupa'nin her yerinde ''futbolda siddet'' net olarak var olan bir kavram. Bu ayri bir tartisma konusu olup, nedenleri ve cozumleri hakkinda hepimizin fikirleri vardir.
Ama ne Bursalisi, ne Besiktaslisi ''gormezden gelme'' fikrinin ise yaramayacagini biliyordu. Cok guzel nokta PURPLEPURLE, bravo. Hos, gobekli amcalar da iyi biliyorlardi ama islerine boyle geldi.. Simdi ''deplasmanlara gidilmese nolur kiii sanki'' diyorlar. Tam da istedikleri buydu iste; ogrenci protestolari bitsin, deplasmana taraftar gitmesin, hamile kadinlar sokaga cikmasin.. Alin size herkesin mutlu yasadigi sorunsuz Turkiye formulu..
Bu is Besiktas-Bursa isi degil. Bu olay Turkiye gerceginin tribune indirgenmis halidir. Uzerine forma gecirilmis halinin ta kendisidir.
Bursalilarin 7 yildir sacmalamasini anlayabiliyorum.. Onlarca yil suren ezilme duygusu, Besiktas tribunlerinden daha iyi olduklarina samimiyetle inanmalari, yada baska hicbir cikis yolu bulamamalari.. Bursa tribunundeki her bireyin mutlaka kendi dogrusu var olmustur bu 7 yilda... Bir 20 yil daha olacaktir da..
1970lerin sonundan beri siddete olan yaklasimi belli bir tribun var ortada.. Gerekirse dayagini da en temizinden yemis bir tribun Besiktas tribunu.. Ancak, 2-3 uc ornek disinda hic bir deplasmana olay cikarma amaciyla gitmemistir Besiktaslilar.. Eywallah.. Olay da cikarmisizdir, yeri gelmis polise karsi siddet de uygulamisizdir..
Ama bu bambaska, 7 yildir tehdit edildi bu insanlar... Birakin Besiktas'ini ve taraftarligini; insanlar tehdit edildi acik acik, sokakta formayla yurumeyin dendi, semtinize gelecegiz dendi.. Yanlis yapti Bursalilar, eywallah.. Biz de yanlislar yaptik.. Ona da eywallah..
Ama bu is tribun isi degil.. Bundan 2 sene sonra ''evetciler'' ve ''hayircilar'' in birbirini bicaklamayacagini kim garanti edecek?
Ulan, senin polisin dogmamis bebegi oldurdu ben husumetim olan adami yaraladim.. Hangi kitaptan okursan oku; Hangi yasaya basvurursan basvur.. Kimin halkin guven duygusunu zedelediginin tek bir cevabi var. Besiktas taraftari yuzunden insanlar maca gidemiyormusmusmus.. Sokaga rahatca ciktin da maca mi gitmeye korktun? Siddet senin sokaklarinda be adam, tribunde siddet varmismismis..
vah ki ne vah, guzelim ulkeyi mahvediyosunuz anarsikler sizi..
Gidin kardesim, bulun guzel bir is medeni bir memlekette de kurtarin kendinizi.. Yunanistani devirip Avrupa'ya girecegimiz gunlerin dusu bitti. Ortaokul 2 tarih dersinin tenefusunde degiliz artik..
Saygilar..
Yazı güzel de sonu olmamış.
"Bursa taraftarı o gün Beşiktaş taraftarı ile aynı saatte getirildi, büyük zaaf' diye bilip bilmeden uzman yorumları yapın. O gün Bursa taraftarı maçtan 1 saat sonra getirilse Beşiktaş taraftarı o maça girmez, beklerdi; bunu dahi göremiyorsunuz."
Hiç de bir şey olmazdı. Adam gibi bir güvenlik önlemi, en azından diğer İstanbul takımları gelirken alınan önlemler alınsaydı bu olaylar olmazdı.
Beşiktaş taraftarının organize olarak Bursa taraftarına saldırdığına inanmıyorum. Tamamen spontane ve güvenlik açığından olan bir olaydı.
Can Kozanoğlu - Bu Maçı Alıcaz! kitabını okuyun derim, şöyle güzel bir cümle var, kitap 90 yılında yazılmasına rağmen güncelliğini koruyor:
" Slogan atma suçundan 'aranıyor' listesine giren gençlerin ülkesinde, stad kapılarında adam bıçaklanıyor"
Taraftara yıllardır yapılan "itler, köpekler" muamelesi de, eziklik-yoksulluk-deşarj-aidiyet-grup psikolojisi gibi basmakalıp klişeler atfetme de bu sorunun çok yüzeysel bir kısmı.
Polis "geçtiğimiz yıllardaki olayların yaşanmaması için" copları veriyor beline beline bu taraftarın. Daha ortada bir şey yokken.
Forza'nın dediği gibi bu olay başka olay, bunu 2 polis, 2 gazeteci ve federasyon görevlileri çözemez, Dünya'nın hiç bir yerinde çözülmedi, örnek aldığımız ingiltere'de bile. Haftaiçinin, haftasonuyla içiçe girdiği bir düzende bu iş zor.
20 sene oldu... Neredeyse... Pingelin dizi dondu, mususi rahmetli oldu... O zamnlarin bursasi herkese bir sempatik gelen bir bursaydi... Inonude mususinin goluyle 2-1 yendikleri mactan cikarken bile tas gibi takim dedirtmislerdi... Intertoto kupasinda balicin sutlariyla az kalsin uefaya katilacaklardi, yazik olmustu... Ya biz buyuduk ve kirlendi dunya, ya da biz buyuduk ve kirlendi bursa... Yukarida yazilanlarin hicbirine kimse yanlis diyemez... Yapilan kavgalarin hep bir tarafinda bursanin olmasida sanirim ne tur bir taraftara sahip olduklarinin gostergesi... Ne diyelim, ne ekrsen onu bicersin sozu sanirim bursa icin cok yakinda gerceklesecek gibi...
Bursa bu gidisle kendini bitirecek. Bu sene anca 5. falan bitirirler, Ertugrul o takimin basinda daha fazla durmaz, seneye de orta sira takimi olup kume dusmemeye oynarlar.
Harika yazmissin purplepurple, diyecek bir sey yok.
Mac sonrasi ben de buna az biraz deginmeye calistim ama, sen olaylarin kalbinden geldigin icin okuyani kalbinden yakalayan kelimeler sarf etmissin.
Yigit Ozgur'un "Fitne" diye bir karikaturu vardi, bilen bilir. Adam yoldan gecen herkesi bir sekilde gaza getirip kavgaya katiyordu, en sonunda da "Oh be kivama geldi" deyip kendisi atliyordu o toz bulutunun icine.
Turk asayis anlayisi budur iste.
Güzel yazı olmuş.
Ama yazıyla ilgisiz bir şey soracağım. Ben Galatasaraylıyım, o yüzden Beşiktaş'ı pek bilmiyorum. Beşiktaş tarihiyle ilgili önerebileceğiniz bir yazı, video vs. var mı? Özellikle kuruluş yıllarıyla ilgili. Kimler kurmuş, amaçları neymiş, mottoları, ilkeleri neymiş?
Değil yazıya noktasına virgülüne bile katılırım .Bu kadar mantıklı ve net bir şekilde toparlanabilirdi.
bursa taraftarının varolmak için tutunacağı tek daldır Beşiktaş!..
bu uzun yıllardır böyle, özellikle de küme düştükten sonra tekrar ayağa kalkabilmek için, Beşiktaş'ın adının büyüklüğüne dayanarak, o adla birlikte anılarak kendilerini düştükleri dipten kurtulmaya çabaladılar..
zira bir dayanağa ihtiyaçları vardı, bu yüzden uydurdular "bizi siz düşürdünüz" palavralarını..
bir önceki sene düşmekten son anda kurtulan, sonraki sezon aynı performansı gösterip hakederek küme düşen onlardı oysaki..
ama bunu hazmedemezlerdi, o yüzden daha 2. ligdeyken başladılar her maç Beşiktaş'la uğraşmaya..
bu taktikleri işe de yaradı doğrusu, yarattıkları Beşiktaş düşmanlığı camiada bir hırs yarattı ve şampiyonluğa kadar ulaştılar sonunda..
en azından bu şampiyonluğun ardından artık bu komik Beşiktaş husumetini bir kenara bırakırlar diye düşünüyordum ama çok yanılmışım.. adamlar şampiyonluk kutlamalarından tut, şampiyonlar ligi maçları oynanırken dahhi hala Beşiktaş'la yatıp kalkıyorlardı! bunu yaparak Beşiktaş'ın büyüklüğü karşısında ne kadar aciz olduklarını ne denli iyi gösterdilerini farketmediler bile!
diyorum ya, ancak Beşiktaş adını kullanarak ayakta durabilirlerdi.. böyle bir imkanı da bırakmadılar elbette..
amma velakin sınırı çok, hem de çok fazla aştılar, purplepurple örneklerin en can alıcı olanlarını vermiş zaten, bu kadar damarına basılan kişi, kurum vs. kim olursa olsun çoktan patlardı, biz iyi dayanmışız sahiden!
içlerinde temiz bir sopayı fazlasıyla hakedenler çoktu, ama gene de kimse bıçaklanmasın isterdim, geçmiş olsun..
Ben size bir anımı anlatayım.88-94 yılları arasında Bursa'da yaşadım.O zamanlar İhsan Kalkavan BJK yöneticisiydi ve bir 34 BJK plakalı Mercedes'le Bursa'ya gelme gafletinde bulunmuştu 91 yılında.Arabasından geri kalanları gördüğümde şok olmuştum.O dönemde Bursa altyapısında futbol oynuyordum ve sıkça top toplayıcılık yapardım sadece sarhoş teksasların yaptıkları taşkınlıkları bilirdim ama komple stadın , böylesine bir nefret gösterdiğini hiç görmemiştim.O maça Doğum günümde bilet alarak gitmiştik babamla ve Altıparmak 'ın ters yönündeki kale arkasındaydık.Arkamda yer alan 4 kişinin koca koca taşlarla kafasının yarıldığını, üzerimize cam şişeler yağdığını hala çok net hatırlıyorum 0-2 biten maçın sonunda .
Bu husumet 7 senelik filan değil.Ölesiye nefret ediyorlar birbirlerinden nedeninide hikayeden şikeye filan bağlıyorlar.Bu kadar mı kopmuşlar insanlıktan bu kadar mı yoksunlar annesini babasını karısını çocuğunu geleceğini düşünmektenBu kadar mı önemli bu kulüpler.Ha bunu sadece Bursalılara söylemiyorum, şimdi girin bakın Beşiktaş fan sayfasına Facebook'ta, hangi şerefsiz hangi gerizekalının işiyse "bıçaklamadan tutuklanan 2 kardeşimizi mahkemeye götürülürken yanlız bırakmadık" diye bir video paylaşılmış . Altındaki yorumlar ise beni bu tek hücreli amiplerle aynı oksijeni solumaktan tiksindirdi.Bu düşünce tarzındaki adamları saha kapatmayla para cezasıyla nasıl ıslah edeceksin? Mümkün mü ?
@carlito
Bursa'nin var olmak icin tutunacak tek dali Besiktas dusmanligi dedin, bu Ermenilerin tek tutunacak dalinin soykirim yalani olmasina benziyor. Turk dusmanligi sayesinde birbirlerine kenetleniyorlar. Benzer bir durum bence bu. Kendi iclerinde yeterli varolma kuvveti bulamayan kurumlarin basvurdugu klasik yontem bu.
"Besiktas bizi kume dusurdu" vs "Turkler bize soykirim uyguladi".
Yok ya, kolay mi o kadar?
@övünç
93-94 sezon açılışı, ilk maç sahamız kapalı diye Bursa'da Gençlerbirliği ile oynamıştık rahat rahat da tribünleri doldurmuştuk. (3-0)
94-95, 7., 8. hafta gibi, mapeza sağolsun gs deplasmanında sahamız kapanmıştı. Altay'ı 1-0 yenmiştik, yine statta rahattık. hatta bu gol Sergen'in endirekt'ten attığı güzel bir goldü.
Harikaydı gerçekten, tam anlamıyla dile tercüman olan yazı bu işte...
@threepoint
3-0 Gençler maçını net hatırlıyorum.O maça da gittim.Nartallo'nun ilk maçıydı ama sakattı kulübedeydi.Numaralıda izlemiştim.Yanımda her deplasmana gittiğini iddaa eden bir teyze Nartolla'ya " Sakatladır seni oğlum ,kurtul sakatlıktan uçur bizi,saçlarına kurban olayım " diye bağırıyordu ehheheh, Kibar Feyzo 3 tane takmıştı . O maçtan sonra bir sıkıntı yaşanmamıştı.
Ama ilk gittiğim Bursa maçını hiç unutmayacağım heralde ..
@purplepurple
çok güzel yazı
ben sana bu konudan bağımsız bişey sormak istiyorum. ortaokulu binası önce fatihte olan sonra şirinevlere taşınan bi okulda mı okudun? adın tanıdık geliyo da
Yazı için eline sağlık. Buradan hareketle konuyla ilgili bşaka ibr noktaya değinmek istiyorum. Önce İbrahim Altınsay'ın 'hepimiz zenciyiz' pankartı üzerine dediklerini hatırlayalım:
"Her türlü ayrımcılığa aynı tepkiyi verdiğimiz zaman ‘hepimiz zenciyiz’ sözünün bir anlamı, bir değeri olacak. Tribünlerde, ‘Hepimiz Kürt’üz, Ermeni’yiz, Rum’uz, Filistinli’yiz, Alevi’yiz, Hıristiyan’ız, Yahudi’yiz, ateistiz, kadınız, eşcinseliz, yaşlıyız, çocuğuz, engelliyiz…’ dediğimizde."
Bugün tam da bize ırkçı bir tribün tarafından "ermeni olmak" bir aşağılama aracı gibi kullanılmışken İnönü'deki bir sonraki maçta "Hepimiz Alen'iz, hepimiz Ermeniyiz" gibi bir pankart görebilecek miyiz? Eğer bunu yapabilirsek tribün olarak ciddi bir duruşa sahip olduğumuzu ispatlarız. yoksa "hepimiz zenciyiz" pankartı davulun sesi uzaktan kulağa hoş gelirin ötesine geçemeyecek.
Bursa mı? İşin o tarafına bakmıyorum bile. Diyarabkır maçından sonra bu maçtaki "ermeni köpekler" tezahüratıyla sıfırı tükettiler. Irkçılığın yanında homofobi gibi her türden ayrımcılığın ne kadar yanında duran bir taraftar grubu olduklarının bir diğer ispatı için 2006 Akbank Kısa Film Festivali'nde gösterilen 'Yürüyoruz' belgeseline bakabilirsiniz.
@forza,hocam cok guzel demissin mevzu en genis acidan bakildiginda bundan ote degildir
"Ama ne Bursalisi, ne Besiktaslisi ''Simdi ''deplasmanlara gidilmese nolur kiii sanki'' diyorlar. Tam da istedikleri buydu iste; ogrenci protestolari bitsin, deplasmana taraftar gitmesin, hamile kadinlar sokaga cikmasin.. Alin size herkesin mutlu yasadigi sorunsuz Turkiye formulu.."
biz bu tartz bicakli sopali tribun profilini cok degil bundan belki 8-10 sene once fb,bjk,gs de sikca gorurduk.fb zengin tribun profiliyle bu goruntuyu biraz bozdu,biz ise yavastan olusmaya baslayan "besiktasli durusu" ile bu konuda biraz daha evcillestik diyebilirim gs de ise acik tribunde bu tartz kiskirtilmayi dort gozle bekleyen bir suru r.ivedik hala mevcut.
nefret uzerinden beslenen taraftar profilinde bunlarin yasanmasi normal,artik cogu bjk li maca icip biraz eglenip,cildirmak icin geliyor tribunlere.ama bu is bursa da tamamen nefret uzerine kuruldugundan bir gun irkci soylemler patliyor bir baska gun siddet.anadolu da bu kdr nefret dolu baska bir tribun var mi bilmiyorum,bgn trabzon taraftari bile tezcanlilik katsayilari 1500 olmalarina ragmen tribun terorunun siddete,siddet soylemelerine bir nevi mesafe koyabilmis durumda.
olaya biz kendi acimizdan bakarsak,bu tarz irkci soylemlere hak edilen cevap bir pankart ile verilebilir @Yaz Helvası nin dedigi gibi.
"hepimiz ermeniyiz"
Yazı gerçekten de aydınlatıcı olmuş, teşekkürler.
Çok tuhaf şeyler dönüyor bu konu özelinde ve genelde Türk futbolunu kuşatan tribün problemlerinde. Mesela Beşiktaş'ın 7 sene önce yenildiği maçlar temcit pilavı gibi ısıtılıp önümüze sürülüyor. Ama kimse Beşiktaş'ın o sezon nasıl tepetaklak olduğundan ve sezonu tıknefes bir halde tamamladığından bahsetmiyor. Ya da o sezonun ilk yarısını Bursa'nın 13 puanla bitirip sezon sonunda 40 puana nasıl ulaştığını da kimse sorgulamıyor. Varsa yoksa, Beşiktaş'ın A.Sebat'a İstanbul'da yenilmesi konuşuluyor. Böylece konu şöyle izah ediliyor: Sebat 42 puanla küme düşmekten kurtulurken Bursa'nın 40 puanı da güme gitti.
İşin ilginci, Bursasporluların bu nedenle Beşiktaş'a diş bilediği ise, sınırlı bir çevreye malum olmuş durumda. Ben yıllardır futbolla ilgili arkadaşlardan bile bu meselenin içyüzüne dair sorularla karşılaşıyorum. En son geçen Pazar Rıdvan Dilmen'in "Ya Güntekin, mevzuu neydi burda?" diye sorduğunu gördüm, ki bu da çok tuhaf.
Belki biraz da bu yüzden, devlet yetkilileri tarafından bakıldığında da; ciddi bir görmezden gelme, hafife alma eğilimi göze çarpıyor. Purplepurple'ın gayet sarih bir şekilde örneklediği akılalmaz şiddet eylemleri, muhtemeldir ki "bunlar münferit hadiseler" zihniyetiyle, ya da PKK'nın ilk eylemlerine başladığı sıralarda hükümetin "bunlar bir avuç çapulcu, büyütmeyin" demesi misali, pek önemsenmedi. Yani ciddi bir ihmal var ortada. Aslında bir farkındalık sorunu var burada. Nasıl ki; tribünden maç izlemeden stüdyodan yapılan maç yorumlarında bir sentetiklik görülüyorsa, yetkili insanlar da tribünlerdeki gerçekliğe o derece uzak kalıyor. Yoksa biraz stat yüzü görenler; oradaki kalabalığı da, gazetelere yansıyan taraftar sayılarının gerçek anlamını da, mevcut gerilimleri de, özellikle İstanbul'daki maçlarda güvenliği sağlamak için ne kadar çok polis görevlendirilse dahi bir kıvılcımla ortalığı yangın yerine çevirebilecek bir şiddet potansiyelinin her daim var olduğunu da layığıyla hisseder. Dolayısıyla, sorun asayiş tedbirleriyle çözülecek türden değil. O yüzden, Gizli Hedef oynar gibi, yüzlerce teçhizatlı polisi stat çevresine yığmakla da sonuç alınamıyor (ya da böyle tatsız sonuçlar alınıyor). Önce bir durumun vehametinin farkına varmak ve sonra da ona uygun düşen tedbirler almak gerekiyor. Belki de Thatcher'ın 1985'teki Liverpool-Juventus maçından sonrasında yaptığı gibi acı reçeteleri gündeme almak lazım (http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=10898906).
Yaralananlara geçmiş olsun, umalım ki, bu tribün kavgaları da bununla geçmiş olsun.
@purple
aynen ben de oğlum olursa purple ismini vericem.açıkçası yahu adamlar irkçılık yapti stalker şairler parki dişinda kimse doğru durust bu konuya tepki gostermedi neden boyle diyordum.ekibeşiktaş a yakışmadi burada yapılan ayıba gerekli tepki verilmedi diyordum sözumu yuttum :)..ben ermeni degilim ki hayatimda bir tane bile gormedim sohbet etmedim .3 ermeni bilyorum hrant alen hayko başka da bilmiyorum.ama bana kufredilmiş kadar sinirlendim tribunde..ibne disinler godoş desinler kufur etsinler ama irkçı tezahurat kimse kusura bakmasin belden aşağı vurmaktir benim gozumde.sinan engini sahiplenilmesi yuzunden boyle olmuşlarmış oyle soyluyorlardi hala bakalım bu hafta ne diyeekler bu tezahurata
saygılar.şukunu verelim +1
arkadaşlar, kapalının göbeğinde, Hrant Dink'in katlinden sonra "hepimiz ermeniyiz" pankartı açılmıştı, hatırlatmak istedim.
onu biliyoruz abi zaten.ben 3 gun yazı yazılmayınca o zaman içimden hayalkırıklığına uğradım onu belirteyim dedim.neyse lafımı yuttum :)
@threepoint
Hatırlatma için teşekkürler; böyle bir hareketi kapalıdan beklemekle birlikte açılıp açılmadığına dair kesin bilgim yoktu. ama benim "davulun sesi uzaktan kulağa hoş gelir"den kastım olayların farklı ülkede olması değildi. Hrant Dink'in katledilmesi Beşiktaş'ı doğrudan ilgilendiren bir hadise değil, futbolla da bağlantılı değil. Evet o gün yapılan iş özellikle Türkiye şartlarında çok çok anlamlı; ama bugün doğrudan Beşiktaş kimliğine karşı ırkçı bir saldırı var. Bugün "hepimiz Ermeniyiz" pankartını tekrar açmak ve farklı kimlikleri futbol ve tribün üzerinden sahiplenmek duruşumuzu ispatlar, o gün açılan pankartı daha da anlamlı kılar.
@purple
teşekküler.
"Hepimiz ALENen Ermeniyiz"
yazı hislere tercüman olmuş da kafamı karıştıran şeyler de var.
bu metnin, bursaya bakışımıza pozitif bir etkisi olmuyor. hatta tam tersi; maça gelen bursalılar için "dayağı hak etmişler ib.eler" hissiyatı oluşturuyor.
bu yazıyı okuyan ortalama bir beşiktaşlı için bursalıya kin beslemek, intikam duygusu "meşru" hale gelecek. çünkü biz haklıyız.
bilemedim..
Efsanevi bir yazi olmus. Bana surekli bursa-Besiktas arasindaki husumeti soranlara, "nedir bu taraftarlarin derdi?" diye soranlarin hepsine okuttum. Tesekkurler purple.
okurken tüylerim diken diken oldu.İçim sızladı.Muhteşem dile getirmiş her şeyi ellerine sağlık Purplepurple.Bu arada kendi blogumda paylaştım anlıntı olduğunu belirterek problem olmaz değil mi?
ben de kma'ya katılıyorum.
ama katılmamın kendime has sebepleri var.
ben tribün ağırlıklı bir beşiktaşlı değilim. 10 sene de maça gitsem kendimi tribünün bir parçası olarak hissedemeyeceğim.
tribünden bakan kişi, çoğu hadiseyi tribün şartları içerisinden değerlendirebilirken ben çoğu zaman aynı gözle bakamayacağım. çünkü aynı hissiyatı baştan paylaşmamış olacağım.
o yüzden tribünü anlayamamamı anlayabiliyorum.
ben futbolseverliğimi birey üzerinden yapıyorum.
tribünlerdeki adamları beşiktaşlı adamlar olarak görüyorum. hepsinin beşiktaşı ve beşiktaşlılığı, futbolseverliği başka yanlarından ele aldıklarını, beşiktaş ekseninde buluştuğumuzu düşünüyorum.
holosko'ya edilen küfür tribün gözüyle bana anlaşılır gelirken, birey gözüyle anlamsız geliyor. diyorlar ki, orada olsaydın bilirdin. orada olsaydım da benzer tepkileri vermezdim, onu biliyorum.
ama anlatılanları anlayabiliyorum.
biri bana 7 sene boyunca küfretse, taciz etse 7 sene sonunda vereceğim tepki, elime bıçak alarak olmazdı. ama çok net biliyorum ki, tribünün farklı kuralları var. biraz ağır abi kuralları. gidere gider yapanların var olduğu, yapmayanların silinip gittiği... racon bu.
o yüzden tribün kuralları içinde pazar günü yaşananların hepsi çok doğal şeyler. şaşırana şaşırmak lazım.
ama insan kendini tribünden soyutladığında yaşananların veya savunmaların anlamsızlığına inanabiliyor, benim içinde bulunduğum durum da bu.
bu meseleye biz-siz ayrımıyla yaklaştığımızda bursa yakasının aynı yazıyı öznelerin yerlerini değiştirerek yazabileceğini düşünüyorum.
ermeni meselesinin bursa'nın hakim hissiyatı olmadığını da dinliyorum, okuyorum. bursa forumlarında bu anlayışa getirilen eleştiriler mevcut.
beşiktaş taraftarı nasıl belli bir grubun yaptıklarından dolayı genel bir eleştiri kümesi içerisinde yer almayacaksa, aynı şey bursa için de geçerli.
ancak biz-siz diye bir ayrıma gidersek sonunda üzüleceğimizi düşünüyorum.
benim taraftarlığımda biz-siz'den öte, ben ve benim dışımdaki dünya var. bir beşiktaşlının yaptığını hareketin bedelini ödeyenin ben olmamı kabul etmiyorum. onun fikrini sırf beşiktaşlı diye onaylamamı beklenmesini de...
bu yazı o yüzden bir tarafın yazısı gibi geliyor. bu da çok doğal. ancak resmin bütünü hakkında ne kadar şey söylüyor emin değilim.
bursa taraftarı olsaydım bursayı haklı görecek idiysem, orada bir problem vardır.
şüphesiz, taraftarlık denilen şey benim içinde bulunduğum hissiyatla yapılmıyor. aidiyet, bu işin çok değerli bir parçası.
ben kendimde böyle bir aidiyet görmediğim için bana yazı sizde uyandırdığı duyguları uyandıramadı.
bursa taraftarının %90'ının bir görüşte, beşiktaş taraftarının %90'ının tam tersi görüşte olması, kendilerini besleyen kaynakların da sosyolojik olarak üç aşağı beş yukarı olması sebebiyle çelişkili geliyor.
işte o yüzden bence bu fikirleri yeşerten, yontan ve düzenleyen temel güdü; aidiyet.
beşiktaş taraftarıyla bursa taraftarı arasında tek farkın, tuttukları takımların rengi ve ismi olduğunu düşünüyorum.
o fark cok buyuk bir fark iste gurcan... anlasamadigimiz, hic bir zaman da anlasamayacagimiz seylerden biri bu...
abi konulari tek cumleye indirgemek o kadar kolay ki... her baglamda yani... ben bugun ermeni sorununu da tek cumleye indirgeyebilirim, gidip amerika birlesik devletleri'nin kurulumunu ve bugun geldigi noktayi, irak-iran savasini, her seyi bir sekilde bir yere baglayabilirim ve tek cumleye indirgerim. bu onun genel gecer dogru oldugunu gostermez...
Abi hiç bir sevgi hiç bir aidiyet bir insanın canına kastetmeyi bir şekilde hakmış gibi gösteremez buna savaşlarda dahil.Bir insan bir kere doğar ve yaşar arkasından kahramandı diye bağrısan ne farkeder o adama öldü ?
Arkadaş tribününde adam öldürülmüş,Taksim'de İngiliz öldürmüşsün,bugün Bursalı bıçaklıyorsun.Evet tahrik edenlerde suçluda bu nasıl bir kendini bilmezlik .Bu nasıl bir nefret.Senin bir hayatın yokmu,karın,çocuğun,anan ,bacın yok mu? Bu kadar basit mi bu iş ?Takımına küfretti diye adam öldürülür mü yaw ?
İnsanlar kendi hayatlarına değer vermedikten sonra istediğin kadar sosyolojiyle açıklamaya çalış abi.Bu ülkede acaba vurabilecekmiyim diye ateş edip adam öldürenler var, sen hala şike var diye husumet oldu zannediyorsun.Hiç alakası yok.Bu adamlar başka bir sebepten başka bir yerde başka birini yine bıçaklar ,yine kavga çıkarır çünkü onların zevk aldığı şey bu ....
gürcan'ın söylediklerinde indirgemeci bişi göremedim ben.
hatta post içinde olaya farklı noktadan bakan tek görüş belkide.
"beşiktaş taraftarıyla bursa taraftarı arasında tek farkın, tuttukları takımların rengi ve ismi olduğunu düşünüyorum."
Tebrik ederim Gürcan, Beşiktaş taraftarını bu kadar basit bir seviyeye indirdiğin için alkışlıyorum seni.
o kadar paragraf yazdığım yazının son cümlesini alıp kullanmaktan daha indirgemeci olduğunu sanmıyorum.
Maç öncesi olanlardan ve hatta Beşiktaş'tan bağımsız; şiddet de, nefret de, kavga da son derece insani, normal ve olağan durumlardır (lütfen dikkat, adam öldürmekten bıçak saplamaktan bahsetmiyorum). Kendi adıma maç öncesi görüntülerini izlemek beni üzüyor çünkü her an birbirlerinin canına kıyabilirlerdi. Ama mesela ortada bıçaklar olmasa yumruk yumruğa kavga edilmesi beni çok da etkilemezdi(bursalıların vaktiyle yaptığı gibi yirmi kişinin bir kişiyi kıstırması değil tabi kasıt). Bu nedenle tahrikler çok önemli, sonuçta gelenlerden her aramada yığınla kesici alet dökülüyorsa kimse yumrukla o kavgaya girmez.
Şiddet tu kaka, taraftar her yerde aynı kolaycılığına hayır, her olay kendi neden sonuç ilişkileri bağlamında değerlendirilmeyi hak eder çünkü, hele de 7 yıllık bir süreçten söz ediyorsak.
Yani evet, bazı ibneler bazen dayağı gerçekten hak eder.
gürcan,
daha evvel özelde konuştuğumuz bir yazını hatırlatacağım. "yok birbirimizden bir farkımız" derken ironi yapmıştın. abicim, jokond da demiş gerçi de, paragraf bütününe baktığımda da pek farklı bir anlam gelmiyor, eğer varsa düzeltir misin beni?
problem o zaten, senin butun yazdigin o paragraflari besleyen kaynak bu cumle.
"bursa taraftarının %90'ının bir görüşte, beşiktaş taraftarının %90'ının tam tersi görüşte olması, kendilerini besleyen kaynakların da sosyolojik olarak üç aşağı beş yukarı olması sebebiyle çelişkili geliyor."
tamamen yanlis goruyorum ben bunu. Ne alakasi vbar Besiktas'in tribundeki taraftarini besleyen sosyolojik kaynaklarla Bursa'nin tribundeki taraftarini besleyen kaynaklarin? Bunu soyledikten sonra yazdigin cumleyle bu fikrini teyit etmis oluyorsun ama bu yanlis zaten? Besiktas taraftari elli sene tribunde kavga etmis, senelerdir derbilerde kavga etmez olay cikarmaz bir grup. Bursa da zannediyor ki taraftar adam kesilerek olunuyor. Onlar da kenarindan kosesinden dahil olmak istiyor, benim gordugum de bu. 80'lerde tribunler yari yariyayken kac kisi oluyordu kavgalarda hatirlar misin? Besiktas tribunu oralardan gecip Besiktas tribunu oldu, Bursa nereden gecmis? Bunu Fener Galatasaray Besiktasa indirgesen yine anlayacagim, Bursa Trabzon desen yine anlayacagim, ama buraya gelip alintiladigimiz cumleni yazdiginda ben kusura bakma ama neresini tutsam elimde kalan bir sey buluyorum.
bu yazdigim bir boyutu, Besiktas taraftarinin yuzde 99'u istanbulda dogmus buyumus bir grup. Bursa'nin da yuzde 99'u Bursa'da... simdi bu iki veri isiginda hangi sosyolojik benzerlikten bahsediyorsun? Istanbul dunyanin neresine benziyor da bursa'ya benzesin? Mesele ayni dili konusmalari mi? O zaman Standard Liege taraftariyla, PSG taraftari ayni midir mesela? benzer sosyo ekonomik kosullar vs...
abi su senin soylediklerindne yola ciktigimizda futbol takimi tutmak dedigin sey ortadan tamamen kalkyior. buranin adi da eksifutbol olsun, besiktas tarafi kalmiyor kusura bakma.
bursaspor tribünlerinde hakim eğilim milliyetçi şovenizmdir. ve bunun olabilecek en komik ve en bayağı halidir. kolaydır bir kere. politikanın p sinden anlamayan bir sürü taraftar orada sahip oldukları takım aidiyetinin üstüne inşa etmeye çalıştıkları milliyetçilik güdüsüyle dışardan bakana komik ve fakat daha kötüsü tehlikeli gözükürler. öyle de gözükmeye çalışırlar zaten. tribün gruplarının içerisinde hemen hemen hiç farklı siyasal fraksiyona yakın oluşum yoktur. varsa da ben bir faaliyetinden haberdar değilim. fırsat bulduklarında onlardan duyabileceğimiz tek söylem "vatan, millet, sakarya ve türklük"ten ibarettir. bu çizgiyi bursasporluluk ile bile isteye yanyana getirirler. forumlarda kim ne kadar eleştiriyor bilmiyorum, ne zamandır bakmadım. ama tribünün içerisinde hissettiğiniz budur. kolaydır, güçlüdür, kalabalıktır.
beşiktaş tribünleri ise temelde sosyal demokrat bir ekolün bugüne uzanmış halidir. elbette bu kadar kalabalık bir tribün grubunda aynı yansımayı göremeyiz ama bugüne kadar yaşanmış artık burada tekrar tekrar vermeyeceğim birsürü örnekten bunu anlarsınız. farklılık beşiktaş tribünlerinde çarşı adının altında yer alan sol fraksiyona sahip grupların olmasıdır. farklılık bunların beşiktaş tribünlerinde faaliyet gösterebiliyor olmasıdır. farklılık çarşı'nın zaman zaman bu faaliyetleri direkt sahipleniyor olmasıdır.
tribünlerin farklılığı sadece renk ve isimden ibaret değildir. bunların farklı olmaması için %90 oranında radikal bir eğilim zıtlığı beklemek zaten inanmak istemediğiniz bir şey için kendinize bulduğunuz bir bahanedir. aidiyet elbette iki tribün grubunun yapıtaşıdır. bunun beşiktaş veya bursasporla da alakası yok zaten. taraftarlığın temelinde bu var. bizim etrafında konuşmamız gereken şey ise bu aidiyetin etrafında şekillenen yapıdır. kim sahip olduğu taraftarlığı nasıl görmüş, ona nasıl şekil vermiş, nası yaşatmış. buradaki nüanslar farkı fark ettirir.
%99'lar stadyumtaki taraftar icin gecerli... gerilince yazamamisim...
Jessie o paragrafın son cümlesinde Çarşı'yla,Texas arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum dememiş.Bursaspor taraftarıyla Beşiktaş taraftarının arasında bir fark olduğunu düşünmüyorum demiş ki bu söylediğinde haklıdır.Kemik taraftar gruplarının siyasi görüşü,sosyolojik yapısı vs .. o kulübün tüm taraftarını temsil edemez hatta fikir bile vermez.Şöyle ki solcu olan Çarşı'ya karşı,Beşiktaş taraftarının % 70'i sağcıdır.Çünkü bu ülkenin % 70'i seçimlerde sağ partilere oy verir.Bursaspor gibi bir şehir takımını da belli bir siyasi kalıba sokmak anlamsız ama bu postun baş aktörleri Çarşı,Teksas olduğu için siz de haklısınız.Jessie orda başka bir şey demek istemiş ama arada anlaşmazlık olmuş.
arkadaşlar ben beşiktaş bursa benzerliğinden bahsetmedim ki.
isterseniz beşiktaş galatasaray derim. istenirse bursa trabzon diyeyim.
aynı şeyi söyleyeceğim.
diyorum ki, sen eline bıçak aldığında bursalı veya beşiktaşlı olmanın önemi yok.
o bıçağı ele almanın motivasyonu beşiktaşlılık veya bursalılık değil. öyle anlatıyorlar ama öyle değil.
bıçaklı adamın en sevdiği adam, bence bir başka bıçaklı adam.
yoksa eşini alıp maç izlemeye giden adamdan bahsetmiyorum tabii ki.
yazan, çizen, düşünen, fikir üreten adam bazında elbette farklılıklar var.
ama adam bursalıyı bıçaklarken sağcı olduğu için bıçaklamıyor ki. kendi de muhtemelen sağcı zira.
dün hepimiz ermeniyiz pankartı açan adam, 8 sene önce revivoyu ıslıklayan, pkk dışarı diye bağıran adamdı çünkü.
---
benim anladığım futbol ve spor anlayışında inönü stadyumunun 20 sene önce hangi gruplar tarafından yönlendirildiği, beşiktaş taraftarının orayı alabilmek için kaç can, kaç kol-bacak verdiği de çok ilgilendirmiyor. anlamsız geliyor. kendilerine yazık etmişler diyorum.
"biz bu tribünü alırken kaç şehit verdik" zihniyeti, belki de bursalıya o bıçağı sokarken ulvi bir iş yaptığını düşünüyor.kendisini de o tarihin bir parçası addediyor o hareketle.
beşiktaş taraftarı kimdir. nedir, ne yer ne içer.. hangi konuda nasıl düşünür... siyasi bir eğilimi var mıdır. bilemiyorum. çok ucu açık konular.
---
ama threepoint'in dediği yazı da doğru. ama ben o yazıyı bu konu üzerine yazmamıştım.
şüphesiz bursa maçında olanların 20 yıllık tribün geçmişiyle ilintilendirilebileceği gibi, bir beşiktaş taraftarının x hadisede fenerbahçe taraftarından ne noktada ayrılacağı da onun taraftarlığı 20 yıldır yaşama biçimiyle alakalıdır.
özetle diyorum ki, bir hakem kararına fenerbahçe taraftarından farklı tepki gösteren beşiktaş taraftarının bu farklılıktaki temel noktası kaç yıldır beşiktaş'ı tutuyorsa o kadar yıl, o kadar günlük beşiktaş algısıdır.
oysa elinde bıçakla maça giden adamın temel dürtüsü, elinde bıçakla maça giden bir başka takım taraftarından -bence- ayrılmaz.
ben, hepimizi bir görmeyin derken, elinde bıçaklı adamı kastetmemiştim.
ayrıca bir temel noktayı atlamayın.
ben bir oran verdim %90 dedim. bu oran da üzerine konuşulmaya değer.
doğru mu değil mi anlamında değil.
bugün siyahlarla beyazlar çatışsa ancak o derece yüksek bir ayrışmadan söz edilebilir.
sizin bahsettiğiniz ve benim de bahsettiğim şey oran ancak %60lar seviyesinde olsaydı makul kabul edilebilirdi.
ayrışmanın bu denli keskin olmasının temel gerekçesi aidiyet diyorum. yoksa ayrışma olması salt aidiyet değil elbette.
olay niye şimdi bıçaklı adama döndü? çok ayıp, gerçekten çok ayıp.
O zaman abi kusura bakma cumlelerini aynen asagidaki gibi duzeltiyorum. Eger bunu dediysen ben bosuna sinirlenip, tansiyonumu yukselttim...
"eli bicakli bursa taraftarının %90'ının bir görüşte, eli bicakli beşiktaş taraftarının %90'ının tam tersi görüşte olması, kendilerini besleyen kaynakların da sosyolojik olarak üç aşağı beş yukarı olması sebebiyle çelişkili geliyor.
işte o yüzden bence bu fikirleri yeşerten, yontan ve düzenleyen temel güdü; aidiyet.
eli bicakli beşiktaş taraftarıyla eli bicakli bursa taraftarı arasında tek farkın, tuttukları takımların rengi ve ismi olduğunu düşünüyorum."
@Lucky8
neyin tehditi bu? ne demek uyarmak?
@lucky 8
abicim burası tehtidin yeri değil. görüşün varsa yaz yoksa kendi dünyana dön. beşiktaşın sahibi sen ve senin gibiler değil!
Lucky8 başta olmak üzere okurlarımızın dikkatine...
Karşımızdaki görüşü savunmadığımız, o görüşe sinirlendiğimiz anlarda klavyeye eliniz gitmeden önce lütfen derin bir nefes alın, gerekirse lavaboda bir yüzünüzü yıkayıp gelin. İlk andaki sinirinizle son halinizin arasında ciddi bir fark olduğunu göreceksiniz. Bu bloog çatısı altında kimse kimseye haakaret edemez, tehdit edemez. Lütfen bundan sonraki yorumlarda daha dikkatli olalım...
EkşiBeşiktaş Ailesi
abicim şüphesiz böyle.
ben hayal ediyorum. gürcan'ı al klonla bursaspor'lu yap. beşiktaş tribününden 15. dakikada çıkmak isteyen adam başlama düdüğüyle gelen allahü ekber sesleriyle 2. dakikada çıkmak isteyecekti.
ben muhalif bir beşiktaşlıyım.
bursalı olsam muhalif bursalı olacaktım
fenerli olsam muhalif fenerli.
çünkü özünde ben benim.
ama bugün beşiktaşlı olan hangi taraftar, bursalı olsa idi, hem de onların diliyle, mevcut bursa diliyle konuşan...
benim onunla fikir bazında mücadelem olurdu.
beşiktaş taraftarı kendi farklılığını kendi diliyle ortaya koymalı.
silahın, bıçağın dili bir.
bugün beşiktaş tribününün iki tanınmış simasi birbirlerini bıçaklayabiliyorlar. çok da anormal bir şey kabul edilmiyor.
o adamın sen olmadığını, senin o adamlardan olmadığını herkes biliyor, konu o değil.
peki yazan çizen düşünen beşiktaşlı...
sen beşiktaş'ın neresindesin? seni kim dinliyor? sen kimi yönlendirebiliyorsun?
beşiktaş'ı diğerlerinden ayıran dil... seni kim dinliyor? seni bursa taraftarından ayıran değerlerin her gün ve her saniye üzerine basılıp geçilmiyor mu?
"Taraftara yıllardır yapılan "itler, köpekler" muamelesi de, eziklik-yoksulluk-deşarj-aidiyet-grup psikolojisi gibi basmakalıp klişeler atfetme de bu sorunun çok yüzeysel bir kısmı."
diye yazdım yukarıda, tekrar yazıyorum. Hiç bir ideoloji bir takımın taraftarları bireysel olarak temsil edemez. Bu yüzden tribün şiddetini, hatta genel şiddeti normalize edemezsiniz. İki farklı görüşteki insan birbirine bıçak çekmez, aynı olan insan hiç çekmez.
Şiddetin temelinde anlamsızlık yatıyor, tribünde de bu durum böyledir. Tribün irrasyoneldir, seyirci irrasyoneldir. Kavganın içinde okuma yazma bilmeyen adam tutta, master derecesine sahip olan adamda vardır. Tribün, reaktif davranır. Hepimiz Ermeniyiz pankartı, Eto pankartları filan, sonra Revivo'nun ıslıklanması, PKK karşıtı söylemleri birbirleriyle karşı karşıya getirilemez. Tribün süreç içerisinde olaylara tepkisini gösterir. Kişilerin fikirlerinden bağımsız halde kendi ideolojisini geliştirir. Ağır ırkçı bir adamda o Ermeni pankartını elinde tutabilir, çünkü o tribünün hassasiyetidir. Bunu yaparken kendisini oraya ait hissetmek durumunda değil. Çünkü orada özkimlik denen şey kalmıyor. Tek kimlik Beşiktaşlılık, bu durumda aidiyetten ziyade soyutlama var diyebiliriz.
Sonuç olarak bursa tribünleriyle, beşiktaş tribünleri bir olamaz. Tribünü kendi başına bir organizma olarak ele alırsak bu böyledir, taraftar bazında bakarsak benzerlikler bulunur elbette. Ama tribün kendi başına bir varlıksa, ki bence öyle, hiç bir tribün birbirine benzemez.
Açıklamam biraz karmaşık ve çelişkili olabilir, normaldir. Çünkü tribünde çelişkili bir varlıktır.
Bir detay, dünya üzerinde tribün olaylarının arttığı dönemlerde, iktidarda sağ partilerin olması bir tesadüf müdür sizce?
beşiktaş muhalif ve isyankar görüşün simgesiyse kendi içindeki muhalife de saygı duyar, duymalıdır.
sizler zamanında yapılamayını, dile getirilemeyeni baskıya rağmen yapabilmişsiniz. bununla övünürken şuanki muhalif söylemleri zamanında size yapılan baskılar gibi siz bastırmaya çalışıyorsunuz.
ben de onu diyorum.
tribünde revivo'yu ıslıklayan adamla bursalıların ırkçı tezahüratına tepki gösteren adam pekala aynı adam olabilir.
çünkü o, o tezahürat esnasında siyasi, sosyolojik bir mesaj vermekten öte -belki de- salt olarak haim revivo'yu oyundan düşürüp galip gelmek istemektedir.
bugün tribünlerde olan 80 sonrası doğmuş insanların bir yandan apolitik olmakla, oy atmaya bile tenezzül etmemekle eleştirildiği günümüzde, tribünler üzerinden bu tür "ağır" siyasi ve sosyolojik çıkarımlar yapmayı tribünlerin kaldıramayacağı kadar ağır şeyler olduğunu düşünüyorum.
---
eğer 20 yıl önce beşiktaş tribünlerinde o mücedeleler verilmeseydi, -ki ne mücadele verildiğini bilmiyorum 28 yaşındayım, 8 yaşında aklım da ermezdi- eğer galatasaraylı olsa idim yine ben olacaktım.
bana göre bu noktada kişinin hangi takımlı olduğundan öte, kim olduğu önemli.
@gürcan ulusoy
Gene kendimi tekrar ediyorum, Haftaiçi ile haftasonunun içiçe girdiği bir ortamda siyasetin tribünden uzak olması mümkün değil.
Ayrıca sen olabilir yazmışsın, ben öyledir diyorum. Aynı adam yapar bunu.
Ama orada da sosyolojik bir mesaj vardır. Sen olaya şu anda akılcı bir yaklaşımla baktığın için olaslıkları tartıyorsun. Bende, orada sosyolojik bir mesaj vardır diyorum. Eğer ki tribün ezilenin yanında olan bir fikre sahipse ki bence öyledir çünkü tribün ezilendir, o gün revivo'yu ıslıklar. revivo'yu birey bazında değil, uzaktanda olsa temsil ettiği şey yüzünden ıslıklar.
Ben senin aksine, tribünleri tüm bu siyasi ve sosyolojik çıkarımların yapılmaya en müsait yer olarak görüyorum. Çünkü bu derece homojenize olmuş bir topluluğun kendi içerisinde bunları çok güzel tartışabileceğini düşünüyorum. aynı burada olduğu gibi.
senin dediğin anlamda kişinin hangi takımı tuttuğundan öte kim olduğu önemli olsaydı, yaratıcı beşiktaş taraftarı diye bir tanımlama oluşmazdı. tuttuğun takımın bir özgeçmişi var gürcan. onun şekillendirdiği prensipler bütününü takım tutmaya başladığında bilmesen de zaman içinde öğrenerek o duruma uyum sağlıyorsun. fenerlinin yıldız tutkusu, cimbomlunun liseli övüncü gibi kemikleşmiş kalıpları kişiler oluşturmadı, taraftarlık kültürü denen olgu ortaya çıkardı. o yüzden hangi takımlı olduğun seni diğerinden ayırıyor. beşiktaş ve taraftarlık kültürünü hiçbir anlamda grileştiremezsin, tekdüzeleştiremezsin gürcan. ha yine gelip mevzuyu başka yere çekersin orasını bilemem ama özünde bursa ile beşiktaş taraftarında fark göremiyorsan git balık tut, vallahi git balık tut. çünkü ben yazdığın her şeyin, başka konularda başka günlerde yazdığın şeylerle birlikte havada asılı kalmaya başladığını, tek cümlelik marjinal adam triplerine büründüğünü üzülerek keşfetmiş bulunuyorum. "Şu an sizden çok farklı bir konumda, parmaklarımı şakağıma dayayarak müthiş marjinal tespitler yapıyorum" şeklindeki çıkıntın, keyfin için Beşiktaş'ı kullanman bana çok büyük azap veriyor. Bunun adı muhaliflik falan değil. Çünkü sende Beşiktaş, amaç değil araç haline gelmiş Gürcan...
Bir ek açıklama, tekrar ediyorum dediğim eski yorumuma ithafen söylenmiştir, yanlış anlaşılma olmasın.
ayrıca tribün ezilendir derken, tribün, devlet ve klüpler üçgeninden bahsediyorum. bu üçgen içerisinde tek mağdur olarak tribünü gösterebileceğimiz için ezilen dedim. Bireylerin ezilmesiyle ilgili bir cümle değil o.
@jokond bana ve fikirlerime olan tahammülsüzlüğün geriye iki alternatif bırakıyor.
ya sen gideceksin.
ya ben.
hangisini tercih edersen onu yapacağıma söz veriyorum.
1 oldu, 2 oldu, 5 oldu. artık bir karar vermemizin zamanı geldi.
teşekkürler...
abi tartisma nereye gidiyor. tivitir'da molozla olan yazismani okuyorum yandaki tooldan. besiktas taraftarinin ermeni konusunda bursaspora verdigi tepkiden bahsediyorsun orada da. "Besiktas taraftari bunu yumusak karni olarak goruyor" demissin. Bunu soylemek ayiptir. Alen'i seversin sevmezsin, beni ilgilendirmez. Besiktas tribunu Alen'i sever. dun baslamadi sevmeye, yillardir sever. "Alen Abi papa olsana" diye 10 bin kisi bagirir, ona sevgisinden dolayi. alen'in gidip de "baarsana laan" diyen baska da bir sey demeyen tribun liderlerinden olmadigini bilir. Baska adamdir alen. Bursa tribunu "ermeni kopekler" dediginde, alen'den bahsettigi icin, iclerinden kanlarindan canlarindan birinden bahsettigi icin reaksiyon verir. Siyasallasmaya getiriyoruz meseleyi, burada mesele o degil. Ne alakasi var siyasallasmakla. Gerzek basinin yakalayamadigi en guzel fotografi verdi bu tribun Hrant sonrasi mactan once. Acik'ta iki sira ustte "hepimiz ermeniyiz" iki sira altta "hepimiz turkuz" pankarti acildi. Kimse birbirine girmedi. Siyaseti yapistirma cabasiyla Alen hedef alinarak yapilan tezahuratin ne alakasi var?
Sen gidip bunu yazdiginda, Besiktas tribununu acaip kilan en ince yere hakaret ediyorsun. Alen yumusak karin gibi mi goruluyor yani? Boyle bir sey olur mu Gurcan? Sen boyle mi goruyorsun bunu? Hayir on sene kapalida olmasam, okudugumda inanirim, o derece de ikna edici yaziyorsun. Icinde celismiyor yani... Ama gozumle gordugumun bu kadar carpiklastirilmasina dayanamiyorum...
ermeni meselesini ve tribün tavrını yumuşak karın olarak görmem mümkün olabilir mi? bence gurur duyulacak bir tavırdır.
ancak karşı tribün bunun gurur duyulacak bir tavır olduğunu hissetse oradan vurmaya çalışmaz. durup durup oradan vurmaya çalışıyorsa demek ki farklı bir algılama söz konusu.
ben ermeni meselesine taraftar yaklaşımıyla da, diyarbakırspor'u alkışlamayla da gurur duyarım.
ama biri gelir de, sen zaten geçen sene diyarbakırlıları alkışlamıştın derse onun üzerine yürümem, evet gurur duyuyorum derim.
beşiktaş taraftarı buna bu kadar tepki gösteriyorsa acaba bu meselenin yumuşak karın olmasından dolayı olabilir mi diyorum...
zira biliyoruz ki, tribünde de bir çok siyasi akım mevcut ve tek bir görüş yok.
hepimiz ermeniyiz pankartının 15-20 metre aşağısında başka mesajlı pankartlar olduğunu da fotoğraflardan görmüştük. öyle hatırlıyorum.
Ermeni meselesi Beşiktaş tribününün yumuşak karnı değildir, asla da olmaz. Karşı taraf diye bahsettiğimiz Bursaspor tribününün bunun gurur duyulacak bir şey olduğunu hissedememesi, daha doğrusu bunu bir küfür olarak algılaması Beşiktaş tribünününu sorunu da değildir, olsa olsa Bursaspor tribünün zeka seviyesiyle alakalıdır.
Çünkü karşı taraf diye bahsedilen Bursaspor tribünü bu tür hareketleri sadece Beşiktaş'a karşı değil, Diyarbakırspor maçında "PKK dışarı" diye bağırarak Diyarbakırlılar'a, Trabzonspor maçında "Pontus Rum" diyerek Trabzonsporlular'a karşı da yapmıştır. Bu tür örnekler, bu "etnik küfrü" Beşiktaş özelinden alır.
Bunun dışında, bırakın Beşiktaş tribününü, dünyadaki hiçbir tribün tamamen homojen değildir. Bir kısmın "Hepimiz Ermeniyiz" pankartını gerçekten isteyerek ve inanarak açmasını, diğer kısmının da İstiklal Marşı'nı bozkurt işareti yaparak söylemesini yadırgayamazsınız, bu tribünün bir gerçeğidir zaten. Normal olan budur.
@leventpolat
"Bunun dışında, bırakın Beşiktaş tribününü, dünyadaki hiçbir tribün tamamen homojen değildir. Bir kısmın "Hepimiz Ermeniyiz" pankartını gerçekten isteyerek ve inanarak açmasını, diğer kısmının da İstiklal Marşı'nı bozkurt işareti yaparak söylemesini yadırgayamazsınız, bu tribünün bir gerçeğidir zaten. Normal olan budur."
bence tam olarakta bu sebepten homojenizedir, tribün bireyleri uyumu açısından homojenizedir, beşiktaşlılık adı altında kendi kimliğini evde bırakıp oraya gelmekle homojenize olur, önyargısız oldukları içinde orada uyum sağlayabilirler. tribün tek bir olgudur.tribün dışındaki olgulardan kendini soyutlayarak gider maça insanlar.
Kavram karmaşası olmuş olabilir önceki yorumumda, benim bahsettiğim homojenize iç içe uyum sağlama durumu, tahammül durumu. bugün neredeyse hiç bir yerde olmayan bir hoşgörü meselesi, sadece aynı tribün fertleri arasında gerçekleşiyor
bence de normal olan budur.
bu mesele beşiktaş'ın yumuşak karnı olmasın zaten. hatta alen markaryan ermeni olduğu için değil, beşiktaşlı olduğumuz için değil, genel insani yaklaşımımız bu olduğu için tepki gösterelim.
bursalılar malum tezahüratlarını yaparak kendi çizgilerini ortaya koysun. ondan da mutlu olalım
bu mesele tribün içerisinde basit bir mesele.
siyasi olarak irdeleyeceksek, o bursayı da beşiktaş'ı da aşar neticede.
ben bunu diyorum.
aristo şimdi mezarında ters dönüyordur
@Sarper,
Bana kalırsa tahammül durumu, bahsettiğimiz homojenlikten ayrı irdelenmeli. Dediğin gibi o stada giden herkes zaten Beşiktaşlılık üst kimliğinde birleşmiştir. Fakat, bu kimliği kaldırdığın zaman belki de oradaki 30 bin kişiden birbirinin tıpa tıp aynısı olan iki kişi bulma ihtimalimiz bile çok düşüktür, belki de yoktur. Örneğin, iki hafta sonraki Antep maçında ülkücü bir Beşiktaşlı "Hepimiz Ermeniyiz" pankartı açabilir. Öyle olduğu, öyle hissettiği için değil ama tribünü aile olarak gördüğü için yapabilir bunu. Ancak neticede o pankartı gerçekten bilerek açan insan ile iki farklı insan oldukları gerçeği değişmez. Heterojenlikten kastım budur.
@Gürcan Ulusoy,
Alen Markaryan'a yapılan terbiyesizliğe tabii ki ilk önce insan olduğumuz için tepki koymalıyız. Sonuçta kimsenin önüne doğmadan önce bir form gelmiyor, kimse ırkını kendi seçmiyor.
Siyasi olarak irdeleyeceksek, bu mesele Bursa'yı da Beşiktaş'ı da kulüp bazında aşar, aşmalıdır. Ancak tribün boyutunda irdeleyeceksek, bence aşmaması gerekir.
Zira, tribünlerin bir sosyo-politik durum karşısında tepkisiz kalması o hep eleştirdiğiniz (burada yaş haddinden dolayı ikinci çoğul şahıs kullanıyorum, zira 17 yaşındayım) apolitik topluluğun oluşmasını sağlar zaten. Bu duruma tepkiyi koyması gereken tribünlerdir.
@leventpolat
sonuçta aynı şeyleri söylüyoruz, sen birey bazında ele alıyorsun ben tribün bazında :D
Zaten tribünün en şaşırtıcı olayıda odur. Bu kadar çeşitli insanı nasıl bir araya topladığıdır
Bence inanilmaz verimli bir konusma olmus, uzun suredir ilk defa Schuster gibi sirkuler bir konu haricinde bir ciddi ve besleyici tartisma yasadik.
Oncelikle sunu fark etmek lazim: Buradaki tartisma izlenim bazinda yapilan bir tartisma. Kimsenin elinde sosyolojik arastirma verisi yok. O yuzden "Sen kesin haksizsin, sen kesin haklisin" diyemeyiz. Nokta.
Bunun disinda, sunu kabul etmek lazim bir yerde: Besiktas tribununun "sosyal demokrat" kimligi, sosyal demokrasinin 80'lerdeki yorumuyladir Turkiye'nin cogunda oldugu gibi. O yuzden bazi soylemler "sol" soylem gibi dursa da, Gurcan ve benim gibi liboslar icin sol olmayacaktir, garip gelecektir, ve hatta refleksif gelecektir.
Bunun da sebebi, Besiktas tribunundeki insanlarin, Turkiye'nin cogunlugundaki insanlar gibi ayni tornadan gecmis olmalaridir.
Olay su: Besiktas tribunune giren insan, hakim havadan dolayi daha "tolere" olmak zorundadir. Bursa tribununde var olmanin sebebi doner bicagi tasimak ise, Besiktas tribunundeki sart "oncelikle bir konusalim" olabilir mesela.
Ha, ama Besiktas tribununde, uzerindeki bu gorunmez baski kalktiginda (bireysel davranilacak durum), ya da baska biri bir cikar guttugunde (Denizlispor maci dayagi) ve yahut tribun kendini tehdit altinda hissettiginde (Bursaspor olayi), Turk insaninin averaj tepkisine geri donulmesi kacinilmazdir.
Ben Gurcan'in ve kma'nin soylemek istedigi seye bu noktadan katiliyorum. Besiktas taraftari ile Bursa taraftari, temelde Turkiyeli bir taraftardir. Lakin tribun dedigimiz olusumda cok farkli dinamikler soz konusu olabilir, ve de o dinamikleri adam gibi inceleyecek bir sosyolog cikmadigi icin daha ancak burada varsayimda bulunuruz biz.
hah, papagan gibi bazı kelimeleri tekrarlamak yerine şu işi doğru düzgün hatlarıyla yazan biri çıkmış. teşekkür ediyorum kendi adıma. 7 senede insan sabır taşı olsa çatlar.
@Gurcan Ulusoy
Jokond ile aranizda gecenlere karismak bize dusmez. Ancak, aranizda gecen ne olursa olsun 'ya sen ya ben' durumu senin kendi icinde birey olarak bile Besiktas tribunundeki medeniyete ulasamadigini gosterir bana. Sen, ''ben muhalif ve bireysel Besiktas'liyim'' diyebilirsin gayet tabi. Buna kimsenin lafi olmaz..
Ancak! Sen benim Besiktasliligim ile pazar gunu bicaklanan Bursasporlunun Bursasporlulugunu bir tutamazsin. Senin gibi muhalif ve bireysel Bursali varsa eger onlarin tribununde, (ki vardir mutlaka) ikinizin ortak yonleri coktur ve takim sevginizde paralellik gosterir. Dogal ve gercek olan da budur.
Cunku, ben her Besiktas adini duydugumda ilk once -o senin hissetmedigin- aidiyet duygusunu hissederim. Her armayi gorunce icimi gidiklayan duygu tam da bu ait olmak hissinin bana sagladigi duygudur, baska bir sey degil. Ait olunan topluluk ne kadar kucukse insanin birey olarak alip verdikleri o kadar fazla olur. Benim Turklugum veya Cerkezligim veya Kurtlugum aile icinde edindigim baba veya kardes konumumdan agir basamaz. Aile'de -6 birey olsun-, 6 kisi icinde baba veya abi olarak daha fazla paylasim yasar, daha fazla sozum gecer, daha fazla benligimi paylasirim. Etnik kokenimin beni kesistirdigi kisilerin sayisi milyonu gecer, paylasimimda limit var, ben once babayim, yada abiyim.
Iste tam da burada buyuk bir fark var. Bursaspor veya Fenerbahce veya Adana Demirspor. Bunlarin hepsi Besiktas tribununden farklidir. Kendileri arasinda da farklidir. Tipki her ailenin birbirinden farkli oldugu gibi. Topluluklarin hakim gorusleri vardir, bunlarda benzerlik olabilir. Siddete olan bakis acimiz da paralellik gosterebilir, yada vefa dugumuz.
Ancak toplulugun kendi kimligi vardir. Aidiyet duygusu burada girer isin icine. Sen, benim kimligimin bu aidiyet icerisinde renk buldugunu dusunursun; ben bu toplulugun ve kimligin benimle birlikte renklendigini, sekil buldugunu savunurum.
''Ya sev ya terk et'' gibi sacma bir milliyetciligi ulkemizde savunanlar milli kimliklerinin cok guclu olduguna kendini inandirmistir. Sen, milli duygularini bu ''gobegini kasiyan adam'' gibi yasamazsin. Ama gelir buraya '' ya sen ya ben jokond'' dersin. Senin bu adamdan farkini acikla simdi bana... Sen, milliyetci duygun olmadan; aslinda tam da ayni seyi soyluyorsun o ''gobegini kasiyan adam'' ile.. Dusunce yapisinda fark goremiyorum ben.
Sen, bireysellikten dem vururken; ben toplumun etkilesim gucunden bahsederim. Sen, tek basina ''ya sen, ya ben'' derken; ben Besiktasli kimligimizi nasil beraber yarattigimizdan bahsederim. Bu tribun 30 yildir var. 30 yilda 4 defa, 5 defa kendi icinde buyuk hezeyanlar yasamistir. En guncel 2 ornek Ferdi ve Harun meseleleridir. Nuri Demirag nasil bu ulkenin buyuk yarasiysa; bu meselelerde tribunun buyuk yaralaridir. Ben siyahima atarim bu yasananlari, beyazim tertemizdir. Sen beyazini kirletirsin, cunku siyah bakarsin bu tribune.
Eger keyfin tutar da cevaplarsan pesin hatirlatma yapayim, senin kendi postunu alintilayarak.. ''o kadar paragraf yazdığım yazının son cümlesini alıp kullanmaktan daha indirgemeci olduğunu sanmıyorum.'' Cevaplarken diger arkadaslardan bekledigin ozeni gosterirsen sevinirim.
Saygilar..
bu arada tarafsız sahada seyircisiz 2 maç ceza almışız. geçmiş olsun.
Yukarıdaki tribün tartışmalarına bir kaç ek yapmak istiyorum. Beşiktaş tribünlerinin bu kadar çeşitlilik göstermesinin temel nedeni Beşiktaş'ın kendi kimliğini öncelikle kazanmak üzerinden tanımlamasıdır. Beşiktaş öncelikle Türkiye'nin 3 büyüğünden biridir, İstanbul gibi kozmopolit bir şehirde konumlanmıştır ve bu nedenle toplumda farklı sınıflardan, ırklardan yani genel olarak farklı kimliklerden geniş bir kesime hitap eder. Yalnızca hakim tribünü sol eğilimlidir; ama Beşiktaş kimliğinin içine politik bir duruşu yerleştirmek oldukça zorlama olur. Beşiktaş kimliğinin diğer takım kimliklerinden farkını daha geniş bir siyasi yelpazeye sahip olmasıyla açıklayabiliriz.
Bursaspor da tek başına bir bütün şehri temsil etme iddiasında olan bir kulüp. Beşiktaş kadar büyük ölçekli olmasa da yine de tek bir ideolojik kalıba indirmek için fazlasıyla büyük olan bir kulüp. Hakim tribünün tavrını görmek için yukarıda bahsettiğim belgeselden bir örnek vermek istiyorum. O belgeselde gay-lezbiyen örgütlerini taşlamaya karar veren Teksas grubu üyelerinden birisi "Bunlar yüzünden neler çekiyoruz" diyordu. Bursa tribünün ortak hafızasında da yıllardır devam eden eşcinsellik yakıştırmasından doğan bir tepki var. Erkeklik, milliyetçilik, homofobi zaten kol kola yürüyen tepkiler ve bu tepkilerin birleşiminden doğan Bursa tribünün hakim görüşü diğer tribünlere göre daha sağcı kalıyor.
Dünyada tamamen homojen olmasa dahi bunun sınırlarında gezinen bir taraftar grubuna 2,5 aydır Hamburg'da yaşadığım için güzel bir örnek olarak St. Pauli'yi verebilirim. Her maçta Che Guevara bayrakları, eşcinsellerin gökkuşağı sembolünün ortasına yerleştirilmiş St. Pauli amblemli bayraklarla yan yana sallanıyor. Tribüne girerken elinize tutuşturulan broşürler "Doğu Avrupa'dan gelen işçilerin sömürülmesi, polis terörü" gibi başlıklar içeriyor ve bunu 50-100 kişiye değil, bütün tribüne dağıtıyorlar. Ama dediğim gibi St. Pauli kendini başarıdan ziyade bu politik duruşuyla tanımlayan bir kulüp. Hamburg'da başarı arayanların adresi ise HSV.
Sözün özü: Dünyada homojen tribünler vardır; ama kendini öncelikle kazanmak üzerinden tanımlayan kulüplerde bu mümkün değildir(istisnası Celtic ve Rangers olabilir ama tribünlerini görmediğim için emin değilim).
"hepimiz ermeniyiz" diyen kardeşlerimi 26 şubat'ta Hocalı katliamının yıldönümünde "hepimiz azet türküyüz" pankartı açmaya davet ediyorum.
ayrıca kendisini diyarbakırlı taraftarlara yakın hisseden kardeşlerim de bir ricam olacak. İnönü'de atılan "hepimiz kürdüz" sloganına karşılık olarak diyarbakır'da "hepimiz türküz" sloganını atmaları ve stadı türk bayraklarıyla donatmaları.
Eminim ki bu tür bir iyi niyet gösterisi farklı yalnış anlamaları ve "bölge"ye yönelik önyargıların ortadan kalkması açısından önemli bir adım olacak.
@Yaz Helvasi
Cok guzel bir bakis acisi, bunu bir kenara kaydettim sonrasinda kullanmak icin.
@Tutunamayanlar
Simdi ezilenin dilinin egemenin dili uzerinden tanimlanmasi diye cok ama cok uzun bir tartisma baslatmamiz gerekir ki ben yol yakinken vazgectim.
Şu "gerçek Beşiktaşlı", "bizim x", "benim y", "ben senden daha Beşiktaşlı" kalıplarını alın; x, y, Beşiktaş yerine Bursa'yı, müslümanlığı, Türk veya Yunan kelimelerini koyun, hiç bir şeyin değişmediğini göreceksiniz.
Gürcan'ın "bir şey değişmez" derken kastettiği de buydu bence. Kendini herhangi bir gruba keskin bir şekilde ait hissedecek insanlar benzer insanlardır çünkü.
Kişisel almayın ama bu noktada "nasıl Beşiktaş ile Bursa aynıdır dersin!!" diye suçlamak biraz işin kolayına kaçmak bence, çünkü "Beşiktaşlı" böyle bir "hakareti" asla kabullenmez, bu ilk cümleyi eden de herkesin gözünde haklı çıkacağını garantilemiş olarak diyor zaten. Bir nevi "finish him" yapıyor, ama aslında Gürcan'ın demek istediği şey bu değil, o nokta kaçıyor.
Bu yazıya da aynı sebepten %100 katılamıyorum. 7 değil 70 sene de sabretmiş olsam bıçak çekmeyi haklı çıkaracak bir sebep bulamıyorum çünkü.
Yine Yunan-Türk deyip olayın bokunu çıkarıyor olabilirim, ama bıçağa katılan %90'lık kesim Kardak krizi zamanında "sizi tükürükle boğarız, saldırın F-16'lar" diyenlerle "benzer" insanlar bence. Eminim Bursaspor forumlarında kendini haklı gören %90 ile buradaki %90'lık kesim o kriz zamanı "adamlar bizim uçağı düşürdüler, 'adamıza' bayrak çektiler, papaz çıkardılar, biz sabrettik, savaş çıkarmadık.. Artık yetti!" demişlerdir.
Ben bu tarz errkek (evet iki r ile) şovenizmin, "yeter ulan"cılığın yanlış ve kolaya kaçmak olduğunu tam beş sene önce o zamanlar 10 yaşında olan Alexandra adlı bir kızla karşılaşıp, kızdan "10-12 yaşlarm arası her gece yatarken, 'Tanrım, n'olur bu gece Türkler saldırmasın, bir gün daha yaşayayım' diye dua ederdim" cümlesini duyduğumda farketmiştim. O yüzden destek bulması zor olsa da, zor olan sabretmek, "yeter ulan" deyip bıçağı almak değil.
Blog'un ara ara misafiri olan bir kişi olarak eklemek istedim, lütfen kişisel almayın.
@shelbyl
Benim de ricam o sonraların mümkün olduğunca çabuk gelmesi ve bu blogda kavram üzerinden daha çok tartışma yapabilmek. Burada hem yazarların hem de yorumcuların verimli bir tartışma yapmak için ciddi bilgi birikimleri var; ama bana Schuster öyle Schuster böyle ile boşa enerji harcanıyor gibi geliyor.
Son olarak, kendi bloguma geçen yıl oynanan Bursa - Diyarbakır maçından sonra bir yazı yazmıştım, fanatizm üzerine konuşmak isteyenler buradan göz atabilirler:
http://bonlibero.blogspot.com/2009/10/kimliksizligin-dogurdugu-fanatizm.html
Yazıda kaynak olarak kullandığım Cogito dergisinin Fanatizm sayısını edinmenizi de tavsiye ederim.
Eve doğru giderken Gürcan'ın Twitter'da yazdıklarına cevap vermeye çalışıyordum. Yazdıklarımı 140 karakterle sınırlamamak için eve gitmeyi iple çekiyordum ki, buranın yorumlarından kaynaklanan sorun yaşandı, Jokond ayrıldı vs.
İçimde kalmasın, Gürcan'ın yazdıklarını burada yorumlayacağım...
Bir kere Beşiktaş ile Bursa taraftarlarını besleyen kaynakların sosyolojik olarak üç aşağı beş yukarı olduğuna katılmıyorum. Öncelikle Beşiktaş'ı veya Bursaspor'u tutma kararı farklı motivasyonlarla alınan kararlar.
Ben kendimi bildim bileli Beşiktaş'ı tutuyorum, ama Beşiktaş semtini 11 yaşında gördüm ilk. Bursaspor'u tutan Bursalı ise Bursa'nın takımı olduğu için tutuyor, Bursa dışındaki adam da memleketi olduğu için tutar. Bursa ile Gaziantep, ya da herhangi bir şehrin takımının taraftarlarının sosyolojik kökenleri aynıdır denebilir ama Beşiktaş için denemez.
Böyle olunca, Bursaspor'un taraftarlık motivasyonu memleketçilikten gelince bu adamlar işi azıtıp İstanbul takımlarına Bizans, Diyarbakır taraftarına PKK, Trabzon taraftarına Pontus Rum, Beşiktaş taraftarına Ermeni köpekler diyebiliyor. Bursa ile Trabzon arasında bugüne kadar siyasi hiçbir sorun yaşatmış bir etnik problem olmamasına karşın "bu şehrin ekmeğini yiyenler" muhabbeti çekilebiliyor.
Ayrıca Beşiktaş'ı, Galatasaray'ı, veya Fenerbahçe'yi tutan adam, üç alternatif arasından kendine uyanı seçmiş demektir, kendine yakın olanı seçmiş demektir. Altay, Karşıyaka, Göztepe veya Gençlerbirliği, Ankaragücü seçeneklerinden birini seçenlerde de böyle bir seçme şansı var demektir. Ama Bursaspor'u seçme aşamasında bu şans yok.
Bu aynı zamanda Beşiktaş taraftarlarına da kozmopolit bir çeşitlilik katar, Ermeni de destekler, Diyarbakır'da da taraftarı vardır, Bursa'da da taraftarı vardır. Bu anlamda Beşiktaş, GS veya FB taraftarları kozmopolitken, Bursaspor, Gaziantepspor gibi memleket olgusundan kaynaklanan taraftarlıklar daha tek düzedir.
2'ncisi, Bursalılar "Ermeni köpekler Beşiktaş'ı destekler" dediğinde buna Beşiktaş'a laf edildiği değil, insanlık suçu olduğu için tepki göstermeliymişiz ya, ben bunun farkını ortaya nasıl koyacağımızı anlamadım, karşı tezahürat yaparken parantez mi açmalıyız "biz burada tepki gösteriyoruz ama Beşiktaşlı olduğumuzdan değil, insan olduğumuzdan".
Yumuşak karın mevzuuna nasıl gelinir onu da anlamadım. Hakikaten, Gürcan'ın Beşiktaşlılar'dan beklentisi nasıl davranmasıdır, bu konuyu yumuşak karınmış gibi görmediğini anlatmak için?
Bana bu açılardan Gürcan 30000 civarında bir kitleden 1 kişinin bile anlamakta zorlanacağı şeyleri anlayıp ona göre davranmasını bekliyormuş gibi geliyor, daha ben anlamadım ne olması gerektiğini.
Jokond'la girdikleri tartışmayı öteki postta yorumlayacağım, az sonra...
bu olay blog tarihinde kara bi leke olarak kalacak bence.
"bu blog ikimize dar, o yüzden birimiz gitsin"
bu nedir abi ya, vahşi batı parodisi gibi.
jokond gibi birinin gitmesine çok üzüldüm, jessie gitse yine üzülürdüm.
bu karşılığı fazlasıyla hakettiler..