5 Ekim 2010 Salı
Şeref
Günümüz futbolu artık bizim sokak aralarında oynadığımızdan bambaşka bir hal aldı. Oyuna ruhunu veren bazı kurallar endüstriyel futbolda değişti ve belki de o ilk çıkış haliyle çelişir hale geldi.
Dürüst, ahlaklı, saygılı bir oyun UEFA'nın da, FIFA'nın da, yerel futbol federasyonlarının da temel meselelerinden biri.. Çünkü milyonlarca insan bu oyundan bir şeyler öğrenip hayatlarına yansıtıyorlar. Ben 8 yaşımda evin koridorunda çorapla maç yaparken -sanki bir hakem varmışçasına- üzerimdeki kıyafetten çekip beni kendi üstüne düşüren ve "hoca faul yapıyor" diyen çocukluk arkadaşımı, hayatının diğer alanlarında yaptığı hareketlerle de ilişkilendiriyorum. Ona göre futbolcu kendini yere atmalı. Hakem de yakalayabiliyorsa yakalamalı.
Futbolun rakiple oynanan bir oyun olmaktan çıkıp, çokça hakemle oynanan bir oyun olmasının sebebi biraz da bu. Artık o sahada, iç içe geçmiş iki oyun ve tek bir amaç var; "kazanmak". Nasıl olursa olsun kazanmak. Çünkü futbolcuların üzerinde teknik direktörler, teknik direktörlerin üzerinde yönetim kurulları, yönetim kurullarının üzerinde sponsporlar, sponsorların üzerinde de taraftarlar var. Taraftar "Kazanacaksın!" demeye başladıktan sonra, haliyle sahada ne dürüst, ne ahlaklı, ne rakibine saygılı insanlar kalabiliyor. Sporcusu da dürüstlükten ödün veriyor, teknik direktörü de, yönetimi de, sponsoru da, taraftarı da...
Bugün futbol yeşil çimler üzerinde oynanan ve tribünlerle desteklenen bir oyun olmanın çok uzağında. Kabul edelim ki, futbol bir televizyon eğlencesi. Stadyumda 40.000 kişi izliyorsa onun yüzlerce katı televizyon izleyicisi oluyor. Haliyle oyun, gitgide televizyon izleyicisinin isteklerine göre şekilleniyor. Basketbol maçlarında televizyon molası bile veriliyor artık...
Televizyonun futbolun bu kadar içine girmesinin yarattığı bazı farklılıklar var elbet. Siz sokak arasında oynarken topun taşın - yani direğin - üzerinden mi yoksa içinden mi geçtiğini akşam televizyonda izleme şansınız yok. Geri dönüp yapılan hareketin faul olup olmadığını ortaya koyacak bir enstrüman da yok. Orada ne karar verilirse o. Mahalle arasında 2 kere kendini yere atıp faul isteyen çocuğu önce bir güzel döverler, sonra da kenara koyarlar. Oysa televizyondan izlediğimiz futbol öyle mi?
Günümüz futbolunda televizyonun oyuna ve oyunculara çok temelden etkileri var. Kendinizi yere atmanız, topsuz alanda rakip oyuncuya dirsek atmanız, küfür etmeniz, tükürmeniz, hakemi itmeniz... Her şey o televizyon kayıtlarında yer alıyor. Siz o an için hakemi kandırabiliyorsunuz ama televizyonu asla kandıramıyorsunuz.
Mesela Burak Yılmaz... Geçtiğimiz hafta sonu oynanan Beşiktaş maçında kendi ayağını Fabian Ernst'in ayağına çarptırıp kendini yere attı. Hakemi aldatmayı başardı. Kendisini bu başarısından ötürü tebrik ediyorum. Milyonlarca ve bazen milyarlarca insan önünde bir aldatma işlemini başarıyla gerçekleştirdi. Futbol endüstriyelleşmesindeki bu çarpıklıklar olmasa Burak Yılmaz'ın sokağa çıkamayacak kadar aşağılanması gerekir. Zira bunun adamın cebindeki parayı çalmaktan bir farkı yok. Bunu milyonlarca kişi önünde yapıyorsunuz, çaldığınızı herkes görüyor ama sizi yakalayamıyorlar, sonra da alnınız dik, başarıyla aldatmanın, çalmanın tadını çıkarıyorsunuz.
Trabzon özelinden devam edelim. Trabzonspor teknik direktörü - anlaşılan o ki - bu tip hareketleri alışkanlık haline getirmiş Burak Yılmaz'ı uyarma gereği duymuyor. Trabzonspor yönetimi, kendi oyuncusunun bu tip gayri ahlaki hareketler içinde olmasından gocunmuyor. Trabzonspor taraftarı yüksek sesle Burak Yılmaz'ın bu tavırlarından rahatsızlık duymuyor. Trabzonspor sponsorları da destek verdikleri takımlarının galip gelmesini ve temelde karlarını maksimize etmeyi genel prensip kabul ediyorlar.
Yukarıda saydığım futbolu meydana getiren parçaların tamamı neredeyse kendi penceresinden haklı. Burak Yılmaz muhtemelen diyor ki, "Benim üzerimde öyle bir ahlaksız kazanma baskısı oluşturuyorsunuz ki, ahlaklı davranmak aklıma bile gelmiyor. Şenol Güneş muhtemelen diyor ki, "futbolun içinde bunlar var". Trabzonspor yönetimi diyor ki, "Rakiplerimiz böyle hareketler yaparken, bizim yapmamamız saflık olur..." Mesele Trabzonspor meselesi değil hiç şüphesiz. Şenol Güneş te bu ülkedeki en düzgün spor adamlarından biri. Tezat bu ya, Şenol Güneş'in bile gücünün yetmediği noktalar bunlar...
Gelelim Teofilo Gutierrez - İbrahim Toraman meselesine. Teofilo'nun yumruğu İbrahim Toraman'ı yere düşürecek cinsten değil. Toraman hakeme bakıyor, sonra kendini yere atıyor. Yapılan eylem ile, Toraman'ın hareketi arasında bir bağ yok. O yumrukla kimse yere düşmez. İşte bu nokta da futbolun kirli noktalarından biri. İbrahim Toraman biliyor ki, kendini yere atmasa hakem kırmızı kartı göstermeyecek.
Kavgada yere düşmemek, ayakta kalmak önemli bir onur, gurur vesilesidir. Bazen çok feci şekilde dayak yersiniz ama bir yumrukla yere yıkılmaz ve karşınızdakinin gözüne onurlu bir şekilde bakabilirseniz, karşınızdaki ne kadar güçlü olursa olsun psikolojik olarak onu yerle bir edersiniz. Korktuğunuzu veya acı çektiğinizi karşınızdakine göstermediğiniz müddetçe o kavgayı tek yumruk atmadan onurlu bir şekilde sonlandırabilirsiniz.
Oysa Toraman bunu yapmıyor. Teofilo'ya dikleniyor ve ilk yumrukta kafasını tutarak kendini yere atıyor. Beşiktaş formasının atılan tek yumrukla yere düşmesini içine sindirebiliyor. Onurla, gururla Beşiktaş formasına atılan yumruğa, - belki aynı şekilde cevap vererek - dik duruşu sergilemiyor. Kendini yere atıp hakem ve kırmızı kart yolunu tercih ediyor. Biz de televizyondan izliyoruz. İbrahim Toraman'ın o yumrukla yere düşmeyeceğini biliyoruz. Rakibine kırmızı kart göstertmek için kendini yere attığını da anlıyoruz. Hiç şüphesiz, Teofilo cezalanacak ama mesele o değil. Yumruk var mı, yok mu tartışması değil bu. İbrahim Toraman'ın milyonlarca kişi önünde Beşiktaş formasını ve kendi onurunu rakibin kırmızı kart görmesi için feda etmesi durumu...
Futbolda hangi düzenleme, yeni hangi uygulama olur bilemiyorum. Lakin artık sporculara, kulüplere onurlarını, şeref ve haysiyetlerini geri verelim. Yumruk yiyen futbolcu, aynı sokak arasında olduğu gibi kendini yere atarak cevap vermesin. Mahelledeki onurunu, şerefini savunmak adına ne yapması gerekiyorsa onu yapabilsin.
Fair Play, git gide futbolculara söylenen bir slogan haline geldi.
Oysa tam da bizle ilgili. Biz şerefsizce "Sadece kazan!" derken, sporcular nasıl şerefleriyle oynasınlar?
Dürüst, ahlaklı, saygılı bir oyun UEFA'nın da, FIFA'nın da, yerel futbol federasyonlarının da temel meselelerinden biri.. Çünkü milyonlarca insan bu oyundan bir şeyler öğrenip hayatlarına yansıtıyorlar. Ben 8 yaşımda evin koridorunda çorapla maç yaparken -sanki bir hakem varmışçasına- üzerimdeki kıyafetten çekip beni kendi üstüne düşüren ve "hoca faul yapıyor" diyen çocukluk arkadaşımı, hayatının diğer alanlarında yaptığı hareketlerle de ilişkilendiriyorum. Ona göre futbolcu kendini yere atmalı. Hakem de yakalayabiliyorsa yakalamalı.
Futbolun rakiple oynanan bir oyun olmaktan çıkıp, çokça hakemle oynanan bir oyun olmasının sebebi biraz da bu. Artık o sahada, iç içe geçmiş iki oyun ve tek bir amaç var; "kazanmak". Nasıl olursa olsun kazanmak. Çünkü futbolcuların üzerinde teknik direktörler, teknik direktörlerin üzerinde yönetim kurulları, yönetim kurullarının üzerinde sponsporlar, sponsorların üzerinde de taraftarlar var. Taraftar "Kazanacaksın!" demeye başladıktan sonra, haliyle sahada ne dürüst, ne ahlaklı, ne rakibine saygılı insanlar kalabiliyor. Sporcusu da dürüstlükten ödün veriyor, teknik direktörü de, yönetimi de, sponsoru da, taraftarı da...
Bugün futbol yeşil çimler üzerinde oynanan ve tribünlerle desteklenen bir oyun olmanın çok uzağında. Kabul edelim ki, futbol bir televizyon eğlencesi. Stadyumda 40.000 kişi izliyorsa onun yüzlerce katı televizyon izleyicisi oluyor. Haliyle oyun, gitgide televizyon izleyicisinin isteklerine göre şekilleniyor. Basketbol maçlarında televizyon molası bile veriliyor artık...
Televizyonun futbolun bu kadar içine girmesinin yarattığı bazı farklılıklar var elbet. Siz sokak arasında oynarken topun taşın - yani direğin - üzerinden mi yoksa içinden mi geçtiğini akşam televizyonda izleme şansınız yok. Geri dönüp yapılan hareketin faul olup olmadığını ortaya koyacak bir enstrüman da yok. Orada ne karar verilirse o. Mahalle arasında 2 kere kendini yere atıp faul isteyen çocuğu önce bir güzel döverler, sonra da kenara koyarlar. Oysa televizyondan izlediğimiz futbol öyle mi?
Günümüz futbolunda televizyonun oyuna ve oyunculara çok temelden etkileri var. Kendinizi yere atmanız, topsuz alanda rakip oyuncuya dirsek atmanız, küfür etmeniz, tükürmeniz, hakemi itmeniz... Her şey o televizyon kayıtlarında yer alıyor. Siz o an için hakemi kandırabiliyorsunuz ama televizyonu asla kandıramıyorsunuz.
Mesela Burak Yılmaz... Geçtiğimiz hafta sonu oynanan Beşiktaş maçında kendi ayağını Fabian Ernst'in ayağına çarptırıp kendini yere attı. Hakemi aldatmayı başardı. Kendisini bu başarısından ötürü tebrik ediyorum. Milyonlarca ve bazen milyarlarca insan önünde bir aldatma işlemini başarıyla gerçekleştirdi. Futbol endüstriyelleşmesindeki bu çarpıklıklar olmasa Burak Yılmaz'ın sokağa çıkamayacak kadar aşağılanması gerekir. Zira bunun adamın cebindeki parayı çalmaktan bir farkı yok. Bunu milyonlarca kişi önünde yapıyorsunuz, çaldığınızı herkes görüyor ama sizi yakalayamıyorlar, sonra da alnınız dik, başarıyla aldatmanın, çalmanın tadını çıkarıyorsunuz.
Trabzon özelinden devam edelim. Trabzonspor teknik direktörü - anlaşılan o ki - bu tip hareketleri alışkanlık haline getirmiş Burak Yılmaz'ı uyarma gereği duymuyor. Trabzonspor yönetimi, kendi oyuncusunun bu tip gayri ahlaki hareketler içinde olmasından gocunmuyor. Trabzonspor taraftarı yüksek sesle Burak Yılmaz'ın bu tavırlarından rahatsızlık duymuyor. Trabzonspor sponsorları da destek verdikleri takımlarının galip gelmesini ve temelde karlarını maksimize etmeyi genel prensip kabul ediyorlar.
Yukarıda saydığım futbolu meydana getiren parçaların tamamı neredeyse kendi penceresinden haklı. Burak Yılmaz muhtemelen diyor ki, "Benim üzerimde öyle bir ahlaksız kazanma baskısı oluşturuyorsunuz ki, ahlaklı davranmak aklıma bile gelmiyor. Şenol Güneş muhtemelen diyor ki, "futbolun içinde bunlar var". Trabzonspor yönetimi diyor ki, "Rakiplerimiz böyle hareketler yaparken, bizim yapmamamız saflık olur..." Mesele Trabzonspor meselesi değil hiç şüphesiz. Şenol Güneş te bu ülkedeki en düzgün spor adamlarından biri. Tezat bu ya, Şenol Güneş'in bile gücünün yetmediği noktalar bunlar...
Gelelim Teofilo Gutierrez - İbrahim Toraman meselesine. Teofilo'nun yumruğu İbrahim Toraman'ı yere düşürecek cinsten değil. Toraman hakeme bakıyor, sonra kendini yere atıyor. Yapılan eylem ile, Toraman'ın hareketi arasında bir bağ yok. O yumrukla kimse yere düşmez. İşte bu nokta da futbolun kirli noktalarından biri. İbrahim Toraman biliyor ki, kendini yere atmasa hakem kırmızı kartı göstermeyecek.
Kavgada yere düşmemek, ayakta kalmak önemli bir onur, gurur vesilesidir. Bazen çok feci şekilde dayak yersiniz ama bir yumrukla yere yıkılmaz ve karşınızdakinin gözüne onurlu bir şekilde bakabilirseniz, karşınızdaki ne kadar güçlü olursa olsun psikolojik olarak onu yerle bir edersiniz. Korktuğunuzu veya acı çektiğinizi karşınızdakine göstermediğiniz müddetçe o kavgayı tek yumruk atmadan onurlu bir şekilde sonlandırabilirsiniz.
Oysa Toraman bunu yapmıyor. Teofilo'ya dikleniyor ve ilk yumrukta kafasını tutarak kendini yere atıyor. Beşiktaş formasının atılan tek yumrukla yere düşmesini içine sindirebiliyor. Onurla, gururla Beşiktaş formasına atılan yumruğa, - belki aynı şekilde cevap vererek - dik duruşu sergilemiyor. Kendini yere atıp hakem ve kırmızı kart yolunu tercih ediyor. Biz de televizyondan izliyoruz. İbrahim Toraman'ın o yumrukla yere düşmeyeceğini biliyoruz. Rakibine kırmızı kart göstertmek için kendini yere attığını da anlıyoruz. Hiç şüphesiz, Teofilo cezalanacak ama mesele o değil. Yumruk var mı, yok mu tartışması değil bu. İbrahim Toraman'ın milyonlarca kişi önünde Beşiktaş formasını ve kendi onurunu rakibin kırmızı kart görmesi için feda etmesi durumu...
Futbolda hangi düzenleme, yeni hangi uygulama olur bilemiyorum. Lakin artık sporculara, kulüplere onurlarını, şeref ve haysiyetlerini geri verelim. Yumruk yiyen futbolcu, aynı sokak arasında olduğu gibi kendini yere atarak cevap vermesin. Mahelledeki onurunu, şerefini savunmak adına ne yapması gerekiyorsa onu yapabilsin.
Fair Play, git gide futbolculara söylenen bir slogan haline geldi.
Oysa tam da bizle ilgili. Biz şerefsizce "Sadece kazan!" derken, sporcular nasıl şerefleriyle oynasınlar?
Etiketler:Gürcan Ulusoy
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(Atom)
Ara
-
DERBİ POZİSYON ANALİZLERİ - 1- 0:24 saniye! Gatasaray'ın ilk etkili atağı. Burada en büyük hata *Jailson'un partneri Serdar Aziz'e gereksiz yakınlığı oldu.* Seri burada muhteşem bi...4 yıl önce
-
Feda, Sefa, Farklı Olsun bu Defa - Beşiktaş'ın son dönemini iki ana çizgi olarak ikiye ayırmak mümkün. 1- Yıldırım Demirören dönemi 2- Fikret Orman dönemi. Ben Yıldırım Demirören dönemini te...5 yıl önce
-
Bir Sağ Bek, Üç Mevki: Aaron Wan-Bissaka - Premier Lig geçtiğimiz hafta başladı. Hem takım hem de oyuncu bazında her sezon yeni bir hikaye demek. Galiba geçtiğimiz sezon hiç de fena bir görüntü verm...6 yıl önce
-
Duhuliye - Duhuliye'den 5 ay önce haberim oldu. O da bu fotoğraf sayesinde. Bunca zamandır nasıl hiç duymamışım derken, etrafımdaki çoğu Beşiktaşlının da bilmediğ...7 yıl önce
-
Euroleague bwin Mart 2015 MVP Nemanja Bjelica Röportajı - Fenerbahçe Ülker dokuz maçlık bir galibiyet serisi yakalamış durumda ve 2008-2009 sezonundan bu yana ilk kez Euroleague 'playoff'larına katılma hakkını ...9 yıl önce
-
Önce krampon, sonra performans - Her çocuk gibi sokaklarda başlayan futbol maceramız, bazı çocukların yaptığı gibi benim de toprak sahada devam etmişti. Sonrası okul, iş, hayat mücadele...9 yıl önce
-
NBA: Bir Ayın Ardından... (Part 1) - Her ne kadar başlığımızda bir aylık zaman dilimini ele aldıysak gerek tembellik, gerek iş güç yüzünden yazının paylaşılması, gerekli güncellemeler yapıldık...10 yıl önce
-
Manchester United - Burnley maçı - Manchester'ın ligin yeni takımı Burnley deplasmanında galibiyet alması bekleniyordu ama yine olmadı. Geride kalan 3 haftada takım henüz galibiyet görem...10 yıl önce
-
Bu Sefer Bahanem Var - Yine ihmal ettim blogu ama bu sefer sağlam bahanem var. Son 9 senedeki ikinci kıtalar arası taşınma olayına kalkıştım. Bilenler bilir, son 9 senedir Avus...10 yıl önce
-
Babylon Dergisi Röportajı - http://www.aliece.com/2013/11/babylon-dergi-ali-ece-roportaji/#more-189511 yıl önce
-
Arsenal Kendine İnanıyor - Arsene Wenger'in sözleriyle, *"İyi bir rakibe karşı alınmış tatmin edici galibiyet." *Arsenal hafta sonu Liverpool'u oyun dışı bırakarak, bölüm bölüm saha...11 yıl önce
-
Hiç Unutmadığım... - 17 sene önce bugün tek bir imzanın milyonlarca insanı bu kadar etkileyebileceğini tahmin edemezsiniz. O adam hakkında bir sürü yazı yazdım, hala okuyan ...11 yıl önce
-
-
19 Yorum:
futbol çirkinleşti artık ama sen buna ayak uydurmazsan kaybetmeye hep mahkum oluyorsun. ayak uydurursan bize ters alışık değiliz. öf 2ucu boklu değnek
Iyi güzel dediklerine katilmamak mumkun degil fakat yine burada konusulan pascal nouma mevzusu ile paralel bir sorun cikiyor ortaya.Evet kendini bir yumrukla yere atmak onursuzca bir davranis fakat ne yapsaydi bir yumruk ta o atsaydi o zaman ne olacakti?o zaman bu onur,seref mucaedlesini kazanmis mi olacaktik?cirkinlige cirkinlikle karsilik vererek mi kazaniliyor seref,yapmayin arkadaslar.Oyle yapsa ucuz kahramanlik olmazmiydi bunun adi?sizler bu blog da elestirmiyormusunuz futbolun bu siddet yanlisi tavrini?
O dandik street fighter yumrugunun karsiligini vermis olsaydi Toraman bugun teofilo dan pek de bir farki kalmazdi.Nasil "burak yilmaz kendini yere atarak serbest atis kazandirdi" diyip de bir sonraki macta kendini atmaya yeltencek herhangi bir futbolcu gibi.Kistasa kistas ile ahlak degerleri savunulamaz
kısasa kısas demiyorum. sadece diyorum ki, teofilo'ya diklenip sonra ilk yumrukta kendini yere atmak, teofilo'ya yumruk atmaktan daha onursuzca bir davranış. yumruk atsaydı bile daha iyiydi diyorum.
benim hayalini kurduğum futbolcu, yumruk atacak veya kendini yere atacak futbolcu değil, yumruk atmaya cesaret edilemeyecek oyuncudur... bu da o veya bu futbolcunun değil, genel futbol kültürümüzün sorunudur. toraman yerinde sen veya ben de olabilirdim. bu toplum bize, toraman gibi davranmayı öğütledi. toraman da öğütleneni yaptı, hepsi bu.
ama bu öğütlenen ne kadar doğru. bunu tartışalım.
mahalle arasında sana yumruk atsalar sen ne yaparsın? ben hayatımda yumruğa yumrukla karşılık vermedim. hiç karşılık vermedim. ama çokça aşağılandım ve hor görüldüm.
nartallo'nun bir sözü var. diyor ki, arjantinde stoper size dirsek attığında kafanızı kaçırırsınız bir daha top yüzü göremezsiniz. yani yiyeceksiniz o dirseği ve ağlamayacaksınız.
yaziya kesinlikle katılıyorum..bu arada trabzonun veya andolu devrimi diye yirtinanlarin ne olduğunu gorduk..2 sene once bariş memiş sahadan atilinca hakeme tepki gosteren bizler ile trabzonlularin stadda ve diger ortamlarda son derece içine inmesi hatta toramani suçlayip teoya bir kelime soylememesi ile dierlerinden farkimiz gene belli oldu.trabzonlularin buyuk çoğunluğunun bu yonde olmasina diyecek soz bulamıyorum.guti de iki hafta yok..ohh miss gibi oldu şimdi..geçen seneki fener maçindan zerre farki yoktu ts maçinin eyyamci hakem..aşagilık futbolcular..ve o çok sempatik hocalariyla kimse ağzini açmadi tebrikler anadoludaki futbol devrimine..istanbula gelen lige yeni çıkan takımlardan farksizdi surekli yerden kalkmadilar top oynamak isteyince tekme tokat daldilar bu işin inonusu var..goruşçeğiz onlarla..iboya gelince dovse suç dersiniz dovmese gene suç dersinz ne biçim miletiz anlamadim.tecuvuze uğrayan kiza kuyruk sallamasaydi diyen yargimiz gibiyiz vala yani yuh diyorum...şenol hocayi çok sempatik bulanlara da bir sorum olacak acaba trabzonun başinda bulent uygun olsaydi ya trabzona bak hocasina benzemiş iyice antipatik olmuş demeyecek miydik..ee bu suskunluk niyeki..belli ki geçen seneki fb maçi bize mustehak taraftar olarak fb yapinca yuh ts yapinca ya aslında ole degildi ha...
bence de keşke toraman yumruğu yedikten 3 saniye sonra kendini atmak yerine ayakta kalsaydı.. hatta karşılık verseydi.. bu kadar canımız sıkılmazdı o zaman.. sonuçta teo denen adamın son dk'da göreceği bir kırmızı kartın bize kazandıracağı ne var ki? görmesin, hatta kameralardan görüldüğünde ceza bile verilmesin, kimin umrunda! ama toraman ve onun gıyabında Beşiktaş formasının düştüğü durum can sıkıcı..
işte bu yüzden Pascal mesih muamelesi gördü ve hala görmeye devam ediyor.. anlayana..
eger ki bir yargilama soz konusuysa o hareketi gostermek sarttir. Eger ki birisi size vuruyorsa, ve bunu hakem gormuyorsa sikayet etmek icin yere dusersiniz. Sokakta birisi size vurursa, polise sikayet edersiniz. Gidip kendiniz cezasini vermeye calismazsiniz.
Yok cezayi kendiniz vermeye calisirsaniz da, orada hakemin, hayatta polisin yargicin yerini tartismaliyiz.
Tabi bir de olayin sicakligi sozkonusu. Birisi size vurursa ilk anda dusmeyebilirsiniz, anlamayabilirsiniz. Insanlarin ayagi bile kiriliyor da anlamayabiliyor ilk anda. Bu yonde de bir aciklamasi olabilir.
Sozun ozu, birisi 90 dakika icinde size tokat atmissa gider "hoop noluyo" diyebilirsiniz. Ardindan bir de size yumruk atarsa yere dusebilirsiniz. Ve kimse sizin adil oyuna saygisizlik yaptiginizdan sozetmemelidir. Adil oyuna saygisizlik suphesiz, o yumrugu yememisken yemis gibi yaparak kendini yere atmakla bozulur.
talihsiz bir yazi olmus..
dusuk cumle icin kusura bakmayin..
Biraz farklı bir konuya değinmek istiyorum.
Derbi veya zorluk derecesi yüksek lig maçlarında sertlik ev sahibi takımların bir taktiği haline geldi.
Hakemin yapısına göre de değişiyor bu tabi. Cesaret bulan takımlar deplasmanda bile böyle bir girişime kalkabiliyorlar.
Fakat biz derbi maçlarında kendi sahamızda böyle yıldırıcı sertliğe başvurmuyoruz ya da başvuramıyoruz.
Bu sene farkımız gerek fener maçında gerek trabzon maçında karşılık verebildik. Bu da oyuncuların sinirlenmesiyle ilgili olabilir. Hilbert'in sert girmesi ve Nobre'nin kart görmesi bir tip reaksiyondu. Ama oyunu sertleştirmek gibi bir düşüncemiz olmuyor son senelerde.
Bir de maçı tekrar izleyip oyunun durduğu anları hesaplamak istiyorum. Özellikle ikinci yarı yatan trabzonlu futbolculardan oldukça sıkıldım. Buna nasıl bir çözüm gelecek bilmiyorum, sanki hasagic'in ruhu oradaydı.
Toraman mevzusu ise; ben yumruğa yumruk atan oyuncudan öte, profesyonel davranabilen oyuncuyu tercih ederim. Profesyonellik dünya kupasında Keita'nın yattığı gibi değil tabi onun adı emek hırsızlığı fakat Toraman'ın kendini atmasını bu kategoriye sokamam. Çünkü karşısındaki adamın haksız yere atıldığını kimse söyleyemez heralde. Bir nevi adaleti sağlamaya yönelik bir hareket. Aksi takdirde kendini atmasa ve ayakta dursa hakemin pozisyonu değerlendireceğini düşünmüyorum, kaldı ki tam gördüğünü bile sanmıyorum. Ayrıca yumruk yediğiniz zaman, sert olmasa da sinir bozucudur ve o dakikalarda reaksiyon gösterirsiniz. Futbol sahası içinde en makul reaksiyon kendini atmaktır. Çok az futbolcu pascal nouma gibi vurdu mu tam vurur, çoğu darbeyi yiyen oyuncu zaten darbeyle yerde kalmaz. Toraman'ın burada yaptığı kötü bir oyunculuktur o kadar. Ben kendisini olgun davranışından dolayı kutluyorum, daha önceki dakikalarda da sık sık yan hakeme teofilo'nun dirseklerini şikayet etmişti hatırlarsak. Geçmiş senelerde ibrahim toraman'ın kırmızı kart gördüğü maçlar çoktu, özellikle derbi maçlarında. Ve çoğu gereksizdi, takımı zarara uğratan davranıştı. Tabi kendi kariyerine de zarar veriyordu, affedilme döneminden beri iki ibrahim'in takıma karşı daha sorumlu olduklarını görüyorum.
Toraman Teoya yumruk atsa 5 mac ceza alsa ne olacak?
ferrari yok, sivok yok, ekrem,ridvan, erhan yok? ne olacak, tam mahalle kabadayisi gibi konusuyorsunuz, toraman en mantikli hareketi yapmistir. Besiktasin serefini yumruk atarak koruyamazsiniz.
Nedense yazilan yazilarin yorumlarinda hep isimlere ve orneklere takilinip esas fikir kaciriliyor son zamanlarda. Kis kosullari bopyle yapti herhalde, anlamis degilim bu trend'i.
Bakin, Amerikalilar neden futbol izlemiyor diye tartismalar oluyor arada. En sik dile getirilen argumanlardan birisi "futbolcular numaraci, zirt pirt yere atlayip artistlik yapiyorlar".
Bugun NBA'de numara yapan adama "flopper" derler, t.sak oglani ederler. Amerikan futbolunda "numara" yapma sansi yok zaten, catir cutur takiliyorsun. Eger bol numarali bir spor istiyorsan WWE izlersin.
Futbolun bu sorunu var, bunu gormezden gelemeyiz. Yakinda aktorluk de futbolcunun aranan meziyeti haline gelecektir herhalde. FM'de kategori acsinlar "acting" diye.
Ben de bu gelinen asamadan rahatsizim iste.
@Shelbyl
amerikada insanlarin futbolu izlememe oynamama nedeni bu oyunu anlamadiklarindandir. Ben burda Lise futbol takiminda kocluk yapiyorum, ogretmenlerle, velilerle devamli iletisim halindeyim ogrencilerin futbol oynamasini cok istiyorlar fakat cocuklarin bu oyun icin zeka seviyelerinin cok yuksek olmadigini kendileri soyluyorlar. Eger amerika sporda bir devrim yapmak isteseydi bu kuskusuz futbolun en yaygin spor olmasi olurdu..
Basketbolu anlayan adam futbolu hayli hayli anlar abicim, onu gecelim.
Sinifsal yonu var mesela bu isin, oglumuza bir zarar gelmeden spor yapsincilar, "onemli olan kazanmak-kaybetmek degil, oynamak"cilar takiliyorlar futbol alemlerine. Azinliklarin hakikaten oyunu benimsemesinin yanisira bir de boyle yalandan WASP bir ilgi var, "soccer mom" diye tabir var mesela.
Benim bahsettigim kitle, zaten spora ilgi duymasini bekleyecegim uluslararasi etkilere acik universite ogrencileri. Hem oynarken, hem izlerken numaraci herif gorduklerinde "fuckin' pussies" diye basiyorlar kufru, laf edemiyorsun.
Abi futbol oynamak için nasıl bir zeka gerektiğini düşünüyorlarmış, sığır olsan oynarsın bu oyunu altı üstü topa tepecen :)
tek bir cümleyle insanın kalbine saplanan ok; İbrahim Toraman'ın milyonlarca kişi önünde Beşiktaş formasını ve kendi onurunu rakibin kırmızı kart görmesi için feda etmesi durumu...
sadece yazık.
basketbolda maclar yuzlu skorlarin ustunde bitiyor, amerikan futbolunda her touch down 7 puandan sayiliyor, adamlar futbolu izleyip gol olmayinca nasil oyun lan bu deyip baseball izliyor, benim anlamamalarindan kastim bu.
Hanginizin aklında Materazzi Zidane'dan daha iyi bir yere sahip?
Yada Cantona'nın döneminde yaptıklarından en çok hangilerini hatırlıyorsunuz? Antremanlara 1 saat önce başlayıp 1 saat geç bitirmesini'mi yoksa kafası kızdığı zaman tekme tokat dalan bir adam olduğunumu? Bazen etik yada değil doğru yada yanlış farketmez aklımızla sadece bizi ikame edecek ikon'ları severiz.. O formayı taşıyan hiçbir oyuncunun böyle ucuz numaralar içinde olmasını içime sindiremiyorum.
bir gs maçında sabrinin ve ardanın beynini patlatacak fitbolcu benim için mesihtir.o zaman derim ancak bu şerefli formayı layıkıyla taşıyan bir adam bulabildik diye.
toraman'ın kendisini yere atması kesinlikle hakemin suçu. teofilo yumruk atmadan önce toraman'a bir de tokat sallıyor. toraman hakeme dönüyor ama hakemden çıt yok, teofilo bir kez daha sallayınca, adam heralde kendini yere atmadan bunun cezasız kalmayacağını düşünürek kendini yere atıyor. bu hakemlerin kafa topçu yere düşmeden çalışmıyor demek ki... adam kafayı çakıp burnu kırsa, futbolcu sadece yüzünü tutup yere düşmese gene atılmayacak bu ligde.
isimlere takılmamak lazım ama futbol camiasının içinde bulunduğu durumu özetlemek açısından:
toraman, o kendisini görür görmez guard alacak kadar tırsan kılkuyruğa bi tane çaksaydı, kılkuyruk 2. sarıyı alırken toraman direk kırmızı artı bi kaç maç ceza alacaktı; beşiktaşlı onurundan bahseden 1-2 kişi olacaktı, genelimiz neden çaktın diyecekti.
toraman kendini atmasaydı kılkuyruk muhtemelen sarı kart bile almayacaktı, 1 tokat 1 yumruk yemiş adam bunu nasıl satamaz denecekti, kızacaktık.
markus merk gibileri de hakem ne karar verirse versin eyvallah demeye devam edecek "toraman yumruk çaktı direk kırmızı doğru, kılkuyruğun bi sarı kartı vardı o yüzden 2. sarı kart kararı doğru vs vs" diyecekti. egemendi megemendi, hikaye. arkadaş kabul edelim hakemi geçtik yayıncı kuruluş ne yayınlıyosa sadece o tartışılıyor o ülkede. Lan ernst'e golde çekilen el ense lig tv'de detaylı incelenmedi diye kimse tartışmaya bile gerek görmedi bu ne salak iştir??
Eğer herkes egemenlik teofiloluk yapıyosa 1) egemen,teofilo olcaksın 2) ya da hakkını arıyoken racona uyacaksın. başkanın çıkacak maçtan önce hakemi manipule edecek falan...
benim en çok kafama yatan aslında şey... bi kaç tane it kopuk alcan abi sokaktan falan, bunlara lisans çıkartıp 18 kişilik kadroya her hafta birini alcaksın. bi olay oldu mu oyuna sokup bi kaç ağız burun kırdırcaksın buna, sonra isterse 1 yıl ceza alsın. temiz iş.