.

.

.
Ekşi Beşiktaş. Blogger tarafından desteklenmektedir.

.

.

21 Ağustos 2010 Cumartesi

Zaman Makinesi

Uyarı: Bakın burada kimsenin kalitesi vs. tartışılmıyor. Niyetim kişileri değil, algıyı tartışmak. Bu çok önemli burada anlatılanı doğru yorumlamak için.

Geçen yazın başında Galatasaray, dünyaca ünlü bir teknik direktörle anlaştı. Bu teknik direktörün karizmasıyla yeni transferler yapacaklardı. Baros, Kewell, Elano, Arda, Keita gibi bir hücum hattına sahip oldular. Ortasahalarında şu an Valencia'da oynayan Topal vardı. Yetmedi, devre arasında Neill, Jo, dos Santos'u aldılar.

Geçen sene boyunca Galatasaraylılar sürekli Los Galacticos olduklarını ve şampiyon olacaklarını ilan ettiler. Biz de dalga geçtik haliyle. Gökhan Zan ile, Balta ile, Sarp ile.

Bakın tekrar ediyorum, ben burada Bobo ile Baros'u, Kewell ile Quaresma'yı vs. karşılaştırmıyorum. Lakin bu sene, bizim takıma olan algımız neredeyse tamamen aynı. (Bu blog değil illaki, ama bakın forumlara, sözlüklere) Ama bakıyorsun, bizim de sağımızda Erhan, solumuzda İbo var. Nihat bu formuyla mecburen oynuyor falan filan. Hani her şey güllük gülistanlık değil.

Geçen sene Galatasaraylıların algısı ile dalga geçen biziz -haklı olarak-. Lakin bu sene lig başlamadan aynı havaya giren gene biziz. Nasıl yahu? N'oldu bir senede? Ne değişti?

Şimdi düşünüyorum ben de. Biz geçen sene GS'lilerle dalga geçerken, onlarla samimi olarak mı dalga geçiyorduk, yoksa sadece bir kıskançlık mıydı bizimkisi?

Kafam karıştı çünkü.

Dip not: Şimdi yorumlarda "Ama onların defansı kötüydü, ortasahası şöyleydi, Baros sakatlanmasaydı" demeyin lütfen. Burada taraftar algısını tartışmak istiyorum. Bizim şu an geçen seneki Galatasaray taraftarından farkımız nerede?

Var-yok davası değil bu. Ben o farkı göremiyorum, sizden yardım istiyorum.

Herhalde şu blogda yazdığım en iyi niyetli, en az sarkastik post budur.

19 Yorum:

Abi bilmiyorum aranızda antrenmanları filan seyredenler oluyor mu,Allah aşkına bu Erhan Güven,İbrahim ÜZülmez,Uğur,İnceman,MErt Nobre ne yapıyorlarda bu kulüpte kalip bir de üstüne maça çıkabiliyorlar?Yani biz Schuster'den,Denizli'den daha mı iyi biliyoruz futboluda bu adamlar yetersiz diyoruz yada bu adamlar bizim görmediğimiz birşeyler mi yapıyorlar ?

Walla çıldırıcam birgün.Sırf sinirden haftada bir fm 2010 açıp bu adamları kovuyorum mütemadiyen ...

cha dedi ki...

bunu anlayamadın mı hala? hepimiz aynı bokuz. zaten de aynı coğrafyadan çıkmış, aynı kültürleri yaşamış insanlar sırf tuttuğu takımdan dolayı nasıl karakter değişimine uğrayacak anlamıyorum. bizim onlardan tek farkımız stadımızın yapısal durumundan dolayı daha fazla ses çıkartıyor oluşumuz.

@cha

Benim ne anladigim, ne dusundugum onemli degil. Onemli olan baskalarinin ne dusundugu.

Ikna edilmeyi bekliyorum, sen benim dusundugumu soyledin zira :)

Biz biraz daha objektifiz diyeceğim ama g.tüme girecek forzada yazılanlar.

Birde Uefa Kupamız yok,Gslilerle konuşurken bizim kupamız var diyorlar orda bitiyor zaten herşey ..

Yoksa temelde fark yok :)

alper dedi ki...

açık söyleyim .şahsım adına tarif edilemez kelimeler cümleler ile izah edilemez bir gs nefretine sahip olduğum için messiyi getirseler düşünmeden bok atarım.o açıdan her türlü şart ve transfer altında gs yi küçük,hor hakir ve adi gördüğüm için tereddüt bile etmem gs ve gslilerle dalga geçerken.bu sene bizim yaptığımız transferlerde zaten sükseli olduğu için iyice hava atmam da dalga geçmemde beşiktaşımı lig başlamadan şampiyon görmemde zaten bir mahsur görmüyorum.

Cherubim dedi ki...

@cha

Adam haklı beyler..

simplextablosu dedi ki...

şahsım adına benim geçen seneki Galatasaray'la dalga geçme motivasyonum kurduklar kadronun kalitesiyle ilgili değildi. çünkü sezon başında kağıt üstünde gerçekten çok güçlü idiler. Gökhan Zan, Hakan Balta, Mustafa Sarp Türkiye'de yanında ki diğer kaliteli oyuncularla beraber şampiyonluk için yeterliydi. benim dalga geçtiğim şey Galatasaraylıların bu vasat futbolcularını da yere göğe sığdıramamasıydı. Bugün en Beşiktaşlı adam bile o hataya fazla düşmüyor. nereye giderseniz gidin Erhan Güven'in yetersiz olduğundan bahsediliyor, daha Helsinki maçında tribünde Nihat'ın oyuna girişiyle "son kredilerin Nihat" diye laflar duyuldu. Yoksa kadrosunda Kewell, Elano, Arda, Keita, Baros olan, teknik direktörü Rijkaard olan takımla niye dalga geçeyim?

shelbyle katılmakla beraber daha ağır bi yazı yazmayı düşünüyodum. ilerde yazarım da. konusu gassaraylılaşıp her sene avrupada kupa almaktan bahseden renktaşları sopayla dövmek olacak :))

isaac newton dedi ki...

benim nazarımda iki tip taraftar vardır. birincisi takımların niceliğini oluşturan (kimse kızmasın kimseyi küçümsediğim yok ya da kendimi kimseden üst gördüğüm) yani taban dediğim taraftar grubudur. gözleri kapanmış takımı kimi alırsa alsın onu messi kadar yetenekli zanneden grup. ikincisi ise sorgulayan elit dediğim grup. bu da takımların niteliğini oluşturur. camialarına kimliğini verir veya camialarının kimliğini yansıtır.
galatasarayla dalga geçmemde en etkin faktör buydu geçen sene! akıllı dediğim grup bile zan'ın ferrariden iyi olduğuna inanmıştı. balta için yorumlara girmiyorum bile, sanırım bu her şeyi açıklar ;))
ikincisi ise rijkaard'ın vasat bi antrenör bile olmadığını kendi çapımda bilmemdi. adam türkiye'ye gelir gelmez tapar oldular. halbuki rijkaard hollanda da küme düşmüş, hollanda gibi bi milli takımla herhangibir başarı yakalayamamıştır. diyeceksiniz ki barca! demiyorum messiyle ben bile kazanırım o kupaları ama aynı kadroyla guardiola'nın yaptıkları ortada.

galatasaraylılar, kewell, baros, elano'yu; messi, c. ronaldo, ibra ayarında görüyordu. biz aldıklarımızın q7, guti olduğunu biliyoruz.

galatasaraylılar kadroları üzerinden konuşuyordu. biz oynadığımız oyun üzerinden konuşuyoruz.

enzo scifo dedi ki...

cha'nın belirttiği gibi aynı topraklardan, aynı kültürlerden çıkmış kişilerin sevgi duyduğu renkler değişiyor diye olaylara bakış açıları değişmez.

Lakin bana göre geçen seneki Galatasaray'a göre en önemli farkımızın Schuster olduğu kanısındayım. Bu demek değildir ki Rijkaard ya da Neeskens futbolu bilmemektedi. Bilakis belki daha iyi de biliyor olabilirler. Fakat şu ana kadar benim gözlemlediğim Schuster'in diğer iki futbol adamına göre çok önemli bazı artıları var. Birincisi Schuster geldikten sonra her ne kadar bu kararı burada da çokça eleştirilmiş olsa da Ferrari'yi oynatmayacağını, tercihinin Zapotocny olacağını belirtti. Ki şu ana kadar benim gördüğüm defansını olabileceği kadar öne çekecek olan sistemde Zapotocny daha başarılıdır. Gerçi bu durum yine tartışılabilir ama sonuçta Schuster bir şeyleri yapmak için kendi isteklerini sakınmadan dile getiriyor. İkincisi şu ana kadar gözlemdiğim kadarıyla komplekssiz bir yapısının olması. Nitekim Plezen maçının ikinci yarısına Necip'i oyuna aldıktan sonra oynanan oyunu görüp Necip'li ortasahayla devam kararı alması. Üçüncüsü ise geçmişinde Getafe'ye oynattığı futbol ve Madrid'in belki de son yıllarda gördüğümüz en kısıtlı kadrosuyla şampiyonluğa ulaşabilmiş olması. Son olarak Schuster Beşiktaş'ın futbol mentalitesinde her ne kadar şu ana kadar ciddi bir sınav vermemiş olsak da ciddi anlamda devrimler yapmaktadır. Ben son zamanlarda Beşiktaş'ın %70 oranda topla oynadığı başka bir maç hatırlamıyorum. Bunlar Schuster açısından bizim ileriye olumlu bakabileceğimizi sağlayan etkenler.

Unknown dedi ki...

galatasaray uefa kupasını kazanırken kadrosunda kimler vardı?

türkiye'de gelmiş geçmiş en çok gol atan striker

brezilya milli takımının 1. kalecisi.

kariyerinde hiç olmadı 2 sezon barcelona, 2 sezon real olan romanya'nın yetiştirdiği en büyük futbolcu.

gerisi ne? ümit davala, suat, emre, bülent, fatih akyel, hasan şaş, arif..


bi de bunu denemekte sakınca yok bence.

rorschach dedi ki...

@cha

o kadar basit değil işte...

her külubün bir kültürü var ve taraftar da o kültüre göre şekilleniyor. beşiktaş taraftarıyla diğer taraftar arasındaki farkın sadece stad olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun.

cha dedi ki...

@rorschach

"her külubün bir kültürü var ve taraftar da o kültüre göre şekilleniyor" demişsin. peki sen takımını seçtiğinde kaç yaşındaydın?

Adsız dedi ki...

@kohala
Ümit Davala ve Hasan Şaş o dönem belki de en formda Türk futbolculardandı. Arif desen yeri gelince katkısını yapıyordu. Emre en yetenekli gençlerdendi. Suat desen orta sahada yorulmak bilmiyor, Bülent canını dişine takıyordu. Fatik Aykel takozu bile performansının üstüne çıktı. Yanlış anlaşılmasın övmeye niyetim yok kimseyi de, GS'nin o jenerasyon yerli kalitesiyle bizim şu andaki yerli kalitemiz biz tutulamaz. En büyük yerli isim Nihat, oynadığı top ortada. Kalecileri saymazsak Toraman, bir de Necip var (ki tam bir piyango oldu, kimse böyle oynayacağını hesaba katmamıştır eminim). Yok abi gerisi vasat.

sy dedi ki...

@cha

Olay sadece kulup secmek degil ki. Kulubu sectikten sonra ona olan sevginin rasyonalizasyonunu yapiyor herkes. Ve bu algi da kulupten kulube degisiyor gercekten.

Daha once bu blogda da cokca yazildi aslinda. Belli bir taraftar algi kulturu var gercekten. Ben kendimi bildim bileli Galatasaray taraftari inanilmaz optimisttir mesela. Altyapidan yeni cikan bir oyuncu varsa o oyuncu yeni "Emre"dir, yeni "Arda"dir kesin. Fenerbahce taraftari sonuc odaklidir; gittigi yol transferdir, altyapidir, "Aziz Yildirim"ladir, ilgilendirmez onu.

Genelleme en sevmedigim sey ama var boyle bir sey. Istisnalari ayri tutuyorum (ozellikle Fenerbahce'li olup son zamanlarda aksini dusunen cok insan tanidim). Besiktas'a gelecek olursak: Iste benim teorimin curudugu yer bu son 1 ay oldu. Ben zannederdim ki; Besiktas taraftari kendisini dovduren baskani alasagi eder, iki yildiz getirince ona tapmaz.

Sanirim shelbyl'in bu post'u acma sebebi de bu. Shelbyl Besiktas sevgisini kafasindaki Besiktas imajiyla rasyonalize etti ve simdi taraftarimizin diger takimlarinkinden farkli olmadini gordu.

outlaw dedi ki...

(önce şunu belirteyim: beşiktaşlı değil, galatasaraylıyım. hoşuma gittiğinden ekşibeşiktaş'ı okuyorum, ama beşiktaşlı olmadığımdan yorum yapmak sanki "ajanlık" yapmak gibi olacakmış gibi geliyor. bu yüzden şimdiye kadar sadece 1-2 kere bir şey yazdım.)

bence taraftar kültürleri arasındaki farkı olduğundan daha büyük görüyorsunuz. hiç fark yok demiyorum, ama galatasaray-fenerbahçe bir köşede, karşılarında da "bambaşka" beşiktaş taraftarı, böyle bir durum yok.

bizimkiler lincoln'e, kewell'a nasıl sevinmişse, sizinkiler de quaresma'ya, guti'ye aynı şekilde sevindi. robinho'nun dedikodusuysa galatasaray'daki dedikoduya bakıp çıldırma katsayısını dahi aştı.

sizi çok iyi anladığımı düşünüyorum bir yandan da, kewell'ı da çok severim mesela, ama yaşım itibarıyla asla bir prekazi olamayacak benim için. ama benim çocukluğumda, gençliğimde olayları algılayış biçimimle o olayların oluş biçimleri aynı olmak zorunda değil. o zaman da profesyonel futbol para-şike-puştluk ekseninde dönüyordu, bugün de öyle. tahmin ediyorum üç aşağı beş yukarı aynı yaşlardayız. ve diyorum ki, dünya değişiyor tabii, futbol da değişiyor, buna bağlı olarak galatasaray da, beşiktaş da. ama bizim çocukluktan çıkmamızla algımızda gerçekleşen değişiklik çok daha büyük.

sonuçta ben futbolun, galatasaray'ın hayatımda tuttuğu yeri daraltmayı, ilgi alanlarımın görece periferisine atmayı tercih ettim bu sorun karşısında. sizse asla sizin düşündüğünüz biçimde varolmamış bir geleneğe sarılmakta arıyorsunuz çözümü.

"çıldırt bizi başkan"la başlamadı ki herşey... inönü'de "ahmet dursun, seba gitsin", "titreyen başkan istemiyoruz" tezahüratları benim bile kanımın çekilmesine yol açmıştı. kapalı'da gerçekten ajanlık yapıyordum o esnada o ayrı bir konu... tek gördüğüm fark orta yaşlı, iyi giyimli bir adamın cep telefonunu seba'yı aşağılayan tezahüratları ateşleyen bir davulcunun kafasına çakmasıydı belki... bu olayı unutum "onurlu ikincilik"leri hatırlamanın algıda seçicilikten başka açıklaması yok benim gözümde...

Adsız dedi ki...

@Outlaw
Yorumun için ben kendi adıma teşekkür ediyorum, tarafsız bir gözle yazdıklarına kesinlikle katılıyorum. O gelenekler asla bizim hayal ettiğimiz gibi olmadı belki de, ama olsun hayali dahi güzeldi. Sanki o hayaller olmasaydı bu kadar bağlanmazdım Beşiktaş'a. Ama benim bile unuttuğum bazı gerçekler üzüntü verdi açıkçası.

Ben bu blogda daha once "hepimiz ayniyiz" temali cok yazi yazdim, genelde itirazlar gelirdi. Bunu yazmanin esas sebebi de o.

Benim bu hayatta en elestirdigim sey tutarsizliktir. Acin bakin 1.5 yil onceki yazimla simdiki yazima, olaylara yaklasimim degismisse kirin boynumu.

Hal buyken, sen "Asi Ruh" diye kendini pazarliyorsan, asi kalacaksin. "Biz farkliyiz" diyorsan, farkli olacaksin. "Onlar gibi" ile baslayan cumle kurmayacaksin eger boyle degil ise durum.

Farkindayim, tribun dedigin yer 30000 kisilik bir ozel tim degil. Tabii ki liderlerin tutumu falan onemli. Tabii ki her tribunun bir kulturu var vs.

Ama bugun "Carsi (a anarsik)" tisortu giyen eleman cikip da "Olm yildizlar topluluguyuz, bu sene kesin sampiyonuz, koyacaz Cincon'a" derse alirim rutbesini.

Benim buradaki elestirim genel tribun elestirisi degil. Ama "ben akim o bok" illuzyonunda dolasanlar varsa da ayaklarini gokyuzunden yeryuzune indirmek isterim.

Ozelestiri yapilmazsa elestirinin kiymeti kalmaz.

Yorum Gönder

Ara